25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 18 MART1990 18 Marfm Onemi HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Yetmiş bej yıl önce bugiin, 18 Mart 1915'te, o za- man dünyanın en güçlü arması olan Ingiliz ve Fran- sız donanmalarının önemli bir bölümu Çanakkale Boğazı'nda yenilgiye uğramış. batmaktan kurtula- bilen gemiler savaş alanınj bırakıp kaçmıştı. Bugün- kii yazıda bu savaşın askeri ve teknik yonüne deği- necek değilim. Zaten bu nokta gerek bizde, gerek Batı'da bütün ayrıntılarıyla yazıldı, çizildi. Benira belirtmek istediğim nokta, Çanakkale Savunması- nın ve Boğazlar'da düşrrran savaş gemilerine geçit verilmemesinin taşıdığı önemdir. Bilindiği gibi, Birinci Dünya Savaşı'nda îngilte- re, Fransa ve Çarlık Rusyası ile Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Dev- leti savaş halindeydi. İtalya daha sonra Ingiliz- Fransız ittifakına katjlmıştı. Çanakkaie'yi zorlayıp açarak Marmara ve Karadeniz'e geçmek, böylece Ruslarla bağlantı kurmak düşüncesi, o zamanki In- giliz Bahriye Nazın Churchil'den kaynaklanıyordu. Eğer bu girişim başarıya ulaşırsa, gıiçlu Alman or- duları karşısında yenilgiden yenilgiye uğrayan Rus- ya'ya Karadeniz yoluyla yardım yapılacak, Osmanlı Devleti de savaş dışı bırakıiacaktı. Düşünce, asker olmayanlar için bile mantıklıydı. Ne var ki, eksik insan gucü ve eksik silahlarla da olsa, Tiirklerin savunma taktiği ve savaşlardaki yü- rekliliği, Ingilizlerin bu mantıklı planını alt ust ede- rek saldırganları bozguna uğratmıştı. Birinci Dun- ya Savaşı bu yüzden birkaç yıl daha sürmüş, Al- manya veonaklarını yenmek kolay olmamıştı. Ni- tekim 1919/1920'de Osraanh Devleti'ne dikte edi- len Sevr Antlaşması'nı imzalamak üzere Fransa'ya gitmiş olan Osmanlı delegeleri, bu antlaşmayı ağır bulup biraz hafifletijmesini isteyince, onlara şu ya- nıt verilmişti: "Siz Çanakkale'vi kapatıp savaşın uzamasına ve böylece bizim on binlerce askerimi- zin tiirlü cephelerde ölmesine ve yaralanmasına ne- den oldunuz. Bu antlaşma hafifletilemez." Türk- leri böyle suçluyorlardj. Sanki yurdun savunulma- sı bir suçtu! BoğazJarı geçip Ruslarla bağlantı kurma plaru- nı tasarlayan ve bozgun dolayısıyla görevinden ay- nlmak zonında kalan Churchil de anılannda şöy- le der: "ÇanakkaJe'de karşıma bir Mustafa Kemal'in çıkıp siyasa) yaşanumı karartacağını biç duşünme- raiştim." Mustafa Kemal, Churchil'in siyasal yaşamını ka- rartmakla kalmamış, 1915'te Anafartalar'da kazan- dığı yengi ile yedi yıl sonraki 30 Agustos 1922 1A- feri'ne zemin hazjrlaraıştı. Anafartalar, Dumlupı- nar'ın öncusü oldu. Eğer Çanakkale'de yenilseydi Osmanlı imparatorluğu çok kısa siirede çökecek, Turk Bağımsızlık Savaşı için Anadolu'yu derleyip toparlarna olanağı bulunmayacaktı. Durum bu olunca, 30 Ağustos Zaferi de olmayacaktı. Eğer Mondros Silah Bırakışması'ndan (30 Ekim 1918) önce Anadolu'ya düşman ayağı değmemişse, bunu Çanakkale Zaferi'ne borçluyuz. Gerçi Ruslar, Kaf- kaslar'dan inerek doğu illerimizde epeyce ilerlemiş- lerse de, 1917 Ekim Devrimi'nden sonra çekilmiş» ler, kahntılanru da doğudaki Turk orduları geri sü- rerek yurdu kurtarmışlardı. Kısacası, 15 Mayıs 1919'da Yunanlılann Irmir'e çıktığı, dört gün son- ra da Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak bastığı ta- rihte Anadolu'nun türlü yerlerinde, kadro halinde de olsa, Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma askeri bir- likler bulunuyordu. Güney cephemizden çekilen bir- liklerimizin, yine Mustafa Kemal tarafından kur- tarılmış silah ve cephaneleri depolanmıştı. Biilün bunlar göz önüne alınacak olursa. 18 Mart Çanak- kale Zaferi'nin l lusal KnrtuJuş Savaşı'na zemin ha- zırladıgı apaçık görülür. Batılı savas tarihçileri, Çanakkale Savunması'n- daki başarıyı, genellikle, o sırada Osmanlı ordu- sunda görev yapan Alman generallerine mal ede- rek Cevat Paşa'nın ve Mustafa Kemal'in üstün ba- şarılarını golgelemek isterler. Bir şovenlik örneSi olan böyle değerlendirmeleri yalnız Çanakkale ko- nusunda değil, başka konularda da görüyoruz. Mustafa KemaJ Anafartalar'da birliklerine: "Ben size yalnız hıicum etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum" buyruğunu vererek kendisi de ön saf- larda çarpışmış olmasaydı, Çanakkale savaşlarının en kritik noktası olan Anafartalar'da sayıca ve si- lahça çok üstün olarf düşmanı durduramazdı. Mustafa Kemal 1920'de, Birinci tnönü yengisini kazanan Batı Cephesi Komutanı Albay tsmet Bey'i "Siz tnönü'de yalnız düşmanı değil, Tiirklerin ma- kûs talihini (uğursuz yazgısını) da yendiniz" diye- rek kutlamıştı. Çok mutlu bir rastlantıdır ki, bir şa- rapnel parçası Aİıafartalar'da Mustafa Kemal'in cep saatine vurup yansıyarak saati parçalamış, böylece Mustafa Kemal'in yaşamını kurtarmıştı (*). Şimdi şu satırları yazarken içimden o saate "Sen Türki- ye'nin makûs talihini yendin" diyesim geliyor. Eğer o gün Mustafa Kemal kurtulmasaydı Türk Kurtu- luş Savaşı'ru örgutleyecek bir kimse kolay kolay or- taya çıkamazdı; nitekim Mustafa Kemal'in en ya- kın arkadaşlanndan kimileri Sıvas Kongresi'nde, bir bağımsızlık savaşının kazanılmasına Türkiye'nin gü- cünün yetmeyeceğine inanmış olarak, Amerikan mandası (korumacılığı) altına girmeyi önermişler- di. Ulusal Kurtuluş Savası'nın kazanılmasjndan çok yıllar sonra bu savaşa onunla birlikte başlamış olan Rauf Orbay, çok durüst davranarak, bir dostuna: "Bu kurıuluşu Mustafa Kemal'den başkası orga- nize edip başanya ulaştıramazdı; bunu hicbirimiz yapamazdık" demişlir. * * * Çanakkale savaşlan bize çok pahalıya mal oldu. On binlerce yetişmiş Türk aydını yedeksubay ve onun birkaç İcatı er orada şehit düştü. Aslında se- hitleri "aydın, subay" ve "er" olarak ayırmamak gerekir. Aydınlardan özellikle söz etmemizin nede- ni, Ikinci Meşrutiyet döneminde yükseköğrenim görmüş bir kadrodan önemli bir bölümünün ora- da yitirilmesinin, Türkiye'nin yazgısı açısından bü- yük bir kayıp olduğunu belirtmektir. Eğer cumhu- riyetten sonra Mustafa Kemal'in yöresinde böyle bir kadro bulunsaydı, devrim ilkeleri daha çabuk yer- leşir, Turkiye Cumhuriyeti düşünsel bakımdan da- ha hızlı kalkınırdı. Böylece bugünkü geri çizgiye dönmüş olmazdık. Şuracıkta not etmek isterim ki eşimin büyük babası da Çanakkale şehjtleri arasın- dadır. Onu her yıl öteki şehitlerimizle birlikte hem minnet, rahmet hem de üzüntü ile anarız. Bilindiği gibi İngilizler, Çanakkale'ye, Avustral- ya ve Yeni Zelandalı askerler getirmişti. Bunlara "Anzak" deniyordu. Türklerle mertçe çarpışan bu askerlerden hayatta kalanlar da her yıl Çanakka- le'ye gelerek kendi ölüleriyle birlikte bizim şehitle- rimizi de anmakta ve Türklerin hem yaman hem mert savaşçı olduklarını söylemektedirler. Yazıyı bitirirken bir noktayı daha belirtmek is- terim: Çanakkale Savaşlan sırasında ben ortaokul- daydım. "Çanakkale içinde aynalı çarşı / Anne ben gidiyorum düşmana kaışı" türküsunü okulda hep bir ağızdan yanık yanık söylerdik. Yetmiş beş yıl ne çabuk geçmiş!.. Bütün şehitlerimize rahmet diler- ken onların sağ kalan çocuk ve torunlannı, her yıl olduğu gibi, yetmiş beş yıl sonra da saygıyla selam- larım. Ne acıdır ki, Osmanlı İmparatorluğu'nun parça- lanmasından sonra onun gövdesi olan-Anadolu'da (Yunanhlarla ahali değişimi sonucunda) tarihte ilk kez Türk birliğini sağlayan, çağdaş bir deviet ku- ran Anafartalar ve Dumlupınar kahramanı Mus- tafa Kemal Atatürk, bugün laik devleti yıkmak is- teyen düşmanları tarafından türlü iftira ve saldırı- lara uğrainaktadır. Nankörlüğün, değer bilmezliğin bu derecesi "hayınlık" ile eşanlamlıdır bence. (*) Sevgili dostum ve dejerli yazar İihan Selçuk'un bu ko- nuda vazdığı "Mustafa Kemal'in Sanan" adlı kıtapta. bu nokıa çok guzel anlaıtlımşür. PENCERE Martel... EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Şiir Bir Tutkudur Baudelaire,' İnsan yirmi dört saat aç kalabilir, ama şiirsiz as- la..." dermiş. Ülkemiz insanları arasında 'şiirsiz' kalmak istemeyenler o ka- dar çok ki! Yalnız bunlar, kendi şiirleriyle yetiniyorlar! Hepsi de- ğil, bir bölümü... 'Ben bir şiir kitabı yazrjım' diye karşınıza çıkanlar oluyor. Soruyorsunuz, 'Hangi şairleri okudun, hangiler/ni sev- din? 1 Size öyle bir yanıt veriyor ki şaşıp kalıyorsunuz. Kimseyi bılmiyor ya ria az biliyor! Şiir üstüne hıç düşünmemiş. Kendini duygularının seline kaptınp yazmış yazmış, defterler doldurmuş. Böyle şiir heveslilerinin yazdıklanndan yarar beklenir mi? Bir şifr yarışması açılmasın, ülkenin dört bir yanından, hatta Batı ülkelerinden, Doğu ülkelerinden akar gelir binlerce dize... Epey oldu, TRT bir şiir yarışması açmıştı. Ben de seçici kurul- daydım. Bir gün eve postacı koskoca bir çuval getirdi. Ne var diye merakla açtım. Baştan başa şiiri Bugünlerde Yunus Nadi Armağanı'nın şıirleri de elime geçe- cek. Bakalım kaç yüz, ya da bin şiirle karşılaşacağım! içlerin- den 'en iyisi'ni bulup çıkarmak kolay olmuyor bu şiir bolluğu kar- şısında... Yalnız şimdi mi; Türk ulusu, şairdir. Hemen herkes ilk- gençliğinde şiirler yazmıştır. Ya sen, diyeceksıniz, sen de yaz- madın mı? Nasıl o/ur, kendimi bu şair ulusun dışında tutabilir miyim? Ben de lise sıralannda bol bol şiirler yazdım elbet. Hâlâ bir köşede durur bu dizeler Yirmi yaşların anısı olarak sakla- rım. O dizeleri yazdığım anları yaşarım kolaylıkla... 'Yedigün' dergis/nde Nıhat Şami Banarlı'nın bir şiir köşesi var- dı. Kendisine gönderilen şiirler» inceler, şaiflere uyarılar yapar- dı Daha sonra ün kazanmış nice şair, yazar bu sayfadan geç- miştir, Banarlının övgüsüne, eleştirisine uğramıştır. Çetin Altan'ın lise sıralarındayken Varlık dergisine gönderdıği bir şiire Yaşar Nabi bakın nasıl karşılık vermiş: 'Sevdik sevdik. güzel bir şiir. Yalnız bazı aksaklıkları var. Bu şiiri tekrar işleyin. değer' 1947 yılında Tahsin Yücel'e de şu yanıt verilmiş: "Şiirlerinizi kitap ha- linde toplamamanızı tavsiye ederiz " Memet Fuat da o sıralarda şiirler yazarmış. Yaşar Nabi'den şu yanıtı almış: "Şiirinizi basa- (Arkası 17. Sayfada) Sözleşmesizsu kullananlariçin abone olma fırsatı: İSKI abonesı olmaksızın su dağıtım borulanndan kaçak bağlantı yaparak su alan k o n u t , i ş y e r i v e i n $ ı » t s a h i p l e r i ı l e daha önce kaçak su kullammından dolayı hahianndakı İSKI taratntian ışlem yapılanlar. 3 1 M a r I 1 9 9 0 tanhıne kadar İSKI ye başvurduKİar takdırde herhangıbir c e z a b e d e l i ödemeksizinaşağıdakıkoşullarauygunolarak aûonelık sozlesmesı yapaDıleceklerdır 1 kaçak su bağlantısı İ S K İ T e k n i k Ş a r t n a m e l e r i n e jygun olacaktır Bu koouda başvuru sahıpıer ( nm beyanı esas aunacak. yapılacak kontrolde aksınn saptanması du'umunda öedelı aboneden alınarak şube yolu Dağlartısı sartnamelere uygun hale getırılecektır. Bu yapılmad/ğı takdırde sozleşme ve tesısat ıpfai edılerek cezaı ışletn uygulanacaktır 2. Başvuru sahıbı B i n a T a p u s u .9 İ s k a n B e l g e s i veya ılgılı Beledıye den alınacak bınanın 3 1 . 3 . 1 9 8 9 tanhınden once yapıldığın ^e su Dağlarımasında sakınca olmadığmı gostenr belgeierden bir tanesım berabefinde getı'ecektir 3.Devamedenlaşaatlar Y a p ı İ z i n Belgesigetırecektır. 4. Başvuru sahıbmın geçmışe yonelık su borcu, a) Kofiuî ve ısyerlen gunde 1 rrr su sarfetüği kabul ednerek 90 gun uzennde tabı olduğu tanfe ile. b) Inşaatlarda ınjaat alartınm 1 4 u tabı olduğu tarıfe ile çarpılaraK lesaplanacaktır 5 Bu uygulamadan yarartarrnaK ıçın basvurular İSKI nır M e r k e z A k s a r a y v e A s y a B ö l g e M ü d ü r l ü ğ ü K a d ı k ö y ••• :•. adresienndşkı S ö z I e ş m e S e r v i s I e r I n e yapıiacaktır. • • • '?' f v i , . . • •• " - - ^ ı 2 ; ^ - •" ••" • <-•#•'<>•* - .pWW TURSEM'İN R£HB£RÜĞINt>E L0NDRA,C2XF0RP, CAMBRIDGE 0E$% /ADA BUTUN YIUNûlUZCE Ö6R.ENIU 12TAKSİTTE ÖDEMt w^ ^~" w w- - • EDİYOfc/ •ĞENELVEHCUND/RILMJJ XUESLAR • TİCARİ İNÛ1LIZCE . TUR.IZM INGILİZCESI »MNKACILIK /N6İLIZCES! •5lNAYWJR5LAR!:Cami>ndge •First Certificatc .Profıcıtncy^ T< . t ı ..' » '. t . İSKISU İÇİN ELELE tursem İNGİLİZLİSANOKUU.ARI DANIŞMA MERKEZİ Curnfıurıyeî Caû 1<3/4-8 Elmadağ 80230 Istanbul Hılton Otelı Karjısı Tel 148 39 77 -148 T9 43-148 28 49 Fax 132 97 29, Tlx 27498 tusm tr Ukrayna Oteli'nden çıktık. Yürüdük. Nehre açılan iki yanı çimli yolun kenarında sıralar var. Birine oturduk. Moskova durgun ve serin. Gök derin ve puslu. Havadan sudan konuşulurken bir fintoş salına salına önümüzden geçti. Şükrü /v/arfe/arkasından baktı; bir süre kadını ızledi; sağ elini boşluğa uzattı, pençe gibi açtı, sonra kapattı: — Selçuk" dedi, "Şosyalizmi çokyakında sanıyorduk, elirnizi uzatsak tutacaktık; ama uzaktaymış." Yıl 1982... * Şükrü Martel kaya gibi bir adamdı; okkalı bedeni, güçlü elle- ri, ak saçları, derin çizgilerle yontulmuş yüzü, uyumsuz giyimi, çarpıcı bir konuşması vardı; ben tanıdığımda seksene yaklaşı- yordu; ama çok dinçti. Mersinliydi, çok genç yaşta Kurtuluş Savaşı'na katılmış, son- ra Ankara'ya gelmiş; o yıllarda dünyanın altüst oluşu yaşanıyor; Nâzım'la Rusya'ya gitmişler. Gidiş o gidiş... Ara sıra öfkeleniyordu: ' "— içine ettiğimin", diyordu, "Türkçe düşünüp Rusça konu- şuyorum, Rusça düşünüp Türkçe konuşuyorum..." Komünist Partisi'nin en kıdemli üyelerinden Şükrü; lakabı Mar- tel!.. Gerçekten çekiç gibi. İki ayaklı bir tarih. Kendi deyişiyleag- 'ronom, Türkçesi tarım uzmanı. Ankara Ziraat Mektebi'nde oku- muş. Sonra Moskova'da. Anlatıyordu: — 1936'da Stalin çıldırdı, hepimizi Sibirya'ya sürdü..." ; Sibirya'da 20 yıl sürgün... Çok uzaklarda yitik bir çiftlikte çalışırken yıllar geçıyor; ama Şükrü Martel benliğini yitirmiyor; sol elinin işaret parmağını al- nına dayayıp yineliyordu: — Fikir" diyordu, "girmiş bir kere." 1953... Stalın'in ölüm haberi Sibirya'dakı çiftliğe ulaşıyor; Şükrü Mar- tel bırden işini bırakıp ormana koşuyor; ağaçların arasında ken-; di kendine ve avaz avaz bağırmaya başlıyor: ; — Babamız öldü, babamız öldü.." Üç kez anlattı bu olayı; üçünde de kederden mı, yoksa sevinç- ten mi bağırdığını anlayamadım; ancak ormana koştuğuna gö; re yalnızlaşmak istediği kesin; belki de anlaşılmaz ve paylaşıl* maz duygulara sürüklenmişti. Stalin ölmüş; ama Martel'i kimse anımsamamış; Sibirya'da günler, aylar ve yıllar daha ne kadar sürecek? Nâzım Hikmet eski arkadaşını arayıp sormuş: — Şükrü nerede? — Cıbirya'da. Nâzım o sırada etkili. Yaşamının yirmi yılını sürgünde geçi- ren Martel Moskova'ya dönebilmiş. : • 1980'lerde birkaç kez Türkiye'ye geldi Şükrü Martel, her sefe- rınde telefona sarılır: — Ben geldım. — Hos geldin. ' : Dönem 12 Eylül rejimi; korku kol geziyor dört yanda; Allahın komünistiyle sağda solda dolaşıyoruz; o, anılarını anlatıyor; be- nım hoşuma gıdiyor; tatlı mı tatlı bir adam, sekseninde bir ço- cuk, gazetedekı odamda söyleşiyoruz, dınlıyorum. Bir gün tuvalete gitmek için odanın kapısını açtı, koridora çık- tı, sonra rüzgâr gibi döndü; yuzü değışmışti, heyecanlanmıştt sanki; korkmuş gibiydi: — Bizim" dedi, "Genel sekreter orada." Anlayamadım — Ne diyorsun? Yineledı: '— Bizim genel sekreter" Çıkıp baktım, Vedat Nedim Tör, koridorda Nadir Bey'le konu-: şuyor ayaküstü. , , Hey gidi hey!.. ^ „,„,„-...., ; Gızli Komünist Partisi'nin eski Genel Sekreteri Vedat Nedim önümüzden geçti, selam verdi. • Şükrü Martel öldü. Ne zaman öldü? Bilmiyorum, yaşasaydı Gorbaçov'un yaptık- larını nasıl karşılardı? Simdi TELECARD'la alısveris! Yine Türkiye'de ilk defa... Yine Yapı Kredi'den... Yine hayatı kolaylaştıran bir hizmet TELECARD'la alışverişî Şimdi. birçok mağaza, otel, lokanta, süpermarket ve benzin istasyonunda para yerine TELECARD kullanılıyor. TELECARD sahipleri, yanlannda para taşımadan, ödemelerini anında bankadaki hesaplanndan yapıyorlar* Siz de Tele-İşlemli bir Yapı Kredi'de hesap açtırın, ücretsiz TELECARD'ınızı hemen alın. TELECARD'ın tüm kolaylıklarından yararlanın, "yeni bir hayaf'a adım atın. "TELECARD'la alışverışyapabileceğmz ışyerlerinı vıtrinlerınde. gırişlerınde. kasalarında goreceğınız ozel etıketlerden tanıyacaksınız. Bu işyerlerınde, TELECARD'ınız bir cihazdan geçirilecek, siz şıfrenızı yazacaksınız. Ve odemenızı yapmış olacaksınız. Çabucak... Kolayca! YAPI^CKREDi "hizmette sınır yoktur"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear