Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 MART 1990 CUMHURÎYET/7
W
ENSANLAR
F Ü S U N Ö Z B İ L G E N
G Ö R Û Ş
Çapkınlık ve evlilik
Çapkın bir kadın olsaydım bir sûrü
evlilik yapmazdım. Onla bunla
yaşar, geçiştirirdim işî. Ben ileriye
) dönük, soyadlı yaşamayı seven bir
y kadınım.
Gönûl Yazar
MTTB VE TMTF YÖNETİCİLERİ ATATÜRKÇÜLÛKTE BİRLEŞTİ
Bir zamanlar kavga edenler şimdi aynı masalarda.
30 yıl sonra anlaştılar
BDNDAN otuz yıl önce 27
Mayıs'ın yaklaştığı ve izleyen
günJerinde üniversite gençliğinin
önde gelen isimleri MTTB (Mil-
li Türk Talebe Birliği) ve TMTF
(Türkiye Milli Talebe Federasyo-
nu) içinde yer alıyorlardı. Zaman
içinde çizgilerinde çeşitli farklı-
laşmalar veya dönera dönem de-
ğişiklikler olsa bile genel olarak
MTTB sağ, TMTF ise sol görüş-
te olan gençlerin yer aldıkları iki
üst örgütlenmeydi.
O dönerade gerek Demokrat Birliği başkanlığı yapan Prof. Dr.
Parti veya CHP çizgisinde yer Ayhan Toraman 30 yıl sonra bir
alan gerekse daha sağ veya sol araya gelişi organize etmiş, şöyle
çizgileri savunan gençler arasın- anlatıyor:
da kavga dövüş de olurdu, çeşit- "A r l I
jt 50 yaşlanna gddik, 3«
li tartışmalaı da kantinlerde ^ e s o n r a
ögrenci örgütlerinde
yumruklaşmalar da... bulonduğumuz dönemi daha iyi
Işte 30 yıl önce bir araya gel- degeriendirmeye başladık. tçinde
dikleri zamanlarda kavga eden yaşadığımız olaylarda zaman za-
gençler bugünlerde anlaştılar, man aasıl kullanüdtgıınızı da de-
kaynaştılar, hatta ortak bir vakıf gerlendirebiliyonız. Hem esld
kurmaya karar verdiler. O yıUar- ^ n i t r i
^ d
^^^ b e m d e b u g u
_
da IÜ Iktisat Fakültesi Talebe Ce- n B n ge
nçligine bir şeyler aktara-
miyeti başkanlıgı, CHP Gençlik „„,a i v e b i r a r a y i l g e
| d i k
. Y
an ya-
Kolları saymanlığı ve IÜ Talebe na geldigimizde 30 seac önce
İCRAATIN İÇJNDEN İNSAN MANZARALARI
kavga eden insanlar birbirini çok
içtenlikle öptü. Bizim gençligi-
mizle şündiki gençlik konusunda
dikkatimizi çeken şu oldu. Bizde
poiitik aynmlar vardı, CHP ve
DP aynmı vardı, araa biz o za-
man Atatarkçülügü tartışmıyor-
duk. Şimdi ise laiklige aykın,
Atatürkçülükten uzak gençler çı-
kabfliyor. Yani birim gencligiıniz-
de Atatürkçülük tartışma konu-
su degıldi, ama bugiin bakıyonız
üniversite gençliği maddi destek
filaa sağlamak için bakıyorsunuz
tnrban bağlıyor, gerki yurtlarda
ı*adişah, hanımsaltan, davulcu damat ve kececibaşı ııe vaiunüuş eşek, Ankara Birlik Tiyatrosu'nun
oyununda Dostlar Tiyatrosu Salonu'nda icraann icini dışını gösteriyorlar. (Fotograf: Muharrem Aydın)
Padişah'la KeçecibaşıEVVEL zaman içinde kalbur
saman içinde deve tellal iken pi-
re berber iken. Ayaklann baş,
başlann ayak olduğu çok değişik
bir ülke varmış. tşte bu ülkede...
Padişah, hanım sultan, oğulla-
rı Efesülo, kızları ve davulcu da-
matlan, Kahvecibaşı ve Keçeciba-
şı ile saraylarında yaşarlarmış.
Bir gün yine beraberce saray-
larında otururken hanım sultan
kocasına sormuş:
"Padişah da oMun. Şimdi göz-
ün nerede?"
Padişah kaldırmış gözlerini
yukanya bakmış. Imalı bir sekil-
de. Hanım sultan "Günah ayol,
gnnab" deyince de savunması ha-
nr, "Ama çoiunragtım var" de-
miş.
Padişah, hanım sultanına
memleketin durumunun iyi ol-
madığından yakınmaya başlamış.
"Halk aç, bir çare bulmak la-
nnı?" demiş. Sultan hernen bir
çare bulmuş ve teüallar çıkarttır-
mış. "Padişaha. hanım snltana
veya saray erkânından herhangi
birine yardımı dokunan herkese
madalya verilecegi" duyurulmuş.
Bunun üzerine halk birbiriyle
madalyayı almak için yanşa gir-
rniş.
Madalyalar alıyorlarmış, ama
hâlâ açmışlar. Umurlarında da
değilmiş açhklan. insanların ya-
rışmı izleyen bir inek, bir gün
kendisi de sarayın yolunu tutmuş.
Ooğmca padişahla sultanın önü-
ne çıkmış, başlamış yararlannı
anlatmaya.:
"Padişahımız, efendimiz, etim-
den vararlanırsımz, siitiimden ya-
rarbuursınız. Daha ne yaranm ol-
sun?"
Hanım sultanın onayıyla padi-
şah ineğe madalya takması için
Kahvecibaşını çağırmış. Hanım
sultan hemen atılmış:
"Dnr, ona madalya vermek ba-
na düşer ne de olsa inek."
Hanım sultan, ineğe bir
"papatya" madalyası takmış.
tnek madalyasıyla kasıla kasıla
giderken yolda katıra rastlamış.
Katır, madalyanın nasü verildiği-
ni öğrenince hemen saraya koş-
muş. Başlamış yararlannı anlat-
maya:
"Savaşta topanuzu rüfegınizi
taşınm. banşta çocugunuzu taşı-
nm. daha ne gibi yaranm olsun."
Padişah hak vermiş, sultanına
dönmüş, madalyayı verip vermek
istemediğini sormuş, ama hanım
sultan damadın vermesini iste-
miş. Damat, davulunun tokma-
ğını madalya olarak verirken, "Al
da yerime geç" demiş.
Katır çıkmış saraydan gider-
ken, yolda eşeğe rastlamış. Eşek
de madalyanın nasıl aJındığını
öğrenince, hemen çıkmış saraya,
başlamış yararlannı anlatmaya:
"Padişah efendimiz, size en
biiyük yararülığı dokunan benim.
Üstelik ben gümüşten, tenekeden
degil altın madalya isterim. Eger
ben ve benim gibi eşekler olma-
sa sizler bu tahtın üstiinde otu-
rup saltanatınızı sürebilir miydi-
niz? Siz dua edin ki biz eşekler
vanz. Kimbilir ilerde kimler sal-
lanat sürecekler biz eşekler ol-
dukca."
Padişah ve hanım sultan eşe-
ğe madalya verdi mi vermedi mi
bilemiyoruz. Çünkü bu bir tiyat-
ro oyununun son sahnesi.
"tcraatın Içinden tnsan Man-
zaralan", Ankara Birlik Tiyatro-
su'nun 1 yıldır oynamaya çalış-
tığı bir oyun. Oyunun yazarlan
Zeid Göker ve Muzaffer tzgü. tlk
defa geçen yıl Ortaköy Kültür
Merkezi'nde oynadılar. Sonra
turneye çıktılar, ama 15 gün üst
üste her gün oyunlan yasaklan-
dı. En son Artvüı'de takipsizlik
karan aldılar. Şimdi yeniden ts-
tanbul'da oynuyorlar. Çeşitli sa-
lon güçlükleri, izlemeler ve ağır
baskı altında.
TBMM TUTANAĞINDAN
Anadol ve Bakan Kurt
28 Şubat günü, Izmir milletve-
kili Kemal Anadol, TBMM kür-
süsüne çıkarak Izmir Aliağa'da
kurulmak istenen termik santral
konusundaki gelişmeleri anlattı.
Bu santral kurulursa içinde siya-
nür içerikleri bulunan tonlarca
tahliye suyunun Ege'ye verüecegi-
ni, asitli yağmurlar yağacağını
anlattı. Anadol ayrıca Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Fahrettin
Kurt'un, Danıştay'm yürütmeyi
durdurma karanna rağmen "Da-
nıştay bizden ayn degildir, bize
rağmen bir karar vereceğini san-
mıyornz" şeklindek i sözlerini de
eleştirdi.
Sonra Bakan Kurt söz aldı ve
tutanaklardan şunları söyledi:
Fahrettin Kurt: Türkiye"de hâ-
lâ fert başına 942 kilovatsaat
enerji tüketilmektedir. Bu miktar
dünya ortalaraasının yarısından
az, yetişmeye çalışüğımız Avru-
pa'nın da altıda birinden azdır.
Ben beklerdim ki bütün muha-
lefet partileri ve iktidar partileri
bu konuda bizlere yardımcı ol-
sun. Bırakınız yardımcı olmayı,
birtakım uç gruplarla işbirliği ya-
parak kamuoyunun başını bulan-
dırmak ve memleket menfaatleri
doğrultusunda hareket etmemizi
engellemeye çalışmaktadırlar.
Kemal Anadol- Sayın Başkan,
Sayın Bakan konuşmasında "bir-
takım uç gruplarla işbirliği yapa-
rak.î' diyerek içtüzüğün 70. mad-
desine göre bana açıklama hakkı
doğurmuştur. Söztalepediyorum
efendim...
Bakan Fahrettin Kurt- Sayın
Başkan burada şahsa hitaben ya-
pılan bir sataşma yok..
Başkan- Buyurun Sayın
Anadol.
Kemal Anadol- Kim bu uç
gruplar? Ben dava açtım yöre mil-
letvekili olarak, beni suçladımz.
19 belediyeden oluşan Bakırçay
Belediyeier Birliği var. Dava açan
uç gruplar onlar mı? Termik sant-
ralın yapılacağı Horozgediği kö-
yü muhtarı dava açtı, muhtar mı
uç gruplardan?
Tarihiyle, turizmiyle, hayvancı-
lığı, tarımıyla Türkiye'nin en seç-
kin bir bölgesine Güney Afrika-'
dan kömür ithal ederek ve onları
Japonlara işlettirerek bu güzel
doğayı berbat etmek, tarihi eser-
leri ortadan kaldırmak, insanla-
n ölüme mahkûm etmek uç grup
anlayışının ta kendisidir ve bu uç
grup deyimi, bir eldiven gibi size
yakışmaktadır...
Bakan Kurt— Sayın Başkan...
Hikaye...
Hayati Bey'in değinmeleri
Chopin sever misiniz?
%"*^> GALATASARAY'h olup da, takımın hal-i pür-
. melaline göz yaşı dökmeyen yok. Taraftarlar, li-
\ \ ^ B > gin başmdan bu yana, umutla umutsuzluk ara-
1
»- *>^™ sında gide gele helâk oldular. Held ne derse de-
sin, Federasyon Kupası maçında Sarıyer hezimeti
ile başlayan, son Beşiktaş darbesiyle de iyice per-
çinlenen düşuş kımsenin saklısı değil. Beylerin bir kaçı dışında
kazanma hırsı neredeyse sıfırlanmış. Çim saha, onlar için, sanki
gezinti yeri. Maça asılan oyuncu sayısı parmakla gösterilecek de-
recede az. Herkes kaderine razı görünüyor. Her neyse, aslında
konu bütünüyle bu değil. Geçenlerde, o meşum Sarıyer hezime-
tinden hemen sonra, değerli tiyatro sanatçısı dostumuz Zafer Er-
gin, Cemal Reşit Re>- Salonu'nda konser veren Sovyet piyanisti-
ni dinlemeye gitmişti. Bir ara, hemen önünde İstanbul Belediye-
si Kültür Daire Başkanı Şair Hilmi Yavuz'un oturduğunu fark
etti. Piyanist, aradan önceki son parçayı çalmaya başladığında
Zafer Ergin, Hilmi Yavuz'un kulağına, kuşkusuz biraz da dama-
nna basmak için, "Piyanist Galatasaray için çalıyor" diye fısıl-
dadı. Çalan, Chopin'in Cenaze Marşı'ydı. Hilmi Yavuz'un, bir
hasta Galatasaraylı olarak, Zafer Ergin'in esprisine kızıp kızma-
dığını bilmiyoruz. Ama tam o sırada yan koltukta oturan ve bü-
yük bir olasılıkla da konuşmayı duymuş olan, gözlükleri boy-
nuna asılı, orta yaşlı, seyrek saçlı, entel görünüşlü bir dinleyici
hışımla yerini terk etmişti. Hışımla yerini terk eden*dinleyici Hın-
cal Uluç'tan başkası değildi.
Şu Galatasaray, hasıaları bile hasta edcr.
kalıyor. Biz dc bir vakıf oluştu-
nıp bu genclere yardım edebilir-
sek Ataturkçii bir grup olarak bu
genclere imkân saglanz diye dii-
şiindük. Türk Gençligiııe Hizmet
Vakfı'nı bu amaçla kurduk."
Geçen perşembe akşamı ITÜ-
nün sosyal tesislerinde bir araya
gelip yemek yiyen eski TMTF ve
MTTB'ciler arasında kimler yok-
tu ki? Bir dönemin delifişek
gençleri bugün ülke yönetiminde
önemli noktalarda yer alıyorlar-
dı. Kimi üniversitede profesör, ki-
mi doktor, kimi işadamı, kimi
politikacı olmuştur.
İşte eski TMTF ve MTTB'ci-
lerden bir demet isim: Nurettin
Sözen, Alev Coşkun, Yüksel
Çengel, Mükerrem Taşcıoglu, Is-
mail Hakkı Birler, İsmet Sezgin,
Mehmet Turgut. Orban Ergüder,
Atilla Sav, Vekta Güngör Özden,
Cevat Geray, Refet Erim, Yiicel
Akıncı, Can Kıraç, Nejat Tnnç-
siper, Hasan Fehmi Ganeş, tsma-
il Aydın, Fikret Ünlii, H. Avni
Sagesen, Abdullah Emre tleri,
Özdemir Pehlrvanoglu, Prof. Ay-
şc Baysal, A. thsan Kınmlı, Ay
han Çilingiroglu. Kâmran tnan,
Hikreet Çetin, Ahmet Güryüz
Ketenci, Dr. Gürbüz Barlas. Ke-
mal Kumkumoglu, Metin Kum-
basar, Cevdet Hacaloglu, Prof.
Biilent Berkarda. Tonguç Görker,
Kâzım Kolcuoğlu, Suphi Bay-
kam, tsmail Sivri, Erol Zeytinoğ-
lu, Alaeddin Asna, Raif Krlem,
Berker Bakırct. Cengiz Abbasgil,
Alkan Fidan, Bozkurt Nuhoglu-
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
BASKONSOLOSUN
GORUŞU
Aptal
tasarısı
ERMENt soykınmı iddialan
üzerine kurulu tasaruun ABD
Senatosu'nda ikinci kez oylan-
ması öncesinde lstanbul'da Ro-
tary'enlerin bir paneli vardı.
ABD'nin tstanbul Başkonsolo-
su Thomas Joseph Carolen JR
de panelin konuşmacılanndan
biriydi.
Genel olarak Doğu Avrupa ve
Sovyetler Birliği'ndeki demok-
rasiye geçme çabaları ile iki Al-
manya'nın birleşmesi, Ortak
Pazar ve Birleşik Avrupa Evi
üzerinde durulan panelde, Tür-
kiye'nin Doğu Avrupa ve özel-
likle Sovyetler'deki gelişmeler-
den ekonomik olarak oldukça
yararlanabileceği belirtildi.
Türkiye'nin demokrasinin ge-
reklerini yavaş yavaş yerine ge-
tirmeye başladığını söyleyen
ABD Başkonsolosu Carolan
JR, Doğudaki gelişmelerin ar-
dından Amerika-Türkiye ilişki-
lerinin ne boyutta olabileceği so-
rusuna "Dünyada kalıcı banş
henüz sağlannuş degildir. Bu ne-
denle daha birbirimize ihtiyacı-
mız var. Dole'un aptal tasansı
da senatodan geçmezse ilişkik-
rin en üst düzeyde olmaması için
hiçbir neden yok" dedi.
tstanbul Başkonsolosu ülke-
sinin senatörünü suçlayarak Ro-
taryenlerin beğenisini kazanmış
oldu. Ne de olsa diplomat ol-
mak incelikli zanaat.
MÇ1ERE ÖĞÜTLER
Düşünme
koriuşma
karışma
DÖRT yıl önce yitirdiğimiz
hukuk, özgürlük ve insan hak-
larımn yılmaz savunucusu de-
ğerli ağabeyimiz Orhan Apay-
dın'ın anısına konulan odül bu
yıl MÇ'lere verildi.
Daha yaşarrunın başlangıcın-
da suçlu ilan edilerek damgala-
nan fikir suçlusu çocuklarımız
için bazı ironik yaklaşımlar da
Dr. Erdal Atabek'in son kitabın-
da yer alıyor. Kuşatılmış Genç-
lik kitabında MÇ'ler için şu öne-
rileri getirmiş Dr. Atabek:
"Söylenmeyen Söz Suç
Olmaz" ilkesini iyice belletmek
gerekir.
"Düşünölmeyen Düşünce Suç
Dejildir" özdeyişi de yaşayan
hukukumuzun önemli bir ilkesi
olduğu için onu da gençlerimi-
ze hayat boyu yararlanacakları
bir öğreti olarak anlatmakta ya-
rar var.
Sovlçnnıeyenler Soylenenler-
den Daha Önemlidir." Bu kural
da ülkemizde yaşadıkça daha iyi
anlaşılan yararlı bir özdeyi> ola-
rak öğrencilere iyice anlatılma-
hdır. 1lerde nasıl olsa, söylenen-
lere önem verilmemesini öğrene-
cek, söylenmeyenlerin asıl uygu-
lanarüar olduğunu anlayacaktır.
Ama gençlik yıllarında yanlış
yapıp da ezılmemek için daha
öğreniminin başında bunların
belletümesinin çok yaran vardır.
Aslında MÇ olayı bütün bun-
lan anlatmaktadır, ama gene de
bu örneği açık biçimde algıla-
mayanlar için özel bir "Düşün-
mene, konuşmama, kanşmama
eğitimi" yapılması gerekli sayıl-
malıdır...
PiltZiM AMA
PİKNİK PİYALE MADRA
HIZLI GAZETECİ SECDET ŞEN
, BU TOFLOMU
(İO'N SAMİMİ PROJSLEfti Oltoi AKU J
APAMLAR MIZ, YbKSA SEÇMENE SiYASET
\ SATMA/A
' P&RTi Mi, ŞiRKeT Mi ?..
A\T 9İR
ÇİN KONFO|?/MiSr R4V(?AMAN, \KİYÜZlü, SWTs ve
Mi SANDIHll 6ENİ ? PAUA PuRvH, 6U 6'lf? $EY.
f ATeiÇT OLPuâuMU. EVLİÜği ŞAÇMA 0ULOU6UMÜ
**t f
>jA^/jr
. 4 ^ , ' $OVEH Çİ26İMİ "*^->*-
YAKIUPA â
OLUg
IZE /
dU BELAİI K£NDl
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI
C3
AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES
,mexiı?eecleftde
9 ( T r ü m ı $ a p t l y e feüe(j
nfo h!ç ml mc •bhamrrKna jpk ,'tf-
... YTP
GARFIELD jm DAVIS
NE KAW£ çOC BÜMUMNE
DİGİHİ aU
TARİHTE BLGUN MIMTAZ ARIKAN 6 Mart
"BİR PINAR Kİ " ROMANIYLA ÜNLENEN YAZAR.
1982 'DE BUGÜN, AMERİKAU KADtM ttOMANCt AYN BAND
•D), 77 rAŞlNPA ÖLMUfrİİ. HUSASH.U
OLAN &AA/D, PE7KOGRA0 ÜMVERSITSSİ'Nİ TA-
MAMÜ4DIKTAN SOAjflA, 1326 'PA ABD'UE GÖÇ
ETMİŞTİ- İLK gOMANiYLA G4ZL4 İLGt ÇEKAtE-
MESİNE A34eÇ'N, IKİAICJ KİTABf 'THE
FOUNrA(NH£AC> "(BrZPE, B/'C PtAlAH Kİ VE >*»-
e4 rfLAA/ PU/VYA A&CA&YL4 X4r//U£AMM/sr "
SÜYÜK yANHl UYANDIISMtÇrt. ROMAAIIU-
£>A, ÜSTTJM Y£T&VE*U./ B/'/S MİMARtM ÖY-
tCÜSÜUÜ İfLEYEM YAZAR, ANLATfM(Alt
ESM£L<LİUIc(oBJEiaİVİZM}FELSEf^S<NE 0AYANOtÇA*AierAY[>t. YAPSINtAR.
HIZ GEÇSİNLER* ANLAYfŞl İÇİMDE, ESOISTÇE VE srNtg THINIMAZ 8/g YÜKSELME Ht&l SÖZ KONU-
Sü EPİLMEKTEYOİ. ÇEÇİTÜ YoeuMLA&l 6ÖRE, ÇOMAfiJIN SAÇ Ktf/S/ Ü/VLÛ MİMAR FKANK U.0YP
i
w£<Gffr'rr(üsTTE').. RANP, rsso'Li yiLLA£DA "Mc CAGTHY" YAMUSI ouveAK TANiNMtşm
TÜRK VE DÜNYA KARİKATÜRÜNDEN
Freidric Wallner (AVUSTURYA)