Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30 HAZÎRAN 1990 CUMHURÎYET/15
HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGÜN
Meteoroloji Genel Müdürlu-
ğü'nden alınan bilgiye göre yur-
dun kuzeydoğu kesimleri parça-
lı, Doğu Karademz ıle Doğu
Anadolu'nun kuzey doğu kesim-
leri sağanak, diğer yerier az bu-
luttu ve açık geçecek. HAVA Sl-
CAKLIĞI: Artmaya devam ede-
cek. RÜZGÂR: Kuzey ve doğu
yönlerden haflf, ara sıra orta , „ . , , _, ,_ _
kuvvette esecek Denizlerimi2- n i z
mutedil dalgalı olacak. Van Golu nde nava: Parça
de rûzgâr- Yıldız ve poyrazdan '' ve az bulutlu geçecek. Rüzgâr kuzey ve doğu yön
3 ila 5 kuvvetinde saatte 10 ila lerden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek.
21 deniz mili hızla esecek. De-
Aflana
Adapazarı
>
Afyon
AOn
Ankara
Antakya
Antaiya
Artvm
/yim
Balıkesır
ftleak
Btngö:
Bıtks
Bokj
Bursa
Canaktaıe
Cofum
0enı2h
A 35° 20° Oıyarbakır
A 31° 16° EOırne
A 31° 16° E-ancan
A 27° 11" Erzurtm
Y 21° 4°Estaşetw
A 28° 12° Gaaanttp
A 33° 22° Sıresun
A 36° 19° Gûmûşlıane V
V 22° 14° HaMdn B
A 36°22°lsparU A
A 33° 13° Isunbul A
A 29° 14° lznw A
B 25° 10° Kars V
B 24° 12° KasBmom, A
A 24° 8°Kaysen A
A 31° 14° Kırtdareiı A
A 30° 16° Konya A
B 26° 11° Kütahya A
A 33° 18° Malatya B
32° 17° Mamsa
32° 16° K Maraş
2«° 12° Merem
22° 4°Muğia
27° 11° Mus
32° 16° Nığde
24° 12" 0o)u
19° 10° Rıa
28° 15° Samsun
31° 13° Snrt
29° 16° S'nop
34° 22° Sıos
23° 10° Trateon
26° 11° lıncelı
29° 15° üşafc
26° 12° Van
28° 12° Yozçai
30° 16° Zongulda*
« * yajmuritı ^ sıiı /Jfcafiı A-aç* B-bukıDu G-güneşlı K-kartı S-asli Y^aOmurtu
DUNYADA BUGÜN
Lenıngrad
Londra
Madnd
Mılano
Montrea!
Mostora
Mün*
Ne* Yortı
Osto
Pans
Prag
Rıyad
Roma
Solya
Sam
Teltm
Tunus
Varsovs
Venedik
Viyana
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir gemiden gökri-
simlerinin yüksekliği-
ni ölçmeyi sağlayan
aygıt. 2/ Anlaşma,
uyuşma... Eski Mı-
sır'da güneş tanrısı.
3/ Geçen aylaıda ba-
ğımsızlığına kavuş-
muş bir Afrika ülke-
si. 4/ Etmen... Şarkı.
5/ Belsoğukluğu has-
talığı... Türkçede ilgi
adılı. 6/ Kimyada ba-
sit şekerlere verilen
genel ad... Eylemleri
olumsuz yapmakta
kullanılan ek... Voleybol ve tenisle oyu-
nun her bölümüne verilen ad. 7/ Fut-
bolda sayı... Keman yapımı ile ünlü bir
ttalyan ailesi. 8/ Afrika'da bir ülke...
Iki tarla arasındaki sınır. 9/ Jnce sof-
tan hafif ve dar bir üstlük.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Yahudi tapınağı. 2/ Bir gıda mad-
desi... Büyük ve gösteTİşli mezar. 3/ Kı-
nakınadan elde edilen ve sıtma teda-
visinde kullanılan beyaz alkaloit... Kay-
nağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. 4/ Kayak sporun-
da bir yanş türü... Brezilya'nın plaka işareti. 5/ Eksiği olrnayan...
Tanzimat'tan önce Osmanlı devletinin Müslüman olmayan uyruk-
larına verilen ad. 6/ Açığa çıkmış, duyulmuş... Bir mastar eki. 7/
Baryumun simgesi... tslam ülkelerinde kullanılan bir tür tahıl öl-
çüsü. 8/ Yelkenli gemilerde pruva direğinin en altta bulunan ana
serenj ve bu serene bağlanan yelken. 9/ Bir haber ajansının simge-
si... Özen.
60 YIL ONCE Cumhuriyet
Dr. Mazhar Osman
30 HAZİRAN 1930
Dr. Mazhar Osman B. yemeklerin çift olarak yenildiği
takdirde daha fazla gıda alınmış olacağını söylemektedir.
Mazhar Osman B. bu hususta demiştir ki:
" — Yemeklerin çift olarak yenmesi daha faidelidlr. Bu
suretle hazım kolaylaşır. Bu suretle "vitamin"den azami
istifade temin etmiş ve evlerde aşçılığı sadeleştirmiş oluruz.
Sonra benirn yernek listelerine neden itiraz edildiğini de
anlıyamıyorum. Ben çok defa öğle yemekleri için peynir
ekmek ve limonata tavsiye ediyorurn. Bu bilhassa yazın
nefis bir taamdır. Halbuki
listeler yalruz bu kadar
değildir. Bu listelerle bir
nihayet iki kapla bir ailenin
gttndelik yemek ihtiyacı
mükemmelen temin edilmiş
olur. Karnı doymıyanlar
üzerine peynir, salata ve
4
*aarr*sı
C. Giirscl
meyva yerler. Bu suretle
yapdacak ekonomi gerek aile
ve gerek millet bütçesınde
kıymetli bir yer tutacaktır.
Memleketimizde mebzul
yetişen nefis yemişler,
sebzeler, bilhassa hasiyetli
üzümlerimiz, incirlerimiz, kavun ve karpuzlanmız en sıhhi
gıdalardır.
Eskiden olduğu gibi her rast geldiği hastaya, onun cebini
düşünmeden akşam sabah bol yumurta, pirzola, havyar ve
istakoz salatası tavsiye eden hekimlerin yanından çıkan
hastalann bu vesayanın adenıi tatbiki ile büsbütün
hastalandıklarına çok şahit oluyoruz.
Halbuki bunlara yedikleri gıdanın kâfi olduğunu ve insan
iştiha ile soğan ekmek te yese sıhhatini temin edeceğini
söylediğimiz vakit gözleri parüyor, adeta şifa buluyorlar.
Binaenaleyh hastalarına sıhhi, iktisadi bir gıdarun ne
olabileceğini anlatmak bu günkü hekimlerin en mukaddes
vazifelerindendir.''
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Mühim tâmim
30 HAZİRAN 1960
Devlet Başkanı ve Başbakan Cemal
Gttrsel bugün Bakanlıklara şu
tâmimi göndermiştir:
1- Devlet Başkanı, Başbakan ve
Bakanlarla Hükümet erkânının
seyahatlerinde uğurlama ve
karşılama törenleri kat'iyyen
yapdmıyacaktır. Bütün vazifeülerin
normal mesailerine devam etmeleri
suretiyle memleketin aksamış bulunan işleri düzene
sokulmalı ve muhtaç olduğumuz kalkınmaya böylece hız
verilmeb'dir.
2- Uğurlama ve karşılama hususunda vatandaşlara hiç bir
suretle telkin, tesir, teşvik veya zorlama yapılmıyacaktır.
3- Resmi sıfatı haiz olanlara karşı samimiyetten uzak ve
görünüş itibariyle riya ve tabasbusu ifade eden el öpme,
alkışlama ve çeşitli suretlerle tezahüratta bulunma hallerine
son verilmelidir. Büyük Türk milletinin büyüklerine olan
hürmet ve muhabbet hislerinin ifade ve tezahürü kendisine
hâs vakar içinde cereyan eder.
4- Pek ulvi bir düşüncenin ve yüksek vatanperverlik
duygusunun ifadesi olmak üzere gençlerin kanlariyle
süsledikleri bayraklar almaktayım. Bu büyük ve asilâne
hareketi takdirle karşılamamak mümkün degildir. Ancak
Türk gençliğinin, vatan müdafaası gibi mukaddes bir
maksat için hiç çekinmeden harcayacağma emin
bulunduğum kanlannı bu suretli sarfetmelerine gönlüm razı
olmamaktadır.
Gereğinin buna göre yapılmasını rica ederim.
Devlet Başkanı ve Başbakan Orgeneral
Cemal Gürsel
GEÇEN YIL BUGUNCumhuriyet
Ilk serbest zam
30 HAZİRAN 1989
Akaryakıtta "serbest fiyat" zam ve kargaşa getirdi.
TÜPRAŞ, bazı ürünlerinin rafineri çıkış rıyatlarını yüzde
7'ye varan orantarda arttırdı. Bu gelişmeden sonra Türk
Petrol ve Petrol Ofisi de bazı akaryakıt urünleri fiyatlarını
yüzde 2.9, 26.2 arasında yükselterek dun uygulamaya
koydular. Shell, BP ve Mobil yeni fiyatlannı belirlemekte
gecikince, bu şirketlerin bayileri Petrol Ofisi fiyatlarını
uygulamaya başladılar. Tupgaz fiyatları da yuzde 22-26.6
arttınldı.
TARTISMA
Rîr Yanlış Algdama:
4
Meslek Onuru
9
Yazar, bu ilginç ve önemli yazısında yine de "meslek
onuru"nu olağan bir algılama, bir benimseme tavrı içinde
yansıtıyordu. Oysa konu, kanımızca, bir yanlış algılama olan
"meslek onuru" deyiminin irdelenmesiyle açıklığa
kavuşabilir.
bazlıkla gençlere uyuşturucu satıyor. Meslek
örgutu derhal harekete geçer. Der ki: "Mes-
lek onunımuzu zedeleyen bu işleyişi protesto
ediyoruz."
Bütun bu protestolann nedeni, söz konusu
mesleği kamuoyu gözünde aklama çabasıdır.
Kamuoyunun, o meslekten insanlan öylesi
olumsuz yöneliş içinde görmesinı engelleme
çabasıdır. Peki bütün bunlann nedeni ne? Baş-
ka bir deyişle, protestolar neden "meslek
onuru" şiarında birleştiriliyor?
Toplumbilimci Durkheim'in deyişiyle, "Ne
kadar meslek varsa o kadar da ahlak vardır."
Dolayısıyla, o kadar çeşit "onur" savunulur.
Gerçekten ilginç: Askerlik mesleği için onur,
düşman karşısında gerilememek, onu yoket-
mekle özdeştir. Oysa bir tabip bir eczacı... için
meslek onuru hastayı iyileştirmek, ona, o yol-
da hizmet vermekle kendini açığa vurur. Bir
asker savaşta 'sUeş' emrine uymayıp, hedef in-
sanı öldürme>'e yanaşmadığında Divan-ı har-
be verilir. Bir hekim ise, yaralı bir ınsanı göz
göre göre tedavi yoluna gitmediğinde mahke-
meye verih'r, belki de meslekten men edilir. Her
ikisi de meslek... Her ikisinin de savunulan,
kendine özgü onuru ve ahlakı var. Öldurmek
ve yaşatmak... Biri öldürmediği, öteki yaşat-
madığı için meslek ahlakına aykın davranmış-
tır; "meslek onuru"nu yıkmıştır.
İlginç bir örnek de Haldun Taner'den: Ya-
zar, "Ayışığında Çaüşkur" başlıklı hikâyesinde
çeşitli meslekten insanlan bir apartmanda yan
yana getirir. Doktor, avukat, tüccar, bekçi...
gibL Bu tipleri eleştirel gerçekçi bir bakışla ser-
gileyen yazar, avukatın vergi kaçırma yolları-
nı; tüccarın rüşvetçiliğini; doktorun yasal ol-
10 Haziran 1990 tarihli Cumhuriyet'in
"Tarbşma" sütunlarında Sayın Zihni Köçii-
men'in "Meslek Onarunun Dayanılmaz
Haflfligi" başlıklı ilginç bir yazısı yayımlan-
dı. Söz konusu yazısında Sayın Z. Küçümen,
sinema ya da tiyatroda işlenen mesleklerin
'olumsuz' bir yansımasmda, Ugüi meslek grup-
ları tarafından bunun 'meslek onurianna' bir
saldın gibi algılanarak, tepki gösterildiğini be-
lirtiyor, bu dunımun yazar ve sanatçıların öz-
gürlüğünü engellediği konusunda kimi örnek-
ler veriyordu.
Yazar, bu ilginç ve önemli yazısında yine de
"meslek onunTnu olağan bir algılama, bir be-
nimseme tavn içinde yansıtıyordu. Oysa ko-
nu, kanımızca, bir yanlış algılama olan "mes-
lek onunı" deyiminin irdelenmesiyle açıklığa
kavuşabilir.
Aşağıda, 12 Mayıs 1989'da lstanbul'da ger-
çekleşen III. Türkiye Eczacılık Kongresi'nde
sunduğum bildiri özeti söz konusu yanlış al-
gılamayı işliyor.
"Mesleklerin belli toplumsal koşullarda,
belli bir statüko oluşturduğunu söylemeliyiz.
Mesleklerin, o meslekten insanlarda söz konu-
su statükoyu doğurması ötesinde bir gerçek
daha kendini açığa vurmaktadır. Bu gerçek,
o mesleğin "onurunu" koruma eylemidir!
Bir sinema, bir TV filminde, bir tiyatro oyu-
nunda söz gelişi hastasını bahanelerle kandı-
ran, böylece çıkar sağlayan bir doktor olma-
ya görsün. Hemen ilgili meslek kuruluşu, ula-
şabildiği basın-yayın organlannda bunu pro-
testo eder. Der ki: "Bu, meslek onurumuzu
zedeledi."
Diyelim bir yapıtta, bir eczacı turlü düzen-
mayan kürtajdan para kazanmasını; mahalle
bekçisi Zülfikâr'ın kapıcı kadınla gizli ilişki-
sini bir örgü içinde işler. Hikâyenin ikinci bö-
lümü tepkilere ayrıhnıştır. Tüccarlar, emniyet
amirliği, doktorlar... Kendi algılama odakla-
rından yola çıkarak, ilgili tipleri işlediği için
yazarı protesto ederler. Bu durum karşısında
yazar, bir üçüncü bölüm kaleme alır. Poker
oynayan doktor ile avukat bu bölümde artık
satranç oynamakta, mahalle bekçisi Zulfikâr
fedakâr bir bekçi olarak klasik müzik dinle-
yip kitap okumakta; kaçakçıhk yapan Sevim
ise, bu bölümde kendini Kmlay hizmetlerine
adayarak, yoksul çocuklara yardım etmek için
Doğu illerine gitmektedir.
Bu bölüm, yazann hikâyedeki mesleklere
yöneltilen protestoları alaya almasını yansıtır.
Okuyucular, hep kendi meslekleri açısından
görmüştür olayı: Yazann eleştirici toplumcu
tavrını değil, ilgili mesleklerin olumsuz işle-
nişini algılamıştır. Elbette yanlış bir algılama-
dır bu.
Yanlış algılamaların nedeni, "meslek ideo-
lojisi"dir. Yani mesleklerin, o meslek sahibi-
ni belirlediği inancı ve tasanmıdır.
Meslek örgütleri, bir yandan demokratik
kitle örgütü olma işlevinı korumak isterken,
işte söz konusu tasanm nedeniyle, bir yandan
da ideoloji üretmektedirler.
Bu yüzden meslek kuruluşu organlan için-
de bir de "Onur Kurulu" vardır. (Eski deyişle
Haysiyet Divanı).
Sonuç olarak şunu söylemek istiyoruz:
Onur ve ahlak insansal değerlerdir. tnsana,
yalnızca insana özgüdür. lnsanı belirleyen
onun mesleği değil, değer ve sommluluk duy-
gusuyla yüklü oluşudur. Dolayısıyla meslek-
lere ait bir onur ve ahlak yoktur. Onur ve ah-
lak işsizlerde de bulunabilir çünkü.
Erdemlere sahip çıkmamız, ^izlerin çalış-
malarını da en iyi, en doğru -yani onnrlu- bir
biçimde yerine getirmemizi sağlayacaktır.
ÜLKÜ AYVAZ
Gürültüden Çddırmak tJzere>iz
Gazino ve kahvelerimizi, plakçı dükkanlarını bu kapsamda
saymayacağım, çünkü onlar, müziğimizin yabancılara
tanıtımını gönüllü olarak yapmaktadırlar.
Gürültünün insan hatta hayvan sağlığını
tehdit eden en önemli çevre sorunlanndan biri
olduğu günümuzde tartışmasız kabul edilmek-
tedir. Taşıt araçlan imalinden inşaat tekniği-
ne, endüstrideki önlemlerden peyzaj mimari-
sine, bu konuda önlemler alınmaya çalışıl-
maktadır. Çok zahmetli önlem ve teknoloji-
lerle, kaçınılmaz olarak oluşan bazı gürültü
türlerinin etkisi azaltılmaya çalışıhrken Tür-
kiye kentleri, özellikle de güney kentlerimiz,
önlenmesi çok kolay, hemen sadece keyfi ola-
rak üretilen bir gürültü anarşisi ile karşı kar-
şıyadırlar. Bu anarşi özellikle yaz aylarında
korkunç boyutlara ulaşmaktadır.
Konuyu, Antaiya örneğinde irdelemek is-
tiyorum. Zira, Antaiya turizmimizin gözbe-
beği, altın yumurtlayan tavuğun folluğu ola-
rak bu konuda özel bir konuma sahiptir. Bu-
rada alınacak önlemler, bizim sağlığımız
önemsenmese bile, hiç olmazsa, turizme za-
rar vereceği için alınmalıdır. Turist dinlenme-
ye gelmiştir. Geldiği yer çoklukla büyük kent-
lerdir. lş ortamını da hesaba katarsanız, kaç-
tığı en önemli bir çevresel sorun da gürültü-
dür. Nitekim, bu nederüe, Baada dinlence yer-
lerinde, araçlara hız tahdidi dahi konarak, ses-
sizlik sağlanmaya çalışıhr.
Güney kentlerimizin bir özelliği de insan-
lann iklimsel nedenlerle yaz aylarında, âdeta
tümü ile açık havada yaşamalan, hatta uyuma-
landır. Bu durumda çevre gürültüsü, kapalı
kapılar ardında oturulan kış mevsimine göre
çok daha fazla algılanmaktadır.
Türkiye'de çevre gürültüsünün bir numa-
ralı kaynağı taşıt araçlandır. Ancak, güney-
de otomobil vb. gürültüsü motosiklet ve mo-
torlu bisikletlerin korkunç gürültüsü yamn-
da önemini kaybetmiştir. Normalde çok faz-
la gürültü yapması gerekmeyen bu araçlar,
belli bir gençlik kesiminin elinde, bir çeşit
anarşik tepki aracına dönüşmüşlerdir. Sustu-
rucuları özel olarak manüple edilen (kestiri-
•r 'v
len ya da delikler açtınlan) motosiklet vb.
araçlar, gruplar halinde tur atma ya da ya-
rışma şeklindeki eylemlerle âdeta toplumsal
bir tepki aracı olarak kullanılmaktadırlar. Ce-
vap olarak ise, zaman zaman balkonlardan
atılan şişe ya da odunlar devreye girmektedir.
Bu gençlerin çoğunun çalışan kesimden gel-
mesinin bir kanıtı olarak, gösteriler akşam sa-
atleri ve hafta sonlarında yoğunlaşmaktadır.
Çoğunlukla çok kötu sonuçlu trafık kazala-
nna da yol açan bu araçlann trafik polisin-
den hiçbir tepki görmemesi de işin bir başka
yönüdür.
Geleneksel düğün ve sünnet alayının deje-
nere olmuş bir varyasyonu, ikinci önemli gü-
rültü kaynağımızı oluşturmaktadır. Gelenek-
sel alaydaki atm yerini bir üstü açık otomo-
bil ya da motosiklet almıştır. Gelenekte hiç-
bir yeri olmayan klakson çalma, davul, zur-
na sesini bastınrken düğün sahibinin nüfuzu-
nun güçlülüğü, araba sayısı, dolayısıyla gü-
rültüsü ile doğru orantılı olarak ifade
edilmektedir. Şehrin tüm ana arterleri gidilip-
gelinmekte, bu suretle akşama yapılacak ma-
rifetten, tüm kentin eşit oranda nasibini al-
ması sağlanmaktadır.
Gazino ve kahvelerimizi, plakçı dükkânla-
rım bu kapsamda saymayacağım, çünkü on-
lar, müziğimizin yabancılara tanıtımını gönül-
lu olarak yapmaktadırlar.
Bu kapsamda turistlerin çok ilgisini çeken
bir uygulamanın da trafik zabıtasımn araçlara
yaptığı anonslar olduğunu belirtmek isterim.
Yalnız, yabancı araç sürücülerinin kendileri-
ne yapılan anonslan anlayabilmeleri için bu
anonsların tıpkı hava limanlarındaki gibi ay-
m zamanda lngilizce olarak da yapılmasında
yarar var sanınm.
Sonuç olarak, Antaiya kenti örneğinde, çok
ilginç bir sosyal olgunun gözlemcileri oluyo-
ruz (ve ne yazık ki aynı zamanda denekler
içinde de bulunuyonız). Toplum, hiçbir sosyo-
ekonomik gerekçe olmaksızın, kendiliğinden
bir çevre sorunu yaratıyor. Çözümü ya yasa
dışı yollarda arıyor ya da durumu tevekkülle
kabulleniyor.
Doç. Dr. MEHMET 1. ARMAN
Antaiya
"Ece Bölgesi,,
BODRUM'DA SİMDİ ECE VAR...!
9 0 8 1 1 7 2 6 6
AYDIN SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN
17.8.1989 tarihinde Gıda Maddeleri Tüzüğu'ne muhalefet suçun-
dan sanık, Mehmet ve Hatice'den olma, 1939 D.'lu Aydın ili Umur-
lu bucağı İmamköy nufusuna kayıtlı ve halen aynı yerde oturur
REŞAT TÜKER hakkında Aydın Sulh Ceza Mahkemesi'nin
29.12.1989günve 1989/1594 esas ve 1989/1829 karar sayılı ilamı ile
TCK'nın 396, 402, 402. 72 ve 647 S.K.'mn 4 ve 5. maddeleri gere-
ğince neticeten DÖRT "İTJZ YETM1Ş BİN LİRA AĞIR PARA CE-
ZAS1, ÜÇ AY MÜDDETLE CÜRME VASITA KILDIĞI MESLEK
VE SANATIN1N TATİLÎNE, YEDİ GÜN MÜDDETLE tŞYERt-
NlN KAPATILMASINA karar verildiği ilan olunur. 7.6.1990
Basın: 28287
ÖZGÜRLEŞME
EYLEMİ: KÖY
ENSTİTÜLERİ
Mehmet Başaran
5000 lira(KDV içinde)
Çağdaş Yaymları Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-îstanbul
Ödemeli gönderilraez.
AYDIN SULH
CEZA
HÂKİMLİĞİ'NDEN
29.9.1989 tarihinde gıda madde-
leri tuzüğüne muhalefet suçun-
dan sanık Sefer ve Fikriye'den
olma 1943 D.lu. Aydın ili mer-
kez Şevketiye köyü nufusuna ka-
yıtlı ve halen aynı yerde oturur
Adnan Tosun hakkında Aydın
Sulh Ceza "Mahkemesi'nin
18.12.1989 gün ve 1989/1542
esas ve 1989/1662 karar sayılı ila-
mı Ue TCK'nın 396, 398, 402,
402, 402, 402, 72, 647 S.K.'mn
4 ve 5. maddeleri gereğince neti-
ceden dokuz yüz kırk bin iki bin
lira ağır para cezası 6 ay müddet-
le cünne vasıta kıldığı meslek ve
sanatının tatiline, 14 gün müd-
detle ışyerinin ktpaulmasına ka-
rar verildi. 7.6.1990
AYDIN SULH
CEZA
HÂKİMLİĞİ'NDEN
15.9.1986 tarihinde Gıda
Maddeleri Tüzüğu'ne muhalefet
suçundan sanık, Mehmet ve Ha-
tice'den olma, 1939 D.'lu Aydın
merkez İmamköy nufusuna ka-
yıtlı ve halen Aydın Veyispaşa
Mahallesi Sakarya Caddesi 5 so-
kak No: 4'te oturur REŞAT TÜ-
KER hakkında Aydın Sulh Ceza
Mahkemesi'nin 12.11.1986 gün
ve 1986/2720 esas ve 1986/2808
karar sayılı ilamı Ue TCK'nın
398,402. 402. 72 ve 647 S.K.nın
4 maddeleri gereğince neticeten
OTUZ İKİ BİN LİRA AĞIR
PARA CEZASI İLE TECZtYE-
StNE, ÜÇ AY MÜDDETLE
CÜRME VASITA KILDIĞI
MESLEK VE SANATININ TA-
TtLtNE, YEDİ GÜN tŞYERl-
NİN KAPATILMASINA karar
verildiği ilan olunur.
POUTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Özgürlük Anıtı Yolunda...
Bunca yazar, çizer, yayıncı, gazeteci hapislerde yatarken ozan
ve yazarlar boş duramazlardı; bir yürüyüş yapmak istediler. Di-
lekçelerine olumlu yanıt aldılar; belli bir günde, 15 haziran cu-
ma günü saat i3IX)'te Şişli Abide-i Hürriyet Caddesi'nde 'dü-
şünceye özgürlük' için yürüyeceklerdi. Dostum, şair Şükran Kur-
dakul haberi verdi, gelmemi istedi.
"Hay hay koşa koşa gelirim" dedim.
Bir de ne duyalım, istanbul Valisi yürüyüşe izin vermemiş. Şük-
ran Kurdakul, ertesi günü üzülerek izin verilmediğini sdyledi.
Yürüyüş yapılacak caddenın adı, bugunKu ane çevrildiğinde,
özgürlük anıtı idi. Ülkemizde özgürlük için savaşım vermiş nice
düşünür varsa onların adına bu anıt dikilmişti. Başka ütkelerde
ölen özgürlük savaşçıları da sonradan getirilip buraya gömül-
müştü. Bugünün valisi ozan, ve yazarları özgürlük anıtı cadde-
sinde yürütmek istemiyordu. Elbette yürütmezdi. Siz özgürlü-
ğün anahtarını iktidar partisi valilerınin elıne verirseniz, o da ik-
tidarın istemediği yürüyüşlerin kapısını kitierdi. Nitekim izin ver-
meyerek kıtlemişti de...
Aradan birkaç gün gecti, bir telefon daha... Bu kez yazar Ley-
la Erbil haber veriyordu. İzin verilmeyen yürüyüşe yenklen izin
verilmişti. 29 haziran cuma günü yürünecektı.
Şimdi düşünüyorum, kimdi bu yürüyüşü yapacak olanlar? Ul-
kenin en ünlü ozan, yazar, çizer, düşünürleri. Bunlann yürüme-
sinden neden korkuluyordu? Bu yürûmeden gocunanlar kimdi?
Kendileri kurdukları derneklerin adı altında tanrının günü top-
lanmıyorlar mıydı, konuşmuyorlar mıydı? Ozanlar, yazarlar, dü-
şünürler yürürlerse ne olurdu? Kıyamet kopmaz, deprem
olmazdı.
Ozan ve yazarlardan korku bugüne özgü bir sorun değildi. Biz-
de Osmanlı'dan bu yana ozan ve yazariardan hep korkulmuş-
tur. Onların siyasal iktidara karşı her davranışından çekinilmiş-
tir. Neden mi diyeceksiniz... Ozan ve yazarlar her zaman ilerle-
meden yana olmuşlar ilerlemenin ve yeniliğin simgesi sayılmış-
lardır. Oysa siyasal iktidarlar halkın ileri ve yenici olmasından
hep çekinirter. Halk ileriye atılmak isterse onu yönetmek zorla-
şır. Okumamış, okutulmamtş, yenilik istemeyen halkı yönetmek
daha kolaydır.
Bir gün bir yönetici, "Sokaklar yürümekle eskimez" dedi,
adamcağızın burnundan getirdiler. Bir başka yönetici, "Düşü-
nen adama ceza değil ödül verilir" dedi. Onu da rahat komadı-
lar, burnundan getirdiler. Sryasetçiler yenıliğı, düşünceyi sevmez-
ler. Halk olduğu yerde dursun, koyun gibi yonetelım isterler. Halk
da ne yapsın, alışmamış, susar. boynunu eğer, ancak secimden
seçime aklı erdiğince başını kaldırabilir.
Bizde demokrasi kültürü yok. Demokrasi kültürü olsa, bunlar
hiç başımıza gellr mi? 12 Eylül fırtınası geldi, bütün siyasal par-
tileri kapattı, halkın gıkı çıkmadı "Bizim bunca yıllık partimizi
neden kapatıyorsunuz?" diye sormadı. Sorarsa başı derde gi-
rerdi. Bunu biliyordu. Biraz halkın başı derde girmesin mi? Ne
zaman ki halkın başı derde girer, halk da bu dertten kurtulmak
için savaşım verir, o zaman demokrasi kültürünün yavaş yavaş
yerleştiği görülür. "Benim yerime yazarlar, ozanlar derde girer-
ler, onların açtığı yoldan da ben 6onra gelirim" denirse, demok-
rasi zor gelir. Demokrasi kültürü zor edinilir.
Aradan yıllar geçecek, bu olay anımsanacaktır. Ozan ve ya-
zarları özgürlük anıtı önündeki caddeden yürûtmedikleri söyle-
necektir. Bunu işitenler, böyle bir olayı gülünç bulacaklardır. Gü-
lünç bulacaklar, ama gerçek olduğunu da öğreneceklerdir.
Bunca yıl, bunca yasak kondu. Hangisi geçerli oldu? Yasak-
ların karşısında her zaman özgürlükten yana olanlar haklı çtk-
mışlardır.
Bu gerçek biliniyor da gene anlatılamıyor. Günü gelecek diye
teselli bulmada da yarar var. Geliyor, ama gecikmeyle, durala-
mayla geliyor..
VEFAT
Hukuk müşavirimiz, dostumuz
Av.
TURGUT TAŞÖZ'ü
kaybettik.
Ailesine, yakınlanna ve tüm dostlanna başsağlığı
dileriz.
EPOKİM A.Ş.
Kadim ve hâdim dostum
TURGUT TAŞÖZ
"Bu dünyadan gider oldu"
Selâmı hep üstümüzde olacak.
İ. GÜNDAĞ KAYAOĞLU
VEEAT
Baromuzun 6165 sicil sayısında kayıtlı
Avukat
MUSTAFA TURGUT TAŞÖZ
vefat etmiştir.
Aziz meslektaşımızın cenazesi cumartesi günü (bugün)
Erenköy Galippaşa Camii'nde kıhnacak öğle namazını
müteakip ebedi istirahatgâhına defnedilecektir.
Merhuma Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine ve
meslektaslarımıza başsağlığı dileriz.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANUĞI
mKURBAIS BAYRAMTNDA
CÜZAMLA SAVAŞ DERNEĞİ'NE
YARDIMI UNUTMAYEV...
Telefon: 572 71 88 - 572 61 22/50
Dernek: Ziraat Bankası Tünel - 10090
Vakıf: Vakıflar Bankası Şehremini - 2002071
AYDIN SULH CEZA
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1.3.1990 tarihinde gıda maddeleri tuzüğüne muhalefet suçundan sa-
nık Ibrahim ve Kübra'dan olma 1938 D.lu. Aydın ili Köşk Bucağı
Soğukkuyu Mahallesi nufusuna kayıtlı ve halen aynı mahalle İstas-
yon Caddesi No: 24'te oturur Bahri Anbarcı hakkında Aydın Sulh
Ceza Mahkemesi'nin 14.5.1990 gün ve 1990/426 esas ve 1990/557
karar sayılı ilamı ile TCK'nın 396, 72,402,402,647 S.K.'mn 4. mad-
deleri gereğince neticeden dörtyüz doksan bin lira ağır para cezası
ile tecziyesine, uç ay muddetle cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatı-
nın tatiline yedigün muddetle iş yerinin kapatümasına karar verildi-
ği ilan olunur. 7.6.1990
Basın: 28284
Sahibinden 1972 Ford minibüs
Tel: 511 46 18