25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 MART 1990 CUMHURÎYET/7 W ENSANLAR F Ü S U N Ö Z B İ L G E N G Ö R Û Ş Çapkınlık ve evlilik Çapkın bir kadın olsaydım bir sûrü evlilik yapmazdım. Onla bunla yaşar, geçiştirirdim işî. Ben ileriye ) dönük, soyadlı yaşamayı seven bir y kadınım. Gönûl Yazar MTTB VE TMTF YÖNETİCİLERİ ATATÜRKÇÜLÛKTE BİRLEŞTİ Bir zamanlar kavga edenler şimdi aynı masalarda. 30 yıl sonra anlaştılar BDNDAN otuz yıl önce 27 Mayıs'ın yaklaştığı ve izleyen günJerinde üniversite gençliğinin önde gelen isimleri MTTB (Mil- li Türk Talebe Birliği) ve TMTF (Türkiye Milli Talebe Federasyo- nu) içinde yer alıyorlardı. Zaman içinde çizgilerinde çeşitli farklı- laşmalar veya dönera dönem de- ğişiklikler olsa bile genel olarak MTTB sağ, TMTF ise sol görüş- te olan gençlerin yer aldıkları iki üst örgütlenmeydi. O dönerade gerek Demokrat Birliği başkanlığı yapan Prof. Dr. Parti veya CHP çizgisinde yer Ayhan Toraman 30 yıl sonra bir alan gerekse daha sağ veya sol araya gelişi organize etmiş, şöyle çizgileri savunan gençler arasın- anlatıyor: da kavga dövüş de olurdu, çeşit- "A r l I jt 50 yaşlanna gddik, 3« li tartışmalaı da kantinlerde ^ e s o n r a ögrenci örgütlerinde yumruklaşmalar da... bulonduğumuz dönemi daha iyi Işte 30 yıl önce bir araya gel- degeriendirmeye başladık. tçinde dikleri zamanlarda kavga eden yaşadığımız olaylarda zaman za- gençler bugünlerde anlaştılar, man aasıl kullanüdtgıınızı da de- kaynaştılar, hatta ortak bir vakıf gerlendirebiliyonız. Hem esld kurmaya karar verdiler. O yıUar- ^ n i t r i ^ d ^^^ b e m d e b u g u _ da IÜ Iktisat Fakültesi Talebe Ce- n B n ge nçligine bir şeyler aktara- miyeti başkanlıgı, CHP Gençlik „„,a i v e b i r a r a y i l g e | d i k . Y an ya- Kolları saymanlığı ve IÜ Talebe na geldigimizde 30 seac önce İCRAATIN İÇJNDEN İNSAN MANZARALARI kavga eden insanlar birbirini çok içtenlikle öptü. Bizim gençligi- mizle şündiki gençlik konusunda dikkatimizi çeken şu oldu. Bizde poiitik aynmlar vardı, CHP ve DP aynmı vardı, araa biz o za- man Atatarkçülügü tartışmıyor- duk. Şimdi ise laiklige aykın, Atatürkçülükten uzak gençler çı- kabfliyor. Yani birim gencligiıniz- de Atatürkçülük tartışma konu- su degıldi, ama bugiin bakıyonız üniversite gençliği maddi destek filaa sağlamak için bakıyorsunuz tnrban bağlıyor, gerki yurtlarda ı*adişah, hanımsaltan, davulcu damat ve kececibaşı ııe vaiunüuş eşek, Ankara Birlik Tiyatrosu'nun oyununda Dostlar Tiyatrosu Salonu'nda icraann icini dışını gösteriyorlar. (Fotograf: Muharrem Aydın) Padişah'la KeçecibaşıEVVEL zaman içinde kalbur saman içinde deve tellal iken pi- re berber iken. Ayaklann baş, başlann ayak olduğu çok değişik bir ülke varmış. tşte bu ülkede... Padişah, hanım sultan, oğulla- rı Efesülo, kızları ve davulcu da- matlan, Kahvecibaşı ve Keçeciba- şı ile saraylarında yaşarlarmış. Bir gün yine beraberce saray- larında otururken hanım sultan kocasına sormuş: "Padişah da oMun. Şimdi göz- ün nerede?" Padişah kaldırmış gözlerini yukanya bakmış. Imalı bir sekil- de. Hanım sultan "Günah ayol, gnnab" deyince de savunması ha- nr, "Ama çoiunragtım var" de- miş. Padişah, hanım sultanına memleketin durumunun iyi ol- madığından yakınmaya başlamış. "Halk aç, bir çare bulmak la- nnı?" demiş. Sultan hernen bir çare bulmuş ve teüallar çıkarttır- mış. "Padişaha. hanım snltana veya saray erkânından herhangi birine yardımı dokunan herkese madalya verilecegi" duyurulmuş. Bunun üzerine halk birbiriyle madalyayı almak için yanşa gir- rniş. Madalyalar alıyorlarmış, ama hâlâ açmışlar. Umurlarında da değilmiş açhklan. insanların ya- rışmı izleyen bir inek, bir gün kendisi de sarayın yolunu tutmuş. Ooğmca padişahla sultanın önü- ne çıkmış, başlamış yararlannı anlatmaya.: "Padişahımız, efendimiz, etim- den vararlanırsımz, siitiimden ya- rarbuursınız. Daha ne yaranm ol- sun?" Hanım sultanın onayıyla padi- şah ineğe madalya takması için Kahvecibaşını çağırmış. Hanım sultan hemen atılmış: "Dnr, ona madalya vermek ba- na düşer ne de olsa inek." Hanım sultan, ineğe bir "papatya" madalyası takmış. tnek madalyasıyla kasıla kasıla giderken yolda katıra rastlamış. Katır, madalyanın nasü verildiği- ni öğrenince hemen saraya koş- muş. Başlamış yararlannı anlat- maya: "Savaşta topanuzu rüfegınizi taşınm. banşta çocugunuzu taşı- nm. daha ne gibi yaranm olsun." Padişah hak vermiş, sultanına dönmüş, madalyayı verip vermek istemediğini sormuş, ama hanım sultan damadın vermesini iste- miş. Damat, davulunun tokma- ğını madalya olarak verirken, "Al da yerime geç" demiş. Katır çıkmış saraydan gider- ken, yolda eşeğe rastlamış. Eşek de madalyanın nasıl aJındığını öğrenince, hemen çıkmış saraya, başlamış yararlannı anlatmaya: "Padişah efendimiz, size en biiyük yararülığı dokunan benim. Üstelik ben gümüşten, tenekeden degil altın madalya isterim. Eger ben ve benim gibi eşekler olma- sa sizler bu tahtın üstiinde otu- rup saltanatınızı sürebilir miydi- niz? Siz dua edin ki biz eşekler vanz. Kimbilir ilerde kimler sal- lanat sürecekler biz eşekler ol- dukca." Padişah ve hanım sultan eşe- ğe madalya verdi mi vermedi mi bilemiyoruz. Çünkü bu bir tiyat- ro oyununun son sahnesi. "tcraatın Içinden tnsan Man- zaralan", Ankara Birlik Tiyatro- su'nun 1 yıldır oynamaya çalış- tığı bir oyun. Oyunun yazarlan Zeid Göker ve Muzaffer tzgü. tlk defa geçen yıl Ortaköy Kültür Merkezi'nde oynadılar. Sonra turneye çıktılar, ama 15 gün üst üste her gün oyunlan yasaklan- dı. En son Artvüı'de takipsizlik karan aldılar. Şimdi yeniden ts- tanbul'da oynuyorlar. Çeşitli sa- lon güçlükleri, izlemeler ve ağır baskı altında. TBMM TUTANAĞINDAN Anadol ve Bakan Kurt 28 Şubat günü, Izmir milletve- kili Kemal Anadol, TBMM kür- süsüne çıkarak Izmir Aliağa'da kurulmak istenen termik santral konusundaki gelişmeleri anlattı. Bu santral kurulursa içinde siya- nür içerikleri bulunan tonlarca tahliye suyunun Ege'ye verüecegi- ni, asitli yağmurlar yağacağını anlattı. Anadol ayrıca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fahrettin Kurt'un, Danıştay'm yürütmeyi durdurma karanna rağmen "Da- nıştay bizden ayn degildir, bize rağmen bir karar vereceğini san- mıyornz" şeklindek i sözlerini de eleştirdi. Sonra Bakan Kurt söz aldı ve tutanaklardan şunları söyledi: Fahrettin Kurt: Türkiye"de hâ- lâ fert başına 942 kilovatsaat enerji tüketilmektedir. Bu miktar dünya ortalaraasının yarısından az, yetişmeye çalışüğımız Avru- pa'nın da altıda birinden azdır. Ben beklerdim ki bütün muha- lefet partileri ve iktidar partileri bu konuda bizlere yardımcı ol- sun. Bırakınız yardımcı olmayı, birtakım uç gruplarla işbirliği ya- parak kamuoyunun başını bulan- dırmak ve memleket menfaatleri doğrultusunda hareket etmemizi engellemeye çalışmaktadırlar. Kemal Anadol- Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmasında "bir- takım uç gruplarla işbirliği yapa- rak.î' diyerek içtüzüğün 70. mad- desine göre bana açıklama hakkı doğurmuştur. Söztalepediyorum efendim... Bakan Fahrettin Kurt- Sayın Başkan burada şahsa hitaben ya- pılan bir sataşma yok.. Başkan- Buyurun Sayın Anadol. Kemal Anadol- Kim bu uç gruplar? Ben dava açtım yöre mil- letvekili olarak, beni suçladımz. 19 belediyeden oluşan Bakırçay Belediyeier Birliği var. Dava açan uç gruplar onlar mı? Termik sant- ralın yapılacağı Horozgediği kö- yü muhtarı dava açtı, muhtar mı uç gruplardan? Tarihiyle, turizmiyle, hayvancı- lığı, tarımıyla Türkiye'nin en seç- kin bir bölgesine Güney Afrika-' dan kömür ithal ederek ve onları Japonlara işlettirerek bu güzel doğayı berbat etmek, tarihi eser- leri ortadan kaldırmak, insanla- n ölüme mahkûm etmek uç grup anlayışının ta kendisidir ve bu uç grup deyimi, bir eldiven gibi size yakışmaktadır... Bakan Kurt— Sayın Başkan... Hikaye... Hayati Bey'in değinmeleri Chopin sever misiniz? %"*^> GALATASARAY'h olup da, takımın hal-i pür- . melaline göz yaşı dökmeyen yok. Taraftarlar, li- \ \ ^ B > gin başmdan bu yana, umutla umutsuzluk ara- 1 »- *>^™ sında gide gele helâk oldular. Held ne derse de- sin, Federasyon Kupası maçında Sarıyer hezimeti ile başlayan, son Beşiktaş darbesiyle de iyice per- çinlenen düşuş kımsenin saklısı değil. Beylerin bir kaçı dışında kazanma hırsı neredeyse sıfırlanmış. Çim saha, onlar için, sanki gezinti yeri. Maça asılan oyuncu sayısı parmakla gösterilecek de- recede az. Herkes kaderine razı görünüyor. Her neyse, aslında konu bütünüyle bu değil. Geçenlerde, o meşum Sarıyer hezime- tinden hemen sonra, değerli tiyatro sanatçısı dostumuz Zafer Er- gin, Cemal Reşit Re>- Salonu'nda konser veren Sovyet piyanisti- ni dinlemeye gitmişti. Bir ara, hemen önünde İstanbul Belediye- si Kültür Daire Başkanı Şair Hilmi Yavuz'un oturduğunu fark etti. Piyanist, aradan önceki son parçayı çalmaya başladığında Zafer Ergin, Hilmi Yavuz'un kulağına, kuşkusuz biraz da dama- nna basmak için, "Piyanist Galatasaray için çalıyor" diye fısıl- dadı. Çalan, Chopin'in Cenaze Marşı'ydı. Hilmi Yavuz'un, bir hasta Galatasaraylı olarak, Zafer Ergin'in esprisine kızıp kızma- dığını bilmiyoruz. Ama tam o sırada yan koltukta oturan ve bü- yük bir olasılıkla da konuşmayı duymuş olan, gözlükleri boy- nuna asılı, orta yaşlı, seyrek saçlı, entel görünüşlü bir dinleyici hışımla yerini terk etmişti. Hışımla yerini terk eden*dinleyici Hın- cal Uluç'tan başkası değildi. Şu Galatasaray, hasıaları bile hasta edcr. kalıyor. Biz dc bir vakıf oluştu- nıp bu genclere yardım edebilir- sek Ataturkçii bir grup olarak bu genclere imkân saglanz diye dii- şiindük. Türk Gençligiııe Hizmet Vakfı'nı bu amaçla kurduk." Geçen perşembe akşamı ITÜ- nün sosyal tesislerinde bir araya gelip yemek yiyen eski TMTF ve MTTB'ciler arasında kimler yok- tu ki? Bir dönemin delifişek gençleri bugün ülke yönetiminde önemli noktalarda yer alıyorlar- dı. Kimi üniversitede profesör, ki- mi doktor, kimi işadamı, kimi politikacı olmuştur. İşte eski TMTF ve MTTB'ci- lerden bir demet isim: Nurettin Sözen, Alev Coşkun, Yüksel Çengel, Mükerrem Taşcıoglu, Is- mail Hakkı Birler, İsmet Sezgin, Mehmet Turgut. Orban Ergüder, Atilla Sav, Vekta Güngör Özden, Cevat Geray, Refet Erim, Yiicel Akıncı, Can Kıraç, Nejat Tnnç- siper, Hasan Fehmi Ganeş, tsma- il Aydın, Fikret Ünlii, H. Avni Sagesen, Abdullah Emre tleri, Özdemir Pehlrvanoglu, Prof. Ay- şc Baysal, A. thsan Kınmlı, Ay han Çilingiroglu. Kâmran tnan, Hikreet Çetin, Ahmet Güryüz Ketenci, Dr. Gürbüz Barlas. Ke- mal Kumkumoglu, Metin Kum- basar, Cevdet Hacaloglu, Prof. Biilent Berkarda. Tonguç Görker, Kâzım Kolcuoğlu, Suphi Bay- kam, tsmail Sivri, Erol Zeytinoğ- lu, Alaeddin Asna, Raif Krlem, Berker Bakırct. Cengiz Abbasgil, Alkan Fidan, Bozkurt Nuhoglu- HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BASKONSOLOSUN GORUŞU Aptal tasarısı ERMENt soykınmı iddialan üzerine kurulu tasaruun ABD Senatosu'nda ikinci kez oylan- ması öncesinde lstanbul'da Ro- tary'enlerin bir paneli vardı. ABD'nin tstanbul Başkonsolo- su Thomas Joseph Carolen JR de panelin konuşmacılanndan biriydi. Genel olarak Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'ndeki demok- rasiye geçme çabaları ile iki Al- manya'nın birleşmesi, Ortak Pazar ve Birleşik Avrupa Evi üzerinde durulan panelde, Tür- kiye'nin Doğu Avrupa ve özel- likle Sovyetler'deki gelişmeler- den ekonomik olarak oldukça yararlanabileceği belirtildi. Türkiye'nin demokrasinin ge- reklerini yavaş yavaş yerine ge- tirmeye başladığını söyleyen ABD Başkonsolosu Carolan JR, Doğudaki gelişmelerin ar- dından Amerika-Türkiye ilişki- lerinin ne boyutta olabileceği so- rusuna "Dünyada kalıcı banş henüz sağlannuş degildir. Bu ne- denle daha birbirimize ihtiyacı- mız var. Dole'un aptal tasansı da senatodan geçmezse ilişkik- rin en üst düzeyde olmaması için hiçbir neden yok" dedi. tstanbul Başkonsolosu ülke- sinin senatörünü suçlayarak Ro- taryenlerin beğenisini kazanmış oldu. Ne de olsa diplomat ol- mak incelikli zanaat. MÇ1ERE ÖĞÜTLER Düşünme koriuşma karışma DÖRT yıl önce yitirdiğimiz hukuk, özgürlük ve insan hak- larımn yılmaz savunucusu de- ğerli ağabeyimiz Orhan Apay- dın'ın anısına konulan odül bu yıl MÇ'lere verildi. Daha yaşarrunın başlangıcın- da suçlu ilan edilerek damgala- nan fikir suçlusu çocuklarımız için bazı ironik yaklaşımlar da Dr. Erdal Atabek'in son kitabın- da yer alıyor. Kuşatılmış Genç- lik kitabında MÇ'ler için şu öne- rileri getirmiş Dr. Atabek: "Söylenmeyen Söz Suç Olmaz" ilkesini iyice belletmek gerekir. "Düşünölmeyen Düşünce Suç Dejildir" özdeyişi de yaşayan hukukumuzun önemli bir ilkesi olduğu için onu da gençlerimi- ze hayat boyu yararlanacakları bir öğreti olarak anlatmakta ya- rar var. Sovlçnnıeyenler Soylenenler- den Daha Önemlidir." Bu kural da ülkemizde yaşadıkça daha iyi anlaşılan yararlı bir özdeyi> ola- rak öğrencilere iyice anlatılma- hdır. 1lerde nasıl olsa, söylenen- lere önem verilmemesini öğrene- cek, söylenmeyenlerin asıl uygu- lanarüar olduğunu anlayacaktır. Ama gençlik yıllarında yanlış yapıp da ezılmemek için daha öğreniminin başında bunların belletümesinin çok yaran vardır. Aslında MÇ olayı bütün bun- lan anlatmaktadır, ama gene de bu örneği açık biçimde algıla- mayanlar için özel bir "Düşün- mene, konuşmama, kanşmama eğitimi" yapılması gerekli sayıl- malıdır... PiltZiM AMA PİKNİK PİYALE MADRA HIZLI GAZETECİ SECDET ŞEN , BU TOFLOMU (İO'N SAMİMİ PROJSLEfti Oltoi AKU J APAMLAR MIZ, YbKSA SEÇMENE SiYASET \ SATMA/A ' P&RTi Mi, ŞiRKeT Mi ?.. A\T 9İR ÇİN KONFO|?/MiSr R4V(?AMAN, \KİYÜZlü, SWTs ve Mi SANDIHll 6ENİ ? PAUA PuRvH, 6U 6'lf? $EY. f ATeiÇT OLPuâuMU. EVLİÜği ŞAÇMA 0ULOU6UMÜ **t f >jA^/jr . 4 ^ , ' $OVEH Çİ26İMİ "*^->*- YAKIUPA â OLUg IZE / dU BELAİI K£NDl ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI C3 AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES ,mexiı?eecleftde 9 ( T r ü m ı $ a p t l y e feüe(j nfo h!ç ml mc •bhamrrKna jpk ,'tf- ... YTP GARFIELD jm DAVIS NE KAW£ çOC BÜMUMNE DİGİHİ aU TARİHTE BLGUN MIMTAZ ARIKAN 6 Mart "BİR PINAR Kİ " ROMANIYLA ÜNLENEN YAZAR. 1982 'DE BUGÜN, AMERİKAU KADtM ttOMANCt AYN BAND •D), 77 rAŞlNPA ÖLMUfrİİ. HUSASH.U OLAN &AA/D, PE7KOGRA0 ÜMVERSITSSİ'Nİ TA- MAMÜ4DIKTAN SOAjflA, 1326 'PA ABD'UE GÖÇ ETMİŞTİ- İLK gOMANiYLA G4ZL4 İLGt ÇEKAtE- MESİNE A34eÇ'N, IKİAICJ KİTABf 'THE FOUNrA(NH£AC> "(BrZPE, B/'C PtAlAH Kİ VE >*»- e4 rfLAA/ PU/VYA A&CA&YL4 X4r//U£AMM/sr " SÜYÜK yANHl UYANDIISMtÇrt. ROMAAIIU- £>A, ÜSTTJM Y£T&VE*U./ B/'/S MİMARtM ÖY- tCÜSÜUÜ İfLEYEM YAZAR, ANLATfM(Alt ESM£L<LİUIc(oBJEiaİVİZM}FELSEf^S<NE 0AYANOtÇA*AierAY[>t. YAPSINtAR. HIZ GEÇSİNLER* ANLAYfŞl İÇİMDE, ESOISTÇE VE srNtg THINIMAZ 8/g YÜKSELME Ht&l SÖZ KONU- Sü EPİLMEKTEYOİ. ÇEÇİTÜ YoeuMLA&l 6ÖRE, ÇOMAfiJIN SAÇ Ktf/S/ Ü/VLÛ MİMAR FKANK U.0YP i w£<Gffr'rr(üsTTE').. RANP, rsso'Li yiLLA£DA "Mc CAGTHY" YAMUSI ouveAK TANiNMtşm TÜRK VE DÜNYA KARİKATÜRÜNDEN Freidric Wallner (AVUSTURYA)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear