25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6MAKT 1990**** HABERLERÎN DEVAMI CUMHURÎYET/17 O L A Y L A R E N CÜNEYT ARCAYÜREK yaz.yor ARDEMDAKİ GERÇEK(Baştarafi 1. Sayfada) sonraki dönemde yeniden bas- tırma ve cezalandırma yöntem- leri kullanıldı. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Ey- lül'de gençlik eylemlerinin ar- dından ordu duruma el koydu; ama temel bir çözüme gidi- lemedi. 1990 yıhndayız, Gençlik yine sokaklardadır, eylemler tırmanıyor, öğrenciler, polisle çatışıyor; sonu gelmeyen ve gelmeyecek birfilmi seyredi- yor gibiyiz. Otuz yıl önceki gençler artık torun sahibidirler; yirmi yıl ön- cekiler çoluk çocuğa karıştılar; on yıl öncekiler iş güç sahibi oi- dular; ama yerlerine yeni kuşak- lar geliyor, yine meydanlarda ça- tışmalar başlıyor, molotof kok- teyli, taş, sopa, cop kullanılıyor. Türkiye'de sağduyu sahipleri bu sorunun üzerine ciddiyetle eğilmelidirler. Bilmiyoruz dün- yada otuz yılı aşkın bir zaman kesitinde dalgalarla süregelen gençlik eylemleri hep gündem- de kalabilmiş bir başka toplum var mı? Elbette devlet, yasalara karşı gelenleri, gençyaşh demeden ce- ' zalandınr. Ancak gençleri ne ka- dar suçlarsak suçlayalım, ne ka- dar cezalandtrırsak cezalandıra- lım; bu işin sonu gelmiyor; top- lum genel bir huzursuzluğa sü- rukleniyor. Gerçekte sorunu temelden çö- zümlemek için yapılacak işler ve alınacak önlemler var. Gençliğin sorunlarını dertlerini, istekleri- ni yasal yollardan dile getirebi- leceği demokratik bir dü'zenle- meye yönelmek ve özgürlük or- tamı yaratmak birincil şarttır... Geniş gençlik kitlelerinin bu sağlıklı yola itilmesiyle yepyeni dengeler sağlanabilecektir. Yoksa gençliğin ataklığını kullanmak isteyen çevrelerin anarşiye ve teröre yönelik siya- setleri her zaman ürünlerini ve- rebilir. Gençlik sorunlarını Türkiye- nin demokrasi sorunundan so- yutlamak artık olanaksızdır. Ya- şadığımız otuz yılın deneyimle- ri bizlere bu gerçeği belletmiş ol- malıdır. * + •*• Freeman (Baştarafi 16. Sayfada) diginde hiçbir anlam vereme- dik." Metin Şahin, Freeman Green'in arkadaşlan ve kulübüy- le de bir sorunu olmadığını ve bunu kendisiııin de açıkça söyle- diğini belirlti. FreemaıTın kaçışından sonra bu haftaki Beslen-G.Saray maçı- na yetişip, takımındaki yerini alıp alamayacağı merakla bekle- niyor. Ozan: Vicdanım rahat Öte yandan Karşıyaka - F. Bahçe maçının hakemi Ömer Ozan, ise kendini savunarak, 'Verdiğim kararlarda sonuna ka- dar haklıyım, bu nedenle vicda- nım 'rahat' dedi. ANAP'ta Kaydırmaca 65 milyarlık tal^lo Şebeke ANKARA — Muhalefet partile- ri siyaset ağırlığını başkent dışı- na taşıyor. Parti açısından mer- kezde yapacakları fazla bir şey yok. ANAP yazgısını çizmiş, ağır aksak bilinen hedefe doğru yol alırken, ülke genelinde toparlan- mayı yeğliyorlar. İnönü'nün gezi- lerı, ardından Demirel in üç gü- nü İzmir'e ayırması, her an ge- lebilir bir seçim olasılığına karşı daha hazırlıklı olmayı içeriyor. ANAP'ta birbirini tamamlayan iki konu var: Partiyi yeniden dü- zenlemek ve hükümeti halkın gözünde itibarlı hale getirmek. Kuşkusuz iki olayın başında da TÖ'nün aldığı, alacağı vaziyet, yaptığı yapacağı planlar söz konusu. Edinilen bikjiler, TÖ ile Akbu- lut arasında belirli süreleri aşan görüşmelerde iki konuya iki he- def saptandığı iztenimini veriyor. TÖ'ye göre ANAP olağan kong- resini erkene almaya gerek yok. Nitekim Akbulut da böyle düşün- düğünü açıklıyor, kongrenin za- manında 1991 baharında yapıla- cağını duyuruyor Oysa Mesut Yılmaz ile Hasan Celal Güzel'in erken kongreye yan tuttukları açıklandı. Demok- ratlar gecesinde ağzından granı- la söz çıkan Mesut Bey'in kimi kulaklara, "erken kongrenin ken- dileri açısından yararlı" olacağı- nı fısıldadığı söyleniyor. HCG de aynı yargıda. Oyleyse?.. Mesut Bey'le Hasan Celal Bey arasın- da bir "birliktelik" söz konusu. Bu arada çevrelerinde olanlarla bağıntıiı bir başka eğilım hesaba katılmıyor. Örneğin HCG'ye yakın olan ki- mileri, olağan kongrenin ancak çok zorlamayla bu yıl yapılabile- ceğine inanıyor. Üye kayıt işlem- leri mart sonunda bitecek, nisan- da savcılara listeler gidecek, an- cak mayıs ayı başlarında il kong- relerine, yani delege seçimine olanak açılacak. Bu gerçekler karşısında kong- reyi erkene almanın bir "zorla- ma" olacağı görüşünü savunan- ların varlığı ortaya çıkıyor. Mer- kezdeki denge Mesut Bey'le HCG'nin yandaşlarının oylarıyla Akbulut'u erken kongreye zorla- yabileceğini gösteriyor. Lider adaylarına yandaş çev- reler Akbulut'tan aldıkları bir iz- lenime bel bağladıklarım sakla- mıyorlar. Akbulut'un istekler doğ- rultusunda "genel merkezde ye- ni bir düzenlemeye gitmesi" ola- sılığını güçlü buluyorlar. Kabinede önemli ölçüde deği- şikliğin gereğine hemen herkes inanıyor Bugünkü haline baka- rak hükümetin elverişsiz koşul- larda ve elverişsiz sonuçlar ala- rak kör topal yürüdüğü yadsınmı- yor. Akıllardaki soru şu: Şayet Ak- bulut, "rahat bırakılacaksa" ka- binede köklü bir değişim yapma- sını uygun görüyorlar. Yine "te- peden inme listelerle" kabine ye- niden ele alınacaksa hiçbir yarar sağlanamayacağını öne sürüyor- lar. Akbulut'un son günlerdeki kı- sa açıklamalan hükumette "toplu yeni düzenleme" işaretini vermi- yor Tersine kimi kaydırmalarla -zamanı uygun bulunduğunda- bir operasyon yapacağı izlenimi doğuyor. İstifasını istediği baka- nın direnmesi halinde "azil mü- essesesi"ne başvuracağını artık açıkça söylüyor Akbulut. Bu görüş, partiden sonra ka- bine sorununun daKöşk'te yeni senaryolara ve zamanlamaya bağlandığı izienimini kuvvetlen- diriyor. Birinci olasılık, uyumsuz ve başarısız olduğuna inanılan kimi bakanlardan hükümetin arındınlması. Koşk'le anlayış bir- liğine varıldığına göre direnenler çıkarsa, "azil müessesesinin" iş- letileceği. Vural Ankan olayında görüldü- ğü gibi aziedilen bir bakanın ar- tık ANAP bünyesinde kalamaya- cağı kesin bir gerçek. TÖ ile Akbulut arasındaki an- layış birliği sahneye ne zaman gi- recek, orası belli değil. Ancak "fi- kir ve uygulamayla ilgili birlikteliğin" yavaş yavaş uygula- maya girmesi olası. Ana hedef, yeni kargaşalara olabildiğince olanak vermeden başta partide. sonra kabinede düzenlemeleri gerçekleştırebılmek. Doğum sancılan elbette o sa- kin, sessiz Akbulut'un yüzündeki durağan çizgilerin kıpırdanması- na yol açıyor. Bu bile önemli gös- terge değil mi? IMFye enflasyon raporu ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Ankara'ya geçen hafta ge- len Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti, Türk ekonomisi ile ilgili konsüitasyon çalışmaiarını sürdü- rüyor. IMF'nin geçen hafta so- nunda yeni enflasyon hesabı ko- nusunda aynnulı bilgi aldığı ve bu arada şubat ayı enflasyon rakam- larıru da Türk kamuoyundan ön- ce öğrendiği kaydedildi. IMF'ye bu yılki enflasyon hedefinin prog- ramda öngörüldüğü gibi yüzde 54'te tutulduğu bildirildi. Geçen hafta önce DİE Başka- nı Orhan Güvenen'den enflasyon indeksleri konusunda bilgi alan IMF heyetine daha sonra da Mer- kez Bankası'ndan 1990 yılı para programı konusunda brifing ve- rildi. IMF'nin, para programının özellikle rezerv parayı daraltıcı yöndeki hedefleri ile Merkez Ban- kası'nın kamu kesimine yönelik kaynak akışını kesmesini olumlu bulduğu öğrenildi. IMF heyetiyle Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nda dün ya- pılan toplantıda da 1990 yılı ka- mu kesimi genel dengesi, finans- man açıklan, bütçe uygulaması ve yatınm politikalannın göriişüldü- ğü belirtildi. Hazine ve Merkez Bankası yet- kililerinden TL'nin tam konver- tibilitesine yönelik olarak alınan önlemler ve yeni düzenlemeler ko- nusunda da bilgi alan IMF heye- tinin görüşmelerin sonunda bu konuda da bir rapor hazırlaması bekleniyor. (Baştamfı 1. Sayfada) pan işadamı Sakıp Sabancı tablo konusunda kendisini hiç kimsenin aramadığını ve olayı gazetelerden öğrendiğini bildirdi. Türkiye"ye satılmak üzere geti- rilen 17. yüzyıl Hollandalı sanatçı Gabriel Metsu'ya ait tablonun ele geçirilmesiyle ilgili olarak tstanbul Mali Şube Müdürlüğu'nde dün bir açıklama yapıldı. lngiliz tstihbarat biriminin Ankara Emniyet Müdiir- lüğii'ne geçtiği bilgi ile Metsu'nun tablosunun İstanbul'da satılacağı öğrenildi. Bunun üzerine genişle- tilen operasyonlar sonucunda Tak- sim çevresinde bir otelde kalan İr- landa pasaportlu James Mallan gözaltına alındı. Mullan'ın verdi- |i bilgiler ışığında Kadri Büient Önal ve Halil Dursnn adlı kişile- rin de tablonun Türkiye'ye getiril- mesi ile ilgilerinin bulunduğu öğ- renildi. Bu kişilerin işyerlerinde mali şube ekipleri önlem aldı ve Önal ile Dursun, olayla ilgili oldu- ğu belirlenen Hüseyin Çoban adlı kişiyle birlikte yakalandılar. Yapı- lan sorgulamalar sonunda çalınan tablonun Halil Dursun'un evinde bulunduğu anlaşıldı. Dursun'un evinde yapılan aramada, Metsu- nun "Mektup Okuyan Kadın" adlı tablosu bulundu. Bu arada 1986 yılında İrlanda- daki bir malikâneden çalınan 9 tablodan bazılarının da Türkiye1 ye getirilmeye çalışıldığını öğrenen Mali Şube ekipleri 28.2.1990 tari- hinde Atatürk Havalimanı'nda ön- lem aldılar. İrlanda'dan hareket eden ve saat 22.00'de Atatürk Ha- valimam'na inen uçaktan çıkan yolcular arasında bulunan Dennis Allen Jackson izlenmeye alındı. Araa olduğu tespit edilen Jackson, dış hatlarda uçaktan iner inmez görevlilere eşinden telefonla bir ka- za haberi aJdığını ve kendisini Türkiye'ye gönderenlerin kaza ge- çirdiğini öğrendiğini belirterek aci- len geri dönmek istediğini söyledi. Harekete geçen Mali Şube'nin si- vil ekipleri Dennis Allen Jackson'ı yakaladılar. Jackson, genişletilen sorgulama- sı sonucunda, kendisiyle birlikte Jack Witten ve bir kişinin daha Türkiye'ye geldiğini, beraber getir- dikleri kutunun içinde ne olduğu- nu merak etmemesinin söylendiği- ni açıkladı. Jackson a>Tica, Tür- kiye'ye ilk gelişinde burada bulu- nan diğer kişilerle buluştuğunu ve beraberindeki paketi Kadri Büient Onal adlı kişinin ofisine bıraktığı- nı, bu sırada yarunda şu anda yurt- dışında oldukları belirlenen Juart ve Jack adlı arkadaşlarının da bu- lunduğunu da açıkladı. Mali Şu- be yetkilileri tablo olayıyla ilgili olarak iki yabancı uyruklu iki Türk, bir de çifte tabiyetli Türk ol- mak üzere toplam 5 kişinin yaka- landığını açıkladılar. AA'nın haberine göre, Neşet Taş tabloyu Türkiye'ye sokan şebekeyle yürütülen temasların her aşama- sında polis örgütünün "alıcı" ola- rak devTeye girdiğini belirterek, ba- sında son günlerde çıkan haberle- rin asılsız olduğunu kaydetti. Taş, tablonun alınışı sırasında şebekeyi inandırabilmek için Türk- iye'nin önde gelen bir işadamının isinini kullandıklannı belirterek, bu kişinin konuyla hiçbir şekilde ilgisi bulunmadığını bildirdi ve bu kişinin ismini vermek istemedi. Bu arada, gazetecilerle görüştü- rülen sanıklardan Hüseyin Ço- ban'ın bir ara, "Tabloyu Sakıp Sa- bancı'ya satmak için getirdik" de- mesi üzerine, Neşet Taş'm, "Kesin- likle böyle bir şey yok. Herhangi bir işadamının ilgisi yok" dediği gözlendi. Öte yandan işadamı Sakıp Sa- bancı dün AA'ya yaptığı yazılı açıklamada, tablolarla kendisi ara- sında basında bağlantı kurulduğu- nu, ancak kimsenin kendisini ara- madığını belirterek şöyle dedi: "Beni, söziinü ettiğiniz tabloy- !a ilgili yazılı ve sözlü olarak kim- se aramadı. Bu olayı gazetelerden okudum, öğrendim. Neden Sakıp Sabancı adı ortaya atılıyor? Bana göre normaldir. Çünkii özel &ek- tör içinde en fazla resim alan kişi benim. Bunu toplumsal bir gör^v olarak kabul ettiğim için yapıyo- rum. Böyle yaparsak hem eserleı içeride kalır benı de sanatçılanmi2 teşvik edilmiş olur. tmkânlan olanlann da benim gibi davranma- ları gerektiği düşüncesindeyira." Gözaltındaki sanıklar Dennis Allen Jackson ve James Mullan dün öğleden sonra Bakırköy Ad- liyesi'ne sevk edildiler. Gözaltında kendilerine işkence yapılıp yapıl- madığı konusunda Adli Tıp'ta mu- ayeneden geçirilen sanıkların Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı Erdogan Aktaş tarafından ifade- leri alındı. tfade sonrasında görüş- tüğümüz Savcı Aktaş, Ingilizler hakkında yurtdışına çıkma yasağı konulduğunu, tahkikatın sürdürül- düğünü söyledi. Savcı Aktaş, Den- nis Allen Jackson'ı serbest bırakır- ken, James Mullan'ı pasaportun- da tahrifat yapmaktan nöbetçi mahkemeye sevk etti. Nöbetçi 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nde yapılan sorgulama sonrası Mullan da ser- best bırakıldı. Yabancı sanıklar iş- lemleri bitirildikten sonra tekrar Mali Şube Müdürlüğü'ne getirildi- ler. Sanıkların aranıp aranmadığı konusunda İngiltere'den bilgi iste- neceği ve bu yanıttan sonra bu sa- bah serbest bırakılacakları öğ- renildi. Türk sanıkların da dün adliye- ye çıkarıldıkları ve sonuçta özel bir arabayla ayrıldıklan görüldü. Ancak polis yetkilileri, 3 Türkün halen gözaltında bulundurulduk- ları görüşünü savundular. Enbüyük tablo hırsızhğı EDtP ÖYMEN LONDRA — İngiltere ve İrlan- da'daki en büyük özel tablo ko- leksiyonuna sahip olan Sir Algred Beit'in malikânesinden 21 Mayıs I986'da çalınan 18 tablodan biri olan ve tstanbul'da ele geçirilen "Mektup Okuyan Kadın" tablo- sunun değeri milyonlarla ifade ediliyor. Büyük hırsızlıktan son- ra bazı tablolar ele geçirildiyse de gerçek hırsızlar yakalanamadı. Şimdiye kadar 10 tablo bulundu. Çalıntı mallar iki ayn kez sanat piyasasına satılmaya çalışıldı. Hırsızlıkla dolaylı olarak ilgili ol- duğu saptanan bir kişi Ingütere'- de geçen günlerde hapis cezasına çarptırıldı. 17. yüzyıl Hollanda sanatçıla- rından Gabriel Metsu'ya ait olan "Mektup Okuyan Kadın" tablo- su ve malikânedeki diğer sanat eserleri, özel ellerdeki en değerli eserlerden sayılıyor. Bu nedenle malikânenin alarm düzeni İrlan- da Polisi'ne bağlıydı. (Baştarafi 1. Sayfada) nunu gerçekleştiren şebekeye BO- TAŞ'tan bir ya da birkaç kişinin yardımcı olduğu yönündeki kuş- kulara yoğunluk kazandırdı. So- ruşturmanın bu yönde de derin- leştirildiği öğrenildi. BOTAŞ'ın Yumurtalık- Kırıkkale boru hattıyla taşınan ham petrolün boru hattına takı- lan iki vana yardımı ile tankerle- re doldurulup piyasaya sürülmesi olayı henüz tümüyle aydınlatıla- madı. Olaya ilişkin gözaltına alı- nan 5 kişinin güvenlik birimlerin- ce yapılan sorgulamalarında elde edilen bulgular tek tek değerlen- dirümeye başlandı. Henüz bu vur- gun olayını gerçekleştiren ve sayı- ları oldukça fazla tahmin edilen şebekenin bütünüyle ele geçirile- mediği kaydedildi. Gözaltına alı- nanların Diyarbakırlı olmaları, güvenlik birimlerini özellikle bu yörede kapsamlı bir araştırmaya itti. Bu amaçla yöreye araştırma gruplarının gönderildiği, bu grup- ların bu bölgedeki emniyet birim- leriyle koordineli bir biçimde ope- rasyon düzenledikleri öğrenildi. Olayı soruşturan güvenlik bi- rimleri, çalınan petrolü piyasaya sürdükleri saptanan "Yeşim Pet- rol"ün bulunduğu Ankara'da da geniş kapsamlı bir soruşturma yaptıklan kaydedildi. 24 şubat ge- cesi saat 02.30 sıralarında Pozan- tı ve Ulukışla jandarma devriye- lerinin alınan bir ihban değerlen- direrek boru hattında yaptıklan araştırma sonucu tesadüfen orta- ya çıkanlan olayla ilgili olarak Ankara'da gözaltına alınan Yeşim Petrol yöneticileri Kazım Koç ve Ramazan Saral hakkında da kap- samlı bir güvenlik soruşturması yapıldığı belirlendi. öte yandan yine Ankara'da gözaltına alınan ve olay yerinde ele geçen 06 V 3608 plakalı petrol tankerinin sa- hibi Murat Giingör'ün de Rama- zan Saral'ın eniştesi olduğu sap- tandı. İfadelerde ele geçen bilgi- ler doğrultusunda başta Güneydo- ğu bölgesi olmak üzere çalınan petrolün piyasaya sürüldüğü iller- de yapılan operasyonların önü- müzdeki hafta içerisinde bir sonuç vermesi de bekleniyor. Ulukışla 1 da ham petrolün tankerlere dol- durulması işini gerçekleştirenler- den yakalanan Hüseyin Şehir'in sorgusunun sürdüğü, yine aynı işi yapan ve olay sırasında güvenlik görevlilerinden kaçmayı başaran ve soyadı belirlenemeyen Rama- zan adlı kişinin de arandığı öğ- renildi. Vurgunu ortaya çıkararak ola- yın hazırlık soruşturmasını yürü- ten Ulukışla İlçe Jandarma Bölük Komutanı Üsteğmen Ali Çetin ile Karakol Komutanı Astsubay Ünal Başaran'ın kimliği belirsiz kişiler tarafından telefonla aranarak ölümle tehdit edildikleri öğrenil- di. Bu tehdit telefonlannın Anka- ra'dan edildiği sanılıyor. Boru hattındaki yüksek basınç nedeniyle petrol taşındığı dönem- lerde boru hattına vana takmanın olanaksız olduğunu belirten yet- kililer, vanaların boru hattına pet- rol verilmeye başlandığı 1986 yı- lından önce vana takma işinin ger- çekleştirildiğini tahmin ettiklerini de bildirdiler. Bunun da şebekeye BOTAŞ'tan bir ya da birkaç kişi- nin yardımcı olduğu yönünde kuş- kular uyandırdığını ifade eden yet- kililer, soruşturmanın bu yönde de derinleştirildiğini belirttiler. G Ö Z L E M UĞUR MUMCU (Baştarafi 1. Sayfada) 1989-90 öğretim yılında imam hatip ortaokul ve liselerin- de toplam 282.582 öğrenci okuyor. 9 ilahiyat fakültesinde de 1277 öğrenci öğrenim görüyor. 1985-86 ders yılında 43.713 öğrenci imam hatip liselerini bitirmişler. Dinsel öğrenim gören bu öğrencilerin hepsi Diyanet İş- leri Başkanlığı'nda görev almıyorlar. Almadıkları için de Di- yanet işleri Başkanlığı'nda imam ve hatip kadroları ilkokul mezunian ile dold.uruluyor. istatistiklere kısaca göz atalım: Diyanet işleri Başkanlığı'nda görevli 50.814 imam ve ha- tipin 10.686'sı ilkokul mezunudur! Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin ancak yüzde 6'sı yüksek okul çıkışlıdır! Başkanlıkta dinsel yükseköğrenim görmüş olanların sa- yısı ne kadar? Yalnızca 2737. Din hizmetleri ilkokul mezunlarının ellerine verilirken Öğ- renim Birliği Yasası gereğince ilahiyat fakülteleri ile imam- hatip liselerini bitirenler başka alanlarda görev alıyorlar. Ankara SBF Kamu Yönetimi Bölümü'nde iki yıl önce ya- pılan bir araştırma, bu bölümde okuyan öğrencilerin yüz- de 41'inin dinsel eğitim yapan lise ve fakültelerden geldik- lerini ortaya koyuyor. Yarın, öbür gün bakacaksınız ki kaymakam ilahiyat fakül- tesinden, emniyet müdürü İstam enstitüsü çıkışlı, vali ve sav- cı da imam hatipli! "Olmaz" demeyin sakın; oluyor ve olacak... Bu memlekette öğretmen lisesi sayısı 55, imam hatip li- sesi sayısı 717'dir. Dinsel eğitim veren ortaokul ve liselerle ilahiyat fakülte- leri ve yüksek İslam enstitülerini bitirenler din hizmetlerin- de çalışmayacaklarsa, o zaman amaç başka demektir. Amaç ne olabilir? "Komplo teorileri" üretmeye hiç niyetimiz yok. Elbette din- sel öğrenim görenlerin hemen hepsi de "İslam devletr kur- ma peşinde olan insanlar değillerdir. İçlerinde, hiç şüphe yok, laik devlete bağlı olanlar vardır. Bir kısmı da yoksulluk nedeniyle imam hatip liselerine girmişler; sonra kendileri- ne başka yollar seçmişlerdir. Bir şaşırtıcı örnek d3 verelim: DİSK'in eski genel sekre- terlerinden Mehmet Karaca imam hatip lisesi mezunudur. İmam hatip liselerini bitirenler arasında film artistliği yapan- lara da rastlanmaktadır. Boyledir, ama bunlar kural dışı örneklerdir. işin kuralı şu: imam hatip liseleri ile ilahiyat fakültelerini bitirenler her yıl daha çok artıyor. Ancak dinsel öğrenim görenlerin çoğu din hizmetleri dışındaki alanlarda görev alıyorlar. Böylece "İslamcı bürokratlar" yetiştiriliyor! Görünen budur. Din duyguları siyaset alanlarında kullanılıyor. Devletin hu- kuksal, siyasal ve ekonomik düzeni "kısmen de olsa" her gün biraz daha değişiyor. Bugün için devletin temel hukuksal, siyasal ve ekonomik düzeni "kısmen" değiştiriliyor. Yarınki büyük değişiklik için de bugünden devleti yönetecek "İslamcı kadrolar" hazırla- nıyor. Bunu görmemek için sağır ve kör olmak gerekir. Kazada makinist lıatab ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Ankara Sinyalizasyon Mer- kezi Polath'da önceki sabah mey- dana gelen tren kazasına, "lurmı- zı ışıkta ^eçen" Izmir Mavi Tre- ni'nin neden olduğunu belirledi. Kaza anında sinyalizasyon siste- minin normal olarak çalıştığı ve Mavi Tren'e "kırnuzı ışık" yak- tığj bildirildi. Kazadan sonra göz- altına alınan Mavi Tren makinist- lerinden Mehmet Yılmaz tutuk- iandı. Yardımcısı Feyyaz Sevinç tutuksuz yargılanmak üzere ser- best bırakıldı. DDY yetkilileri, trenin kumandasında olan maki- nist Mehmel Yılmaz'ın kaza ola- cağını bile bile treni hareket ettir- mesine bir anlam veremedikleri- ni söylediler. Kazada Mavi Tren görevlisi Nunıllah Karacaoğlu ile birlikte hayatım kaybeden yolcunun kim- liği belirlendi. 1970 Malatya do- ğumlu olan ve tzmir'de oturan Haa Hasan Öniil'ün vatani göre- vini yapmak üzere Zonguldak'a gittiği öğrenildi. Bu arada, kazanın soruşturma- sını Polatlı Cumhuriyet Başsavası Yurdakul Altay devraldı. TCDD kumanda merkezinde görevli Za- hil Şanverdi ve bakım şefi Meh- met Ayvaz, dün Polath'da savcı- ya ifade verdiler. iki görevli, sav- cıya kaza bandını dinlettiklerini ve tetkikler sonucunda sistemin nor- mal olarak çalıştığını anlattıkla- rını söylediler. Polatlı Cumhuri- yet Savcısı Yurdakul Altay tara- fından sorguları yapılan Mavi Tren makinistlerinden Mehmet Yılmaz ile Feyyaz Sevinç, öğleden sonra Polatlı Sulh Ceza Mahke- mesi'ne çıkanldılar. Mahkeme, makinistlerden Mehmet Yılmaz'ı tutuklayarak, Polatlı Cezaevi'ne gönderdi. Mahkemece serbest bı- rakılan diğer makinist Feyyaz Se- vinç ise tutuksuz yargılanaeak. ŞEKERBANK 14.İstanbul,Uluslararası Büro Donanımı ve Otomasyonu, Komünikasyon,Bilgisayar ve Enformasyon Teknolojisi Fuarı Japonya, A.B.D., B.AImanva, Fransa, togiltere. tsviçre, Italva. Belçika, Hollanda ve Taiwaa gibi devletlerin sektöre dünya çapında egemen kuruluşları yanısıra, diğer yabancı ve uluslararası dü- zeydeki Türk kuruluşlannın katılımı ile gerçek uluslararası düzeyde... Büro otomasyonu, data ve en- formasyon teknolojisi ile ilgili en son yenilikleri kapsayan bilgisayarlar, bilgisayar yazıcılan, bilgisayar terminalleri. manyetik bam üniteleri, dıskler ve disketler, bilgisayar programlan. kelime ışlem program- ları. yardımcı cihaz ve sistemleri. otomatikleştirümiş büro sistemleri, faksimile ve teleprinterleri de kapsa- yan modern komünikasyon sistemleri. komünikasyon programlan. modern fotokopi makinaları. elektronik diz- gi makinalan, elektronik hesap makinaları. otomatik ve elektronik daktilolar. diktasyon sistemleri, postalama ve ad- resleme cihazlan, zamanlama sistemleri. otomatikleştirilmiş banka ve perakende satış sistemleri ve kırtasiye malzeme- leri ile ofıs otomasyonu dünyasından en son yayınlar... Pazarlama potansiyeli, prezantasyon kalitesi, olağanüstü katılım kapsamı ile sektörünün nitelikli tek fuan... Üstelik, Türkiye'deki tek amaca uygun ve her türlü modern altyapıya sahip, dünya standartlanndaki lek özel fuar merkezinde... 7-11 Mart 1990HittonConvention&ExhibitionCenter Zîyaret Saatlerh12.00-20.00 inleıieks A&D
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear