18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 OCAK 1991 HABERLER CUMHURİYET/5 Ecevit: Yunan topragında gözümüz yok • ATİNA (AA) — DSP lideri eski Başbakan Bülent Ecevit, NATO'nun, Türkiye'nin savunmasını ihmal ettiğini ve bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hâlâ Kore savaşından kalma silahlar kullandığını söyledi. Bülent Ecevit, Korfez savaşıyla ilgıli olarak da Kuv- • ve Kıbns'm kıyasıanamayacağını belirtti. Ecevit, Yunanistan'ın en yüksek tirajlı gazetelerinden "Elefterotipia"ya verdiği demeçte, Türk haJkının hiçbir yabancı toprakta gözü olmadığını belinerek "Türkler, bunca yıl Ortadoğu'da haksız yere dökülen kanlann üzünıüsünü unutmamıştır" dedi. Kuveyt ile Kıbrıs'ın karşılaştınlamayacağını da vurgulayan Ecevit, Yunan cuntasımn Makarios'a karşı darbe yapıp ardından da Kıbrıs'ı Yunanistan'a ilhak etmek istediği için Türkiye'nin garantör güç olarak 1974'te adaya çıkartma yapmaya hakkı bulunduğunu ifade etti. SHFden TRT komigyonu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — SHP Merkez Yürütme Kurulu, TRT yayınlanm izlemek, özel televızyon konusunda çalışma yapmak üzere bir komisyon kurulmasuıı kararlaştırdı. Genel Başkan Erdal İnönü'nun Diyarbakır ve çevresine yapacağı bildirilen gezi, önumüzdeki haftaya ertelendi. SHP MYK, dün Genel Başkan Erdal İnönü başkanlığında yaklaşık üç saat toplandı. SHP Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Günay, toplantıda, radyo ve televizyon yayınlannın oluşturulacak bir komisyonla izlenmesinin kararlaştınldığını söyledi. Günay, komisyonun TRT'nin yaym ilkelerinin belirlenmesi ve özel televizyonun kurulması ile ilgili çalışmalar da yürüteceğini bildirdi. Süperler TBMM'de • ANKARA (ANKA) — Süper emeklilere telafi edici ödeme yapılarak durumlarının düzeltilmesini öngören tasarı TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda yarın görüşülecek. TBMM Plan Bütçe Komisyomı'nun yarınki toplantısında, 506 sayüı Sosyal Sigortalar Yasası'nda değişiklik yapan tasarı ile ANAP Ankara Milletvekili Alparslan Pehlivanlı'nın aynı konudaki teklifi ele alınacak. Söz konusu tasarı ve teklifin TBMM Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu'ndaki görüşleri sırasında, siyasi parti grupları ortak bir metin üzerinde anlaşmaya varmışlardı. Buna göre 1987 yılında 4 milyon 200 bin lira peşin ödemede bulunarak süper emekliliğe hak kazananlara normaJ maaşlarının yanında 330 bin Ura, 5 milyon 40 bin lira peşin ödeme yaparak emekli olanlara da 400 bin lira telafi edici ödeme yapılacak. SBP'den barış treni • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — SBP, savaşa karşı, Ankara'dan Adana ve Tktvan'a "banş treni" kaldıracağını açıkladı. Banş trenine tüm barışseverlerin katılacağı bildirildi. SBP ayrıca, Kürt halkının kimliklerinin korunması ve geliştirilmesinin önündeki îngellerin tümden kaldırılması için çaba harcanmasını kararlaştırdı. SBP'nin 26-27 ocak tarihlerinde tstanbul'da toplanan genel yönetim kurulundan sonra yapılan yazılı açıklamada, Körfez savaşırun hiçbir galibi olmayacağı, geriye dönüşü olmayan yıkımlarla sonuçlanacağı belirtildi. Demirel 'muhalefet savaş konusunda bölündü'yorumlarını reddetti DYP'nin tavrı değişmediMuhalefet parçalanmadı Demirel DYPgrup toplantısında "Bizi iktidara bulaştırmayın. DYP politika değiştirmedi. Bizi kendi canlarının istediği yere koymak istiyorlar. Muhalefetin hareketi bir cephe hareketi değildir. SHP siyaha siyah diyorsa, ben siyah değil mi diyeceğim" dedi. tktidarın politikası yok Mülkiyeliler Birliği'nin toplantısının engellenmesini eleştiren Demirel, "Böyle bir iktidarın Körfez politikası yoktur anlamına gelir. Savaş bittikten sonra ne olur? Evvela savaşı bitir bakalım. Bu, Irak'ı Kuveyt'ten çıkarma savaşı mıdır? Yoksa yağma mı"diyesordu. ANKARA (Cumhuriyet B ü r o s u ) — DYP Genel Başkanı Süley- man Demirel savaşa ilişkin tutumda "muhalefetin parça- landığı" ve "DYP'nin politika degiştirdiği" şeklindeki değer- lendirmeleri şiddetle reddederek "Bizi iktidara bulaştırmayın. Bi- zi kendi canlarının istediği yere koymak istiyorlar" dedi. D°mirel şöyle konuştu: "Mu- halefetin hareketi bir cephe ha- reketi değildir. SHP siyaha siyah diyorsa, ben siyah değil mi, di- yeceğim. Yeşil mi diyeceğim? Biz Tiirkiye savaşa girmemeli diyo- rnz. Ama girmiştir. 2. cepheyi açmamalı diyoruz, ama havadan açmıştır. Şimdi diyonız ki, kar- şı taraftan bir saldırı olmadan Türk Silahlı Kuvvetleri işin içi- ne girmemelidir. Saldırı olursa topyekün savnnuruz. Karşısına hep birlikte çıkanz. Hesaplaş- mayı da sonra yapanz. Bu, sa- vaşın yanında olmak anlamına geUr mi?" Demirel dün partisinin TBMM grubundaki konuşma- sında, Güneydoğu'dan dönen heyetin verdiği bilgiye dayanarak bölgede savaş hali hazırlıkları- nın olduğunu, Türkiye üzerin- den kalkan uçakların Irak'ı bombaladıklannı anlattı. DYP lideri, böyle bir durum- da, Türkiye'nin ateşin bir tara- fında yer aldığuu, fıilen sıcak sa- vaşın içine girmediyse, bunun karşı tarafın iradesi nedeniyle olduğunu söyledi. Demirel, "Yani Türkiye'nin iradesi ile savaş dışında kalmış değiliz. Bizim hareketimize mu- kabele etmeyişinden. Karşı tara- fın seçeceği zamana ve şekle bağlı bir savaşın içindeyiz. Bu demektir ki herhangi bir zaman- da saldınya maruz kalabiliriz" dedi. Türkiye'nin girdiği fiili duru- mun bir gizlisi saklısı olmadığı- nı, ama dünyanın bildiği şeyin gözlerden saklanmak istendiği- ni belirten Demirel, silahlı kuv- vetlerin bir hazırlık içinde oldu- ğunu ancak idari makamların eksiklikleri bulunduğunu söyle- di. Bölgede 100 bin dolayında iş- siz ortaya çıktığma da dikkat çe- ken Demirel, ABD'de savaş aleyhtan gösterilerin sürdüğünü, buna karşın Türkiye'de yasak- lanma yoluna gidildiğini bildir- di. DYP lideri, özetle şöyle ko- nuştu: "Orada niye yasaklamıyorlar? Ülkeyi yönetecek oianlar her ta- raftan esenriizgâriaragöre yön- lerini bulacaklardır. Bu, riizgâ- rı tıkamakla olmaz. Mülkiyeli- ler Birliği toplantı düzenliyor. Konu savaş. Böylesine önemli bir konunun entelektüel zemin- de konuşulmasını bile yasaklı- yor. Böyle bir iktidarın politika- sı yoktur. Bu, böyle bir iktida- nn Körfez politikası yoktur an- lamına gelir. Savaş bittikten son- ra ne olur? Evvela bir savaşı bi- tir bakalım. Ne diye başladınız? Üç günde biter diye. Ama bit- medi. Bu, Irak'ı Kuveyt'ten çı- karma savaşı mıdır? Yoksa yağ- ma mı? Eğer öyleyse bunda mo- ralite (ahlak) yoktur. "Cangıl Kanunudur" (Orman Kanunu). ABD Başkanı Bush'un "Bi- zim Saddam diye bir meselemiz yoktur" derken, Türkiye'nin "aktif politika yapıyoruz" diye savaşa süruklendiğine dikkat çe- ken Demirel, "Birşey kopanrız diye savaşa giderseniz. Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgur- dan olursunuz" diye konuştu. Demirel, savaşın moral ve ah- laki temelleri olması gerektiğini, iktidarın bu savaşı halka anla- tamadığını vurgularken, "Peki- Yusuf Bozkurt Özal, Nezih Demirkent, Onur Kurnbaracıbaşı ve Tansu ÇiDer 'basmla sohbet' toplantısında konuştular. (Fotoğraf: AA) 'Basınla Sohbet' toplantısında konuşan Kumbaracıbaşı: Türkiye savaşı kaşıyorİç Politika Servisi — Gaze- teciler Cemiyeti'nin duzenledi- ği "basınla sohbet" toplantısın- da SHP Grup Başkanvekili Onur Kumbaracıbaşı ve DYP Genel Başkan Yardımcısı Tan- su Çiller, Körfez savaşı konu- sunda iktidarı eleştirirken, ANAP'ı temsil eden TBMM Plan Bütçe Komisyonu Başka- nı Yusuf Bozkurt Özal Türki- ye'nin BM kararlanna uyduğu- nu yineledi. Özal, eleştirileri "Hazır ol cenge ister isen sulh olsun" sözüyle yanıtladı. Toplantıda ilk konuşmayı DYP adına yapan Tansu Çiller, 'Kâr için savaşılamayacağınr vurgularken, "Sayın Cumhur- başkanı savaş başladığı gün 'ha- yatımın en kârlı işini yaptım' di- ye açıklama yaptı. Türkiye bir kâr için savaşa giremez, kâr bir yerde kan bir yerde olamaz. Bir anne olarak vicdan azabı çek- tim." dedi. Çiller, Türkiye'nin savaşa katılması durumunda "Tek bir yumruk gibi olunacak ve beraberce göğüslenecektir. Hesap o anda göriilmez. Bunun kabahatlisi kimdir diye araştınl- maz. Tam bir biıiikteliğe ve tam bir dayanışmaya gireriz" sözle- rini yineledi. SHP adına konuşan Onur Kumbaracıbaşı ise, Türkiye'nin Körfez savaşına girmemesi ge- rektiğini vurguladı. Savaşa gir- mesinin herhangi bir nedeni bu- lunmadığııu savunan Kumbara- cıbaşı şunlan söyledi: "Neden olsa belki söylerler- di. Girmediğimiz bir savaştan nasıl güçlü çıkarsınız. Tiirkiye savaşı kaşımaya başlamıştır. Hükümet burada sadece şu noktayı dile getiriyor. Milli bir- lik ve beraberlikte yarar var. Özal-Çiller söz düellosuKörfez savaşı ve Türkiye'nin aldığı tavır, Gazeteciler Cemiyeti'nin ekonomi ağırlıklı geçmesi beklenen "Basınla Sohbet" toplantısının da' ağırlık noktasını oluşturdu. Önce oldukça sakin bir şekilde partilerinin görüşlerini açıklayan Özal, Kumbaracıbaşı ve Çiller, soruların da "kızıştırması"yla toplantınm sonunda deyim yerindeyse bir "söz düellosu" yaptılar. Özellikle Çiller ve Özal'ın "atısmalan" toplantının en renkli bölümü oldu. Yusuf Özal, tartışma sonunda "Ben pes ettim" deyince, sohbetin sorular bölümunü yöneten Nazlı Dıcak, "Kadının fendi erkeği yendi" yorumunu yaptı. Onur Kumbaracıbaşf na ise Çiller ve Özal arasmda "hakemlik yapmak" düştü. "Basınla Sohbet" toplantısm'ı "konuşmacıların birbiriyle tartışması"na dönüştüren konuşmalar şöyle oldu: ÖZAL — Tansu Hanım, hep sözümü kesiyorsunuz. MUsaade edecek misiniz? ÇİLLER — Tutarsız bir şey söyleyene kadar evet. KUMBARACIBAŞI — O zamaıı Sayın Özal hiç konuşamayacak demektir. ÖZAL — (Tansu Çiller'e) Ben sizinle baş edemem. ÇİLLER — Uzunca bir süre sizi dinledik. KUMBARACIBAŞI — (Yusuf Özal'a) Ben size yardım ederim, ama bu ücrete tabidir. ÖZAL — Ben hanımefendiden değil, Uslubundan rahatsız oldum. ÇtLLER — Bu üsluptan ş'ikâyetçiyseniz TV'yi açın. TV'de sürekli sizler konuşuyorsunuz. Bizim görüşlerimiz verilmiyor. Bu da bir birikim yarattı tabii. ÖZAL — Muhalefet, iktidarı kaba gürültüyle susturmak değildir. ÇİLLER — İktidar da kalem alıp TV'ye çıkmak değildir. Ayrıca ben kaba gürültü yapmıyorum. Söylediğiniz yanlışlarıbelirttim. ÖZAL — Ben sustum. Pes ettim. Tabii yarar var. Ama bunu Kur- tuluş Savaşı'yla ve Kıbnsla kı- yaslayamazsınız. Bu iktidann hatasına, suçuna muhalefeti or- tak edemezsiniz. Halkın yüzde 80'ini temsil eden muhalefet Türkiye'nin savaşa girmesine karşıdır. İktidar da uyansın Yüzde 80'e katılsın, milli birlik ve beraberlik dogrular üzerinde olur, ille de evi yakmaya kalkan birine mani olmak zorundası- nız. Milli birtik yüzde 80de var. Yüzde 20'nin buna katılmasuu bekliyoruz." Onur Kumbaracıbaşj, Tür- kiye'nin savaşa girmesi duru- munda izleyecekleri siyasetin ne olacağı sorusuna şu karşılığı verdi. "Saddam bizim düşmanımız değil. Saddam bizim için potan- siyel tehlike. Savaşa Türkiye gi- rerse ne yapanz? Evinizde yan- gın çıktığında bunu kim çıkar- dı diye tartışmazsımz. Söndu- rürsünüz. Ama sonra yangını çıkaranı arar bulursunuz ve ge- rekli cezayı verirsiniz. Bunun hesabını mutlaka sorarsınız. Biz de şimdi, 'bir kibrit çaktınız, dikkatli olun, evi yakmayın' di- yoruı." Bir grup SHP'li milletvekili- nin TRT baskını ile ilgili soru- yu da Kumbaracıbaşı, "Ben dc seyrettiğimde sandım banka soygunu var" yanıtını verdi. Olayın çarpıtılarak verildiğini anlatan Kumbaracıbaşı sözleri- ni şöyle noktaladı: "Bu o'lay, bi- zim TRT konusunda ne kadar haklı olduğumuzu göstermiştir. Türkiye'de sadece kur makası değil, bir de baba oğul makası var. Türkiye bir haberleşme ma- kası icindedir. Bir televizyon ba- bada, bir televizyon oğulda." ANAP adına konuşan Yusuf Bozkurt Özal ise "Saddam'ı Al- lah şaşırttı, gitti Kuveyt'e girdi. Hayatının hatasını yapmıştır. Yedirirler mi orayı. Ya Türki- ye'ye saldırsaydı ne olurdu? Bi- ze yardıma gelen olur muydu?" diye sordu. Irak'ın su sorunu nedeniyle Türkiye'nin başına büyük bela olacağma inandığmı, Turkiye'- nin bütün BM kararlanna uy- duğunu söyleyen Özal, İndrlik'- in ABD uçaklannca kullanılma- sı konusunda da, "Türkiye, 678 sayıu kararın uygun yardım maddesini uyguluyor" dedi. Eirdem'in 6 yetki' rahatsızlığıANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — TBMM Başkanı Kaya Erdem'in siyasi parti yöneticileri ile hukukçuları bir araya getire- rek, Meclis'in tatil ve ara verme durumunda toplantıya çağrıl- ması prosedürüne ilişkin görüş- lerini aldığı toplantının, "TBMM İç Tüzüğü'nde boşluk olup olmadığı" tartışması ile geçtiği oğrenildi. Önceki gün yapılan toplantı- da ANAP Grup Başkanvekili Onural Şeref Bozkurt, Cumhur- başkanhğı başdanışmanlan, Anayasa Mahkemesi eski baş- kanları Orhan Onar ve Semih Özmert ile idare hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun'un benzer görüşleri savunarak, bu konuda Cumhurbaşkanı ve hü- kümetin gerektiğinde Meclis'i toplantıya çağırabileceklerini sa- vundukları kaydedildi. Özbu- dun'un katılmadığı, ancak yazılı görüş bildirdiği toplantıda bu görüşe gerekçe olarak, Meclis İç Tüzüğü'nde boşluk bulunduğu savı gösterildi. SHP ve DYP grup yöneticileri ile Istanbul Hukuk Fakültesi öğ- retim üyesi Prof. Dr. Erdoğan Teziç ise iç tüzükte boşluk bu- lunmadığını, Meclis'i toplantıya çağırma yetkisinin Meclis Baş- kanı'na ait olduğu görüşünü sa- vundular. Özellikle de Teziç'in," bu yetkinin Cumhurbaşkanı ve hu- kümete devredilmesine ilişkin kararı "yasama organının yetki- lerini gölgeleyen bir karar" ola- rak nitelemesinın, Bozkurt, öz- mert ve Onar'ın tepkisine neden olduğu oğrenildi. TBMM hukuk müşavirinin de Teziç ile benzer görüşleri sa- vunduğu kaydedildi. Teziç'in de iç tüzükte boşluk bulunmadığı- m, Meclis'in toplantıya çağrıl- ması konusunda Meclis Başka- nı'nın yetkisinin herhangi bir bi- çimde tartışmaya açık yanının da bulunmadığını ifade ettiği belirtildi. Toplantıya katılan bir yetkili de Erdem'in yetkisi konusunda başlatıian tartışmalardan büyük rahatsızlık duyduğunu, bu ra- hatsızlığını doğrudan söyleme yerine, siyasi parti yetkilileri ve hukukçular tarafından tartışıla- rak, açıklık kazanması yolunu yeğlediği de bildirildi. yi biz niye bunun içindeyiz. Çankaya'nın soylediği Turist ge- lecek, yabancı sermaye gelecek, ordu mekanize olacak'. Bunlar için savaşa girilmez. Ama maa- lesef Türkiye sürüklenmiştir. Bunları Türk halkı sebep say- maz, absürd sayar, izah edile- mez" diye konuştu. Demirel, Dışişleri Bakanının bir >-abancı televizyon ile müla- katında, "Savaşa girmedik di- yorsunuz. Ama uçaklar sizin üs- İerinizden kalkıyor bunu nasıl izah edersiniz" sorusuna "Yes it's diffucult. Diffucult is diffucult" (Evet, çok zor. Zor zordur) yanıtını verdiğine dikkat çekerken "iyi mi bnyrun bakalım" dedi. •Bu haltı kim işledi?' Demirel, yabancı gazetecilerin kendisine Türkiye'nin değil, Özal'ın politikasını sordukları- nı da anlatırken, "Türkiye*yl sa- vaşın eşiğine geriren politika yanlıştır" dedi. Demirel özetle şöyle konuştu: "Bu savaşa girmek Türkiye1 de halk için yanlıştır. Bu, ülkeyi işsizleştirir. Gelir dağılımını ber- bat etmiştir. Yanlıştır. Ama bü- tün bunlardan. bu ytınlışlardan bizi işin içine kim soktuysa o çıksın diyebilir miyiz? Kim bu haltı işlediyse (affedersiniz), o çıksın diyebilir miyiz? Bunların karşısına hep birlikte çıkanz. Hesaplaşmayı da sonra yapanz. Bu. savaşın yanında olmak an- lamına gelir mi? Ben bunu her gün söylüyo- rum. Sonra bizi birtakım çevre- ler kendi yerimize değil, canla- rının istediği yere koyuyorlar. Muhalefetin hareketi bir cephe hareketi değildir. SHP siyaha si- yah diyorsa, ben siyah değil mi diyeceğim. Yeşil mi diyeceğim? Biz Türkiye savaşa girmemeli di- yoruz. Ama girmiştir. 2. cephe- yi açmamalı diyoruz ama hava- dan açmıştır. Şimdi diyoruz ki, karşı taraftan bir saldırı olma- dan, Türk Silahlı Kuvvetleri işin içine girmemelidir. Saldırı olursa topyekün savo- nuçuz. Türkiye üzerine ateş ya- ğarsa öyle bir durumda ne yapa- cağız? Çırpınıyorum huzuru- auzda. Bundan başka ne diye- yirn? Bari bizi iktidara bulaştır- mayın. Muhalefet parçalandıy- mış, DYP politika değiştirdiy- miş. DYP politika değiştirme- di." Demirel sözlerini şöyle ta- mamladı: "Savaş sebebi konmuş da kim savaşmamış? Menfaat temin ederiz diye paralı asker durumu- na ülkeyi getiremezsiniz. Biz Kı- rım savaşından beri böyle bir duruma duşmedik. Kırım sava- şında böyle yaptık, sonra Kıb- rıs'ı aldılar. 100 sene geri alma- ya uğraştık. Bugünkü dunım da Kırım savaşı gibidir." Işıklar: Halkı fethetmeye çalışıyorlar ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — HEP Genel Başkanı Fehmi Işıklar, "Eğer Kürtler 'Devlet kurmak istiyoruz' diyor- larsa, demek ki devlet bugüne kadar çok yanlış davrannuştır" dedi. Işıklar, Cumhuriyet'in sorula- rını şöyle yanıtladı: "— Hükümetin Kürt konusu- na yeni yaklaşımını nasıl değer- lendiriyorsunuz? IŞIKLAR — Seçilmemiş olan, ama her zaman seçilmiş- lerden daha yetkili ve etkiJi olan Milli Güvenlik Kurulu'nda gö- rüşülüyor bu konu. Devlet bu noktaya nasıl geldi? Bu nokta- ya gelişte çok gözyaşı ve kan var. Birçok insan bu nedenle yaşamı- nı yitirdi. Sorunlar özgürce tartışümalı, çağdaş çözümler ancak böyle bulunabilir. Bu dili kabul ede- ceksin. Bu dil kendisini gelişti- remeyecek. Olmaz öyle şey. Tüm baskılara rağmen unutulmamış bir dil. Halkların kendi kaderi- ni tayin hakkı var. Eğer Kürt halkına kendi kaderini belirle dediğin zaman ben bir devlet kurmak istiyorum diyorsa, de- mek bu devletten razı değil. Devletin yaklaşımı yanlış. — Böyle bir girişimin kayna- ğı sizce ne olabilir? IŞIKLAR — Ben ABD'nin böyle bir karara vardığım, Türk- iye*ye tavsiyede bulunduğunu sa- nıyorum. Savaşla ilgili strateji- dir diye düşünüyorum. Çünkü Kürt halkı çok stratejik konum- dadır. Irak'ın Kuzeyinde, Türk- iye'nin güneyinde, hem Iran'da, hem Suriye'de Saddam'la müca- dele ederken yalruzca bombanın işi çözmeyeceğini biliyorlar, gör- düler de. Halkın fethedilmesi ge- rekiyor. Şimdi bu, halkın fethe- dilmesi yolunda atılmış bir adırn. Başanlı olur olmaz, o ayrı bir konu. Onu tartışmışlardırî' CUNEYT ARCAYUREK YAZIYOR Siyasetteki Olaylar,Siyaseti Etkileyen Olaylar... ANKARA — Grup toplantısına girerken Demirel'e: "Biz, bize söylediklerinizden sonuç çıkarıyoruz. Başka- ları da söylediklerinize bakmadan başka sonuçlar çıkarıyorlar" dedim. DYP lideri, kuşkusuz neden söz ettiğimi hemen anladı. Dünkü kimi yayınlara göre TÖ, öyle bir manevra yapmış ki SHP ile DYP arasındaki görüş ve anlayış birliği birden yit- mişti. Dahası var; TÖ, siyaseti öyle maharetle kullanmış, he- le "Körfez savaşı konusunda izlediği iç politika ve kullan- dığı üslup" öylesine etkili olmuştu ki "muhalefeti bölmüştü." Buna karşı haberde yorumda biz tersini yazıyorduk. İki liderin, telefon görüşmelerinden önce ve sonra bize söyie- diklerinden şon günlerdeki savların doğru olmadığı ortaya çıkıyordu. "İki partinin Körfez siyasetine bakışlarında hiç- bir değişiklik" yoktu. Bu yüzden TÖ'nün muhalefeti bölme girişiminin başarıya ulaşamadığını açıklıyorduk. Demirel, "başka sonuçlara" hayli bozulmuş görünüyor- du. Grup kapısındaki yanıtında, "Sen istediğin kadar çırpın. Adam senı, koymayı istediği yere koyuyor" dedi. Şaşkınlı- ğını göstermek, tersine bilgileri yadsıdığını kanıtlamak ama- cıyla, alay kokan sesle şöyle dedi: "Ben de yerimi anyo- rum." Kalabalık çevresinde kahkahalar patladı. Nitekim biraz sonra "doğruları ve bulunduğu yeri" gruptaki konuşmasında açıkladı. Demirel, milletvekili arkadaşlarını bilgilendirmek için -açıkladığına göre- "dersini iyi çalışıp gelmiş". Savaşla, Hü- samettin Cindoruk başkanhğındaki DYP heyetinin Güney- doğu'da yaptığı incelemelerie ilgili geniş bilgiler verdi. Sonra... Yavaş yavaş "konuya girdi": "Türkiye, ne ka- dar savaşın içinde değilim derse desin, içindeydi. Türkiye bugün fiilen ateşin içinde değilse: Bu, bizim irademizden kaynaklanmıyordu. ^ _ _ Ü l i b k l //.: /.y/pr/n f p / p f o n görüşmelerinden önce ve sonra bize söylediklerinden son günlerdeki savların doğru olmadığı ortaya çıkıyordu. "İki partinin körfez siyasetine bakışlarında hiçbir değişiklik" yoktu. Üsleri başkalarına açan bir ülkeye 'kar- şı taraf ateşli saldı- rı yapmıyorsa kendi- ne göre hesabı var- dı. Kısacası, herhan- gi bir gün Türkiye fi- ili saldınya uğrayabi- lirdi. Savaşa fiilen girmemek 'bizim marifetimiz 1 sayıl- mazdı." "Savaşa karşı" çıkan toplantıları en- gelleyen iktidar dav- ranışlarına yüklendi. Haklıydı Demirel. ABD'de kamuoyu yoklamalarına göre halkın yüzde 92'si Bush'a tam destek veriyor, ama Beyaz Saray önünde nü- mayişler düzenleniyor. Kissinger'ın dediğı gibi "Konusu hak- lı ya da haksız. Ama nümayiş, insanın doğal hakkıydı." Ya, halkın yüzde 83'ünün savaşa karşı çıktığı Türkiye'- nin yaşadığı TÖ'lü demokraside? Barışı destekleyen "do- ğal eylemler", örneğin parti liderlerinin katılacağı açıkotu- rumları valiler yasaklıyor. Savaş bahanesiyle tıpkı grev er- teleme adı altında grevi yasaklamak, devleti allak bullak ede- cek yasal olanakları TO'nün parmağı ucuna verecek yeni hazırlıklara ne demeli? ilk gün ne söylemişterse bugün de aynılarını yineledikle- (ini belirtiyordu. Saldırı gelirse elbette savaşı hazırlayanlar savaşsın diye- cek veya denilecek değıldi. Savaş ortak yazgı olurdu. Ne var ki savaştan sonra "hesaplaşmayı bırakmayaçalctı,,'i Demirel şöyle bağladı: "Muhalefet parçalanıyor. DYPik- tidarta bağdaşıyor ve politika degıştiriyor... Bunu kimse di- yemez!" Tabii olaylar, resmi konuşmalarla bitmiyor, kulisin çene- si durmaz, başlıyor. SHP ve DYP genel merkez çevreleri- nin değişik haber ve yorumlarla kimi başka yapıdaki olay- ların ne derecede bağdaştığını son günlerde araştırır okJuk- ları öne sürülüyor. Diyorlar ki siyaseti etkileyen kimi siyaset dışı, kişisel, ku- rumsal olaylar bütün hızıyla yine devreye girdi mi? Ya da giriyor mu? Böylesi olaylar yok mu? Var mı? Boğaziçi Üniversitesv Bütünüyle çok sakıncalı YOK değişikUği komisyonda Eğitim Servisi — YOK yasa- sının bazı maddelerinin değiş- tirilmesine, üç ek madde eklen- mesine ve bir ek maddenin yü- rürlükten kaldınlmasına ilişkin yasa değişikliği, bugün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yeniden görüşülüyor. Yasa de- ğjşikhği, Boğaziçi Üniversitesi'- nin üç fakültesinin öğretim üye ve elemanlannca 'bütünüyle çok sakıncalı' bulundu ve bazı üniversitelere özel statü tanın- masına tepki gösterildi. Boğaziçi Universitesi'nin dört fakültesinden iktisadi ve idari bih'mler, fen-edebiyat ve eğitim fakülteleri akademik ge- nel kurullarınca yapılan açıkla- mada, yasa değişikliğiyle ilgili değerlendirmeler şöyle: "1. Yüksek Teknoloji Ens- titüleri: Yurtdışında mevcut teknoloji enstitüleri, üniversite- lerin üstunde değil, altında sa- yılmaktadırlar. Halen enstitü adını taşıyan ünlü Massachus- Setts Institute of Technology ve Caltec gibi kurumlar ise baş- langıçta meslek okulu olarak kurulmuşlar ve sonradan üni- versite seviyesine yükselmişler- dir. Tasarıda planlanan ensti- tüler için bilimsel özerklikten söz edilmemesi ilgi çekici bir noktadır. Ayrıca üniversiteden yüksek nitelikte olacak bu ku- rumların neden ve nasıl ön li- sans eğitimi yaptıracaklan da yine ilginç bir konudur. 2. Özel statülü devlet üniver- siteieri ile vakıf üniversiteleri: a-Özel statülü olması planla- nan devlet üniversitelerine (Bo- ğaziçi, ODTÜ, Hacettepe, ITÜ) bu statu doğrudan hükü- met tarafından verilecek ve bu üniversiteleri yönetecek rektör- le altı kişilik üst yönetim kuru- lu, bir başka deyişle mütevelli heyeti, devlet başkanı tarafın- dan atanacaktır. b-Bu üniversitelerde öğretim üyeleri sözleşmeli olacakların- dan herhangi bir yasal güven- ceden yoksun bırakılmakta- dırlar. c-Özel statüyle getirilmek is- tenen, öğretim elemanlannı yö- netimden tümüyle dışlayan ve dışandan atannuş idarecilerin elinde YÖK'ü bile aratacak bir modeldir. d-Özel statülü devlet üniver- siteleri öğrencinin gerçek mali- yetinin ancak yüzde 50'sini devletten alıp gerisini harçlar- la kapatacaklardır. Vakıf üni- versiteleri ise kendi öngördük- leri bütçenin yüzde 60'ını dev- letten alabileceklerdir. e-Vakıf üniversitelerinin dev- letten aldıklan para üzermde devlet denetimi olmayacak, bu- na karşılık özel statülü devlet üniversiteleri anayasadaki ko- şulları aşan özel bir mali dene- tim altında olacaklardır. f-En çok tercih edilen dört devlet üniversitesinde özel sta- tü adı altında paralı eğitim yay- gınlaştırıiacak, buna karşılık yetenekli, ancak maddi olanak- lan kısıtlı öğrenciler daha ucuz olan vakıf üniversitelerini ter- cih etmek zorunda bırakılacak- lardır. 'g-Vakıflar eliyle üniversite kurulmasmı kolaylaştıran tasa- n 1970'lerdeki denetimsiz özel yüksek okullar furyasmı yeni- den canlandıracaktır. h-Vakıf yüksekokullannın 'üniversite' statüsü kazanma- sında, yöredeki en yakın üni- versiteyle sadece belge üzerin- de eşdeğerlik şartı aranacaktır. Böylece bu kurumlar gerçek bir eğitim kalite kontrolü olmadan üniversite sıfatını kazanabile- ceklerdir.. i-Vakıflar devletten bina, arazı, araç gereç vb tahsisi is- teyebileceklerdir. İki yıl eğitim yapıldıktan sonra bunlar vak- fa hibe edilebilecektir. Böylece bugün devlet üniversitelerine sağlanamayan olanaklar vakıf üniversitelerine kolaylıkla sağ- lanacaktır."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear