22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/16 CÜNEYT ARCAYÜREK yazıyor HABERLERİN DEVAMI 24 HAZİRAN 1990 (Baştarafı I. Sayfada) nıtlar verdi mi, halkın sağduyu- suna neşter attığını sanıyor Hodri Meydan programının özelliği önceki gece neden koru- namamış? Yakışıklı yapımcı çok telefon geldiğinden santralın ki- litlendiğini, bu nedenle amaca ulaşılmadığını söyteyerek maze- ret uyduruyor. Oysa, şen şakrak, içli dışlı ol- duğu TÖ, Türkiye'nin teknoioji- de neredeyse yıldızlara uzana- cağını söyleyecek kadar övünü öğesine sevdaiı. Yapımcı ile TÖ, soruları, programın nasıl başla- yıp nasıl gelişeceğini baş başa verip tezgâhladıkları strada Türki- ye gibi teknolojisiyle batıya şap- ka çıkartan ülkede santrai kilıt- lenmesine de bir çare bulabilir- lerdi. Demek vakitleri kalmamış. Ama amaç gerçekten halktan doğrudan anında gelecek soru- lara TÖ'nün yanıt veremez du- ruma düşmesini önlemek, san- ki haikla birlikteymiş gibi halka, halkı yutturmak. Hodri Meydan programına TÖ, soruları bilmeden, kurgular düzenlenmeden asla çıkmazdı. Yakışıklı yapımcı ise bir program başarısı uğruna demokratik bü- tün kuralları ve halkı bütünüyle dışlamayı yeğledi. Halk adına, halkı araç ederek vardıkları so- nuçtan ötürü yapimcıyı da TÖ'- yû de kutlarız. Saptırma Yakışıklı yapımcının hareket- leriyle yüzünde güller açan dav- ranışlanyla soruları düzenlerken gösterdiği trtizlikle halk adına hayranlığını sunduğu TÖ ise ya- kın tarihi her zaman olduğu gibi yine dilediğince, işine yarayacak biçimde saptırdı. Program güya aileden siyasete kadar TÖ'nün envanterini çıkarıyordu. Yapım- a marifetiyle belli başlı saptırma- ların ilkini sahneye getiren TÖ'- ye göre cumhurbaşkanlarını hal- kın seçmesini 1987'den hemen sonra 1988 yılı başında önermiş- ti. Fakat muhalefet yan çizmiş, öneriye karşı çıkmıştı. Olay, TÖ'nün anlattığı kadar masum olsa, sorun kalmayacak. Yakışıklının TÖ'ye 'hodri meydan' dedirtecek sorularıyla yeni tartışmalara yol açılmaya- caktı. TÖ'nün bir Çankaya çıkı- şı, cumhurbaşkanlarını 5 yılda bir genel seçimle birlikte halkın seçmesini o tarihte önerdiği doğ- ruydu. Ancak olayın içinde TÖ'- nün söyleyemediği başka olay- laria siyasal manevralar vardı. Bu öneriyi açıkladığı gün TÖ, yedinci cumhurbaşkanı Evren'- den bir dönem daha, hiç degil- se 1992 genel seçimine kadar Çankaya'da kalmasını istedi. "Çankaya hesaplaşması" kitabı- nı yazmadan önce Marmaris'te konuştuğum Evren, o günü an- latm/ş, cumhurbaşkanlığı seçi- mine daha 2,5 yıl varken bu is- teği kabul etmesinin Çankaya'- da kalma heveslerine bağlana- cağını söyleyerek geri çevirdiği- ni bana söyledi. Evren, "Kapı önüne çıktı, hal- kın cumhurbaşkanı seçmesini açıkladı. Anladım ki anayasada yapmayı istediği ve o sırada sa- yisal gücünün yetmediği değişik- likler bende takılmasın diye sü- renin uzatılmasını teklif ederek pazarlığa oturmak istiyor" de- mişti. Kısacası, TÖ'nün 1988 ba- şında halka cumhurbaşkanı se- çimini yaptırmayı istemesi, Çan- kaya'ya çıkabılmek için daha 1987 seçiminden önce tezgâha koyduğu pianın bir parçasıydı. Evren'e süre uzatımı önerisi de Evren'i yine tepede bırakmayı düşteyenleri daha o günden dış- lamak içindi. Hepsi tezgah TÖ, 1992'de hem genel seçim hem de cumhurbaşkanını halkın seçmesi için muhalefete 'hodri meydan' derken, bugüne kadar- ki güçlü savunularını da yalana düşürüyor. 26 Mart seçimlerin- den sonra halka dayanmayan ANAP çoğunluğu ile kendini seçtirdıkten sonraki günler, he- le son zamanlarda artık yukarı- da kalamayacağını, altındaki kot- tuğun oynadığını gördü. Yeni bir siyasal manevra ile kendi için çı- kış yolu, meşruiyet arıyor. Hani kendisini yedi yıllığına seçmişler- di. Hani yedi yıl yukarıda kala- caktı. Şimdi süreyi indiriyor. 1989-1992, üç yıla rıza gösteriı- yor Daha önceki dayanakları ar- tık paramparça. Orada oturama- yacağını kabul ediyor. Hilton'un 35. yılında salondaki beş yüz ki- şi niçin ayağa kalkmıyor? Bu, bir anlam ifade etmıyor mu? Elbet- te Türkiye genelini yansıtıyor. anlam ifade ediyor. TÖ, şimdi muhalefeti iki noktadan güya sı- kıştırdığını sanarak belli başlı ko- nuları siyasal gündemın dışına atmaya çalışıyor. Hodri Meydan'ın anlamı kısa- ca şu: Hem tutarsız, dayanaksız hükümeti hem de kendisini 1992'ye kadar tartışma ortamın- dan çıkarmaya girişiyor. Şayet muhalefet 1992'ye evet derse, daha iki yıl ne seçim, ne de TÖ'- nün meşruluğu tartışmalan kala- cak ortada. Bu arayışın içinde. Fazlaca İngilizce kitap okuduğu için günlük iç gelismeleri izleme- ye belki vakti yok. Ama kuşku- suz işine gelmediği için söyleye- mediği yönleri var olayın. Cum- hurbaşkam'nı halkın seçmesine SHP, butartışmalarbaşlamadan çok önce karşı çıkmıştı. SHP, Cumhurbaşkanı 'nın yine Mec- lis'te seçilmesine yanlı. DYP ise halkın seçmesini istiyor. Hatta Meclis'e bu yöntemi sağlamak için bir anayasa değişikliği öner- gesi de verdi. Ancak biiinen gerçek, SHP iie DYP'nin Meclis aritmetiği ne olursa olsun ilk seçimden sonra TÖ'yü Çankaya'dan indirmeye kararlı oldukları. TÖ, hele bir 1992'ye kadar meşruluğunu sağlasın, ona yetecek. Nasılsa muhalefetin aralarında anlasa- mayacaklarını hesaplıyor. Ote yandan önemlı bir gerçeği bir türlü söyleyemiyor. 1992de ge- nel ve Çankaya seçimi birlikte yapılırsa, devleti parti gibi yine seçime sokarak aradan sıyrıla- cağını düşlüyor. Evet, kendine bu kadar güveniyor ve halktan korkmuyorsa, Cumhurbaşkanı- nın genel seçimden bir hafta sonra ayrı bir tarihte seçilmesi- ni neden isteyemiyor? O, hâlâ devlet parasıyla, dev- let zorlamasıyla ayakta kalmanın peşinde. Bugünkü sıkıntısı ise hiç değilse iki yıl meşruluğunu kabul ettirmek, kendini ve halka dayanmayan ANAP'ı siyasal gündemden çıkarmak. Ne çare evdeki hesap çarşıya uymuyor. Baykal yoiiardaydı, görüşeme- dik. Ama dün sabah Demirel 'hodriye hodri' diyerek TÖ'nün meraklı olduğu 92 rakamına uy- gun bir öneri getiriyor. Kendine ve halka güvenen insanın önü- müzdeki 92 gün içinde hemen seçimlere gitmesini istiyor. Yü- reği elverene, halka güvenene bal gibi uygun öneri işte. TV'de halktan kaçarken doluya tutul- mak buna denilir. İşte meydan hodri! Yeri geidiğinde muhalifierine içindeki hıncı dışa vurarak İnö- nü'yü paşa çocuğu diye, Demi- rei'i kıskanıyor diye aşağılama- ya çalışan TÖ, 1979'da ekono- minin başına "Allah'ın verdıği bir ımkânla" geldiğinı söyleyecek kadar geçmişinı, geçmişte hiz- met verdiklerini unutuyor, o denli kendini övmeye meraklı. Dünya sanki TÖ ile başlıyor, TÖ ile so- na eriyor. Sorulara yanıt verirken arada bir hükümetin varlığını anımsıyor. Ne var ki her soruyu hükümet başkanı gibi yanıtlıyor. Bir yerde insan gülmekten kendini alamıyor. Ana politikası "insanlardaki teşebbüs kabiliye- tini kışkırtmak"mış. Evet, doğru. Dün gazetelerde kaçakçıları ih- racatçıya dönüştürdüğünü açık seçik söylediği yazılıyordu. Hodri meydan mı? Buyur, gel erken seçime. Bu iktidarla, TÖ zihniyetiyle anayasa özlenen dü- zeye getirilemeyeceğine göre gelecek Meclis ilk başta Çanka- ya'yı asagıya çeksin. Türkiye'nin tek sorunu TÖ, sorun olmaktan çıksın. Sonrası kolay. Bir iki söz de yakışıklı yapım- cıya. Türkiye'nin ekonomik çık- mazları kadar insan haklarından başlayıp demokrasinin yerleş- mesine kadar uzanan sosyal ve siyasal sorunlan hiç mi yok? Bir ANAP programını halka sun- maktan biraz pişmanlık duymuş olacak ki yapımcı programın so- nunda başka siyasetçileri, mu- halefet partilerini de konuştura- cağını ifade ediyor. işte hodri meydan. Yap bakaJım, görelim. Elbette TÖ'ye muhalefetin karşı görüşlerini de alacağını sö- ze başlarken belirtmiyor. Yoksa TÖ'den aldığı ruhsat yazdığı so- rular kadar mıydı? Orduda (Baftarafi 1. Sayfada) dürdüğüne de işaret edilerek şöy- le denildi: "Dahası bu tiir örgütlerin cum- huriyetin en güçlü teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yu- valanarak etkinliklerini arturrnaya çalıştıklan da biiinen bir gerçek- tir. Çağdaş demokrasinin evrensel ilkelerinden ve anayasamızın kişi hak ve özgüriüklerine ilişkin temel kurallanndan bahsedilerek dava konusu yapılan olayın ardındaki gerçek amacın, yukanda kısaca özetlenen ve Türkiye Cumhuriye- li'ni temelden yıkıp değiştirmek amacını güttüğü açık olan irticai faaliyetlere karşı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tüm gücüyle ve fa- kat tamamen yasal çerçevede yü- rüttuğü çauşmalan etkisiz kıhnak, yıpratmak ve dikkalleri bu yöne çekerek kamuoyu oluştnrmak su- retiyle bu tür faaliyetlerini sürdü- renlere moral aşılamak olduğu ko- nusunda kuşku duyulmaktadır." Bilindiği gibi Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda bir süre önce başlatılan soruşturma ile birçok subay ve astsubay sorgulanmışlar ve bunlardan toplam 146 kişi or- dudan ihraç edilmişlerdi. IZMIR'den HİKMET ÇETİNKAYA (Baftarafi 1. Sayfada) veriyordu: — 1980 öncesi Türkiye'ye 50 bin silah ve 20 milyon mermi soktum... Uğur Dündar: —Bu dönemde de kaçakçılık yapar mısınız? Çayırovalı Osman. — Bu dönemde kaçakçılık yapmak akılsızlık olu/. Her şeyin satışının serbest olduğu yerde kaçakçılığa gerek kalmaz. Eski kaçakçı Çayırovalı Os- man'ın "bu dönem" dediği, enf- lasyonun yüzde 60'ları aştığı ANAP iktidarı dönemiydi. Çayı- rovaiı, açık açık ANAP iktidanna övgüler yağdırıyor, hükümetin ekonomi politikasını övüyordu... Çayırovalı anlatıyordu Uğur Dündar'a: — Silah ithalatının serbest bı- rakılması çok iyi otdu. O sılahlar salt Türkiye'de değil, komşu ül- kelere de satılır... Bir okur o gece Uğur Dündar'ın Çayırovalı'yla söyleşisi sırasında telefon edip bir öneri getirdi: — Vallahi Çayırovalı Osman Bey'i ANAP, ekonomiden so- rumlu Devlet Bakanı yapsa her- halde enflasyonu da aşağıya çe- ker... Uğur Dündar bir hayli ilginç programlar hazırlıyor. İşte bun- lardan birisi de önceki gün Cum- hurbaşkanı Özal'ı "Hodri Mey- dan"a çıkarışı. Gerçi, 69 dakika 10 saniye süren program salt Dündar-Özal söyleşisi oldu ya, yine de "ilginç" bir çizgide ge- lişti. TV başında "Cumhurbaşka- nını izleyen" milyonlarca kişi, is- tanbul'un su sorunuyla ilgilenen bir devlet büyüğünün ne denli ta- rafsız (!) olduğunu öğrendiler. Her ne kadar Uğur Dündar, "Sorularıma sansür uygulanma- dı" dese bile, böyle bir "Hodri Meydan "a can kurban. Cumhur- başkanı Özal, önceden hazırla- nan sorulara, milyonlar karşısın- da öyle yanıtlar verdi ki aylardır kamuoyunda tartışılan, gazete- lerde manşet olan her habere, her konuyu açıklama olanağını buldu. Cumhurbaşkanı Özal, TV ekranında kasılarak "vazgeçil- mez devlet adamı" olduğunu, milyorrfarın gözünün içine baka baka anlattı(!). — Pahalılık, enflasyon... İsçi, memur ücretleri... Et 20 bine gi- diyor, bamya 14 bin, domates 4 bin, peynir 18 bin lira... Umurunda değil Cumhurbaş- kanı Özal'ın... — Efendim 1930'lu yıllardan beri, Türkiye'de insanlar paha- lılıktan yakınır... Yılların deneyimli gazetecisi, TV sunucusu Uğur Dündar "ba- kalım ne diyecek" gibisine gözü- müzü açıp bekliyoruz... Anlaşılıyor ki danışıklı dövüş bir "Hodri Meydan" programı... — Türkiye 2 binli yıllarda Av- rupa standardına ulaşacak... Cezaevlerinde binlerce insan var. Düşünce suçundan 700 yı- la hüküm gıymiş, başkalannın yazılarmı yayımladıkları için 10 yıldan beri hapis yatan gazete- ciler var cezaevlerinde. Daha bir hafta önce yazariara, şairlere yü- rüyüş izni vermeyen bir vali var İstanbul'da. Denizli'de ilk ziyare- tini Süleymancıların Kur'an kur- suna yapan vali görevi başında. Devlet kadroları dinci örgütlerin denetimınde. içişleri Bakanltğı'n- da Nakşibendıler egemen. Ter- filer, atamalar tarıkat liderlerinin buyruğuyla gerçekleşiyor. Deneyimli gazeteci, TV sunu- cusu Uğur Dündar bilmiyor mu devleti tarikatların ele geçirdiği- ni? Elbet biliyor. Ama sormuyor, soramıyor... Cumhurbaşkanı irtica konu- sundaki soruya yanıt veriyor: — Türkiye gelişiyor, çağdaş- laşıyor. İrtica tehlikesi yok... Cumhurbaşkanı Özal, İstan- bul'un su sorunuyla ilgileniyor. Suçu SHP'li Belediye Başkanı Nurettin Sözen'e yüklüyor: — Göllerde ve barajlardaki su rezervini hesapsız kullandılar... Önceki geceki "Hodri Mey- dan", Cumhurbaşkanı Özal'ı ka- muoyunda tartışılan konulara ya- nıt vermek için hazırlanmış da- nışıklı dövüş bir programdı. Sprular önceden hazırlanmış- tı. Öyle ya, telefonu açıp kimi yurttaşlar şöyle sorular yönelte- bilirlerdi: — Nurettin Koçak'ın Nirvana yatında tatil nasıl oluyor? Birader Korkut Özal nasıl milyarder ol- du? Eski damat Asım nasıl kö- şeyi döndü? Ozal, SHP'ye ve DYP'ye "hodri meydan" diyor. O zaman haydi erken seçime? DYP lideri Demirel ve SHP Genel Sekreteri Baykal da dün soruyordu Özal'a: — 1992'ye kadar değil, 92 günde erken seçime var mısı- nız? Kendine bu denli güvenen,-er- ken seçimden kaçar mı? Suyu arayan kent Kocaeli Sendikalar Birligi'nin düzenlediği 'Biriik ve Dayanışraa Yü- rüşü ve Mitingi'ne işçilerden başka binlerce vatandaş kalıldı. İşçiler dayanışma ıçın yürudu Kocaeli Sendikalar Birliği'nin düzenlediği "Bir.lik ve Dayanışma" yürüyüşü dün yapıldı, çeşitli sloganların atıldığı yürüyüş sırasında işçiler "Türk-İş istifa" diye bağırdılar. AHMET KURT IZMtT — Kocaeli bölgesinde- ki işçi sendlkalannın tumünün ka- tılımı ile oluşan "Kocaeli Sendi- kalar Birli|i"nin düzenlediği "Biriik ve Dayanışma Yüriiyüş ve Mitinei" dun tzmit'te yapıldı. Türk-Iş'e ve Hak-Iş'e bağlı sen- dikalarla bağımsız birçok sendi- ka tarafından da desteklenen yü- rüyüş ve mitinge işçiler ile eş ve çocuklanndan binlerce yurttaş ka- üldı. Çoğunluğunu Kocaeli bölge- sinden gelenlerin oluşturduğu gös- teride çevre il ve ilçelerden oto- büslerle gelen işçi grupları da yer aldı. Yürüyüş ve miting süresin- ce, "işçiler el ele genel greve", "hükümet istifa", "genel grev bakkımız, söke söke alınz", "iş- çi kıyımına son", "işçiler biricşin iktidara,>erleşin", "Akbulut'a maşallah, işsiz kalır inşallah", "Türk-lş istifa" sloganları atıldı. Gösteriye katılanlaı, "Herkese iş berkese aş", "Sımrsız grev hak- kı", "İş cinayetlerine son", "Zo- runlu tasarrufa son", "Çevre Idr- liligine hayır". "Asgari ücret ver- gi dışı bırakılsın", "Zamlar dur- dunılsun". "Çağdaş demokratik sendikal haklar istiyoruz", "Tüm çalışanlara sendika kurma hak- kı", "Tüm sendikal ve siyasal ya- saklar kalksın", " 1 Mayıs hakkı- mız söke söke alınz" ve benzeri yazılı pankartlar taşıdılar. Yürüyüş güzergâhı boyunca ev- lerinin pencere ya da balkonları- na çıkan İzmitli yurttaşlar zaman zaman davul zurna eşliğinde oyunlar oynayarak ytirüyen işçi- leri alkışladılar. Polis, yürüyüş bo>-unca yoğun güvenlik önlem- leri aldı, düzenleme komitesince saptananlar dışında sloganların yer aldığı pankartlan topladı ve katılan herkesı tek tek aradı. SHP Kocaeli Milletvekili Ömer Türk- çakal ile SHP ve DYP merkez U- çe yöneticileri Gebze'nin SHP'li Belediye Başkanı Emin Akın da yürüyüş ve mitinge katıldılar. Türk-lş yönetiminin davetli olma- sma karşın gösteriye katılmama- sı dikkat çekerken Hak-tş Genel Başkanı Necati Çeiik mitinge ka- tıldı. Ayrıca, Türk-lş, Hak-lş'e bağlı ve bağımsız birçok sendikanın ge- nel başkan ya da merkez yöneti- cileri ile şube yöneticilerinin ço- ğu mitinte yer aldılar. Mitingte konuşan Selüloz-tş Sendikası Genel Başkanı Fikri karakadılar'ın, "Genel greve ha- TU mısınız?" sorusuna işçiler hep birlikte ve coşku ile "evet" diye yanıt verdiler. Karakadılar, "Bir gün biz düdük çalarsak kimse iş- çiyi evinden çıkaramaz" dedi. Harb-lş Kocaeli Şube Başkanı Iz- zet Çetin de konuşmasında, "10 yılda bir gelen ve askeri darbele- rin sonuncusu olan, bir daha ol- masına asla izin vermeyeceğimiz, yasalüarı ile işkenceleri ile baskı- lan ile Güneydoğu Anadolu'da SS yasalan ile sivil uzanüsı ANAP döneminde de alabildiğine sürüyor" dedi. Çetin, işçileri, köylüleri ve memurlan güçbirliği- ne ve 'ortak mücadekye' çağırdı. Ödeneksiz belediye BURDL'R (Cumhuriyet) — Be- lediye Başkanı Arrnagan İld'nlh anlatımıyla Burdur, "26 Mart ye- rel seçimlerinden bu yana tller Bankası'ndan bir kuruş bile öde- nek almayan tek belediye." Bazı devlet dairelerinin 26 Man'tan bu yana hiç ödemedik- leri, bir kısmının da "ödenekleri olmadıgı gerekçesi ile" kısa bir sü- re önce ödememeye başladıklan su paralan birikmiş durumda. Burdur Belediyesi'nin kamu kunı- luşlanndan yaklaşık 1 milyar lira- lık su alacağı var. Bunun yanın- da, 26 Mart'ta devralman 4 mil- yan lUer Bankası'na, 1 milyan de- ğişik kamu kuruluşları ve özel ki- şilere toplam 5 milyarlık borç, Burdur Belediyesi'ni "gnç" du- rumda bırakıyor. Belediye, tller Bankası payından geçen 16 ay sü- resince yararlanamadığı gibi ban- ka, bu süre içinde alacağı 4 mil- yar liranın yaklaşık 2 milyar 800 milyon lirasını ödenekten kesmiş durumda. Kentin sorunlarını ve belediye- nin parasal açıdan darboğazda ol- duğunu göreve geldiğinden bu ya- na Burdur milletvekillerine her ay taahhütlü mektup göndererek an- latan Burdur Belediyesi'nde 26 Mart'ta 56 milyon lira olan me- mur ve işçi ücretlerinin sürekli ar- tarak son toplusözleşme ile 240 milyon liraya yükseldi. Belediye Başkanı Armağan llci, "Ekono- mik ambargo uygulanıyor. Bur- dur, tller Bankası'mn 15 aydır bir tek Türk Lirası göndermediği tek il. Bütün bu yokluklara karşın çöplerimiz toplamyor, sulanmız akıyor. Tek avuntumuz bu" dedi. (Baftarafi 1. Sayfada) düzenli olarak su alırken bugün düzenli olarak suyu kesilen bölge- lerden durumu en vahim olanı, Haliç'in kuzeyinde kalan kesimler. Yani, bütün Beyoğlu, Taksim, Şiş- li, Fuıdıkh, Beşiktaş, Levent, Eti- ler ve Boğaz. Burası, Terkos- Alibey sisteminden su alıyor ve Terkos neredeyse kuruyacak. öte- ki barajlann durumu vine de çok kötü değil. Ama barajlar arasın- da bir entegrasyon olmadıgı için örneğin Darlık'taki suyu Cihan- gir'de akıtmak pek mumkün ol- muyor, olsa bile astarı yüzünden pahalıya gelebiliyor. Yağış normal olsaydı ve baraj- lar dolsaydı, İSKİ barajlann ka- pasitesini zorlayarak da olsa kısııı- tısız su vermez miydi? Bu soruyu bugün tanışmak yersiz; cünkü, barajlarda, özellikle Terkos'ta su yok. Yağış mevsimine kadar da barajlann kendiliginden dolacağı yok. Nurettin Sözen bir seferinde "tstanbul'un su sonınunun çözü- mü Allah'a kaldı" demişti. Bura- ya kadar anlattıklanmız, sorunun "AllaJı"la Ugiü bölümü. Bir de teknik yetersizlikler, zamanında yapılmamış yatınmlar ve hiç de- ğilse önümüzdeki yılın yaz ayla- nnı daha sulu geçirmemizi sağla- yabilecek 'adl' projeler var. Bütün bunlardan en önemlisi 8 milyon tstanbullunun gündelik kullanım suyunun üstünde oynayan siyasi oyunlar, çıkar hesapları var. "Bo>ük tsUnbnl Su Projesi" diye adlandırılan ve birçok baraj regülatör ve aktarma istasyonunu içine alan devasa bir proje zaten mevcut. Kısa, orta ve uzun dönem diye adlandırılan bu projeye İSKİ son olarak bir de 'aciT dönem ek- ledi. 'AdT dönemin 5 unsuru var: 1. Haliç geçişiyle ömerli suyu- nu Beyoğlu yakasına aktarmak (birkaç gün içinde ömerli suyu Beyoğlu yakasına geçmiş olacak, bütün bağlantılan tamamlandı); 2. Yalova'dan su taşımak (bu su- yu taşıyacak 5. tanker için de ge- çen gün anlaşma yapıldı. Yalova suyu çok yakında Kunıçeşme - Beşiktaş'ı beslemeye başlayacak); 3. Sazlıdere Barajı'nın yapınıı (Pek yakında ihaleye çıkanlacak ve finansman sorunu olmazsa önümüzdeki yıl devreye girecek); 4. Istranca sulan ıslal'u (yapımına hemen başlanacak, önümüzdeki yaz devreye girecek); 5. Yeşilçay projesi (1.5-2 yıl içinde tamamla- nıp devreye girecek). Görüldüğü gibi "adT dönemin son üç unsuru "slart" bekliyor. Bunlardan Sazlıdere ve Istranca, Terkos'u besleyecek önemlı proje- ler. Üç projenin toplam makyeti, 400-500 milyar lira civannda. Acaba nasıl fınanse edilecek? "t)ç yol var" diyor Ergun Göknel, "Bi- rindsi, dış kredi bulup Hazine ga- rantisi almak, ikincisi Kamu Or- Uklıgı tdaresi'nin finansmanı ust- lenmesi, sonuncusu da tSKt'nin kendi imkfinlanyla yapması." Bu sözleri söylerken gülümsuyor Ge- nel Müdur. Hemen soruyorum: "Hükümet engellemeye kalkar- M ? " Hâlâ gülümsüyor Göknel. "Nasıl engeJ olurlar ki" diye so- ruyor, cevabını bilmiyormuş gibi. "Birinci yol olmazsa ikincisini de- neyeceğiz. Yine bükümet engel olursa kendi cebimizden >^paca- ğız." Bu kadar kolay mı kabulle- necek belediye bu durumu? "Hiç- bir hükümetin, tstanbul'un su so- rununun çözumü için önerilen çö- zümlere engel olmaması gerekti- ği kanısındayız. olmayacağını dü- şünüyoruz. Eğer engel olurlarsa biz de onlan halka şikâyet ederiz." Gülümsüyor, "Finansman proMemimiz yok" diyor. lyimser- liğin de bu kadarı... Hiç mi prob- lem yok? "TabH ki paralar kasa- mızda değil. Ama tSKİ çok büyük bir kuruluş. Kasasına her ay 50 milyar lira giri\or. Elbette her işin Mrtalam zor taraflan vardır. Her- şey bir problemdir. Ama proble- me çözum bulunmaması bir şe>', çönne>e çalışmak bir şe>. çözme- ye çalışmayıp eli-kolu bağlı otur- mak başka bir şey. Biz elimizi ko- lumuzu bağlayıp oturmayacağız." Bütün bu iyimserliğe rağmen tstanbul'un durumu gerçekten çok vahim. Yapılan hesaplara göre ekime kadar yetecek su var İstan- bul'da. Sonrası? Sonraa Allah Ke- rim. tSKt bugün tstanbul'a günde 910 bin metreküp su veriyor. Bu miktar, 1985 yılında kente verilen miktarla aşağı yukarı aynı. Peki ama 1985'te sular kesilmezken bu- gün neden kesiliyor? tki neden var: 1. Bugünkü sıkıntı, büyük öl- çüde Terkos-Alibey sisteminden kaynaklanıyor ve Terkos'un duru- mu gerçekten vahim. 2. İSKİ, eskiden su almayan bölgelere su götürdü, dolayısıyla su pastası büyümediği halde pas- tayı paylaşanların sayısı arttı. Birinci nedeni Sözen'in deyişiy- le ancak "Allah" ortadan kaldıra- bilir. Ama ikinci neden ciddiyet- le ele alınıp tartışılmalı. tstanbul'a her yıl 350 bin kişi göç ediyor. "Bu göç" diyor Göknel, "tSKİ'yi, be- lediyeyi ve halta hükümeti de aşan bir sorun. Bu konuda, bükümet değil devlet politikası oluştunıl- malı. ÖnceHlde bu göcun yönn de- ğiştirilmeli. tstanbul'a, köyünü- kasabasım terk edip gelen insana 'Kardeşim gelirken bana mı sor- dun, ben sana su vermiyorum' de- nemez. Kaldı ki, şu anda tstan- bul'da 3 milyon kişi suyu zaten alamıyor. Yani, evûıe bir su boru- su girmiyor, evinde musluğu yok. 3 milyon kişi. Istanbul nüfnsunun yüzde 4O'ı eder. Su, insanın en te- mel ibtiyacıdır. Bu konuda, insa- oi çözümler uretmek bulmak la- zım. Bu insanlsnn. gerek şu anki susuz 3 milyon kişinin gerekse her yıl gelen 350 bin insanın insanca, uygarca yaşaması için caba göster- mek laam." Peki ama bu insanlann yeni su kaynaklarının yaratılması ve su- yun kendilerine ulaşması için ge- reken yatırımlara katkısının sağ- lanması da şart değil mi? "Bize düşen" diyor Göknel, "Bu insanlara düzenli su faturası göndermek, hiç değilse kuDandık- lan suyun ucretini almak. Ayda 2 bin yeni abone kaydederken bu sa- yıyı 4 bine çıkarttık. Hedefimiz ayda 10 bin yeni abone." Bu noktadan tekrar en başa, su sorununun nedenlerine ve çözüın yollanna dönmek gerekiyor. Birinci olarak, tstanbul'daki mevcut barajlann Devlet Su tşle- ri Genel Müdürlüğü'ne göre su verme kapasitesi günde 950 bin metreküp. Bu rakam bugün için bugünkü kısıntısız su vermek için günde 1 milyon 250-300 bin met- reküp suya ihtiyaç var.) 3 railyon kişinin hiç su almadığını düşün- düğünüzde, bu rakama her yıl ts- tanbul'a göçen 350 bin kişiyi kat- tığmızda sorunun geleceğe dönük yani daha net anlaşılıyor. tstan- bul'un acilen barajlara ve yeni su şebekelerine ihtiyaa var. (Ergun Göknel'den bir örneiv: önümüz- deki 10 yıl için planlanan proje- lerde döşenecek su borusu uzun- luğu 1500 kilometre. Bu borula- rîn sadece malzeme parası 5 mil- yar dolar). tkinci olarak tstanbul, ürettiği suyun yaklaşık olarak yüzde 30-35'ini yollarda, borularda kay- bediyor. İstanbul'da bugün 6 bin 700 kilometre su borusu var. Bu- nun sadece 1600 kilometresi yeni döşenmiş boru. Kalanı, son 100 yıl içinde herhangi bir zamanda kon- muş. Bu borular yenileriyle değiş- medikçe ve bu değişim hiç dur- maksızln sürdürülmedikçe tstan- bul su kaybını önleyemeyecek. Son olarak da su pastası büyü- mezken pastadan yararlananlann sayısındaki artışı kontrol etmek gerekiyor. Yeni su kaynaklan dev- reye girmedikçe ve tstanbul da bu hıila büyümeye devam ettikçe su sorunu hep olacak. Büyük (Baftarafi 1. Sayfada) bildirim formu, fotoğraflı onaylı özel kimlik belgesi, banka belgesi, ÖSYM kuponunu yanla- nnda bulundurmalan gerektiğini belirttiler. Yetkilil^ aynca aday- lann yanlarında siyah ve yumu- şak kurşun kalem, silgi ve kalem- tıraş bulundurmalannı da istedi- ler. Adaylara trafik yoğunluğu dikkate ahnarak sınav saatinden bir saat önce sınav merkezinin önünde olraaları da önerildi. AA'nın haberine göre tstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı, bugün yapüacak ÖSYM 2. basamak sı- navı sonucunda ilk 500' e girecek ve tTÜ fakültelerinden birini ka- zanacak öğrencilere çeşitli olanak- lar sağlayacak. Selden etkiienen Söğütlülüler soruyor 'Kızılay nerede? ? ' TAYFUN GÖNÜLLÜ TRABZON — Doğu Karade- niz'deki sel felaketinde yaşamını yitirenlerin sayısı resmi kaynak- larca 32 olarak açıklanırken, de- ğışik kaynaklar bu sayının 52'ye ulaştığım ve 14 kişinin kayıp ol- duğunu kaydettiler. Afetin 4. gü- nünde Trabzon Valilik Afet B0- rosu'ndan yapılan açıklamada ölü sayısı 31, kayıp sayısı 18 ve yara- lı sayısı da 59 olarak bildirildi. Resmi kaynaklar, Giresun'daki 1 ölüm ile toplam ölü sayısmın 32'yi bulduğunu belirttiler. Bu arada SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal ve ANAP milletve- killeri bölgedeki incelemelerini sürdürüyorlar. Deniz Baykal, Trabzon-Akçaabat arasında selin en çok etkilediği Yıldızlı ve Söğut- lu mevkiinde incelemelerde bulun- du. Vatandaşlar Baykal'a kendi- lerine üç gün içinde devletin hiç- bır yardınnnın ulaşmadığından şi- kâyetçi oldular. Baykal, bu böl- genin aynntılı bir şekilde değer- lendirmesine gerek olduğunu ifa- de ederek imar planı, topoğrafya- sı ve jeoloji açısından bütün Do- ğu Karadeniz Bölgesi'nin yeni bir anlayışla ele alınması gerektiğini söyledi. Trabzon'da bulunan ANAP milletvekilleri Mesut Yıl- maz, Necmettin Karaduman, Bü- lent Akarcalı, Bahattin Çaloğln, Mehmet Ali Karadeniz felaket bolgesindeki incelemelerini surdü- rüyorlar. Sel sulanmn tamamen cekilme- si üzerine suların getirdiği çamur ve toprağın altında kalan araç, makine ve parçalann kurtanlma- sına başlandı. Bu arada birçok otomobil, kamyon ve iş makine- si toprak altında bulunuyor. Ka- rayollan 10. Bölge'ye ait 8 ekip geceli gunduzlü arahksız çalışıyor. Trabzon'daki afet üzerine bölge- ye gönderilen üçü Orman Genel Müdürlüğü'ne, üçü de Kara Kuv- vetleri Komutanhğı'na bağlı heli- kopterler köylere ve ilçelere yiye- cek, ilaç taşırken yaralıları da Trabzon'daki hastandere taşıyor. Sel felaketinden en çok etkiienen Söğüüü köylüleri Kızday yardımı- mn hâlâ kendilerine ulaşmadığın- dan yakınarak şunlan söylüyor- lar: "Giyecek, yiyecek, ev bark kal- madı. Yatak yorgan yok. Eve gi- remiyoruz. Kızılay nerede? 'Hazınz' diyorlar tran'a gidiyor- lar. Komşular dohı. tki gündür açıkta yaüyoruz. Sadece gelen gi- den oluyor. Yardım eden yok, eli- miz kolumuz bağlı." İLLER BANKASI Az kredi BAŞSAĞUĞI Şirketimiz Kurucularından Ankara Büro Müdürümüz, Değerli Arkadaşımız, Eşsiz İnsan YBLMAZ SEZEK'İ kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Merhuma Tanrı'dan rahmet, ailesine ve dostlanna başsağlığı dileriz. SODİMPEK İÇ VE DIŞ TİCARET A.Ş. Yönetim Kıınılu Başkanı DOMINIQUE HARGOUS ve Yönetim Kıınılu Uyeleri çok faiz ANKARA (Cnmhuriyet Büro- su) — tller Bankası, 26 Mart ye- rel seçimlerinden sonra verdiği krediyi ücte iki oranında azaltır- , ken verdiği kredinin iki ka.tı faiz ödettirdi. Muhalefet partilerinin belediye ' yönetimlerinde çoğunluğu ele ge- çirmelerinden sonra belediye ge- lirlerine yaptığı kesintilerle muha- lefetin "hedef tahtası" haline ge- len tller Bankası'mn belediyelere verdiği kredileri de azalttığı sap- tandı. Bankamn geçen yılki faa- liyet raporuna göre ANAP'lı be- lediyelerin çoğunlukta olduğu 1987 yılında 119 milyar, 1988 yı- lında ise 103 milyar lira düşük fa- izle kredi dağıtan banka, muha- lif belediyelerin ağırlığı ele geçir- diği 1989 yılında verdiği kredi miktannı üçte iki oranında azalt- tı. Geçen yıl sadece 41 milyar lira kredi veren banka, yılbaşından iti- baren de kredi faizlerini yüzde 30*dan 40'a çıkaıdı. tller Bankası, belediyelere kre- di vermekten kaçınırken krediler karşılığı aldığı faiz miktannın ise verdiği kredinin iki katına ulaştı- ğı saptandı. Banka 41 milyar lira kredi açtığı geçen yıl, belediyele- re 95 milyar 167 milyon lira faiz ödettirdi. Bankamn dağıttığı krediler ile tahsilat oranlanmn karşılaştınl- masında ise 26 Mart yerel seçim- leri öncesinde verilen kredilerin yüzde 88'i tahsil ediürken 26 Mart sonrasında tahsilat orammn beş kat artış göstererek yüzde 455'e ulaştığı belirlendi. Bu durum tl- ler Bankası'mn "hükümetin de et- kisiyle belediyeler üzerindeki bas- kılan arttırmasına bir göstergesi" olarak nitelendi. 26 Mart'tan sonra belediyelerin genel bütçe gelirlerinden yaptığı kesintiler 1 trilyon liraya ulaşan tl- ler Bankası'mn uyguladığı ekono- mik baskı pobtikasının denetlene- memesi ise eleştiri konusu oluyor. Kuruluş Yasası gereği Sayıştay de- netimine tabi olmayan bankamn, "politik tercihler"in ağır basma- sı nedeniyle Başbakanbk Yüksek Denetleme Kurulu'nca da yeterin- ce denetlenmediği ifade ediliyor. Belediyeler, 300 milyar liralık sermayesinin büyük bölümünü karşıladıklan bankada, ekonomik haksızlıklara uğramalanna karşın söz sahibi olamıyorlar. Her yıl ya- pılan bankamn genel kurulunda seçilen denetçi aracılığıyla banka- mn denetüninde az da olsa söz sa- hibi olan belediyelerin elinden bu hakları da alındı. Genel kurula dönüşümlü olarak delege gönde- rebildikleri için ancak 85 yılda bir söz sahibi olan belediyeler, son ge- nel kurulda devre dışı bırakıldılar. Kımliği kaybettim. Hukumsuzdur. HIDIR KARASOY
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear