Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 NİSAN 1990
toğlu'nun resi
• Kültur Servisi — Kayaalp Sanat Galerisi'nde
bugunden başlayarak 10 mayıs tarihine dek Naci
Kalmukoğlu'nun resimleri sergilenecek. 1896 Harkof
doğumlu olan ve Rusya'dan Turkiye'>e iltica ederek hem
tuval hem de duvar ressamı olarak çalışmalarını surduren
Naci Kalmukoğlu (Nikola Kalmikof) 1950'li yıllarda
öldu. Sezer Tansuğ, sergi brüşoründe sanatçıya ilişkin
şunları söyluyor: "Naci Kalmukoğlu dramatik ifade
arayışlan içinde yerel bir ruhsal atmosferin
gereksınmelerinden çok uzağa duşmese de kendisine
çekici bir özgunlük sağlayan yabancı gezgınciliğini
yitirmemeye çalışmış bir sanatçi kimliğiyle karşımıza
çıkmaktadır. Kalmukoğlu'nun resimlerinde melankolık
bir burukluğun kavranabilir olması, kanımızca yonımcu
niteliğinin gizlediği ruhsal bir değer ölçütü ile sıkı sıkıya
bağlantıhdır."
Parisli Türk ressamlar
• PARİS (Cumnııriyet) — Paris'te etkinlik gösteren
"Anadolu Kulıur Merkezi" ile "Assurances Generales de
France" adlı sigorta şirketi tarafından ortaklaşa
düzenlenen resim sergisinde, Paris'te yaşamış olan ya da
halen çalışmalarını bu kentte surdüren 33 Turk
ressamının yapıtları sunuluyor. Açılışı bugun yapılacak
olan sergi, iki aydan bu yana "Muhteşem Süleyman"
olayının Fransa'da yarattığı olumlu yankılan beslemeyi ve
böylece dikkatleri çağdaş Turk kültur ve sanatının
değişik dallarına çekmeyi amaçlayan bir dizi etkinlik
içinde yer alıyor. 30 nisan gününe dek açık kalacak elan
"Parisli Turk Ressamlar" (Les Peintres Turcs de Paris)
sergisinde yapıtları bulunan sanatçılar şunlar: Önay
Ahmet Akbaş, Cenk Alantar, Erdal Alantar, Ali
Atmaca, Hakkı Anlı, Mustafa Altıntaş, Kemal Bastuji,
Attila Bayraktar, Semiha Evcimen, Mehmet 1leri, Asım
Işler, Ömer Kaleşi, Hikmet Karabulut, Fitnat Katırcıoğlu,
Komet, Fikret Mualla, Müzehher, Mehmet Nâzım,
Nevbahar, Neveser, Nezir Korkmaz, Esin Okçu, Mübin
Orhon, Oder Saban, Hasan Saygın, Muhittin Sezer,
Belkıs Taşkeser, Sedat Tosun, Selim Turan, Ömer Uluç,
Utku Varlık, İsmail Yıldırım, Hilda Yosmayan.
Olivier ödülleri
• LONDRA (AA) — Adını, eleştirmenlerce "tüm
zamanların en iyi aktörü" diye nitelenen Lawrence
Olivier'den alan Ingiliz Tiyatro ödülleri sahiplerini
buldu. Londra'daki Dominion Tiyatrosu'nda dün gece
yapılan ödul törenierinde, David Hare'ın "Racing
Demon" adlı oyunu "en iyi oyun" olarak seçilirken Bob
Carlton'un, "Return to the forbidden planet" adlı oyunu
da "en iyi müzikal" kategorisinde ödüle layık görüldü.
Irlandah Fiona Shaw, 3 ayrı oyundaki rollerinden ötürü
"en iyi kadın oyuncu", Oliver Ford Davies ise "en iyi
erkek oyuncu" öüllerini aldılar. Michael Bryant, "en iyi
yardımcı oyuncu", Michael Bogdanov "en iyi yönetmen"
kategorilerinde odüle layık görulürken, Shakespeare'nin
"The Tempest" adlı oyununu rock-and-roll versiyonu
olan "terun to the forbidden planet" ise "en iyi
müzikal" kategorisinde birinci oldu. İngiltere'de
verilen Olivier ödulleri, ABD'deki Tony ödüllerine eş
değerde sayılıyor.
POZITIF VIBRATIONS ÇAĞDAŞ MÛZİK ETKINLIKLERI - 2
OMNIVERSE ARKESTRA
1989 DOWN BEAT CAZ DERGİSİ ANKETLERİNDE # 1
YALNIZCA 2 KONSER 15 NİSAN 1990 SAAT 16:00,21.00
ISTANBUL BELEDIYESI CEMAL REŞIT REY KONSER SALONU
Bılet Satış Yerlen KonserSalonu 148 53 92, Galleria 559 95 60.
Vakkorama Taksım 151 15 71, Vakkorama Suadıye 360 90 90
Organızasyorr Pozıtif 144 33 94
YEŞİLYURT TURİZM ANONİM
ŞİRKETİ
YÖNETİM KURLLL BAŞKANLIĞI'NDAN
Şırkeıımizın ortaklar olağan genel kurul toplanıısı, 4 Mayıs 1990 Cuma gü-
nu saat 10.00'da ITL Vakfı Maçka Sos>al Tesısı Konferans Salonu'nda aşa-
ğıdakı gundemle vapılacaktır
Sayın ortaklanmızın toplanü tarıhinden en geç bir hafta önce şırketıen giriş
kanları alarak toplantıva kaıılmalannı, toplantıva bızzat katılamayacak or-
taklarımızın kendilennı bir selahıyetnajne ile toplantıda tetnsıi ettirmelermı nca
ederız
Onaklara gonderilen işbu davet mektubu giris kartı yerine geçcr. Selahiyet
namelerın toplantı gununden en geç bir hafta önce şirkete ibrazı gerekır.
1989 yılına aıt bılanço, kâr ve zarar cetvellerı ile vönetım kurulu denetçı ra-
porlan 18 Nisan 1990 tarıhinden ıtibaren şırket merkezınde ortakların ıncele-
mesıne hazır bulundurulacaktır
Sayın ortaklanmızın bılgılerıne sunulur.
GINDEM:
1- Açılış. toplanu, başkanlık dıvanının seçimı,
2- Dıvana toplantı tutanağını ımzalama vetkisi verilmesi.
' 1989 yılı >onetım kurulu ve denetçı raporlarının okunması ve tasvibi,
4- 1989 yılı bilanço ve kâr-zarar hesaplannın tetkıki ve tasvıbı,
5- >onetım kurulu uyelerının ve denetçilerın ibraları,
(•- >.onetım kurulu uyelerınin seçımı ve ücretlerının tespıtı,
"- Denetçilerın seçimı ve ucretlerınin tespıtı",
8- Yonetim kurulu uyelerıne Turk Ticaret Kanunu'nun 334. ve 335. madde-
lerı uyannca vetkı venlmesi,
9- 1988 yılına aıt olagan genel kurul toplantısında ıbra edılmemi; olan yö-
neıım kurulu uyelerının ibraları konusunun muzakeresı ve karara bağlanma-
sı,
10- Şırketımızin 2499 savılı Sermaye Pıyasası Kanunu uyannca yönetim ku-
rulu tarafından seçılmış olan denetçının onayı,
11- Dılekler ve temennıler.
SELAHİVETNAME
> eşılvurt Turizm A.Ş.'nın 4 Mayıs 1990 gunu saal 10.00'da yapılacak ola-
ğan genel kurul loplamısına, benı/bızi temsılen tam vetkı ile kaıılmava, adı-
ma« adımıza oy vermeye, ılgih yasalar ile şirket anasözleşmesi hukumlerıne göre
sahıp olduğum'olduğumuz lum haklanmızı kullanmaya yetkılı olmak üzert
şırket hıssedarlarından Sayın "ı vekil tayin ettım.
HİSSEDARIN ADI SOYADI: İMZA
HİSSE MİKTARI:
OY \DEDl:
YEŞİLVLRT TURİZM A.-Ş.
t t
KÜETÜR-SANAT
J 9. ULUSLARARASIİSTANBUL FİLMFESTİVALİ
CUMHURÎYET/5
MichelDeville'in 'Okuyan Kız' adlıfılmi bugün Reks'te gösîeriliyor
Okıımak, bir yaşama eylemiMichel Deville,
"Okuyan Kız"ın zarif
ve incelikli konusunu
tipik Fransız usulü bir
kıvrakhkla anlatmış.
Avustralyah yönetmen
Peter Weir ise benzer
bir konuyu "Ölü
Ozanlar Derneği"nde
daha farklı bir
biçimde ele almış.
ATİLLÂ DORSAY
Metinlerle yasamak, metinler-
de yaşamak... Sözcükleri, dili, ya-
ayı, edebiyau, valnızca bir "güzd
sanat", bir soyiu uğraş, gjderek bir
iletişim aracı/alanı olacak almakla
kalmayıp, yaşamın asıi ve ana
amaa, giderek yaşamın "biaat"
kendisi haline getirmek... "Oku-
yan Kız"ın baş kişisi Constan-
ce/Marie, "okamayı" meslek ha-
line getirip, çeşitli yaştan ve sınıf-
tan kişilere, isteklerine göre, Ma-
apassant, Tolstoj, Man, Dnras
veya Sade gibı farklı kaynaklanlan
okumalar yaparken, bu olağanüs-
tü metinleri oluşturan sözcüklerin
ve cümlelerin gercek yapısını, ikin-
d/üçüncü vs. anlamlannı, uzan-
tılarını ve boyutlarını daha iyi
kavramakla kalmıyor. Okuma ey-
leminı, neredeyse yaşama eylemiy-
le özdeşleştiren muthiş bir mesle-
ki bilincin de sahibi olmaya doğ-
ru gidiyor.
Böylece okuma, genç ve sakat
bir yeni-yetme çocuk için benzer-
siz bir "tahrik" aracı, yaşh ve ek-
santrik general dulu için geçmiş-
te kalmış siyasal nostaljileri antm-
BAŞROLDE MIOL MIOU OYNL'YOR — Michel Deville'in "Okuyan kız" adlı filmi 9. Uluslararası
İsUnbul Film Festivali'nde bugün son kez gösterilecek. "Okuyan Kız "da başrolü Fransız slnemasının
ilginç o>unculanndan Miou Miou üstleniyor.
sama aracı, yaşlı ve saygın bir yar-
gıç için neredeyse işitsel bir doyum
aracı, çekingen ve sarsak bir işa-
damı içinse, kaçınılmaz biçimde
"yalağı" anımsatan bir iş olup çı-
k yor. Ancak Constance/Marie
için de okuma eylemi, yavaş yava^
her türlü eylemin (örneğin seksin)
ayrılmaz parçası olacak, genç ka-
dın bu uğraş yoluyla kişilerle ve
yaşamla daha iyi bir ilişki kurmayı
başaracaktır.
Michel Deville, bu zarif ve in-
celikli konuyu, tipik Fransız usu-
lü bir kıvrakhkla, filme eşlik eden
barok müzik havasında bir anla-
tımla, son derece oynak bir kame-
ra ve ritmli bir kurguyla anlatmış.
Anglo-Sakson (tam olarak Avust-
ralyalı) Peter Weir ise, benzer bir
konuya "Ölü Ozanlar Dernegi"
adlı olağanüstu fılmde daha farklı
yaklaşıyor.
Bu filmde, 1950 sonlanrun çok
tanınmış ve saygın bir Amerikan
kolejinde, disiplin ve gelenek kav-
ramlanyla sımsıkı kusatılrnış bir
eğitim sistemi içinde, kendine öz-
gü, kuraldışı bir öğretmenin öykü-
sü anlatılıyor. Edebiyat öğretme-
ni Keating, yüianmış kalıplar için-
de sürdürülen eğitirae, en azından
kendi dalında yeni açüımlar, gide-
rek seçenekler getirmeyi deniyor:
"Sözcükler ve fikirler, dünyayı
degiştirir" ilkesi uyannca, öğren-
cilerini şiire, edebiyata, tüm sanat-
lara ve giderek yaşama yeni bir
gözle bakmayı, kendi yargılarını
oluştunnayı, kendi değer ölçülc-
rini biçmeyi aşılıyor. Elbette ka-
fasını köhnemişliğin ve tutuculu-
ğun kayalarına çarpmakta gecik-
meyecektir...
"Ölü Ozanlar Dernegi", sözün,
şiirin ve dilin yasam içerisindeki
önemıne değinen, tüm sistemlerin
maddi değerlere, "para", "başan",
"aüfuz" gibi kavıamlara yöneidiği
gunümuz dunyasında, her insanı,
içinde \-ar olan, en azından Kea-
ting'in var olduğuna inandığı
"şüri" ortaya dökmeye cağıran,
özgür düşünceyi ve düşünmeyi sa-
vunan, eğitimdeki tüm kalıplara
karşı çıkan bir film. Yeniükçi ve
taze bir bildirisi, romantik, ama
karşı durulamaz bir özü var. Başta
Shakespeare, VValt VVhitman ve
Thoreau, tüm bir Ingiliz dili ve ya-
zırunı "onore eden" film, insan-
lan sürü olarak değil, bireysel dü-
şünme ve eyleme geçme yetisi ta-
şıyan yaratıcı kişilikler olarak ye-
tiştirmeyi amaçlayan bir eğitim
sistemini de özlüyor. Ve bunu (Os-
car alan) başanlı bir özgün senar-
yodan, çok usta bir oyuncu yöne-
timine, her alanda tam bir başa-
nyla savunuyor.
Filmin kimi sahneleri (örneğin
Keating'in Shakespeare'i tanımla-
ması, suskun ve ıçıne dönük bir
öğrencinin "içindeki şiir"i âdeta
zorla söküp alması veya o final
sahnesi gibi bölümleri) yıllarca
akıldan çıkmayacak güzellikte.
Alışılmış konulann, öykülerin ve
entrikaların tOmüyle dışına taşıp,
şiirden, edebiyat uğraşından ve
eğitim sorunlanndan hareketle
bö>lesine etkUeyici bir filme ulaş-
mak, doğrusu az başarı değil. Şi-
iri ve Shakespeare'i sevseniz de
sevmeseniz de bu filmi mutlaka
görün. Çok seveceksiniz.
Uluslararasıjüri bir araya geldi
Kültur keşfi
Jancso: Jüri Başkanı.
Kültör Servisi — lstanbul Film
Festivali'nin uluslararası jüri üye-
leri Beyoğlu De\ let Güzel Sanat-
lar Galerisi'nde düzenlenen bir
söyleşiye katıldılar. Ulusal ve
uluslararası film yapımı konusu-
nun tartışıldığı söyleşiyi, festival
komitesi üyesı, film ve program
danışmanı Vecdi Sayar yönetti.
Her film yönetmeninin kendi
ülkesinin kültur kaynağından yo-
la çıkarak yaratıcı filmler çekti-
ğini, ama ulaşılan noktanın or-
tak bir amacı yansıttığını dile ge-
tiren konuşmacüar, böyle olma-
sının, her yönetmenin ihtiyaçla-
nnın, farklılığmdan kaynaklan-
dığını çünkü her ülkede farklı ih-
tiyaçların gündeme geldiğini
belüttiler. Söyleşide, ulusal filmin
o ülkenin sorunlarına bir bakış
açısı getirdiğı kadar dunyaya açı-
lan bir perspektifı de taşıdığı vur-
gulandı.
Uluslararası film festivalinin
farklı uluslann dunyasım sinema
aracılığıyla anlattığımn ve farklı
kültürleri keşfetmeyi getirdiğinin
açıklandığı toplantıda konuşan
Jüri Başkanı Miklos
Jancso, sinemanın var
olabilmesi için
önyargısız bir seygiyle
izlenmesi gerektiğini
belirtti. Uluslararası
film şenliğinin farklı
kültürleri keşfetmeyi
getirdiği vurgulandı.
jüri başkanı Miklos Jansco şun-
ları söyledi:
"Festivnle kaülan filmleri de-
gerlendirmek için önceden bir
kriter saptamadık. Sinemanın var
olabilmesi için onyargısu bir sev-
giyle izleraek gerekivor. Önceki
yülarda bo>le bir kriter japlığım
için koraünistlikle suçlanmışbnı."
Söyleşide ayrıca ttalyan sine-
masının popülaritesini yitirdiği,
ABD sınemasının egemenliğinin
etkisi olduğu kadar, ttalyan se-
naryo yazarlannın da kendi kül-
türlerini yeterince yansıtmamala-
nnın bunda payı olduğu açıklan-
dı.Vönetmen Başar Sabuncu ise
Türk sınemasının ulusal kimligini
koruduğunu belirtti. Daha son-
ra basın mensuplarıyla kısa bir
söyleşi yapan Vecdi Sayar ve Atil-
lâ Dorsay. basında festivale iliş-
kin yazılan eleştirilere değinerek,
her turlü yapıcı eleştiriye açık
olunduğunu, ancak festivaiin
varlık nedenine yönelik acımasız
ve doğruluğu yeterince araştırıl-
mamış bilgilenn aktarılmasının
üzücü olduğunu soylediler.
USTALARA SAYGI — Miklos Jancso, bu jıi leitnalm LsUlara Saygı bölümunde yer verilen yftnet-
menlerden biri. "İsa'nın Yıldız Falı" adlı yapıü yann saat 12.00 ve 19.00'da Sinepop'ta gösterilecek.
Jansco'nun 'CanavarlarMevsimV bugün Sinepop'ta
Sinemanın hasını sevene
Hep ülkesinin geçmişine eğilen Macar yönetmen
Jancso, "Canavarlar Mevsimi"nde ilk kez
günümüzde geçen bir konuyu işliyor.
FESTİVALDE BUGÜN
L: Kuklacı (12.00),
Nanna Yandım (15.00).
Erkek-Dişi (19.00),
Maestro (21.30)
Slnepap: Canavarlar
Mevsimi (12.00, 19.00), tki
Arada Bir Derede (15.00),
Yol 1 ABD (21.30).
Atlas: Altın Nal (12.00,
19.00), Mahabhanıta
(15.00), Doğum (21.30).
Gazi: Sabnn Köpiigü
Hırsızları (12.00, 19.00),
Batan Güneş (15.00,
21.30).
Reks: Çingeneler Zamanı
(19.00), Oknyan Kız
(21.30).
S â r e y y a : Ateşli Sır
(19.00), Beş ve Ten (21.30).
AKM: Filim Bitti (10.00),
Büyük Yalnızlık (12.00),
Karartroa Geceleri (15.00),
James Baldwin: Biletin
Bedeli (19.30), Küçük
Bahklar Üzerine Bir Masal
(21.30).
REKİN TEKSOY
Bu yıl uluslararası yarışmanın
juri başkanlıgmı yapan Miklos
Jancso, sinema sanatına getirdik-
leriyle gunümuzün en önemli ya-
ratıcüarından bıri. Filmlerinde ül-
kesinin tarihine eğilen, geçmişte-
ki olaylardan yola çıkarak bugü-
nü çözümlemeye çalıştığı bilinen
Jancso, Canavariar Mevsimi'nde,
ilk kez günümüzde geçen bir ko-
nuyu işliyor. Ama yönetmenin ge-
leneksel çizgisinin dışına çıkması,
filmin yine Jancso biçeminin
damgasını taşımasını engel-
lemiyor.
Senaryosunu, Jancso'nun değış-
mez senaryocusu Gyula Hernadi
ile birlikte yazdığı filmin ilk gö-
rüntülerinin, pınl pınl bir yaz gü-
neşi altında, Budapeşte sokakla-
nnda yol alan, üstu açık bir Volks-
vvagen'i göstermesi, Jancso tut-
kunlan için büyük bir yenilik. Yö-
netmenin kamerası ilk kez buyuk
kenti görüntülüyor çünkü. Ama
çok geçmeden, buyük kent, yeri-
ni yine kırsal kesime bırakacak,
bir köy evinde doğum gününü
kutlayan yaşlı bir profesörle ko-
nuklannı beyazperdeye getire-
cektir.
Jancso, Canavariar Mevsimi'n-
de, tarih yerine felsefeye eğiliyor.
Eşitlik ilkesi, seçkincilik kuramı,
kıyamet korkusu gibi konulan
tartışmaya açryor. Hernadi-Jancso
ikilisi, insanlar arasında eşitlik il-
kesinin, tarihin en eski çağlarm-
dan bu yana gündemde olduğunu
vurguluyorlar. Bu ilkenin tam kar-
şıtı ise uygarhğın itici gücunü, en
akıllılann, en yeteneklilerin sağla-
dığını savunan seçkinci gorüştür.
Nükleer bombalann, guncel kıl-
dığı yok olma tehlikesi ise kıyamet
kavramının çağdaşlaşmış yansı-
masından başka bır şey değildir.
Doğum gününu kutlayan pro-
fesörün eski öğrencilerinden bir
doktor, eşitliği savunurken bir
başkası seçkinciliği över. Toplan-
tıya katılan bir hemşire, dünyanın
sonunu simgeler. Yakındakı gölün
suları canavar işlevi j-uklenir.
Hemşirenin ateşe verdiği evde
ölenleri, lsa diriltecek, dirilenler
yağmurdan kaçmak için bir eve sı-
ğınacaklardır. (Nuh'un gemisi).
Finalde pencerenin camına vuran
yağmur, öykünün sonu mudur?
Yoksa her son bir başlangıç mı-
dır? lyileri de kötüleri de canavar-
lar mı yönlendirir? tnsanın yeryü-
zündeki varlığının gerekçesi ne-
dir? Bu türden sorulara, dinlerin,
felsefenin, kuramlann getirdikle-
ri acıklamalaruı öznelliğiru vurgu-
luyor Jancso. Eşitlik olmadığı gi-
bi seçkincilik de geçerli değildir.
Filmin anlaşılmaz izlenimi
uyandıran bütün olaylarının açık-
laması vardır. Sözgelimi doktor
golden katil olarak çıkar, hapse-
dilir. Ama daha aynı sekans sona
ermeden, helikopterle Budapeşte
1
den geldiği gorulür. Bu şaşırtıcı
sahnelerin amacı, dünyada olup
bitenleri anlamanın oianaksızlığı-
nı vurgulamaktır. Birbirlerini
adam öldürmekle suçlayan profe-
sörün iki öğrencisi, birbirlerini öl-
düriırler. Hernadi ve Jancso, in-
sanlann artık hiçbir şeye inanma-
dıklarının altını çizmeye çalışırlar.
Bir sonraki filmi tsa'nın Yüdız
Falı'nın da doğruiadığı gibi Cana-
variar Mevsimi. Jancso sinemasın-
da yeni bir dönemec. Her döne-
meç gibi gerisinde gizler saklıyor.
Sinemanın hasını sevenler, Cana-
varlar Mevsimi'nde, ayrıca günü-
müzun en iyi oyunculanndan
Györgj Csarnalmi'yi de tanıya-
caklar.
Prof. îrfan Şahinbaş, dünyadaki 78yılını bir "çınar" görkemiyleyaşamıştı
Hocaların hocası îrfan Şahiııbaş
AYŞEGÜL YÜKSEL
Kimi insanlar çınar ağacına
benzer. Toprağa kök salmış gibi
görünen sağlam gövdeleriyle güç
verirler çevrelerindeki insanlara.
Birtakım cılız fidanlar kuruyup
gidedursun, onlar hep vardırlar ve
sonsuza dek varolacak duygusu
verirler insana.
Profesör Îrfan Şahinbaş, dün-
yadaki yetmiş sekiz yılını bir
"çınar" görkemiyle yaşamış ay-
dınlık bir kişidir. Batı yazınımn
Türkiye"deki ilk bilimcilerinden-
dir. Carabridge Üniversitesi'nde
ğördüğü eğitimin karşılığını, yıl-
larca çok yetkin bir düzeyde ver-
diği eğitim hizmetiyle Türk halkı-
na kat kat ödemiş bir aydın... Bu-
günün yazın ve tiyatro biliminde
söz sahibi olan bir dolu insanı ye-
tiştirerek "bocalann hocası" ol-
mak, Batı kültüru karşısında çe-
kingenlik duymayan, başı dik, bil-
gili, birikimli bireylerin sahip çık
tığı bir Türkiye"ye katkıda bulun-
mak adına bir yaşam boyu emek
Geçen hafta yitirdigimiz Prof.
Şahinbaş, Batı edebiyatının
ülkemizdeki ilk bilimcilerindendi.
Şahinbaş, İngiliz edebiyatı ve
tiyatrosunun bazı başyapıtlarının ilk
çevirilerini de dilimize kazandırmıştı.
Şahinbaş'ın çevresine saçtığı "aydınhk",
kültur yaşamımızda yerini
dolduramayacağımız bir kuşağın
simgesidir.
vermiş olmak az şey değil
İngiliz yazım ve tiyatrosunun
çeşitli başyapıtlarının ilk çevirile-
rini dilimize kazandırmak da az
şey değil. Ben Şahinbaş Hoca'yı
önce yetkin Türkçesi nedeniyle ta-
nıdım. Yabancı yapıtları bilinçli
olarak okumaya başiadığım çok
eski yıllarda "Giiliver'in Yblculuk-
lan"nda kullanılan Turkçenin yet-
kinliğıne vurulup, ömrümde ilk
kez, çevirmenin adını öğrenmek
için kitabın kapağına baktığımda
tamşmıştık.
O zamanlar, gunün birinde has-
ta yatağından kalkarak doktora
jürimin başkanlığım yapmak için
göreve koşacağını, DTCF tngiliz
Dili ve Edebiyatı Kürsüsü'nde yıl-
larca vermiş olduğu dersleri üst-
lenme sırasının bana da geleceği-
ni, bu derslerde işlenen oyunlann
seçimi üstüne tartışacağımızı,
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü'nde
birlikte çalışacağımızı, "Kral
Lear" sahnelendiğinde onun yap-
tığı çeviri üstune eleştiri yazısı ya-
zacağımı bilemezdim elbet. GUzel
rastlantılar sonucunda, Şahinbaş-
ın çevresine saçtığı aydınlıktan ben
de payımı aldım.
Bu "aydınhk", kültur yaşamı-
mızdaki yerini hiç dolduramaya-
cağımız bir kuşağın simgesidir. Bi-
lim adamlannın aynı zamanda
spor alanlannda da parladığı (Şa-
hinbaş atletizmde "şampiyon" dü-
zeyinde bir sporcuydu), aynı aydın
kişinin Atletizm Federasyonu Baş-
kanlığı'nın ardından Devlet Tiyat-
roları Edebi Kurul üyeliği yapabi-
leceği (Şahinbaş bu görevi çok
uzun yıllar taşıyarak gelişmekte
olan Türk tiyatrosunun nabzını
elinde tutmuş kişilerden) nitelik-
te insanlann yetiştiği bir kuşaktır
bu. llişkilerin incelikle, efendilik-
ten ödün verilmeden surdürülebil-
diği, yaşama sevincinin ustlenilen
her görevde yansıyabildiği, zama-
na karşı savaşmanın söz konusu
olmadığı, büyüğün küçüklere sa-
hip çıkabildiği bir kuşak...
Profesör Şahinbaş, böyle bir
kuşaktan olmanın ayncalığını,
Turk diline, yazımna, tiyatrosuna
(Şahinbaş, aynı zamanda, tiyatro-
yu ulkemizde ilk kez bilim dalı
olarak benimseyen Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi'nde Tiyatro
Kürsüsü'nün kuruluşunda da can-
la başla çalışanlardan) ve eğitımi-
ne hizmet yoluyla değerlendirmiş
onurlu bir kişi olarak yaşadı. Ne
yazık ki "çınar'iar da ölümlü...
Edgar, Kral Lear'in ölümü üs-
tüne. "Bu kederli günlerin nikü-
ne katlanmak gerek" der oyunun
Şahinbaş çevirisinde. "Konuşa-
caksak eger, içten duyduklanmı-
zı söyleyelim, gerekenleri değil..."
Yeni bir "Kral Lear" yapımında
yine buluşalım, Hocam!
Haluk Gedik
• KuJtür Servisi — Haluk
Gedik'in Beşiktaş Sanfa
Sanat Galerisi'nde yer alan
resim sergisi sürüyor.
Sanatçının daha çok
"Uyumsuzluklar-Titremeler"
dizisine yer verdiği sergisi
nisan ayı sonuna kadar
görülebüecek. 1961
doğumlu olan Gedik,
Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi Adnan Çoker
Atölyesi'nde öğrenim
gördü. Çoker, Haluk
Gedik'in yapıtlan için,
"Yüzyılın başından bu yana
çeşitli görüntü ve
özelliklerde gündeme gelen
dışavurumculuk, Haluk
Gedik'in elinde bugün
çağdaş evrensel bir dile
paralellik göstermekte,
ancak bu kisisel tavırlannın
sunusu olmaktadır" diyor.
Basın
Mtizesi^nde
• Köitür Servisi —
Gazeteciler Cemiyeti Basın
Müzesi'nde nisan ayı içinde
de sergi ve tiyatro
etkinlikleri sürecek. Müzede
yer alan Mine Arasan ve
Gravür Atölyesi
ögrencilerinin özgünbaskı
sergisi, Prof. Bedrettin
Pars'm "Doğanın
Heykelleri" fotoğraf sergisi
ile Serap Ünal'tn
seramikleri 3 mayısa dek
görülebilir. Tiyatro Odası
Topluiuğu ise her pazartesi
I7.30'da Basın Müzesi Cep
Tiyatrosu'nda
Shakespeare'in "Hamlet"ini
sergiliyor. Can Doğan'ın
sahnelediği oyunda Arif
Akkaya, Can Başak ve
Bahtiyar Engin rol alıyor.
Sanayi
fotograflan
• Kültur Servisi — Gülnur
Sözmen'in "Homo Faber
Perdita, kendi ürettikleri
içinde insandan objektife
ne yansıyor?" konulu
fotoğraf sergisi 11-21 Nisan
1990 tarihleri arasında
lstanbul Atatürk Kültur
Merkezi Büyük Salon'da
açık kalacak. Profesyonel
fotoğraf çalışmalarını 1978
yılından beri sürdüren
Sözmen, MSÜ Fotoğraf
Ana Sanat dalında öğretim
üyesi olarak çalışıyor. 1976
yılından bu yana 20 kadar
grup ve kişisei fotoğraf
sergisine katılan Gülnur
Sözmen, aynca "Derinsu
Balıkadam" çalışmalan ile
. "Antik Anadolu'da
Bugünün İnsanı"
konulannda arastırmalar
yapıyor.
Pembe Bağcık
• Kültur Servisi — 0-6 yas
grubu çocuklann eğitimi
konusunda yetişkinlere
yardımcı olmak için
hazırlanan ve 2-3 ayda bir
çıkan Pembe Bağcık
dergisinin 11. sayısı
yayımlandı. Derginin bu
sayısında ilkokul
öğrencisinin Banş Manço
ile bir baba olarak
düşüncelerini aldığı
söyleşisi, ikiz çocukların
kişilik eğitimine ilişkin
inceleme yazısı ve TV'de
yayımlanan Susam Sokağı
programının eleştirel bir
yazısı bulunuyor.
Nıır Tarun'ın
heykelleri
• Kültür Servisi —
Yaşamını Hollanda'da
sürdüren sanatçı Nur
Tarım, heykel sergisini 12-18
nisan tarihleri arasında
Galeri MD'de sunacak.
1947 Luleburgaz doğumlu
Tanm, 1968-1973 yıllan
arasında Güzel Sanatlar
Akademisi'nde eğitim
gördü. Nur Tarım, 1977'den
bu yana Hollanda'da
yaşıyor ve 1980'den bu yana
da Nimegen Free
Academy'de heykel dersleri
vcriyor.
BUGÜN
• Konser Fias Co'nun hard
rock konseri saat 16.00'dan
sonra Fransız Kültür Merkezi
önünde yer alıyor.
• Arfceotojik Kaa' lstanbul
Üninversitesi Edebiyat
Fakultesi'nin "1989 Yılı
Arkeolojik Kaa ve
Araştırmalan" konulu
sempozyumu saat 10.00 -
17.00 arası Kuyucu Murat
Paşa Medresesi'nde.
• Rüya Taner'in resitall
Atatürk Kültür Merkezi'nde
saat 18.30'cla Rüya Taner'in
piyano resitali dinlenebilir.
BİLSAK'TA
BÜGÜN
10 Nisan Sau:
Ta'i Chi Chu'an
Hareketli Meditasyon
18.30
10.00-01.00 arası CAFE-
FOYER-BAR
BİLSAK herkese açıktır.
BİLSAK Sıraselviler,
Sogancı Sok. No: 7
CİHANGİR
143 28 79 - 143 28 99