14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 22 NÎSAN 1990 Atincfdan Cazve dümbelek Atina'da Çakalof sokağındaki Jazz Bar'a ara sıra bir çingene gelir, sessizce sırasını bekler. Yorgo'dan işareti alır almaz dümbeleğini tımbırdatır. STELYO BERBERAKİS" ATİNA — "Jazz Bar" Atina- nın Kolonaki semtinın şimdiler- de kaldırımlaştırılan Cakalof Sokağı'nda bulunuyor. Üç kat- lı, neoklasik bınanın ikinci ka- tındaki "Jazz Bar" gece yarısın- dan once boş olan, ancak saat- ler ilerledikçe tıkabasa dolan bir yer... Gecenin erken denebilecek saatlerinde başlayan muzik, sa- bahın erken saatlerine kadar ha- fıf hafıf çalıyor. Müşterinin ve hatta bar sahibi Yorgo'nun key- fine göre zanıan zaman yukse- len müzik oldukça coşturucu. Cazdan hoşlanmayanlann bu bara da ayak basmadıkları sanı- lır. Oysa Yorgo, herkesin keyfi- ne göre müzik seçmesini çok iyi biüyor. Şık hanımların ve beyle- rin, genç kız ve delikanlıların "nabzıııa" göre çalan muzik ga- lasında Frank Sinatra, Dean Martin, Neil Sadaka, FJvis Pres- ley ve Nal King Cole'un kadife yumusaklığındaki şarkılanm da dinlemek mümkün... Saatler ilerledikçe ve yudumlanan içki bardakları şişelere dönüştükçe tango ve vals plaklan, pikaba gi- riyor. tnsanların içkilerini yu- dumlarken konuştuğu "siyasi dunım" bir yana bırakılıyor ve Jazz Bar her gece belirli bir sa- atten sonra partiye dönüşüyor. Jazz Bar'a arada sırada gelen bir de Çingene var. Kendi halin- de biri. Bir elinde sigara, diğe- rinde bir dümbelek geliyor Jazz Bar'a. Kimseyle konuşmuyor. Otunıyor bir köşeye ve saatlerin geçmesini bekliyor. Genç, yakı- şıkb ve temiz giyimli olan bu çin- gene, Yorgo'dan "işareti" alır al- maz işe başlıyor. Elindeki dum- beleği başlıyor çalmaya. Ortalık- ta başka çalgı olmadan dümbe- lekten çıkan seslerle hangi şar- kının çalındığı kestirilebiliyor. fnsanlar keyfe geiip bu kez gö- bek atmalar başlıyor. Bütün bunlar sabahın erken saat- lerinde... Çingenenin gelmediği günler ve daha erken saatlerde fraklı ve beyaz eldivenli, papyonlu bir "tenor" çıkıyor ortaya. Kuçük, yuvarlak mermer masalarında içki içen ya da Jazz Bar'ın mid- ye, makarna ya da et spesiyalle- rini deneyenler, "Figaro", "Traviala" ya da tenore sipariş ettikleri aryalan dinleyebiliyor- lar. Masa bulamayanlar, Ame- rikan barın yuksek sandalyele- rine oturmuş etrafı "kolacan" ediyor. "Sap" olarak tanımianan "yalnız" kız ya da erkekler, göz oyunlarıyla "flört" ediyor. Er- keklerin çoğu modaya uymuş, uzun saçlarını ya arkadan top: luyor ya da kısa saçlarını "jöle" ile parlatıyor. Kadınlar ise bu yı- lın en rağbetli mini etelderinı mümkun olduğu kadar siyah giysilerle "asorti" ediyor. Ve Jazz Bar, sabahın O5.3O'una ka- dar açık kalıyor. NagmakVden Stockhohviden Kirazlar çiçek açınca Agksımra kapalı kapıMUSTAFA BALBAY NAGASAKİ — Kiraz ağaçlan bir başka çiçek açıyor Japonya 1 da. Butun dallar bembayaz, gelin gibi. Sanayi tesisleri ve yerleşim alanlarından arta kalan yerlerde sürdürülen tanmın önemli bir un- suru kiraz. Çiçeklenmenin başla- dığı mart ayında ülkenin birçok yerinde "kiraz bayramian" yapı- lıyor. özellikle kırsal kesimde, ge- leneklerine sıkı sıkıya bağlı Ja- ponlar şenliklerle karşılıyorlar kı- razların çiçege duruşunu. Saat gecenin ikisi. Dallarına beyaz işlemeli bir ki- raz ağacının karşısında, yerde otu- ruyoruz. Toprakta nem, havada baharın kokusu var. Rüzgarla bir- likte kiraz ağacının çiçekleri ince ince kanat çırpıyor. Kiraz ağacı atom bombasının ikinci ve son kez patladığı yerde kurulan Nagasaki Parkı'nda, ölenlerin anısma yapılan anıt- mezann hemen yarunda. Puslu ışıklarla yarı aydınlık Banş Par- kı'nın ortasmda doğal bir fener gi- bi duruyor. Anıtın hemen önündeki plat- formda çiçek vazoları var. Onlar- ca çeşit çiçekle dolu, tümü taze... 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya atılan bombanın ardından iki Amerikan subayının 9 ağustos gü- nü Nagasaki'ye attığı atom bom- basının küle dönüştürdüğü 70 bi- ne yakın insanın anısına kurulan Banş Parkı'nda insanın tüylerinin ürpermemesi olası değil. Az son- ra 70 bin insan gecenin karanlıgı- nı yarıp üstümüze yürüyecekmiş gibı tedirgin oluyoruz. Oturduğumuz yerden kalkıp anıtın önune giderken mavili, kır- mızılı kağıtlarla örülen şeritlerin çıkardığı sesler yankılanıyor. Anı- ANA-ÇOCVK CEHENNEMDE — Nagasaki Parkı'nda atom bombasıyla ölenlerin anısına >apılmış heıkellerden birisi. tın dibinde ayn ve küçük bir plat- form üzerinde ise iki bardak su ve bir avuç şeker. Belki 1945 yazında çocukluğu- nu yaşayan bir Nagasakili kaybet- tiği arkadaşına getirdi bunu. Tüy- lerimız diken diken. Bir anda kül olan binlerce insan, ve onun bir- kaç katı sakat... Parkın içinde, uyuyan birisi varmış gibi hiç konuşmaksınız, ayaklarımızın ucuna basa basa ilerliyonız. Banş için dua eden bir genç kız heykeli. Elinde kitap ve mum. Heykelin altında da yine taze çi- çekler, su bardağı... Genç kızın barış duasını mer- divenlerin yarundaki platform bü- tünlüyor. Nagasaki'ye atılan atom bom- bası son olsun. Saat 04.00'e geliyor. Hâlâ Ba- nş Parkı'nın içindeyiz. Hasta bir arkadaşımızı ziyarete gelmişiz de ayrüamıyoruz sanki. Ne diyeceği- mizi de bilemiyoruz. önümuzde yine bir banş heykeli, dirseğine konmuş güvercini kendisini izle- yerüere gösteren bir ilkokul çocu- ğu. Bombanın düştüğu yerin he- men yanındaki Shıoyama llkoku- lu öğrencileri anısına yapılmış. Karmakarışık duygularla ayn- lıyoruz parktan. Neredeyse gun ağaracak. Ertesi gün bir kuruluşun üst dü- zey yöneticisine atom bombası için ne düşündüğünü sorduk. Ya- mtı hiç de beklediğimiz gibi değildı. — Bu bir savaştı, kaybeden Ja- potrya oldu. Savaşı kaybettik, ko- nu bu kadar basit Buno sürekli dengelemenin geregi yok. Nagasaki'de bir Japon böyle duşunüyorsa dünya barışı için te- dirgin olmamak gerçekten zor. tsveçliler, kimlik göstererek elini kolunu sallaya sallaya bahar pikniğine çıkabilirler komşu ülkelerde. Avrupa'nın kuzeyinde sınırlar çoktan şeffaflaşmıştır. Ancak TC pasaportu taşıyan esmer ve bıyıklı vatandaşlar için bu özgürlük geçerli değildir. saportunuzun iç sayfalarında da oturma, çalışma izniniz. HaJiniz harap! tskandinavlar ve öteki Av- rupa ülkelerinin yurttaşlan sınır- lan haldır-huldur geçerken, siz her tskandinav ülkesi için birer vize almak zorundasınız. Bu durumun nedenlerinin, Türkiye ekonomisinin insanlanm dış göçe zorlamasının, Türkler arasındaki kaçakçılık merakının ve yerleştikleri topluma uyum sağ- lamama inadırun, bu ülkelerde de- mokratik yollardan hakkını ara- mak gerekeceğini öğrenmeme ye- teneksizliğinin ve bütun bunlann tskandinav resnu makamlannda pekiştirdiği önyargılann bilincin- de değilseniz, özellikle Isveç ve Danimarka'da Kuran kurslan ve yobazlık faaliyetlerinin yörünge- sine iyiden iyiye sokulan pek çok Türk gibi siz de bu toplumlara karşı düşman kesilebilirsiniz. Kısacası, sorunun iki cephesi var: Birincisi, lskandinavya'daki TC yurttaşlarının serbest dolaşım hakları kısıtlı ve acil çözüm bek- liyor. tkincisi, bu duruma karşı 'insan haklan' argümanını getire- bilmenin önünde 'Türkiye'de in- san haklan' engeli duruyor. New York'tan Şimdi herkes çevreci olduEskiden çevre ve yeşil sözlerini bile duymak istemeyen ABD'nin en muhafazakâr politikacıları bile artık çevreci kesildiler. Başkan Bush, Dukakis'e en büyük darbeyi daha etkin çevreci vaatlerle vurmuştu. ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK — Oregonlu Cumhuriyetçi muhafazakâr mil- letvekilinin ya da Alabamalı ba- badan oğula muhafazakâr sena- törun günün birinde çevreci kesi- leceği, düne kadar tavizsiz savun- duklan yeşil düşmanı sanayi tekel- lenne karşı bayrak açacaklan söy- lenseydi kimse inanmaz, bunları söyleyene deli gözüyle bakardı. Ama işler artık eskisi gibi değil. Oregonlu Cumhuriyetçi, yeniden seçilebilmek için daha önceki se- çimlerde ızlediği tutumu değişti- rerek kuzeybatıda Pasifik sahille- rinde petrol arama ışlemlerine son verilmesi sloganı ile ortaya çıkıyor. Fktridalı muhafazakâr senatör da- ha önce ağzına bile almadığı çev- recılere kendini adadığım ilan edi- yor. Alabamalı Cumhuriyetçi se- nator Sierra, kuiübün desteğini is- temek için çevrecilere mektup ya- zıyor. Bugün Dünya Günü'nün 20. yıldönümü kutlanırken uzun yıl- lar, sanayilesme karşıtı bir avuç in- san tarafından savunulan çevre konusu Amerikan politikasında en önemli konulardan biri haline geldiğini bissettiriyor. Çevre düşmanı gruplann >"akın dostu muhafazakâr Cumhuriyet- çiter çevreciliği bir zamanlar ağız- lanna bile almazken geleneksel olarak çevrecilerden yana tanınan Demokratları son kamuoyu yok- lamalarında zorlar durumdalar. Bugün Çe\'re Günü için yapılacak kutlamalarda özellikle cumhuri- yetçiler parsayı toplamaya çalışa- caklar. Cumhuriyetçilerin ani çevreci- liğinde rol oynayan en önemli et- ken, Amerikalıların yuzde 84'ünun çe% re sorunlanru ciddiye alıyor olması. The New York Times gazetesi- nin Dunya Günu nedeniyle yaptı- ğı kamuoyu yoklaraalarına göre yüzde 84, çevre kirliliğini son de- rece ciddi bir "milli sonın" olarak değerlendiriyor. Çevre koruması- nın son derece önemli bir milli go- rev olduğunu düşünuyor. Ameri- kalılann yüzde 71'i çevre koruma- sı, hava kirliliğinin önlenmesi ça- lışmalan için daha fazla vergi öde- meye hazır olduğunu söylüyor. Yüzde 51'i işlerini kaybetmek pa- hasına bile olsa çevre korumasını destekleyeceğini söylüyor. özellikle vergi ve iş konusu, çevre koruması için insanları so- mut bir adım atmaktan alıkoyan iki önemli konu olarak biliniyor. Şimdiye dek seçmenler çoğunluk- la çevre konusunda oy kullanırken çevre koruma uygulamalan ile iş- lerini kaybetme kaygısından ya da vergilerin artması korkusundan sözde davrandıklarından daha çe- kingen olabiliyorlardı. Ancak po- litik gözlemciler bu eğilımin artık değişmekte olduğunu ileri süru- yor. Bush, 1988 seçim kampanyasın- da çevre korumayı en temel kam- panya konulanndan biri olarak seçti. Çevre koruma konusunda Demokrat aday Dukakis'ten çok daha fazla kampanya yaptı. Du- kakis'i çevreyi kirletmekle suçla- dı. Dukakis, Bush'tan çok daha çevre korumacı biri olarak tanın- masına rağmen, Bush'un etkin çevre koruma kampanyası daha başarılı oldu. Bush, "çevreci başkan" olarak tanınmak istiyor. Bu nedenle bu haftayı çevre temalarıyla dolu fo- toğraflar çektirerek geçirdi. Fotoğ- raf fırsatı dışında Bush'un çevre- cilikle ılgili taahhutlerini yerine getirip getirmeyeceği halen kesin- lik kazanrruş değil. Amerıkalıla- nn sadece yuzde 18'i Bush'un çev- re konusunda girişım yaptığını du- şunüyor. Buna karşın yuzde 68'i başkanlannın bütun çabasının sa- dece "lafta kaldıgı" kanısında. Yüzde 57 Bush'un çevre konusun- da "iyi" kararlar alacağına inanı- yor. Uzunca bir suredir ABD'de Dünya Günü için süregelen yoğun reklam kampanyalan ve Dünya Gunu'nü sahiplenmek yansı ilginç bir tablo oluşturmuş durumda. Büyük şirketler televizyon reklanı- lannda çevre ile ilgili tutumlannı vurguluyor. Çeşitli urünler yeni- den işleme sokulabilir türden am- balajları ve genellikle çevreciliği simgeleyen denizkaplumbağası amblemleri ile tanıtılıyor. Her tür- lü füketime yönelik girişim kamu- ya çevreci yanı ile gösteriliyor. Eskiden beri çevre sorunlan için mucadele eden gruplar bu geliş- meleri buyuk bir sevinçle karşılı- yor. YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — Yunanıstan^ daki kadar yaygın biçimde kutlan- masa da paskalya yortusunun Is- veç*te de bir hoş tadı var. Tatilin, baharın ilk kokulannın, kentten uzaklaşmanın tadı. Protestan ts- veçliler, Yunanlılar gibi yortu bo- yunca süren ayinlerde toplulukla ruhsaJ entegrasyonu değil, ortalık- tan kaybolmayı, doğarun ortasın- da sessizlik içinde huzur bulmayı tercih ediyor genellikle. Eh, yor- tu hafta sonu tatiliyle bitişik olur- sa, ke>iflere diyecek bir şey de kal- mıyor pek. Peki, kentten çıkılıyor da nere- ye gidiliyor? Kimilerine model teş- kil eden refah devleti tsveç'te üç aşağı beş yukan her ailenin bir kır evi, kulübesi var. Askeri ve ticari hırslarla, şaşırtıcı bir budalalığın güdümü altında, parçası oldüklan doğalarını talan ederek 'peki şim- di n'apacağız'ın derdine duşen ka- pitalist ve (eski) sosyalist alt Av- rupa ülkelerini imrendirecek bir kır ortamında tatil geçirmek iyi bir fıkir tabii. Refah devleti mo- deli her ne kadar baskıcı - yasak- çı özellikleri içinde taşısa da ts- veç"in, tsveçlinin en olumlu yan- larından biri kuşkusuz bu: Taviz kabul etmeyen bir çevre bilinci, kuşaktan kuşağa -her sınıfta- ak- tanlan güçlü bir doğa sevgisi. Nü- fusun düşük, ülkenin geniş olma- sının da doğanın temiz kalmasın- da büyük payı var elbette. Sadece doğanın derinliklerine değil, kayak merkezlerine, Baltık- taki eski Hanse uğrağı Gotland Adası'na, Finlandiya ve Norveç'e de gıdiyor tsveçliler. Gezmek ko- lay tskandinayya'da. Bütün bölge tek bir ulke gibı: Beş tskandinav ülkesinın (tsveç, Norveç, Dani- marka, tzlanda ve Finlandiya) yurttaşlan sının cepte pasaport geçmek zorunda değil. Kimlik göstermek yeterli. ATde düşünü- len uygulama bölgede >ıllardır yu- rürlükte. Aynı şekilde bu ülkeler- den bırini terk edip bir başkasına yerleşmek, Sinop'tan Muğla'ya göçmek kadar kolay. Çalışma, oturma izni, uzun suredir kulla- nılmayan bürokratik işlemler... Yurttaşlık değiştirmek de tramvay- da bilet almak kadar basit hale ge- tirilmış durumda. Ama yabancı diyarlardan gelip de buraya yerleşenlerin dururnun- da işler değişiyor bir parça. Söz gelimi Kopenhag'tan gemiyle Mal- mö'ye geçen, rengi biraz kahveye çalan po'sbıyıkh, kara sakallı, eli tespihJi bir şahıssanız, lskandinav- ya'dan hangı pasaportu taşırsaruz taşıyın, durdurulacaksınız ve va- kit yitireceksiniz. Diyelim ki tskandinav ülkele- rinden birinin yurttaşlığına geç- memiş birisiniz, Ustelik -talihsizlik bu ya!- TC pasaportunuz var, pa- FIRSAT DİYE BUNA DENİR! ARÇEL İKL ERFAİZSİZ TAKSİTLERLE! ARÇEÜK Bugüne kadar yapılan Fırsat Kampanyalannda 976.993 aile, J.285.282 adet Arçelik ûrûnOne sahip oldu. Siz de bu fırsatı kaçırmayın. Katılma formundaki seçenekleri inceleyin; yetkili satıalanmıza uğrayıp ürünleri görün; ihtiyaamz olan Arçelik'leri sabit fiyat garantisiyle ve peşin fiyatına faizsiz taksitlerle alın. Çağdaş teknolojinin bu ürünlerinden, gerçek ve yaygın servis teşkilatının avantajlanyla birlikte, yararlanın. NASIL KATJLACAKSINIZ? •/. Seçenek için Arçelik Yefkili Satıası'na gidin, peşinatı yatınn, ürününüzü hemen alın, güle güle kullanın. •//. ve III. seçenekler için katılma formunda seçtiğiniz ürün ya da ürünleri ve ödeme biçimini işaretleyin. tlKafılma fonnuna adınızı, soyadınızı, telebn numaronızı, açık adresinizi ve posta kodunuzu okunaklı olarak yazın. USeçtiğiniz ürün ya da ürünlerin peşinatım aşağıdaki hesap numaralanndan birine havale edin. ARÇELİK AŞ T. İş Bankası Beyoğlu Şubesi Hesap No: 75000 ARÇELİK A.S. Garonti Bankası Taksim Subesi Hesap No: 6200130 MBanka havale makbuzunun kaşeli aslını katılma fonvuna ekleyip aşağıdaki adresimıze bir an önce taahhütiü postaloyın. Banka makbuzunda, yatınlan şube kodunun ve fiş numanasının bulunmasına âkkat edin. Arçelik "Satış" Karaoğae Cad. No: 2 / 6 SÜHÜce, 80330, istanbul MKampanyamıza aynı kahlma formu ile birden fazla ürün için katılabilirsiniz. Seçtiğiniz ürünlerin peşinatlannın toplam tutannı tek bir havale ile yatırabilirsiniz. MSize en yakın Arçehk Yetkili Satıası 'nı katılma formunda belirtiniz. De+al tesbı<' seçeneğmie, peşnjl ödenrien âOn m i ' t o â İ ve lil seceneilerde, tTtpmrfflo •ştırattv l/ geçecet te sae en gec 20 Moyıs '99Q lcrıwe kodırts' py m geçerStıhcâ ohn bu matty; ebuze geaaatğı tiıtek engeçXMaye 1990 •mtine iodcr yvtondah afesmıze knMûtlO mettupb boşvunn,z 6u ImpoHic, /3 Ocâ 1986 toritâ ksm Goz&e'öe fflmfonan iaiı teoige uygun, öze txır*)ulonxx>r f.yalhrmzoM/ebandroldchildir KDV ve banâa amhnndo okhlecek değişiUer hdyo aynefi yonsw. ilmmz, l seçenette en geç lemuz tobd, t' sece^etk en geç ağusk» taisrfööemen tesfo e&cebrr JtUrizm, Btkaâ /HOUMS W FvHavtomatk 2200Hrin timii softlımştr. Saym Arttlik Dofriorma, ilgi vt günnhri km teştklcvr ederiz. KAnuufOtmı maaotAHJutı 'Jfl UMAİlZ 35'l mKAMJ 40'l TtKKAmi notmı.AHu 325-1 Itl KA'ILl 475 TIKIKAHU 425 7uCKAJ"ll tmujM mntrcnnf Aİ1AS MINI Altr 7 SAHZIMAHll U l m m !'X FMutaioH 22K mufmnKMum* Ler* 170 fcori «a*»** ASYJ1 1T Kunıtmc M»ın«. Htmuı AKF2KıAS'K AfF-ltlUKnOA AHF 29 EiKltO HUS AHFJ AflLU AHFJauıtonmo AtFisurıs A*F 12 cımıtOMAm AHF ? AKIL T UPSO tumimjsufütaaa AtS-!5 'CHtHADO AK-lt T OtNADOnili Afi-91' lıKîtOMC PWS AHS-941 SJ'H StCOIOKlC PİUS fi/aaıtYAunal t«4 F SUPSI U\' Att 25 tUHAHU UTU AIX-60 Pt PtfSS UTV HAKIHESI AK.53J54 m mu rma nus AÜC59 10AS1HHMHIU2 ARMF-4 w ; ü M1N 1 W N AIP2.UKSASl>ı*ArCl mBHzr<miÂt-füxo AtlY156M56mAK A>TVİS5'JK55lKllAt- MİZSİZ UKSttUtU ı stcmu BUHALltSÜM MŞtKtl t 4 lUUtt T2K"ım MNOrj »nnuou 160000 2'IOK 260000 210 000 260000 3X000 340000 91000 195 OOC - 'a OK 'O6OO0 144 000 166000 200000 162000 240 OOO 2KOO0 2X000 70000 78 OOO 105 OOO 115000 46 000 29000 »000 UOOO 20000 60000 UOOO mrum mu $00000 1090000 •300000 1400000 1300000 16X000 •700000 490000 mooo - S21000 5X000 720000 1X000 1000000 »10 000 1200000 1400000 1OOOOOC 350 000 390000 525000 575000 23ü 000 145000 475000 220 000 •IX OOC 300000 27ü OOO a» II 11 11 14 ıs 1* 17 11 U 11 11 41 41 41 U 45 4» 47 4$ Sl i l Sl u tl tl tl t* «5 t* tl n.SKBOK HAZHAH • TİMMVZmiiM falNAT t t TtUİT meuı UMUrj Mauoı - 96000 ~ 1X000 ^İKOOO 200000 ~1KOX 200000 ~220 OOO 74 000 -135 000 260 OOC •05 OOC ı 66 0CC toooo •10 OOC 120000 Z 90000 136000 '60000 •20 000 ~ 46000 UOOO ~ 61000 ~ 71000 30000 17 000 59 OOO 21000 12000 36000 ~ 30000 mau SAnatA nrmuKM UOOO 120000 140000 150000 140000 175000 115 OOO 52000 105000 230 000 90000 5» OOC toooo 90000 110000 90000 133000 155000 ''00O0 38 OOC 42 000 51000 63000 25 OOC 16 OK 52000 24 000 11000 3)000 30 000 mnjm mu mooo 1 090000 1X0000 1400000 1X0000 I6O00O0 170000C 490000 975000 2'OCOOC 125000 530 000 720000 1X000 1000000 UOOOO 1200000 '400000 '000000 350000 390000 525000 575000 230 000 145000 475000 220000 1X000 300000 270000 UJTOK öcuu Kourucı rtmtmız * tmms raıM nŞMAT* UTAJOtT mtvı rırmuCAM ^ SDO» Z105000 160000 -16S0OO Z160000 ^ 140000 190000 : 53000 ~ »5 000 2'5X0 '3 OOO ~ İ50OO - 71000 - uooo ~ 96000 79000 -112000 ~ 125 000 96000 - 400K 47000 55 OOO 60000 20 OOC - -25O0 - 490OC - 21 OOO ~ 11500 29000 3200ü mofr mau SâHOTA nnuM 70000 95000 110000 120000 ııoooo 140 OOO 'İSOK 42000 15 OOC '11 OOO -2 OOC 15000 62000 72 OOO 19000 71000 101000 125 000 S900C 30000 33000 45000 50000 20000 12500 41000 19 000 1500 26 000 23 000 •ssr UOOOO 1 150 OOO 1 370000 14*5000 1370000 : nocco :mooo S'5000 1020000 ?250 OOC S65 00C 56000C 760 OK 175000 1075000 »60000 1300000 15OC0O0 1075 OOC 370 OOO 410000 550000 UOOOO 24ü 000 '50 OOO 500000 230000 '05000 315000 215 000 1 AITV151 UKSI EKtAN ASTYf40Ut40lKIUH ASTV '37 Ul 37 [KIAN sumnaum AK-5K IHMOtUTU Aics/cssı nmoMAm At&Jyli ST TltMOHIt AK-7S SL % SCl İOfKN AtG-mıtKM sofsen HfOUT 112000 96000 S7000 132000 141000 ntaa 109000 9İ00C 17000 mooo 140 000 RtAÎ uıooo 46» 000 435000 644000 701000 n tl $4 ts HSttW ~ 68 OOC 52OOC 51000 76 000 UOOO rusn 60000 52000 4)000 71000 77000 mAî 541000 461000 435000 644000 701000 mmu 52 000 53000 40000 61000 ~ MOOO TULS1T 50000 42000 40000 59000 UOOO rırtT 602000 515000 4)0000 710000 770000 Soyadn; ctMMMıİMna &nte wddxoMX osto. dkyv *rp*ı' "Sahf" Konofrf Cai. HK 116 SSl admaae toohhjHposoyto h&nen »dhyrv &r+a mjltouzundo ronnian iUx ısMjnjn >« h numaranr^totunrosr*;cftfaı1 e&nı Zino Davidoff ve purosu ZürihLten Puronun dumanı DOĞAN ABALIOĞLU ZÜRİH — Güdümlü sosyaliz- min gerçekleşmeyeceğini Orta Amerika ve Doğu Bloku'ndaki se- çimler ortaya koydu. Aynı görü- şü benimseyen ünlü Davidoff da Kuba ile olan ilişkilerini kopanp Amerika Birleşik Devletleri'nde- ki tecimsel varlığıru büyütmek için kolları sıvadı. Neu York'tan Beverly Hills'e kadar uzanan dukkânlar zinciriyle "Dayidoff'lar tüketiciye sunula- cakmış. Bugün kadar bu purola- rın alışkanları salt "Zino" tipini alabilmek için New York'un Ma- dison Avenue'deki tek dükkânına gitmek zorunluluğundaymışlar. . Küba'yla iplerin kopmasına ne- den, acaba Castro'nun ağzından eksik etmediği yaprak tütün sar- masından sağlık yüzunden vaz- geçrnesi miydi? İki yıldan bu yana fırma kuru- cusunun 84 yaşındaki oğlu Zino Davidoff iie Cubatabacco arasın- daki sürtüşmenin nedenini anla- mak için olaya başka açıdan yak- laşmak gerekli. tkinci Dünya Sa- vaşı'ndan hemen sonra tsviçrelî kuruluş Küba ile ilişkilerini geliş- tirmeye başlamış. Ancak bir taraf ağız tadının sürekli azaldığını vur- gularken, diğeri hır çıkarmanın arkasında Amerika Birleşik Dev- letleri'ndeki genişleme politikası- nın yattığını ileri sürüyor. Ta, Ken- nedy döneminde başlayan Küba kökenli dışsatım ürünlerine konan ambargo ise bu işin gerçek perde arkası. Halen yıllık 3 milyon dolarlık cironun yüzde 6O'ı sakallı dikta- törün ulkesinde üretihyor. Ve 1970 antlaşması Cenevreli puro can ile küçük ada arasındaki ilişkilerin sürekliliğini vurguluyor. Davidoff ise ününun tütunden kaynaklan- madığını, esas kendi adının kişi- lerce tutulduğu ınancında, yan çi- ziyor. Bize böyle bir kısıtlama uygu- lanmadığı halde başımıza gelen- leri düşününce DavidofPa hak vermek gerekli. Adam tüccar, ma- lını satma çabası en doğal hakkı. Ancak dost bir ulkeye önce kaçak yollarla giren, halkı alıştırdıktan sonra yandaş bulup tecimsel ko- numu yasallaştıran Amerikan tü- tün şirketleri iğneyi hiç kendileri- ne batırmayan kunıUışlar. Şu ufacık çıkar savaşi; yöneti- mimizın ağzında Davidoffla poz verenlerini, Uğur Mumcu'nun Ro- kx'iyle tamamladığımızda Ame- rikan uygulamasının geçerliliğini anlamamıza ve bizi hangi yola sokmaya çalıştıklarını açıkça gör- memize yeter mi dersiniz? Değer yargılarını bırakıp her şeyin para olmadığmı ne zaman anlayacağız?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear