Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 12 TEMMUZ 1990
MeclisBaşkanı'na ve
Milletv^dlleriııeDüşenOörev
KHK'lerin bir kısım hükümleri, olağanüstü hal amacını ve sınırlannı
aştığına göre, Anayasa Mahkemesi'ne bu düzenlemeler için doğrudan
iptal davası açılmasına engel olmadığı kanısındayız. Öte yandan,
Meclis'in konuya duyarlığını kanıtlamak, Sayın Meclis Başkanı'na ve
milletvekillerine düşmektedir. TBMM, asli görevine ve denetim
yetkisine verdiği önemi, kısa zamanda yapacağı olağanüstü toplantıda
duyurmalı; soruna, daha fazla gecikmeden, kamuoyunun beklediği
sağhklı çözüm getirilmelidir.
KÂZIM YENİCE Hukukçu
Güneydoğu Anadolu Ulerinde olağanüstü hal reji-
mi uygulaması olduğu bilinmektedir. Bölge için 9
Mayıs 1990'da çıkanlan son derece önemli ve tar-
tışmah hükümleri içeren 424 ve 425 sayılı KHK'ler,
komisyonlarda bile ele alınmadan Meclis tatile gir-
di.
Anayasaya göre olağanüstü hal
1982 Anayasası, olağanüstü halı iki maddede,
ikili bir ayrıma bağlamıştır: Bir yanda "tabıi afet,
tehlikeli salgın hastalık, ağır ekonomik bunalım";
öte yandan "demokratik düzeni, temel hak ve öz-
gürlükleri ortadan kaldırmava yönelik yaygın şid-
det hareketleri" ya da şiddet hareketleri sonucu
"kamu düzeninin ciddi biçimde bozulması hali"
(Anayasa madde - 119, 120).
Anayasadan sonra, 25 Kasım 1983'te 2935 sayı-
lı Olağanüstü Hal Yasası yurürlüğe girmiş; bunu,
kanun hükmünde kararnaraeler izlemiştir.
Nisan ve mayıs aylarında, Olağanüstü Hal Böl-
gesi için KHK'ler çıkarıhrken ne anayasa ne genel
hukuk ilkeleri önemsenmiş; bu nitelikteki kararna-
melerin gecikmeden Meclis'te ele alınması, tartışı-
larak düzeltilmesi gerekirken bu da yapılmamıştır.
Olağanüstü hal rejimi
Olağanüstü donemlerde "belli bölge"lerde, "be-
lirli zaman" sürecinde sivil yönetim; ülke bütün-
lüğünü, toplumun huzurunu sağlamak amacıyla o
bölge insanlannın hak ve özgurlüklerini makul öl-
çüler içinde ve zorunlu olduğu oranda kısıtlamak-
la yetkili kılınmaktadır. Şu var ki, Anayasanın ge-
nel ilke niteliğindeki 13. maddesinde yazılı olduğu
gibi: "Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel
sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin gerek-
lerine aykın olama(yacak) ve öngörüldükleri amaç"
dışında kullarulamayacaktır.
Unlü Alman profesörü Reinhold Zippelius: "Zo-
runluluk halinde tanınan bu yetkinin, bununla gü-
dülen amaçla sınırlı olduğunu ve alınan önlemle-
rin, kullanılan olağanüstü yontemlerin sadece nor-
mal anayasal düzenin yeniden kunılması istencini"
yansıtması gerektığini vurgular (Allgemeine Staats-
lehre "Politikwissenschaft" -München 1975 - sayfa:
76).
Sıkıyönetimin ya da olağanüstü halin ilk akla ge-
len ozelliği "geçici"liğidir. Yasama ve yurütme or-
ganlan bunu gözetmek, tasarruflannı sınırlı tutmak
ve yaptıklarının ileride olumsuz iz bırakmamasına
özen göstermekle yükümlüdurler.
Anayasaya ve hukuka uygunluk
Kısaca, demokratik bir duzende, hukuk devleti
anlayışının geçerli olduğu bir ülkede -olağanüstü
haller yaşanırken de- hak ve özgürlüklere, ancak
haklı nedenlerle ve sosyo-politik koşullann zorunlu,
hatta kaçınılmaz kıldığı zaman ve oranda sınırla-
ma getirilebileceği unutulmamalıdır.
Olağanüstü Hal Bölgesinde uygulanmak üzere çı-
karılan ve hukuk sistemimizle bağdaşmadığı için
büyük gürültüler koparan ilk KHK 9.4.1990 gün-
lü, 413 sayılıdır. Kararname çıkanlırken ne oran-
da titizlik gösterildiği, dört gün sonra 421 sayılı
KHK ile bu kararnamede değişiklik yapılmış olma-
sından kolayca anlaşılmaktadır.
Basını muhaiefetiyle kamuoyunda tepkiler yo-
ğunlaşırken ve konunun hemen TBMM'de ele alın-
ması beklenirken, arulan kararnameler -bir ay bile
dolmadan- yürurlukten kaldınlmış; 9 Mayıs 1990
gün, 424-425 sayılı KHK'ler getirilmiştir.
Kamu hizmetinin esenliği, idarelerin tutumunda-
ki kararlılık ve surekliliğe bağlıdır. Bir aylık süre
içinde üç kez değişen kararnamelerin, yönetime gü-
veni pekiştireceği herhalde söylenemez.
Kurumun bir başka önemli ayırtkanlığı, getiri-
len olağanüstü hal kuralları uygulamasının ancak
o "bolgeyle smırlı" olmasıdır. Düzenleme ve uy-
gulamada bu temel kural da yok sayılmıştır.
Sınırlamanın boyutları _ _
Yapılan düzenlemelerde, bolge sınınnı aşmanın
ilk muhatabı basın olmuştur. Bölge Valisine ve tçiş-
leri Bakanına yurt düzeyinde yayına elkoyma ve
matbaalan kapatma yetkisi tanınmıştır. Bu tutum,
olağanüstü hali yurda yaymaktan, tüm yurtta ola-
ğanüstü hali yaşatmaktan başka anlam taşımamak-
tadır. (KHK/424 - madde 1/a). Ayrıca olağanüs-
tü hal bölge valisi.
— Bölge dışında, mücavir illerde önlemler ala-
bilmektedir (KHK/424, m. 1/b).
— Mücavir illerde grev-lokavta, sendikal faali-
yetlere müdahale etmektedir (KHK/424, m. 1/c.)
— tl valilerine yasaların tanıdığı yetkileri, mü-
cavir illerde, Olağanüstü Hal Bölge Valisi de kul-
lanabilmektedir (KHK/424, madde-2/a).
Bölge Valisi -mücavir iller dahil- yargı, yönetim;
asker ya da sivil ayrımma gidilmeden "kamu
personeli" hakkmda, kesin ve uyulması zorunlu iş-
lemler yapmak yetkisiyle donatılmışur. Tüm kamu
personelinin yer değiştirmesini ve görev alanı dı-
şında görevlendirilmelerini ilgili kurum ya da ku-
ruluşlardan istemesi ve onların "derhal bu istekle-
ri yerine" getirmeleri zorunluğu, Türkiye'de otur-
muş hiyerarşi, görev bölümü ve yönetsel düzen ba-
kımından çarpıcı ve düşündürücü değil midir?
(KHK/424, madde-3).
Bu boyutlarda bir düzenleme, hukuk sistemimiz-
le hağdaştırılamaz. Demokratik toplum gerekleri-
ne uygunluğu savunulamaz. Anayasal bir kurum-
dan beklenen amaca hizmet ettiği de söylenemez.
Olağanüstü hal diye, olağanüstü hali aşan bir dü-
zen sergilenememelidir.
Meclis'in denetimi
Olağanüstü Hal Bölgesi için Cumhurbaşkanının
başkanlığında Bakanlar Kurulu'nca çıkanlan
KHK'lerde "yetki yasası" aranmamaktadır. Bu ka-
rarnamelere İcarşı Anayasa Mahkemesi'ne de gidi-
lememektedir (Anayasa m. 121/3, 148/1). Kamu
görevlilerinin yetki alanı genişletiliyorsa, denetimi
yoğunlaştırmak, hatalı uygulamaların sorumlulu-
ğunu da ustlenmek hukuk inancının ve insan hak-
larına saygının kaçınılmaz gereği olur. Onun için-
dir ki:
Anayasanın kanun hükmünde kararnameyi dü-
zenleyen temel maddesinde, bu kararnamelerin
TBMM "komisyonları ve genel kurulunda önce-
likle ve ivedilikle" görüşulmesi öngörülmüştür
(madde-91/8).
KHK'nin, Resmi Gazete'de yayımlandığı gün
TBMM'ye verilmesinde ve orada öncelikle ve ive-
dilikle görüşülmesinde güdülen amaç, zorunlu ola-
rak yurütme organına kullandırılan yasama yetki-
sine, asli görev sahibinin, yani Meclisin gecikme-
den elkoymasmdan başka bir şey olamaz. Olağan
ve olağanüstü hal KHK'leri aynmına giderek, vaz-
geçilemez genel içerikli bu kurahn normal KHK'ler-
de geçerli olduğunu, olağanüstü haller için çıkan-
lan KHK'lere bu kuralın uygulanamayacağını dü-
şünmek, temel amacı saptırmak ve anayasal bir ku-
rumu yozlaştırmak olur.
Anayasanın 121. maddesindeki, olağanüstü hal-
lerde çıkanlan KHK'lerin "Meclis'çe onaylanma-
sına ilişkin süre ve usul(un) Içtüzükte" belirlene-
ceği kuralı, başka şeyler söylemek istemektedir: Yu-
karıda değinildiği gibi, bu KHK'ler bir yetki yasa-
sına dayanmamakta; bunlann iptali için Anayasa
Mahkemesi'ne de başvumlamamaktadır. O halde,
tçtüzükle getirilecek bu kurum'a özgü "süre ve
usul" hükumleriyle olağanüstü hal KHK'leri çok
daha kısa bir zaman diliminde, TBMM'de görii-
şülebilmelidir. 121. madde ancak böyle bir yoru-
ma açık olabilir. Normal duzende dahi KHK'leri
denetlemede öncelik ve ivedilik isteyen anayasanın,
olağanüstü dönemler için çıkanlan KHK'lerde bunu
aramadığını söylemenin hukuk mantığı ile bağda-
şır yonü bulunmamaktadır.
Sonuç
424 ve 425 sayüı KHK'lerin anayasaya, temel hu-
kuk kurallanna uymayan, yetki ya da islev (fonk-
siyon) gasbı ile özurlü olan hükürnlerine burada ay-
rı ayn değinme olanağımız yok. KHK'lerin bir kı-
sım hükümleri, olağanüstü hal amacını ve sınırla-
nnı aştığına göre, Anayasa Mahkemesi'ne bu dü-
zenlemeler için doğmdan iptal davası açılmasına
engel olmadığı kanısındayız.
öte yandan, Meclis'in konuya duyarhğını kanıt-
lamak, Sayın Meclis Başkanı'na ve milletvekilleri-
ne düşmektedir. TBMM asli görevine ve denetim
yetkisine verdiği önemi, kısa zamanda yapacağı ola-
ğanüstü toplantıda duyurmaiı; soruna, daha fazla
gecikmeden, kamuoyunun beklediği sağlıklı çözüm
getirilmelidir.
EVET/HAYIR
İstanbul,Su,SözenveSHP
Çocukluk yıllarım Şehzadebaşı'nda geçti. Ne zaman yolum
o yana düşse bambaşka bir semtte sanıyorum kendimi. Her şey
değistı, tanınmaz biçime girdi. Doğaldır denecek, değişim, iler-
leme, yücelme, daha iyiye, daha güzele yönelme kaçınılmazdır.
Bundan yakınmak gereksızdır. Öytedir! Ama gerçekte hiç de öyle
değil Tam tersi.
Seçkin bir yerdi Şehzadebaşı, eski adıyla Direklerarası. Ger-
çi ben direk falan görmedım. Bu direkler çok önceden sökülüp
atılmıştı, yalnızca adı kalmıştı Direklerarası'nın... Yine de sine-
maları, muhailebicisi, bilardo, dans salonları, tiyatrosu ile apay-
n bir dünya idi.
Şimdi Şehzadebaşı en geri kalmış Anadolu kasabalarından
birinin caddesinden farksız. Görünüşü ile gelip geçenleriyle her
şeyiyle... Yalnız Şehzadebaşı mı? İstanbul'un heryanı öyle. Git-
ti güzelim İstanbul, masallara karıştı. Nasıl olmasın ki?
1930-40'larda kentin nüfusu haydi haydi bir milyondu ya da de-
ğildi. Ya şimdi? On milyon, belki daha da çok!
Türkiye'nin beste bir nüfusu İstanbul'da toplanırsa ona ne su,
ne elektrik, ne havagazı, ne yol, ne yiyecek yetişir. Bakıyorum
kimileri ikide bir suçu belediyede buluyorlar. Özellikle Başkan
Nurettin Sözen baş suçlu sayılıyor! Sanki önceki başkanlann dö-
neminde İstanbul'da sular kesilmıyormuş, her an, her saat bol
su akıyormuş gibi!
Gerçı İstanbul'un dertleri eskiden de bitmezdi. Açın 30'ların
gazetelerini görün, o günlerde hem vali hem belediye başkanı
olanların, Muhittin Üstündağ, Lütfi Kırdar, Fahrettin Kerim ve daha
başka başkanların ışbaşında olduğu yıllarda da su, süt, yol, ka-
nalizasyon konularının sürekli gündemde olduğunu göreceksi-
niz. Üstelık o günler tek partinin egemenlik yılları olduğu için
gazeteler hükümeti fazlasıyla eleştiremezler, bu yüzden saldırı-
ları belediye kendine çekerdi.
Nurettin Sözen'i savunmak için yazmıyorum bu yazıyı. Her-
kesin eleştirilecek yönleri vardır. Yapabildiği, yapamadığı işleri,
yerıne getiremediği sözleri... İstanbul on milyonu aşkın bir yü-
kü taşıyan büyük bir kent, dev bir kent... Belediyeleri var, Ana-
kent Belediye Başkanlığı var. Ama Belçıka, isveç kadar bir nü-
fusa sahip bu kentin her türlü gereksemesinı karşılamak güç.
Doğrusunu söylemek gerekirse Sözen'in sorumluluk yükü Baş-
bakan Akbulut'tan daha ağırdır Kim olsa büyük başanlar kaza-
namaz bu kentte. Ancak devlet ve belediyenin ortak anlayışlı,
dostça işbirliği çalışması İstanbul'un güncel sorunlarının bir bö-
lümünü çözümleyebilir. Oysa böyle bir anlayış ANAP iktidarın-
da yok. Sanki kendi adayını seçmediği için Istanbulluları ceza-
landırmak ıstiyorlar!
Bayram günlerinde bile İstanbullular susuz kaldı. Oysa üç gün
suların hiç kesilmeyeceği bildirilmiştı. Borular su tazyikine da-
yanamamış, patlamış. Bu yüzden kente su verilememiş. Suç şim-
di Sözen'de mi? Boruların değiştirilmesi, yenilenmesi gerekmez
miydi? Önceki belediye başkanlarının hiç mi suçu yok bu işte?
Ama ANAP iktidarının gözünde suçlu Sözen!
Yalnız ANAP'lılarta değil SHP yöneticileriyle de başı dertte gö-
rünüyor Sözen'in. Ya parti dışına ıteceklermiş ya da belediye
meclisinde karar alıp Sözen'i başkanlıktan düşüreceklermiş. İçiş-
leri Bakanı'ndan Sözen'i uyduruk suçlamalarla görevden çek-
mesini isteseier ya! SHP Genel Sekreteri ve yakınları için gele-
cekte bir tehlike yaratabilir mi İstanbul Belediye Başkanı? Kor-
ku burdan mı geliyor? Önümüzdeki kurultaylarda istanbul ya da
İzmir belediye başkanları genel sekreterliğe aday olurlarsa ne
olur? Şimdikı genel sekreter ve yakınları şimdiden bu başkan-
ları etkisiz bırakmak hesabındalar mı?
Prof. Dr. Nurettin Sözen midir kentin susuzluğundan baş so-
rumlu? Kente yağmur yağmadıysa, yağmıyorsa Sözen mi neden
oluyor bu duruma? Nedense kentimiz insanları arasında böyle
saçmalıklara inananlar da var. Hani bir zamanlar, 'GekJi İsmet
gitti kısmet' denildiği gibi 'Sözen geldi, yağmur bitti' diye düşü-
nenler var? En basta ANAP iktidarı, ardından da SHP merkez
yönetimi öyle mi?
İstanbul derken bakın nereye geldik?
DUYURU
Biz aşağıda imzası bulunan İstanbul Belediyesi
çalışanları EĞİTİM-İŞ Sendikası'nın demokrasi ve
hukuk alanında vermiş olduğu mücadeleyi
destekliyoruz.
A. Yavuz, A. Demir, A. D. Hoş, A. Doğu, A. Karaman, A.
Işık, A. ÇttJnkaya, A. Yılmaz, A. Mat, A. Rıza D*mlrel, B.
Tlryaki, B. Ergül, B. lş)k, B. Yalçın, C. Tunç, C. Çolak, C.
Güner, D. Kaymak, E. Bircak, E. Fldan, E. Doğer. E. Kaya,
F. Şenoğlu, H. Aktas, H. Kuru, H. Baş, H. Türer, H.
Uysalcan, H. Çlm«n, H. Ates, İ. YHdınm, İ. Erdem, İ.
Evren, K. Kılıç, K. özbek, K. Ergül, M. Doğan, M.
Zoriukaya, M. Daymaz, M. Turgut, M. Aydemlr, N. Akyüz,
N. Cankurt, N. Gürel, N. Canatar, N. Kaptan, N. önol, O.
Yaşman, R. Şenyü2, S. Karakaya, S. A. Şamiloğlu, S.
Yıldınm, T. Kaplan, V. Baykara V. Gören ve 350 Imza.
TA TİLÎNİZt DEGERLEND1RIN
BUYAZİNGİÜZCEÖĞRENİN
> 9 hafta süreli yaz dönemi kayıtlarımız başlamıştır.
\Size en yakın şubemizde seviyenizi belirletip
yerlerinizi ayırtınız-
11-18-25 Haziran 1990
11-16-23 Temmuz 1990
GÖKDİL'in yıllara dayanan erişilmez deneyiminden
yararlanın..
,. . ' £•' * İTS^t
UNUTMA YIN "'*
îngilizce ve Almanca GÖKDİL'de öğrenilir.
FOREIGN LANGVAGE CENTRE
TAKSIM SB I LALELİ $B. IBAKIRKÖY ŞB.
Taksfm Cad No 71 I Kyru'tay Sok No 10 I istanbul Cao Dantelacı Sok
Tei 150 47 47 I Beyazıl Tel 520 11 41-12 ITel 571 27 83 • 583 68 40
150 34 49 • 153 00 03 I 527 62 14-511 48 83 I
KAOIKOY ŞB
Kuşdılı Cda Dılek Ha-
67 Tel 338 03 47
345 18 96
TURSEM'İN
L0NDRA, (KH7RD,
BOURHEMOUTH,BWGHT0K,
HASTINCiS^KrTERGHEOTE
DE
IADA BurüN YILIN6IUZCE ÛĞHENlU
UTAKSİTTE ÖbEME
KOIAYUGI
EDİYOR/
• TİCARl l N 6 İ Ü 2 a
• TUR.IZM İNGİLİZCESI
•SAMKACILIKINÛİUZCESİ
•5INAV KURSURl: Cambrıdgc
•Fırst Certrficatc, Profıcıency
•TOEFLASlElifSazl)
tursem
İNGİÜZÜSANOKUIIARI
DANIŞMAIIERKEZİ
Cumhurıyet Cad 173/4-B Elmadaj
8023ü İstanbul Hılton Otelı Karşısı
Tel 14839 77-148 79 43-148 2849
Fax 132 97 29 Tlx 27«6tusmtr
Surücü ehliyetimi
kaybettim. Geçersizdir.
ÜLYA DOUSTDAR
TEŞEKKUR
Beni sağlığıma kavuşturan
Sn.Prof.Dr. TARIK AKÇAL'a
Baş Aebtan Sn.Dr. ÖHAN URAS'a
Asistan Dr. Sn. AKES YÜCEL'e
Asutan Dr. Sn. NEDÎM ŞENDAG'a
Hemşire Sn. SABtHA KURTTLDU'ya
ve l.Ü. Cerrahpasa Tıp Fak. K.l GÜRKAN Genel Cerrahi
Servisi hemşire ve , ersoneline teşekkür ederim.
Mikrobiyoioji Uzmanı
\TJKSEL AKANDERE
Üyemiz
AHMETBULUT'u
yitirdik.
tnsan Haklan Mücadelesine inancı ve katkısryla
aramızda olacak
ÎNSAN HAKLARI DERNEĞt ÎSTANBUL ŞUBESt
CEM MÜZİK YAPIM SUNAR
KAVGAYI SEÇTİM - ZAMANIDIR DAÛLARI DELMENİN
Grup
CEM Mt'ZİK YAPIM IMC 5 Blok No 5211 UnKapar <IST SIPARİŞLERİNİZ İÇİN Tel: 512 54 38
DİVRİĞt KÜLTÜR
DERNEĞt SUNAR
ANKARA BtRÜK
TtYATROSU
PİR SULTAN
ABDAL
Oyun 2 bölüm
Yazar Erol TOY
Yöncten - Zeki GÖKER
Müzık - KIZILIRMAK
12-13 Temmu2 1990'da Saat 20 00 de
Bahçebevler Ünverdı Sin€ması'nda
Yakmda tüm Türkıye de
Irtibat Td.: 524 33 22 - 143 68 83
Nüfus cü2danımı kaybettim,
hükümsüzdür.
SALİM ÜSLÜ
Kızımız
MERVE'nin
doğumunu dost ve akrabalanmıza duyurunız.
9.7.1990 İSTANBUL
GÜL-HALÛK DAĞLIOĞLU
•• ••
BUYUKŞEHIR'DE
SATILIK İŞYERLERİ
İstanbul-Beylikdüzü'nde Büyükşehir'in
10.000 nüfuslu ilk mahallesindeki dükkanlar,
yeniden belirlenen fiyatlarla satılacaktır.
Sınırlı Sorumlu
KONUT YAPI KOOPERATIFI
Merkez : Odakuie Iş Merke2ı Kat
7
Beyoglu/ISTANBUL Tel 144 89 78-7 hal
Şanlıye : E-5 KafayDu Be>l*dı.ju'İSTANBUL Tel 9-188-18' 36'37
ÇAĞRI
Derneğimizin geleneksel pilav günü
15 Temmuz 1990 Pazar günü Belgrad Ormanları, Mehmet
Âkif Piknik yerinde yapılacaktır.
İRTİBAT TEL: 524 33 22
Adres: Namric K«mal Cd. No: 32 K: 4 Afcsaray
DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ
F A KSI M I L E
Servis Güvencemizle
Bilar Bilgi Araçları Ticaret A.Ş.
İstanbul Te) 9 ı 175 38 00 <4 Hal)
Ankara Tel : 9 ;4. n 7 85 60 (<s Hat)
PENCEEE
Sendikalı
Eskiden memurun karikatürünü CemaJ Nadir çizerdl: Orta haJIİ
aile babası. Ceket pantolon ütüsüz; ama fötr şapkayla kravat yerii
yerinde. Elde zembil çarşıya çıkan memurun karşısında kim var?
Insafsız kasap, zalim kömürcü, acımasız bakkal, laf anlamaz ma-
nav ile her dükkânın duvarında bir levha:
"Vöresiye yokturt.."
Bu karikatürün bir de tersi vardı: Memur, masasının başında
kestiriyor. öğleden sonra şekerlemesi tatlı olur değil mi!.. Dı
varda bir levha asılı duruyor:
"Bugün git, yann gel!.."
1930'lann Türkiyesı'nde geçerli karikatürler böyleydi. Ticaret
burjuvazisi ile toprak ağasının kaymağını yediği köyiü toplumunda
ancak küçük memurun geçim sıkıntısı gündeme gelirdi.
1960'larda DPT (Devlet Planlama Teşkilat) kurulurtca toplumun
hesabı kitabı ortaya dokûlmeye başlandı; görüldü ki ulusal ge-
lirden en az payı alıp en çok vergiyi ödeyen memurdur.
O günlerde bu dengesizJiği belirten köse yazartan "komünisf'
diye suçlanırdı.
1990'da ulusal gelirin dağılımındaki adaletsizliğin sayılara vu-
rulması doğal sayılıyor; en sağcı gazetelerde bile istatistilde ser-
gileniyor; memurun ulusal gelirden aldığt pay küçülüyor; vergi
artıyor; sıkıntısı büyüyor. ilk bakışta degişmiş bir şey yok:
m yine ol alem, devran yine ol devran...
Peki, değişen hiçbir şey yok mu?
Var...
*
Memur eylemleri başladı; şimdilik büyük kentlerde, göze çar-
pan yerlerde...
Yann öbür gün eytemler büyüyebilir, yayılabilir; hak istekleri-
nin gerekçesi memurun ortak bilincine dönüştü mü gerçekles-
me süreci hızJanır.
Nedir o bilinç?
Tek tümcede vurgulanıyor o bilinç: "Gıwli,toplu-sözleşmell
sendikal haklanmızı istiyoruz,"
Kısaca:
— Demokrasi istiyoruz!..
öğretmenler bu bilincin mesalesini yükseltiyorlar. Büyük kent-
lerdeki küçük memur kitlelerinde kımıldamalar basladı. Yemek
boykotları yapılıyor, yürüyüşler düzenleniyor, sesler yükseliyor,
örgütlenme girişimleri uç veriyor.
Orgütlenme nasıl olacak?
Batı tarihinde sendikal örgütlenmeler hep aşağıdan yukarıya
doğru oluşmuştur.
Daha başka deyişle Batı tarihinde önce sendikal haklan sağ-
layan anayasalar yaptlmadan örgüöenmeler başlamıştır. Halkın,
çalışanların, işçilerin haklannı savunmak için girişimleri, taban-
dan tavana doğru bir savaşımı gündeme getirmiş, demokratik
gelişme süreçleri böylece hızlanmıştır.
1990 Türkiyesi'nde devlet kesiminde "grevli, toplu- sözleşme"
sendikal haktan"r\\ isteyen memurlar örgütlenme asamasına g
diler mi?
*
öğretmen kesiminde böyle bir girişim var; 28 Mayıs 1990'da
"Eğitim İşkolu Kamu Görevlilmi Sendikası" kuruldu.
Neye dayanarak?..
1982 Anayasası işçiler ve işverenlere sendika kurmak hakkt-
nı tanımıştır, gerçı Türkiye'de sendikal haklar evrensel demok-
rasinin öngördüğü boyutlardan daha kısıtlı bir nitelik göstermek-
tedir; ama o bir başka konudur.
Yine 82 Anayasası'nda "memurlar sendika kuramazlar" diye
bir yasak yoktur.
Şimdi Türkiye'de memurlar -ister öğretmen olsun, ister mü-
hendis, ister doktor, ister mûdür, ister sıradan memur- Avrupa
İnsan Hakları ve Temel özgürlükler Sözleşmesi'ne göre sendi-
kalannı kurarak örgütlenirlerse devlet yasağı mı konacaktır?
12 Eylül'ün emanetçi partisinin iktidarı bakalım memurların
sendika girişimlerine karşı ne tutum alacak?
HASAN TÜRKMEN
(1959 • 23 6 1990)
"...güya ki yaprağm biri
düşmüş de, ağaç
kökünden sarsılmış gibi..."
unutmayacağız
KAYA - AYSEL
İLAYDA USLU
Koiay yetiştiremediğimiz, ama çok kolay harcadığımız bir
büyük insanı daha yitirdik.
ÜMRAN BARAN
İlk nefesi: 1931, Türluye
Son nefesi: 1990, Sydney Avnstralya
Yüreği, son nefesine dek yurdu ve insanlan için vurdu, ama
gurbette öldü, gurberte gömülecek. Yokluğu "Baba acısı gibi"
oturdu Yüreklerimize, buna da alışamayacağız...
MELİKE DEMİRAĞ, ŞANAR YLRDATAPAN,
ZEY>EP
194B-1989
Zehir acılan serptiler üstümüze
Baştan ayağa,
Saçtan tırnağa
Eğitim emekçisi
ADİL AKSAKAL'ı
saygı ve sevgiyle anıyoruz.
AİLESt
Sevgili Kardeşımiz E>evrimci Arkadaşımız 1980-1981 Dönemi
TMMOB Genel Sekreteri Meteoroloji Mühendisi
AHMET BULUPu
elim bir kaza sonucu kaybettik. Ailesinin ve dostlanrun ba$ı
safolsun.
ARKADAŞLARI ADINA
HÜSIVL SOLM.4Z, T4YTUN MATER, UĞUR AYKEN,
ORHAN ÖRÜCÜ, AKI> DtRtK. HAŞtM AYDINCAK
JEAN PİERRE İÇİN
BOĞAZ'A BİR ÇELENK
5 temmuz günü Paris'te aramızdan ayrılan Le Monde
gazetesinın Türkiye muhabiri Jean Pierre Thieck'in
dostlan 12 Temmuz Perşcmbe günü saat 19.00'da
Ortaköy'de bir araya gelecekler Ncşe dolu Jean-Pierre
için çok sevdiğı Boğaz'ın sulanna bir çelenk bırakacaklar.
JEAN-PİERRE'İN DOSTLARI