16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 OCAK 1991 ISTANBUL'DA BUGÜN • İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen, Bilim ve Teknoloji Straıejileri Araştırma Enstitüsü îarafından düzenlenen "Körfez Bunalımı, Türkiye ve Güvenlik Politikalan" konulu seminerin The Marmara Oteli'nde saat 10.30'da açılışına katılarak bir komışma yapacak. KENTY4ŞAM HURİYET/17 TELEFONLAR BIR Fatih Belediyesi ve Mimarlar Odası Beşiktaş-Samatya otoyolprojesine karşı Surîçi koruma planına itiraz MEKTUP Telefon kulübeleri arızalı • Ülkemizin en küçük yerleşim birimleri şehirlerarası ve uluslararası otomatik telefon görüşmelerine açılırken, Istanbul'un birçok semtinde bulunan telefon kulübelerinin arızalı ve bakımsız oluşlan kabul edilemez bir çelişkiyi oluşturuyor. Bu konuda vatandaşların da sorumlu olduklarmın bilincinde olduğumu belirterek ilgililerden gereken çahşmaların yapılmasını ve önlem almalarını diliyorum. Aktuna:"Saddam değiliz" • tstanbul Haber Servisi — Bakırköy Mahmutbey'de hisseli arazi sahiplerine tapulan törenle verildi. Bakırköy Belediye Başkanı Yıldınm Aktuna törende yaptığı konuşmada bu yıl içinde toplam 50 bin tapu dağıtılacağını bildirerek, "Bizden önce burada yapılaşma vardı. Onu yok edip yıkmamız mümkün değil. Çünkü biz Saddam değiliz" dedi. Usküdar'da market soygunu • İstanbul Haber Servisi — Üsküdar'da bir market, silahlı kişilerce soyuldu. Yenitopbaşı Caddesi'ndeki markete 18.30 sıralarında giren silahlı 4 kişi, market sahibi Yalçın Toprakçı'yı başına tabanca kabzasıyla vurarak etkisiz riale getirdiler. Saldırganlar, kasada bulunan 45 milyon lira para ve 100 milyon lira değerindeki çek ve senedi alarak kaçtılar. REMZİ GÖKDAĞ İstanbul suriçi bölgesindeki tarihi dokuyu korumak, araç ve insan yoğunluğunu azaltmak amacıyla hazırlanan Tarihi Ya- rımada Koruma İmar Planı iie ilgili çalışmalar sürüyor, Planın sınırları içinde kalan Eminönü ve Fatih ilçe belediye yetkilileri, planın genelinin ka- bul edilebilir nirelikte olduğunu belirtirken, ulaşım ve bina yük- sekliği gibi konularda değiştiril- mesi gereken yerler olduğunu belirtti. Mimarlar Odası İstan- bul Şubesi de planla ilgili bazı bölümierin kabul edilemez nite- likte olduğunu bildirdi. Planda yer alan Beşiktaş - Samatya (Be- Sa) projesinin Fatih ilçesinde araç yoğunluğunu arttıracağını belirten Mimarlar Odası yetki- lileri. bu projenin ilçede büyük yıkımlara neden olacağını da bildirdi. Surlardan Sarayburnu'na ka- dar olan bölgeyi, merkezi iş ala- nı ve kentsel yığılma merkezi ol- maktan çıkarıp, yerleşik nüfusu- nu sınırlamak amacıyla hazırla- nan Tarihi Yarımada Koruma İmar Planının, 1/1000 ölçekli uygulama planlannın da hazır- janmakta olduğu bildirildi. İmar Daire Başkanı Mehraet Yıldız, itirazların değerlendiril- diğini, uygulama planlarında bazı değişikliklerin yapılabilece- ğini belirtti. Fatih ve Eminönü ilçelerini kapsayan planla ilgili olarak iki ilçe belediyesi hazırlıklannı sür- dürüyor. Yetkililer, plana uygun olarak 1/1000'lik ve 1/500'lük uygulama planlannın hazırhkla- rına başlandığını belirtti. yüksekliğinin 1 kat aşağı çekil- mesi bir şey ifade etmiyor. Bu- na karşın planın geneiine bir iti- razımız yok" dedi. Ulaşım ko- nusunda da bazı sıkıntıların ol- duğunu söyieyec Akçay, "Bu sı- kıntılann başuıda Beşiktaş - Sa- maiya oloyol projesi geliyor. Bu projeye göre Haliç'te yeni bir köprii yapılması da planlanıyor. Bu Fatih ilçesinde zaten yogun olan trafiği daha da yoğunlaş- tıracak. Bunu benimsemiyomz. ların yapıldığını söyleyen Argun Ogan, çahşmalann tarihi yarı- madanın geleceği için önemli bir adım olduğunu söyledi. Büyükşehir Belediyesi İmar Daire Başkanı Mthmet Yddız ise askıdan inen planla ilgili olarak vatandaşların özel şikâyetleri ol- duğunu, bunların planın gene- lini bozacak bir nitelik taşıma- dığını söyledi. Koruma planına uygun olarak 1/500'lük uygula- ma planlannın 5 ay içinde ha- Fatih Belediyesi tarihi yarımada koruma planına genelde itiraz etmiyor. Ancak başta ulaşım olmak üzere birçok konuda sıkıntıları var. Bç-Sa projesinin bölgede trafik yoğuniuğunu daha da arttıracağına inanıyor. Büyükşehir Belediyesi İmar Daire Başkanı Mehmet Yıldız da itirazların değerlendirildiğini, uygulama planında değişiklik yapılabileceğini söyledi. Yıldız "Planın geneiine bir itiraz yok" dedi. asgariye indirildi. İstimlakler nedeniyle canları yananlar ola- bilir. Bu planın genelini elkile- mez." Öte yandan Mimarlar Odası İstanbul Şubesi, planda yer alan Beşiktaş - Samatya yolunun Fa- tih ilçesinden geçirilmesine böl- gede araç yoğunluğunu arttıra- cağı gerekçesiyle karşı çıktı. Su- riçi bölgesinin kentin diğer böl- gelerine gidecek kişilerin geçti- ği bir alan olmaktan çıkarılma- sı gerektiğini bildiren Mimarlar Odası, açıklamasında "Be-Sa iie Fatih bolgesi tam anlamıyla yol geçen hanına dönecek" denildi. Be-Sa projesi Fatih Belediyesi'nin imar işle- rinden sorumlu Başkan Yardım- cısı Reşat Akçay, planın geneli- nin benimsendiğini, az da olsa bazı yanhşların bulunduğunu belirtti. Planda ulaşım ve bina yükseklikleri iie ilgili bazı sıkın- tıların olduğunu söyleyen Reşat Akçay, "Bina yüksekliği ve ula- şıma ilişkin sıkıntılanmıı uygu- lama planına geçildiğinde gide- rilebilecek türden. Örneğin Va- lan ve Millet caddelerinde bina Bu projenin güzergâhının değiş- tirilerek, Tarihi Yanmada'nın dı- şına çıkartılabileceğine inanıyoruz" diye konuştu. Eminönü Belediyesi'nin imar işlerinden sorumlu Başkan Yar- dımcısı Argun Ogan da planın Eminönü Belediyesi olarak olumlu bulunduğunu ve 1/500'lük uygulama planlarının hazırlıklanna başlandığını söy- ledi. Uygulama planının hazır- lanması iie ilgili çeşitli toplantı- zırlanması gerektiğini belirten Mehmet Yıldız şunları söyledi: "Planın 5 ay içinde yetiştiri- lememesi dunımunda vetiştirile- ne kadar beklenecek. İlçe bele- diyelerinin irtifaya Uişkin bazı sı- kıntıları var. Bunlar uygulama planlarında giderilecek türden sorunlar. Planın geneiine bir iti- raz yok. İlçe belediyelerinin bu konuya ters bakacaklannı san- mıyorum. Bu konuyla ilgili en az 15 toplantı yapıldı. Sorunlar Büyükşehir Eski Belediye Başkanı Bedrettin Dalan döne- minde gündeme gelen Beşiktaş Samatya otoyol projesine şehir planlamacıları, "vahşi proje' di- yerek karşı çıkmışiardı. 26 Mart yerel secimlerinden sonra Sözen'in Belediye Başkan- lığına gelmesi iie Be-Sa Projesi askıya alınmıştı. .Ancak proje ta- rihi yarımadayı koruma planı çerçevesinde yeniden gündeme geldi. Mimarlar Odası ve bazı belediyeler, projenin bazı nok- talarına karşı çıkıyor. m Polis İmdat: 055 • İtfaiye: 000 • Jandamıa: 056 • Zabıta Mûdûrlûği: 527 57 00 A MeztrUkttr Murinıtüğı: 172 ;3 73 -74-75 ve 0M • İSKİ anza: 068 • SAĞIIK: Hızır Acil: 077 Sağlık Müdyrlüğü: 511 89 18 Cerrahpaşa Tıp: 568 48 00 Çapa Tıp: 534 00 00 Marmara Tıp: 340 01 00 Hajdarpaşa Nunrane: 345 46 80 şisli Etfal: 131 22 09 Taksim İlkyardım: 152 43 00 SSK Samatya: 588 44 00 • SSK Okneydaıtı: 132 30 00 SSK Geztepc: 358 67 60 • TRAfM: Trafik Svoe IM.: 176 24 14 (Isf i. 356 04 85-86 (Kadıköy) B*ige rrafik: 377 22 07 (E-S). 356 34 86 (Sehirıçi). 314 36 (B.Cekmece) • THY: İ**Wlar:573 13 31. Drj Hatlar: 573 04 33. Saırtral: 574 73 00. Rezervasyon: 574 82 00 (25 tıat) • DDr: Sirkeci Damşma: 527 00 50. H.Pasa Dampna: 338 30 50 • VAPUB: Şefcir Hattan: 526 40 20. 144 42 33. Deniz Y«Nan (Aceırte): 145 53 66. 144 25 02, 149 18 96 • TEK: 069 • PTT: 911 (Bıi'nmeyen numaraiar ve nöbefci sczane sorma). 021 (ariM.i. 026 (danışma). 03t (sehırlerarasıl. 061 (sıra sorma). HABERLERIN DEVAMI Serinkanlı Düşünmek (Raftarafı l. Sayfada) Vurgulanması gereken ikinci nokta şudur: Özal politikası, kendini baştan beri barışla değil, savaşla özdeş kılmıştır. Sayın Özal, Türkiye'yi bu politikanın yörüngesinde serü- venlere sürüklemeye çalışırken, buna karşı çıkanlan, buna eleştirel gozle bakanları sin- dirmek için de çok ucuz bir demagojiye baş- vuruyor: Saddamcılık... Cılkı çıkmış bu tür yöntemlerin hiçbir inan- dırıcılığı yoktur. Karşı tarafı değil, kullananı yaralar. Savaşa karşı çıkmak Saddamcılık değildir; barışın yanında olmak Saddam'm yanmda yer almak anlamına gelmez! Saddam'm uluslararası hukuku hiçe saya- rak Kuveyt'i yutmasına hep birlikte karşı çı- kılmıştır. Acımasız diktatörü yola getirmek için Birleşmiş Milletler'in ambargo kararı ve Türkiye'nin buna katılması desteklenmiştir. Saddam'm olası bir çılgınlığına karşı da sı- nırımi2da ek askeri önlemler alınması, yerin- de bir düzenleme olarak görülmüştür. Böylece Türkiye, Irak'a karşı uygulanan ambargoda, bir yandan petrol boru hatları- nı kapatıp kilit ülke haline gelirken, öte yan- dan trak sınmna kaydırdığı birliklerle askeri açıdan da önemli bir işlevi üstlenmiştir. Amabu arada iki noktaya özellikle işaret edilmiştir: • Askendeğif diplomatik çözüm yeğlenme- lidir. Zamana ve sabra ihtiyaç gösterse de bu yddan sapılmamalıdır. Çünkü savaşın maliyeti her açıdan, herkes için çok yüksek olabilir. • Savaş patlarsa, Türkiye dışında kalma- lıdır. Türkiye, ambargoda kilit rol oynayarak, Kuzey Irak sınınna asker kaydırarak, zaten çok büyük bir yükün altına girmiş ve özveri- de bulunmuştur. Bunun ötesine geçmeme- li, topraklarındaki üsleri Irak'a karşı kullan- dırmaktan kaçınmalı, çok gerekirse, insani amaçlı destekle yetinmelidir. Daha ileri gi- dilirse, Türkiye sonu bilinmez serüvenlere bulaşabilecektir. Ne yazık ki Özal-ANAP iktidarı bu nokta- da durmasmı bilmedi. Savaşın patlamasıy- la birlikte İncirlik Üssü'nü Amerikan avcı bombardıman uçaklarına açtı ve Türkiye'yi bıçak sırtındaki bu noktaya getiriverdi. Türkiye bugün cephededir; kendini her an savaşın içinde bulabilir. Özal-ANAP iktidarıdır, Türkiye'nin bu nok- taya gelmesinden sorumlu olan. Iktidar, "Saldırıya uğramadıkça Türkiye sa- vaşa girmeyecek" diyor. Pek iyi, pek güzel! Ama saldırıya davetiye çıkaran bir politi- ka izledikten sonra, yani topraklarından kal- kan yabancı uçaklann karşı tarafı bombala- masına izin verdikten sonra, böyle açıklama- lar garip kaçmıyor mu? Tıpkı, hem İncirlik'in kullandırılmasını des- tekleyip, hem de "Savaşa girmeyelim!" di- yenlerin düştükleri gariplik gibi... Türkiye'yi savaş çılgınlığının eşiğine Özal- ANAP iktidarının savaş politikası getirmiştir. Bu politikanın geleceğe dönük bilinmezleri de vardır. Sayın Özal'ın yönelişleri, taşlan ye- rinden oynamış bir bölgede, Türkiye'ye sel- den kütük kapmaya hazırlanan bir ülke gö- rüntüsü vermektedir. Türkiye savaşa girme- se bile, Türk dış politikasının geleceğine ipo- tek koyan ve manevra alanını daraltan, ma- ceralara kapı aralayan özelliklen vardır Özal politikasının. Kendini savaşla özdeş kılmış bu politika- yı kimse kabullenmek zorunda değildir. Ki- mi yerde millibirlik ve beraberlik adına, kimi zaman Saddamcılık suçlamalanyla, "savaş politikası'.'na karşı çıkanlar sindirilmeye ça- lışılıyor. Boşuna bir çabadır bu. Ya Türkiye saldırıya uğrayıp savaşa gir- mek zorunda kalırsa?.. Cumhurbaşkanı Özal, elinde bu kartı da sallayarak muhalefetı kendi savaş polıtika- sına ortak etmeyi, hiç olmazsa DYP iie SHP'yi bölmeyi amaçlamaktadır. Tıpkı SS Kararnamesi öncesinde olduğu gibi, onları Çankaya Köşkü'ne çıkartıp politikalarını onaylatmış görüntüsünü kamuoyunda yarat- mak peşindedir. Sayın İnönü'nün deyişiyle, "Özal ve ANAP iktidarı, savaş politikasını kendilerini ayakta tutmak için sürdürüyorlar." Her iki partinin lideri de Çankaya'nın bu oyununu görüyor kuşkusuz; Sayın inönü de Sayın Demirel de bu oyuna gelmek niyetin- de değiller. Böyle bir savaşın Türkiye açısından yan- lış olacağına inanıyorlar haklı alarak. Ancak savaş çıkarsa, o zaman da "gere£/"ni yapa- caklar ve cephedeki askerin arkasında yer alacaklardır. Bunda kuşku yok. Ama daha sonra, Türkiye'yi savaşa sokan politikalann sorumlularından da hesap sora- caklardır. Dileriz, işler böyle bir noktaya gelmez. Kürtçeye sınırb serbestlik Kaddafiiden Türkiye'ye gözdağı (Baştarafı 1. Sayfada) ve savaş bareketlerinin mümkün olduğu kadar sınırlı bir şeküde kalma>ını saglamak içindi. Tür- kiye'nin bunu Arap sınıriannın dışına taşıması uluslararası ba- nşı tebdit etmektedir." Tür- kiye'nin bu tutumuyia "bütün Arap ülkeleri iie olan menfaat- lerini yıküğını" sa\-unan Kadda- fi, "Batı, gerçek bir Türk miit- tefiki değildir. Belki tatlı bir dost görünümündedir, ama aslında bir düşmandır" dedi. Kaddafi, NATO'nun Körfez savaşına katılmasıyla "Türkiye1 nin bu örgütten çıkmasını ve üs- lerini kapalmasını bekledikleri- ni" bildirerek, >ıkılan Doğu Blo- ku'nun Türkiye için artık bir tehlike oluşturmadığını söyledi. "Onun için Türkiye'nin NATOi da kalmasına bir neden kalma- dı. Türkiye'nin asıl ilişkileri Sov- yetler Birliği ve Arap ülkeleriy- le olmalıdır" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan "yakın dostum" diye söz eden Kaddafi daha sonra şunları söyledi: "Trablus'ta bizi ziyaret ettiği zaman akşam namazını beraber kıldık kendisiyle. Ben imamljk yaptım ve bunu da mukaddes bir beraberlik saynuştım. Tabii, Türkiye'nin bu savaşa alel oldu- ğunu duyduğum zaman 'buna son vermelidir' diye demeç ver- dim CNN televiz>onunda. 'Tür- kiye'de harp nağmeleri çalıyor. Bunlar susmalıdır' dedim. Aynı akşam sayın dostum Özal beni telefonla aradı ve aynen kendi- sine 'Doğrudur. Siz harp nağ- meleri çaljyorsunuz. Çünkü sa- vaşa girmek niyetindesiniz' de- dim... Kendisine bir öneride bu- lundum ve ona tembih ettim. Dedim ki: 'Türkiye, Arap ülke- leri iie olan çıkarlarını tehlike- ye atar. savaşa girerse aynı za- manda savaş genişleyecek ve bu da üçüncü dünya savaşına neden olabilecekiir.' Uzun bir telefon görüşmesi oldu. Bu görüşmeden sonra maalesef Türkiye, toprak- larınj sa\aşta kullandırdı. San- ki hiç birini ve ikinci dünya sa- vaşını görmemiş gibi bir tutum içinde. Libya halkı îurKiye ıle olan ilişkilerini herhalde tasfiye etmek durumunda olacak. Na- HİPODROMl M)A> FÎKRET DMAMH.U 1. KOŞL': F: Beybaba (1), P: ruluyşah (3), S: Cemil (2). 2. KOŞU: F: Hanky Penky 5), P. Moulen Rouge (4), PP: -lelloBaby(l), S: Afrika (6). 3. KOŞU: F: Disneyland (3), >: Karagülle (7), PP: Bey (1), I: Vera (10). 4. KOŞU: F: Sambey (7), P: ıkbulut(l), PP: Pırıltı (9). S: lertergüzeli (6). 5. KOŞU: F: Yağızcan (9), : Ilgm (1), PP: Altepe (5), P: Yeniçeri (4), S: Nazıma 1), S: Onurhan (3). 6. KOŞU: F: Tender Line (10), P: Flair (6), PP: Be My Love (1>, S. Sö2İü (8), S: Ta- lihkuşu (9). 7. KOŞU: F: Aknasip (I), P: Tosoğlu (8), PP: Alışık (2), S: Osmanağa (7). 55 |ğl [§3 [531 sıl Irak Kuveyt'i işgal ettiği za- man bir ekonomik ambargo iie cezalandırıldıysa, savaşın geniş- lemesine neden olan ülkeler de cezalandırılmalıdır." Kaddafi, "İlişkilerin tasfiye edilmesinden söz ettiniz. Bun- dan, ekonomik ilişkileri mi kas- tediyorsunuz?" biçimindeki so- ruyu ise "Zannediyorum ki bü- tün ilişkiler zarar görecektir. Bu- nun başında ekonomik ilişkiler geliyor. Bunu üzülerek maalesef söylemek zorundayım. Bu men- faatlerin yıkılmasından sorum- lu Caraf Türkiye'dir" diye ya- nıtladı. Kaddafi, Libya'daki Türk şir- ketlerinin Körfez krizinin başın- dan bu yana Libya hükümetin- den para alamamalannın, An- kara'nın krizdeki tutumundan mı kaynaklandığtna ilişkin soru- ya ise "Bu soruya >anıt verdim zalen" karşılığını verdi. Bir diğer soru üzerine Libya- nın barışın sağlanmasma yöne- lik çabalannın sürdüğünü belir- ten Kaddafi, "Ama Türkiye'nin tutumu benim barcadığım çaba- yı yıkmaktadır ve baltalamak- tadır" suçlamasında bulundu. Kaddafi, Irak'a karşı oluştu- rulan uluslararası ittifakta Suri- ye, Mısır ve Fas gibi ülkelerin de yer aidığının anımsatılması ve "Bu durumda Türkiye'nio Arap ülkeleri iie üişkilerinin bozula- cağını hangi anlamda söylüyor- sunuz?" diye sorulması üzerine de şöyle konuştu: "Bu sorun Araplar arasında- dır. Bir Arap ülkesi bir Arap ül- kesine saldırmıştır. Bu, Arap ül- keleri arasında bir sorun olun- ca Türkiye niçin kendisini bu so- runa sokuyor veya karışıyor'/ îehlike şundan kaynaklanıjor: (Baştarafı 1. Sayfada) serbest olacağı, buna karşılık Kürtçe eğitim - öğretimin, res mi yazışma-konuşmanın ve ba sılı eserin yasak kapsamında bu lunacağı öğrenildi. Kürtçe konuşulmasını serbesı bırakmak konusunun görüşül düğü önceki günkü Bakanlaı Kurulu toplantısı sırasında ye ni düzenlemeyi savunan Dev leı Bakanı Kamran İnan iie karş çıkan devlet bakanları Muslafa Taşar ve Cemil Çiçek'in tartış- tıklan öğrenildi. Devlet Bakanı Mehmel Keçe- ciler yeni düzenlemeyi değerlen- dirirken Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGlK) so- nuç bildirgelerine konulan im- za gereği Kürtçenin konuşulma- sının serbest bırakılmasını uy- gun bulduklarını söyledi. Keçe- ciler, Türkiye'de yaşayan 8 mil- yon insanın fıilen Kürtçe konuş- tuğunu, 2932 sayüı yasaya göre ise bunun suç oluşturdu|unu anımsattı. Keçeciler, bu yasaJ düzenleme nedeniyle Türkiye'- nin içte ve dışta sıkıntılarla kar- şılaştığını vurguladı. Keçeciler'- in verdiği bilgiye göre yeni dü- zenleme sadece "anadil" kavra- mı yerine "resmi dil" kavramı- nı getiriyor. Resmi dil olarak Türkçe korunuyor. Bu durum- da eğitim, öğretim, resmi yazış- malar ve konuşmalar Türkçe yapılacak. Kürtçe yayın, basım, eğitim-öğretimde kullanılama- yacak. Ancak Kürtçe plak, ses ve görüntü bantları bir başka suç içermediği takdirde serbest olacak. Yasada hangi durum- larda Kürtçe ses ve görüntü ka- yıtlarının suç oluşturacağı belir- tilecek. Önceki günkü Bakanlar Ku- rulu toplantısına Kürtçe serbes- tisi konusunu gündeme getiren Özal, fiilen uygulamanın yasa- ların önüne geçtiğini belirterek bakanları bu konuda esnek ol- maya davet etti. Ayrıca ulusla- rarası platformlarda Türkiye'- nin pek çok konuda yalnız kal- masında kullanılan propagan- dalann da buna dayandığını be- lirten Özal'ı bakanların büyük Türkiye toprakları kuilanılıyor. Yani sembolik bir kuvvet gön- dermesi veya bazı yardımda bu- lunması açısından söylemiyo- rum. Toprakiannın kullanılma- sı,. Asıl tehlike bundan kaynak- lanıyor." Daha sonra "üzülerek Türk bükümetinden umudunu kestiğini" belirten Kaddafi söz- lerini şöyle tamamladı: "Yine üzüierek söylüyorum, o hükümetin başında dostum ve kardeşim Özal olmasına rağmen bükümetiniz kardeşlerimizte olan ilişkilerini yıkmış bulun- maktadır. Gelecek nesiller ara- sında düsmanlık hisleri bile bes- lenebilir bu tutum karşısında. Irak'taki çocuklar, kadınlar 61- dîirülmektedir ve bunlar Türki- ye'den kalkan uçaklar tarafın- dan bombalanmaktadır. Benim bütün umudum Türk haikmda- dır. Benim istegim Türk halkı- nın bu üslere hücum etmesi ve bu üskri kapatması ve tasfiye et- mesidir. Ve hemen anında da Türkiye'nin NATO'dan çıkması- nı saglamasını istiyorum. Türk halkından ve komşu Arap ülke- leri ve Sovyetler Birliği iie olan ilişkilerini iyi bir şekilde bir dü- zene koyacağmı beyan eimesidir Türk halkının. Devrimci hare- ket, medeni isyan. nümayişler, yürüyüşler... Türk halkı bunla- n gerçekleşlirmelidir. Kardeş Türk halkma bu çağrıyı yapma- ya mecbur oldum. Bir üçüncıı dunya savaşı çıkmaması için bu çağnyı yaptım. Ve aynı zaman- da uluslararası banşı kurtarmak için ve Türkiye'nin çıkarları ve geleceği için bu çağrıyı yaptım. Kardeşim ve dostum Özal done- minde bunları .söylediğim için üzülü.vorum. Kendisini iktidara gelinceye kadar destekledik'.' bir bölümü destekledi. Özellik- le Devlet Bakanı Kamran tnan Özal'ın önerisini öven uzun bir konuşma yaptı. Bunun üzerine Devlet Bakanları Mustafa Taşar ve Cemil Çiçek Kürtçe konuşul- masının benimsenmesi duru- munda ortaya çıkabilecek bazı sakıncılar oldujunu ileri sürdü- ler. Bakanlar Kunılu, Türkiye'de Kürt konusunda oldukça duyar- lı dengelerin bulunduğunu, ve- rilen hakların ileride Türkiye'- nin "birlik ve beraberliği"ne bir tehdit oluşturmaması gerektiği- ni savundular. Ancak Cumhur- başkanı Özal'ın da ağırlığını koymasıyla bakanların itirazlan yatışnrıldı ve yasada gerekli gü- venlik sübaplarının bulunduru- lacağı anlatıldı. Özal konuyla il- gili yasal çahşmalann yapılma- sı görevini Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'ya verdi. ÂGİK Kürtçe konuşma yasağının kaldınlması kararında Türki- ye'nin Avrupa Güvenlik ve İş- brrKf r «onferar»sr«tm«-fA GİK) 21 Kasım 1990'da yayımladığı "Paris Şartı"nın yanısıra, ABD iie yapılan diplomatik temaslar- da verilen sözlerden doğan yü- kümlülüklerinin etkisi de bulu- nuyor. Dışişleri Bakanlığı kay- naİcları, "ABD'nin, Kanada'- dan Türkiye'ye kadar bütün AGİK ülkelerinin azınlık sorun- larının bu kurum çerçevesinde oluşturulacak bir mekanizmayla ele alınması" önerisinin Bakan- lar Kurulu kararında etkili oldu- ğunu belirtiyorlar. Bu öneriye göre, Türkiye'deki Kürt varlığı da temmuz ayında Cenevre'de yapılacak AGİK azınlıklar top- lantısında ele alınacaktı. Gerek AGİK çerçevesinde, gerekse ABD iie yapılan ikili te- maslarda Türkiye'nin son dö- nemde Kürt sorununa "bazı çözümler" aranacağını ifade et- tiği belirtiliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 1991 insan hakla- n yılhk raporunun Türkiye bö- lümünde Kürt sorununa önem- Ji bir yer vererek, bu etnik gru- bun dilini kullanma ve gelenek- lerini uygulama hakkından yok- sun olmasını sert biçimde eleş- tirmesi sonrasında konu Anka- ra - Washington diyaloğunun gündemine sık sık gelmişti. Dı- şişleri çevreleri, Körfez savaşı öncesinde ABD Dışişleri Baka- nı Baker'ın Ankara'ya yaptığı ziyaretlerde de konunun ele alındığını ve ABD tarafına bu konuda bazı güveneeler verildi- ğini belirtiyorlar. Özellikle, Ba- ker iie 12 ocakta yapılan son gö- rüşmede, Amerikan yönetimin- de "Irak'ın toprak bütünlüğü- nün korunacağı ve bağımsız bir Kürr devletine izin verilmeyeceği" sözünün alınma- sına karşıhk Cumhurbaşkanı Özal'ın Kürt politikasında ba2i değişiklikler yapılarak yumuşa- malara gidileceğini ifade ettiği bildirildi. Ingiltere Dışişleri yetkilileri- nin geçen hafta Iraklı Kürt ve Şii liderleriyle yaptığı görüşmele- rin Türkiye'nin kararını uygu- lamaya koyması eğilimini arttır- dığı belirtiliyor. SHP'nin yasa önerisi SHP Genel Başkanı Erdal İnönü'nün imzası bulunan 2932 sayılı yasanın kaldınlması one- risi hükümetin karşı görüşü ne- deniyle benimsenmemişti. İnö- nü ve arkadaşlarının verdiği ya- sa önerisinde 2932 sayılı yasanın yürürlükten kaldınlması isremi "Hiç kimse biyolojik olarak be- lirli bir dili öğrenme ve konuş- ma yeteneğine sahip olarak doğ- maz" gerekçesine dayandınlı- yordu. Yasanın bilime ve ger- çeklere aykırılığına da değinilen öneride, Türk vatandaşlannın resmi dilinin Türkçe olduğu, anadillerinin Türkçe olamaya- cağı belirtiliyor. "Anadil, resmi dilin dışında bir gerçeklir'' de- niliyordu. SHP liderinin gerek- çesinde özetle şu görüş savu- nulmuştu: ""Çagımı/da. başta ABD ve Batı ülkeleri olmak üzere bura- da yaşayan insanlar resmi dilleri dışında anadilleriyle de iletişim sağlamakta ve birbirleriyle iliş- ki kurmaktadırlar. Otoriter ve lotaliter ülkelerde dahi resmi dilden ayrı bir dili konuşmak suç sayılmamaktadır. 2932 sayı- lı yasa ulusumuzu dünya ulus- ları içinde küçük düşürmekte olup yürürlükten kaldırılmalı- dır." Tamiri imkânsız sonuçiar İnönü ve arkadaşlarının bu önerisine ilişkin Başbakan Yıl- dırım Akbulut imzasıyla TBMM Başkanlığı'na gönderi- len hükümet görüşünde, öneri- nin benimsenemeyeceği ve söz- konusu yasanın anayasaya uy- gunluğu görüşüne yer verilmiş- ti. Hükümetin 24 Kasım 1989 tarihli görüşünde özetle şu de- ğerlendirme yapılıyordu: "Bilindiği üzere 1982 Anaya- sası'nın başlanyıctnda-siHirasa- nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, ölümsüz önder ve eş- s'u kahraman Atatürk'ün belir- lediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrul- tusunda anlaşılıp yorumlanaca- ğı ve uyguianacağı ifade edilmiş ve biçbir düşünce ve mülahaza- nın Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının devleli ve ulke- siyle bölünmezliği esasının, Türklügün tarihi ve manevi de- ğerlerinin, Atatürk milliyetçili- ği. ilke ve inkılapları ve mede- niyetçiliğinin karşısında korun- ma göremeyeceği belirtilmiş- tir." Öte yandan, 2932 sayılı yasa- ya aykırı davranıştan nalen tu- tuklu ya da hükümlü bulunma- dığı belirlendi. Yasaya aykın davranışta bulunanlar hakkm- da daha ağır ceza öngördüğü için Türk Ceza Kanunu'nun 142/3. maddesine göre soruş- turma açıidığını belirten hukuk- çular, 2932 sayılı yasanın öngör- düğü en ağır cezanın 3 yıla ka- dar hapis olduğunu anım- sattılar. Adalet Bakanı Oltan Sungur- lu, ANKA'nın sorularını yanıt- larken "Bakanlar Kurulu'nda arkadaşlann bu konudaki gö- ruşlerini aldık. Onları inceledik- ten sonra bir ön çalışma yapaca- ğtm" dedi. Sungurlu, yapacak- ları çahşmanın Türkçenin han- gi zamanlarda mecburi olacağı, hangi durumlarda mecburi ol- maktan çıkartılması gerektiği yönünde olacağını belirtti. Sun- gurlu, ''Kürtçenin günlük ya- şamda kullanılması suç olmak- tan çıkartılacak mı?" sorusuna, "Biz Türkçenin mecburi olma- ınası gereken durumları belirlejeeeğiz" dedi, Sungurlu, yapacakiarı çalışmamn uzun sü- receğini sanmadığını belirterek, •'Tasarıyı Bakanlar Kurulu'na sunacağız. onların takdirine gö- re de Meclis'e sevkedilecek" derken yeni yasa tasansının ay- rıntısı konusunda şimdiden bir şey söylemenin mümkün olma- dığını vurguladı. Evren 'Olumlu karar' Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren, hükümetin Kürtçeye sı- nırlı serbestlik getirecek yasa de- ğişikliği girişimini olumlu bul- duğunu söyledi. Manisa'da ga- zetecilerin sorularını yanıtlayan Evren, "Nasü Türkçe'den başka İngilizce, Arapça ve İtalyanca şarkı dinlenip söjlenebiliycr ve kitap basılabiliyorsa, neden Kürtçe şarkı söylenmesin ve ko- nuşulmasın?" dedi. Hükümetin kararının, AGİK konferansı çerçevesinde değer- lendirilmesi gerektiği anlatan Evren, "Ancak önemli olan, o konuda okullarda tedrisat ola- rak getirilmemesidir. Bu, sakın- caiı olabiiir. Mitinglerde pankart asılması da sakıncalı olabilir" diye konuştu. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) yetkisi veren "yetki yasası" hazırlanması, 3- Grevlerin bir ay için ertelenmesi... Tartışmaya bu kararlann sonuncusundan başlayalım: Toplu İş Sözleşmesi Yasası, Bakanlar Kurulu'na, grevle- ri erteleme yetkisi veriyor, veriyor ama şu koşulla: Grevler "genel sağlığı" ve "milli güvenliği" bozucu nite- likte olurlarsa! Zonguldak grevi görüşmeleri "anlaşma oldu, oluyor"öe- nilerek hükümet tarafından uzatılmış ve sonunda erteleme kararı alınmıştır. Erteleme karanndan sonra yeni bir süreç başlayacaktır. Bu süreçte Bakan İmren, kendisinin bulacağı ya da "resmi arabulucu" listesinden seçeceği bir arabulucu aracılığı ile uyuşmazlığı çözüyor izlenimi verebilir. Olmadı mı? Olmayacağı bellidir; bundan sonra "özelhakem" yolu açı- lır. Zonguldak grevi burada da çözümlenmez ya da bu sü- re içinde "özel hakem"e basvurulmamışsa, işte o zaman Ba- yan Bakan, uyuşmazlığın çözümü için "Yüksek Hakem Ku- rulu"na başvuracakt.r. Bu kurul kimlerden oluşmaktadır? Bu kurulun çoğunluğu oluşturan üyeleri uyuşmazlıkta ta- raf olan Bakanlar Kurulu'nca seçilmektedir! Bu kurulda DPT Sosyal Planlama Dairesi Başkanı, YÖK : ün seçeceği bir öğretim üyesi, Bakanlar Kurulu'nun ataya- . cağibk başkaogratinküyssi, ÇaUşma ve.Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü, Bakanlar Kurulu'nca İş- veren Konfederasyonu ile kamu işverenlerini temsil etmek üzere iki kişi görev alıyor. Yasa, kurul için Türk-iş'ten de iki üye öngörüyor, kurulun başkanlığmı Yargıtay'ın iş davalarına bakan daire başkanı yapıyor. Görüldüğü gibi kurulun çoğunluğu oluşturan üyeleri Ba- kanlar Kurulu tarafından seçiliyor. Bu kurulun vereceği ka- rar da toplusözleşme hükmünde oluyor. Buyurun liberalizme! Gelelim ikinci konuya: Hükümete verilecek yeni "yetki yasası" ile seferberlik ya- sasına dayanılarak kullanılacak yetkililer, öyle anlaşılıyor ki bundan sonra yasa gücünde kararnamelerle kullanılacak. KİT'lerde yeni düzenlemeler yapılacak, bu arada kömür ma- denleri de kapatılabılecek! Bu kararnameler ile seferberlik ilan edilmeden seferberlik uygulaması başlayabilecektir... Bir "sivil sıkıyönetime" hazır olalım... Kürt dili üzerindeki yasakları kaldırma kararı ise geç ka- lınmış bir karardır. SHP'nin 1988 yılı ekim ayında bu konu- da hazırlayıp TBMM Başkanlığı'na verdiği yasa önerisi ko- misyonda bekletilmektedir. Kaldınlması kararı alınan yasa 1983 yılı ekim ayında Mil- li Güvenlik Konseyi tarafından çıkartılmıştı. Bu yasa ile "Türkçeden başka d/llerin anadili olarak kul- lanılması ve yayılmasına yönelik her türlü faaliyet" ile "7ur/c- çeden başka dille yazılmış afiş, pankart, dcviz, levha ve ben- zerlerinin taşınması, plak, ses ve görüntü bantları ve diğer araç ve gereçlerle yayın yapılması" yasaklanıyor ve bu ya- saya aykın eylemler, altı aydan iki yıla kadar uzayan hapis cezasına bağlanıyordu. Bu yasaya aykırı eylemler de genellikle Türk Ceza Yasa- sı'nın 142/3. maddesiyle birlikte uygulanıyordu. Bu dil yasakları bu yasa ile de sınırlı değildir. Söz gelişi, anayasanın 42. maddesinde de "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadil olarak okutulmaz" yasağı yer almaktadır. Anayasanın bu maddesinin de değişmesi gerekir. Yoksa yasanın kaldınlması ile "Kürtçe kaset ve gazete yaymlama" özgürlüğü sağlanmış olur; o kadar! AGİK sürecinden ve hele hele "Paris Şartı"nın imzalan- masından sonra bu gibi yasakların hemen kaldırılması ge- rekmekteydi. Hükümet, o günlerde bu konunun gündeme gelmesini istemedi. SHP'nin getirdiği yasa önerisi de ko- misyonda uyutuldu. Körfez savaşının başladığı, Kürt kökenli yurttaşlarımızın yoğun olarak yaşadıklan bölgelerde "Patriot füzeleri" ile NA- TO çevik kuvvetinin konuşlandırıldığı günlerde gündeme ge- tirilmesinin bir amacı var. Bu amaçlardan biri savaş sonrası, Musul'u da içine ala- cak bölgede ABD desteği ile kurulacak olası bir Kürt dev- leti ile bugünden ilişkileri yumuşatmaktır. Bu olası ABD yan- lısı sözde özerk bir Kürt devleti, belki de bir halkoylaması ile kurulduktan bir süre sonra Türkiye'ye bağlanma kararı alabilir. İncirlik Üssü'nün bir Körfez bunalımında ABD uçakları- nın kuilanımına açılması çok önceden tasarlanmıştı. Savaş sonrasında Kürt sorununun nasıl çözüleceği de -hiç kuşku yok- tıpkı İncirlik Üssü'nün amaç dışı kullanımı gibi önce- den pianlanmıştır. Hani ne derler: — Dimyat'a pirince giderken... Savaş bir serüvendir; savaştan sonra "pastada bizirn de payımız olsun" diye masalara oturmak bir başka serüven- dir... IPEK TULUMEN ile MUSTAFA AFŞAROĞLU nişanlandılar BÜYÜK KULÜP 25.1.1991
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear