18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 ARALIK 1991 DIZI-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7 Öğrenci bîrbîriııe beıızer ftiVERStTE I GENCLİK F O R U M 9 2 Ç A Ğ R I S I : Nasıl bir üniversite istiyorsunuz? Oğrencıler, doktora öğrencıleri, asistanlar, doçentler, ogretım üyeleri, yöneticıler... Cumhurıyet, sutunlarını sizlere açtı. Üniversite ile ilgili tüm isteklerinızi, geleceğe vönelık düşüncelennızi |bır daktilo sayfası uzunluğunda ve bir foıoğraiınızla birlıkte) bize gönderın. Sayfalarımızda yayımlayarak sorunlarınıza ortak olalım. Adres. Üniversiteliler Yazıyor Cumhuriyet Gazetesı Türkocağı Cad. 39/41 34334 Cağaloğlu / Istanbul Bir Bilkent'linin günü, ODTÜ'lününkinden o kadar da farklı değildir. Bizim çalar saatimiz de sabahın köründe 'zırrr' diye çalar örneğin. Ve biz de bu sese si&ir oluruz. Aceleyle içtiğimiz çay bizim de ağzımızı yakar. Çayı aceleyle içeriz, çünkü Bilkent otojbüsleri kahvaltı yapanları affetmez. YUKSEL AKIN tngılız Dıiı ve Edebıyatı 2. sınıf oğrencısı Birçok oyunda iskambil kâ- ğıtlannın arasına alınmayıp dı- şanda bırakılan joker ya da bir duzine tükenmez kalemin ara- sına kanşmış kurşun kalem! Iş- te hemcinsleri arasında böyle- sine sırıtan, hep ayn tutulan bir üniversite: Bilkent. Dığer üni- versitelcrden daha iyi ya da kö- tfl, orasını bilernem. Ancak ay- ncalıklı tutulduğu kesin. Böy- lesine fosforlu bir üniversitenin öğrencilerinin de diğer okullar- da okuyanlar tarafından dış- lanması, en azından benimse- nememesi kaçınılmaz tabii... Oysa bir Bilkent'linin gıinu OD- TÜ'lününkinden o kadar da farklı değüdir. Bizim çalar saatimiz de saba- hın köründe "zırrrr!" diye ça- lar örneğin. Ve biz de bu sese sinir oluruz, tıpkı bir lTÜ'lü ya da Marmaralı gibi... Aceleyle içtiğimiz çay bizim de ağzımızı yakar. Çayı aceleyle içeriz, çünkü otobüsü kaçırma ihti- mali her ûniversitede olduğu gi- bi bizde de hayli yüksektir. Bil- kent otobusleri kahvaltı yapan- ları affetmez! (Aynnülı bilgi için bkz. diğer üniversitelerin otobusleri.) Tamam, kabul ediyorum, MazdaJarına, Mercedeslerine atlayıp saatte yaklaşık 170 km süratle okullarına gıdenler de yok değil. Bu yuzden de Bil- kent yolunda "Mazcedes" marka arabalara rastlamak mümkündür. (Mazda ve Mer- cedes marka arabaların o hız- la çarpıştıktan sonra aldıkları yeni biçime verebileceğimiz ad!) Ancak unutulmamalıdır ki yurdumuzun yollarında mey- dana gelen trafik kazalarının yanında bu kazalar ayncalıklı değil, sıradan yapar bizi... Erkenden kalkıp derse git- mek yetmiyormuş gibi bir de kışla kondurmuşlar yolumuzun üzerine. Askerlerle bir alıp ve- remediğimiz yok aslında, ama her sabah yağmur çamur deme- den nöbet bekleyen bu insan- lan görmek de moral bozmu- yor değil hani... Bilirsiniz, san- ki "okuyun okuyun bakalım, sonunda geteceğüriz yer bura- sı!" dercesine... Okula varır varmaz ufak çapta bir "piyasa" yapmak âdettendir. Hemen her ûniver- sitede böylesi boş, ama hoş muhabbetlerin yapıldığı me- kânlar vardır. Yoksa bile öğ- renciler tarafmdan oluşturulur. Ancak bu muhabbetlerde çok dikkatli olmak ön şarttır. Zira piyasa esnasmda yapacağınız her hareket, söyleyeceğiniz her kelime aleyhinize delil olarak kuüanılabilir. Hisse senetleriniz değer kaybedebileceği gibi Zip- po çakmağınızı ustaca bir el- hareketiyle açmanız sayesinde çok yüksek değerlere de utaşa- bilir. Zippo çakmağınız yoksa şansınız da yok demektir za- ten... lşte Bilkent'te de öğren- ciler sabahlan o ya da bu şekil- de piyasaya çıkar ve günun de- Yttksel Akın (sağ üstte) ve diğer Bilkent'lilerin giindelik hayalı diğer oğrencilerinkinden farklı değil. ğerlerinı öğrenirler. Sonra sıra yaşanan ve sabaha nazaran çok derslere girmeye gelmiştir. Işin bu kısmının yorumu ki- milerine göre "Bayar aabi yaa!" kimilerine göre "Yok abi, ben bu bocanın dersine gi- rerim", kimilerine göreyse "Lan ben bu bocanın dersini alıjo muydum?" şeklinde de- ğişiklık gösterir. Oysa ders tüm bu değişik görüşlere sahip, de- ğişik karakterdeki öğrencilere rağmen gayet tekdüze geçer. Bu da tüm üniversitelerde böy- ledir sanınm... Bir başka ortak nokta ise ak- şamlan eve dönüş saatlerinde daha şiddetli geçen otobüse binme mücadelesidir. Üstelik bizim planlarımız da en az di- ğer üniversitelerde okuyan öğ- rencilennki kadar gaddar ve acımasızdır! Yolunuz duserse dikkatli olun. lşte size otobü- se binme telasındaki kalabalık- tan çekip çıkardığun iki öğren- cinin sinsice hazırlanmış pla- nından bir bölum: (Saat 16.45) — Bana bak Sezai, biliyosun bu otobüsu kaçırmamamız la- zım.. Ben şu öndeki hanzoya çelme takıcam, sen o sırada şapkalı ihtiyann üstunden atla- yıp " T " cetvelinle kınnızı montlu kızın kafasına vur. Ben boşluktan yararlanıp otobüse binmeyi deniycem.. — Yemezler.. Dün de öyle dedin, otobüse binip gittin. Ben iki saat daha durakta bek- ledim. Hem " T " cetvelimi de geçen gün herifin birini saf dı- şı bırakıyım derken yanhşlıkla hocalardan birinin kafasında parçalamıştım. Bereket o kala- balıkta kimin yaptığmı anla- >amadı... Bu gibi diyaloglara hemen her üniversitenin otobus dura- ğında rastlayabilirsiniz. Bil- kent'teki otobus durağının da diğer duraklardan bir farkı yok. Aynı durak, aym çetin mücadele... Verdiğimiz savaş yalnızca otobus duraklannda kalmaz. Sırada daha ev sahibiyle yapı- lacak ufak bir münakaşa, yö- neticiden alınacak ihtar ve ka- pıcıya akşam servisini yapma- sı için çekilecek yağ vardır. Da- ha sonra ise yarının nasıl atla- tılacağun planlayarak geçirilen uyku saatleri... Tabii böyle sıradan bir ak- şam geçirmek yerine başka şey- ler yapmak da mümkün. An- cak olağanüstu geçen akşam- lar, ev sahiplerinin pek hoşuna gitmez. Tüm öğrencilerin ev sahipleri aynıdır... Hergün Asya'dan Avrupa'ya FATMA ÖZDİL ÖZAKMAN Istanbul Ün. tkl. Fak. Maliye Yük. Lıs, Ûğrencısi Lise çağlanndakı hemen hemen tüm öğrencilerin, üni- versite özlemini yansıtan o haşmetli kapıdan içeri adım attığımda, rahat bir nefes al- dığımı hissettim. Artık öğ- renciliğin yaşandığı ve onla- nn yarattığı kurallann var ol- duğu bir toplumdaydım. O günden bugüne, zaman zaman sınavlardan ve kala- bahk yapılan derslerden do- layı nefes darlığı çektiysem de ilk coşkum, ilk heyecanım sürûyor. Belki de bu coşku beni mezun olduğum iktisat fakultesinın maliye bölü- münde master yapmaya itti. Ben, diğer üniversite öğ- rencilerine göre daha şanslı- yun. Yalnız yaşadığım, ken- dime ait Ziverbiey'de bir evün var. Okulumun Beyazıt'ta, evimin Anadolu yakasında olması sabah derslerine yetiş- memi güç kılıyor. 8.30'daki derse yetişebilmem için 6.45'te kalkarak -vapurlarda ya da kantinlerde simitler ile yapılan kahvaltı ile yetinilerek- önce minibüse, sonra 7.30 \apuruna binmek zorundayım. Oradan da oto- büsle kampusa. Üniversite kampusunun önüne geldi- ğimde her zaman düşundü- ğüm tek şey, şebekemızi gös- tererek girmek zorunda kal- dığımız, çoğu kez başka okullardan gelen arkadaşla- nmızın kampusa alınmama- sı uygulamasının kaldınlma- sıdır. Çünkü üniversiteler, öğrenci toplumlarırun kay- naştığı, fîkir alışverisinde bu- lunulduğu mekânlardır. En buyuk özlemim ise tüm öğrencilerini ve öğretim üye- lerini içinde banndırabilen yurtlan, pansiyon şeklinde evleri, geniş, her turlü spor- tif faaliyetlere olanak veren, gözünü açtıktan yanm saat sonra derste olunabilecek bir kampus. Çünkü her turlü ha- va muhalefetine karşuı -sis, kar, lodos vb- 1.5 saatlik bir gidişin, aynı saate yakın bir de dönüşu vardır. Fazla ders ekmeden dü- zenli olarak girdiğim dersler- den sonra öğle yemeklerimi arkadaşlarımla birlikte ye- mekhanemizde yenm. Ye- mekten sonra daha once alın- mış tiyatro biletleri ile tiyat- ro matinesine yetişiriz. Soğuk havalarda da kafelerde ya da kantinlerde dersler, günün ekonomik ya da siyasi olay- lan ve gündemin son aşkı tartışıhr. Sahaflar'dan geçerken ye- ni çıkmış kitaplara göe gez- diririm. Vapurlarda birçok kitap okumuşumdur. Kütüp- haneleri ise daha çok verilen ödevlerin araştınlması için kullanınm. Vize ve fınal ça- hşmalarım, genellikle evde olur. Akşam eve dönüşlerde ev- de hazırlayacağım yemeğim için alışverişimi yaparun. Ba- zen de arkadaşlanmla "Club 9"a" yani bizim eve geliriz. Günün yorgunluğunu, va- purda ya da kantinde tam olarak okuyamadığım gaze- teme göz gezdırirken dinledi- ğim, FM kanalındaki 24.00 -1.00 arasındakı "Gece ve Müzik" ile atarım. Artık uykuya ve yanna hazırımdır. Nasıl bir Bilkent Üniversitesi'nde yemek. Diğer üniversitelerden farklı mı? (Fotoğraf: RIZA EZER) üniversite istiyoruz? Dünyayla bilgisayar ağı VANER A L P E R (B.Ü. Mutercım-Tercumanlık Bölumu 4. sınıf oğrencısı) Öğrenim gorülen üniversitenin mııtlaka *buyük şehirde olması gerekır. Böylece sine- maya, tiyatroya yakın ve sosyal yaşamla içi- çe olunur. Ûniversitede spor tesislerinin, klup faaliyetlerinin olması gerekli. Üniversite öğ- rencilerinin üniversite ile lise arasındakı far- kı kavramaları gerekir. Araştırma-gelıştirme butün alanlarda etkili olmalı. Öğrencilerin hazır bilgı almak yerine bilgıye ulaşmaları gerekir. Okudu- ğum universıtenin kutüphanesmın dunyadaki kütuphanelere bilgisayar ağıyla bağlanmasını isterdim. Konuşma özgürlüğü AYSEL AKBABA (K.T.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesı Kimya Bolümu 1. Sınıf) Bir öğrenci, ûniversitede öğrenim yaparken birtakım sorunlarla uğraşmamalı. Örneğin, 'yurt bulup aileme fazla yuk olmadan oku- yabilir miyim?", "Bugün daha ucuz bir yer- de nasıl öğle yemeğı yiyebüirim?", "Okul bit- tiğinde acaba otobüslerde yer bulup evime er- ken donebılecek miyim?" gibi.. Ve bunların yanında en önemlisi, düşuncelerimi kimseden korkmadan, çekinmeden özgürce söyleyebilmeli ve savuna- bilmeliyim. Kaliteli öğretim üyesi AŞKIN KOÇ (Marmara Üniversıiesi Eğıtım Bıltmien Fakültesı son sınıf oğrencıst) \ Üniversite öncelikle özgür olmalı, polis ol-1 mamalı. Öğretim üyelerinin de çok kaliteli ol- ması gerekir. Üniversitenin 1. ve 2. sınıfların- da öğretim üyelerinin düzeyı yetiyor, ancak 3. ve 4. sınıflarda eksikliğı hissediyorsunuz. Ûniversitede fiziki koşullaruı tam olması ge- rekir. Örneğin, bizim okulda kaloriferler yan- mıyor, soğukta ders yapıyoruz. Üniversiteyi bitiren oğrenciye iş olanağı sağlanmalı, ûniversitede iş çev- releriyle iletişimı sağlayacak bir birim olmalı, üniversiteye da- ha geç yaşta gırılmelı. Üniversiteli olmadan önce kendi so- runlarımızı çozmemiz gerek. Ûniversitede derslere devam zo- runluluğu olmamalı, öğrenim görduğümüz üniversite dışın- daki yüksekoğretim kurumlarına da girip-çıkabilelim. Ders programları duzenlenirken öğrencıye de danışılmalı, öğren- ci istediği dersi seçebilmeli, geniş olanaklı bir kütüpnane ol- malı. Üniversiteler öğrencilerini destekleyebilir mi? Prof. Dr. AYSEL EKŞİ Ülkemizde üniversite öğren- cilerinin sosyal yaşamı, çok sa- yıda etkene göre değişir. Bu ne- denle önce hangi üniversitenin hangi oğrencılerinden söz etti- ğimizi bilmek gerekir. Işin il- ginç yanı, bir üniversitenin ken- di öğrencıleri arasında da yer yer büyük uçurumlar bulunabi- lir, bu kez hangi liseleri bitirip oraya geldikleri işe karışmıştır. Çunkü geleneksel lise eğitimi öğrencinin sadece bilgi geliştir- mesine ve saygılı davranmasına yönelirken, yabancı dille eğitim yapan okullar genellikle onla- nn yaratıcılığını ve kişiliğini ge- liştirmeyi destekler; bu eğitimi alanlar büyük olasılıkla daha girişken ve güvenlidir; bir kıs- mı yaz tatillerinde turist rehber- lığı, otel resepsiyon memurlu- ğu gibi işlerde çabşır; yuıtdışm- da staja veya gezılere giderler; lırsaıları ogrencuıunc ve ucger- lendirme olanakları daha faz- ladır. Kısaca sosyal çevreleri ge- nişleme eğilimindedir, kız- erkek arkadaşlığı ve grup oluş- turma açısınd^n geleneksel li- se mezunlanndan çok şanslıdır- lar. öğrencilerin sosyal yaşamı, üniversitelerin yerine ve nitelik- lerine göre de değişir. Ülkemiz- deki 29 universiteden Boğaziçi, Bilkent ve ODTÜ tek kampus içindedır; Istanbul, Marmara gibi üniversiteler önce merkez- de kurulduklan halde, geliştik- çe büyük kentin çevresine yayıl- mışlardır. Diğer üniversiteleri- mizin hemen hemen çoğunluğu çeşitli kentlere dağılmışlardır. Örneğin Karadenız Teknik Üni- versitesi'nin Trabzon Giresun, Gümuşhane, Ordu, Sürmene, Rize ve Hopa'da olmak üzere yedi ayn kentte kampusu var- dır. Gazi Universitesi'nin fakül- te ve diğer öğretim kurumları Ankara, kastamonu, Bolu, Yozgat ve Kırşehir'dedir. Bu du- rumda bulunduklan yere göre ister istemez örf ve âdetleri, o çevrenin sosyal ve kulturel du- rumu da öğrencinin yaşamıru doğrudan etkiler. Universiteler, oğrencilerinin sosyal yaşantısını destekleyebi- lir, toplumsal ve kültürel çevre yaratabilır mi? Kâğıt uzerinde var olan bu kavramlar da her üniversitenin yapısına ve yöne- ticilerinin yaklaşımına göre de- ğişir. lstanbul'da Boğaziçi Üni- versitesi, Robert Kolej'den dev- raldığı geleneği en iyi biçimde kullanarak diğer öğrencilerin dainıa kıskançlığını çekmekte- dir. Her ne kadar 1981 YÖK Ya- sası'ndan sonra, özellikle spo- ra çok önem verildiğı, kültürel faaliyetlerin yapılamaz hale gel- diği, Boğaziçi çevrelerinde eleş- tirümekteyse de bu universite- de arkadaşı olan %« böylece Bo- ğaziçi'nin kulüp faaliyetlerin- den yararlanabilen diğer üni- versite öğrencileri kendilerini şanslı saymaktadır. Ülkemizın en köklü ve en fazla sayıda oğ- renciye sahip olan Istanbul Üniversitesi'nde Rektörlük Kül- tür Merkezi MüdUrlüğü'ne bağlı olarak 10 kulüp bulun- makta, sık sık spor karşılaşma- ları yapılmaktadır. Gene de öğ- rencilerin büyuk çoğunluğunun ya var olan sınırlı faaliyetlerden urktüğü ya da haberdar olma- dığı için pek yararlandıkları söylenemez. Temelde 12 Eylul sonrasında öğrenciler potansi- yel suçlu gorülduklerinden, or- gutlenmeleri çok zorlaştırılmış- tır. Buna rağmen taşra unıver- sitelerinden bu alanda olunılu örnekler Bursa Uludağ ve ozel- likle Eskışehir Anadolu Unıver- sitesi verilebilir. Anadolu Unı- versıtesi daha olanaklı yerler- den sanatçı \e bilimadamı ge- tirerek geçen yıl 464 değişik et- kinlik düzenlemiştir; 19konser, 16 tiyatro oyunu, 12 spor gös- terisi, 88 bilimsel toplantı gibi. Bu, istenirse bir üniversitenin toplumsal ve kültürel bir çevre yaratabileceğini kanıtlamakta- dır. Üniversite oğrencilerinin sos- yal yaşamı, hiç kuşkusuz onla- rın kız >a da erkek olmalarına gore de değişir. Ülkemizde hâ- lâ kadın-erkek ayrımının son derece belirgin olduğu, kızların tutum ve davranışlarının top- lum tarafından surekli olarak denetlendıği ve kısıtlandığı ger- çeğinı göz ardı edemeyiz. Öğrencilerin sosyal yaşamı, onlann ekonomik ve kültür dü- zeyleriyle de doğrudan ilişkili- dir. Özelbkle kuçuk yerleşim yerlerinden büyuk kentlere ge- lenler için arkadaş ve bir çevre edinebilmek bazen yaşamsal önem kazanır. ilk gunlerden iti- baren Anadolu ya da kolej kö- kenlilerin, imam hatipli ya da türbanlılann birbirini bulduğu, sosyal yaşantının bu temelde düzenlendiği bir ortamda, nor- mal bir öğrenci için tek başına kalakalmak en buyuk işkence- dir. Özetle, uni\ersite oğrencile- rimizin sosyal yasantısı çok sa- yıda etkene bağlı kalarak dar- madağınıktır, gelişiguzeldir, kendi haline bırakılmıştır, işlen- memiş vegeliştırılmemiştir. Oy- sa farklı çalışmalara ilgi duyan gençlerin ayn kulüp ve dernek gibi örgütlerde faaliyet gös.ter- melen, çağdaş bir umversıte ya- şamının en basit ama temel ge- reksinimlerinden biridir. Geliş- miş çağdaş üniversitelerde en az 100 kulüp bulunur ve bu faali- yetler üniversite yaşamınm ders kadar önemli parçası sayılır. Çunkü bunlar gençlerin girişim duygularını geliştirir, yani on- lara bazı şeylere başlamanın, başladığını sonuna kadar de- varp ettirmenin ve bir sonuca ulaşmanın zevkini öğretir; bu gibi faaliyetler gençlerin kendi- ne güvenini destekler; sosyalleş- mesini kolaylaştırır, insanlarla ilişki kurmayı, bunu başarma- yı ya da uyumsuzluğu burada deneyerek ve yaşayarak öğrenir; kısaca bunlar onu geleceğe ha- zırlar. Ülkemiz gençlerinin de kendini geliştirmesine ve ger- çekleştirmesine önem vereceği- miz gunlerin çok uzak olma- masını umalım... Y \RII>: 12 EYLUL CUMHURIYETl'NİN ÖRGUT ALERJİSİ VE ÜNİVERSİTE/İŞTE BİZİM YAŞAMIMIZ/NASIL BİR ÜNİVERSİTE İSTİYORUZ?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear