25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ D E G I S E N WW r T I I K A 14 TEMMUZ 1990 V / L G l V t: ERRAUOChl LatinAmerika'nın küçük ülkesi, diktatörStroessner'den 35yıl boyuncayediğidemiryumruklarsonucu hâlâkroke durumda.Ithalat ve ihracatın yüzde 6O'ı *kaçıyor Paraguay kaçakçılıkla yaşıyor— 7 — Gemi kalktığı andan itibaren restoranda oturuyorlardı. Cam kenarındaki masaya ili- şen ve hep resim çizen o sanşın, şişman ka- dın; yolculuk boyunca gazozlarıru yudumla- yan başlan bağlı Menonit'ler ve büyük bir La- tin Amerika haritası üzerinde itinererkrini tar- tışan genç Fransızlar hep içeride oturdular. Tavana dek istif edilmiş raobilyalar ve şilte- lerle, domates, soğan çuvallan arasında da- ğılmış olan Paraguay köylüleri ile temas et- mediler hiç. Paraguay'ın başkenti Asuncion'- dan Concepcion'a dek iki gün süren yolculuk boyunca bu köylülerin açlıklannı surekli mate çayıyla bastırdıklarını izlemediler. ön güver- tede koyu katolik Paraguay'lı gemicilerin göz- lerini yuvalarından uğratan beyaz tenli Ingi- liz kızları gibi güneşlenmeye çıkmadılar. Baş- kentin ufukta yitip giden '80'li yılların izini taşıyan yeni gökdelenlerine göz atmadılar. Ül- kenin beUi başlı kaçakçı-bakanlannın nehir kı- yısındaki Beverly-Hillsvari malikhaneleri ile ilgilenmediler. Yılan gibi kıvrıla kıvnla Cha- co düzlüklerine ve Brezilya topraklanna gi- ren Yengeç Dönencesi'ndeki Paraguay neh- rinde değildiler sanki. öğlen yemeği servisi başladığında Fransız- lar o her zamanki her şeyi bilir tonlarıyla Şi- li'deki seçimleri, Arjantin'in yeni Peronist Cumhurbaşkanı Menem'i ve hiper-enflasyonu tartışmaya başlamışlardı. Gemi kuzeye, ekva- tora doğru yol aldıkça kıyıdaki biteviye ça- yırlıklar yerinı giderek sıklaşan egzotik bir pal- miye ormanına bırakıyordu. Nehrin dingin, suskun sularında yapılan yolculuğu bölen tek gürültü Fransızlann yüksek sesli tartışmasıydı. En çok profesör görunumlu 35-40 yaşlann- daki adam konuşuyordu: "Bir toplura eko- nomik sorunlardan çok değerler düzeninin yı- kımından ölür" diye sürdurduğü konuşma- sında Şili ve Arjantin'i çoktan mahkûm etmiş, sıra Nikaragua'ya gelmişti: "Aslında tüm nü- fusu rahatça doyuracak topraklara sahipier" diyordu ve ekliyordu: "Ne ki şimdi\e dek tiim kaynaklarını olmayacak bir devrimi destek- lemeye seferber ettiler. Bugün Fransa'da en ateşli solcular bile artık sorunlara pragmatik yaklaşmanın gerekliliğini gorduler. Çin'de bile yalnız guçle ajakta kalabilen comert fikirle- rin nasıl öldüğüne hep biriikte şahit olmadık mı?" Hızını alamayan Fransız, kendini giderek bir seminerci havasına kaptırmıştı. Latin Amerika'dan Çin'e, Çin'den gene Avrupa'- ya; Fransa, Ingıltere ve Kuzey ülkelerine at- layan çok bilmiş adam 15 dakika icinde dün- ya problemlerini çözüvermişti. Dipteki bir ma- sada oturan Menonit'ler ise her şeyi bilen Fransızın aksıne tüm dünyadan habersiz gö- rünüyorlardı. Bir örnek yakasız, belden büz- gülü, uzun kollu pembe, mor elbiseler giymiş kızlar amaçlannın geçmiş yuzyıllardaki gibi yaşamak olduğunu söylüyorlardı. Başlarını bağlıyorlar, tahrik edici giysiler giymiyorlar- dı. Elbiselerini kendileri dikiyorlardı. Televiz- yon seyretmiyorlardı. Sınemaya gitmiyorlar, her önüne gelen kitabı okumuyorlardı. Zifaf gecesinde bakire olmamayı duşünemiyorlar, kürtaja ve boşanmaya karşı çıkıyorlardı. Faz- la okumaya da karşıydılar. Doktorluk, dişçi- lik, gibi vazgeçilmez birkaç alan dışında üni- versite eğitimini gereksiz buluyorlardı. Felsefe ve siyasal bilimler gibi konular; düşunmeye teşvik ettiği ve akJ kanştırdığı için hepten yok sayılıyorlardı. Protestanlığın tarikatiarından biri olan Menonit dininin kurallarına göre ta- nmla geçinmek gerekiyordu. Concepcion'a 300 kılometre ötede yalnız Menonit'lerin oturduğu Filadelfia'ya gidiyor- du Menonit misyonerler. Elinde "Newsweek" dergisini tutan ve içlerinde en ileri göruşlü olan Amerikah Menonit diğerlerinin 20. yüzyılda yaşamasına bir itirazı olmadığını söyİüyordu. Ama o, mutluluğu, Menonitlerin arasında ya- şamakta bulmuştu. Burada da çoğu ABD'den göç etmiş olan Paraguay'ın Alman kökenli Menonitlerini ilk kez tanıyacaktı. Bataklık ve çölden oluşan Chaco bölgesinin ortasındaki Filadelfia'da peynir ve süt endüstrisine dayah bir refah adacığı kurduklanm duymuştu. Me- nonitlerin Paraguay yerlilerinden olan Gua- ranileri sömürduklerine dair ortaya atılan id- dialan bilmiyordu. Politik fıkirleri olmadığı için bu konuda bir fıkir yürütemezdi. Para- guay'da Menonitler hakkında ileri sürülen ırk- çılık iddiaları konusunda da bir şey söyleye- meyecekti. Çünkü zaten bu konularla pek il- gilenmiyordu. Kentin tek oteline gazetecile- rin kabul edılmediğini; Filadelfia, Asuncion arasındaki şehirlerarası otobüslere Menonit olmayanların aJınmadıklarını ilk kez benden duymuştu. Menonitlerle yaptığım bu ilginç kahve soh- beti sırasında birden durmuştuk. Nehrin iki yakasındaki ahşap kulubelerden oluşan köy ya da kasabadan yolcu alıyordu gemi. tnecek olanlar bir sandalla kıyıya taşımyor, binen- ler aynı sandalla kıyıdan gemiye alınıyordu. Hepsi de mallanru Concepcion'a satmaya gö- türen köylülerdi. Meyve ve sebze çuvallannı en değerli varlıkları gibi kendilerinden önce ^akınarak gemiye yuklüyorlardı. Biraz yeni gelenleri görmek, biraz da gü- neşlenmek için ön güverteye çıktım. Paragu- aylı gemicilerin tümünün gözleri şortuyla se- re serpe uzanmış tombul ingiliz kızın üzerin- deydi. Kaptan köşkünün önünde sıralanmış gemicilerin bakışlanndaki cinsel saldırganlık, bizim Anadolu erkeklerini aratmayacak cins- tendi. Ama kendi ülkesinde kimsenin kolay kolay dönup bakmayacağı kız durumdan şi- kayetçi görünmüyordu. Ellerinde taşıdıklan kitaplar, 40 yıl önce Bilbao tersanelerinden çıkmış olan bu gemi- ye binen Avrupalı turistlerin büyük çoğunlu- ğunun 'entel' merakını hemen ele veriyordu. Amazon başta olmak üzere Latin Amerika ne- hirlerinin keşfıne çıkmak için yarışan îngiliz- ler, Fransızlar ve Hollandalılar Marquez'in "Simon Bolivar"ını, Graham Greene'in "Fahri Konsolos"unu, "Inkalann Fethi" ni ya da Amazon ormanlanm anlatan "Yağmur Onnanlannda"yı okuyorlardı. Günbatımına doğru güverteyi kaplayan kütüphane sessiz- liğinde, bu saatte sokmaya başlayan sivrisi- neklerin vızıltısı duyulur olmuştu ancak. "P«mp«" denilen Chaco'nun yeşil, nemli topraklan ardında kocaman kızıl bir top gibi kaybolmuştu güneş. Gece Paraguay nehrinin üzerine birdenbire çökmüştü. Sabah nehrin büyük kavisinin ardından günün ilk ışıklarıyla biriikte karşımızda eski, koloniyal bir kentin hatları belirdi. Adı Hıristıyanlara gore mistik bir kavram taşıyan ve lsa'nın ana karnına düştüğü anı simgeleyen Concepcion, Paraguay'm kuzeyin- deki Chaco bölgesinin merkezini oluşturuyor. Guararulerle biriikte Asuncion'dan gelen mal- lan bekleyen Concepcionlular, haftada bir ge- len gemiye kentin en büyük olayı gözüyle ba- kıyorlar. Gemiden indirilen koltuklar, buzdo- lapları ve televizyonlar bu küçük Latin Ame- rika kentinin 20. yuzyıUa olan tek bağlantısı- nı sergiliyor. Dümdüz damlı tek katlı evleri, at arabalannın koşturduğu asfaltlanmamış kı- zıl topraklı yolları; yaz kış kenti kavuran acı- masız güneşten kaçılan ağaçlıkh avluları ile Concepcion, Holyvvood stüdyolarından çık- mışa benziyor. Greene, Traven ya da Garcia Marquez kitaplanndan yapılacak herhangi bir filrn uyarlaması için hiçbir rötuşa gerek gös- termeyen bir atmosferi var Concepcion'un. Gemiden inen Avrupalı turistler tarafından derhal dolan kentin iki oteli, 1700'lerde bu- ralara gelen misyonerlerin ve maceraperest- lerin anı defterinden çıkmış yapılan andınyor. tçeride atlann ve kölelerin bağlandığı büyük avluları olan tek katlı kervansaraylar bunlar. Yollarda ise öğlen güneşi altında sıgınıla- cak tek bir ağaç gölgesi bulunmuvor. nun merkezindeki bu sevimli kenti sabote eden dikkator hiçbir zaman Concepcion-Asuncion karayolunu yaptırmamış. Bu nedenle Concepcion'dan Asuncion'a ka- rayoluyla dönmek, gerçek bir işkence oluyor. Asuncion da kent merkezine '80'li yıllarda di- kilen birkaç gökdelen dışında Concepcion'- dan çok daha kozmopolıt bir hava sergilemi- yor. Kentin en önemli meydant "Plaza de los Heroes"de (Kahramanlar Meydanı) her öğ- len seyyar ocağını yerleştiren bir guararu, ge- ne beraberinde getirdiği iki tahta masa etra- fına kurduğu seyyar restoranda sıcak çorba satıyor. Meydanın ortasındaki parkın kena- rına tezgâh kuran guaraniler de Asuncion'da parmakla gosterilen tunstlere yerli elişleri, ın- cik, boncuk ve hipi tarzı kemerler satıyorlar. Az ilerdeki alışveriş merkezinde yavaş ya- vaş çöken akşarnla biriikte dükkânlann ne- on ışıkları yanmaya başlıyor. Asuncionlula- rın iftiharla gösterdikleri yeni açılan buyuk mağazanın girişinde Guy Laroche, Yves St. Laurent, Chanel, Lacoste gibi bu>"ük moda- cıların isimleri de göze çarpıyor. Ama man- Siyasi fîkirlerin ve kültürel akımlarm zor ulaştığı bu Latin Amerika taşrasına modanm ulaşmakta hiç güçluk çekmediği anlaşılıyor. 35. yaş gününü kutlayan Martha Aviles'in sırf hanımlardan oluşan doğum günü partisinde baştan aşağı Chanel giysiler içinde olan ka- dırilar dikkatle birbirlerini süzüyorlar. Bol pa- çalı pantolonlar, kısa ceketler, bol zincirli ta- kılar şişman zayıf tüm kadınların tercihini oluşturuyor. Birkaç günlük mesai isteyen pas- talar, pizalar, tuzlular, şerbetler, şampanya ve mimozalar ve çaylar yoğun bir şekilde ser- vis edilirken insan Asuncion'da değil de Ada- na'da olduğu izleniraine kapıhyor. Favori soh- bet konusunu yılın saç modası renklen, Av- rupalı modacıların son defileleri ve Martha Aviles'in yeni açtığı güzellik-cirnnastik salo- nu oluşturuyor. Bir taraftan pastaları atıştı- np bir taraftan da kilo sorunlanm anlatan ha- nımların çoğu zaten Aviles'in aerobik sınıfın- dan dostları Asuncion sosyetesinin tüm genç hanımlan Martha Aviles'in güzellik salonu- na devam ediyor. Avilesler Asunion'un en kibar mahalle- Paraguay'ın eski dikkatörü Alfredo Stroess- ner'in sevgilisi Nıta Legal'in evi oluşturuyor. Bir yıl önce darbenin olduğu 3 şubat gecesı bu evde sevgilisi Legal'le basılan diktatör Alf- redo Stroessner; bu evin onünden her geciş- lerinde Asuncionlular için mizah konusu olu- yor. 75 yaşında ülkeden ayrılan Stroessner'- in son ana dek "Latin Amerika maçosn" üna- jına özen gösterdiğini anlatan Paraguayular, eski diktatörün siestalannı dairaa başkentte- ki sevgilileri arasında böluşturdüğünü anla- tıyorlar. Nata Legal'in mimar kocasının bu ziyaretler sırasında evden uzaklaştığı ve baş gözdesinin Stroessner'den üç çocuk sahibi ol- duğu söyleniyor. Buna karşıhk işbaşında kal- dığı 34 yıl sayeskıde dünyanın sayılı zengin- leri arasına giren yaşlı diktatörün, metresine kendi kızkardeşinin evinin yanıbaşında pren- seslere layık bir villa yaptırdığı görülüyor. Görkemlı Merkez Bankası binasımn karşı- sındaki köşede ise yönetimi şubat darbesinde Stroessner'den devralan Cumhurbaşkanı Andres Rodriguez oturuyor. Kıa, Stroessner'- in oğlu ile evli olan ve en güvendiğı general- KİMLİK KARTI PARAGUAY Paraguay'm Concepcion kentinde 'her tiıriii mal'ın satıldığı bir dükkân. (Folograflar Gian Paolo) Nüfus: 4.518.000 (1989 tahminı) Yuzölçümü: 406.752 km' Başkent: Asuncion Para birimi: Guarani Din: <7o 96 Katolik Dil: İspanyolca Devlet Başkanı: General Andres Rodriguez Kişi başına yıllık gelir: 1260 dolar (1984) İthalat: 324 mi">on dolar (1987) thracat: 208 milyon dolar (1987) Üninler: Mısır, pamuk, şekerkamışı, yiyecek, tekstil, çimento endüstrisi, çelik, manganez Okuma-\azma oranı: ""o 81 Turizra gelirleri: 111 milyon dolar (1986) Kişi başına günlük gazete: Her yüz bin kişiye 32 gazete. K PEH açakçıhk Paraguay'da tüm kesimlere mal olmuş durumda. Nüfusu 5 milyona yaklaşan ülkede, trafiğe çıkan 240 bin arabadan 100-150 bininin çalınmış ve kaçak araba olduğu tahmin ediliyor. Yepyeni bir Ford Sierra, Paraguay'da bizim paramızla 10 milyon liraya alınabiliyor. L Başkeat AsnıcioB'da kaledral önünde açlık grevi yapaniar. Stroessner diklatöıiüğünden sonra, Paraguay'daki ilk açlık grevi. Asuncion kenti, seyyar satıcılann ve marjinal sektöriin kenti. Ayakustu lokantalan, fasl food'un Paraguaycasını saanyor. atin Amerika'nın iki büyük devi Brezilya ve Arjantin arasında sıkışan Paraguay'da, kaçakçılık ülkenin en büyük sanayi dahnı oluşturuyor. İthalat ve ihracatın yarısından fazlası 'sektör'den sağlanıyor. Bunun parasal cinsten değeri ise 2.5 milyar dolar. Stroessner'in 35 yülık dikta rejiminden sonra geçen yıl şubat aymda yönetime el koyan yeni Cumhurbaşkam Andres Rodriguez ise Stroessner'in sonuyla karşılaşmamak için sürekli 'demokrasi'den söz ediyor. Eski yönetim zamanında olduğu kadar olmasa bile, yeni rejimin adamları da kokain trafiğinden ceplerini dolduruyorlar. merkezinde kurulan pazarda her gun yenile- nen alışveriş ve uzun sohbet seansları Concep- cionlulann yaşamındaki en heyecanlı hareketi oluşturuyor. Malların sergilendiğı çuvaldan yapılmış tentelerin altında satıcılar, bu ülke- de herkesin hemen her zaman yaptjğı gibi Pa- raguay çayı "mate"yi yudumluyorlar. Yazın serinlemek, kışın ısınmak için süzgeçli, uzun köşeli çubuklardan içilen bu çay sosyal sınıf- lar arasındaki tek ortak paydayı oluşturuyor. Ne ki çoğu kez zenginlerin çubukları gumüş- ten, fakirlerinki ise alelade madenlerden ya da tahtadan oluyor. Kendi halinde, uyuklayan bir Latin Ame- rika kentçiği havasına rağmen, Concepcion geçen yılın şubat ayında kaçarak ülkeyi terk eden diktatör Stroessner'e dairaa kafa tutmuş olmasıyla tanınıyor. Güney Amerika'nın en acımasız ve kanlı diktatörlerinden biri olan Stroessner'i 35 yıl ayakta tutan sahte oylama- ların hiçbirine katılmayan Concepcion, baş- kent Asuncion'dan gelen baskılara şimdiye dek boyun eğmemiş hiç. Buna karşın Chaco'- kenlerin kendi halindeliği ve vitrinin taşra kentleri dukkâlanna özgü düzeni, büyük mar- kalara bile gündelikçi elinden çıkma giysilere has bir aleladelik veriyor. En rağbette olan mağazaların, Adidas, L.A.Gear, Reebocklarm Kore taklitlerini sa- tan spor ayakkabı mağazaları olduğu anlaşı- lıyor. Burada bir ayakkabının fıatı neredey- se minimum ücret düzeyi olan 30.000 guara- ni (23 dolar) olmasına rağmen, dükkânın içi- ni adam almıyor. Paraguay'da bir çift mar- kalı spor ayakkabıya sahip olmak en önemli statü sembollerinden biri anlamına geliyor. Kent merkezini dolduran Korelilerin çalış- tırdığı elektronik eşya mağazaları ise Asun- cion'a büyük bir "Amerikan pazan" havası veriyor. Digital saatler, Honk-Kong'dan ge- len ve 10 dolara satılan Rolex-Cartıer saat tak- litleri, müzik setleri, televizyonlar, videolar bu dukkânları ağzına dek dolduruyor. Batıdaki fıatlarırun yarısına satılan bu malları özellik- le Paraguay'a bu tip kaçak eşyalar almaya ge- len Brezilyalılar ve Arjantinliler satın alıyor. lerinden San Martin'de oturuyor. Avenida Mariscal la Paz; Avenida de Aviadores de Chaco ya da Avenida de Repubblica Argen- tina gibi kentin kibar bulvarlanndaki villalar Roma ya da Madrid gibi Batı başkentleri bir yana Miami'deki bazı malikhanelere bile par- mak ısırttıracak görkemde. Kapıları önünde sundurmalı koloniyal evlerden "Dallas"ya da "Dynasty" dizilerinden fırlamış gibi duran kâşenelere dek, en modern çizgileri taşıyan ve garajında 2-3 spor arabanın durduğu evlerle dolu buraları. Çoğunun da kendine has bir oyküsu var. Avenida de Espana'da Somoza'nın villası bunlardan biri ömegin. Asuncionlular bu evin önünden geçen her yabancıya parmakla gös- tererek Nikaragualı diktatörün arabasına ko- nan bombayla nasıl infılak ettiğini hâlâ gizli bir zevkle anlatıyorlar. Genellikle kanlı diktatörlerirfyoz general- lerin kirli servetleri ve kokain kaçakçılığından gelen milyarlarla dikilen bu süper lüks malik- hanelerin öyküleri arasında en canalıcılarını lerden biriyken yaşlı dıktatörü deviren Rod- riguez'in serveti 100 ile 200 milyon dolar ara- sında tahmin ediliyor. Fransa'daki "Petil Tri- anon"un kopyasuu yaptıran Rodriguez'in evi- nin fotoğrafını çekme çabamız; kapıdaki ma- kineli tüfekli nöbetçilerin mitralyetlerini üze- rimize çevinnesiyle neticesiz kalıyor. Paul. H. Lewis'in "Paraguay Under Stroessner" (Stro- essner Yönetiminde Paraguay) adh kitabın- da anlattıklarına göre Rodriguez de Bolivya'- dan gelen kokain trafiğine boğazına dek sap- lanmış bulunuyor. Ama Asuncion da bugün kimse bu konuda cumhurbaşkamna yönelik herhangi bir suçlamada bulunmaya cesaret edemiyor. Latin Amerika'nın iki büyük devi Arjan- tin ve Brezilya arasında sıkışan Paraguay'da kaçakçılık ulkenin en büyük sanayi dalını oluşturuyor. Öyle ki kaçakçılık sektörünun ih- racat ve ithalatın yüzde 60'ını bulduğu tah- min ediliyor. Bunun parasal cinsten değeri yıl- da yaklaşık 2.5 milyar dolan buluyor. Yurt- dışına çıkanlan malların başında afyon ve Brezilya ile Arjantin fabrikalannda mobilyaya dönüşen değerli ağaçlar geu'yor. Içeri giren malların ise küçuk bir bölurnü iç piyasayı he- def alıyor. Paraguay'dan "transit" geçen vi- deolar, Cartier saatleri, viskiler ve elektronik malzeme ise aslında bu mallara yuksek gürn- rükler koyan 170 milyon nüfuslu Brezilya ve Arjantin pazarlannı hedef alıyor. Bolivya'dan Paraguay'a giren kokain ise buradan da ABD'ye ihraç ediliyor. Geçen yıla dek ülkenin mutlak hâkimi olan Stroessner'in rekabeti önlemek için bu trafi- ği ordu ve çeşitli bakanlıklar arasında paylaş- tırdığı anlatüıyor. Un ve sut tozu kaçakçılığı ile deniz kuvvetlerinin, değerli ağaçlar ve ka- çak arabalarla kara ordusunun; narko-trafik ile de hava kuvvetlerinin meşgul olduğu ileri sürülüyor. Bu sayede büyük servetler yapan Stroessner dönemi kodamanlanndan çoğunun şehir dışındaki evlerinin arkasında küçük bir iniş kalkış pisti bulunduğu; "kokain" dolu her uçak için 10 bin dolar iniş ücretı kesildiği an- latüıyor. Denetledikleri hava alanlan ve gümrilk noktalan ile rütbelerine oranlı olarak ganimet- ten pay alan rejimin adamları, darbeden bu yana söz konusu trafıği eskisi denli aleni yü- rütemeseler de gene ceplerini dolduruyorlar. Aslında kaçakçılık Paraguay'da tüm sınıfla- ra mal olmuş durumda. 3 milyon nüfuslu ül- kede trafiğe çıkan 240 bin arabadan 100-150 bininin çalınmış kaçak araba olduğu tahmin ediliyor. Bu satın alınan arabalann yüzde 40 - yüzde 60'ının çalınmış arabalardan oluşması anlamına geliyor. Genellikle Brezilya'dan ça- lınan kaçak arabalara 'Mau' deniyor. Çalın- mış olsa da kâğıtları olan 'Mau' arabalan, Brezilya'daki normal satış fıyatlarına göre dörtte bir daha ucuza geliyor. Yepyeni bir "Mau" Ford Sierra örneğin Paraguay'da yak- laşık 10 milyon TL'ye alınabiliyor. "Mau Mau" denen ve hiç kâğıtları olm yan arabalar ise daha da ucuza satın aiınab. liyor. Fakat araba sahibinin otoyu tespit et- mesi halinde, yeni alıcı araba üzerinde hiçbir hak iddia edemiyor. Önceleri yalnız yüksek düzeylerde "Uişkileri güçlü" olan kışiler ta- rafından benimsenen "Mau" arabalann, gi- derek başka türlü araba sahibi olamayacak sosyal sınıflara yayıldığı görülüyor. Gazeteci Humberto Rubin, diktatör Stroessner'in ça- lınmış arabaları sistematik olarak bir rüşvet unsuru olarak kullanmış olduğunu; politika- cı, bakan ve metreslerin büyük çoğunluğunun çalınmış arabalar kullandığını söylüyor. Humberto Rubin, Latin Amerika faşizmi- ne karşı verilen mücadelenin Paraguay'daki ^n büyük simgelerinden biri. Tam anlamıyla babasının "çiftliği" haline getirdiği ülkenin dizginlerini elinde tutabilmek için muhalefe- ti silen; hapislerde çüruten, sürgüne gönde- ren, işkence eden, öldüren Stroessner dikta- törluğüne karşı yıllarca mücadele etmiş Ru- bin. "Rejira duşmanlanıun" ellerinden ve ayaklanndan bağlanarak görkemli "Yacht Knlübii" yanındaki Paraguay Nehri'ne atıl- dıkları bu yıllarda özgurluğün simgesi haline gelen "Nanduti Radyosu"nu kurmuş. De- mokratlar arasında "Özgurlük Radyosu" ola- rak tanınan bu radyonun ufak bir yayınevi ile siyasi içerikli temsillerin sahnelendiği küçük bir tiyatro sahnesi de var. Asuncion'un mütevazi banliyölerinden bi- rinde iki katlı bir binada kurduğu radyo is- tasyonunda taruşıyorum Rubin ile. Binanın gi- rişindeki duvar yazılan dikkatimi çekiyor ilk peşın. Tüm Asuncion'da duvar yazılarıyla ka- ralanmış tek bina bu. Rubin, elinden düşür- mediği Paraguay çayını gümüş çubuğu ile sü- rekli yudumluyor konuşurken. Arada bir sob- beti keserek yayına giriyor. Bir ara, "ararr da bugün bir TUrk gazetecisi var" diyerek bv— de yayına sokuyor ve kısa bir söyleşi yapıyor. Yayınla sohbetin birbirine karıştığı Rubin'- in odasında; ünu Güney Amerika'nın pek çok köşesinde yayılmış olan bu gazetecınin öykü- sunü dinliyoruz. "Sık sık kapaülan, bomba atılan radyo istas> onurau Stroessner ekibi bir keresinde kundaklamaya bile kalktı" diyen Rubin, bu uğurda iki yıl hapis yattığıru fakat radyodan vazgecmeye hiçbir zaman yanaşma- dığını anlatıyor. Yaşamını kurtaran tek gü- cün ise yurtdışındaki basınla olan yakın iliş- kisinden ve Batılı diplomatlar arasında bul- duğu destekten kaynaklandığını söylüyor. Asuncion'da, Rubin gibi Stroessner karan- lığına karşı mücadelenin simgeleriyle özdeş- leştirilen-bir isim daha var. Rubin gibi bir ga- zeteci olan Aldo Zuccolillo'ya verdiği inatçı savaş nedeniyle "Acero" (çelik) deniyor. Paraguay'm ileri gelen, varhkh ailelerinden birini temsil eden ve iktidar odaklan arasın- da da akrabaları bulunan Zuccolillo; 14 yıl önce kurduğu "ABC Color"u yönetiyor. "Muhaiif gazete" olması nedeniyle 5 yıl bo- yunca kapatılmış Zuccolillo'nun gazetesi. Ga- zetenin kapatıldığı 1984 yılından, diktatörün ülkeyi terk ettiği '89 şubatına dek dayanmış "Acero." Tüm bu yıllar boyunca gazetecile- rine maaşlarını ödemeye devam eden patron Zuccolillo; gazete çıkmasa da herkesin her gün işe gelmesini talep etmiş arkadaşlanndan. Ya- zamamak ABC ekibini durdurmamış. Her gün toplantı masası etrafında bir araya gele- rek, tum skandalları ve yolsuzlukları ifşa eden etkin bir "fısılü gazetesi" çıkarmışlar bu süre zarfında. Ve özelh'kle ülkeye gelen yaban- cı gazetecilere ABC'nin kapılannı açmışlar. Paraguay'dan geh'p geçen gazeteciler için ger- çek bir enformasyon merkezine dönüşen ABC, yabancı muhabirlere telekslerini, tele- fonlannı, fakslanru açmış. Faturalan ise Zuc- colillo toplamış. Yeni diktatör Rodriguez, eski meşe ağa- cı gibi sert ve dik olan 60 yaşlanndaki Ace- ro'dan çekinmiş ve "ABC Color" rejimin yeni patronun emriyle yeniden açıimış. Şımdi Pa- raguay'ın en çok satan gazetesi olan "ABC Color", açık, eleştirici ve akılcı bir uslupla ge- ne muhalefetin sözcülüğünü yapıyor. Rodri- guez taraftarları tarafından yönlendirilmesi- ne rağmen, 1 Mayıs'ta yapılan seçimlerde mi'- halefetin oylann üçte birine yakın bir bö munu almış olması gerek Rubin ve gerekse de Zuccolillo tarafından buyuk başan sayılıyor. Latin Amerika diktatörlerinin giderek ABD'nin gözunden düştüğünu hesap eden ge- neral Rodriguez, Stroessner'in sonuyla kar- şılaşmak istemiyor. Bu nedenle sürekli "de- mokrasi"den söz eden Rodriguez, basın öz- gurlüklerini kısıtlamaktan çekiniyor. Şimdi- ye dek aJdığı yük ve sağladığı gücü korumakla yetinmeye kararlı görunen general, 1992'de yapılacak olan seçimlere katılmayacağını söy- lüyor. BİTTl
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear