18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 ŞUBAT 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 1Madenlerde özelleştirme başlıyor. Armutçuk, Erdemir'e kiralanmak isteniyor Zongııldak kiralıkişçi alınmayacak: TTK Genel Müdürü Zel Yeni îkai Akçân, Genel Müdür Yardımcısı Necati Yirmibeşoglu'nun "42 bin olan işçi sayısını 22 bine indirmek gerekir" sözleri üzerine "İşçi çıkarmayı düşünmüyoruz, emekli olanların yerine yenisi alınmayacak"dedi. Erdemir isterse: Genel Müdür Akçan, Erdemir isterse Armutçuk maden ocağmı kiralayabileceklerini belirtirken "Erdemir kâr eden bir müessese, biz zarardayız" dedi. Akçan bazı ocaklarda özelleştirmenin başladığını belirtti. Yapamazlarsa gitsinler: Genel Maaen-İş Sendikası Başkanı Şemsi Denizer, 3300 işçinin çalıştığı Armutçuk maden ocağının kiralanmak istenmesi üzerine şunları söyledi: "Üst makamdaki kişi böyle konuşursa biz de katı tavır alırız. Yapamıyorlarsa gitsinler!' İs-Sendika Servisi — Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun (TTK) "özelleştirüeceği, baa maden ocaklannın kapatılacağı ve işçi çıkarılacaği" konusundaki tar- tışma Genel Müdür Zekai Ak- ean'ın açıklamalanyla yeni bir boyut kazandı. TTK Genel Müdür Yardımcısı Necati Yinnibeşoglu'nun önce- ki gün yaptığı basın toplantısın- daki "TTK'da işçi f azlası var. 42 bin olan işçi sayısını 22 bine in- «finnek gereldyor" sözlerine kar- şılık Genel Müdür Akçan, "tş- ei çıkarmayı düşünmüyonız. Yalnız emekli oian isçilerin ye- rine yenisini almayıp işçi sayısı- nı azaltacağız" dedi. Akçan, "Erdemir'den teklif gelmesi dunununda" Armutçuk mUessesesini kiraya verebilecek- lerini söyledi. Genel Maden-lş Sendikası Başkanı Şemsi Denizer, TTK'nın 5 üretim müessesesin- den biri olan, halen 3 bin 300 iş- çinin çalıştığj Armutçuk'un ki- raya verilebileceği açıklamalan- na karşılık, "Hiçbir yere sattır- mayız. Kiraya da verdirmeyiz. Yapamayacaklarsa gitsinler" dedi. Cumhurbaşkaru Turgut Özal, Türkiye Taşkömürü Kurumu'n- da 42 bin işçiyi kapsayan toplu- sözleşme için gerek uyuşmazlık aşamasında, gerekse 67 gün sü- ren grev sırasında birçok kez gö- rüşlerini açıklamışü. 5 ocakta Ankara'da katıldığı bir konfe- ransta yaptığı değerlendirmede Cumhurbaşkanı Ozal, "Bu pa- hah işletme devam etmez. De- vam eüneyecegini de bildiğimi- ze göre erken emeklilik yapıla- bilecekse kanun meselesidir. Medis otunır kanun çıkanr. Kı- dem tazminatlan ödenebilecek olanlara odenir. Yeni iş sahala- n açılır. Belki madenlerin bir lusmı çalışır, belki bir kısmı calışmaz" demıştı. Özal'ın TTK'ya ilişkin değer- lendirmeleri, madencilerin ve Genel Maden İş yöneticilerinin sert tepiı .lerine yol açmış ve sen- dikacılar, "maden ocaklannın kapatılmayacağı garantisi veril- meden toplusözleşme masasına oturmayacaklannı" bildirmiş- lerdi. Başbakan Yıldınm Akbulut, "madenlerin kapatılmayacağı" sözü vererek toplusözleşme gö- rüşmelerinin yolunu açmış, Ça- hşma ve Sosyal Güvenlik Baka- nı Imren Aykut da "madenlerin kapaülmayacagı" açıklamasım her fırsatta yinelemişti. Genel Müdür Zekai Akçan, TTK'da 67 gün süren grevin Bakanlar Ku- rulu'nca ertelenmesi ve ardından toplusözleşmenin imzalanması sonrasında kurumdaki çalışma- lan değerlendirdi. Akçan, Cum- huriyet muhabiri Seiahattin De- mircan'ın sorulanna şu yanıtla- rı verdi: — Sayın Genel Müdür, yer al tında işçi açığı var mı? AKÇAN — Üretime bağlı 2000 eksiğimiz var, kesin değil. Üretim çok olursa açığımız faz- lalaşır. Şu anda orantılı gidiyo- ruz diyebüirim. Çok az ihtiya- cımız var. — TTK Genel Müdür Yar- dımcısı Necati Yinnibeşoglu, dtizenlediği basın toplantısında MADENCİ KİME KİRALANACAK? — Zonguldak maden ocaklannda toplu- miş iktidarlann kadro aiımı sonucu "yeriistü ve servis kadrolan" şişerken gerçek sözleşme sonrasında "işçi azaltma, özelkştinne ve kiralarna" sözcükleri duyulmaya uretici durumundaki kazmacı ve domnzdamcılann sayısında "açık" var. Kömiirle başlandı. Armutçuk ocağı Erdemir'e kiralanmak isteniyor. Maden ocaklannda geç- esas boguşan yeraitı işçileri TTK'nın yükiinü taşıyor. (Fotoğraf: Uğur Saner) gazetecilerin sorulannı cevap- landınrken. toplam 20 bin işçi fazlası var dedi. Bu kadar işçi fazlası var mı? AKÇAN — Fazlalıkta miktar belirtemem. Geçmişteki hükü- metler devamlı işçi almıslar, şim- diki hükümetimizin ve bizim fazla işçi var diye işçi çıkartma- mız söz konusu değil. — Armutçuk müessesesinin Erdemir'e satılması düşünülü- yordu. Bu tekrar giindeme gele- bUirmi? AKÇAN — Erdemir ile bera- ber çahşma taraftanyız. Erdemir kâr eden müessese, Armutçuk da kâr eder. Erdemir teklif ge- tirirse kiraya veya kâra ortak bir şekilde anlaşabiliriz. Çünkü bir- birlerine yakınlar, kâr etmesini bilen müessese. —Özelleştirme ile ilgili çalıs- malara ne zaman başlanacak? AKÇAN — Özelleştirmeye başlandı. Söğütözü-Maksut, Nane Pınar ocaklarını kiraya verdik. — Nasıl veriyorsunuz? AKÇAN — Ihale ile kömü- rün tonu başına 10-13-15 bin li- ra pay alıyoruz. Genel Maden-lş Sendikası Genel Başkanı Şemsi Denizer, Zonguldak'ta maden ocakları- nın kiralanması konusundaki soruları şöyle yanıtladı: — Sayın Şemsi Denizer, TTK Genel Müdiirü Zekai Akçan, Armutçuk müessesesiFİn fazla zarar ettigini, Erdemir isterse ki- raya \eya kâr ortağı olarak ve- rebüecekierini soyiedi, eger böy- le bir şey olursa sizin tepkiniz ne olur? DENİZER — Armutçuk mü- essesesi komürun bir kısmım ya- kın olduğu için Erdemir'e veri- yor. Genel müdür bunun için ki- raya veririz veya devrederiz de- miştir. Eğer Armutçuk muesse- sesi zarar ediyor diye kiraya ver- me düşünceleri var ise buna kar- galar bile güler. Bir üst makam- daki kişi böyle konuşur ise bizi kaa tavır aJroaya zotlar. Bu»dan da. kendileri zarar gorür. Biz hiç- bir yeri sattırmayız, kiraya da verdirmeyiz. 20 sene, 30 seneça- lışan bir üst makamdaki yetkili kurumu kâr ettirir denilemez, eğer kâr edilemiyorsa işi bilen bir yetkili gelsin. Iran ile özellikleyaz aylarında hızlanan alışveriş, Hakkâri'nin bu ilçesinde refahı arttırmış Yüksekova, sınır ticareti zengîniSokaklarda Toyotalar Savaş, Yüksekova'ya uğramamış. İnsanlar sınır ticaretinin yarattığı olanaklardan yararlanıyor. Hakkârili gençler pırıl pırıl eşofmanları ile kayak kampına gidiyor. Yollarda son model rengârenk Toyotalar trafik sıkışıkhğı yaratıyor. CELAL BAŞLANGIÇ YÜKSEKOVA/ŞEMDİNLİ — Kemal Çapa'nın "derdi var daglar kadar". Aslında kendisi Hakkâri'nin "dağcdık ajanı". Bir devlet dairesinde çalışırken iş kazası geçirmiş. Derdini an- latamayinca hem tazminat ala- mamış, hem de kaza sonrası iş- ten atılmış. Çapa, iki yıldır da- ğa çıkamıyor. Onca aradan son- ra Yüksekova sırtlarına doğru tırmanarak ilk denemesini yapa- caktı; ayağında karda yürüme- yi kolaylaştıran "hedik"leriyle. Hakkâri Dağcılık Ajam Ke- mal Çapa'nın "Dağlar kadar olan derdi" elbette bu kadar de- ğil. "On bir yiluk kanm vardı" diyor. "tmsm nikfihlıydık. Ba- bası aldı. Stkiz milyona başka birine sattı. Şabitleritn de var. Acaba mahkemeye versem ka- nmı geri alabilir miyim? Ama şimdi verdikleri kişiyle resmi ni- kâh da yapmışlar." Üzerlerinde pınl pırıl eşof- manlanyla gençler Çapa'nın çevresini sannca konuyu kapa- tıyor. Hepsinin yüzünde bir gü- lümseme var. Ellerinde kayak takımlan, sırtlannda çadırlarıy- la dağa çıkmaya hanrlanıyorlar. Hakkâri'nin ortaokul ve lise öğ- rencileri Yüksekova'da "kayak kampı"nda. Doğu'nun Güneydoğu'nun çocuklanm, gençlerini böylesi- ne mutlu, pırıl pınl spor giysi- leriyle görmek aslında "olağan- üstii" güç. Bölge gençlerinin he- le hele kayak gibi pek de yaygın olmayan bir sporu yapmaları şaşırtıyor insanı. Oysa buralar- daki yaygın görüntü iki karış toprakta çocukların, gençlerin "kâgıttan top'Mann peşinde sü- rüklenmeleri. Gerçi Hakkâri'nin en geliş- miş ilçesi Yüksekova da bölge- deki yaygın görüntülerin çok dı- şında. Bir kere savaş Yükseko- va'ya hiç uğramamış. İlçenin caddelerinde, araç fazlalığından trafik tıkanıklığı yaşanıyor. Park yeri büyük sorun, Yükse- kova'daki araçların neredeyse tümü Toyota marka. Renk renk, model model yepyeni To- yotalar Hacı Sabancı Caddesi'nden bir aşağı, bir yu- kan gidip geliyorlar. Yüksekova, bölgede gelir dü- zeyi en yüksek yerleşim birim- lerinden biri. "Beyaz"ından be- yaz eşyasına kadar her çeşit mal, "sınır ticareti"nin tüm yöntemleri denenerek Türkiye'- ye sokuluyor. Yaşlısından gen- cine herkes "sınır ticareti"ne öylesine kaptırmış ki kendisini, lokantalarda garsonluk yapacak on beş yaşın üzerinde kimse bu- lunamıyor. Lokantalann servisleri çocuk- lara kalmış. Onların da özlemi, bir an önce buyüyüp, altında Toyota ile kendisini "sınır tica- reti"ne vurmak. Yaz aylannda Iran'la "ser- best ticaret" yapıyor Yükseko- valılar. Kışın mal gelimi biraz azalıyor. Ama yine de piyasada yabancı mal var. İlçenin ana caddesindeki refüje açık pazar kurulmuş. Yerler buz. Karton- lar üzerine Iran kınasından Sony televizyona kadar her şey var. tranlı Pastarlar için Çin'den getirilen yeşil renkli pantolonlar da Yüksekova'daki pazarda sa- tılıyor; otuz bin liraya. Sony te- levizyonlar bir buçuk milyon. Satıcıl'ar "Yazın gelseydiniz, bir milyona ahrdınız" diyorlar. Pazarda çeşit çeşit videolar var; bir milyondan başlıyor fiyatla- n. Marlboro'nun paketi üç bin beş yüz lira. Bir karton Wins- ton otuz bin liranın altında. Açık pazarda mal satanların neredeyse tümü Yüksekova dı- şmdan. Çoğunluğunu Çukurca- nın köylerinden göçenler oluş- turuyor. Yüksekova Irak sımn- na yakın olmasına karşın hiç "savaş göçü" yaşamamış. Her- kes yerli yerinde. Mallar "sınır tkareti"yle geliyor, pazarlar ku- ruluyor. Toyotalar ilçede cirit atıyor. Yüksekovalının keyfı ye- rinde. Yuksekova'nın komşu ilçesi Şemdinli'ye de savaş hiç uğra- mamış. Bir yanı lran, diğer ya- nı da Irak'la sınır olan tek ilçe Şemdinli "kış uykusu"na yaı- mış. Yazın, İran sınınndaki Alan köyünde kurulan "serbest pazar"da mal alıp mal satan il- çe halkı, şimdi evlerine çekilmiş, "serbest pazar" mevsiminin gelmesini bekliyor. Sırtlanm Nergis dağına daya- yan Şemdinlililer, karşılarında- ki Efkâr tepesine, yanındaki Ümit tepesine bakıp, önümüz- deki yaz yine "serbest ticaret" yapıp yapamayacaklarını düşü- nüyorlar. Çünkü son üç yıldır yapılan serbest ticaret nedeniy- İe ilçe halkı tanm gibi, hayvan- cılık gibi geleneksel üretim bi- çimlerini terk etmişler. îlçede ta- nm yapan, hayvan besleyen ne- redeyse hiç kalrnamış. Yazın ka- zanıp kışın yiyorlar. Hemen herkesin bir "tthalat-ihracat belgesi" var. Şemdinli'de geleneksel üretim biçimlerinin terk edilmesinde "sınır ticareti" kadar, korucu- luk da etkin olmuş. Hemen her- kes bu konuda hemfikir. İlçe genelinde iki bine yakın korucu var. Tazminatlan dışında koru- cular ayda sekiz yüz bin lira ma- aş alıyorlar. Irak sınırında olmasına kar- şın Şemdinli'de askeri yığınak hiç yapılmamış. Bir tek tankın, tek bir zırhlı araan sınıra doğ- ru gittiğini görmemiş Şemdinli- liler. Savaşı tek duyumsadıkla- n olgu, geceleri duyduklan ucak ve bomba sesleri. Yüksekova'nm ve Şemdinli'- nin sınıra çok yakın yerleşim bi- rimleri olmasına karşın, sanki "Körfez savaşı" Okyanus öte- sindeki bir kıtada çıkmış gibi yöre halkı için. DUNYADA BUGUN 4 Suçsuz teröristler'den TKT'ye davaPolfe-HIT jşbirligi: TRT/nin DGM Savcıhğı'nın isteği üzerine filme alman bazı "zanlılan" ekranda "terörist" gibi göstermesi tepkiye yol açıyor. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Po!is-TRT işbirliği, ye- ni "suçsuz teroristler" yaratma- ya devam ediyor. Olağanüstü Hal Bölgesi ndekinin benzeri bir yöntemle, polisin görüntülediği "zaalılar", DGM SavcılığVnın is- tegi üzerine TRT'den denetimsiz bir şekilde /ayımlanınca, yargı tarafından aklanan 13 öğrenci kamuoyuna "terörist" olarak ta- nıtıldı. Polis tarafından uzun süre uy- gulanan, arcak mahkeme karar- ları ile* huıuka açık aykınlığı saptanınca vazgeçilen "teşhir" uygulamas. Ankara DGM Baş- savcısı Nuffet Demiral tarafın- dan yenideı başlatıldı. 24 ocak tariıinde eaniyette yaşamını yi- tiren Birtaı Altınbaş'ın ölümü- nü protesto ettikleri gerekçesiy- le Tavır Dergisi'nin burosundan gözaltına alman 13 dergi yöne- ticisi ve öğrencioin, polis tara- fından filme alınan görüntüle- ri, Demiral'm isteği üzerine TRT haber bülteninden denetimsiz bir şekilde yayımlandı. Polisin 4 şubat tarihinde çektiği filın, öğ- renciler iki gün sonra DGM'de yargıç önüne çıkarıldıktan son- ra TRTye gönderildi. Bu öğren- cilerden dördü tutuklanırken, 9'u serbest bırakıldı. Buna kar- şın, 13 öğrencinin de yüzleri, ek- randan kamuoyuna "terörist" olarak teşhir edildi. TRI yetki- lilerinin bu göruntü nedeniyle Emniyet Genel Müdürluğit'nu de aradıklan, buradan cir. yayın- lanması yönünde "on«y" aldık- lan öğrenildi. DGM Savcıhğı- nın bu uygulamayı "terörle mii- cadele etmek" amacıyla başlat- tığı da belirtildi. Serbest bırakılan öğrenciler, gözaltında iken çekilen görun- tülerini, evlerinde izlediler. Bu durumu yaşayan Saadet Toksoy, Gamze Turan. Can Balıcanlı, Fatma Tokay, Özgttr Bahadır, Oğuz Tiizün, Yaşar Demircan, Yaşar Selçuk ve Belda Gül, ola- yı Cumhuriyet'e şoyle anlattılar: "Dergiden gözaltına alındık. 4 şubatta bizi Siyasi Şube'de ba- sın açıklaması olacak diye top- ladılar. Baktık, ortada hiç gaze- teci yok. Bir kamera çekim ya- pıyor, ne olduğunu sorduk, bi- ze 'Sizin arşiv için görüntuleri- nizi alıyoruz' dediler. Dafaa son- ra DGM'ye çıkanldık. Burada polislerin de olağanüstü çaba- sıyla Bulent Bağcı, Figen Baran, Metin Turan ve Paşa Çobanbaş tutuklandılar. Bizler 6 şubat gü- nii serbest bırakıldık. Akşam ev- ıde haberleri izlerken bir anda emniyette arşiv için çekildîği söylenen göriintulerimizle kar- şdaştık. Hepimizin boynunda 'suçlu' yazılı tabelalar asılıydı. Biz bunun üzerine hemen yargı- ya başvurmak için harekete geç- tik. İki gun sonra kendimizi ye- niden ekranda gördük. Bu kez de teröristtik, ama gorüntüde 'serbest' olduğumuz belirtiliyor- du." Öğrenciler, TRT aleyhine mil- yarlık tazminat davası açmaları için avukatlanna vekâletname verdiklerini de söylediler. Bu teşhir uygulaması, TRT aleyhine açılan tazminat davala- n ile yargıya yansımış, mahke- meler de tazminata hükmeder- ken, bu uygulamanın hukuka aykırılığını kararlannda açıkça belirtmişlerdi. Siyasal ve toplumsal olaylar- da gözaltına alınanlara uygula- nan bu yöntemin aksine, yasa ile "teşhir" edilmeleri zorunlu kı- lınanların ise böyle bir uygula- ma ile bugüne kadar hiç karşı- laşmadıkları saptandı. Getirilen yasal düzenlemelere göre, vergi kaçakçılığı yapanlann, teşhir edilmeleri gerekiyor. Ancak, bu- nun soz konusu suçun kesinlik kazanması halinde yapılabilme- s : .nden otürü, bugune kadar ver- gi kaçırdığı gerekçesiyle hiç kim- se teşhir edilemedi. Terör Yasası ile tehdit Bu 9 öğrenci, Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlarken, polisin kendilerini, hazırlıklan süren "Terör Yasası" ile tehdit ettik- lerini de öne sürdüler. Öğrenci- ler, polisin "Yakında yasa çıka- cak, sizi öldürsek bile bizden he- sap sorulmayacak" dediğini öne sürdüler. Söz konusu Anarşi ve Terör- le Mücadele Yasası hazırlıklan da Adalet Bakanlığı'nda son aşamaya geldi. Avrupa ulkele- rindeki örnekleri göz önünde tu- tularak, ancak buyuk oranda "Türkiye'ye özgü" hükümlerle donatıldığı öğrenilen yasa ile po- lise olağanüstü yetkiler getirili- yor. Öncelikle, görevi nedeniyle işlediği suçlardan ötüru "yargı bağışıkhğı", Olağanüstü Hal Bölgesi'nde uygulanan yönteme benzer bir biçimde, Içişleri Ba- kanhğı'nın izni koşulu ile geti- riliyor. TRTde panik Polis tarafından çekilerek gönderilen video kasetini dene- timsiz olarak yayımlayan TRT'de, öğrencilerin serbest bı- rakılmalannın ardından panik yasandığı öğrenildi. TRT hu- kukçuları, uygulamayı "hukuk skandalı" olarak niteleyerek, düzeltilmesi yoluna gidilmesini Haber Dairesi'nden istediler. lkinci kez yayının da bu neden- le gerçekleştiği belirlendi. ALİSİRMEN Jakobenizm Tartışması 1989 yılında bûtün dünya Büyük Devrim'in 200. yıldönümünü kutlarken Fransa1789 Devrimi konusunda büyük tartışmalara sahne oluyordu. Fransa Büyükeiçisi Eric Rouleau, Fransız Devrimi'nin 200. yılı dotayısıyla yaptığımız bir soyleşide, ülkesindekı tartışmalara de- ğindiğimde, "Bunların bir sağlık göstergesi olduğunu ve devri- min hâlâ yaşadığının kanıtı olarak görülmesi gerektığini" vur- gulamış ve eklemişti: "Bir devrim hiçbır zaman tam olarak ka- zanılmış değildir, bizde de tıpkı sizde olduğu gibi durum budur." Değerli gazeteci dostum haklıydı. Dinamizmini yitırmemiş top- Kjmlar devrimlerıne yeni yeni kazanımlar eklemekte, zaman tçin- de yeni boyutlar katmaktaydılar. Nıtekim, Fransa'da kadın hak- lan, devrimin başlamasından hemen hemen iki yüzyıl sonra gün- deme gelmiş ve kazanılmıştı. Türkiye'de "Kemalist hareketin", Atatürk'ün reformlannın ve Cumhuriyet Devrimi'nin ilkeleriyle yöntemlerinin tartışılmasına da aynı gözle bakmalıyız. Yaşayan, yeni boyutlar kazanmaya, yeni kazanımlar elde etmeye çalışan bir devrimin sürekliliğinin, toplumsal dinamiğın bir göstergesidir bu tartışmalar. Her top- lumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da, Atatürk'ün yaptık- lannı savunup onu daha ileri götürmek ısteyenler, hatta bu uğurda kendi yaşamını vermeyi göze alanlar da olabilir, onlara karşı çt- kanlar da. Artık bu tartışmaları ve ayrılıkları demokrasinin sınırlan için- de doğal karşılamamız ve Hitler hayranı, Urfa Belediye Başkanı gibi kişiler" Ben Atatürkçü değılım" dediği zaman, ona kızma- mamız, hele hele kovuşturmaya kalkmamarrjız gerekir. Eğer gerçek bir demokrasiyi istıyorsak, Türkiye'de herkesi Ata- türk'e yandaş olmaya zorlayamayız. Ancak bir ıdeoloji olmayan Atatürk hareketinı ve Cumhuriyet Devrimi'nin ilkelerini tartışırken, saptırmalardan ve kavram kar- maşasından da dikkatle kaçınmalı ve geçmişı bugünün değil, o günün gerçekleri ve kurallarıyla inceleyip, degerlendirmeye özen göstermeliyiz. Eğer geçmişi bugünün değerlerı ve ilkeleriyle degerlendirmeye kalkarsak, Yavuz Sultan Selim'in fetihlerini, Saddam'ın Kuveyti işgali gibi bir zorbalık hareketi olarak görme ya da Fatih Suttan Mehmet Kanunnamesi dolayısıyla, Mehmet H'yı insan haklarını hiçe sayan bir zorba olarak yargılama yanhsına düşeriz. Fransız Devrimi'ne de Cumhuriyet Devrimi'nin kazanımları- na da bakarken aynı özeni göstermek ve diyalektik mantığı kul- lanmak zorundayız. Napoleon Bonaparte'ı, yalnızca imparator olup, tahta geçmiş, birbiri ardına askeri zaferler kazanmış, sonra da yenilerek sü- rülmüş bir türedı imparator olarak görmekle yetinip ulus kavra- mının, demokrası ve Fransız Devrimi ılkelerinin imparator sıfatlı bu kişi tarafından bütün Avrupa'ya taşındığını anlamaz, Rusya seferini yalnızca karda yüzbınlerin yok olduğu basit bir askeri olay sanıp Rusya'da ulus bılincinin oluşmasının bu seferle ilinti- sinı görmez isek, sanırım "Savaş ve Barış'ta yalnızca Nataşa 1 nın aşkını algılayan saf okur durumuna düşeriz. Fransız Devrimi'nin ve aydınlanmanın ilkelerinin ilk kez Batı dışı Müslüman bir toplumda gerçekleştirilmesi olan Cumhuri- yet Devrimi'ne ve özellikle ilk yıllarına eğılirken, 1789 Devrimi 1 ne yöneltılen eleştirilerin sıkça ileri sürülmesi de bir rastlantı değil, ama bu, iki hareket arasındaki koşutluğun olduğu kadar iki ola- ya da yüzeysel eğılmenin sonucudur. Fransız Devrimi'ni eleştirenler, ilk yıllanndaki kazanımlannı şid- det yoluyla savunmayı ilke edinmış olan Jakobenlerin (Jacobin) yöntemlerini eleştirmektedirler. Gerçekten, Jakoben yöntemleri bugun savunmaya kalkmak, o büyük devrimin getırdıği tüm ka- zanımları yadsımak, çağ dışına düşmek anlamını taşır. Robe- spierre'in birçok kışıyi gıyotine gönderdıkten sonra kendisınin de aynı akıbete uğramasına yol açan Jakoben yöntemlerin bu- gün geçersiz olduğu tartışma bile götürmez, ama acaba o gün- lerde bu yöntemlere basvurmadan devrimi korumak mümkün müydü? Soru tartışmaya açıktır. Ama koskoca Fransız Devrimi'nin her alandaki kazanımlannı. bilimsel alanda getırdiklerini (metriksis- temi ondalık sistemi bile ona borçluyuz) görmezden gelip de, yalrıızca Jakobenlerin, Robespierre'ın ölümüyle etkınliği azalan, on yıllık geçici yöntemlerini görmek tartışmasız bir yüzeysellik- tir. Türkiye'de on altı,.on sekiz milyon insanın yaşadığı ve nüfusun büyük çoğunluğunun. gazetenin, radyonun ulaşmadığı, doğru dürüst yolları biie olmayan köylerde oturduğu, ancak üç dört mil- yon kışinin toplumsal yaşama katıldığı bir dönemde, gerçekten Jakoben denebılecek yöntemlerin uygulanmış olmasını, sivil- asker bürokrat egemenlığinı o günün gerçeklerine göre değer- lendırmek zorundayız ve bu yöntemlerin, Cumhuriyet Devrimi 1 nın temel kazanımlannı, ilkelerini unutturmamasına özen gös- termeliyiz, eğer yüzeysel olmak istemiyorsak. Cumhuriyet Devrimi'nin ilk dönemlerine bakarken Türkiye'ye laiklik, cumhuriyet ılkesini. isterse tek parti egemenliğinde ol- sun Miilet Meclısi'ni getirmiş olan, klasiklerin çevirılerini gerçek- leştırmış, konservatuvann açılışını sağlamış bulunan ve Türk rö- nesansını yaratan bir hareketi, yalnızca baştaki kişinin diktator- yal tutumuyla damgalayıp, gerçeğı görmemek tarihi de anlama- mak demektir. Cumhuriyet Devrimi ve Atatürk hareketıni, konservatuvarından, Türk Beşlilerınden, Muhsin Ertuğrul'undan, eğıtım reformundan soyutlarsanız hiçbir şey anlamamışsınız demektir. Cumhuriyet, özgürlük ve eşıtlik ilkelerini, ulus bilincini Fran- sa'dan tüm Avrupa'ya nasıl imparator sıfatlı bir general taşımış ve sivil toplumun temellerinın atılmasına katkıda bulunmuşsa, Türkiye'de Cumhuriyet Devrimi'nin tüm kazanımlannı ve ilkele- rini de bugün yöntemleri diktatoryal olarak nitelenecek bir kişi yerleştirmiştir. Tartışmayı yaparken günün koşullarını gözardı etmeyelim ve unutmayalım kı bugün onları savunanlar, illa Jakoben yöntem- lerden yana değillerdir. Onlar tarihte kaldı, Fransız Devrimi de, Cumhuriyet Devrimi de artık Jakoben yöntemlerle ne savunula- bılir, ne de ileri götürülebilir. Elmalarla armutları birbirine karıştırmadan yapılacak bir tar- tışma, tabuları yıkacak, toplumu daha sağlıklı, daha özgür, da- ha çoğulcu bir yapıya kavuşturacaktır. Sanırım Cumhuriyet Devrimi'nin ilkelerini özümsemiş olanlar bu tür bir gelişmeyi gönülden savunacaklardır Çünkü Cumhu- riyet Devrimi'nin amacı, çağdaş, laik, özgür, insanlann refah tçin- de yaşayacakları demokratik bir toplumdu ve hâlâ da öyledir. TECHNOLOGY TITANIUM 2000 yılınm gözlük çerçeveleri % 50 hafif Dünyamn yüksek kalite ve kıymetli gözlük çerçeveleri " TITAN " EXPRESSION TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ: Nşantaşı Vaikonaj)ı Cad No 111 Erenk&y BaSdal Cad No 311 B«yazı! Yemçenler Cad Nc 69 Aks Geçn Yeraltı Çarşısı No 119 Aksaray M Kemaıpaşa Cad No 21/3 Fax (1)5891064 T« (1)132 87 00 T* (1)359 20 07 Tsl (1)51715 43 Tef (1)58910 28 Tel (1)52933 33O P T i K TKAJtET VE SANAYİ K% Cözlükte Türkiye 'deki en ivi reterans: KUZ OPTİK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear