25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 AUUSTOS 1990 • HABERLERÎN DEVAMI CUMHURÎYET/19 CÜNEYT ARCAYÜREK yazıyor GÖZLEM Anayasanın Katli ANKARA — Saatbaşı olaylar getişiyor, boyutlanıyor. Pazar gü- nü Kösk'teki "değefiendirme" topJanüsına katılanlardan kimileri "Saddam Hüseyin temizlenme- dikçe" Ortadoğu'ya huzur ve ba- nşın gelemeyecegini kuliste yük- sek sasle söyiüyor. Dün sabah ABD yönetimine yakınlığıyla tanınan VVashington Fost gazetesi, Başkan Bush'un Irak'a karşı askeri harekât için "gizli" buyruk verdiğini açıklıyor. Ankara'daki Saddam'ın temiz- lenmesini öngören bakış açısıy- la ünlü Amerikan gazetesindeki koşut haber acaba bir rastlantı mı? Dar cercevedeki kadro dışın- da devletin hiçbir organında ke- sin bilgi yok. Bu arada ABD Savunma Ba- kanı Cheney, dün Suudi Arabis- tan'a gidiyor. Oradan Türkiye'ye gelmesi otasıbğından söz edili- yor. Riyad'da ABD planlarına uy- gun zemin oluşturduktan sonra Ankara'ya geierek aynı uygula- malara Türkiye'yi zorlaması ola- sılığı güçleniyor. En azından ABD'nin, Suudileri Irak bom hat- önı kapamaya razı ederse aynı is- temi Türkiye'nin önüne uzatarak Ankara'ya baskı yapacagı söyle- niyor. Bir Arap kcvboyu belinde ta- banca Çankaya'da kabul gorüyor. Mafya babaları bile önemli top- lantılara bellerindeki tabancala- n dışarda bırakarak girerken Irak'ın Başbakan Birinci Yardım- cısı silah kuşanmış, Köşk'teki kottuklarda oturuyor. Kendi ûike- sindeki protokolun Türkiye'de ge- çersizliği ortadayken Saddam'ın ketamtnı TÖ'ye bildirecek olan Taha Ramazan'a görüşmeJere s»- lahla girmösindeki yakışıkstzlığı kimse anımsatmıyor. Ve Türkiye'de, anayasaya gö- re sorumsuz olan Başkan Baba, hükümeti, pariamentoyu, yetkili ve etkili bütün kurumları bir ya- na atarak tek başına Köşk'te ka- rarlar alıyor, uyguluyor, Bush'la üç kez görüşüyor. Başkan Busb1 un Amerikan Anayasası gereği resmi ve açık konumu belli. Kral Fahd keza, Hafız Esad ve Müba- rek öyle, Irak'ın düşürdüğü El Sa- bah da. TÛ anayasadan kaynak- lanmayan başkanlık konumuna karştn öteki ülkelerin tek adam- larıyla ilişki kuruyor. Başkan Bush'la konuşuyor TÛ, örneğin Ramazan'a söytedikleri- ni, Irak'tan öğrendiklerini Bush'a aktanyor. Fakat hükümeti toplan- tıya çağırmıyor. Türkiye'nin egi- limlerini Bush, Fahd, El Sabah, Mübarek, Hafız Esad biliyor. Fa- kat anayasadan kaynaklanan so- rumluluğuyla Türkiye Cumhuri- yeti Hükümeti bilmiyor. Parla- mento duymuyor. Kamuoyu Çan- kaya sözcüsünün açıkladıgıyla yetinmek zorunda bırakılıyor. Başbakan nasıl dışlandı? Geçen pazar günü Türkiye ta- rihinde görülmemiş ölçülerde anayasa ihlal ediliyor. Yadsımak yeterli değil; anayasa, yasalar, gelenek ve görenekler çignene- rek devletfikrinitemekten sarsan kimi tablolar örülüyor. Ramazan gelecek. Bush'a hem ziyaret öncesi hem de son- rası bilgiler sunan, bu arada ABD'nin eğHimlerini kaparak si- yaset tezgâhlayan TÖ, asıl so- rumlu kurulun hükümet olduğu- nu düşünmüyor bile. Türkiye'yi stcak günlere itmeye yöneten gö- rûşmeler yapılırken Başbakan her şeyden habersiz, Ankara'nın bir köşesinde temel atryor, bez- dirici üslubuyla nutuklar atıyor. Dün öğreniyoruz. Taha Rama- zan ile yapılacak görüşmelere Başbakan'ın katılıp katılmaması iç kabinede gözden geçiriliyor. Akbulut soruyor "Kiminle gorüş- mek istiyor?" TÖ ile bir araya ge- leceğini öğrenince, "Madem ki benimle görüşmek istemiyor, öy- leyse orada bulunmam" diyor. Oysa TÖ'ye telefon ederek hükü- met olmanın ne demeve geldiği- ni, anayasal sorumluluğunu anımsatması gerekirken önemli gelişmelerin "dışında kalmayı" yeğliyor. Tabii bu arada başkan- lığını her fırsatta pekiştirmeye ça- lışan, basından, ilgili çevrelerden bulduğu yüzle, tek otorıtenin ken- disi olduğunu kanıtlamaya, hat- ta Batı'da sözü edilir lider olama- yınca Ortadoğu'da önemli, anah- tar adamlığa soyunan TÖ, Baş- bakan'ın konumunu anımsayarak Akbulut'un toplantıda mutlaka bulunmasını istemiyor. önceki gün manzara bu, ya dün? Kars'ta yine temel atma tö- renlerinde Akbulut. Soru: "Olay- lar devre dışı bırakıldığınız yo- rumlannı getiriyor, bir değerlen- dirme yapar mısınız?" Başba- kan, "Hayir" diye yanıtlıyor. Ve de Cumhuriyet tarihinde önceki gün daha başka bir olay gerçekleşiyor. "Bir Cumhurbaş- kanı bir Başbakan'a bilgi vermek için" Köşk'e çağırıyor. Her şey olup bitmiş, Bushtan Fahd'a ka- dar dizi konuşmalar, nereden bi- leiim, belki de pazarlıklar sürüp gitmiş, TÖ, sorumlu Başbakan'ı Köşk'e getirtiyor. Kısaca "durumu" anlatıyor. Bir Başba- kan anayasanın bağışladığı onu- ru dikkate almıyor. TÖ ise anayasaya karşı dış po litikayı yürütüyor. Hükümet adına kararlar alıyor, uluslararası gö- rüşmeler yaparak Türk siyaseti- ni yönlendiriyor. TÖ, tek adam! İçerde öyleydi, dışarıya da aynı mesajı veriyor. Eryaman törenle- rinde bir gün önce bir başbakan, bir parti başkanı gibi konuştuğu yetmezmiş gibi; hükümetin, par- lamentonun görevlerini üstleni- yor. Düpedüz anayasa çiğneni- yor, bir yana atılıyor. Basında çıt yok. Muhalefet partileri ise Irak-Kuveyt bunalımı- nın içeriğini özenle izlerken TÖ: nün anayasa dışı başkanlık uy- gulamalarına patlıyoriar dûn. "Kolektif yönetim!" Başkan babalığın Türkiye'yi hangi serüvenlere sürükleyece- ği bilinmiyor. TÖ, yurt gezisini ip- tal ederek Ankara'da gelışmele- ri izleyeceğini, uluslararası gö- rüşmelere katılacağını resmen duyururken hükümet Ankara dı- şına taşınıyor. TÖ'nün uygun gör- düğü yetkıliyi yanına alarak hat- ta Genelkurmay Başkanı'na, Ak- bulut'la birlikte kısaca bilgi vere- rek dilediği gibi at koşturduğu or- tam sürerken, kulise yetkili ağız- lardan kimi bilgiler sızıyor. Genelkurmay Başkanı'nın, "TÖ'nün değerlendirmelerine katıldığı" söyleniyor. Bu aşama- da güney sınırlarımızda askeri önlemlere gerek görülmediği du- yuruluyor. Uzun saatler boyu her şey tezgâhlanmış, geceye doğru iki saatlik bir toplantıda Başba- kan'a ve Genelkurmay Başkanı- na kısaca bilgiler sunulmuş. Oy- sa TÖ, hükümeti dışiamış, tek ba- şına hem devlet hem de hükü- met olmuş. Bu garabet Köşk çev- resindeki yetkililere söylendiği, anayasa dışı ve anayasa çiğne- nerek girişilen uygulamaların ül- keyi boşluğa sürükleyeceğı anla- tıldığı zaman, şimdi sıkı durunuz lütfen, şu yanıtı alıyoruz: "TÖ tek başına değil. Kolektif çalışma düzeni içinde durum de- ğerlendirilmesi yapıkjı, yapılıyor." Anayasayı karıştırınız, "kolek- tif degerlendirme ve uygulama" yı öngören tek sözcük, bir virgül bulabilirseniz ne alâ! Tek adam- lığın, devlet babalığı taslamanın yeni örtüsü "kolektif yönetim"e dönüşûyor. Şaşırtıcı olasılık ABD'nin Bush görüşmelerinde Türkiye'yi "yokladığı" belirtiliyor. Bush, "çok yakın dostu" ile gö- rüşürken kafasındaki planlarda Türkiye'ye verdiği yeri yavaş ya- vaş çıtlatıyor olmalı. Ama Türki- ye "ne Batının önünde ne de çok gerisinde hareket etmemek" gi- bi bir ilkeye sarılmış. Öyle diyor- lar. Sonra Washington Post as- keri müdahaleden söz ediyor ve bu arada ABD'nin askeri saldırı düzenine geçmesi durumunda Türkıye'dekı üsleri kullanıp kul- lanmayacağı sorusu gündeme giriyor. Yetkili biri, "İncirlik söz kc- nusu değil, Diyarbakır olabilir" diyor. Tabii bu, doğrudan savaşın içi- ne gireceğimizi gösteriyor. Daha ilginç olasılıklar öğreniliyor. Tür- kiye, Irak'a karşı 'kolektif askeri bir harekette ne ölçüde yer alâ- bilir? Yanıtı, "almaz" olacak di- ye beklerken, daha şaşırtıcı bil- gi aktarılıyor: "Batının müştereken yapaca- ğı bir savaş, mesela 1950'deki Kore savaşında olduğu gibi 'or- tak bir askeri güç' kurularak ya- pılabilir." Bilindiği gibi, ABD'nin zorla- masıyia 1950lerde Kore Savaşı: na Birleşmiş Milletler Gücü adı artında çeşitli ülkelerin katılımda bulunduğu askeri biriikle giril- mişti. Türkiye, Kore'de 4500 kişi- lik tugayla savaşmıştı. Demek ki şimdi, benzeri kimi kıpırdanma- lar yaşanıyor. Demek ki Irak'a karşı Birleşmiş Milletler ordusu namıyla kurulacak askeri güçle savaşılacak. BM kararı herkesi bağlayacağı için Türkiye de "üzerine düşeni yapacak." Su altındaki gelişmeler, Gü- venlik Konseyi bir tüıiü sonuç ve- recek kararlar alamazken söyle- nen bu olasılıklar gerçekleşirse Türkiye'yi fiilen savaşın içine ite- cek. Anayasa dışı başkan karar vermiş, sonra parlamento topla- narak kararı onaylamış, sonra hükümet bilgilenmiş. Anayasa hi- çe sayıldığı sürece ortaya çıka- cak sonuç bu! Bütün bu bilgiler kimi senaryo- lann gerçeğe dönüşmesine bağ- lı. Fakat başkan babalık almış ba- şını gidiyor. Dur diyen yok, dur- ması gerektiğini -bir avuç basın- la muhalefetteo, başka- soyleyen yok. Gelişmeler sıcak savaşa dö- ner, Türkiye'de söylendiği gibi BM uğruna içinde yer alırsa, Or- tadoğu'daki çatışmalarda yansız kalan Türkiye, artık sürekli savaş- ların, kavgaların göbeğinde ola- cak. Kuliste yetkililerden alınan bil- gilerin gerçekleşmeyeceğine inanmak istiyor insan. Yoksa sonumuz hayrola! UGURMUMCU Türkiye'de ilk defa hisse senedinde Undervvriting Uzman Bankalar araştırdı.. değerlendirdi. Profilo ve AEG markalı ürünlerin üreticisi Profilo'ya ortak olun! İKTİSAT BANKASI T. KALKINMA BANKASI OSMANLI BANKASI Underwriting: Türk Sermaye Piyasasında Tarihi Bir Adım Tüm dünyada yıllardır uygulanan ve hisse senetlerine belli bir fiyattan satış garantisi anlamına gelen undervvriting işlemini Türkiye'de ilk defa bir bankalar konsorsiyumu gerçekleştiriyor. Bundan sonra her sanayici hisse senedi satışında underwriting güvencesi isteyecek, tahvilde olduğu gibi... Tasarruf Sahibine Güven Undervvriting, yatırımcıya hisse fiyatının doğru belirlendiğinin en sağlam güvencesidir. Çünkü konsorsiyum bankaları satılmayan tüm hisseleri aynı fiyattan almayı taahhüt etmişlerdir. İktisat Bankası öncülüğünde kurulan konsorsiyum, yaptığı araştırma, inceleme ve degerlendirme sonucu kârlı ve güvenilir bulduğu PEG-Profilo Elektrikli Gereçler Sanayii A.Ş. hisse senetlerini satışa sunuyor. Ve sizi de bu yatırıma ortak olmaya davet ediyor. Bankalar Konsorsiyumu Neden PEG'i Öneriyor? • Bir Profilo Holding kuruluşu olan PEG, Profilo ve AEG markalı soğutucu, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve fınnların üreticisidir. Çerkezköy'deki modem tesislerinde yıllık üretim kapasitesi 1.000.000 adedin üzerindedir. • PEG'in %10'luk hissesi Alman AEG Aktiengesellshaft şirketine aittir. Bu hisse 1992'de %20'ye çıkabilecektir. Yönetim Kurulu'nda AEG'nin iki temsilcisi bulunmaktadır. • 1989 yılında cirosu 371 milyar TL'ye ulaşan PEG'in aynı yıl buzdolabında pazar payı %43, çamaşır makinesinde ise %28 olmuştur. • Kârlılık oranı çok yüksek olan bu dev sanayi kuruluşu 1990 yılının ilk 6 ayında kârını geçen yılın aynı dönemine göre %758 arttırmıştır. • PEG fiyat/kazanç oranı hem borsa ortalaması ve hem de sektörünün altmdadır. Fiyatı yükselmeye aday bir hisse senedidir. • PEG'in sermayesi Ekim ayında %50 oranında arttınlacaktır. Her 2 hisseye 1 hisse nominal (1000 TL) fiyattan verilecektir. (Baştaraft 1. Say/ada) rin kesilmesi kararı aldıktan sonra çatışma olasıiığı artmıştır. ABD, Irak'a karşı tek başına bir savaş açabilir mi? Pentagon, herhalde tek başına değil NATO ülkeleri ile bir- likte bir askeri müdahalede bulunmayı yeğleyecektir. Bu durumda, Türkiye'deki Amerikan üsleri ister istemez kullanılacaktır. Türkiye'nin NATO'ya girdiği günlerde İngiltere, Körfez'deki Batı çıkarlarını korumak üzere bir "Ortadoğu Komutanltğı" kurmak istemiş, Menderes hükümeti, NATO'ya girerken Tür- kiye'nin NATO içinde bu işlevi yapacagı yolunda güvence- ler vermiş ve İngiltere bu güvencelerden sonra Türkiye'nin NATO'ya girmesine izin vermişti. NATO ülkelerinin Türkiye'den istedikleri, Arap rejimleri- ne karşı Batı'nın petrol bekçiliğini yapmasıydı. Türkiye'nin NATO'ya girdiği 1951 yılından bu yana Orta- doğu'da köprülerin altından çok sular akmış; Türkiye, Arap rejimlerine karşı kullanılamamıştır. Kullanılamamıştır, ama Menderes hükümeti Irak'ta ihtilal olunca, ABD askeıierinin İncirlik Üssü'nü kullanmalanna ve İncirlik Üssü aracılığı ile Amerikan deniz piyadelerinin Ürdün'e çıkarma yapmalan- na ses çıkarmamıştır. Belleklerimizi tazelersek, Kral Faysal'ın General Kasım tarafından devrilmesinden sonra Başbakan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun Irak'ı işgal planı ha- zırlattıklarını; bu kararın ABD tarafından son dakikada en- gellendiğini anımsarız. Savaş olasılıklarının gündeme geldiği günlerde zaman zaman hükümetlerin, ABD dışında, kendiliklerinden ietih rüyalan' da gördükteri olur. Menderes hükümeti o günler- de "kraldan da kralcı" kararlar alabilir ve Irak'ı işgal edebi- lirdi. Bugün hükümet içinde buna benzer bir eğilim olduğu- nu hiç sanmıyoruz. Ancak hükümet dışında da otsa bazı çevrelerin "Fırsat bu fırsat, girip Musul'u alalım" gibi düşün- celer taşıdıkları öteden beri bilinir. Bu istekler de içeriden ve dışarıdan kışkırtıiır ve destek- lenir. Türkiye, Irak'a tek başına bir askeri müdahalede bulun- maz. Ancak ABD ve NATO, Türkiye'yi böyle bir savaşa so- kabilirier. "Musul'u fetih rüyalan" da bu arada canlanabilir. Bu olasılık ve tehlikelere karşı uyanık olmalıyız. Türkiye, toprak bütünlüğüne karşı açık bir saldırı olma- dıkça bölgedeki hiçbir savaşa katılmamalıdır. Şah rejiminin yıkılması ile birlikte Ortadoğu'daki en bü- yük kalelerinden birini elin- den kaçıran ABD, Irak'ın Ku- veyt'e saldınsından sonra böl- gede egemenliğini yeniden kuracak ve "Pentagon des- tekli İslamcılık" Ortadoğu'nun vazgeçilmez modeli olacaktırl Uluslararası silah tekelleri, bugüne kadar kullandıkları bütün yolları işleterek Batı'nın ambargo koyduğu Irak'a her tüıiü silahı satacaktır. Türkçemizdeki "Tavşana kaç, tazıya tut" özdeyişinde- ki gibi bir yandan Güvenlik Konseyi'nde ambargo karar- ları alınacak, aynı günlerde ambargo kararı ala/i ülkeler- deki silah tekelleri Saddam rejimine her türlü silahı sata- caktır. ABD'nin molla rejimine si- lah sattığını hiç unutmamak gerekir. Türkiye'nin işte tam bu günlerde bölgede nasıl bir "istikrar unsuru" olduğunu kanıtlaması gerekir. Bu da an- cak silahlı serüvenlerden uzak durmakla sağlanabilir. ABD, NATO aracıhğı ile Irak'a silahlı müdahaie yap- ma yerine Saddam rejimini bir askeri ihtilalle devirmek için türiü planlar yapabilir. Na- sıl İran'daki Musaddık rejimi- ni devirmişse, nasıl Şili'de Al- lende CIA darbesiyle devril- mişse Saddam için de aynı yollar denenebilir. O zaman ne olur? O zaman da Saddam yan- lıları, bütün dünyada ABD temsilciliklerine karşı bireysel terör yöntemlerine başvurur- lar. Böylece dünyada terör dö- nemi yeniden başlar. Şu önümüzdeki günler, bü- tün bu olasılıklar için bekleme günleridir. Her tüıiü sürprize hazır ol- malıyız... inceledi... öneriyor! Bilanço kârı (milyonTL) Ödenmiş sermaye (milyonTL) ESBANK INTERBANK TEKSTİLBANK PEG Profilo hisse senetleri yarından itibaren konsorsiyumdaki bankalar vasıtasıyla İstanbul Menkul 2U1O Değerler Borsası'nda satışa sunulacaktır. Ayrıntılı bilgi için ilgili banka şubelerine başvurunuz. l.ıl1W8 IW |«n tktisat Bankası: 174 11 11 T. Kalkmma Bankası : 166 69 59 Osmanlı Bankası : 152 3 0 0 0 Esbank 151 72 7 0 Inıerbank : 174 2 0 0 0 Tekstilbank : 159 17 63 ARDEND GERCEK(Boştarafı 1. Sayfada) da Hüsnü Mübarek olabilir. Ancak işin ilginçyanı şu ki te- lefon diplomasisinde adı geçen liderlerin hepsi gücünü ya ana- yasadan alıyor ya da diktatör- lükten!.. Gorbaçov, Bush ve Mitterrand'ın anayasal daya- nakları bellidir; Ortadoğu kral- ları ve devlet başkanlarmın ise böyle bir kaygılan yok... Ha bir de Sayın özal var ki Türkiye Cumhuriyeti'nin temel hukukunu dışlayarak tek başı- na dışpolitika oluşturmaya kal- kışıyor; ne Başbakan, ne hükü- met, ne Meclis ne de muhalefe- tin esamesi okunuyor; varsa yoksa elinin altındaki telefon-. Türkiye son yıllarda arabesk kültürün baskısı altında yaştyor, en ciddi devlet işlerinin bile "ala- turka şov"a dönüştürüldüğü or- tamı kimse yadırgamaz oldu; ulusal çıkarlar açısından yasam- sal süreçlerde dış sorunlanmız, iç politikaya dönük propagan- da malzemesi gibi kullamhyor. Kökeninde petrol savaşımı yatan Ortadoğu krizini yaşarken ortaya çıkan manzara, Türkiye^ de her şeyin baştankara olduğu- nu vurgulamaktadır. • • • Hüviyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. NERÎMAN KlREMlT Subay kimlik kartımı kaybettim. Geçersizdir. ŞENEL GÜVEN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear