29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 7 AĞUSTOS 1990 Y E N I A V R U P A V E T U R K I Y E O R A L SA X D E H NATOveVarşovaPaktı'öldüler'2. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan ve 1950'lerde tam anlamı ile yerleşen ulusla- rarası sistem, iki-kutuplu dunyaya ve bu iki kutup arasındaki rekabete dayanıyordu. Sis- lemin istikrannı sağlayan temel mekanizma ise nükleer caydıncüıktı. lşte, böyle bir ulus- lararası sisteme en iyi uyum sağlayan kuru- lu$ NATO oldu.'Kitlesel karşılık' adı verilen askeri strateji, kuruluşa yakışan bir giysiydi.' Klasik ve nükleer aynmı yapılmaksızın, NA- TO ülkelerine karşı girişilebıiecek herhangi bir saldırı, ABD'nin tekelınde olan nukleer silah- ların saldırganın tepesinde patlaması ile so- nuçianacaktı. Bu strateji içinde, caydırma oyununun kuraüan son derece basit bir'uya- n mekanizmasına' indirgenmişti. Dolayısıy- la, Avrupa kıtasında Amerikan askeTİerinın varlığı ve Norveç ile Türkiye gibi kanat bölge- lerinde tehdit edilen noktalara muttefık kla- sik kuvvetlerinin hızla kaydınlma olanağı, nükleer tehdidi inanılır ve böylece caydıncı kılmaktaydı. NATO ülkelerınin güvenliği en basit ve ucuz biçimde sağlanmıştı. Ancak, 1960'ların ortalanyla birlikte bu ra- hat stratejik ortam değişmeye başladı. Ulus- lararası sistem ve silah teknolojisindeki geliş- raeler (Sovyetler Birliği'nin Amerika kıtasıru nükleer silahlarla vuracak askeri yeteneği ge- liştirmesi) NATO'yu rahatsız etmeye başla- dı. Nükleer karşı tehdit altındaki bir ABD, örneğin kanat üİkeiere klasik bir saldın giri- şimi karşısında nasıl nükleer karşılıkta bulu- nabilirdir. Dolayısıyla askeri stratejinin değiş- mesi gerekiyordu. "Esnek karşıhk" adıyla, 30 yıldır önemli bir değışıklik yapılmadan sürdürülen bir as- keri strateji yürürlüğe kondu. Saldınmn ni* teligine ve şiddetine uygun bir karşıhk verile- cek, saldırı durmadığı taktirde nükleer silah- lar kullanılacaktı. Stratejinin başansının gi- zini belirsizliğınde aramak gerekir. O kadar kimin tarafından ne tarafa çekilirse çekilsin istenene uyum gösteren bir stratejiydi ki ulus- lararası sistemde temel değişiklikler ortaya çı- kana kadar değiştirilme gereği duyulmadı. Tıpkı "kitlesel karşılık" gibi, pratikte de hiç uygulanmadı ve kuramda Avrupa banşını caydırıcılık temelinde bugttne kadar korudu- ğu rahathkta ileri surüldü. Caydırıcıhkta "esnek karşıhk" stratejisine dayanan Avrupa güvenlık sıstemi, 1970'Ierde bir iki önemsiz değişiklikle, 1980'lerin orta- lanna kadar surdü. Doğu-Batı dengesindeki degişikliklerden ve Gorbaçov'un bekJenmedik banş saldırılarından sonra NATO için stra- tejiler önerilmeye başlandı ve hâlâ da öneri- liyor. Bu "stralejiler karmaşasımn" burada uzun uzun anlaumı yazının sınırlarını zorlar. Ancak temel raesaj açıktır: Orta Avrupa'da çataşma olasıltğı dnunatik biçimde azalmıstır. Dolayısı>la NATO'nun oteki bolgelerinde hiç istenmeden Iırmanabilecek olan ve Orta Av- rupa'da iki itüfakı karşı karşıya getirme ola- sılıfını taşıyan çaüşmalar engellenmelidir. 1987 tarihli Orta Erimli Fuze Antlasmasını ve Viyana'da surdurulmekte olan Avrupa Kuv- vet Müzakerelerı (AKKUM) bu çerçeve içın- de değerlendiriJebilir. Öltim ilanı 4-6 temmuzdaki Londra doruk toplanüsın- dan sonra NATO'nun artık Sovyetler Birh'ği ile Varşova Paktı'nı bir tehdit olarak görmedi ği ve iki ittifakın birbirlerini duşman sıfatıy- la değerlendirmemeleri gerektiği belirtilmek- tedir. Uluslararası ilişkiler disiplininin ilkeler ve varsayımları açısından değerlendirildiğin- de böyle bir açıklama ber iki ittifakın da ya- şamlannı noktaladıklanrun açık bir ilanıdır. Askeri ittıfaklar, askeri tehdıtlerden, daha doğru bir anlatımla ıttifakı kuran ortakların başka bir devlet ya da devletler grubundan as- keri bir tehdit algılamaları sonucu kurulur- lar. Başarılı ıttifaklar, böyle bir tehdit algıla- ması sürduğu surece varükJanm korurlar. Şimdiye kadar tarih, ittifaka yaşam veren as- keri koşullar değiştikten ya da askeri tehdit ortadan kalktıktan sonra varhğını uzun süre sürdUren bir ittifak kaydetmerniştir ve büyük bir olasılıkla ıleride de kaydetmeyecektir. NATO'nun askeri stratejisindekı temel ter- minolojide yapılması tasarlanan değişiklikler, 4-6 temmuz Londra doruğunda, NATO'nun SSCB ve Varşova Paktı'nı bir tehdit olarak görmediği ve iki ittifakın birbirlerini düşman sıfatıyla değerlendirmemeleri gerektiği belirtildi. Bu, her iki ittifakın da yaşamlannı noktaladığının açık ilanıdır. NATO'nun askeri stratejisindekı yeni terminolojide "tehdit" yerine "risk", "caydırıcılık" yerine "vazgeçirme", "ileri savunma" yerine 'savunmacı' sözcüklerinin kullanılması öngörülüyor. Bu, askeri niteliğin "sulandınlmasına'' yöneliktir. Avrupa'da NATO'nun yeni niteliği için 3 işlev buldular: 1. İttifakın askeri yönünün geriletilmesi, siyasi yönün öne çıkması, 2. Yeni Avrupa düşüncesinde eşgüdüm sağlamak, 3. Bölge dışı konularda danışma organı görevi üstlenmek. 35 üyeli AGÎK'in ileride bir "Avrupa Savunma Sistemi"ne dönüştürülmesi öngörülüyor. Her biri veto yetkisine sahip 35 devletin, ortak savunma sistemi oluşturması hayli zor. Böyle bir durumda NATO işlevini nasıl sürdürecek? TARtHİ ANLAŞMA — F.Alman Başbakanı Helmul Kohl ile Sovyet lideri Gorbaçov- an, Kafkasya'da temmuz ajında "samimi bir ortamda" yaptıklan görüşme sonunda, iki Almanya'run birieşmesine SSCB'nin yeşil ışık yakması, Avrnpa'da soguk savaşın so- na erdigini gösteren tarihi bir olaydı. Paküann işlevsizliğini gündeme getiriyordu. kuruluşun askeri niteliğınin gerçekten sulan- dığını gösteriyor. "Tehdit" sözcuğunun •'risk" sözcu|u, "caydınahk" kavramının "vazgecirme" kavramıyla, "ileri savunma"- nın "stvunmacı savunma" ile değiştirilmesi ve "esnek karşıhk" stratejısinin daha da es- nekleştirilmesi, askeri bir kuruluşun sona er- diğinin göstergeleridir. Kuvvet şurupları: Yeni işlevler Soğuk savaş döneminin gerçekten başarılı ittıfakı olan NATO'yu bir yaşam felsefesi ola- rak benimseyenler, ona ittifakın Ötesinde bir anlam verenler, örgütun ortadan kalkmasını herhaide hemen kabul edemediklerinden ola- cak, ona yeni Avrupa ortamında üç yeni iş- lev buldular: (1) Bu yazarın anlamını tam ola- rak çıkaramadığı, askeri bir ittifakın askeri yönünün yavaş yavaş ikinci plana duşürülüp siyasal yönünün ön plana çıkanlması, (2) Av- nıpa'nın yeni yapısının oluşmasında sorum- luluk üstlenerek üye devletlerin Avrupa'nın yeni biçimi konusundaki görüşlerini ittifak içinde eşgudumlu hale getirmek ve (3) fttifa- kın bölge dışı konularda siyasal bir danışma organı görevini üstlenmesi. Birinci işlev bana belki de iki üç yıllık kısa bir surenin ötesinde pek gerçekçi görünmü- yor. Eğer gerçekleşirse, dünyanm uzun ittı- faklar tarihinde ılk ornek olacak. Biraz da bi- rincisiyle bağlantıh olan ikinci işlev ilk bakışta mantıklı ve daha gerçekçi görunmekteyse de bunun da uzun süreli olacağını sanmıyorum. Askeri tehdidin ortadan kalkmasından son- ra ittifak liyelerinin dış politikalannı tek mer- kezden yonlendirmek, olanaksız olmasa bile çok zordur. Üstelık uye devletler ittifak dışı gelişmelerin baş dönduriicü hızjyla ve yeni oluşumlann heveslendirici havası içinde de- ğişik aulımlara girerler, başka ya da yeni olu- şacak kuruluşlara daha sıkı sarılırlar. Bu sözu edilen oluşumlar Avrupa sahnesin- de var. 1975 Helsinki Sonuç Belgesi ile "tac- laaan" AGlK'in (Avrupa Guvenlik ve Işbir- liği Konferansı), periyodik konferanslar di- zisi biçiminden çıkanlıp sürekli bir kuruluş ha- line getirümesi için çalışıhyor. Bu çerçeve için- de Viyana'da Avrupa Klasik Kuvvet Müza- kereleri (AKKUM) ile iki ittifak arasında kla- sik silahların en alt düzeyde dengelenmesi amaçlanıyor. Büyük ölçüde bu göruşmelerin başarısına bağlı olarak 35 üyeli AGÎK'in iler- de bir "Avrupa Savunma Sistemi "ne dönüş- türülmesi duşunuluyor. Her biri "veto" yet- kisine sahip 35 devletin nasıl ortak bir savun- ma sistemi oluşturabilecekleri gibi önemli so- nıyu bir yana bırakalım ve şunu soralım: Bu takdirde NATO siyasal işlevini nasıl surdü- recektir? Bir de AGtK'in insan haklanyla ilgili bö- lumunun daha etkin hale getirilmesinden söz ediliyor. Bu durumda asıl amacı insan hak- larının korunması olan 1949 yıundan beri iş- levini başarı ile sürduren ve yakın bir gelecekıe. Orta ve Doğu Avrupa'dan yeni katılımlarla üye sayısını ilk aşamada 35 olmasa bile 29'a çıkarmayı planlayan Avrupa Konseyi ile AGİK arasında görev çakışması, insan hak- ları gibi önemli bir konuda zaman ve enerjı ısrafı olmayacak mıdır? Neresinden bakılır- sa bakılsın, yeni Avrupa ve bunun kurulma- sında görev alacak kuruluşlann işlevleri bu- gun için belirsizdir ve sorulara doyurucu ya- nıt vermek zordur. Bugun belirli bir güvenle söylenebilecek olan, işin özttnün, Londra'daki NATO doruk toplantısı bildirisinin son paragrafma sıkışıp kalmış olmasıdır. "AGİK, Avrupa'nın gele- ceğinde daha etkin kılınmalı ve Avrupa ile Ku- ze> Amerika ulkelerini bir araya getirmeli- dir." Gerek NATO'nun her ne biçimde olursa ol- sun surdürülme telaşı ve gerekse ona rakip olabilecek bir konferansın surekli konferans haline getirilme çabaları, ABD'nin Avrupa'- dakı askeri varlığmm sürmesi konusunda her iki kıtada da var olan istegin mantıklı bir so- nucudur. Nereye kadar varacağı tam belli ol- mayan hızlı değişiklikler ve geçiş döneminin görünen istikrarsızlığı açısından hem ABD ve hem de Avrupahlar, bu kıtarun "kirli geçmi- şinden" ve bu geçmişin yinelenmesinden korkmaktadırlar. Belki de "hiç ohnazsa şu geçiş döneminde Avrupa işleri, yalnızca Avrupalılara bırakı- lamayacak kadar önemlidir" duşüncesinde- dirler. Doğal olarak bu duşüncelerini açıkça söyleyemiyorlar. NATO ve giderek AGİK, Avrupa'yı Avrupa-dışı guven bağlantısım sağ- ladıkları ölçude işlev gorecek gibi gorünüyor. Uçüncu işleve, yani ittifakın bölge dışı so- runlarda bir danışma forumu oluşturmasına gelince, eğer NATO bir süre askeri bir ittifak olarak görev yapacaksa, en önemli işlevi bu olacaktır. Avrupa'nın istıkran, banşı ve bır- liği planlanırken, Avnıpa dışı dünyanın ve özellikle Akdeniz bölgesiyle Ortadoğu'nun karmaşa ve istikrarsızlığı, Avrupa için tehdit öğesi olarak kalacak. îşte bu yüzden NATO Genel Sekreteri Wömer, bir konuşmasında konuyu açrruş ve Akdeniz ya da Körfez'de or- taya çıkabilecek bunalımların denetlenmesi için uye devietlerin politikalannın eşgudüm- lü hale getirilmesimn öneminı vurgulamıştır. Avrupa ulkeleri, kıtalarındaki yumuşama- nın ilk aşamada Ortadoğu'ya doğru genişle- tilmedikçe, eksik kalacağını ve güvenilir ola- mayacağını herhaide biliyorlar. Bildikleri bir başka şey, bunun yakın bir gelecekte gerçek- leşemeyeceğidır. Dolayısıyla Avrupa yeni ben- liğine kavuşuncaya kadar bölge dışı sorunla- rın Avrupa barışım en az etkileyecek biçim- de denetlenmesi önem kazanmaktadır. NA- TO'nun bu iş için "biçilmiş kaftan" olduğu düşünüluyor. Neredeyse kurulduğundan beri NATO'da bölge dışı çıkarlann korunmasının sorumlu- luğu ABD'ye bırakılmış, bu konuda bir sey- ler yapabilme niyet ve yeteneğine sahip olan bu devlet de Avrupalıların bu guç görevde kendısini yalnız bıraktıklanndan yakınmıştır. Şimdı Sovyetler'e karşı Avrupa'da askeri bir işlevi kalmayan NATO'nun, bölge dışı sorun- larm tartışıldığı bir odak haline gelmesi, bu tartışmalı konuda rahatlatıcı bir orta yola va- rılabileceğini gösteriyor. Dolayısıyla ikinci ve uçüncu işlevleri birleştirirsek şu ya da bu M- çimde suren variıgıyla NATO, hem çıkabile- cek A>rupa içi aksiliklerin ABD baglantısıy- la denetlenmesinde yardımcı olacak, hem de bolge dışı sorunlann Avrupa banşını etkile- mesi engellenebilecektir. Yeni Avrupa yapı- sınının planlanmasında ve kurulmasında NA- TO'nun işlevi bunlar olacak gibi geliyor ba- na. Doğal olarak Avrupa bu konularda ra- hatladığı an NATO'nun varhk nedeni de or- tadan kalkacaktır. Varın: Türkiye*nl« bölgedeki yeri TIME dergisine açıklamayapan îngilizsosyaldemokratDavid Owen'in yeniAvrupa konusundakigörüşil' 'Türkiye'yi APye alıııak zorunda değîliz 9 Avrupa'nın sınırı: Brüksel Karadeniz topluluğu: Avrupa'nın tek bürokrasisinin ta içinde AT'nin daha bir ulus haline geleceğine inanmak fazla büyümemesi inanışı yatıyor. büyük saçmalık. SSCB dağılıyor. Eğer Söylenip duruluyor, "Türkiye'yi de içeri 2015 yılında karşımızda bir Moldavya, almak zorundasımz" diye. Hayır, Gürcistan bulacaksak buna hazır Türkiye'yi almak zorunda değiliz. olmalıyız. Hatta belki de bir Karadeniz Avrupa'nın sımrları konusunda kesinlik topluluğu oluşur. Romanya, Bulgaristan olmalı. Bu sınırlar da Türkiye-İran ve Türkiye, Moldavya, Azerbaycan ve sınırına kadar gitmiyor. AVRUPA MI? — Dogu Avrupa'nın da AT'ye uye olmak istemesi "Kim Avrapalı, kim detil? 1 * tartı^ma- sını gundeme getiriyor. Batı'da bazı çevreler Türkiye ile biriikte Bulgaristan, Romanva gibi ulkelerin de Avrupa'ya alınmaması gerektigini one suruyorlar. Fotografta Romanya Dolet Başkanı Uiescu'nun orgutledigi madenciler Bukreş'te rauhaliflere kârsı teror eslirirken. Bu olay Avrupa'da tepki yaratb. Dış Haberier Servisi — Dr. Da- vid Owen tngiltere'nin son tşçi Partisi hukumetinin Dışişleri Sek- reteri'ydi. Isçi Partisi'yle, araların- da Avrupa Topluluğu hakkında- ki bulanık görüşler de olmak uze- re bir- çok konuda anlaşmazlığa düşunce 1981 yılında Sosyal De- mokrat Partisi'nin (SDP) kurulu- şuna yardımcı oldu. Parti geniş bir kitleye hitap edemeyince Owen, haziran ayında partiyi feshetti. David Owen, Newsweek muhabi- rinin sorulannı yanıtladı. — Sizce Batı, bugün Sovyetler Birüği'ne karşı naal bir tutum ta- kınmalıdır? OWEN — Batılı politikacılar oncelıkle kendilerinin Sovyetler Bırliği'ndekı olayları etkileyebile- ceklerı hulyasına kapılmamahdır- lar. Burada olaylar içten gelen faktörierle belirlenecektır. Sovyet- ler Birüği'ne yapılacak en iyi ma- li yardım, savunma butçelerini kü- çulune dileklerine yardımcı ol- maktır. — Yani Batı, Gorbaço^'u kur- tarmak için hiçbir şey yapmama- lıdır mı diyorsunuz? OWEN — Bence Batı'mn Gor- baçov'a yardım edcbilecek her- hangi bir şey yapabilmesi hayal- dir. Gorbaçov kendi kendini kur- taracak veya bunun tersi olacak- tır. O çok becerikli bir polirikacı- dır. — Eğer Sovyetler Birligi parca- ianırsa? OWEN — Sovyetler'in tek bir ulus olduğuna dair efsaneyi des- teklemek Batı'mn yararına değil- dir. Sovyetler Birliğî korkunun bir arada tuttuğu uluslardan oluşur. — Diplomatik odaklanma ne- reye olacaktır? OWEN — Batı'ran dikkati on- celikle yeni demokrasilere, Polon- ya, Macaristan ve Çekoslovakya- ya yönelmelidir. Avrupa Toplulu- ğu'nun bu ulkelere 2000 yılında tam uyelik vermeyi planlamasını ve her uçünun de geçiş donemle- rini daha yumuşak atlatmalanna yardımcı olmasını dilerim. Bu ol- madan ciddi bir dengesizlikle kar- şılaşacağımız konusundaki kuş- kularım artacak. En büyük tehli- ke, iki yıl içinde Doğu Almanya ekonomisinin Batı'ya geçişi başa- rıyla tamamlanınca Birleşik AJ- manya ve Polonya arasında bolü- cü bir ekonomik sınır oluşması- dır. Gürcistan birleşir. Polonya sınırı halen son dere- ce hassastır. Sırurın hemen ote ya- nında yaşam standartlarının yuk- seliyor olması daha da çok Polon- yalının Almanya'ya gelmek iste- mesine yol açacaktır. Bu açığı ka- patmak, Polonya'ya tam uyelik sağlamakla olur. Avusturya da mumkün olduğu kadar çabuk ve buyuk bir olasılıkla 1995'te top- luluğa girmelı ve ozel olarak di- ğer uçune yardımcı olmak görevi- nı yüklenmelidir. — Bunlann gerçekleşme olası- lıgını nasıl degeriendiriyorsunuz? OWEN — Bruksel bürokrasisi- nin ta içinde AT'nin daha fazla buyumemesi inanışı yatıyor. Soy- lenip duruyor, "Türkiye'yi de içeri almak zorundasımz" diye, hayır Türkiye'yi almak zorunda değılız. Avrupa'nın sınırlan konusunda kesinlik olmalı ve bu sınırlar da Turkıye-lran suunna kadar gitmi- yor. — Bu, Almanya'yı "demirleme" planı mı? OWEN — Ben "demirleme" keiimesini sevmıyorum, sankı Al- manya dışarı çıkmak istıyor kanı- sını doğuruyor. Ben Almanya'nın, Avrupa'nın motoru olmasına ola- nak sağlanacağını duşunuyorum. Almanya, dengeli bir Avrupa içi- ne yerleşecek. Dengeli bir Avru- pa'da ise Polonya, Macaristan ve Çekoslovakya da olmalı. Avrupa1 nın becerisi ise aynı zamanda hem genişleyip hem de derinleşmeyi başarması olacak. Bu; politik, ekonomik ve sosyal olarak zor bir kokteyl. Avrupa'nın tek bir ulus haline geleceğine inanmak ise buyük saç- malık. SSCB dağjlıyor. Eğer 2015 yıljnda karşımızda bir Moldavya, Gürcistan bulacaksak buna hazır olmalıyız. Hatta belki de bir Ka- radeniz topluluğu oluşur. Roman- ya, Bulgaristan ve Türkiye, Mol- davya, Azerbaycan ve Gürcistan ile bırleşır. — lngiltere Avrupa kokleylinin neresine uyuyor? OWEN — Biz ekonomide Al- manya kadar vurucu guç olmak zorunda değiliz. Fakat şu anda politik olarak aynı onemi taşıyo- ruz. Bu, buyuk olçude Ingihere 1 nin Avrupa kartlarını nasıl oyna- yacağına bağlı. En azından Avru- pa'da uçuncüluğü ele geçırmeliyiz. Bugun sorun, koalisyonlar kura- cı durumda olmamızdır. Şu anda ttalya ve Hollanda bizden daha iyi durumdalar. Kendileri için önemli olan konularda koalisyonlar kur- makta çok başanlılar. Ispanya ise hızla yetişiyor. — Sizce Bayan Thalcher, tngil- tere'nin Avrupa'daki etkisini ço- gallmavı becerebilecek rai? OWEN — Evet bunu yapabilir. Ama yapacak mıdır? Büyük bir soru işareti var. Thatcher şimdi- den birçok fırsatı kaçırmış du- rumdadır. I987'de Avrupa ayak- larına kapamyordu. Bir seçim ka- zanmıştı, güçlü bir pozisyonday- dı ve lngiltere ekonomisi de güç- lüydü. Eğer Avrupa takımında oy- nasaydı bugün kaptanlığını yapı- yor olabılirdi. Sorun, onun Maradona gibi her zaman hakem ile kavga ediyor olmasında. Ben Bayan Thatcher'ın bizi para bir- liğinin uçuncü katına çıkaracağı- na inanmıyorum, fakat uzun va- dede pragmatizm yapacaktır. — Gelecek secimleri nasıl etki- leyeceksiniz? OWEN — Kazanacağını düşü- nüyorum. Muhfazakârlann kaza- nacağını duşunme eğilimindeyim, fakat Işçi Partisi'nin de savaş şansı var. — İngiltere politikasında mer- kez oldü mu? OWEN — Geçici olarak yıkıf- dı. tşçi Partisi'nin bugün ve bir sonraki seçimler arasında hareket şansı var. Ben de hâlâ bu hareket içinde oynuyorum. Işçinin lider- lıği onlara SDP olmadan da ka- zanabileceklen hissini vermeye ye- terli olabilir. Fakat kişisel olarak alabilecekleri her oya ihtiyaç du- mamamız yuzünden ancak altın- yacaklanna inanıyorum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear