29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 TEMMUZ 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURtYET/5 Sanatçı Agâh Htin öldti • İSTANBUL (AA) — Ünlü tiyatro ve sinema sanatçısı Agâh Hün (solda), dün geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. Hün'ün cenazesi, bugiin Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra toprağa verilecek. 1918 yılında Istanbul'da doğan Agâh Hün, 1937 yılında girdiği konservatuvardan 1942 yılında mezun oldu. 1951 yılına kadar çalıştığı Devlet Tiyatrosu'ndan aynlarak Istanbul Küçük Sahne"ye geçen Hün, 1959'da girdiği Oda Tiyatrosu'nda bir yıl çalıştı. Hün, Küçük Opera'da bir yıl rejisörlük yaptıktan sonra da 1%1'de Istanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'na geçti. Agah Hün, Şehir Tiyatrolan'ndan 1982 yılında emekli olduktan sonra çeşitli TV fılmlerinde oynadı ve bazı oyunlan yönetti. Unlü sanatçı "Jül Sezar", "Bizim Şehir", "Kibarük Budalası", "Kahvehane", "Atina'h Timon", "Aman Avcı", "Hamdi ve Hamdi" adh oyunlarda rol almıştı. Festivalde son gün • Kültür Servisi — 18. Uluslararası Istanbul Festivali bugün sona eriyor. Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye Radyo- Televizyon Kurumu'nun katkılarıyla gerçekleştirilen festivale 16 ülkeden 1052 yerli, 992 yabancı olmak üzere toplam 2044 sanatçı katıldı. Festival süresince 9 ayrı gösteri yerinde toplam olarak 104 gösteri, 73 program gerçekleştirildi. Gösterileri 200 bin dolayında seyirci izledi. Bu yılki festivalin en pahalı gösterisi Martha Graham Dans Topluluğu oldu. Bunu sırasıyla Moiseyew Halk Dansları Topluluğu, Carlos Santana grubu,. Leningrad Filarmoni Orkestrası ve Tanita Tikaram Topluluğu izledi. TRT, festival boyunca yayımladığı "Festivalde Yann" adh programla Istanbul Festivali'nin seslendiği kitlenin genişletilmesine katkıda bulundu. George Benson, Carlos Santana, Dave Brubeck ve B.B. King ilgi çeken gösterilerdi. Festivalin bu yılki cirosu 5.670.000.000 TL olarak belirtildi. Thatcher RüşdPye karışmıyor • LONDRA (AA) — Ingiltere Başbakanı Margaret Thatcher, tran'ın eski dini lideri Ayetullah Humeyni'nin hakkında ölüm fetvası verdiği, "Şeytanca Ayetler" kitabımn yazan Salman Rüşdi ile ilgili bir Pakistan fılminin Ingiltere'de gösterilmesinin yasaklanmasına müdahale etmeyi reddetti. Thatcher, dün Avam Kamarası'nda, kendisini "çifte standartlı olmakla" suçlayan bir muhalefet milletvekiline verdiği cevapta, filmi yasaklayan Ingiliz Film Değerlendirme Kurulu'nun tamamen bağımsız olduğunu belirtti. Thatcher, "Eğer fılmin dağıtımcıları, kurulun kararına itiraz etmek isterlerse, uygun yollardan Video Temyiz Komisyonu'na başvurabilirler" dedi. Rüşdi'nin ölümünü tasvir eden "Uluslararası Gerillalar" adh filmin yasaklanması, lngiltere'deki MüslUmanlann sert tepkisine yol açmıştı. Elia Kazan Nevşehirde • NEVŞEHİR (Cumhuriyet) — Türk asılh tinlü Amerikalı yönetmen Elia Kazan eşiyle birlikte geldiği Kapadokya'da tarihi ve turistik yerleri ziyaret etti. 15 günlüğüne geldiği Türkiye'de önceki gün doğum yeri olan Kayseri'yi ziyaret eden Elia Kazan, daha sonra Nevşehir'e geldi. Göreme Açıkhava Müzesi, Zelve ören yeri ve Kaymaklı yeraltı kentini ziyaret ederek bölgenin doğal oluşumu ve tarihsel gelişimiyle ilgili olarak bilgiler alan Elia Kazan, "Eşimle çıktığım ilk tatil. Kapadokya her konuda film çekimi içın çok ilginç bir plato görünümünde. Bölgenin bu açıdan değerlendirilmesi gerekir. Gerekli finans sağlandığı takdirde Kapadokya'da bir film çekmek isterim" dedi. Padişah besteleri • Kültür Servisi — Osmanlı padişahlarının bestelerinin ^eslendirileceği "Milzisyen Osmanoğullan Gecesi" bu >şam Yıldız Sarayı Has Bahçe'de yapılıyor. Osmanlı hanedanında, padişahlar kadar şehzadeler ve sultanlar da sanatla ilgilenmiş, şiirler yazmış ve besteler yapmışlardı. Interbank'ın katkıları ile gerçekleşecek olan konseri, bestekâr ve yorumcu Sadun Aksüt yönetiyor. Ayrıca pek çok saz sanatçısı da bu konserde çalacak. Koro ise değişik toplulukların ses sanatçılannın bir araya gelmesinden oluşuyor. Konserde Sultan III. Selim'in "Suzidilara Peşrevi", "Suzidilara Yürük Semaii", "Hüzzam Şarkı" ve "Hicaz Peşrevi", Şehzade Seyfettin Efendi'nin "Hüzzam Peşrevi" ve Sultan Abdülaziz'in "Hicaz Hümayun Sirto" adh eserleri seslendirilecek. Aspirin fotoğraf yarışması • Kültür Servisi - Bayer Türk SM Grubu'nca bu yıl düzenlenen "1990 Aspirin Fotoğraf Yarışmasf'nın konusu "Çevre ve Sağlık" olarak belirlendi. Siyah/Beyaz Baskı, Renkli Baskı ve Dia Pozitif dallannda yapılacak yanşmaya, her yanşmacı ısterse 4'er yapıtıyla katılabilecek. Tüm sanatçılara açık yanşmaya, son katıhm günü 21 Eylül 1990 olarak belirlendi. Seçici Kurul, İFSAK temsilcisi Cem Çetin, fotoğraf tarihçisi Engin Çizgen, fotoğraf sanatçılan tsa Çelik. Sabit Kalfagil, Cengiz Karhova ve Mustafa Vural, Bayer temsilcileri Ali Seven ile Adem Kahveci'den oluşuyor. Yanşmada, her 3 dalda da "Başan Ödülü" kazanan fotoğraflara 3'er milyon lira, "Özendirme Ödülü" kazanan eserlere ise 500 biner lira ve "Bayer Başan Plaketleri" verilecek. Yanşmanın değerlendirilmesi 1 Ekim 1990 günü yapılacak ve sonuçlar 8 Ekim 1990 günü açıklanacaktır. Yanşmayla ilgili bilgiler, fotoğraf derneklerinden sağlanabileceği gibi, "Aspirin Fotoğraf Yanşması, Bayer Türk Kimya San. Ltd. Şti., Büyükdere Cad. 85, Stad Han, Kat: 1, Mecidiyeköy 80300 tstanbul" adresinden de alınabilecek. Yapıtlar da yine aynı adrese ya elden teslim edilecek ya da postalanacak. Artıkayrılıkdertdeğil: PlastikAşkçıktı! son k•s•t I "P I a s t I k l | k , b ü t o n k ı ı « t e l l * ı 4 t KAYNAK MUZ1K TCARET Teyyareo M.AIı Bey Sokak No 6 Ş.şh-lstanbul 13135 74 MÜZİK FiLiz Aii Bir festival böyle geçtiKlasik müzik ağırlıklı konserlerde belirgin bir amaç veya program izlememeye devam ediyordu festivalin beyinleri. îki yıl sonra 20. yaşına basacak olan bu çok önemli kültür ve sanat hareketinin önünde bazı kaçınılmaz yol aynmları görünmekte artık. Son bırkaç yıldır Istanbul Festivali'nin başan grafiğinin Açıkhava Tiyatrosu için prog- ramlanan konser ve gösterilere kaydığı görülmekte. Toplumu- muzun daha bol, çeşitli kesim- lerinin ilgisini çeken flamenko gruplan, modern dans, halk dansları. daha da önemlısi caz ve pop starlannı konuk ederek ilgi alanını genişletiyor tstanbul Festivali. 1990ın "star"lan kuşkusuz John McLaughlin, George Benson, Dave Brubeck. B.B. King, Branford Marsalis, Santana ve Tanita Tikaram'dı. Klasik müzik ağırlıkh kon- serlerde ise belirgin bir amaç veya program izlememeye de- vam ediyordu festivalin beyin- leri. Gerçekten birinci sınıf bir orkestra olan Leningrad Filar- moni Orkestrası yanında bir Oxford Şehir Orkestrası veya tskoç Ulusal Orkestrası yer ala- biliyordu. Orkestra konserleri- nin programlan da herhangi bir tema ya da amaca yönelik hazırlanmamıştı. Sovyetler, konser programlannda tümüy- le kendi bestecilerini lanse edi- yorlar, hatta Şostakoviçten bu yana yetişen ve Batı'da büyük yankilar uyandıran onca yeni Rus bestecisini programlanna almayarak bize biraz küflenmiş bir mönü sunuyorlar, Britanya- lılarsa programlanna mutlaka birkaç Britanyah bestecinin eserini katıyorlardı. Ancak Walton'un. Brittenın ya da Delins'un çığır açmış. özelliği olan eserleri değildi bunlar. Eser seçimlerinde nabza göre şerbet vermek, başka bir deyiş- le her zevke hitap etme kaygısı sezüiyordu açıkça. Oda orkestralan ve oda mü- zıği gruplannın ve bu gruplann programlannın seçimi büyük senfoni orkestralanna oranla daha isabelliydi oysa. Kemancı Iona Brown'ın yönettiği Aca- deray of St. Martin in the Fields Oda Orkestrası bilinen, aruk sakız olmuş repertuann dışına çıkarak Schoenberg'in Verk- larte Nacht gibi 20. yüzyılın ba- şında bestelenmiş bir başeseri ile Amerikalı genç kuşak mini- malist besteci John Adams'ın Shaker Loops gibi son on yıl içinde bestelenmiş bir eserini yorumlayarak çağımızın müzi- ğınden iki uç örnek sunuyordu dinleyicisine. Çek Dokuzlusu da Martinu, Jaroch ve Lutoslaws- ki gibi çağdaş Doğu Avrupa bestecilerini programlanna ala- rak 20. yüzyılda yaşadığımızı bizlere anımsatıyorlardı. I Musici, Zagreb Solistleri, Concerto Avenna, Venedik Madrigalistleri, barok önccsi. barok ve klasik dönem repertu- arlarından seçmeler sundular konserlerinde. Concerto Aven- na bu topluluklar arasında stil özelliklerine gösterdiği titizlikle sivrilen bir orkestra iken, Vene- dik Madrigalisıleri'ninsunduğu 16. ve 17. yüzyıl Venedik beste- cileri ağırlıkh program bu tür müziği sevip de örneklerini bul- rnakta güçlük çeken dinleyici için çok ilginçti. Ne var ki Ve- nedik Madrigalistleri'nin sop- rano, tenor ve bas solistleri her- halde vaktiyle çok daha iyi günler görmüş, ama artık emeklilik çağına ulaşmış sanat- çılar olarak kendilerinden umu- lanı pek veremediler. La Scala Yaylı Çalgılar Top- luluğu, dünyaca ününün ne denli haklı olduğunu anladığı- mız eşsiz soprano Katia Riccia- relli'ye eşlik etti bu festivalde. 22 temmuz konserinde toplulu- ğun başkemancısı Piero To- so'nun yerini Mario Ferra- ris'in aldığını gördük. Bay Ferraris'e bu değişiklik tam anlamıyla bir sürpriz olmuşa benziyordu... Konserin açılış eseri olan J.S. Bach m Mi Ma- jör Keman Konçertosu'nu sanki "prima vısta" ilk defa gö- rüp deşifre edermiş gibi çalarak yüreğimize indirdi ilk başta. Gelgelelim, Katia Ricciarelli tam anlamıyla bir rüya gibi im- dadımıza yetişti de Bach facia- sını unutmamıza yardımcı ol- du. Ricciarelli'nin, Franco Zeffirelli' nin Othelio filminde- ki Desdemona tiplemesini gör- müş olanlar sanatçının etrafına hem sesi hem de kişiliği ile leke siz, günahsız, masum ve biraz da hüzünlü bir melek imajı yay- dığını anımsayacaklardır. Kati- a Ricciarelli'nin geniş boyutlu soprano sesi bir uçtan öteki uca renk değişimine uğramayan bir enstrüman gibi kusursuzdu. Entonasyonu üfleme ya da yay- lı çalgılardan daha net, pınl pı- nl, duru ve şaşmaz. "Ajilite"si "Koloratur" süslemeleri eforsuz ve akıcı. Katia Ricciarelli, ben- ce 1990 yıh Istanbul Festiva- li'nin doruk noktasına yerleş- miş nadir bir orkideden farksız. Festivalin bir başka zirvesi de Moskova Oda Operası'nın yo- rumladığı birbırine taban taba- Sacha Pitoeff öldü • PARİS (AA) — Çehov'un eserlerinden yaptığj sahne çalışmalan ile tanınan ünlü oyuncu ve tiyatro yönetmeni Sacha Pitoeff, geçirdiği bir kalp rahatsızuğı sonucu Paris'te öldü. Pitoeff, 11 Mart 1920'de tsviçre'de doğdu. tkinci Dünya Savaşı ertesinde kendi şirketini kuran Pitoeff, Çehov'un "Martı", "Vişne Bahçesi" ve "Vanya Dayı" gibi klasiklerini başanyla sahneye koydu. Pitoeff, "Marienbad'da geçen yıl"ın da içinde olduğu çok sayıda fibnde de rol aldı. Masal ŞENLİKTEN YILDIZLAR — Gitarcı John McLaughlin (solda, üstte), bu yılki festivalde hem üçlüsüyle bir konser verdi hem de ts- koç Ulusal Orkestrası eşliginde kendi bestesi Akdeniz Konçertosu'nu yorumladı. Genç Yugoslav kemancı Stefan Milenkoviç (solda, altla), şenliğe Aya İrini'deki resitaliyle katıldı. Academy of St. Martin in the Fields toplulugunun şefi ve başkennneısı Iona Brown bu yıl bir kez daha şenlikteydi. (Fotograflar Tank Ersoy, Muhamm Aydın) dan paha biçilmez bir ceneyim-'na zıt iki opera prodüksiyonu idi. Dmitri Şostakoviçin "Bu- run" operası tam anlamıyla "kolektif virtüozite" isteyen amansız zor bir sahne eseriydi. Moskova Oda Operası sanatçı- lannın tümü hem aktör hem dansçı hem opera şarkıcısı hem komedyen hem fıgüran hem de- kor ve kostümcü olmak duru- mundaydılar ve bu görevlerini bihakkın yerine getirmekle kal- mıyorlar, izleyenlerin soluğunu kesecek derecede ustalık ve es- tütik beğeni sergıliyorlardı. Topluluğun sunduğu ikinci eser ise G.F. Haedel'in "Imene- o" operasıydı. 17. ve 18. yüzyı- lın ilk yansında müzikli sahne eserlerine "drama permusica" yani "müzikli dram" denirdi. Opera sözcüğü 18. yüzyılın ikinci yansından sonra "opera seria" ve "opera buffa" stilleri- nin gelişmesiyle gündeme gel- mıştı. Moskova Oda Operası sade- ce aryalann reçitatiflerle (mü- zikli konuşma) birbirlerine bağ- lanmasından ve her sahnenin sonundaki final bölümünde yer alan a ensemble"dan ibaret olan müzığın dramatik akışını sağla- yabilmek için gayet sade bir sahne ve oyun stılizasyonu, op- tik sahne tasanmı ve konunun gelişimini seyirciye an be an an- latan Türkçe yazılı yaftalardan yararlanmışlardı. Haendel'in hiç de kolay olmayan süslemeli ses partilerini su gibi yorumla- yan şarkıcılann her biri bu ka- dar marifet yetmiyormuş gibi bir de usta dansçı olduklannı kanıtlıyorlardı eserin sahnelen- mesinin estetiği içinde. Mosko- va Oda Operası kolektif çalış- manın. kollektif ya.ratıcılığın ve yüzde yüz disiplinin nelere ka- dir olduğunu gösterme açısm- di. Uluslararası Istanbul Festi- vali 18. yıhnı kutlamış bulunu- yor bu yıl. tki yıl sonra 20. yaşı- na basacak olan bu çok önemli kültür ve sanat hareketinin önünde bazı kaçınılmaz yol ay- nmlan görünmekte artık. Fes- tivalin "uluslararası" olma nite- liğini yeniden gözden geçirmesi gerektiği kanısındayız örneğin. İlk ağızda bazı soruların ya- nıtlannı bulmalıyız... İstanbul Festivali'ne sırf bu festivali izlemek içindış ülkeler- den kaç kişi geliyor? Istanbul Festivali, dünyada- ki pek çok festival örneğinde görüldüğü gibi daha "spesifik", daha "belirleyici'". daha u ti- pik", daha "özgün" bir konu- ma doğru yönelmeli mi? tstanbul Festivali her yıl öz- gün bir "tema" işleyerek dış dünyanın ilgisini çekmeye çalış- mamalı mı? Temanın ille de Türk, Doğu veya etnik kökenli olması da şart değil kanımca... Temalann da uluslararası olması artık dünyada moda. Kendi sınırlan içinde "izok" edilmeye çalışılan ülkemiz kültürünü ulnslararası kültürle aynı düzeyde yanştır- maya yönelik çalışmalar festi- valin olanaklanyla çok daha iş- lerhk kazanacaktır kuşkusuz. Aynca festivalin Türkiye'nın dünyadaki yerini, en azından sanat ve kültür açısından belir- leyici kılma şansı ve gücü oldu- ğu inancındayız. Festivalin 18 yılda ulaştığı altyapı sağlamlığı ve gücünü, buna ek olarak hiç de yabana atılmayacak seyirci desteğini "uluslararası" arenaya tam an- lamıyla çıkarak çoğaltacağm- dan hiç kuşkumuz yok. Müzik çalışmalarını ABD'de sürdüren Aydın Eserv 'Aranoni, müziğin karakteri' Müzik öğrenimine altıbuçuk yaşında başlayan Aydın Esen, müziğinde armoninin hâkim olduğunu söylüyor.Esen, "Armoni, müziğin ruhunu şekillendiren, karakterini belirleyen tekşeydir" diyor. SEVtN OKYAY "Aydın'la ilk tanışmamız kon- servatuvarda oldu. Konservatuva- ra ben 11 yaşında girdira. 70 se- nesinde. Sen ne zaıtıan girdin Ay- dın?" "68 mi? 68 galiba. Altıbuçuk > ı asında\dım konservatuvara girdi- ğimde. tlkokul birde miydim? Evet, birde." The Marmara Oteli'nin lobisin- de, ancak izleyenlerin kavrayaca- ğı mükemmeliyetteki konserinden bir gün önce, Aydın Esen, konser- vatuvardan arkadaşı Serdar Kala- fatoglu ile konuşuyor. Ben ise^ bü- yük müşkülatla çalışan teybi te- min eden ve ikisini bir araya geti- ren kişi olarak, konuşmalanna ri- yaset ediyorum. Aydın Esen, altıbuçuk yaşında başladığı konservatuvara, ilkokul, ortaokul ve liseyi dışanda okuya- rak, haftada birkaç gün zaman ya- ratarak devam etmiş. Bir yandan dışandaki derslerine çalışarak. "Şimdi o durum kalkb galiba" di- yor, "Dört Mevsim lstanbul"un ve daha birçok dizinin müziğinin ya- ratıcısı Serdar Kalafatoğlu. Son- ra devam ediyor: "O zamanlar, ildmiz de afak bi- rer çocuktuk. ilk tanışmamız ay- nı piyano ogretmeninde oldu, de- ğil mi? Sert bir hocaydı. nefes al- dırmazdı. Ama müzikaliteyi sonu- na kadar öğretti bize. tkimiz de çocuktuk ama, bir anda kaynaşı- verdik. Bu kaynasma da değil mi Aydın, ortak bir tutkudan çıktı. Sonuna kadar, tarz falan gözet- meksizin, müzik yaratmak tut- kusu". O zarnan onları uzaktan gören birisi, çok şaşırabiürmiş, onlara göre. Üç-beş tane minicik çocuk, piyanonun başına çökmüş, bir şeyler çalıyorlar. Dışandan hoş, ahenkli bir şeyler geliyor kulağa ama odarun içine girdiğin zaman, bakıyorsun üç-beş tane velet otur- • Kültür Servisi — Italya'da Terme kentinde uluslararası bir masal yarışması düzenleniyor. Konusu serbest bıraikılan bu yanşmaya katılmak isteyenler yapıtlarmı en son 20 ağustos tarihine kadar aşağıdaki adrese gönderebilirler. (Via Matteotti 20, 47011 Castrocaro-Terme. Tel: 0543 766385) Pavese'nin 40. yıldöntimü • Kültür Senisi — ttalyan yazar Cesare Pavese"nin bu yıl 40. ölüm yıldönümü 27 ağustos günü kutlanacak. Ünlü yazann anısına İtalya'da Confraternita meydarunda çeşitli yönetmenlerin fihnleri gösterilecek. Belediye Sarayı'nda ise yazann el yazmaları ve yabancı dillere çevrilen yapıtlarından örnekler sergilenecek. Bayrampaşa\la konser • tSTANBUL (AA) — tstanbul Büyukşehir belediyesi Kent Orkestrası, bugün Bayrampasa'da konser verecek. Abri Akpınar Parkı'ndaki konserde orkestrayı Ekrem Tekeşin yönetecek. Konserin ilk bölümünde, Rossini'nin "Sevil Berberi Uvertürü" ile Ulvi Cemal Erkin'in "Köçekçe"si yer alacak. tkinci bölümde ise solist Nurcan Eren eşliginde, "Bomboleo", "Radio Romance", "La Luna", "Oye Mı Canto", "Mor Menekşe", "Yaz Yaz Yaz", "Öyle Bakma" adh müzik parçalan seslendirilecek. Le Carre'den yeni kitap • Kültür Servisi — Yazar John Le Carrt "Rus Evi"nden (Casa Russa) sonra yeni bir roman daha yazdı. Le Carre'nin yeni romanının adı "The Secret Pilgrim". Bu kitap önümüzdeki yılın başında İtalya'da satışa çıkacak. Romanın sayfalarında Le Carre'nin önceki romanlarından eski "tamşlar" da yer ahyor: George Smiley, Toby Esterhase, Peter Guillam ve diğerleri... EN İYt OKULLARDA — Aydın Esen İstanbul Konsenatuvan'nın ardından New England Konser- vatuvan'nda, Berklee'de, Royal Academy of Music'te, Norvec Müzik Akademisi'nde okumuş. ,0XF0M>, CAMBRID6B B0URKEM0UTH,BWGHT0N. HASTINGSEXETERGttE^im muş piyanonun başına. Ve büyük bir ihtimalle de piyanonun başın- da Aydın oluyor. Serdar'a göre, "Mükemmel bir teknigi vardı Aj- dın'ın ve doguştan gelen bir yete- nek." Bir de Şcrif Yüzbaşıogla'yla ta- nışması var. "Ben Kadıköy Anadolu Lisesi- ni çalıştınyorum. O zaman Milli- yet'in orkestra yanşmalan vardı. Onlara müzik hazırladım, bayağı da çalışOrdım. Düzenlemeleri fa- lan yaptım. Kafamdakiler, o za- man için bile çok ilerici şeylerdi. Çocuklar da iyi çakular, müzisyen gibi müzisyen değillerdi ama, bu işi çok scıen çocuklardı. O kadar istidatlılardı ki, cidden çalabildi- ler, hatta calabilmenin ötesine geç- tiler. Yanşma sırasında, bcni anons ettirdiler. ' Kadıköy Anado- lu Lisesi'nin bestesini yazan, ça- lıştıran aşağı gelsin' diye. Aşağı indim, beni anyorlar. Bir adam bekliyorlar berhalde, büyük bir adam. Oysa ben çok ufaktım. 'Beni çağırtmışsınız' dedim. 'Kimsin sen? Buraya girmek yasak' dediler. 'Ben Aydın Esen?' dedim. "Nasıl olur?' de- diler." "Şerif ağabeyle çok iyi bir dost- luğnmuz vardı. Nefis bir insandı, ber konuda konuşabilirdik. Ar- moni konuşurduk, devamlı kapı- şırdık armoni konusunda. İyi bir müzisyen olmak için, annoniyi iyi bilmek gerekir. Armoni bilmeyen biri müzisyen sayilmaz. olamaz zaten, yaraücı olamaz. Baştan beri en çok üstünde durduğumuz şey oldu armoni. Benim müzigimde, kesinlikle armoni hâkimdir. Ar- moni, müziğin ruhunu şekillendi- ren, karakterini belirleyen tek şey- dir." Aydın Esen'e göre bugün en bü- yük kompozitörler bile öğrenme çabası içinde "Birbirinden ödünç alarak geliyor. O ödüncü, bir yer- de, alamamak ayıp. Tamamen eli- nizde olan bir şey bu, verilmiyor. Gelmiyor zembille. Çok zevkli ta- rafı da o, sanatın en zevkli taraf- lanndan biri. O ödüncü, enerjinizi sıka sıka almak. Alabildiginiz ka- dar. Bunun da sonu yok. O sonn bilmeden insan mutlu da oluyor, stresli de. O sonun olanaklan çok zevkli." Aydın Esen'in hayatında, Şerif Yüzbaşıoğlu'nun yeri çok büyük. Bunun tek nedeni de birbirinden faydalanmanın çok ötesinde, mü- zik için konuşmalan, her konuda konuşabilmeleri değil. "Çok şey yapmak istedi, yapamadı. Yapürt- madılar. Yapabtleceği kadannı yapt. Hiç olmazsa. bir Şerif ağa- bey vardı. Çok erken ayrıldı ama, öyle bir insan vardu Bizim gibi in- sanlara müzik yapma kapılarını açardı. Halbuki Türkiye'de en bü- yük problem, müzik yapma kapı- lanaın suratınıza kapanmasıdır. Bir kere kapandı mı snratnıza, bir daha aralamak bayagı zor oluyor." Aydın'la Serdar, zamanında ka- panan kapılan aralamak için ba- yağı ciddi mücadeleler vermişler, örümcek kafalı insanlarla. Kon- servatuvardaki bazı hocalarla, dı- şanda beraber müzik yaptıklan, isim olarak, ekonomik yönden on- lardan daha güçlü müzisyenlerle. Sekiz sene önceki olumsuz koşul- ları zerrece göz önüne almadan, ailesinin muhalefetine rağmen yurt dışına cıkan Aydın Esen, New England Konservatuvarı'nda (Dünyanın super konservatuvarla- rından biri), Berklee'de, (dört yıh bir yılda bitirmecesine), Royal Academy of Music'de, Norveç Devlet Müzik Akademisi'nde ve Julliard'da okumuş. Bu Julliard1 da okuyanlar bir garip, inanılmaz piyano çalıyorlar. Tzimon Barto da Julliard'dan mezundu. "Üçbuçuk yıl yaşadıra Boslon- da. Okullarda asistan profesorlük yapıyordum. Tabii, kendi çahşma- lanmı da yapıyordum. En çok za- man gene bana kalıyordu. Zaten en önemlisi de o, benim için. Öğ- retmeyi seviyonım. Çok çalışıyor- duk, tabii. Yani on, onbeş saat müzik çalınıyordu. Yedi-sekiz se- ne devamlı böyle oldu bu. Benim muziğim. ya da başkalannın mü- ziği. Her türlu kompozisyonn ka- famızda düşüıune, yapabilme im- kânımız vardı. - YADA BUTİirt YlLİNûlUZCE ÖĞRENtM 12TAKSVTTE ODEME DE\iAM EDİVOR/ U KuRSUVR •TİC^Rİ İNÛİLİZCE • TUR.1ZMİN6İLİZCESİ .8ANKAC1LIK.INÛIL1ZCESİ •51NAV WJR5LAR|: Cambrıdgc •Rrst Certificite, Profıcıtncy, •TOEn_,AV«yiı (Soz^ü) tursem İNGİÜZÜSANOKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Cumrtunyet Cad 173/4-B Elmadağ 80230 Istanbul Hılton Otelı Karşısı Tel 148 39 77-148 79 43-148 2849 Fax 132 97 29, Tlx 27498 tusmtr AKŞAM YEMEĞİ İÇtN Canınız ne istiyor? Şöyle bir dûşünün Karar verin ve aşağıdaki numarayı çevirin. Istediginiz saatte sıcacık sofıanızda obun. 570 24 32 (Şimdilik sadece Ataköy ve dvannda)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear