14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 DİZÎ-RÖPORTAJ 29 NtSAN 1990 REFİK DURBAŞ YAZDJ ÜMİT K1VASÇ FOTOĞRAFLAD1K U Ç U L E N K E N T L E R Şehrin sakini göçe mecbur, şehrin merkezi ise şehri çoktan terk etmiş. 'Memleket kınk 9 diyorArtvinliler Artvin kendinden kaçıyor— 1 — ARTVtN — Anadolu'da çoğu kente bır "kapı"dan gıriliı. He- men hemen her kentin bir değil bırkaç kapısı vardır. O kapılar da kentin uzandığı "mennl"i göste- rir. Artvin kapısı olmayan bir kent. "MenziTi sırtını verdiği dağlar... Artvin'in kapısı Çoruh Irmağj. 690 rakımlı şanlı Cankurtaran ge- çidini aştıktan sonra Çoruh Irma- ğı'nı solunuza aldınız mı Artvin'e gelmiş sayın kendinizi. Çoruh, ne kadar ters aksa da göturecektir si- zi Artvin'e. Ve köprüsüyle açacak- tır kapısını, o tek kapısım Artvin- in. Çoğu kentin dört bir yanında olan "Centrum" levhalan bu yuz- den bir tanedir Artvin'de. O da kente girerken dikkat ederseniz gözunüze çarpar. Kapısı olmadı- ğı gibi alanı da olmayan bir kent Artvin. Saat 17.00'ye doğnı akşamın karanlığı Çoruh Irmağı'mn sula- rına düşerken bu duygularla gir- dik Artvin'e Ümit Kıvanç'la. Ço- ruh köprusunü geçtikten sonra kent başlamıştı. Daha doğrusu kent değil, karanlıktan da uzun bir dönemeçler dizisı. Her virajı döndükçe dağlar yükseliyor, Çoruh Irmağı karan- lığın ucunda kalın bir halattan bir makara ipine dönuşüyordu. Böyle bır kentin merkezi olabi- lir miydi? Durmadan başım dönüyor, ev- ler de dönüyordu. Kulaklanmda bir uğultu. Hopa'da sıfır, Cankur- taran geçidinde 690 olan rakım, burada hangi rakamda konaklı- yordu? "Ne mutlu Türküm diyene" ta- belasını görür görmez frene bastı Ümit. "Işte" dedi, "Kent merke- zine ulaşmıs bulunuyoruz." Asağıda Çoruh vadisi, sağında, solunda, önünde, arkanda saçla- nna kır düşmüş ulu dağlar... Bu kenti buraya kuranın, bura- ya ilk yerleşen insanın çam ağaç- lanndan kocaman bir heykelini dikmeli Çoruh vadisini ayıran iki dağın arasına. Baktığın zaman Trabzon'dan, Erzurum'dan göre- bilirsin. Hatta Ankara ve de tstan- bul'dan... Eski adı "livane" imiş Artvin- ih. Bence "Divane" olsa yeridir... Peki, bu kara kışta işimiz ne Artvin'de? İki sözcükle özetlemek gerekirse "göç olgusu"nu irdele- mek. Bir ikincisi görebildiğim ka- darıyla hiç kışın çekilmiş fotoğrafı yok Artvin'in. Gelenler hep yazın gelmişler, baharın gelmişler. Bu da Umit'in işi... Doğal yapısının elverişsizliği, ekime yatkın topraklann azlığı, ulaşım guçluğu ve ulkenin önem- li kentlerine uzaklığı nedeniyle çok yavaş gelişen bir il Artvin. Kent merkezinin nüfusu 20 bin dolayında. (1985 sayımında 18.720) Bir Artvin atasözü şöyle: "Memleket kınk." Hem de bir sü- rü kırığı var. Bu "kınk"ların başında yerle- şim sorunu geliyor. 20 bin nüfus- lu kentte iki ana cadde var. Aslın- da bir caddeymiş, ikinci caddeyi yeni açmışlar. Birına caddenin adı Inönü caddesi. Halk buna "Mec- buriyet" caddesi diyor. Caddenin bir yanı birbirine benzeyen sıra dukkânlardan oluşuyor. Bu dük- kânlar Ermenilerden kalmış ve 50 yıldan beri hiç değişmemiş. Onla- nn karşısında ise vilayet binası ve Emniyet MudUrluğtı yer alıyor. Her kentte olması gereidi Atatürk heykeli... tkinci cadde ise yeni açılan Cumhuriyet caddesi. Halk bu caddeye de "Veresiye" caddesi adı- nı takmış. Turizm isletmeciliği ya- pan bir Artvinli şöyle anlatıyor: "Şimdi halkımız Mecburiyet caddesinde ahşveriş yapıjor. Çıin- kü mecbur. Başka ahşveriş yapa- cak yer yok. Butun dukkânlar he- men hemen burada. Veresiye alı- yor tabü ne alıyorsa. Ay sonuna dognı ise bu caddeden değil de 'Veresiye Caddesi'nden geçiyor, alacaklılan görmesin diye..." Kent merkezi olmadığı gibi cad- deleri de olmayan bir kent Artvin bu yuzden. Sokaklanndan iki in- san yan yana zor geçebiliyor. Bir sokağa giriyorsun: Atmaca soka- ğı. Sokağın başında iki ev, ucu dağların başına uzanıyor. Bir cad- de: Yusufeli caddesi. Sağında üç beş ev, solunda bir uçurum. Belediye Başkanı Kadir Halva- şi konut sorununu anlatıyor: "Arazi kıt, geiişme beüi yerier- de oluşmuş. 'Çok katlı binalar yapın' diyorlar. O da zor. Çiinku topraklarda oynama var. Geçen y ıl ağır bir kış geçirdik. Bazı yer- lerde topraklarda oynamalar, kav- malar oldu. Bayındırlık Bakanlı- ğı'ndan, tller Bankası'ndan jeo- loglar geldi. Çok katlı binalar ye- rine bir-iki katlı bina yapımını önerdiler. Zaten aynı doğrultuda 30 yıl önce hazırianmış bir rapor da var. Bakanlık da, banka da 'Yerleşim birimleri aynen korun- sun, yüksek katlı binalara izin verilmesin' diyorlar. Şimdi şehrin nüfusu nasıl arta- cak? Arazi yok. Bir yerde sıkışıp kalmısız. Konut sorunu onemli boyutlar- da. Yıkım raporlan var, ama va- tandaş ev bulamadığı için mecbu- ren oturuyor. Ne yapsın? Arsa fiyatlan ise Artvin'e göre Artvin kcntinin ana caddesinin girisi. Kentte bu büyüklükte başka bir cadde olmadığı için Artvinliler buraya "Mecburtyet" caddesi diyorlar. Çünku mecburlar bu caddeye... Sunuş Türkiye, nüfusu büyük sayılabilecek bir hızla artan, yaygın deyiş biçimiyle "büyüyen" bir ülke.Evet, Türkiye büyüyor, ama ne kadar dengeli bir büyüme bu? Nüfus istatistiklerinde yapılacak küçük bir karşılaştırma bile Türkiye'nin bazı kentlerinin ortalamanın epey üstünde hızlarla büyüdüğünü, bazı kentlehn büyümesinin ise bu ortalamanın çok çok altında kaldığını, gösteriyor. Peki ama bu "küçülen kentler"de ne oluyor? Kadınlar çocuk mu doğurmuyor, insanlar hızla ölüyor mu? Hayır, hiçbiri. İnsanlar hızla başka başka şehirlere göç ediyor. Peki ama neden göç ediyorlar? Refik Durbaş ve Ümit Kıvanç, bu soruların yanıtlarını öğrenmek için Artvin'den Kars'a, Kastamonu' dan Sinop'a, Bilecik'ten Kırklareli'ne "Küçülen Kentler"i gezdi. Yüzölçümii: 7.436 krrr Nufus: (1985) İl: 226.338 Kent: 18.720 tlceleri: Merkez, Ardanuç, Arhavi, Borçka, Hopa, Şavşat, Yusufeli. Başlıca Tanm Üriinleri: Çay, fındık, buğday, patates, üzüm, bal. Başlıca Sanayi Üriinleri: Konsantre bakır, blister bakır, kereste, lif levha, kuru çay. Dagların arasında bir kent Artvin. Bir biri iizerine yıkılmıs evler. Ev mi yapacaksın önce bir set, taria mı acacaksın yine bir set. Setler üzerine kurnlmuş Artvin... yüksek. Kent içinde 'olmayan' ar- salar oldukça pahalı. Biıyütecle arasanız ne belediyenin ne Hazi- ne'nin bir kanş yeri yok. Dolmuş her taraf. 5-6 yıldır bir koopera- tifleşme var. 20-30 kişi koopera- tif kurup bina yapıyor. Bu, bir nebze olsun sıkıntılan giderdi, ama kente akın olduğundan bun- lar da yeterii degil. Aynca çok me- mur var Artvin'de. Yeni gelenler ev bulmakta sıkıntı çekiyor bu yiızden. Burada çok da asker var. Bazı kunımlar bina alımına git- mişler. Her kuruluş hemen hemen kendi iojmanını yapmış durumda, ama biz belediye olarak konut yapmak istesek de yerimiz yok. Hem arazi kıt, hem de maliyet yüksek. Örneğin yeni bir cadde actık, ama yeni bir cadde daha aç- mak, yaparak degil de yıkarak mömkün. Bazı binalan yıkmak- la yani." Sorup soruşturuyorum, Art- vin'de bir tek emlakçı yok. Çun- kü alıcı olsa da emlakını satan yok. Çakmakçılar yaraaçlarında bir erkekle bir kadın tarla açıyorlar. Çakmakçılar eski Erzurum yolu üzerinde. İnsanın doğaya nasıl hükmedebildiğini görmek için Aıtvin'e gitmek gerek. İki göz ev yapmak için nasıl 10-15 metre is- tinat duvarı gerekliyse, iki meyve ağacı dikmek için de böylesine set- ler yapmak gerekli. Artvinli nere- de iki kanş toprağı düzlemeye ka- rar verse, setler yaparak yoluna koyuyor işini. Bu dağ yamaçlann- da da böyle, Çoruh Irmağı kıyı- larında da... Belediye işçisi Ibrahim Özçelik Çoruh kıyısında bir mahalleyi gösteriyor. "Burası" diyor, "Ken- tin dışında bir yerdi. İskân izni bi- le yok. Birer birer çogaldı evler. Şimdi koca bir mahaile oldu. Be- lediye de mecburen hizmet götü- rür oldu." Soğuk hava, buzlanma toprak- lan sıkıştırıyor. Hava biraz ısımn- ca toprak gevşiyor, oynamaya, kaymaya başlıyor. Geçen yıl da böyle olmuş. Dağlardan gelen sel de işe kanşınca vay Artvin'in haline... Artvin'de "mecburiyet"ten or- ganıze sanayi sitesi de kurulama- mış. Organize sanayi sitesi olma- yan bırkaç ilimizden biri. S.S. Art- vin Kuçük Sanayi Sitesi Yapı Ko- operatifi Başkanvekili Cevdet Ay- demir, 10.2.1976 tarihinde kurulan kooperalifin 103 ortağı bulundu- ğunu belirterek 14 yıldır faaliyete geçememelerirun nedeninı "arsa" sorununa bağlıyor. Sanayi Sitesi için Suhızarı diye adlandınlan bir bolge seçilmiş. Belediye burayı mücavir alan içi- ne almış, ama arazi bir şahısla Hazine arasında davalı. Mahkeme de sürdüğünden bir şey yapılamı- yor. Başım sokacak bir mekân bu- lamayan küçuk sanayici ne yapı- yor o zaman? tlk fırsatta göç edi- yor Anvin'den. Kooperatifın üye sayısındaki azalma da bunu gös- teriyor. Peki küçük sanayiciler ne yapı- yor? Çoğu uç-beş barakaya sığınmış, kimisi de Şehamettin Aslaner gi- bi kendi uygun bulduğu bir yerde açmış tezgâhını. Şehamettin Aslaner, sanat oku- lu mezunu. Eski Erzurum yolu üzerinde, Yusufeli caddesinde aç- mış dukkâmnı. Araba tamiri, yı- kama yağlama yapıyor. Değil ara- baların, insanların zor yürüyebil- diği bir yerde ekmek parasını çı- karmaya çalışıyor. tki yıla kalmaz Aslaner'in tez- gâhını Bursa ya da tstanbul'un bir kenar mahallesinde görursek şaş- mamak lazım. Artvin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yaşar Ayık'la kentin tica- ret yaşamını konuşuyonız. Ayık'ın tnönü caddesinde beyaz eşya ve mobilya satan büyük bir dükkâ- m var. Odaya kayıtlı 600 üye var. Ama bu 580 ile 620 arasında de- ğişiyor. Bu sayı yalnız kent mer- kezini kapsamıyor. Ardanuç, Şav- şat ve Yusufeli de bu odaya bağlı. Üyelerin çoğu kooperatifler. 200 civarında kooperatif var. Odada ağırük muteahhıtlerde. Bunlar çı- karsa kent merkezinde odaya ka- yıtlı olanların sayısı yuzü geçmi- yor. Yaşar Ayık'a Artvin'in ticareti- nin hangi ille olduğunu soruyo- rum. "Toptan mal alımlan Rize, Er- zurum agırlıklıdır" diyor, "Trab- zon'dan da mal alınır. Ömegin ba- zı gıda maddeleri Trabzon'dan ge- lir. Beyaz eşya Samsun'dan. Sam- sun'da büyük firmalann temsilci- leri vardır. Bunlar pazarlar bize." Yılın yarısından çoğunun kışı yaşadığı bir kentte buzdolabı sa- tışı yapıhyor mu? "Yapüıyor. Buz- dolabı saUşlan iyidir" diyor Ya- şar Ayık. Göçü zorunlu kılan başka et- kenler yok mu Artvin'de? "Recai'nin kahvesi"nde şoför- lerle konuşuyoıum. Recai'nin kahvesi vilayet binasının yan tara- fında. önü Artvin'in tek taksi du- ragj. Artvin'de çalışan 25 taksinin şoförünü burada bulmak müm- kün. Nuri Çilingir de fırsatını bu- lur bulmaz gidici şoförlerden. "25 taksinin yanında 30 da kaçak ça- lışan özel araba var" diyor. Tak- simetreyi 1000 liradan açıyorlar- mış. Belediye kent içi ulaşımı çö- zumlemış. Çoruh'un kıyısından daglann tepesine otobüs çalışıyor. lnsanlann ayak basmadıklan yer- lerde sokak levhalanyla otobüs duraklan var. "Aynca" diyor Nuri Çilingir, "Gidiyorsun, donüşaa yok. Dö- nuşte muşteri nerede bulacaksın? Yakın köjlerin zaten servisleri var. Benzine iki kez zam yapüdı. Bizira tarife ise iki yıldır degişmiyor." Araçlannı nereden aldıklarını soruyorum Çilingir'e. Artvin'den almayı yeğliyorlarmış. Gerçi Sam- sun'da daha ucuz, ama-nakliyesi çok tutuyor. Artvin'de bayıden al- mak daha kârlı. 1-2 milyon fark versen de bayiye, nakliye daha faz- la tutuyor. Artvin'de tek bir fabrika var Lif ve Levha Fabrikası. Bunun gi- bi birkaç fabrika olsa, yeni iş sa- haiarı açılsa bunun göç olayına bir etkisi olabilir mi? Belediye Başkanı Kadır Halva- şi, bir iki fabrikayla Artvin'den göçün durdurulacağı kanısında değü. "Üç fabrika kurulsa, en faz- la 1500-2000 kişi istihdam eder. Bu da en fazla, aileyle carparsa- nız 7-8 bin kişinin göçunu onler. Bu da çözim degil..." diye konu- şuyor Halvaşi. "Mecburen" böylesine "kınk" bir kentte göç oiayı kadar canlı mı günlük hayat? Görebildığim ka- darıyla canlı. Bıldiğimiz anlamda kahve yok bir kere "Recai'nin kah- vesi"nden başka. Kahve yerine "salon"lar var. Bu salonlarda bö- rekten tatlıya, çaydan kahveye her şeyi bulmak mümkun. Gençler hem çaylarını içip hem TV seyre- diyorlar. Kadınlar arasında kaç- göç olayı yok. Bir kadın serbest- çe girip bu salondan istedigıni ala- biliyor, hatta oturup çay bile içe- biliyor. Ümit'le Artvin'de Akın Pasta- nesi'nde yedigimiz peynirli böre- ğin tadı hâlâ damağımızda... Kentte bir yazlık, bir de kışlık sinema var. Yazlık sinemayı göre- medık, ama kışlık sinemada bir günde dört seansta dört film oy- nuyordu. Tiyatro yok, fakat Trabzon'dan zaman zaman Devlet Tiyatrolan geliyor. Bizim bulunduğumuz 8 şubat tarihinde Trabzon Devlet Tiyatrosu S. Mrozek'in "Sıgıntılar" adlı oyununu öğret- menevi salonunda sergiliyordu yalnızca bir gece için. Birçok tarihi yapı var, ama bun- lar tespit edilmiş değil. Böyle bir kurum da yok. Tarihi yapılan Trabzon'da bulunan Anıtlar Ku- rulu saptayabiliyor. Yapılar bu yüzden ilgisizliğe bırakılmış. Buna bağlı olarak bir müze de yok Artvin'de. Kent içi trafik durgun olsa da kent dışı trafik hareketli. Gunde 12 otobüs kalkıyor Artvin'den. Bu otobüsler her gün Rize*ye, Trab- z o n X Erzurum'a, Samsun'a, An- kara ve tstanbul'a yolcu taşıyor- lar. Bu da göçün başka bir göster- gesi olsa gerek. Gençlere genelevi soruyorum, "yok" yanıtını veriyorlar. Bir ara herkes gizliden gizliye porno film- leri seyTediyormuş. Samsun ve Er- zurum'da genelev varmış. Sam- sun'daki kapanmış. Şimdi isteyen Erzurum'a gidiyor. Nüfus başına en çok cezaevi al- tışar taneyle il merkezleri 20 bini geçmeyen Hakkâri ve Artvin'de. Ama Artvin'in içinde suç oranı yok denecek kadar az. Cezaevin- de dışandan gelenler yatıyor. Za- ten eskiden kapıları dahi kllitle- mezlermiş, ama son iki yıldır hır- sızlık olayları artmış. Artvinliler cezaevine "Aksaka- lın Oteli" diyorlar. Spor deyince futbol akla geli- yor. On yıl öncesine kadar stad- yum yokmuş. Şimdi dağın başına bir set çekip stadyum yapmışlar. Bir açık tribunü var, o da dağın yamacında. Top, setten aşağı ka- çarsa gidip Çoruh'tan almak ge- rekecek. Bu yüzden maça 5-6 top- la çıkılıyor. Kulübün maçlardan bır geliri yok, çünkü herkes tribü- ne gelmeyip özellikle guzel hava- larda maçı dağ yamacından ızli- yor. "Türkiye'nin en buyuk stadı" diyor Artvinliler stadyumları için... Artvin'de çocuklann maç yapa- cak duz alanları olmadığından ol- sa gerek pek futbolcu yetişmiyor. Artvinspor'da oynayan sporcula- nn çoğu ya Erzurumlu ya Rizeli... Stadyum dışında bir kapalı spor salonu bulunuyor. Gece hayatı da yok Artvin'de. Akşam saat 17.00'den sonra her- kes evine çekiliyor. Bir-iki biraha- ne dışında yemek yenecek tek yer Efkâr Restaurant. Bir de Karahan Otel'in restoranı var, ama o daha çok otel müşterilerine ve toplu ye- mek isteyen memur kesimine hi- tap ediyor. Artvin'in ünlü yemekleri ise dö- nerle, Artvin köftesi. Köfteyi ız- garada yapıyorlar. Saat 14.00'ten sonra köfte yemek mümkün de- ğil, çünkü bitiyor. Sebze-meyve kendine yetiyor Artvin'in. Çoruh kıyısında yetiş- tiriliyor. Yine Çoruh kıyısında alabalık da üretiliyor, ama çok fazla değil. Doğa ne kadar engellese de Artvinlinin girişimciliği köstekle- nemiyor. ltfaiyenin giremedigi so- kaklar yangında ya kendi halleri- ne bırakıhyor ya da kovalarla ta- şınan sularla söndürülmeye çalı- şılıyor. Hllmi Algın'a göre nüfus aslın- da görundüğünden fazla. Çünkü köylü köytinde oturmuyor, kent merkezine göç ediyor o da. Ama sayım zamanı köyüne dönüyor, köyunde sayılıyor. Kent merkezin- den dışanya goç olduğu gibi, köy- den de kente göç, bir başka cep- hesi olayın. Doğanın "mecburen" yaşama- ya izin verdiği bu beldede, çevre kirliliği olabilir mi? Evet, havası ne kadar temiz olsa da Artvin'de de bir çevre kirliliğinden söz et- mek olası. Çünku Lif ve Levha Fabrikası'mn duınanı Artvin ya- maçta olduğu için yukarı çıkıyor. Aynca Murgul'daki bakır tesisle- rinin dumanı yağmur bulutlany- la kentin üzerine düşüyor. Çoruh Irmağı da çok kirlenmiş. Eskiden yayın balığı dilim delim kesilerek satüırmış. Özellikle Hopa-Borçka arasında. Balıklar yumurtalanm ırmağın ağzına bırakırlarmış. Şimdi ırmak kirlendiğinden balık bir kanş kalmış... Göç olayıru bütün bunlann dı- şında asıl okuryazaruk sorununa bağlı olarak ele almak gerek ben- ce. Çünkü Artvin'de okul sorunu yok ve okuryazarlık oranı olduk- ça yüksek. Bu da şunu gösteriyor: Dışarda okuyan insan, dışarda iş bulup çalışıyor. Artvin'in göç sorunu bütün bu "mecburiyet"ler karsısında çö- zümlenecek gibi görünmüyor. Ne turizme yatınm ne sınır ticareti ne birkaç fabrikanın yapımı bu gö- çü engelieyebilir. Artvin'e girişte bir "kapı" bu-. lamadık, ama girdikten sonra da birçok sorunun, özellikle de göç sorununun binbir "kapı"sı önün- de bulduk kendimizi. Görüp de yaşamak gerekiyor- muş. Bir akşamüstü aralamıştık bu kapıyı, güneş dağların ardından çıkmadan da kapamak daha doğ- ru olmaz mı? "Mecburivef'ten "Veresiye"yi düşünmeden elbette... "Peşin" yaşanacak gunleri dü- şünerek ayrılıyoruz Artvin'den... Yarın: Kars
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear