29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 TEMMUZ 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Polonya'da yeni parti • VARŞOVA (AA) — Polonya'da iktidarda olan Dayanışma hareketi içindeki çatlak, Başbakan Tadeusz Mazowiecki taraftarlannın ayn bir siyasal parti kunnalan ile aynlık nokiasına geldi. Dayanışma lideri Lech Walesa'nın tamamen terk edilmesi nlamına gelen "Yurttaşlar .iareketi - Demokratik Eylem" partisinin ortak liderliğine, 1980'li yıllarda komünist rejime karşı Walesa ile birlikte mücadele eden Zbigniew Bucak ve Wladyslam Frasyniuk " getirikliler. Parlamento binasında yapılan toplantımn ardından kuruluşu açıklanan partinin Başbakan Mazowiecki'nin politikalannı destekleyeceği ve reform yanlısı olduğu belirtildi. Küba'da mülteci krizi • HAVANA (AA) — Küba'daki Çekoslovakya büyükelçiliğine sığınan yedi mülteci tarafından rehin alınan yedi Çek diplomat scrbest bırakıldı. Kendilerine bir uçak tahsis edilmesini talep eden ve ABD'ye gitmek istedikleri bildirilen mültecilerin bu taleplerinin garanti edilip edilmediği henüz netlik kazanmadı. Havana'daki diplomatik kaynaklara göre mülteciler, taleplerinin yerine getirilmemesi halinde elçiliği havaya uçuracaklan tehdidinde bulunmuşlardı. Filipinlerde deprem A MANtLA (AA) — Filipinler'in kuzeyi ve başkent Manila'yı etkisi altına alan depremde ölcnlerin sayısı 88'e, yaraü sayısı da 130'a yükseldi. Yıkılan binaların enkazının altında çok sayıda ölünün buhınduğundan endişe edildiği yetkililerce açıklanırken, kurtarma ekiplerinin techizat sıkıntısı çektiği ve aralarında çok güç Uetişim kurabildikleri bildiriliyor. Hükümet krizi sona erdi • YENİ DELHİ (AA) — Hindistan'da yaşanan ,. , hükümet krizi Başbakan V. P. Singh'in zaferi ile sonuçlandı ve Başbakan Yardımcısı Devi Lal'in Haryana eyaleti hükümet başkanı olan oğlu Om Prakash Chautala, görevinden istifa etti. Chautala'nın, babası tarafından bu göreve atanması, 38 kişilik kabinenin 13 bakanının istifası ile sonuçlanmış, istifa eden Singh de koalisyon ortağı diğer parti 'Herleri ile dün yaptığı lanünın ardından istifa mektubunu geri almıştı. Marcos yine yargılanacak • NEW YORK (AA) — ABD Adalet Bakanlığı, iki hafta önce yolsuzluk suçundan beraat eden FüipinJer eski diktatörünün eşi Imelda Marcos'un, Filipinler'deki nükleer santral kurulması konusuyla ilgili olarak büyük jüri tarafından yeniden sorgulanmasını istedi. Filipinler hükümeti, çalışmayacak bir santral açtığı gerekçesiyle We$tinghouse şirketi hakkında dava açmıştı. Cumhurbaşkanı adayı • SOFYA (AA) — Bulgaristan'da iktidardaki, eski adıyla Komünist Parti yeni adıyla Sosyalist Parti, cumhurbaşkanlığına eski bir Komünist Parti muhalifini aday olarak gösterdi. Bulgaristan'da geçen ay yapılan serbest seçimleri kazanan Sosyalist *>arti'nin, Peter adenov'un istifasıyla boşalan cumhurbaşkanhğı makanu için adayı, bir sosyolog olan Chavdar Kyuranov. 69 yaşındaki Kyuranov, muhalif faaliyetlerde bulunduğu nedeniyle 1988 yılında KP'den atılmış, ancak, Mladenov ve diğer ' reformcu komünistlerin 10 Kasım 1989 tarihinde Todor Jivkov'u devirmesinden sonra tekrar görevine geri getirilmişti. RaufDenktaş'ın Rumların başvurusu konusundaATye gönderdiği belge: Başvuru kanunsuzdıır V / K K T C Cumhurbaşkanı, AT Dönem Başkanı Gianni de / "Michelis'e gönderdiği belgede, Kıbrıs'nı üyeliği konusundaki \ig başvurunun gayrimeşru bir idare tarafından yapıldığını belirtti. y çi LEFKOŞA (AA) — KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş. AT Dönem Başkanı ve Italya Dı- şişleri Bakanı Gianni de Michelis'e gönderdiği belgede, Kıbns'ın üye- liği konusundaki başvurunun gayri meşru bir idare tarafından yapüdığıru ve işlem görmemesi ge- rektiğini belirterek "Kıbns'ın Av- rnpa Toploluğu'na üyeligi, ancak çöziunden sonra mümkitn olabi- Hr"dedi. Denktaş'ın, AT Dönem Başka- nı'na, Kıbns Cumhuriyeti'nin üye- lik "başvurusuna" ilişkin olarak AT Bakanlaı Konseyi'ne hitaben "Kıbns Türk Memorandumu" başlıgj altında gönderdiği belgede, Kıbns'ın iki toplumlu bir ada ol- duğu ve Rumlann Kıbns'ın tümü- nü temsil etmeye asla yetkileri bu- lunmadığı haurlatüdı. Memorandumda, Avrupa Top- luluğu'nun, ikiye bölünmüş, ayn ayn yönetilen ve sabit sınırlârla aynlmış iki ulkesi bulunan biı adayı tek üye olarak kabul edeme- yeceği belirtilerek soruna bir çö- züm bulunup iki kesimli ve iki toplumlu federal bir cumhuriyet oluşturulmadıkça Kıbns'ın üyeli- ğinin "praük olmayacagY' kay- dedüdi. Hem uluslararası hem de ana- yasal bir anlaşma özelliği taşıyan 1960 anlaşmasının iki toplumlu bir devlet temeline dayandığı ve bu anlaşmayla iki toplumun yasal ve siyasi pozisyonlarının titizlikle dü- zenlendiği hatırlatılan memoran- dumda, Kıbns'ın iki toplumdan sadece biri tarafından yönetileme- yeceğinin böylece uluslararası hu- kuk cerçevesine de oturtulduğu anlatıldı. Kıbns Türk Memorandumu'n- da, Rumlann Türkleri devlett«n dışlamasıyla başlayıp 1974'te ENOSIS'i önleyen müdahalesiyle sonuçlanan gelişmeler anlatıldı ve bugün adada iki ayn yönetimin bulunduğuna dikkat cekildi. Memorandumda, 1960 anlaş- malarmı 1963'te yıkan Rumlann Kıbns'ın yasal hükümeti olmadık- lan, hem anayasal hem de ulusla- rarası bir gayri meşruluk içinde Denktaş, başvuru üzerine hiçbir işlem yapılmaması gerektiğini belirterek, "Kıbns'ın AT'ye üyeliği ancak çözümden sonra mümkün olabilir" dedi. , büdigi takdirde, Kıbns Türl Top- lumu, ATye tiim Kıbns adına iiye olunmasını en az Rum toplumu kadar arzulayacakur. O zaman üyeiigin avantajlannı da, yükü- münö de her iki toplum birlikte, dunıstçe omuzlayacaktır. Şu ger- çek rautlaka kabul edilmetidir ki tamanuyla Rnmlardan oluşan bir Kıbra dcvletinin Avrupa Topluhı- ğn'na girmesi, iki toplum arasın- daki aynlıklann giderilınesİDe katkıda bulanamaz. bulunduklan belirtilerek, "Avru- pa Toplulağu, anayasal gayrimeş- ruluk ile uluslararası gayrimeşru- lugun kesiştiği bir durumu gör- mezlikten geleraez. KKTC'nin, Rum başvurusu ile ilgili itirazı, Rumlann böyle bir başvunıda bu- lunmaya baklan olmamasına dayanmaktadır" denildi. AT Dönem Başıcanı'na gönde- rilen Kıbns Türk Memorandu- mu'nun son bölümünde, şu görüş- lere yer verildi: "Başvuruyu yâpah otoritenin yasadışı karakteri, onu böyle bir başvuru yapabilmekten mahrum etmektedir. Başvuru geçersizdir vc üzerinde hiçbir işlem yapılmama- lıdır. Kıbns'ta bir çöznme vanla- AvrupaTopluluguna katümak, yalmzca her iki toplumun statü ve rolfinn tam olarak yansıtacak ye- ni bir Kıbns Cumhuriyeti'nin oluştarulması somcuııda m i n - kiin olabilir." Sovyet müsteşar: Kıbrıs politik değiş amız nıez YILLAR SONRA — 15 yıllık bir aradan sonra Mısır'ı ilk kez ziyaret eden Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Hüsnü Mübarek ile kasım ayında yapüacak Arap zirvesi öncesinde göriiştü. Suriye Devlet Başkanı, tarihi Mısır gezisini tamamladı Esad: Kapılamııız Arafat a açık Hafız Esad, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile barışa yönelik yeni girişimlerin önemi konusunda görüş birliğine vardıklannı söyledi. KAHİRE (AA) — Suriye Devlet Başkam Hafız Esad, Filistin Kurtuluş örgütü ile ara- larında önemli görüş aynhklan bulunmadı- ğını belirterek Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'a kapılanmn açık olduğunu söyledi. 13 yılhk bir aradan sonra Mısır'a yaptığı ilk ziyareti tamamlayan Hafız Esad, dün Su- riye'ye döndü. Esad, hareketinden önce Mısır Devlet Baş- kanı Hüsnü Mübarek ile birlikte gazetecile- rin sorulannı yamtlarken FKÖ ile temel ko- nularda anlaşmazhk içinde bulunmadıkları- ru, görüş aynlıklannın Ortadoğu'da banş sağlanması konusundaki yöntem farklılıkla- nndan kaynaklandığım vurguladı. Irak ile ilişkflerin uzun bir süre alsa bile normalleşeceğine inandığını belinen Esad, bir başka soruyu yamtlarken de Mübarek ile ba- nşa yöneük yeni girişimlerin önemi konusun- da görüş birliği içinde olduklanm kaydede- rek "Koşullar aygun ohma banş için hazınz" dedi. Esad, Mısır'ı ziyaretinin, Mısır ve tsrail arasındaki banş anlaşmasını kabul ettikleri anlamına gelip gelmedifi yönündeki bir so- ruyu yamtlarken de Suriye'nin, BM Güven- lik Konseyi'nin 338 ve 242 sayılı kararlanm kabul ettiğini, kapsamlı ve adil bir banş sağ- lanmasuu öngören politikalannı sürdflrecek- lerini söylemekle yetindi. Mısu- Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek de Suriye ve Irak arasındaki ilişküerin giderek düzelmekte olduğunu belirterek iki ülke ba- sın yayın organlan arasındaki kampanyanın durduğunu söyledi. Mübarek, Ortadoğu sorununa değinirken de ABD ve Israil arasındaki temaslann so-. nuçlanmasını beklediklerini kaydetti ve "Bo- na göre ileride ae yapacagımıza karar verecegiz" dedi. Arap Birligi Ote yandan Filistin Kurtuluş örgütü lide- ri Yaser Arafat, ABD'nin 20 haziranda as- kıya aldığı diyaloğun yeniden başlaması için öne sürdüğü koşullan reddettiklerini açıkla- dı. Tunus'ta önceki gece toplanan Arap Bir- liği Bakanlar Konseyi'nde yaptığı konuşmada Arafat, FKÖ için ABD'nin öne sürdüğü ko- şullara boyun eğmenin söz konusu olmadı- ğım bildirdi. FKÖ lideri Yaser Arafat, konuşmasında ABD'nin Ortadoğu'dalri politikasım ve işgal- ci "tsrail'e verdigi sınırsu destegi" şiddetle elestirerek ABD-FKÖ diyaloğunun askıya almmasınm Israil'deki yeni hükümeti teşvik etmek amacuu taşıdığını söyledi. Arap Birliği Bakanlar Konseyi de ABD- FKÖ diyaloğunun yeniden başlaması için ba- n şartlar öne süren VVashington yönetiminin isteklerini reddeden FKÖ ile dayanışma için- de olduklanm bildirdi. FKÖ'nün isteği ile iki gündür olağanustü toplantı yapan Arap Birliği'nin, dün yayım- lanan sonuç bildirisinde, özellikle VV ashing- ton yönetimi ile ABD-FKÖ diyaloğunun ye- ni şartlar altında başlaması olmak üzere Arap ulusunun uluslararası alanda çabalanm art- tırmasının kararlaştınldığı belirtildi. FKÖ ile ytirüttüğü diyaloğu 20 haziranda askıya alan ABD, Filistin Devlet Başkanı Ya- ser Arafat'tan 30 mayısta lsrail plajlarına karşı girişilen saldırının sorumlusu Filistin Kurtuluş Cephesi'nin lideri Ebu Abbas'm kı- nanmasını ve >"ürütme komitesinden çıkar- tılmasını istemiş, Arafat ise bu isteği red- detmişti. Bu arada, FKÖ'nün Arap Birliği nezdin- deki temsilcisi Hakan Balavi, düzenlediği ba- sın toplantısında, Arap Birliği'nin bu tutu- munun memnuniyetle karşılandığıru belirte- rek, "ABD'nin şantajlarını reddeden Arap Birliği'nin bu tutumu hepimizi memnun etmiştir" dedi. ANKARA (Cumhuriyet Buro- su) — Sovyetler Birliği'nin A.ıka- ra Büyükelçiliği Müsteşan Vladi- mirGeorgiev, UlkesininKıbns ko- nusundaki tutumunun, "konjoak- türel degişimlere tabi olmadığıu" ve toplumlararası diyalogdan yana olduklanm belirtti. Georgiev, "Kimseye baskı yapmak niyetiBde de degiliz" diye konuştu. Georgi- ev, Fener Patriği Dimitrios'a ABD'de yakışünlan 'ekümenik' (evrensel) statü konusunda da "Bano açıklayanlann, iıH»wmiTi kastettiklerini sanmıyornm. 15. yiizyıldan beri Fener'den bagımu bir patrigimiz var" dedi. Sovyetler Birliği Komünist Par- tisi'nin 28. Kongresi nedeniyle dün bir basın toplantısı düzenleyen Ge- orgiev, ABD-Yunanistı n Savun- ma Işbirliği Anlaşması'na(StA)da değinerek ulkesinin çeşitli ulkeler- de bulunan yabancı askerlere kar- şı olduğunu anımsattı ve "Bu ruto- mumuzdan bareketk, bn anlaşma- ya ilişkin tutumumuzu tahnün edebilirsiniz" diye konuştu. Georgiev, Komünist Partisi'nin (KP)28. Kongresi'ndeiküdarteke- linden vazgeçmesinin teyit edildiği- ni söyleyerek "Parti ile devlet or- ganlannın aynlraasına dogrn yeni adım ablmıştır. KP, çok partili sis- tem iciode çahşmaya hazur olduga- nubildirmiştir'dedi. KP Kongresi'nde banşın takvi- ye edilmesinin dış politikada esas olarak kabul edildiğini söyleyen Georgiev, "Ortak Avmpa evinin kunılmasiBa yönelik dış siyaseti- mizdevamedecek.BadaBab.NA- TO, ABD ve komşularit Uişldleri- mize > ansıyacakür'' diye konuştu. Kıbns Dahasonra Kıbns sorununailiş- kin son gelişmeler hakkında bir so- ruyu yanıtlayan Georgiev, Sovyet- ler Birliği'nin Kıbns konusundaki tutumunun 'rutarlı oldugnnu ve konjonktürel degişimlere tabl olraadıgınr belirtti. Sorunun iç cephesi' açısından, adadaki iki top- lum arasında halledilmesi gerekti- ğine inandıklannı bildiren Georgi- ev, 'dış. cepbe' olarak da BM'nin çabalanna değer verdiklerini ve bunlan desteklediklerini bildirdi. Ulkesinin bu tutumunun gerek Kıbnslı Türkler gerekse Kıbns Rumlan için uygun olduğunu sa- vunan müsteşar, "Biz diyalogdan yaoayızve kimseye baskı yapmak niyetinde degiliz" dedi. Silahsızlanma sürecini denetleyecek uydu, Akdeniz'i de izleyecek Avrupadan O.Doğu'ya uzaygözü EDtP EMİL ÖYMEN LONDRA — Avnıpa'da Kon- vansiyonel Kuvvet tndirimi Müza- kereleri (AKKUM) ile "Aüantiki tea Urallar'a kadar" silahsızlan- dınlması öngörülen Avnıpa'mn güvenliği ve silahsızlanma anlaş- malanna uyulup uyulmadhğı, uza- ya yerleştirilecek bir uyduyla de- netlenecek. Avrupa ülkelerini de- netlemesi öngörülen uydunun gözlem kapsamına, "Avrupa için teUutdT olarak nitelendirilen Ak- deniz havzası ve Ortadoğu da alı- nacak. Uyduyla denetlenmesi planlanan 8 milyon kilometreka- rdik bölgenin içinde, Türkiye, Kıbns, Ürdün, lsrail, Irak ve "Is- faui «emellere dayalı bir devlet dü- zeai kurma tefalikesi" bulunan Ce- zayir de bulunuyor. "NATO'ııun Avrupa Ayagı"ola- rak tammlanan "Ban Avrupa Birligi" (BAB) tarafından hazır- lanan "Avnıpa'da silahsızlanma İçin Gözlem Uydubn" başhkh ra- porda, Avnıpa'da AKKUM son- rası silahsızlanma ve Avrupa'nın genel istikrar ve güvenini bozucu olası tehditler sıralandı. Raporun Türkiye'nin de yer aldığı bölgeyi ilgilendiren bölümünde, "Doğn Avrupa ve Balkanlar'da ulnsal ve etnik sorunlann çözümü benüz nzakbr. Buna ek olarak Batılı sa- nayileşmiş ve laik topmmlann ye- minli düşmanı olan lslami temel- lere dayalı devlet duzenini savunan görüş, Avrupa'nın güney sımrla- nndaki ülkelerde önem kazan- maktadır. Bu görüş, etnik ve rail- liyetci hırslarla ve söz konusu yö- rede sürüp giden silahlanma ile birlikte Avrupa için ciddi bir teh- dit ohıştunnaya baslamışdr" den- di. Avnıpa'mn bu tehdide karşı- hk önlem alması gerektiği kayde- dilen raporda, "Stratejik gözlem uydusunnn önemli bir görevi, Ak- deaiz yöresini göziemek olacakür. Bn yörede bunalun ve çaöşma oia- sıhgı yüksektir" dendikten sonra isim verilmeksizin, "Bazı üikder kasıtlı olarak füzeler yolu ile top- lu kıyıma yol açacak yeni silahlar geliştirmektedirler" dendi. tngiltere, Fransa, Benelüks ül- keleri, Batı Almanya, ttalya, tspanya ve Portekiz tarafından or- taklaşa hazırlanan raporda dile getirilen kaygüar, Akdeniz havzası ile Ortadoğu'daki siyasal koşulla- nn gerginleşmeye yüz tuttuğu bir sıraya rastlıyor. Raporda, lslami temellere dayalı devlet görüşünün yerel yönetimlere girdiği Cezayir1 den Kıbns'a, Irak'tan Israil'e, Irak'a giderek yaklaştığı gözlenen Ürdün'den FKÖ'ye ve Güneydo- ğu'daki gelişmeler nedeniyle Türkiye"ye kadar tüm bölge, Sonulu' olarak nitelendiriliyor. BAB tarafından kurulacak bir uydu kurumunun, gerekli özellik- lere sahip bir uyduyu on yıl için- de geUştirebileceği tahnün ediliyor. Bu arada tspanya, İtalya ve Fran- sa tarafından aynı amaçlarla ge- liştirilmekte olan askeri gözlem uydusu "Helios"un en erken 1993'te fırlatılabileceği açıklandı. Amerikan kuvvetlerinin Batı Avrupa'dan çekilmeye başlaması ve silahsızlanma sürecine girüme- siyie birlikte Batı Avnıpa'mn gü- venliğini zaman içinde BAB'ın üstlenmesi bekleniyor. Mart 1989"dan beri Viyana'da sürdürül- mekte olan ve sonbahara kadar tamamlanmaya çalışılan AK- KUM'un bu ilk aşamasında anlaş- ma sağlanması durumunda, "At- lantik'ien Urallar'a kadar" bir bölgede silahsızlanma başlayacak. DlSBASIN lfeni bir Avrupa'ya doğruBirinci Dünya Savaşı'ndan sonra galip ul- keler Avrupa'yı parçalayarak, savaşın izlerini gidenneye gücü yetmeyen âdeta "buruk" bir banş sağladılar. Almanya'nın topraklan azal- dı. Almanlar için bir yoksulluk devresi başladı. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra galip ülke- ler Almanya'yı Avrupa'yı ve ideolojilerini bö- lerek, 45 yıl sürecek soğuk savaşın başlama- sma neden oldular. Sovyetler Birliği Avrupa1 mn doğu yansına el attı: tngiltere, Fransa ve ABD ise NATO'yu kararak askeri bağlanm sağlamlaştırdılar. Bunun yanı sıra ekonomik bir birliğin temelini attılar. Geçen cuma günü Londra'da NATO üyele- ri George Bush'un önderliğinde bir araya ge- lerek, soğuk savaşa son verme yolunda bir adım attılar. Demokratikleşme ve birleşme sü- recinde olan Almanya'ya ve bocalayan Sovyet- ler Birliği'ne el uzatan, Atlantik'ten Urallar'a, Baltık'tan Adriyatik'e uzanan tek bir Avrupa: yı müjdeleyen bir banşın temelini attılar. Amaç, soğuk savaşı kaybeden Sovyetler Bir- liği'ni daha da kötü bir duruma düşürmek de- ğil. Tam tersine, Moskova'nın güvenini kazan- mak ve böylece nükleer silahlan azaltma an- laşmalanna uyan, Almanya'nın birleşmesini destekleyen, yeni Avrupa'nın bir parçası olan bir Sovyetler'in dostluğunu kazanmak. Moskova'nın askeri liderleri, Doğu Avrupa1 daki pozisyonlannın sarsılmasım üzüntüyle karşılıyorlar ve Gorbaçov'un silahsızlanma ko- nusunda ağır hareket etmesine neden oluyor- lar. Londra bildirisi Avrupa'da silahsızlanma çıkmazım çözümleyebilir. NATO'nun, Bush'un nükleer silahlan an- cak "son çare" olarak kullanma çağnsına uy- ması, bu gelişimi hızlandıracak gibi. "Son çare" önerisi nükleer tehditlere olan eğilimi azaltıyor ve hem Avrupa'ya, hem Sovyetler Birliği'ne güven veriyor. Moskova, NATO'da birleşmiş bir Alman- ya tezin her zamankinden daha fazla yaklaş- tı. Ancak yine de Batı'nın yeni gücüyle Sov- yetler Birliği'ni dışlayabileceği endişesinde Bil- diri bu endişeyi büyük oranda azaltıyor. NA- TO üikeleri bir yandan Gorbaçov'u NATO 1 da konuşma yapmaya çağırırken, diğer bir yandan da Varşova Pakü ülkelerini gözlemci olarak NATO'ya davet ediyorlar. Sovyet lider- leri bu önerileri büyük bir hevesle karşüadılar. Tüm bu gelişmeler, NATO'nun askeri bir birlikten siyasal bir birliğe dönüşüm aşama- sında olduğunu ve yıllardır suregelen Rusya korkusunun bitmek üzere olduğunu gösteri- yor. NATO bu yenilikleri yaşarken, özünü ta- mamıyla değiştirmemeye de dikkat ediyor. Sm^etler Birliği'nde yapılan yenilikler kalıcı olacağa benziyor, ama muhafazakârlar bir '^eri dönüş" yapabilirler. Moskova nükleer silahlan azaltma sözü veriyor, ama bu geli- şim yalmzca başlangıç aşamasında. Hepsinden öte NATO liderleri NATO'yu da aşan gelişmelere yol actılar. NATO liderleri- nin Avrupa Güvenlik ve tşbirliği Konferansı1 mn (AGİK) kapsamını genişletme önerileri, tüm Avrupa'yı saran bir güvenlik sistemine doğru atılan bir adım niteliğinde. Tüm bu ge- lişmeler, Avrupa'nın banş içinde bir bütunlüğe doğru yol aldığını müjdeliyor. (19 Temmuz) DUN^ADA BUGUN AlİStRMEN Koşul 1989 yılı olayları Türkiye'yi hazırlıksız yakaladı. Yirminci yüz- yılın bitmesine 10 yıl kala başlayan hızlı ve büyük değişimin dı- şına düşen Türkiye'nin insanları bir süre çevrede anlayamadık- ları, katılamadıkları büyük bir yenilenmenin gerçekleşmesini, el- leri boğürlerinde izlemek durumunda kaldılar. Artık bu aşama geride kalmış bulunuyor. Artık Türkiye'nin insanları çevrelerin- de gelişen, anlayamadıklan, yabancısı otâukları olayları izlemekle kalmıyor, yine çevrelerınde, kendileriyle ilgili, ama TC'nin de ka- rışamadığı, etkin olamadığı gelişmeler olduğunu görûyorlar. Kıbrıs'tan, Patrikhane konusuna, Ermeni sorunundan, Avru- pa'dan dışlanmaya, insan haklarından NATO'nun yeni konumu- na kadar, birçok alanda Türkiye dış güçlerin konusu. Ama Tür- kiye Cumhuriyeti kendisine yönelik bu girişimler ya da kendi s>r- ttnda oynanan bu oyunlar karşısında, umarsız ve etkisiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anda, bir hükümeti, bir Dışişleri Bakanı, bir Dışişleri Bakanlığı örgütü ve yurtdışında temsilcilik- leri var. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anda bir dış politikası yok. Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye'de işbaşında olan hü- kümet gerçek bir dış politika uygulamaya kalksa bile, böyle bir uygulamayı yapabilecek olanaklara da sahip değil. Bu durum- da, dış politikasızlığımızın gerçek nedenlerine dokunmaksızın, hükümetten dostca olmayan davranışlara sert ve etkin tepki gös- termesini, kişiltkli davranmasını istemenin de bir anlamı yok. Çünkü bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kişilikli tepkiler goste- rebilmesinin, tutartı bir dış politika uygulayabilmesinin ön koşullan bile yerine gelmemiştir. Türkiye'yi dış politikasızlık ya da dış politikada umarsızlık çu- kuruna iten, yalmzca içinde bulunduğu imaj erozyonu değildir. Evet, gerçi Türkiye'nin imaj erozyonu inanılmaz boyutlara var- mıştır ve uygar dünyada Türkiye gerçekten, ciddiye alınmayan, bir baskı, zulüm ve işkence ülkesi olarak görülmektedir. İşin daha da kötüsü, bu çirkin gorüntü kendimizi tanıtamamamızın bir so- nucu değil, ülkemizde neler olup bittiğintn herkesçe iyı bilinme- sinin ürünüdür. Başka bir deyişle çirkin olan görüntümüz, hoş olmayan yapımızı tam olarak yansrtryor. Doğallıkla da bu durum- da, insan haklannın çok büyük bir önem kazandığı, demokrast- nin temel kavramları ve ölçütleri konusunda evrensel bir uzlaş- manın oluşmaya başladığı bir anda, Türkiye'nin dış politikada bir ağırlığı olması beklenemez. imaj erozyonu ve hızla gelişen bir dünya ile yapısal uyuşmaz- lığın yanı sıra, soğuk savaş döneminin geride kalmakta oluşu da bir zamanlar "hür dünyanın kalesi" etiketi altında istediği baskı rejimini uygulayanların kullandıkları soğuk savaş şantajı silahı- nı da artık etkisiz kıldığı için çağının gerisinde kalmış olan An- kara artık, kendi çağdışılığını tehdit ve şantajla kabul ettirmek olanağmdan yoksun kalınca, lafını kimseye dinletemez olmuş- tur. Görünen odur ki, Türkiye'nin dış politika çıkmazı ANAP ikti- darı sürdükçe ortadan kalkmayacaktır. ANAP iktidarının sona ermesiyle birlikte Türkiye'de de yuka- ndaki koşulların değişmesı ve dış politikanın önündekı engelle- rin kalkmaya başlaması beklenebilir. Ama unutmamamız gerekir ki, yukarıda saydığımız engelle- rin kalkması bile tek başına fazla bir anlam taşımayacak, Türki- ye kendini doğru dürüst tanımlamadan, kendi kimliğıni bulup ön- ce kendisi bunu özümsemeden ve sonra da, bütün dünyaya bu kimliği açık ve kabul edilebilir biçimde açıklamadan hiçbir yere varamayacak, yine tutarlı bir dış politika izlemeyecektir Sözünü ettiğimiz kimlik sorunu, ümmet mi, yoksa millet mi ol- duğuna karar veremeyenlerin içinde bulundukları ve ülkeyi de birlikte sürükledikleri kimlik bunalımını da aşıyor. Artık yalmzca ulus ile ümmet kimliklerinden birini seçmek yet- miyor. Bundan böyle Türkiye, orta ve uzun erimli amaçlarını da iyi tanımlamak, bölgedeki durumunu iyi saptamak ve insanlık ailesine hangi işlevlerle, hangi amaçlar, hangi katkılarla katıla- cağını belirlemek, bu kimliği önce özümseyip, sonra bütün dün- yaya ilan edip, anlatmak zorundadır. Bu koşul yerine getirilmedikçe, günü gününe yaşamanm, an- lamsız notalarla durumu idare etmenin, sonuçsuz tepkiler gös- terip, dış olaylarda her yapılanı sineye çekmek demek olan dış politikasızlık batağında çabalamanın sonu gelmeyecektir. AVRUPA TOPLULUĞU Malta, tiyelik içiıı başvıırcluBRÜKSEL (AA) — Avrupa Topluluğu'na üyelik başvurusun- da bulunanlar listesine Malta da katıldı. Türkiye, Avusturya ve Kıbns Rum yönetiminden sonra Malta da dün Avrupa Toplulu- ğu'na tam üyelik başvurusunda bulundu. Belçika'mn başkenti Brüksel'- de toplanan AT Dışişleri Bakan- lar Konseyi sırasmda, AT'yi ziya- ret eden Malta Başbakanı De Marco, AT'ye Dışişleri Bakanı G. De Michelis'e iletti. Tam üyelik başvurusu arifesin- de 12 AT üyesinin başkentlerin- de temaslarda bulunan Malta Başbakanı De Marco, yarın da topluluk komisyonunun yüksek düzey yetkilileri ile görüşecek. AT Bakanlar Konseyi binasın- da bir basın toplantısı düzenleyen Malta Başbakanı de Marco, Mal- ta'ntn AT'ye tam üyeliğınin 3 ila S yıl içinde gerçekleşmesi için cid- di bir engel görmediklerini ileri sürdü. Ulkesinin AT'ye tam üyeliği için doğal olarak bazı ufak tefek sorunlann çözülmesi gerektiğini belirten De Marco, tam üyeliğe geçiş döneminin bu sorunlann çö- zümüne yeterli olacağını savundu. Topluluğa yakın çevrelere gö- re Kıbns Rum kesimi ve Malta'- mn tam üyelik başvurulanm ta- kiben normal prosedür gereği, topluluk komisyonuna bir rapor hazırlama görevinin verümesi yö- nündeki karann, en erken AT Ba- kanlar Konseyi'nin eylül ayında- ki toplantılannda alınması bek- leniyor. Öte yandan Yunanistan'ın ise Kıbns Rum kesiminin tam üyelik başvurusunun bir an önce Bakan- lar Konseyi'nde görüşülmesi ve normal prosedürün başlatılması yolunda baskı yaptığı öğrenildi. Macaristan Bu arada Macaristan'ın da 1992-1995 arasında AT'ye üye ol- mak istediği bildirildi. Macaristan Başbakanı Jozsef Antall'ın Danışmanı Stephen Bethlen, Londra'da düzenlediği basın toplantısında, "1992'de AT'de olmak istiyoruz" dedi. Bethlen aynca, hükümetinin bu yıl içinde 8, gelecek yıl da 12 dev- let şirketini özelleştirmeyi planla- dığını söyleyerek, gerçekleştir- mekte olduklan yapısal ekonomik reformlann Macaristan'ın en geç 1995'te AT'ye üye olmasını sağ- laması gerektiğini savundu. Stephen Bethlen, "Topluluğa girmek için bütün özelliklere sa- hip oldugumuza inanıyonız, çün- kü iyi işleyen bir demokrasimiz var" dedi. Bazı çevrelerin Macaristan'm AT üyeliğini 10 yıl geciktirmesi- ni ve bunun yerine Çekoslovakya ve Polonya ile işbirliğini arttırma- sım önerdiklerini kaydeden Beth- len, "Bu iyi niyetli bir öneri, ama iyi bir öneri degil" diyerek, Çe- koslovakya ve Polonya ile işbir- liğinin AT üyeliğirûn yerini ala- mayacağını vurguladı. Ingiltere lslami özerkük UanıLONDRA (Cumhuriyet) — tn- giltere hükümetinin, ülkede yaşa- yan 1.5 milyon Müslümanın çıkar ve isteklerini gözetmediğini öne süren dini temelcilik yanlısı radi- kal görüşlü bir grup, "özerklik" ilan etti. tran yanlısı görüşleriyle tanınan Islam Enstitüsü tarafın- dan düzenlenen kongrede, 'Yasa- lar çerçevesinde ve toprak talebi olmaksızın Ingiltere yönetiminden özerklik' ilan edildi. tlanda, sade- ce Müslümanların katüabileceği bir parlamento oluşturulması, In- giltere Müslumanlan ile lran ara- sında özel ilişki kurulması çağrı- sı da yapıldı. Parlamentoya para- sal desteğin, merkezi bir bilgisa- yara geçirilecek olan 'tüm mü- minler'in seçmen kütüklerine da- yamlarak sağlanacağı açıklandı. Enstirü, bu amaçla ilk aşamada S milyon sterlin (22.5 milyar lira) bağış toplanabileceğini hesaplı- yor. Adı, 'lngiliz Müslumanlan Konseyi' olacak parlamentonun, tngiltere genel seçimlerinde Müs- lümanlann hangi partiye oy vere- ceklerine de karâr vermesi öngö- rülüyor. Bu şekliyle konseyin, Müslüman toplumun büyük oy potansiyeli ile tngiliz siyaset ha- yatında anahtar rolü oynamaya hazırlandığı izlenirai ediniliyor. tslam ülkesiyle özel ilişki, gereklidir" şeklinde dile getirilen 'tran'Ia yakın işbirligi ça|nsı'nın ise tngiltere'de yaşayan Müslü- manlar arasında bölünme yarat- ması kaçınılmaz görünüyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear