18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
VMHURİYET/4 HABERLER 8 ARALIK 1991 ÖZGURCE niRKER ALKAN SınırOtesiOperasyonlaraÖvgü Ad koymada "sınır ötesi operasyon" ne zaman başladı, tam olarak anımsayamıyorum. llk örneklerden birisi, Saöa/ı'taki köşesine "Onuncu Köy" başlığını koyan Bekir Coşkun oldu belki de. "Doğruyu söylemede inat etmenin" bir sîmgesiydi bu ad onun için. Varsın dokuz köyden kovsunlar, elbet bîr onuncu köy vardır... Sonra Mehmet Ali B/rantfın televizyondaki "32. Gün"ü gel- di. Bir ayın özeti ve değerlendırmesi olacak bir programa ne- den bu adı verdiğini çok iyi anlayamadım, ama sanırım "Bir şeyleri anlamak gerekiyor, zaman kavramını bile" demek isti- yordu Birand. Geçenlerde gazetenin birinde "Dokuzuncu Sütun" gözü- me ilişti. Televizyonda "Sekizinci Renk" ve "25. Kare" prog- ramları geldi. Program veya sütununa ad koyarken eldeki verili durum ve sınirlara baş kaldırmanın, onları tam olarak benimseme- menin bir göstergesi gibi bu "sınır ötesi" adlar. "Gazetede sekız sütun mu var, ben, hiç olmayan dokuzun- cu sütunda yazarım. Ayda otuz bir gün mü var, ben hiç olma- yan otuz ikinci günün adamıyım. Filmde saniyede yirmi dört kare mi var, benimkisi yirmi beşinci karedir. Evrende yedi te- mel renk mi var, ben size sekizinci rengi sunacağım." Bütün bunlar biraz lazla mı ıddialı? Olabilır. Ama iddiasız, başkaldırısız yenilik olmuyor ki. Bu hava (moda mı desem?) bir haylı yayılmışa benziyor. Geçenlerde yolumun üstünde bir dükkân gözüme ilişti. "7. Kanal" diye yazıyordu dükkânın vitrininde. Al- tında da açıklaması: "Kanalizasyon ve tanık- lıklar servisi." * Ûnlü ruhbilimci Sig- mund Freud'un "Gün- lük Yasamın Psikofojisi" adını taşıyan danice bir kitabı vardır. Günlük yaşamda rastlantısal ve sıradan gibi gözü- ken birçok olayın aslın- da derin psikolojik ne- denleri bulunduğunu anlattr. 0 düzeyde bir kita- bın toplumsal psikolo- ji için de yazılmış olmasını çok isterdim. Toplumda sıradan ve rastlantısal gözüken birçok olayın derinlerde yatan neden- leri bulunduğuna hiç kuşku yok. Toplumun doruklarında esen rüzgârları ve çok derinlerden gelen sarsıntıları anlamak için yapılacak şeylerden birisi mo- daya bakmaktır. Düşünde moda, giyimde moda, yaşam tar- ztnda moda... Moda deyip geçmeyin! Toplumlar, "sınır ötesi operasyonlarla" kalkınır ve gelişirier.Tabiikilrak'a yaptığımıztürden operasyonlardan değil. İnsan aklının, alışkanlıklarının, geleneklerinin, yaşam tarzlannın sınırlarını zorlayan operasyonlardan sözediyorum. Toplumlar, "sınır ötesi operasyonlarla" kalkınır ve gelişirter. Tabii ki Irak'a yaptığımız türden operasyonlardan değil. İn- san aklının, alışkanlıklarının, geleneklerinin, yaşam tarzlan- nın sınırlarını zorlayan operasyonlardan söz ediyorum. Geleneksel sınırlar içinde kalarak gelişebilmiş bir toplum gösterebilir misiniz? Kendisini koşullandıran sınırları aşma- dan insanlığa katkıda bulunmuş bir toplum var mıdır? Çocukların büyümesi de sürekli bir "sınır aşma" eylemi- dir. Her sağlıklı çocuk, kendîsine konan sınırları zorlar. Yetiş- kinterin bitip tükenmeyen bir çırpınmasıdır sınır çizmek: "Yap- ma oğlum, onu elleme, oraya çıkma, aman dur kıracaksın". Konan sınırlara karşı bıtıp tükenmeyen bir mücadeledır bu- yüme. Çünkü büyüme özgürleşmedır. insan, özgürieştiği oranda büyür ve büyüdüğü oranda özgürleşir. Dükkânlanmızdan, televizyon programlarımıza ve gazete sütunlarımıza kadar yeğlediğimiz adların, bu "sınırlan zortama" eğilimini simgeledığinı düşunüyorum. Sanki devletin ve bürokrasinin hantal durağanlığını aşan, devingen, cıvıl cıvıl kaynaşan, kendi yolunu bulmak için bent- lerini zorlayarak akıp giden bir toplumsal nehirle karşı karşı- yayız. • Bu "sınırları zortama" eğilimi gerçi zaman zaman "kural tanımama" biçimine dönüşüyor. Italya'nın gelişme çizgisini andıran biraz terörlü. mafyalı, skandallı bir dünya oluşturduk kendimize. "Canım, anayasayı bir kez ihtal etsek ne çıkar yani" diyfc'i bir cumhurbaşkanı gördük. Vergi kaçakçılığı, en ba- şarılı olduğumuz ulusal spor haline geldi. Trafik düzenimiz- den bilimsel yaşamımıza değin, sürekli olarak kurallann dı- şına taşma çabasındayız. Bütün sınırları zorlayan bu devingenliğimizi, yıkıcılıktan ya- pıcılığa yönlendirebildiğimiz oranda. çağdaş dünyanın say- gın bir üyesi olacağız. Selvi, yardımcılanm seçecek ŞHP vitrinine İnönü damgasıGenel sekreterliğe İnönü'nün desteklediği Selvi'nin seçilmesinin ardından yardımcılıklar için de İnönü'den işaret bekleniyor. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — SHP Genel Başkam Erdal tnönti, MYK üyesi ba- kanların parti yönetiminde bo- şalan yerlerini doldurma ope- rasyonu ile SHP vitrininde yap- tığj değişiklik sayesinde kurul- tay öncesi güç kazandı. SHP Genel Sekreterliği'ne Erdal tnö- •ü'nün desteklediği Cevdet Sel- vi'nin seçilmesinin ardından boş bulunan genel sekreter yar- dımcüıklanna da lnön.ü'nün işaret edeceği isimlerin getiril- mesi bekleniyor. SHP MYK, yann toplanarak genel sekreter yardımcılannı beürleyecek. Boş bulunan 5 ge- nel sekreter yardımcılığı için "Yenilikçi grup" olarak adlan- dırdanlann adây olmayv düşün- medikleri öğrenildi. tnönü'nün Güneydoğu gezisi dönüşünde Genel Sekreter Cevdet Selvi ile bir araya gelerek genel sekreter yardımcüannı belirleyeceği bil- dirildi. Parti tüzüğii uyarınca genel sekreter yardımcılıkları genel sekreter tarafından sapta- nıyor. Parti meclisinin önceki gün yaptığı toplantıda, tüzük hük- müne rağmen Genel Başkan tnönü "gisdi" oylama yerine açık oylamaya gidilmesini iste- miş, bunun üzerine PM üyele- ri, oturduklan yerde yanında- küerin görebileceği biçimde kâ- |ıtlara düşündükleri isimleri yazarak oylama yapmışlardı. Bu oylama sonucu genel sekre- terliğe tnönü'nün desteklediği Cevdet Selvi seçilmişti. Genel sekreter adaylığından çekilen Ali Dinçer, parti mec- lisinde yapttğı konuşmada, SHP'nin ag^r bir seçim yenilgisi aldığım, bu nedenle MYK'nın tümünUn görevi bırakması ge- rektiğini vurguladı. Dinçer, partide proje ve poliüka üret- mek gerektiğini beürterek "Ben ancak yeni bir MYK'da genel sekreter olabilirim. Benim ge- nel sekreterti|imde proje üret- mek, parti okulu açmak, poli- ükattretenWr çalışma yapmak hedef olmaudır" diye konustu. MYK üyesi Yenilikçilerden Eş ref Erdem ve Ercan Karakaş- ın genel sekreter yardımcüıkla- nnı düşünmedikleri öğrenildi. Halen genel sekreter yardımcı- bğı görevini sürdüren Ertuğrul Günay'a da yeniden görev veril- memesi halinde 6 genel sekre- ter yardımcılığı da boşalmış olacak. Bu görevler için lnönü- ye yakınhğı ile tanman Nilgün Süer, Üstnn Kttsefoğln, Rıza Yılmaz, Sedat Doğan, Yamtk Tekin ve Etem Cankurtaran en güçlü adaylar olarak sayılıyor. Bu arada Genel Sekreter Hikmet Çetin, dün görevi Cev- det Selvi'ye teslim etti. Çetin, "Geldiğim her görevi partim sagladı. Kendimi partime borç- lu hissediyorum" dedi. Selvi de "Kardeşlik ve uyuroun rçemen olduğu bir parti için gayret edeceğiı" diye konustu. Yargıtccy, Tervrle Mücadele Yasosı'yîa beraat eden 141-142 mağdurlanna ta&ninatı onaylıyor Tazminatayeşil ışıkHukukçular, Yargıtay Ceza Kurulu'nun 1936 yıhnda verdiği bir kararı örnek göstererek düşüncesinden ötürü yargılamrken Terörle Mücadele Yasası'mn çıkmasıyla beraat eden sanıkların tazminat hakkından yararlanabileceği yorumunu yapıyorlar. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Yargıtay, düşüncesin- den ötürü yargjlanırken Terörle Mücadele Yasası ile beraat eden- lere de tazminat ödenmesine *ye- şil ışık' yaktı. Yargıtay Ceza Ge- nel Kurulu, 3 Haziran 1936 ta- rihinde verdiği, 1936/11 sayılı kararım örnek alarak alınmış her kararın sanıklar hakkında kazanılmış hak doğuracağını bildirdi. Ceza hukukçulan bu kararın, Terörle Mücadele Yasası ile be- raat edenlerin "normal beraat etmiş" sayılmalannı gerektirdi- ğini söylediler. Bu karara göre Anti Törer Yasası uyannca be- raat edenlere de tutuklu kaldık- lan sürelere ilişkin tazminat ödenmesi gerektiğini ifade etti- ler. Hukukçular mahkemelerin Terörle Mücadele Yasası çıkanl- madan önce yargılanarak bera- at edenler için ta2aninata hük- mettiklerini hatırlattılar. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Anka- ra Büyükşehir Belediyesi'nde ya- pı kontrolörü olarak çalışırken 1981 yılı'hda gözaltına alınan ve yaklaşık 19 ay tutuklu kalan Mevliit Doğan'ın başvurusu üzerine, toplam 8 milyon 171 bin 774 lira maddi ve manevi tazmi- nat ödenmesine hükmetmişti. Mahkemelerin, terörle Müca- dele Yasası uyannca yargılanan ve beraat eden sanıklann tazmi- nat istemlerini geri çeviren ka- rarlan, temyiz yolu ile \argıtay'a götürüldü. Yargıtay 9. Ceza Da- iresi, önümüzdeki günlerde ko- nuya ilişkin son sözü söyleyecek. Hukukçu Haüt Çetenk, mah- kemelerin verdikleri ra kararla- nnı değvılendirirken, "Hangi nedenle olursa olsun, eger bir sanık hakkında beraat karan ve- riliyorsa. tazminat hakkı dog- maktadır. Bunun kabul edilmesi gerekir. Beraatın, hangi hukuki nedene dtyandıgı Urtışılmaz. Beraat, bir insanın suçsuiluğu- nun bir belgesidir. Ve beraat ka- rannın hukuksal nedenleri tar- ttşüaoıaz. Terörle Mücadele Ya- sası olmasaydı, 141. madde yü- rürlükte olsaydı, bu maddeden yargüanan insanlann beraat edemeyeceklerini, muüaka mah- kfim olacaklanm önceden söy- leyebilir misiniz? Bunun aksini söylemek bir kehanettir. Hukuk ise kehanete dayandınlamaz" diye konustu. Avukat Hasan Ürd de mah- kemelerin ret kararlarının yerin- de olmadığıru belirtti. Ürel, "Hukukumuzda normal beraat ya da anormal beraat diye bir kavram bulunmamaktadır. Dev- let 3713 sayılı yasanın gerekçe- sinde, 141. maddenin gereksiz bir yasa maddesi olduğunu ka- bul etmişür. Bu maddenin uygar ceza yasalannda bulunmayan haksız bir yasa maddesi olduğu- na karar vermiştir. Şimdi bu haksızlık nedeni ile tutuklu ka- lanların da geçmişte mağduri- yetleri giderilmelidir. Kaldı ki, son tutuklama kararlan alındı- ğı tarihlerde 141. maddenin kal- dı nlacağı yoğun biçimde tartjşıl- makta ve hatta bu konuda ya- sal işlemlere de başlanıtauş idi. Bu nedenle o tarihte alınan tu- tuklama karannın haksızlığı açı- ğa çıkmıştır. Yargıtay'ın temyiz talebimizi genel kurul karan doğrultusunda sonuçlandınlma- sını bekliyoruz" <üye konustu. Yılmaz, Zuhuratbaba Düğttn Salonu'nda partililerin kendisini görmesi için sandalyeye çıkarak konustu. (Fotoğraf: GÜNÛÜZ tMŞİR) Yıknaz: Hükümet sandıktan kaçıyor GÜNDÜZ İMŞİR ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, hü- kümeti sandıktan kaçmakla suçlayarak se- çimlerin haziran ayma ertelenmesi duru- munda Bakırköy, Kâğıthane ve Çatalca il- çelerinde 7 ay boyunca seçim kampanyası- nı sürdüreceklerini söyledi. Yılmaz "Biz ANAP olarak seçimlerin zamanında yapı- labilmesi için elimizden gelen her türlü mü- cadeleyi, gayreti göstereceğiz. E|er sizlerin elbiıiiği, omuzbirligiyle bu mücadelede ba- şanlı olamazsak, eğer onlar Meclis çofun- luklannı seçimden kaçmak iciD kullanırlar- sa bunun ayıbı da onlara yeter" dedi. tl teşkilatları gezikrini sürdüren ANAP Genel Başkanı Mesut Yumaz, dün İstan- bul'da partisinin Bakırköy, Kâğıthane ve Küçükçekmece ilçelerinin düzenlediği top- lantılara katıldı. llk olarak Ataköy turistik tesislerinde lstanbul milletvekilı seçilen es- ki Küçükçekmece İlçe Başkanı Yusuf Pa- muk tarafmdan düzenlenen yemekte konu- şan Mesut Yılmaz, 20 Ekim seçimlerinde al- dıklan yüzde 24 oy oranının, birinci parti gelen DYP'nin aldığı yüzde 27'den çok da- ha değerli olduğuna dikkati çekerek "Bun- lar 8 yıl boyunca yıpranmış, ancak millete hizntet için çırpmmış bir partiye verilmiş oy- lardır. Bu oylar y-apamayâcağı hiçbir şeyi va- ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, "Yerel seçimlerin yapılması için her türlü mücadeleyi yapacağız" dedi. at etmeyen, koltuk peşinde koşmayan kişi- lerin oluşturduğu bir partiye verilmiştir. Bu oylar asla odünç oylar degildir" dedi. DYP ile SHP'nin oluşturduğu hükümeti "denne çatma" hükümet olarak niteleyen ve koalisyonu da Meclis kürsüsünü lekele- yen Hatip Dicle. Leyla Zana gibi HEP'U- lerin oylanyla kurduklannı belirten Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "3 yıldan beri seçim seçim diye iküdara gelen bu partilerin şimdi ilk çıkaracaklan kanun, seçimden kaçma kanunu olacak. Salı günü Meclis'e getirecekleri seçimleri er- teleme kanununun çıkmaması için, Bakır- köylulere kendi seçtikleri betediye başkan- lanna kavuşması için ana muhalefet parti- si olarak elimizden gelen her türlü müca- deleyi yapacağız. Sizlerden de demokratik yoUardan bu hakkınıza sahip çıkmanızı is- tiyomın. Belediye başkanlıgı seçiminin iian edildigl gibi, adaylarının tespit edildiği gi- bi, takviminin belirlendigi gibi 2 arahk pa- zar günü bu seçimlerin yapılmasını sağla- mak için sesinizi yükseltmenizi istiyorum. Bu konuda bize destek vermenizi istiyorum. Hakkınıza sahip çıkmanızı istiyorum. Ba- sının ve siz yurttaşların önünde ilan ediyo- rum, efer bu seçimi Meclis çoğunluklarına güvenerek erteleyecek olurlarsa, haziran ayı- na kadar durmaksıan, ev ev, dükkân dük- kân dolaşarak seçim kampanyalannı sürdü- i " Güler lleri: Kadın bakanlığı kurulacak İsUnbul Haber Servisi — ÎÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Merkez Birliği'nin AKM'de düzenledi- ği "Türkiye'de Parlamentoda Kadın" konulu panelde konu- şan Devlet Bakanı Güler beri, Türkiye'de ilk kez kadm sorun- ları bakanlığı kurulacağını açıkladı. Türk kadınına seçme ve se- çilme hakkının verilişinin 57. yıldönümü nedeniyle düzenle- nen panelde konuşan Devlet Bakanı lleri, kadın sorunlany- la ilgilenecek bir bakanhk kur- mak için çahşmalara başladık- larvnı belirterek "Şu anda Dev- iet Bakanlığı içinde kadın so- runlanndan sorumluyum" dedi. tteri, Türk kadınlannın ken- düerine tanman siyasal hakla- n yeterince kullanamadıklarını ve kadınlann parlamentoyu kendilerini temsü alam olarak görmediklerini kaydetti. Panele katılan tÜ İktisat Fa- kültesi öğretim üyesi Prof. Dr. TokUmıs Ateş de Türk kadım- nın siyasal yaşama katılmasm- da en büyük engelin toplum ya- pısı ve İslamiyet olduğunu sa- vundu. Ateş, "Sider eşithği ni- ye her alanda, örnegin yurt sa- vunmasında istenûyorsunuz da bazı konularda fizyolojik ayn- hklannızı öne sürerek istiyorsu- nuz? Fizyolojik farkldıklannı- n kamufle edin, aksi halde da- vanız zarar görür" dedi. Oturum başkanhğıru Prof. Dr. Necla Arat'm yaptığı pane- le; Dr. Serpil Çakır, Yrd. Doç, Nihal Kara tncioflu, araştırma gorevüsi Fatmagül Berktay, Doç. Dr. Yeşim Arat, Doç. Dr. Ayşe Güneş Ayata ve Prof. Dr. tlhan Tekeli katıldı. Mülkiyelüefin sempoTyumunda konuşan Sovyet temsüchTürkiye'ninKafkasya politikasınıyorumladı Moskova, Ankara'ya kuşkuyla bakıyor RUŞEN ÇAKIR GÜNSELt KARTAY lstanbul Mülkiyeliler Vakfı tarafmdan Mülkiyeliler Birliği tstanbul Şubesi'nde düzenlenen 'Dış Politika ve Ekonomi Açı- sından Türkiye'nin Stratejik Öncelikleri" konulu sempozyu- mun dünkü bölümünde konu- şan Sovyet Dış Politika Der;.e- ği Başkan Yardıması P^. Ako- pov, Türkiye'nin Kafkasya'da üstlendiği rol konusunda, Mos- kova'da kaygılar bulunduğu uyansmda bulundu. Akopov bu kaygüann yok edilmesi yönün- de girişimlerde bulunulması ge- rektiğini söyledi. Sempozyumun sabah oturu- munda ilk konuşmayı yapan bü- yükelçi Akopov, Kafkasya ve Orta Asya'daki Türki cumhuri- yetlerin artık egemen birer dev- let olduğunu ve Türkiye'yle ku- racaklan iüşkilerde özgür ol- duklannı vurguladı. Akopov, "Türkiye'nin bölgede şu an ata- bileceği en olumlu adım, Azer- baycan, Ermenistan anlaşmazlı- ğını çözmektir. Bu yönde bir aDım, kuşkusuz Türkiye'nin prestijîni arttınr" dedi. Daha sonra Prof. Dr. Halûk Ülman'ın yönetiminde, "Türki- ye'nin stratejik öncelikleri açt- sından Ortadogu" konulu panel gerçekleştirildi. Panelin sunuş konuşmasını yapan Ülman, Or- tadoğu'daki pek çok ülkenin Türkiye için olumsuz duygular beslediğini belirterek, Ortado- ğu'nun Türkiye için hem bir ola- naklar bölgesi olduğunu hem de sayısız tuzaklar banndırdığım söyledi. Panelde ilk konuşmayı Kuzey Irak'taki durumun kritik- leşmesi nedeniyle sempozyuma katılmayn lrak Kürdistan Yurt- sever Birliği lideri CeW Talaba- ni'nin yerine, lrak Milli Türk- men Partisi Genel Sekreteri Mu- zaffer Arslan yaptı. Irak'taki Türkmenlerin, gelmiş geçmiş tüm lrak yönetimlerince ezildi- ğini anlatan Arslan, kendileri açısından sorunun tek çözümü- nün, Irak'ta çok partili demok- rasiye geçiş olduğu göriişünü sa- vundu. Gazeteci Halûk Özdalga da konuşmasmda, Ortadoğu'daki su sorunu ve Kürt meselelerine ağırlık verdi. Türkiye'nin bu iki sorundan uzak duramayacağıru söyleyen özdalga, Kürt sorunu- nun yalnızca ekonomik iyileştir- meler yoluyla çözümlenebileceği SEMPOZYUMDAN NÖTLAR 'Önderrol içinbügi gerekB' ŞAHİN ALPAY Mülkiyeliler Birliği tstanbul Şubesi'nin düzenlediği uluslararası sempozyumun ko- nusu çok iyi seçilmişti. 5-7 aralık günleri yapılan, "Dıs Politika ve Ekonomi Acısın- danTürkiye'niBStratejikÖncelikleri"sem- yozyumunun onemli bir bolümünü izle- dim. Konuşma ve panellerin hepsine yeti- şemediğim için de hayıflamyorum. Birkaç kelimeyle özetlemek gerekirse, sempozyumun "mesajı" şu: Yeni düny'a ko- şullan, Doğu Avrupa ve SSCB'de totaliter sosyalizmin çöküşü; Sovyet lmparatorlu- ğu'nun dağılması, iki V.utuplu dünyadan tek ya da çok kutuplu dünyaya geçiş Tür- kiye'nin dış politika ve ekonomik ilişküe- rine yepyeni ufuklar açmıştır. Çeşitli coğrafi ve kültürel bolgelerin sı- nınnda ve uluslararası politikada marjinal konumda kalan Türkiye, şimdi bu durum- dan kurtulmak; önümüzdeki yüzyıla böl- gesel bir güç olarak girmek fırsatına sahip- tir. Gerçekte, en tutucular haric, bu konu- da yaygın bir görüş birliği mevcut. Kafkasya halklanyla, özellikle SovyetleT Birliği'nin Türk kökenli cumhuriyetleriy- le ilişkilerimiz adeta kendiliğinden bir çığ hızıyla büyüyor. Bütün uygar dünya bu ül- kelere model olacağımızı umuyor. Doğu Avrupa ve özellikle Balkan ülke- leriyle çok daha yakın bağlar kurma ola- naklanmız var. Onlar da bizi demokrasi ve piyasa ekonomisiyle kalkman örnek ahna- cak bir ülke olarak görüyor. Aslında benzer olanaklaıa Ortadoğu'da da sahibiz. insan haklanna saygıh, tam olarak demokratik bir Türkiye, Ortadoğu'- da çok ağırhkh bir konuma gelebüir. Bu- nun ipuçlan şimdiden görülmekte. Çevremizdeki üç fırtına bölgesinin bir banş, demokrasi ve işbirliği alam haline dönüştürülmesi için öncü rol oynayabiü- riz. Saym Şükrii Elekdağ'm deyimiyle "jeoekonomimiz" yanında tüm bu bölge- lerle olan tarihi ve kültürel bağlarımız bi- ze bu fırsatı tanıyor. Bu öncü ya da önder rolü üstlenebilme- miz için galiba her şeyden önce hiçbir şe- kilde küçümsenemeyecek olan laik ve de- mokratik, dışa açık piyasa ekonomisiyle kalkman Türkiye modelini sağlamlaşturma- mız, eksiklerini gidermemiz gerekiyor. Sempozyumda başka bir önemli eksiği- miz de dile getirildi. İngiltere Kraliyet Dış Politika Enstitüsü Onadoğu Bölümü Baş- kanı Dr. Philip Robins, aktif bir dış poli- tika için iki engele dikkat çekti. Bir engel, Ttirk politikacılannın, bürokratlarınm, diplomatlannın, aydmlarının dışa kapalı, sırtı dünyaya dönük, eski deyimle "kendi yafıyla kavrulan" Türkiye zihniyeti. Bu zihniyetten nasıl kurttuabiliriz? Yeni koşul- lara kendimizi uydurmada gösterdiğimiz milli yeteneği hesaba katarsak bu zihniyet devrimini yapabiliriz diye düşünenler ola- bilir. Haklı da olabilirler. Ama öteki engeli aşmak belki daha bü- yük zaman alacak. O engel de "bilgi" ek- siğimiz. Türkiye 1980'lere değin dünyaya o kadar kapah yaşadı ki çevremizi, dünyayı tanıma ve bilmenin önemini unuttuk. (Os- manlı devleti bu bakımdan Türkiye Cum- huriyeti'nden çok üstündü.) Kafkasya, Or- ta Asya cumhuriyetleri, Ortadoğu ve Bal- kan ülkeleri, AT, ABD, Uzakdoğu ülkele- ri, vesaire konulannda araştırma yapan, bilgi ve analiz üreten üniveTSİteler, araştır- ma kuruluşlan, "Üıink tank"ler nerede? Bu bağlamda pek yetersiz çalışmalan olan an- cak birkaç kuruluşumuz var. Türkiye aktif bir dış politika uygulaya- bümek; bölgesinde banş, demokrasi ve iş- birliği modeli rolünü oynayabümek için ge- rekli "know how"a sahip değil. Uygar dün- ya amk "thtak Unk"leT ile yönetüiyor. Biz- de olduğu gibi birkaç liderin ufku ve viz- yonu ile değil... Dış politikada bilgi ve uzmanlığa o ka- dar yabancı düşmüşüz ki yerli veya yabancı bu konularda bilgi ve uzmanhk sahibi kim- selerle karşılaşınca bazüanmız bunlarm "casus" ya da "ajan" olabileceğini düşü- nebiliyor. görüşünü "gereksiz iyimserlik" diye nitelendirdi. Panehn en çarpıcı konuşma- sını gazeteci Cengiz Çandar yap- tı. Çandar, Ortadoğu'da Körfez krizi öncesinde varolan düzenin, Avrupa'nın eseri olduğunu, an- cak Körfez savaşı sonrasmda Ortadoğu'da "Amerikan asn" başladığını söyledi. Bölgede de- ğişen statükoya paralel olarak Türkiye'nin politikasının da de- ğişmesi gerektiğini savunan Çandar, Türkiye'.ıin bölgedeki çıkannın ABD ile sürekli etki- leşim içinde bulunmayı gerektk- diğini belirtti. Panelin son konuşmaası ise Ingiliz Kraüyet Uluslararası îliş- kiler Enstitüsü Ortadoğu Prog- ram Müdurü Philip Robins idi. Robins, Türkiye'nin etkin ancak dikkatli bir dış politika izleme- sini savunduklannı belirterek, Türkiye'de böyle bir politikayı oluşturacak think-tank (strateji- ler) bulunup bulunmadığı konu- sunda kuşkuları olduğunu söy- ledi. Öğleden sonra "Türkiye'nin Stratejik Öncelikleri Açısından Sovyetler Birliği. Türk Cumhu- riyetleri, Balkanlar" konulu pa- nel gerçekleştirildi. Daha sonra DSP Genel Başkanı Bülent Ece- vit, "Türkiye'nin Stratejik Öncelikleri" konulu bir konuş- ma yaptı. Ecevit, Türkiye'nin Orta Asya cumhuriyetleri, Kaf- kas cumhuriyetleri, Rusya Fede- rasyonu ve Ukrayna, Balkan ül- keleri ve Orta Avrupa'nın eski sosyalist ülkeleri ile ayn ayn iliş- kiler kurması gerektiğini savun- du. Batı'dan bağımsız geliştirile- cek politikalarla Türkiye'nin ya- kaladığı önemli fırsatlan değer- lendirebileceğini söyleyen Ecevit, dünyada Türkluğün büyük önem kazandığmı söyledi. Tu- rancıhk kaygısıyla Türkiye'nin dış Türklerle ilgilenmemesi du- rumunda meydanın İran ve S. Arabistan'a kalacağını vurgula- dı. Sempozyum, RP Genel Baş- kanı Necmettin Erbakan'ın ko- nuşması ile sona erdi. Belediyelere "özel" plaka • ANKARA (UBA) — Türk Belediyecüik Deraeği Genel Başkanı Aydın, Belediye Başkanı Cevat Aldemir, belediye başkanlarının halen kullandıkları otomobillerin bir hizmet araa olarak görüldüğü için siyah plakah olduğunu haurlattıktan sonra "Belediye başkanlanmızın pek çok kişiden ayrıcalıklan olmasına rağmen kullandıklan arabalann bir özel işareti, plakalanmn özel bir rengi yoktur. Belediye başkinlan için Özel plaka uygulamasına geçilmeli ve kuUarulan arabalar hizmet araa olmaktan çıkanlarak makam arabası haline getiriuneli" dedi. ANAP bölge toplantıları • ANKARA (ANKA) — ANAP, örgütte yapacağı yeni düzenlemeden önce bölge toplantıları yaparak sorunlan yerinde belirleyecek. ANAP Başkanhk Divanı'nda ortaya atüan ve Genel Başkan Mesut Yılmaz tarafmdan benimsenen görüşe göre parti bu ay içerisinde tamamlayacagı tüzük değişikliklerinin ardından "örgütte yenilenme" sürecini başlatacak. Yûbaşuun ardmdan Mesut Yümaz'ın çıkacağı teşekkür gezilerinde "bölge toplantıları da" yapılacak. Aglık grevi • BUCA (ANKA) — Buca Cezaevi'nde sürdürülen açhk grevinde rahauızlanarak hastaneye kaldırılan 4 tutuklunun sağhk durumlannın endişe verici boyuta ulaştığı bildirildi. Hastaneye kaldınlan 4 tutuklu, doktorlann tedavisini reddederek açlık grcvine devam ediyorlar. Buca Cezaevi'nde 26 gündür "yaşam koşullarının düzeltümesi" talebiyle açhk grevi yapıhyor. Eminönu'nde korsan gösteri • tSTANBUL (AA) — Eminönu'nde korsan gösteri yapan bir grup lise öğrencisi, pankart asıp, bildirüer amktan sonra dağıldılar. Sirkeci Tren İstasyonu yanında saat 14.30'da toplanan 50-60 kişiük öğrenci grubu, üst geçide pankart astılar ve okul yonetimi hakkında aleyhte sloganlar atarak Sultanhamam ve Yeşüdirek yönlerindeki ara sokaklara doğru kaçtüar. Yetkililer, korsan gösteriden sonra üst geçide asılan pankartm indirildiğini, göstericilerin yakalanmasma çahşıldıgını bildirdiler. Antalya'nın borcu • ANTALYA (Camhuriyet Bürosu) — Antalya Belediyesi'nin vergi borcu olan 50 milyar üra için geürlerine konulan haciz karannın kaldmlacağı bildirildi. DYP'li Belediye Başkanı Hasan Subaşı, Maliye Bakanı Sümer Oral ile görüşerek iki yıldır süren haciz karanrun kaldmlacağı sözü aldıklannı söyledi. Tamcan'ın annesi: Sokak inf azı yapüıyor • tstanbul Haber Servisi — tstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafmdan, 4 aralıkta pusu kurularak öldürükn Emniyet Müdür Yardımçısı Şakir Koç'un katilleri olarak aranan 5 kişiden Kemal Tamcan'ın annesi, oğlunun "sokak infazı" ile öldürülmek istendiğini ileri sürdü. Kemal Tamcan'ın annesi İkbal Tamcan dün basma yapnğı yazıh açıklamada, "Kemal Tamcan benim oglumdur. Basının ve televizyonun polis kaynaklı bu haberle oğlumu afışe etmesi, Cumhurbaşkanı'ndan Emniyet görevlilerine kadar ilgili ilgisiz herkesin daha yargı önune çıkartılmamış bu insanları kamuoyuna 'katil' diye lanse etmesi, oğlumun bir sokak infazına kurban seçüdiğini gostermektedir" dedi. tkba) Tamcan, polisin prestijini kurtarmak için birtakım ve isim ve fotoğraflann olayır faili olarak gösterilmesinin Türkiye'de ilk olmadığrm öne sürerek "Sorgusuz sualsiz yapılacak bir infazı meşruluğu yaratılmak isteniyor" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear