23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 25 EYLÜL 1990 Geriye Bakarken»»» Şimdi tek kutuplu, daha doğrusu kutupsuz bir dünyaya girerken gelecekte oluşturulan yeni yöntemlerin ve yaklaşımların, eski uygulamaların tam tersine olacağını belirtmek istedik. Yöntemlerimiz yeni koşullara uydurulacaksa, esasında klasik diplomasiye dönüş olacaktır demek. Diplomaside kozmetikten, anestezi uygulamalarından tedavi usullerine, cerrahiye geçilecek; yaralara neşter vurulacak çaresiz. HÂMİT BATU Emekli Büyükelçi Doğu-Batı çatışması sona erdi. Şimdi geriye bakarak İkinci Dunya Savaşı'ndan sonra yakla- şık yarım yuzyıl süren bu dönemde uygulanan diploması usullerine göz atmanın yararlı olaca- ğını duşunduk. Soğuk savaş yıllarının çok dzel koşullarından kaynaklanan duşün ve uygulama ahşkanlıklan ve bunlann geçerli kıldığı diplomasi yöntemleri, gelecekte siyasal tarihin pek benzeri olmayan sayfalar; olarak araştınfacak ve değer- lendirilecektir herhalde. Savaştan sonra Avrupa'da onaya çıkanfiilidu- rumun yerleşmesı ve Doğu-Barı çatışmasının nükleer eşitlikk dengelenmesi, hiçbir onemli so- runun çözulmesine olanak vermiyordu. Kısa za- manda bu gerçek görulmuş, ister istemez kabul edilmiştir. Ama belki geleceğin tarihçileri onla- ra çok değişık ve yabancı gelecek bu donemi araş- tınrken bugune kadar pek dikkati çekmeyen bir gozlem uzerinde duracaklardır. Bu dönem ger- çekten bir statuko donemi idi, nukleer denge için- de kalıplaşan bir dunya idi; ama bu dönemde çok şaşırtıcı bazı olaylar da patlak vermişti. Bunlar geleceğin gelışmelerı hakkında işaret de veriyor- du. Tarihçiler, bu dönemde hiçbir devlet siyasal planlamasının hiçbir uzmanın da bu beklenme- dik olayları önceden goremedığini, bu tur olay- lann patlak vermesine olasılık tanımadığını hay- retle gozleyeceklerdir. Hatta bu olaylar ortaya çıktıktan sonra da bunlann nedenlerinin iyice al- gılanamadığıru ve değerlendiremediğini gorecek- lerdir. Örneğin 1%8'de "Prag baharı", beklenmeyen bir patlama olmuştu. Plancıların ve gözlemcile- rin mantığına göre boyle bır başkaldırma hare- keti -Rusya'ya gobeğinden bağlı Bulgaristan dışında- Doğiı AvTupa'mn başka herhangi bir ül- kesinde vukuu bulur, Çekoslovakya'da olmazdı: Çekler fazla uygar, dolayısıyla fazla ihtiyatlı, ger- çekçi insanlardı; umutsuz bir seruvene kendile- rini atmazlardı! Polonya'da daha önce ayaklan- malar, dırenişler olmuştu. Ancak Varşova Paktı üyesi olan bir ülkede, Dayanışma gibi bir hare- ketin, devletin siyasal hayatına egemen olması duşünülebilir miydi? Çin'de Mao'dan sonra Deng-Şio Ping iktidarımn liberal reformları da şaşırtıcı bir gelişme olmuştur. Şahın düşmesi bek- lenir miydi? Iran, her gün daha fazla zenginleşı- yordu. Şah, Amerika'nın guvenini ve desteğini kazanan, Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler surdii- ren bir hükümdardı. Ordusundan, ricalinden lü- tuflarını esirgemezdi? Şah niçin, nasıl düştu! Beklenmeyen, şasırtıcı, "inanılmaz" olaylar zincirinin sonuncusu Sovyetler Birliği'nin glas- nost ve perestroyka amaçları ile politikalannı de- ğiştirmesi olmuştur. Savaş sonrası dönemini ka- patan hayret verici bir gelişme. Sovyet iktidarı- mn yeni tutumları iyice belli olduktan sonra da uzmanlann, "Kremlinolojistlerin" buyuk çoğun- luğu, açıklanan politikanın göz boyası olduğu- nu, temelde hiçbir şeyin değişmediğıni, değişe- meyeceğini söylemeye devam ettiklerini anımsar- sak, bu donemdeki çok farklı koşulların zihin- leri de nasıl koşullandırdığını daha iyi anlayabi- liriz. Çözümsüz 'müzakerecilik' donemi Soğuk savaşın en çetin yıllarından sonra nük- leer silahların gdlgesınde "detant" adı altında Av- rupa'da oldukça guvenli bir onam yerleşti. Bu dönemde olağanüstu bir refah duzeyine doğru hızla ilerleyen Batı ulkeleri için onemli sorun, yıl- lık ulusal gelirin artması idi. Küçük oy farkları ile iktıdarda tutunabilen hukümetlerin çabası, her ne pahasına olursa olsun bunu saflamaktı: Iktidarlarının surmesi buna bağlı idi. Sovyetler Birliği'nde ise ulkeyi yöneten parti örgutu, ço- kuluslu bir devlet sistemini ayakta tutabilmek ve egemenliğini korumak için değişikliğe ve ilerle- meye kapalı kaldı. İki taraf da statukoya sımsı- kı bağlanmak zorunluluğu duydular. Silahlan- ma yanşı, Avrupa dışında dünyanın çeşitli böl- gelerindeki rekabet ve çekişmeler de sonuçta bu statukocu zihniyetten kaynaklanan davranışlar- dı. Bu koşullarda sorunları "çürumeye" terk et- mek en iyi tutum olarak göriildü. Ama hiçbir şey yapmamak, büyuk acılar veren durumlann kar- şısında hareketsiz kalmak da devletlerin haysi- yetine, prestijine pek yakışır görülmezdi. Hiç ol- mazsa müzakere dekoru, gorüşme "mizanseni" ortaya koymak gerekiyordu. Arkada bıraktığımız yıllarda, tarihin*hiçbir çağında hiçbir yerde go- rulmeyen bıçimde bir "müzakere mizanseni" sa- natı geliştirümiştir. Surüncemede kalan bir an- laşmazlığın çozümu için yeni bir inisiyatif alına- cağı tantanalı bir şekilde açıklanır; çok kalaba- lık heyetler aylarca, yılarca uğrasırlar, "doruklar" da duzenlenirdi. Komunikelerde toplantıların "verimli" olduğu, sorunlann daha iyi anlaşılma- sına yaradığı, "ılımlı iyimserlik izlenimi uyandıran" ifadelerle belirtilir ve çozümler baş- ka baharlara bırakılırdı... Ortadoğu ile ilgili girişirnler, bitmez tukenmez silahsızlanma muzakereleri; Avrupa'nın birleşme- si konusunda iki uç yılda bir buyuk gürultü ile ilan edilen yeni "Avrupa atıhmları" ("relances Europeennes"), Turk-Yunan ilişkileri konusun- daki girişimler de bu etkileyici mizansenlerin kur- gusu olarak işlenmiştir. Sorunları biraz kurca- layanlar, çözümün hatta göruşmelerde ilerleme- nin mumkün olmadığını da bilirlerdi. Ama bir şeyler yapıldığına dair izlenimler yaratmakta ya- rar vardı ve oyuna herkes, hükümetler, partiler, basın katılmak zorunluluğunda kalıyordu. Bu senaryolann başanlı olması için hangi yön- temler kullanılıyordu? Müzakereler belirsiz, da- ha doğrusu iki hatta birkaç değişik anlamda yo- rumlanabilecek ifade turlerini aramak ve sapta- makla geçiyordu. Diplomatlar dil bilgini olmuş- lardı: Komünikeler, anlaşmalar, her iki tarafın zıt çıkarlarını karşılayacak biçimde yazılıyordu. İsrail ile Mısır arasında sözde Ortadoğu sorunu- nu çözıimleyecek olan Camp David Antlaşma- sı, daha mürekkebi kurumadan İsrail Başbaka- nı Begin tarafından çok değişik şekilde yorum- landı. Şimdi başka amaçlar için elverisli göru- len Avrupa Guvenlik ve İşbirliği Konferansı, as- lında Avrupa'nın savaş sonrası sınırlarını don- durmak maksadıyla müzakere edilmişti. Bundan çıkan "Helsinki Nihai Belgesi"nin bu konudaki hukümlerini kim anımsıyor bugun? Küçük adımlar dönemiydi: Bir adım ileri, bir ya da iki adım geri. Somut bir öneri ileri surmek- ten çekinilirdi. Küçuk bir noktayı onermek iste- yen müzakereci, bunu açıkça ortaya koymaktan kaçınırdı: Goruşünu, başlıksız ve imzasız olarak dağıttığı bir "non-paper"e yazardı. "Kâğıt olma- yan kâğıt" olarak adlandırılan bu belgedeki fi- kirler onu hiçbir şekilde bağlamayacaktı. Ne in- celik! Doğu ve Batı, kendi siyasal edebiyatlann- da birçok kavrama tamamıyla değişik ve bazı du- rumlarda zıt anlamlar veriyorlardı: "Co- e.\is(ence", egemenlik. detanl. siyasal haklar gi- bi kavramlar, çok değişik şeyler ifade edebiliyor- du Doğu'da ve Batı'da. Üzerlennde o kadar alın- teri dokülen uzun komünikeler, bu sözcük mal- zemesinden yapılıyordu. Bu diplomasi başyapıt- ları açıklandıktan sonra bir daha gun ışığına çı- kanlmamak üzere arşivlerdeki karanlık raflara kaldırılırdı. Yaralara neşter donemi Bütün bunları anımsatmakta yarar var mı? Ulusumuzun deneyim birikimini atasozlerinde, Hoca'nın hikâyelerınde buluyoruz. Hoca'>r a bur- nunu sormuşlar: "Nerede?" Hoca ensesini gos- termiş ve açıklamış: "Bir şeyi anlamak için ter- sini bilmek gerek!' Şimdi tek kutuplu, daha doğ- rusu kutupsuz bir dünyaya girerken gelecekte oluşturulan yeni yöntemlerin ve yaklaşımların, eski uygulamaların tam tersine olacağını belirt- mek istedik. Yöntemlerimiz yeni koşullara uy- durulacaksa, esasında klasik diplomasiye donuş olacaktır demek. Diplomaside kozmetikten, anestezi uygulamalarından tedavi usullerine, cer- rahiye geçilecek; yaralara neşter vurulacak çare- siz. Geride bıraktığırmz dönemde gerçekten pek çok sorun yığıldı. Gerçi kimi durumlarda anlaş- mazlıkları bekletmek yararlı oluyor; zaman da tedavi usulü olarak kullanılabilir. Ancak sureğen- leşen (kronikleşen) ve kangren istidadını goste- ren bu kadar çok yaralann açık bırakılması, uzak göruşlulukle izah edilemez tabii. Dunyamızı ya- şamsal olarak ilgilendıren ekoloji somnlannı, bü- rokratik zihniyetle duzenlenen toplantılarda ge- çiştirmek ve surüncemede bırakmak daha ne ka- dar zaman mumkün olacak? "Gelişme halinde- ki ulkeleri" her gun daha geriye iten nüfus pat- laması sonuçlarını hiç olmazsa hafifletmek için önlem alınabilecek midir? Yaşamsal enerji kay- nakları bulunan Ortadoğu'da, Filistin sorununun çürumeye bırakılması; bu bölgedekı ülkeler hü- kümdarlarının çok pahalı oyuncaklar ve silah sa- tışları ile avutulması ve sonuçta buyuk dengesiz- likler ve gerginlikler yaratılması "basiretli" bir siyaset miydi? Geçen ağustos ayı sonunda Irak Dışişleri Ba- kanı İarık Aziz'le göruşmek için Amman'a gi- den Birleşmiş Milletler Genel Sekreterı De Cu- ellar, gazetecilerin sorularını yanıtlarken "iyim- ser değilim, ama umutluyum" demişti (doğnı ak- tarıldı ise). Bu sözleri ılk önce kolayca anlaşılır bulmamıştık. Ama düşundukten sonra yaşadı- ğımız koşullan yansıtan bir anlam gördük bun- larda. Birkaç gözlemi içeren bu yazıyı bir sonu- ca bağlamak gerekiyorsa biraz belirsiz, ancak an- lamsız da olmayan bu ifadeyi tekrarlayabiliriz. PENCERE HESAPLASMA BURHAN ARPAD Yaya Hakları Bildirgesi... insan Hakları Derneğı'nin aylık dergisınde ilginç bir yazı var: "Yaya kaldırımları yayalanndır." Biz yayalar, kent nüfusunun büyük çoğunluğunu meyda- na getiren ve toplumun her kesıminden gelen bir kitleyiz. Be- bekler, çocuklar, hamileler, yaşlılar dahil, her yaştan insan- lardan, çeşitli sakatlıklan olanlardan, herhangi bir biçimde yük taşıyanlardan oluşan bır topluluğuz. Yayalık, öbür insanlara ve çevreye hiçbir zarar vermeyen, insanın kendi sağlığına da katkıda bulunan bir ulaşım biçi- midir. İnsanın kendi enerjisi dışında kaynak tüketmediği için havayı^irietmemesı, park ederek alan işgal elmemesi ve öbür (Arkau 19. Sayfada) KAMUOYUNA Demokratık muhalefeti susturmayı amaçlayan keyfi uygulamalara Türk Hemşıreler Derneğı (THD) Istanbul Şubesı'nın kapalılmasıyla ve yönetıcılerının gözaltına alınmasıyla bir zıncır daha eklendi. Ülke genelınde son günlerde yoğunlaşan baskı ve keyfı uygulamalar sağlık çalışanlarının mücadelesini engelleyemeyecektır Türk Hemşireler Derneği Istanbul Şubesi'nın kapatılmasınt ve yöneticilerinın gözaltına alınmasını protesto ediyor ve tum demokratık kamuoyunu bu uygulamalara karşı duyarh olmaya çağırıyoruz. THD İstanbul Şubesı derhal açılmaiıdır. TEKNİK SAĞLIK MENSUPLARI DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ Orduevi ginş kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. ŞÜKRİYE tNCt GÖL Orduevi gıriş kartımı kajbettim. Hukümsıizdür. YAŞAR GÖL GEUR DUZEYI YUKSEK KAZANÇLI BIR l$l OĞRfVMf IMKANI Bu Seminere Katılın M»sleğin Protesyonetı olun TcJwFax: 150 85 56 153 68 14 154 27 95-156 11 51 TARABYA'DA SANATÇILAR ve DOSTLAR KOOPERATIFrNDEKİ HAKKIMI DEVREDİYORUM 178 42 11 Harita!. Ortadoğu haritasının kum üzerıne emperyalizmin basto- nuyla çızildiği bir gerçek... Ne var ki belki daha onemli bir gerceğin de altı cizilmelı: Bu harıtada yer alan toplumların çağdaşlaşma yolundaki her kımıldanışı, karşısında yıne emperyalızmi bulmuştur. Yalnız Ortadoğu'da değil, Atlantık'ten Hınt Okyanusu'na kadar uza- nan İslam dunyasında, gerici iktidarların arkasında yuvala- nan Batılı dış güçlerin bilinçlı ve tutarlı siyasetı bellıdir. Müslüman toplumlarda her ileri hareketın Amerikan des- teğiyle boğulması, çıkış yolları tıkanan yoksul kitlelerı sonun- da )slam köktenciliğine ıtmişfır. Ancak bu koktencılığin Ba- tı'ya karşı bir tepkiye dönüşmesiyle oluşan "tehlike" Vaşing- ton'un politikasını ne ölçüde etkıleyecektır? Bekleyip görmek gerekiyor. Doğaldır ki Batı kapitalizmı, "Üçüncu Dünya"daki doğal kay- nakları denetiminde tutmak sıyasetinden vazgeçemez. Hangi yönetim bu düzene hizmet veriyorsa "Büyuk Patrori'un işı- ne o gelecektir; petrol fıyatlannı patlatan Saddam'ın "baş düşman" sayılması ve tanrılar katından "katli vaciptir" fetva- smın çıkması doğaldır. Ancak ış bu noktada bitmıyor; Ortadoğu'da "yeniguvenlik düzeni" gündemdedır; gazeteler kocaman harflerle başlık- lar atıyorlar: "Ortadoğu haritası yeniden çizilecek.L" "Özal, Vaşington'a Bush'la bırlikte Ortadoğu haritasını yeniden çik- mek için gıdiyor!.." Abartılı ve şişirme de olsa, bu başlıklar çarpık yoldan ger- çeğe yaklaşımın ürünüdür. * Kum uzerinde emperyalizmin bastonuyla çizilen sınıriarın "m/adı" doldu mu? "Büyük Patron" bu kez haritayı nasıl çı- zecek? Sınırları bozmak işine gelmese bile Ortadoğu'nun to- poğrafyasını nasıl oluşturacak? Batılı zengınler, yeni duze- ne ağırlıklarını nasıl katacaklar? İsrail "yeni çizim"öe söz sa- hibı olmayacak mı? Sorular, sorufar, sorular; ama soru olmayan bır olgu da var: Bugün 25 Eylül 1990!.. Türkıye'nın sorumsuz Cumhurbaş- kanı Özal ile ABD'nin yetkili Cumhurbaşkanr Bush pazarlık masasına oturuyorlar ve masaya otururlarken iki cumhurbaş- kanı arasındakı fark çarpıcıdır. Bush, ABD'nin anayasal duzeni içınde yetkili başkandır; bir askerı darbenin içinden gelmiyor; seçim yasalarını iste- diği gibi kesip biçip kendine göre değıştirerek iktidarını uzat- mamış, üstelık ülkesinde ne işkence var, ne insan hakları çiğ- neniyor. ABD Kongresi'ni ve muhalefeti dışlayarak ülkesıni yönetmıyor. Bush, yasalara saygılıdır; fiili (de facto) bir du- rum yaratmamış; siyasal iktidann gerçek yetkilisi ve sorum- lusu kendisidir; anayasaya göre iktidann yetkili ve sorumlu başını devre dışında bırakarak pazarlık masasına oturmuyor; dış politikasını yürütürken Amerikan halkmın ıstemediğı yol- lara sapmıyor; daha başka deyişle Amerikan halkının yüzde 80'i Bush'un yürüttüğü siyasete karşı değil. Özal ise Türkiye'de fiilen başkanlık sistemi kurmak yolun- da epey yol alan ve anayasal düzene aykırı olarak siyasal iktidar gücünü kullanan sorumsuz cumhurbaşkanıdır. Orta- doğu'daki yeniden kurulacak düzene Türkıye'yi katmak ıçın Bush'la pazarlığa girerken ne yasal yetkısi var ne de sorum- luluğu!.. * Ortadoğu haritasını ABD'nin başkenti Vaşington'da çizmek fikri çağdışı sıyasetın hortlamasından başka bir şey değil.. Türkiye'y' emperyalizmin bastonu gibi kullanarak mı ya- pacaklar bu işi?.. DÜNYANIN HER YERİNDE EN İYİ TELEVİZYONA ULASMAK İCİN TEK KELİME YETERLİ Hangi ülkeye giderseniz gidin, en iyi televizyona sahip olmak için tek kelime bilmeniz yeterli: Philips. Çünkü, flat-square televizyonları ülkemize ilk defa getiren Philips, Türkiye'de olduğu gibi dünyanın da her yerinde en çolttercih edilen televizyondur. Yalnız sizi uyarıyoruz! Düğmesine basmadan hazırlıklı olun. Bir anda pırıl pırıl görüntülere ve mükemmel renklere sahip televizyonların etkisine girebilirsiniz. Ve kendinizi bambaşka dünyalara uçarken... maceradan maceraya koşarken bulabilirsiniz. Ne dersiniz? Yepyeni heyecanlar yaşamaya hazır mısınız? [ISINDEN KURTULAMAYACAKSINIZ! 21 CN 4462 S5 Ekrtn Tetevtzyon ^ DÜ2 Kare eKran # Çok fonksıyonlu uzaktan kumanda ' 40 program • Zaman ayarlay,cı ıle " 5-90 caKıka arası otomavk kapanma • T«.n kamutlan BKranaa gûsteıec on- sc-i»n- ctspiay özaltgı • Vayın i>ttı$fnde 15 daklıa jçtnde oKvnatA iapan-na * Kalıted kayıt VQ görur:j ıçin audıo l vöeo baglantıa • KulaKIık gınşı 28 GR 9670 70 Ekran Stertfo Televtzyon • Du2 kare ekran • Çok fonksıyonlu j^aktan kumanüa • 2x20wattses gLCunde storeo ^opariöner * Otomâtik stasyon arama • 60 Pfog^am • Zanan ayadayıcı ıie 15-90 dakjka arası otomaok kapanma • Tum komutian ek/ancs gösıe'en on-scraw- dısoıay azeılığ. • va yın bıttıjınde 15 dafcıka ıçınûa otomatık kapanma • K i K Süû Stereo kulaUıK dafca ç û a o t a t apa • Ka.rteiı Kay4 ve gSrüntû «;•(• audnvıöeo Dağlantısı • Ster 14 GR 1221 37 Ekran Ttievizyon • Uzaklan kumanaa • 40 program • Oto-natık ısîasycvı arama • Zaman ayaiayıcı >le 15-90 danfca arası otomank Kapanna * Tüm komuUarı dkranda gösteren on-screen-dsçlay aze'iıj) • Yayın btttıjınde 15 daKka ıçında otomat* kapanma * Dahılı tsleskop* anten 20 GR 1250 51 Ekm> Televlzyon • Çok tonkstyoniu uzaktan Rumanda • 40 progran • Otonaok ıstasyon arama • Zaman ayaıiayıcı 1I9 15-90 dakı^a arası otomatk kaparma • Tjm komutar' en-anda ocslsrer or-scrBen- d.sp.ay ozsl •{ • Ses şöcevnı sırıtayaeılen hafıza kcöı • Yayıi Dıttığınâe 15 oakıka ıçıntie otomatık kapanma 28 CT 9495 70 Ekran Saaa Talnizyon • Düz kare ekran • Çok (onksıyontu uzakîan ku'nanda • Istenen saatte oTomatA a;''ma.1(apanma sa^Jayan saat • Otoma* k ıstasyon arana • 50 program • Tum komjtfarı ekrarda aöaeren on-screen-dıspiay ûzelığt • Vayn bıtl^ınde I5dakıka ıçınde olomatık kapanmâ • Beğenıye g^e ayarianan ses ve görüntünun i&nmen elde »dıinestrıı saşlayan (uşısel tercn Cı^mesı tPP) • Kah&ı kayıt ve gSrûntu ıçın audıo/Vıdeo b a j l t • Kulaklık gınşı & ayı bajlantısı PHİLİPS
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear