22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 MART 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKIYE'OE BUGÜN IWIeteoralQ(i Genel Mûdûrlûğün den alınan bılgıye göre bûtün bölge- lenmız parcatı. yer yer çok bulutlu, Marmaranın doğusu. iç Ege, Göller Bölges, Doğu Akdenız, İç Anadolu KararJenız ıle Doflu ve Gûneyfloğu Anadolunun batsı yağışlı gececek, yajjçlar yağmur, yer yer sağanak. Batı ve Orta Karadenız'ın ıç kesımtenmn yfiteeklerinde karla kanşık yafimur şekknde oiacak, rıava stcaMığı azala- cak. rûgâr yurdun bat, öteki yerlerde gûney « batı yönlenJen hafit, arasıra orta kuvvette. yurdun batı kesımlerin- de yer yer kuvvetlice esecek Deniz- lerimiaje Akdenız kıble ve günbatısı dıger denızlerde yıtdız ve karayelden 35. açıklarda 6 kuvvetınde saatte 10-21, açıkJarda 28 öenız mılı hızta esecek tlalga yûksekiıgı 0,5-1,5 açıMarda 2.5-3 m dolayinda butunacak. Van Götû'nde hava parcalı bulutlu gececek, rüzgar gûney ve batı yönlerden hafif, arasıra orta kuvette esecek Adana Adapazan Mıyaman Atyon Aflr Ankara Anafcya Antalya Artvin Aydın Salıkesır Bılecık Bırgöl BıCıs Botu Bursa Çanalrtale Corum Y 17° 9° Diyarbakır Y 11° 4°E*rne 1 19> 5°Ernncan Y 12° 4°£raırum B -1° -20°Estosefıır Y 12° #>Gazıantep Y 17° 10° Gıresun B 19° 6° Gümuşhane Y Y 13° -4° HaMdn B B 17» 7°lspart> B M» 4°lstan<Kil Y 13° 5°tzn»r B 11° -3° Kars B 9° -4° Kastamonu Y 7° 2°Kaywfi Y 15" 4°Kırttarei B 13° 6°Konya Y 10= 3°KÜBhya Y 14° 6°Walalya 16° 2° Manısa 10° 3°KMaraş 9P -5° Metsm 12° 5 14° 4°Nı*te 15° 7°0rdu 10°-4° Ftoe 4° -7° Samsun 16» 3°Sîrt 10° 4°Sınop 16° 8°Sıvas 0°-17°li!l<infcıO 8° 3°J fîabzon 14° 2°Tunce* 9° 3°Uşafc 13° 3°Van 13° 5°Ytagat 14° -5" Zonguktafc B 15° 6° Y 15° 6° Y 16° W B 15° 5° B V-P Y 14° 3° Y 15° 7° Y 16" 6° Y 15° 7° B 15° 3° Y M° 8° Y 11° 2° B 10° 5° Y 16° 6° Y 11° -5° Y 12° 5° B 6°-6° Y 12° 3° Y 13° 8° •;0-: K" yagmurtu >?k A-açtk B-bulullu G-süneştı K-karlı S-sısi Y-yajmurlu W<A.ondr . KopennagJ? CHr^' - - " •Berlın Helsinki J Lenıngraû ^ ^ • J Moskova Tuhüs =0:* ." /•Sam Kahıre •' DUNYA'DA BUGUN ' Amsterda-n B Amman AUna Bafriat Baıceiona Basel Bdgfatf Bcrfin Bcnn BrOkseJ Budapejt tenevre Crayır Odde Duba Frankfurt Gıroe Helsınkı K*m Kop.«Bg KMı Uftoşj B A A 8 B B B B B B B 8 A A 6 Y K 8 B B Y 9° 18° 17° 28° 20° 12° 16° 9° O» 8° M» 13° w29° 30° 12° » 0° 19° 9" 13» 18° Umngrad Londra Madnd Mlano Monlreal MosJma Mûni) NnnYbrk Oslo Pans Prag fliyad floma Sotya Sam Td AMV Tunus Varsora Venedik Vıyaru Vtasfcmgk Zürth Y 5° Y 12° B 18° A 13° B 5° Y «° B 13° B 2° B 4° B 14" B 12° A 32° A 17» B W ' B 18° B 10° B 7°: Y 10»! A 15° i B 4° ıB 5° B 13° BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Bir gomleğin ya da bluzun goğüs kısmına iliştirilen dantel süsle- me.. Adlan aynı olan- lardan her biri. 1/ Malezya halkına özgü bir tür öldtirücü deli- lik... Bcdene egemen olma yoluyla ruhsal yaşama da egemen olunabileceğine ina- nan Hint çileciliği. 3/ tki at tarafından çeki- len yayh bir binek arabası... Bir gıda maddesi. 4/ Uygun bulma, tasvip... Telefon sözü. 5/ As- ya'da bir Ulke. 6/ Kayak... Yakut Türk- leri inaruşında kötü ruhlann adı. 7/ Çit, perde... Bromrudrik asidin tuzu ya da esteri. 8/ tpekten on üç teli olan bir Japon çalgısı... Kristof Kolomb'un Amerika seferi sırasında kullandığı üç gerniden biri. 9/ Tutsak... Dağ ya da tepenin alt bölümu. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ En gelişmiş konuşma yeteneğıne sa- hip papağan dnsi... Aydın'ın bir ilçesi. 2/ 'Vardım istendiğıni belir- teri bir sözcük... Kır koşusu. 3/ Pirinçü ve yoğurtlu ıspanak yeme- ği... Boru sesi. 4/ Kerestesi mobüyacılıkta kullanılan bir Afrika ağa- a... Işlenmemiş toprak. 5/ Takadan büyük bir çeşit Karadeniz ka- yığı. 6/ Avuç içi... Peşin para ile belli bir süre için bir şeye alıcı ol- rna işi. 7/ Bir nota... Pamuk iplığini sarmaya yarayan el çıknğı. 8/ Arap erkeklerinin kefıyelerinin üzerine bağladıklan yünden örme kalın bağ... Ekinlere zararlı bir böcek. 9/ Franz Kafka'nın bir ro- manı... Uzak. 60 YIL ONCE CumhuhYet Yeni bir cemiyet 11 MART 1930 Sinir hastahkları mütehassvsı Dr. Fahrettin Kerim Bey tarafından "Türkiye akıl hıfzıssıhhası cemiyeti" narnile yeni bir cemiyet teşkil edilmiştir. Muessiseler arasıada akıl hastahkları mütehassısları ile, ruhiyatçı ve mektep doktorlarının da bulunacağı bu cemiyet, önumüzdeki çarşamba günü ilk içtimını aktederek mesai ve faaliyet esaslannı tesbit edecektir. Yeni cemiyet sırf ilmi mahiyette olarak çalıjacaktır. Dr. Fahrettin Kerim Bey, dün bu hususta bir rauharririmize şu izahatı vermiştir: "— Dünyarun her yerinde akıl hıfzıssıhhası cemiyeti namile teşekküller vardır. Bu teşekküller sırf ilmî ve terbiyevî mahiyettedir. Fransa'da akıl hıfzıssıhhası, "Pedegoji" isimleri taşıyan bu cemiyetleri emrazı akliye ve tecrübî ruhiyat mütehassısları teşkil etmektedir. Bu Cemiyetlerde çocuklann ruhî neşvü nemalan üzerinde tetkikler yapılır. karakterleri mütalea edilir. Mücrim çocuklann nıçın cürmü ika ettikleri araştırılır. Mektepte sınıfta geri kalan çocuklann gerilemeleri sebebi tetkik edilir. Sinirli ve huysuz çocuklarda görülen intihar gibi hadiselerin sebepleri ilmî olarak araştınhr. Ebeveynine, mektebine malûmat verilir ve ona göre terbiyesinde muayyen bir usul takip edilir. Bu teşekküllerin önumüzdeki mayısta Amerika'da beynelmilel bir kongresi de Dulcetto (.HAUOK1NLAKI toplanacaktır. Bu kongreye tabiî biz iştirak edemiyeceğiz. Hiç olmazsa bizim de böyle bir teşekkülümüz olduğundan şimdiden kongreyi haberdar edeceğiz. Esasen hukûmetimiz de bu kongreye memleketimizdeki emrazı akliye vekayii hakkmda istatistik gönderiyor. Bu sene Türk ocağında verdiğim konferansta anormal ve mücrim çocuklann terbiyesinde bu gibi teşekküllerin lüzum ve faydasım uzun uzadıya izah etmiştim. Şimdi akliye mütehassısı ve terbiyeci arkadaşlarla birleşerek bu teşekkülü mevkii fiile çıkanyoruz. Yalnız çalışmamız tamamile ilmî olacaktır, başlı başma intiharla mücadele diye bir teşekkul değildir. Şimdi her cumartesi günü Tıp fakültesi seririyatı akliyesindeki psikoloji lâburatuvarımızda çocukları bu esas üzerine muayene ediyoruz. Tabiî zamanla bu polikilinikler çoğalacaktır. Bu teşekkülun terbiyevî olduğunu ehemmiyetle kaydetrnek isterim.' 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Orhan Birgit11MABT1960 Kim Dergisi yazarlarından Orhan Birgit'e tecavuz ettikleri iddiasiyle Adliyeye vıerilen, Mecit Yümlü, Tevfık Yümlu, Cafer Esmer, Cemil Irmak, Reşat Erkaya, Zeki Pazar ve Laz ömer adlanndaki sahıslar hakkmda savcıhkça dün, takipsizlitkaran verilmiştir. Savcının bu karan vermesine sebep olarak, tecavüz hadisesinin şahsî Ortan Birgit şikâyete bağlı olması ve Birgit'in ise, böyle bir şikâyette bulunmaması gösterilmektedir. Diğer taraftan bu karar üzerine kendisiyle konuşan gazetecilere Orhan Birgit, "Bu bir amme davasıdır. Sokak ortasında bir şahıs tecavüze uğramıştır. Ben lzmit Ağır Ceza nezdinde bu karara itirazda bulunaca|ım" demiştir. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Türban isyanı 11 MART 1989 Anayasa Mahkemesi'nin türbanı serbest bırakan yasa hükmünü iptal etmesi dün lstanbul, Ankara, Adana ve Bursa'da cuma namazından çıkan gruplar tarafından protesto edildi. Aralannda çember sakallılann ve çarşaflı kadınların da bulunduğu gruplar tekbir getirerek "Turbana uzanan eller kınlsın" dıye slogan attılar ve "Şeytan Ayetleri" kitabının yazarı Salman Rüşdu aleyhinde de gösteri yaptılar. htanbul'da Beyazıt Camisi*nden çıkan göstericiler, polis tarafından dağıtıldı. çıkaıı çatışmada bir kişi yaraiandı, dort Jjişi gözaltına alındı. Ankara'da Hacıbayram Camisi'ndeki olaylı gösterilerden önce, türbanh bir grup kız öğrenci, Kızılay Postanesi'nden Anayasa Mahkemesi'ne protesto telgrafları çektiler. 18 kişinin gözaltına alındığı yuruyuşle ilgili olarak DGM soruşturma başlattı. Adana Yağcamii'ndeki cuma namazından sonra çeşıtli sloganlarla yürüyen gruptan 20'si gözaltına alındı. Bursa Ulucami'deki cuma namazından sonra da "İşte Şeytan" yazılı resimlerin yakılmasıyla başlayan gösteriye türban ve çarşaflı kadınlar da katıldı. TARTIŞMA Sîgara Tüketîmî Bir tahminde bulunmak gerekirse ülkemizde her kesim, her kültür düzeyi sigarayı sorumsuzca kullanmaktadır. Bunda, bu konuda bilgi eksikliğinin ve adâmsendeciliğin rolü büyüktür. Birçok zararı olan sigaraya, toplum olarak duyarsız yaklaşmaktayız. Gelişmiş ülkelerde sigara artık bir halk sağlığı düşmanı olarak bilinmektedir. Ve bu ülkelerde sigara içenler ikinci sınıf insan olarak görulmektedirler. Biz- de ise sigara içimi günden güne artmaktadır. Sigaraya karşı yapılan kampanyalar ise gos- termelik olmadan ileriye gidememektedir. Gelişmiş ülkelerde sigara tüketimi hızlı bir şekilde düşmektedir. Bunda, -sigaraya karşı açılmış savaşın rolü büyüktür. Amerika ve Av- rupa'nın birçok ülkesinde sigara içenlerle iç- meyenler işyerlerinde ayn bölümlerde çahştı- rılmaktadır. Toplu kullanılan kapalı yerlerde sigara içimi yasaklanmıştır. İngiltere'de oto- büslerın sadece ikinci katında oturanlara si- gara içme izni verilmiştir. Yukandâki örnekleri çoğaltmak olası. !n- giltere'de toplumu beş ayrı sosyo-ekonomik kategoriye bölerek yapılan bir çalışmada; sosyo-ekonomik durumu en bozuk olan grup en çok sigara kullanan ve en hastalıkh grup olarak saptanmıştır. Sosyo-ekonomik düzeyi en yüksek olan grupta sigara tüketimi belir- gin olarak azdır. Bu da gelişmiş ülkelerde sosyo-ekonomik durumun sigara içme alışkan- lığı ile direkt Ugisi olduğunu göstermektedir. Bizde de durum böyle midir? Bu konuda sağ- lıklı araştırmalar yok. Ama bir tahminde bu- lunmak gerekirse ülkemizde her kesimin her kül- tür düzeyi sigarayı sorumsuzca kullanmakta- dır. Bunda, bu konuda bilgi eksikliğinin ve adâmsendeciliğin rolü büyüktür. Sigara tüketimi vücutta birçok sistemi et- kiler. En doğrudan, akciğerlerimizi etkiler. Akciğerlerde birçok hastabğa zemin hazırla- dığı gibi akciğer kanserinden bütünüyle so- rumludur. Akcifeer kanseri, tüm dünyada er- keklerde en sık rastlarulan ve görülme sıklığı geri kalmış ülkelerde hızla artma eğılımı gös- teren kanser türüdür. Kadınlarda da üçüncü sırada olduğu bilinmesıne rağmen son veriler, ABD'de birinci sıraya yükseldiğini göstermek- tedir. Sigara içenler kendileri gibi çeyrelerin- dekilerinin de~akciğer kanser riskini iki kat art- tırmaktadır. Evde icilen sigara, içmeyenlerde kanser riskini iki kat arttırmaktadır. GUnde iki paketten fazla sigara içenlerin onda biri ak- ciğer kanserinden ölmektedir. Günde yarım paketten az sigara içenlerde akciğer kanseri ris- ki 15 kat, yanm-bir paket arası sigara içen- lerde 17 kat, bir-iki paket sigara içenlerde 42 kat, iki paketten fazla sigara içenlerde de bu risk 64 kat artmaktadır. Sigara içenler asbest sanayisinde çalışıyorlarsa bu risk 92 kat art- maktadır. ABD'de gençlerde sigara kuüanma oranın- da büyuk düşme saptanmıştır. Bu nedenle son verilerde 30-40 yaş arası akciğeT kanseri oran- lannda azalma saptanmıştır. Sigaranın bıra- kılması veya hiç başlanmaması akciğer kafı- serlerinde büyük azalma meydana getirecek- tir. İlk olarak 1964'de sigaranın akciğer kanse- rinde en büyük risk faktörü olduğu gösteril- miştir. Advisory Committee to the Snrgeon Genanl of the Public Heall Service'nin ra- porunda 5u noktalara dikkat çekilmiştir. 1. Sigara içenler, pıpo ve puro içenlere gö- re daha yüksek akciğer kanseri riski altında- dırlar. 2. Günlük içilen sigara sayısının artması ile akciğer kanseri riski artmaktadır. 3. Sigaraya erken yaşta başlama ve duma- nı derine çekmekle risk artmaktadır. 4. Filtreli sigara kullanımı, fıltresiz sigara- ya göre daha az risklidir. 5. Sigarayı bırakmakla akciğer kanseri ris- ki çok yavaş olarak azalmaktadır. 10 yıldan sonra en az seviyeye inmektedir. Fakat hiç- bir zaman sigaıa içmeyenler seviyesine ulaşa- mamaktadır. Sigarasız, sağlıklı günler dileğiyle DR. FEDAt BARCAN Gögiis Hastalıklan Uzmanı IMr A n ve Güneel Bîr Olay Orkestrada, içlerinde dünya çapında olan, tümü de birbirine yakın derecede, zehir gibi viyolacılanmız var. Peki Sayın Müdür otoritesi ile "Falanca, sen kalk, ben oturacağım" mı diyecek, yoksa en arkada mı çalacak? 1943 yılında Riyaseticumhur Flannoni Or- kestrası'na girdiğimde, orkestranın ldari Mü- dürü rahmetli Halil Onayman'dı. Mızıkayı HumaynD'dan yetışmiş asker kökenli bir ke- mancıydı. Asık suratlı, otoriter görünüşlü, az konuşan bir insandı. Orkestranın da başke- man yardımcısıydı. Şef Ernest Preatorius, rahmetli Ferid Alnar da onun yardımcısıydı. Orkestranın o günkü statüsünde, her çalgı grubunun başında bir yabancı uzman vardı. Preatorius'un ölümüyle, orkestrada değişik- liklere lüzum görüldü. Grup başlan tasfiye edildiler ve yurtlanna döndüler. Orkestrada- ki Türk sanatçılar işi başanyla yürüttüler. Ye- nilikler getirilmek gayesiyle gençler teşyik edil- meye başlandı. Orkestraya çağdaş bir görü- nüm kazandırmak için de kafadar arkadaş- lar birleşerek faaliyete geçtik. Tabii ilk dire- niş, despot davranışlanyla Halil Onayman'- dan geldi. Hepimiz de zaman zaman şimşek- lerinden yara almamıza rağmen, yılmadık, da- yandık. Bardağı taşıran olay, Nihat Esengin adındakı, hepimızın çok sevdiği bir arkada- şımızın, terfıi geldiği halde, Onayman'ın la- zım gelen işlemi bir türlü yapmamas'ı idi. Rahmetli Tevfik İleri Mllli Eğitim Bakanı'y dı. Oğlu keman oğrencimdi. Flutist Müker- rem Berk, tromboncu Cahit Kılıçan, obua- cı, rahmetli Efdal Günşiray ve ben, kalktık Tevfik Üeri'ye gittik. Genel durumu ve bu ola- yı anlattık. Ne irtediğimizi, neler yapabilece- ğimizi izah ettik. AraştırTnalanmızı açıkladık. Çok tnemnun oldu. Derhal Onayman'ı çağırt- tı. Konuştular. Sonunda istifa etmesini söy- ledi. Bize de derhal bir seçim yaparak beş ki- şilik, önerilerimize uyan idare heyetirü seçme- miz için gereken emri çıkartacağım müjdele- di. Aynca yeni bir orkestra kanunu ve yönet- meli^ için çalışmak üzere komi&yonlar kurul- du. Epeyce uzun zaman aian yorıvaı, fakat heyecanlı çalışmalar sonucu, orkestramızın adı, "Cumhurbaskanlığı Senfoni Orkestrası" olarak değiştirildi, Adil ve demokratik bir ida- reye kavuştu. Şimdi, müdürü, idare heyeti üyeleri, teknik işleri tüm üyelerin iştiraki ile ahenkli işleyen çağdaş bir kurum halinde sü- re gelmekte. Biz aynı TC içindeki Devlet Sen- foni Orkestramızın aynı şekilde, iki yılda bir seçilen bir müdür, bir yardımcısı ve üç üye- den meydana gelen bir kurul tarafından yö- netildiklerini sanıyorduk. Ama üzülerek öğ- rendik ki tstanbul Devlet Senfoni Orkestra- nuza tepeden inme bir emirle, orkestra ile ala- kası olmayan birisi müdür tayin edilmiş. Bu tepeden inme tayini yapan her kim ise orkest- ralarımızm özelliğini ve kanunlannı bilmeye- bilir. Ama gel gör ki bu zatı muhterem ben ABD'den döndüğüm sıralarda aynı kurumun müdür yardımcısı idi ve orkestrada da viyola cı idi. Sonra konservatuvar müdürü oldu bir süre sonra da ayırdılar. Şu veya bu kişi tayinini yapmadan acaba kendisiyle konuşmamış mı? Bildikleri halde, ne için kanunun böyle bir işleme müsait ol- madvğım haurlatmanuşlar acaba? Tüm or- kestra üyelerinin itirazlanna rağmen, bu ta- yin yapılmıştır. Hem de kurallara aykın olarak. Gelelim diğer sakıncalara: Şimdi sayın ye- ni müdür bey sanatçı iseler, orkestrada çal- mak isteyecektir kuşkusuz. Fakat orkestrada, içlerinde dünya çapmda olan, tümü de birbi- rine yakın derecede, zehir gibi viyolacılanmız var. Peki sayın müdür, otoritesi ile "falanca sen kalk, ben oturacagıro" mı diyecek, yok- sa en arkada rnı çalacak? Yok, eğer, "arök ben viyolayı bırakbm" derlerse, sanatçı hüvi- yetlerine herhalde artık veda edecekler. Gö- rülüyor ki tatsız bir durum bu. Üyelerin hak- h tepkisini alan yeni müdür bey, odasından prova salonuna inerek "Mertaba arkadaşlar, ben geldim, hayırlı olsun birlikte çalışacagız" falan gibi bir konuşma yapma cesaretini de gösterememiştir bu yazuun yazıldığı güne dek. Yoksa, evet yoksa, yakmdan tanıdığımız bu zat, bugüne gelebilmiş Türkiye'de 35 yıl ev- vel ölmüş bulunan bir Ona>Tnan diktasıyla, üyeleri sindirip ne olursa olsun bu işe devam mı edecektir? Bakalım, hep beraber görece- ğiz. FETHİ KOPUZ Cum. Orkestrası Eski Başkemanctsı/tst. 11.3.1983-8.7.1989 AJNMA BULCA ANAÇ Baba en çok seni seviyor. Anne en çok seni seviyor. Abla en çok seni seviyor. Sen, en çok hepimizi severdin. Doğumunun yedinci yılında seni sevgi ve özlemle anıyoruz. BABAN, ANNEN, ABLAN DUN: MUAMMER AKSOY, BUGÜN: ÇETİN EMEÇ, YARIN: ? Türkiye yeniden kanlı ve karanlık bir kıskaca alınmak isteniyor. Buna göz yumulacak mı? Tüm ilgilileri, aydın ve demokrat güçleri duyarlılığa, dayanışmaya, teröre lanet ve demokrasiye saygıya çağırıyoruz. MALİ MÜŞAVİRLER MUHASEBECİLER BİRLİĞİ GENEL MERKEZİ İSTANBUL ŞUPELERİ — ANKARA ŞUBESİ — ADANA ŞUBEŞ.I — IZMIR ŞUBESİ — BURSA ŞUBEŞI — GIRESUN ŞUBESİ — SOKE ŞUBESİ — DİYARBAKIR ŞUBESİ — ELAZIG ŞUBESİ — MUGLA ŞUBESİ TURSCM'İN REHBERLIĞINDE LONDRA,CKF0RD, CAMBMDGE RKM0UTH WeHTf^B0URKEM0UTH ; BWeHTf^. HASTINÛS,EX£TERVEGHESTQ!.' DE $EÇKİNDlLOWlü>RlNOIkYAZ-W> rADA BUTİIK YILIIM6İUZCE ÖĞR.CNİU ttTAKSİTTE ÖD KOIAYUGI * DEVAM EDİVOR/ S KURSLAR • TİCARI İNÛILIZCE »TUHİZM İNGİLİZÇESİ •BANKACILUC İNûİLİZCESİ •51NAV WJRSLARI: Cambndge •Fırst Certrficatt,Proficıtncy, •TOEn_,AWÜ>(Sdz\ü) tursem İHGİÜ2USAH0KUHARI DANIŞMA MERKEZİ Curnhurıyel Cad. 173/4-6 Elmadağ 80230 lstanbul Hilton Otelı Karşısı Tel 148 39 77 - 14S 79 43 -148 28 49 Fax 132 97 29. Tlx." 27498 tusm tr ANKARA NOTLARI MUSTMA EKMEKÇİ Hiç...Oralp Basım gelmişti İzmit'ten; Oralp'ı, Meclise götürüp gez- dirdim. Kulisleri gösterdim. Meclisin görkemine, mermerlerine bayıldı... Oralp, İzmit'te eczacılık yapıyor; annesi Mesude Ha- nım'ın "dormız çiftliği"ni de yönetiyor. Oralp, her gelişinde yeni bilgiler, kitaplarla gelir Bu kez de, bir Çiniinin yazdığı kitabı ge- tirmiş. Kitabın adı "High Blood Pressure" (Yüksek Kan Basın- cı). Yazan, Amerika'da yaşayan Çinli Leon Chaitow. Kitabın 47. saytasında şöyle bir bilgi var: Yürek sayrılıklarından ölenlerde krom ekstklıği saptanmış. Krom en çok karabıberde var. Yemek- lerde karabiberi yiyenler, yüksek kan basıncına (yüksek tansi- yona) karşı korunmuş oluyorlar. Dahası var; bir bardak şarap, her gûn içildi mi, yüreğe oldukça iyi etki yapıyormuş! Sarmısağı biltrdim, karabiberin yararını ilk kez düşünüyordum... Anam beni severken, bir "kömür Çuvalım!" derdi, bir de "ka- rabiberim!" Karabiberin yüreğe iyi geldiğini bilir miydi, ne bile- yim? Oralp Basım, İstanbul'daki Çin Başkonsolosu Wu Ke Ming'in yakın dostu. Wu Ke Ming, zaman zaman İzmit'e, Oralp'ın çiftli- ğine gidiyor, dinleniyormuş. Oralp söyledi, 1.2 milyar Çinli, Türk insamnın tam altı katı hayvansal protein alıyormuş. Çin, dünya- da en çok domuz eti tüketen ülke. Wu Ke Ming de doğruluyor; Çin'de, Budistler yiyor domuz etini; Müslûmanlar zaten azlık, 10 milyon kadar, Sovyetlerie, Doğu Avrupa'daki gıda kuyrukian Çivf- de yokmuş, çünkü üretiyor. Bunda Mao'nun da katkısı olmalı. Çünkü Mao tüm bürokratlan, aydınları, en az iki üç yıl tarımda çalıştırmış. Wu Ke Ming, tarımda çalışırken, donmuş toprak kaz- dığını söyledi köyde. Başkonsolos Wu Ke Ming, domuz bakıcılı- ğt da yapmış. Bana, Çin'de önemli gelışmelerın olduğunu söyledi. Birinci basamakta, Çinliler ABC'lerini (alfabelerini) değiştirecek- lermiş. Latın harflerini alma hazırlıklarındaymışlar, ama yavaş ya- vaş! Usuma, Mustafa Kemal'in harf devrimini yapışı, Arap harflerini bırakıp Latin harflerini alışı geldi. Mustafa Kemal'e de "yavaş yavaş" derler, "Birdenbire yapma!" Mustafa Kemal ka- bul etmez bunu; o devrimcidir. Ya hemen ya hiçbir zaman! Şim- di gericiler Arap harflerine dönmeyi özlüyortar. Budalalar! Hiç dönülür mü? Geçmiş ola! ^+ + Cumhuriyet Ankara Bürosu'ndan arkadaşımız Erdoğan Ûzer, "yemece"den (kanserden) öldü, İzmir'de toprağa verildi. Erdo- ğan Bey, çok iyi bir arkadaştı. Sayrıevinde, ölümü bekler gibi çe- kildi köşeye. Olünce, arkadaşlarımız Mehmet Açıktan'la, Vural Saygılı, cenazesini uçakla İzmlr'e götürdüler. Orada Hikmet Çe- tinkaya, Cemal Soyoğul ilgilendiler. Yakınlarıyla birlikte, topra- ga verilirken bulundular. Erdoğan Bey, ozanlığı, karikatürcülüğü, yazarlığı yanında iyi bir yönetıciydi de. Ekmeğıni ondan kazanı- yordu; büronun idare işlerini yapardı. Onu hiç unutmayacağım! Muzaffer İlhan Erdost'un amcası ismail Erdost da, 19 şubat pazartesi günü 65 yaşında öldü. Erdostların amcalarının en kü- çüğüydü. Erdost "Sol Yayınlar"ı ondan alıp, sonra ödediği 10 bin lirayla kurmuş, yayınlara 1965'te başlamıştı. Yayının başın- da ilhan vardı. Amca, lihan'ı, aramatarda, didik didik etmelerde hiç yalnız bırakmadı. Kasım 1980'de, Muzaffer'le ilhan üç gün üst üste sıkiyönetim dış nizamiyesine getirilmişlerdi. Amca üç gün yanlarından ayrılmadı. 7 kasım akşamı gözaltına alındıkla- rında, arabasıyla, iki kardeşi Mamak Askeri Cezaevi'ne 0 çıkar- dı. Muzaffer, İlhan'ın öldürülmesinden birkaç gün sonra salrverilmişti Muzaffer'i aynı dış nizamiyeye getirdiklerinde ilk sanldığı amcasıydı. İlhan Erdost'un öldürülmesiyle ilgili olarak açılan, yedi yıl süren davanın hemen her duruşmasında, amca İsmail Erdost, Muzaffer Erdost'un yanı başındaydı. İlhan'ın öl- dürülüşünün birinci yılında, 10 kasım 1981'de, kitap deposuna kolluk güçleri girmişti. Yeni bir "hazine" bulmanın coşkusuyla, polis, Muzaffer Erdost'u arıyordu Bulamayınca, deponun kira- lanmasına yardımcı olan amcası İsmail Erdost'u almışlar, bir gece karakolda, bir gün de 1 Şube'de tutmuşlardı. Depoda yasak- lanmış bir yayın bulunsa, kimbilir daha ne kadar tutarlardı. İs- mail Erdost'un beyin kılcal damarlarından biri tikandığı için son yıllarda pek dışarı çıkamıyor, yeni etkinliklere katılamıyordu. Belki İsmail Erdost'u hiç görmedim; benim görüp tanımamam önem- li mi? Nice iyileri tanıyor muyuz? Hürriyet gazetesi yazarı Çetin Emeç'le, şoför Sinan Ercan sW lahlı saldırı sonucu öldürüldüler. Prof. Muammer Aksoy'dan son- ra, çok kişi bu olayların tırmanacağını söylûyordu. Hiçbiri ölenlerin, babamızın oğlu degildi, ama öyleymişçesine üzüldük. Üzülmenin de yetmeyeceğini biliyorduk. 6 mart günlü Cumhu- riyet'in birinci sayfasında bir fotoğraf vardı; sakallı. şalvarlı biri, öğrenci-polis çatışmasında, sözde polise yardım ediyor, yerden kaptığı taşları gençlere fırlatıyordu! Cumhuriyet'ten Vedat Yene- rer'in çektiği fotoğrafın resim altına "kara-taş" diye yazılmıştı. va- tandaş polise böyle "yardım" ediyorsa, yazık! Devlet bitmiş demektir! Vatandaş polise yardım etmez, polis vatandaşa yar- dım eder. Vatandaşın polise yardımı olayı 12 Martlarda, 12 Ey- lüllerde çıktı ortaya; "sayın muhbir"ler türedi, yurttaş ahlaksızlığa alıştırıldı. Polis işkenceleriyle alınan ifadeler sonucunda, nice in- sanlar eziyet gördüler. Baba oğulu, kardeş kardeşi, eş eşi ihbar etti. Kimse kimsenin yüzüne bakamaz oldu! Böyle toplumun bi- reyleri mutlu olabilir miydi? Yetkililer bilırler, bugün güvenlik go- revlilerinin yüzde doksan dokuzu ülkücü, milliyetçi, eski MSR MHP eğilimlılerden oluşuyor. Bu eğilimler, başkomiserlere de- ğin indi. 71 ilin emniyet müdürlerinden yüzde 80'i belirii görüş- te kişiler! Biri çıksın da, buna "yalan!" desin, görelim... Çetin Emeç, onu az tanırdım; bir yazısmt da "Ankara Notla- n"nda ele alıp eleştirmiştim. Bizler, basın olarak elbette birbiri- mizi eleştirecek, denetleyecektik. Çetin Emeç, öldürüldükten sonra, gözden kaçırdığtm kimi yazılartnı çıkanp okudum. Son yazılarında gerçekten iyi bir gazetecilik görevi yapmış Çetin Emeç. 3 Şubat 1990 gûnlü Hürriyet'te, "Mal Meydanda..." bas- lıklı yazısında, istanbul'un Emniyet Müdürü Hamdi Ardalı'yı eleş- tiriyordu en ağır biçimde; bir yerinde şöyle diyordu: "...Olay günü, İstanbul'un Allahlık Emniyet Müdürü, basım suç- lama saçmalığındaydı... Sözde, memuru hedef gösterildi diye... Acaba hâlâ, 0 meiun parmakları bulmak için, gözlerini devire devire, bizim içimizde mi dolanıyor?.. Yoksa nihayet uyanabildi de... Soruşturmayı, kendi yakın cev- resinin üzerinde mi yoğunlaştırıyor? Bir de bize, teessüflerini bildirmişti... Nesine... Böylesine başıboş bir can pazannda, fepkisiz yaşadığımız... Cezaevlerini, yol geçen hanına çevirdiklerini fark ettiğimiz hal- de, ortalığı ayağa kaldırmadığımız için mi?.." Perşembe günü, sabah Oralp'la Meclise gittik; öğleden son- ra da gazeteciler, Meclise dek yürüdük. Ne oldu? Hiç mi? Yazık değil mi demokrasiye, bu yurdun insanlarına, bizlere... MÜŞTERİ TEMSİLCİSİ olarak yetiştirilmek üzere • En az lise mezunu • Baskı takibıkonusunda deneyimli • Erkek ise. askerlikle ilişkisi olmayan • Genç, bay veya bayan elemanlar ahnacaktır. İsteklilerin. bir fotoğraf ve aynntılı özgeçmişlerini içeren bir yazıyla PK 1327 Karaköy'-Istanbul adresine başN-urmalan rica olunur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear