14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 12 TEMMUZ 1990 MeclisBaşkanı'na ve Milletv^dlleriııeDüşenOörev KHK'lerin bir kısım hükümleri, olağanüstü hal amacını ve sınırlannı aştığına göre, Anayasa Mahkemesi'ne bu düzenlemeler için doğrudan iptal davası açılmasına engel olmadığı kanısındayız. Öte yandan, Meclis'in konuya duyarlığını kanıtlamak, Sayın Meclis Başkanı'na ve milletvekillerine düşmektedir. TBMM, asli görevine ve denetim yetkisine verdiği önemi, kısa zamanda yapacağı olağanüstü toplantıda duyurmalı; soruna, daha fazla gecikmeden, kamuoyunun beklediği sağhklı çözüm getirilmelidir. KÂZIM YENİCE Hukukçu Güneydoğu Anadolu Ulerinde olağanüstü hal reji- mi uygulaması olduğu bilinmektedir. Bölge için 9 Mayıs 1990'da çıkanlan son derece önemli ve tar- tışmah hükümleri içeren 424 ve 425 sayılı KHK'ler, komisyonlarda bile ele alınmadan Meclis tatile gir- di. Anayasaya göre olağanüstü hal 1982 Anayasası, olağanüstü halı iki maddede, ikili bir ayrıma bağlamıştır: Bir yanda "tabıi afet, tehlikeli salgın hastalık, ağır ekonomik bunalım"; öte yandan "demokratik düzeni, temel hak ve öz- gürlükleri ortadan kaldırmava yönelik yaygın şid- det hareketleri" ya da şiddet hareketleri sonucu "kamu düzeninin ciddi biçimde bozulması hali" (Anayasa madde - 119, 120). Anayasadan sonra, 25 Kasım 1983'te 2935 sayı- lı Olağanüstü Hal Yasası yurürlüğe girmiş; bunu, kanun hükmünde kararnaraeler izlemiştir. Nisan ve mayıs aylarında, Olağanüstü Hal Böl- gesi için KHK'ler çıkarıhrken ne anayasa ne genel hukuk ilkeleri önemsenmiş; bu nitelikteki kararna- melerin gecikmeden Meclis'te ele alınması, tartışı- larak düzeltilmesi gerekirken bu da yapılmamıştır. Olağanüstü hal rejimi Olağanüstü donemlerde "belli bölge"lerde, "be- lirli zaman" sürecinde sivil yönetim; ülke bütün- lüğünü, toplumun huzurunu sağlamak amacıyla o bölge insanlannın hak ve özgurlüklerini makul öl- çüler içinde ve zorunlu olduğu oranda kısıtlamak- la yetkili kılınmaktadır. Şu var ki, Anayasanın ge- nel ilke niteliğindeki 13. maddesinde yazılı olduğu gibi: "Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin gerek- lerine aykın olama(yacak) ve öngörüldükleri amaç" dışında kullarulamayacaktır. Unlü Alman profesörü Reinhold Zippelius: "Zo- runluluk halinde tanınan bu yetkinin, bununla gü- dülen amaçla sınırlı olduğunu ve alınan önlemle- rin, kullanılan olağanüstü yontemlerin sadece nor- mal anayasal düzenin yeniden kunılması istencini" yansıtması gerektığini vurgular (Allgemeine Staats- lehre "Politikwissenschaft" -München 1975 - sayfa: 76). Sıkıyönetimin ya da olağanüstü halin ilk akla ge- len ozelliği "geçici"liğidir. Yasama ve yurütme or- ganlan bunu gözetmek, tasarruflannı sınırlı tutmak ve yaptıklarının ileride olumsuz iz bırakmamasına özen göstermekle yükümlüdurler. Anayasaya ve hukuka uygunluk Kısaca, demokratik bir duzende, hukuk devleti anlayışının geçerli olduğu bir ülkede -olağanüstü haller yaşanırken de- hak ve özgürlüklere, ancak haklı nedenlerle ve sosyo-politik koşullann zorunlu, hatta kaçınılmaz kıldığı zaman ve oranda sınırla- ma getirilebileceği unutulmamalıdır. Olağanüstü Hal Bölgesinde uygulanmak üzere çı- karılan ve hukuk sistemimizle bağdaşmadığı için büyük gürültüler koparan ilk KHK 9.4.1990 gün- lü, 413 sayılıdır. Kararname çıkanlırken ne oran- da titizlik gösterildiği, dört gün sonra 421 sayılı KHK ile bu kararnamede değişiklik yapılmış olma- sından kolayca anlaşılmaktadır. Basını muhaiefetiyle kamuoyunda tepkiler yo- ğunlaşırken ve konunun hemen TBMM'de ele alın- ması beklenirken, arulan kararnameler -bir ay bile dolmadan- yürurlukten kaldınlmış; 9 Mayıs 1990 gün, 424-425 sayılı KHK'ler getirilmiştir. Kamu hizmetinin esenliği, idarelerin tutumunda- ki kararlılık ve surekliliğe bağlıdır. Bir aylık süre içinde üç kez değişen kararnamelerin, yönetime gü- veni pekiştireceği herhalde söylenemez. Kurumun bir başka önemli ayırtkanlığı, getiri- len olağanüstü hal kuralları uygulamasının ancak o "bolgeyle smırlı" olmasıdır. Düzenleme ve uy- gulamada bu temel kural da yok sayılmıştır. Sınırlamanın boyutları _ _ Yapılan düzenlemelerde, bolge sınınnı aşmanın ilk muhatabı basın olmuştur. Bölge Valisine ve tçiş- leri Bakanına yurt düzeyinde yayına elkoyma ve matbaalan kapatma yetkisi tanınmıştır. Bu tutum, olağanüstü hali yurda yaymaktan, tüm yurtta ola- ğanüstü hali yaşatmaktan başka anlam taşımamak- tadır. (KHK/424 - madde 1/a). Ayrıca olağanüs- tü hal bölge valisi. — Bölge dışında, mücavir illerde önlemler ala- bilmektedir (KHK/424, m. 1/b). — Mücavir illerde grev-lokavta, sendikal faali- yetlere müdahale etmektedir (KHK/424, m. 1/c.) — tl valilerine yasaların tanıdığı yetkileri, mü- cavir illerde, Olağanüstü Hal Bölge Valisi de kul- lanabilmektedir (KHK/424, madde-2/a). Bölge Valisi -mücavir iller dahil- yargı, yönetim; asker ya da sivil ayrımma gidilmeden "kamu personeli" hakkmda, kesin ve uyulması zorunlu iş- lemler yapmak yetkisiyle donatılmışur. Tüm kamu personelinin yer değiştirmesini ve görev alanı dı- şında görevlendirilmelerini ilgili kurum ya da ku- ruluşlardan istemesi ve onların "derhal bu istekle- ri yerine" getirmeleri zorunluğu, Türkiye'de otur- muş hiyerarşi, görev bölümü ve yönetsel düzen ba- kımından çarpıcı ve düşündürücü değil midir? (KHK/424, madde-3). Bu boyutlarda bir düzenleme, hukuk sistemimiz- le hağdaştırılamaz. Demokratik toplum gerekleri- ne uygunluğu savunulamaz. Anayasal bir kurum- dan beklenen amaca hizmet ettiği de söylenemez. Olağanüstü hal diye, olağanüstü hali aşan bir dü- zen sergilenememelidir. Meclis'in denetimi Olağanüstü Hal Bölgesi için Cumhurbaşkanının başkanlığında Bakanlar Kurulu'nca çıkanlan KHK'lerde "yetki yasası" aranmamaktadır. Bu ka- rarnamelere İcarşı Anayasa Mahkemesi'ne de gidi- lememektedir (Anayasa m. 121/3, 148/1). Kamu görevlilerinin yetki alanı genişletiliyorsa, denetimi yoğunlaştırmak, hatalı uygulamaların sorumlulu- ğunu da ustlenmek hukuk inancının ve insan hak- larına saygının kaçınılmaz gereği olur. Onun için- dir ki: Anayasanın kanun hükmünde kararnameyi dü- zenleyen temel maddesinde, bu kararnamelerin TBMM "komisyonları ve genel kurulunda önce- likle ve ivedilikle" görüşulmesi öngörülmüştür (madde-91/8). KHK'nin, Resmi Gazete'de yayımlandığı gün TBMM'ye verilmesinde ve orada öncelikle ve ive- dilikle görüşülmesinde güdülen amaç, zorunlu ola- rak yurütme organına kullandırılan yasama yetki- sine, asli görev sahibinin, yani Meclisin gecikme- den elkoymasmdan başka bir şey olamaz. Olağan ve olağanüstü hal KHK'leri aynmına giderek, vaz- geçilemez genel içerikli bu kurahn normal KHK'ler- de geçerli olduğunu, olağanüstü haller için çıkan- lan KHK'lere bu kuralın uygulanamayacağını dü- şünmek, temel amacı saptırmak ve anayasal bir ku- rumu yozlaştırmak olur. Anayasanın 121. maddesindeki, olağanüstü hal- lerde çıkanlan KHK'lerin "Meclis'çe onaylanma- sına ilişkin süre ve usul(un) Içtüzükte" belirlene- ceği kuralı, başka şeyler söylemek istemektedir: Yu- karıda değinildiği gibi, bu KHK'ler bir yetki yasa- sına dayanmamakta; bunlann iptali için Anayasa Mahkemesi'ne de başvumlamamaktadır. O halde, tçtüzükle getirilecek bu kurum'a özgü "süre ve usul" hükumleriyle olağanüstü hal KHK'leri çok daha kısa bir zaman diliminde, TBMM'de görii- şülebilmelidir. 121. madde ancak böyle bir yoru- ma açık olabilir. Normal duzende dahi KHK'leri denetlemede öncelik ve ivedilik isteyen anayasanın, olağanüstü dönemler için çıkanlan KHK'lerde bunu aramadığını söylemenin hukuk mantığı ile bağda- şır yonü bulunmamaktadır. Sonuç 424 ve 425 sayüı KHK'lerin anayasaya, temel hu- kuk kurallanna uymayan, yetki ya da islev (fonk- siyon) gasbı ile özurlü olan hükürnlerine burada ay- rı ayn değinme olanağımız yok. KHK'lerin bir kı- sım hükümleri, olağanüstü hal amacını ve sınırla- nnı aştığına göre, Anayasa Mahkemesi'ne bu dü- zenlemeler için doğmdan iptal davası açılmasına engel olmadığı kanısındayız. öte yandan, Meclis'in konuya duyarhğını kanıt- lamak, Sayın Meclis Başkanı'na ve milletvekilleri- ne düşmektedir. TBMM asli görevine ve denetim yetkisine verdiği önemi, kısa zamanda yapacağı ola- ğanüstü toplantıda duyurmaiı; soruna, daha fazla gecikmeden, kamuoyunun beklediği sağlıklı çözüm getirilmelidir. EVET/HAYIR İstanbul,Su,SözenveSHP Çocukluk yıllarım Şehzadebaşı'nda geçti. Ne zaman yolum o yana düşse bambaşka bir semtte sanıyorum kendimi. Her şey değistı, tanınmaz biçime girdi. Doğaldır denecek, değişim, iler- leme, yücelme, daha iyiye, daha güzele yönelme kaçınılmazdır. Bundan yakınmak gereksızdır. Öytedir! Ama gerçekte hiç de öyle değil Tam tersi. Seçkin bir yerdi Şehzadebaşı, eski adıyla Direklerarası. Ger- çi ben direk falan görmedım. Bu direkler çok önceden sökülüp atılmıştı, yalnızca adı kalmıştı Direklerarası'nın... Yine de sine- maları, muhailebicisi, bilardo, dans salonları, tiyatrosu ile apay- n bir dünya idi. Şimdi Şehzadebaşı en geri kalmış Anadolu kasabalarından birinin caddesinden farksız. Görünüşü ile gelip geçenleriyle her şeyiyle... Yalnız Şehzadebaşı mı? İstanbul'un heryanı öyle. Git- ti güzelim İstanbul, masallara karıştı. Nasıl olmasın ki? 1930-40'larda kentin nüfusu haydi haydi bir milyondu ya da de- ğildi. Ya şimdi? On milyon, belki daha da çok! Türkiye'nin beste bir nüfusu İstanbul'da toplanırsa ona ne su, ne elektrik, ne havagazı, ne yol, ne yiyecek yetişir. Bakıyorum kimileri ikide bir suçu belediyede buluyorlar. Özellikle Başkan Nurettin Sözen baş suçlu sayılıyor! Sanki önceki başkanlann dö- neminde İstanbul'da sular kesilmıyormuş, her an, her saat bol su akıyormuş gibi! Gerçı İstanbul'un dertleri eskiden de bitmezdi. Açın 30'ların gazetelerini görün, o günlerde hem vali hem belediye başkanı olanların, Muhittin Üstündağ, Lütfi Kırdar, Fahrettin Kerim ve daha başka başkanların ışbaşında olduğu yıllarda da su, süt, yol, ka- nalizasyon konularının sürekli gündemde olduğunu göreceksi- niz. Üstelık o günler tek partinin egemenlik yılları olduğu için gazeteler hükümeti fazlasıyla eleştiremezler, bu yüzden saldırı- ları belediye kendine çekerdi. Nurettin Sözen'i savunmak için yazmıyorum bu yazıyı. Her- kesin eleştirilecek yönleri vardır. Yapabildiği, yapamadığı işleri, yerıne getiremediği sözleri... İstanbul on milyonu aşkın bir yü- kü taşıyan büyük bir kent, dev bir kent... Belediyeleri var, Ana- kent Belediye Başkanlığı var. Ama Belçıka, isveç kadar bir nü- fusa sahip bu kentin her türlü gereksemesinı karşılamak güç. Doğrusunu söylemek gerekirse Sözen'in sorumluluk yükü Baş- bakan Akbulut'tan daha ağırdır Kim olsa büyük başanlar kaza- namaz bu kentte. Ancak devlet ve belediyenin ortak anlayışlı, dostça işbirliği çalışması İstanbul'un güncel sorunlarının bir bö- lümünü çözümleyebilir. Oysa böyle bir anlayış ANAP iktidarın- da yok. Sanki kendi adayını seçmediği için Istanbulluları ceza- landırmak ıstiyorlar! Bayram günlerinde bile İstanbullular susuz kaldı. Oysa üç gün suların hiç kesilmeyeceği bildirilmiştı. Borular su tazyikine da- yanamamış, patlamış. Bu yüzden kente su verilememiş. Suç şim- di Sözen'de mi? Boruların değiştirilmesi, yenilenmesi gerekmez miydi? Önceki belediye başkanlarının hiç mi suçu yok bu işte? Ama ANAP iktidarının gözünde suçlu Sözen! Yalnız ANAP'lılarta değil SHP yöneticileriyle de başı dertte gö- rünüyor Sözen'in. Ya parti dışına ıteceklermiş ya da belediye meclisinde karar alıp Sözen'i başkanlıktan düşüreceklermiş. İçiş- leri Bakanı'ndan Sözen'i uyduruk suçlamalarla görevden çek- mesini isteseier ya! SHP Genel Sekreteri ve yakınları için gele- cekte bir tehlike yaratabilir mi İstanbul Belediye Başkanı? Kor- ku burdan mı geliyor? Önümüzdeki kurultaylarda istanbul ya da İzmir belediye başkanları genel sekreterliğe aday olurlarsa ne olur? Şimdikı genel sekreter ve yakınları şimdiden bu başkan- ları etkisiz bırakmak hesabındalar mı? Prof. Dr. Nurettin Sözen midir kentin susuzluğundan baş so- rumlu? Kente yağmur yağmadıysa, yağmıyorsa Sözen mi neden oluyor bu duruma? Nedense kentimiz insanları arasında böyle saçmalıklara inananlar da var. Hani bir zamanlar, 'GekJi İsmet gitti kısmet' denildiği gibi 'Sözen geldi, yağmur bitti' diye düşü- nenler var? En basta ANAP iktidarı, ardından da SHP merkez yönetimi öyle mi? İstanbul derken bakın nereye geldik? DUYURU Biz aşağıda imzası bulunan İstanbul Belediyesi çalışanları EĞİTİM-İŞ Sendikası'nın demokrasi ve hukuk alanında vermiş olduğu mücadeleyi destekliyoruz. A. Yavuz, A. Demir, A. D. Hoş, A. Doğu, A. Karaman, A. Işık, A. ÇttJnkaya, A. Yılmaz, A. Mat, A. Rıza D*mlrel, B. Tlryaki, B. Ergül, B. lş)k, B. Yalçın, C. Tunç, C. Çolak, C. Güner, D. Kaymak, E. Bircak, E. Fldan, E. Doğer. E. Kaya, F. Şenoğlu, H. Aktas, H. Kuru, H. Baş, H. Türer, H. Uysalcan, H. Çlm«n, H. Ates, İ. YHdınm, İ. Erdem, İ. Evren, K. Kılıç, K. özbek, K. Ergül, M. Doğan, M. Zoriukaya, M. Daymaz, M. Turgut, M. Aydemlr, N. Akyüz, N. Cankurt, N. Gürel, N. Canatar, N. Kaptan, N. önol, O. Yaşman, R. Şenyü2, S. Karakaya, S. A. Şamiloğlu, S. Yıldınm, T. Kaplan, V. Baykara V. Gören ve 350 Imza. TA TİLÎNİZt DEGERLEND1RIN BUYAZİNGİÜZCEÖĞRENİN > 9 hafta süreli yaz dönemi kayıtlarımız başlamıştır. \Size en yakın şubemizde seviyenizi belirletip yerlerinizi ayırtınız- 11-18-25 Haziran 1990 11-16-23 Temmuz 1990 GÖKDİL'in yıllara dayanan erişilmez deneyiminden yararlanın.. ,. . ' £•' * İTS^t UNUTMA YIN "'* îngilizce ve Almanca GÖKDİL'de öğrenilir. FOREIGN LANGVAGE CENTRE TAKSIM SB I LALELİ $B. IBAKIRKÖY ŞB. Taksfm Cad No 71 I Kyru'tay Sok No 10 I istanbul Cao Dantelacı Sok Tei 150 47 47 I Beyazıl Tel 520 11 41-12 ITel 571 27 83 • 583 68 40 150 34 49 • 153 00 03 I 527 62 14-511 48 83 I KAOIKOY ŞB Kuşdılı Cda Dılek Ha- 67 Tel 338 03 47 345 18 96 TURSEM'İN L0NDRA, (KH7RD, BOURHEMOUTH,BWGHT0K, HASTINCiS^KrTERGHEOTE DE IADA BurüN YILIN6IUZCE ÛĞHENlU UTAKSİTTE ÖbEME KOIAYUGI EDİYOR/ • TİCARl l N 6 İ Ü 2 a • TUR.IZM İNGİLİZCESI •SAMKACILIKINÛİUZCESİ •5INAV KURSURl: Cambrıdgc •Fırst Certrficatc, Profıcıency •TOEFLASlElifSazl) tursem İNGİÜZÜSANOKUIIARI DANIŞMAIIERKEZİ Cumhurıyet Cad 173/4-B Elmadaj 8023ü İstanbul Hılton Otelı Karşısı Tel 14839 77-148 79 43-148 2849 Fax 132 97 29 Tlx 27«6tusmtr Surücü ehliyetimi kaybettim. Geçersizdir. ÜLYA DOUSTDAR TEŞEKKUR Beni sağlığıma kavuşturan Sn.Prof.Dr. TARIK AKÇAL'a Baş Aebtan Sn.Dr. ÖHAN URAS'a Asistan Dr. Sn. AKES YÜCEL'e Asutan Dr. Sn. NEDÎM ŞENDAG'a Hemşire Sn. SABtHA KURTTLDU'ya ve l.Ü. Cerrahpasa Tıp Fak. K.l GÜRKAN Genel Cerrahi Servisi hemşire ve , ersoneline teşekkür ederim. Mikrobiyoioji Uzmanı \TJKSEL AKANDERE Üyemiz AHMETBULUT'u yitirdik. tnsan Haklan Mücadelesine inancı ve katkısryla aramızda olacak ÎNSAN HAKLARI DERNEĞt ÎSTANBUL ŞUBESt CEM MÜZİK YAPIM SUNAR KAVGAYI SEÇTİM - ZAMANIDIR DAÛLARI DELMENİN Grup CEM Mt'ZİK YAPIM IMC 5 Blok No 5211 UnKapar <IST SIPARİŞLERİNİZ İÇİN Tel: 512 54 38 DİVRİĞt KÜLTÜR DERNEĞt SUNAR ANKARA BtRÜK TtYATROSU PİR SULTAN ABDAL Oyun 2 bölüm Yazar Erol TOY Yöncten - Zeki GÖKER Müzık - KIZILIRMAK 12-13 Temmu2 1990'da Saat 20 00 de Bahçebevler Ünverdı Sin€ması'nda Yakmda tüm Türkıye de Irtibat Td.: 524 33 22 - 143 68 83 Nüfus cü2danımı kaybettim, hükümsüzdür. SALİM ÜSLÜ Kızımız MERVE'nin doğumunu dost ve akrabalanmıza duyurunız. 9.7.1990 İSTANBUL GÜL-HALÛK DAĞLIOĞLU •• •• BUYUKŞEHIR'DE SATILIK İŞYERLERİ İstanbul-Beylikdüzü'nde Büyükşehir'in 10.000 nüfuslu ilk mahallesindeki dükkanlar, yeniden belirlenen fiyatlarla satılacaktır. Sınırlı Sorumlu KONUT YAPI KOOPERATIFI Merkez : Odakuie Iş Merke2ı Kat 7 Beyoglu/ISTANBUL Tel 144 89 78-7 hal Şanlıye : E-5 KafayDu Be>l*dı.ju'İSTANBUL Tel 9-188-18' 36'37 ÇAĞRI Derneğimizin geleneksel pilav günü 15 Temmuz 1990 Pazar günü Belgrad Ormanları, Mehmet Âkif Piknik yerinde yapılacaktır. İRTİBAT TEL: 524 33 22 Adres: Namric K«mal Cd. No: 32 K: 4 Afcsaray DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ F A KSI M I L E Servis Güvencemizle Bilar Bilgi Araçları Ticaret A.Ş. İstanbul Te) 9 ı 175 38 00 <4 Hal) Ankara Tel : 9 ;4. n 7 85 60 (<s Hat) PENCEEE Sendikalı Eskiden memurun karikatürünü CemaJ Nadir çizerdl: Orta haJIİ aile babası. Ceket pantolon ütüsüz; ama fötr şapkayla kravat yerii yerinde. Elde zembil çarşıya çıkan memurun karşısında kim var? Insafsız kasap, zalim kömürcü, acımasız bakkal, laf anlamaz ma- nav ile her dükkânın duvarında bir levha: "Vöresiye yokturt.." Bu karikatürün bir de tersi vardı: Memur, masasının başında kestiriyor. öğleden sonra şekerlemesi tatlı olur değil mi!.. Dı varda bir levha asılı duruyor: "Bugün git, yann gel!.." 1930'lann Türkiyesı'nde geçerli karikatürler böyleydi. Ticaret burjuvazisi ile toprak ağasının kaymağını yediği köyiü toplumunda ancak küçük memurun geçim sıkıntısı gündeme gelirdi. 1960'larda DPT (Devlet Planlama Teşkilat) kurulurtca toplumun hesabı kitabı ortaya dokûlmeye başlandı; görüldü ki ulusal ge- lirden en az payı alıp en çok vergiyi ödeyen memurdur. O günlerde bu dengesizJiği belirten köse yazartan "komünisf' diye suçlanırdı. 1990'da ulusal gelirin dağılımındaki adaletsizliğin sayılara vu- rulması doğal sayılıyor; en sağcı gazetelerde bile istatistilde ser- gileniyor; memurun ulusal gelirden aldığt pay küçülüyor; vergi artıyor; sıkıntısı büyüyor. ilk bakışta degişmiş bir şey yok: m yine ol alem, devran yine ol devran... Peki, değişen hiçbir şey yok mu? Var... * Memur eylemleri başladı; şimdilik büyük kentlerde, göze çar- pan yerlerde... Yann öbür gün eytemler büyüyebilir, yayılabilir; hak istekleri- nin gerekçesi memurun ortak bilincine dönüştü mü gerçekles- me süreci hızJanır. Nedir o bilinç? Tek tümcede vurgulanıyor o bilinç: "Gıwli,toplu-sözleşmell sendikal haklanmızı istiyoruz," Kısaca: — Demokrasi istiyoruz!.. öğretmenler bu bilincin mesalesini yükseltiyorlar. Büyük kent- lerdeki küçük memur kitlelerinde kımıldamalar basladı. Yemek boykotları yapılıyor, yürüyüşler düzenleniyor, sesler yükseliyor, örgütlenme girişimleri uç veriyor. Orgütlenme nasıl olacak? Batı tarihinde sendikal örgütlenmeler hep aşağıdan yukarıya doğru oluşmuştur. Daha başka deyişle Batı tarihinde önce sendikal haklan sağ- layan anayasalar yaptlmadan örgüöenmeler başlamıştır. Halkın, çalışanların, işçilerin haklannı savunmak için girişimleri, taban- dan tavana doğru bir savaşımı gündeme getirmiş, demokratik gelişme süreçleri böylece hızlanmıştır. 1990 Türkiyesi'nde devlet kesiminde "grevli, toplu- sözleşme" sendikal haktan"r\\ isteyen memurlar örgütlenme asamasına g diler mi? * öğretmen kesiminde böyle bir girişim var; 28 Mayıs 1990'da "Eğitim İşkolu Kamu Görevlilmi Sendikası" kuruldu. Neye dayanarak?.. 1982 Anayasası işçiler ve işverenlere sendika kurmak hakkt- nı tanımıştır, gerçı Türkiye'de sendikal haklar evrensel demok- rasinin öngördüğü boyutlardan daha kısıtlı bir nitelik göstermek- tedir; ama o bir başka konudur. Yine 82 Anayasası'nda "memurlar sendika kuramazlar" diye bir yasak yoktur. Şimdi Türkiye'de memurlar -ister öğretmen olsun, ister mü- hendis, ister doktor, ister mûdür, ister sıradan memur- Avrupa İnsan Hakları ve Temel özgürlükler Sözleşmesi'ne göre sendi- kalannı kurarak örgütlenirlerse devlet yasağı mı konacaktır? 12 Eylül'ün emanetçi partisinin iktidarı bakalım memurların sendika girişimlerine karşı ne tutum alacak? HASAN TÜRKMEN (1959 • 23 6 1990) "...güya ki yaprağm biri düşmüş de, ağaç kökünden sarsılmış gibi..." unutmayacağız KAYA - AYSEL İLAYDA USLU Koiay yetiştiremediğimiz, ama çok kolay harcadığımız bir büyük insanı daha yitirdik. ÜMRAN BARAN İlk nefesi: 1931, Türluye Son nefesi: 1990, Sydney Avnstralya Yüreği, son nefesine dek yurdu ve insanlan için vurdu, ama gurbette öldü, gurberte gömülecek. Yokluğu "Baba acısı gibi" oturdu Yüreklerimize, buna da alışamayacağız... MELİKE DEMİRAĞ, ŞANAR YLRDATAPAN, ZEY>EP 194B-1989 Zehir acılan serptiler üstümüze Baştan ayağa, Saçtan tırnağa Eğitim emekçisi ADİL AKSAKAL'ı saygı ve sevgiyle anıyoruz. AİLESt Sevgili Kardeşımiz E>evrimci Arkadaşımız 1980-1981 Dönemi TMMOB Genel Sekreteri Meteoroloji Mühendisi AHMET BULUPu elim bir kaza sonucu kaybettik. Ailesinin ve dostlanrun ba$ı safolsun. ARKADAŞLARI ADINA HÜSIVL SOLM.4Z, T4YTUN MATER, UĞUR AYKEN, ORHAN ÖRÜCÜ, AKI> DtRtK. HAŞtM AYDINCAK JEAN PİERRE İÇİN BOĞAZ'A BİR ÇELENK 5 temmuz günü Paris'te aramızdan ayrılan Le Monde gazetesinın Türkiye muhabiri Jean Pierre Thieck'in dostlan 12 Temmuz Perşcmbe günü saat 19.00'da Ortaköy'de bir araya gelecekler Ncşe dolu Jean-Pierre için çok sevdiğı Boğaz'ın sulanna bir çelenk bırakacaklar. JEAN-PİERRE'İN DOSTLARI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear