Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 11 MART 1990
Stockholm'den
DnZodnunsado
mazo kulisindenYAVUZ BAYDAR
STOCKHOLM — 10 yıl kadar
önce After Dark'a da uğrardık.
Kentın ifrit bar ve diskoteklerin-
de sıfır saatinde başlayan keşif
gezilerinin farzı idi bu. Hareket-
li alanlardan Stureplan'a açılan
dar ve loş sokak David Bagares
Gata'da, avıJtılı cuma geceleri bi-
le kendini zor belli eden bir me-
kânda After Dark. Kapısının
önunde biriken kalabalık, gelen
geçenlerde hafif bir şüphe uyan-
dınrdı, hepsi o kadar. Oysa içe-
ride bir yapay dusler dunyası bek-
cinsel diskoteklerine gitraek zo-
rundasınız. Pride da bu gerçeği
fazlasıyla doğrulamakta.
Bir de Dr Zoo adlı yan-legai
bir gece kulubü vardı ki, geçen-
lerde polis tarafından kapandı.
Hayli belirsiz, daha doğrusu
'karanlık' bir yerdi burası. Tur-
lu şayialar çıktı hakkında. Dr.
Zoo'da duzenlenen 'özel' geceler-
de 'akla gelen pek çok şey' olu-
veriyormuş, saatler sabaha doğ-
ru yakJaşırken. Yeni yıl partisin-
de oiup bitenler hâlâ dilden dile
dolaşıyor.
'Dr. Zoo"ya takılanlann çoğun-
Karanlık söylentiler dolaşıyordu Dr.Zoo adü
gece kulübü hakkında. Sonunda kapattılar
zaten. Buraya takılanlann çoğu sado-
mazoşist takımmdan. Saatler sabaha
yaklaşırken burada düzenlenen "özel
gecelerde", "pek çok şey"oluyormuş.
lerdi sizi: Her zaman tıklım tık-
lım, metal dekorlu, cafcaflı, ışıl-
tılı bir ortam. Ama asıl bizi bu-
raya çeken, sadece metropoller-
de yaşanan türden bir dekadans,
bir özgürluk havasıydı. Kentin
türn eşcinsel seçkinlerini, arala-
nnda bizJer gıbi heteroseksüelle-
rin de yer aldığı ozgurlük tutkun-
iannı, tabu düşmanlanru, dizgin-
lenemeyen duşgucunun seyyahla-
nnı bir araya getiren, azgın bir
berhaneydı burası.
Eşsız güzellikte genç kızların,
maço zulmunden kurtuimuş ol-
manın verdiği o paha biçilmez fe-
rahlıkla erkeklere içki ısmarladı-
ğı, karşı cinsi "haydi dansa!" di-
ye piste itelediği, kıskanç eşcin-
sellerin birbırine tukürdüğu, tra-
vestilerin tekmeleştiği, kapanma
saati 3'e doğru azgınlığın ayyu-
ka çıküğı bir kent metaforu. 1983
dolaylarmda kapandı, ama efsa-
nesi hâlâ süruyor.
'Afler Dark' dıskoteği, Stock-
holmlü eşcinsellerin en onemli
buluşuydu belki de; tsveç'e ken-
dilerini kabul ettirmeleri de bu
yer ve Chrisler Lindanv ve arka-
daşlanmn bu yerde yaptığı unu-
tulmaz travesti şovları sayesinde
oldu. 'Kabare' ve 'Munteşem
Gatsby' fümlerinden yuksek doz-
da esinlenen After Dark'ta Lin-
danv'ın daha sonra namı bütün
ülkeye yayılacak olan ve akla ge-
len bilumum tabu ile kedinin fa-
reyle oynadığı gibi oynanan şov-
lanndan sonra yığınla eşcinseli
ABBA'mn Monej Money Money
adlı meşhur parçasında hoplayıp
zıplayarak tum kurtlarım döker-
ken izlemek, o coşkuyu yaşaraak
da ayn bir zevkti.
Aradan çok zaman geçti tabii.
Eger şu AIDS belası olmasaydı,
kentin eşcinselleri bugün çok da-
ha hareketli bir gece yaşamına sa-
hip olacaklardı belki de. Şimdi iki
*gay-diskotek*le durumu idare et-
meye çalışıyorlar.
Batıda iyi büinen bir gerçektir:
Kaliteli mOzik dinlemek, gerçek-
ten dans etmek istiyorsanız, eş-
luğu sado-mazoşistler (polisin ge-
çenlerde bir baskın sonucu me-
kânı kapatmasının nedenlerinden
biri olarak bu da gösteriliyor). Bu
'mudavimler' şimdi yeni bir me-
kân arayışında. Künbîlir, belki de
artık 'Paradise' ya da Pride'a
'takılmaya' başlayacaklar.
Gazeteci ve müzik eleştirmeni
dostum Michaei Goulos, iste bu
sado-mazoşisılerden biriyle yap-
tığı bir söyleşiyi geçenlerde ya-
yımladı. Soyleşinin bir bolümu
şöyle:
— Sado-mazoşizmde sınırian
nasıl çizi>orsunuz?
— İki kişi arasında oynanan
bir oyundur bu. Kurallar ya baş-
tan saptanır ya da oyun sırasuv
da ortaya çıkar. Sürekli denersin
karşı tarafı. Olumlu tepki almaz-
san başka bir şeye geçersin.
— Yani üstünKik daima ıtıazo-
ştstte oİDyor, çıinkii ne olacagı-
na karar veren o. Değil mi?
— Tabii. Mazosist ne isterse o
olur. Ama benim de bu arada
gözumü dort açmam ve duyarlı ol-
raam gerekiyor. Sadist olmak hiç
kolav değıl. On mazoşiste bir sa-
dist düşüyor. Yani işini iyi bilen
bir sadist.
— Karşındakine istediginden
faziasını verdiğiniz oidu mu hiç?
— Hayır, hiç olmadı.
— Dikkatsiz sadisller de
olmalı.
— Tabii, sadist sadistler de var.
Ama onlar hiç oğlan araklaya-
mazlar, isirnleri hemen duyulur
çünkü.
— Peki, insan neden sadist
oluyor?
— Cevaplamak zor. Bir sadist
bazı açılardan mazosist de olabi-
lir. örneğın ben meme uçlarımın
hırpalanraasından, ısırılmasın-
dan, kanatılmasından hoşlanıyo-
rum. Harika bir duygu. Aynca
bana ötekılerin acısı hakkında fi-
kir de verı>or.
— Ertcsi gun nasıl hissediyor-
sun kendini?
— Dayanılıyor işte. Yaralar bi-
raz kalıyor, geçiyor sonra.
— Peki, senin icin huzura ka-
vuşmak mumkun olmayacak mı?
— Tek başıma yaşıyorum, ama
herkes gibi ben de eğlenmek is-
tiyorum. Mutluluk insana gelmi-
yor, insanın gidip onu zorla ko-
parması gerekiyor.
Bu sonuncusuna katılmadığı-
nızı söyleyebilir misiniz? Sado-
mazoşist olsalar da olmasalar da
Stockholm eşcinselleri mutluluk
peşinde. After Dark'tan bu yana
epey mekân tükettüer.
Madrid'den
Isaberinaşk kafesiBir toreadorun kansı
olmak. Genç yaşta
yakışıkh kocasını
boğanın boynuzlarına
kurban vermek, sonra
tüm Ispanya önünde
yemin etmek:
"Senden başkasını
sevemem" diye.
MİNE G.SAULNIER
MADRİD — Zor kadın olmak,
çok zor. Hele mesleği kadın ol-
mak, içler aası bir durum. önce
fotoğraflar başlar yaşlarunaya.
İnsan gözüne çarpmayan yorgun-
luklan, bakışın sonen ışığını, de-
rinin kendini bırakışıru, duygusuz
objektifler birer kuyumcu belgin-
tiğiyle yakaJayıp yansıtırlar. Mes-
leği kadınlık olanların, tarihleri
imparatorluldar gibidir. Doğuş,
yUkseliş ve çöküşleri vardır onla-
rın da. Üçüncu basamak, hepsin-
den uzun ve çileli.
Çok ünlü "sinema stan"dır;
"Artık genc kadın rollerine de
çıkmasın canım!" derler bir gıin.
Sevişme sahnelerinde, oradan bu-
radan pjrtlayan porsük taşkınlık-
ları sakiamaktan yoruluverir yö-
netmenler. Bacaklanyla nam sa-
lan şarkıcıdır; "Mini etek de >a-
kışmıyor artık!"olur. Yataktan
kalkınca bir sabah, yüzünü kim-
seye göstermeden makyajını tak-
mak gerekir.
Kısacası "kadınlık mesJegi",
kapısında ekmek yiyenlerin üstü-
ne zamanla kapanan bir tuzak.
Avlar gönüllü ve yuzyülardır sa-
vılan hiç azalmadı. lspanya'da bu
rnesleğin yüksek raühendisleri
vardır. Hatta Türkiye'de ordinar-
yüs sandığım bazı uzmanların çı-
rak bile çıkamayacaklannı bura-
yı göriince anlarruş bulunuyorum.
EFSANE fLE EVLİ — Francisko Rivera "Paquirri" lspanya'da artık halılara işlenen bir efsane
kahramam. Dul kansı guzel (sabel Pantoja ise kocasına adanmış arabesk aşk şarkılan ile tspanva'-
nın gözdeleri arasraa girdi. Isabel şimdi 40'ına merdiven dayarken trajik bir yalnızlıgı jaşıyor.
Isabd Pantoja adlı tspanyol ara-
besk şarkıcısı, sözünü ettiğimiz
türün en acıklı virtüozlanndan bi-
ri...
Kocası Paquirri, bir zamanlar,
ilkokul eğitimini yeterli buimuş
tüm tberik ahalisinin sevgilisi bir
boğa güresçisiydi. Aslında sevgi-
lisi demek yanlış olur, bu iş de çok
karışık çunkü. Binlerce kişi top-
laruyor ve görünüşte boğanın ölü-
münü seyrederken, çok içlerınden
de, "Belki bugün toreador'un si-
rasıdır" diye urnuyorlar. Paqu-
irri için de boyie oldu ve binlerce
boğayı chorizo (sucuk) fabrikala-
nna gönderen uniu güreşçıyi, bo-
ğanın biri seyırctlerin asıl isteği
doğrultusunda kasaplar cenneti-
ne yollayıverdi. Paquirrı çok ya-
kışıklı bir adamdı, kansı Isabel de
çok guzel bir kadın. Bilinçaltm-
dan ölümünü istemiş olmarun vic-
dan azabıyla İspanyolları, Paqu-
irri'ye çok ağladılar ve "yıkıcr
1
sevgilerinı guzel duluna yöııeltti-
ler. Isabel çok gençti, kurulan tu-
zağı göremedi. Çok güzel şarkı
söylerdi. Kocasına yaktığı arabesk
ağıtları, "meslek" kumazuğıyla
paraya çevirmek istedi. Paquirri'-
den olma oğiunu yerleştirdiği lo-
calara doğru hıçkırarak ölen sev-
gilisine sadakat yeminleri etti,
milyoner oldu.
Bugün Paquirri öleli on yıla
yaklaşıyor. tspanya'nın en gör-
kerrüı duluna ise kimse yaklaşa-
mıyor. Yaktığı arabesk ağıtların.
Roma'dan
Agora televizyonunda evlilik savaşıBirbirimizi Çok Sevmiştik adh televizyon dizisinde karı koca kavgaları
artık ekranda yapılıyor. Hem de tüm açıkhğıyla. Berlusconi
televizyonu en mahrem alanları îtalyan halkının bakışlarına açıyor.
NİLGÜN CERRAHOGLU
ROMA — ttalyanlar artık herşeyi televizyon ka-
meraları önunde yapmaktan hoşlanıyorlar. Hasta-
lar selulıtlerini göstermekten çekinmeyip, bir dok-
torun ve milyonlarca televizyon seyırcısinin karşı-
sında her türlü hazımsızlık ve kabızlık sorunlannı
anlatıyorlar orneğin. "Doktor Kabinesi" adını ta-
şıyan bu program, her gun dortle dört buçuk ara-
sında Berlusconi'mn özel televizyon kanallanndan
birinde naklen yayınla veriliyor. Ayru kanalın gözde
programlarından biri olan "Evlendirme Şirketi"
adlı bir baska programı ise evde kalmış ve biraz
'gecmiş' İtalyanlara televizyonda koca buluyor. Bu
ikisinin arasında sıkıştırılan "Arıyorum ve
Buluyorum" adlı yayın sırasında da kıyıda koşede
iş bulamamış kimseler, ekrana çıkıp mustakbel pat-
ronlarına sesleniyorlar.
İtalyanlar buna "agora televizyonu" yani "mey-
dan televizyonu" diyorlar. "Agora televizyonu"nun
en çarpıcı örneğini, her gun en yakası açılmadık karı
koca kavgalannı sergileyen "C'eravamo Tanto
Amati" oluşturuyor. Adını Ettore Scola'run bir fıl-
minden alan "Ceravamo Tanto Amati" yi (Birbi-
rimizi Çok Sevmiştik) ünlu bir aktör Luca Barbe-
reschi yönlendiriyor. Programa 7 milyon liret (yak-
laşık 14 milyon TL) verilerek davet edilen kan ko-
calar öyle bir Çingene kavgasma tutuşuyor ki tak-
dimcilik yapan Barbereschi bile bazen hayretini giz-
leyemiyor. "Bu kan kocalar" diyor Barbereschi,
"Birbirlerini kıiçuk duşurme>e azmederek geliyor-
lar. Bazen aralanna girip nasıi ayıracagımı şaşın-
yorum. Aslında iki laraf da kendi besabına evlilik-
lerinin gercek kurbanı oldugunu ispatlamaya calı-
şıyor."
"Hayatta tek bildigin şey almak, almak, almak.
Eve beş kunılnşluk katkın oimuyor."
"Nasıl olmuyor? Aüşverisi yapao, yemegi pişi-
ren, çamaşın >ıka>an, sababtan akşama dek orta-
lıgı temizleyen, gomlekleriııi ulule>en kim?"
"İstersen bunlan da vapma. Seninle nicin evlen-
dim o zaman ben. Bir tek maaşımı bolüşmek için
mi? "
"Ama her gece iistüme çılunaya can atıyorsun?
Ondan ne baber?"
"Birbirimizi Çok Sevmiştik"teki sohbetin düzeyi
genellikle bu oluyor. Ekrandaki çift kızıştıkça, tum
kirlı çamaşırlar teker teker onaya döküluyor, ya-
vas yavas geçmişten kalan garezler ortaya çıkıyor.
Milyonlarca televizyon seyircisi de duvara kulağı-
nı yapıştırıp, yandaki evi dinleyen mütecessis kom-
şular gibi "ah ne rezalel". "şunlara bak" diye di-
ye programı seyrediyor.
Bir mahkeme salonunda ya da yatak odasında
yapılacak olan kavgaları tum İtalya'nın oturma
odasına taşıyan "Birbirimizi Çok Sevmiştik", karı-
kocayla birlikte, ekrana taraflarm sahıtierini de ge-
tiriyor. Kavganın ortasına yerleştirilen bir iki ma-
karna reklamından sonra kadının şahidi ballandı-
ra ballandıra erkeğin öteden ben yaptığı sadakat-
sizJikleri anlatıyor. Erkeğin şahidi ise kadının uça-
rılığından dem vuruyor. Program böylece pazar-
tesinden cumartesiye dek her gun yanm saat surıi-
yor. Her haftarun yayınını baştan sona "dizi filra"
gibi ayru çift devam ettiriyor. Fakat "kavga" bö-
lunmesin ve neşesi kaçmasm diye haftaJık seriler
bir öğleden sonra içinde Berlusconi'nin Mılano'-
daki studyolannda çekilıyor. Arkadan dizi, kavga-
nın "en heyecanlı" bölumlerıni öne çıkaracak bi-
çimde monte ediiiyor.
Studyodan bir psikanalistin koltuğundan kaJk-
mışçasına rahatlayarak çıkan çiftler, sanıldığı gibi
soluğu bosanma avukatırun önunde almıyorlar. Ak-
sıne kan-koca yaşamının tipik riyakârlıklarım bir
yana bırakıp, evliliklerine bıraktıkları yerden de-
vam ediyorlar. Barbereschi, aynı çifti bir yıl sonra
tekrar ekrana getirip, televizyon seyircilerine nasıl
değiştiklerini ya da değişmediklerini gösteriyor.
Bazı entelektüeller, tilm bunları '50'lerin neo-
realizmi ile '90'lann psiko-patalojisinin karışıraı
olarak açıküyorlar. '50'ler ve '60'lı yıllardaki tele-
vizyonun pedagojik işlevini artık yitirdiğini, buna
gerek kalmadığını söylüyorlar. '90'lı yılların Îtal-
yan televizyonu yalnız meydan okumayı ve satma-
yı hedef alıyor. Berlusconi'nin televizyonu, ekranda
en 'mahrem nisieri' bile satıyor.
"senden başkasını sevemem" inil-
tilerimn doğal sonucu, değil aşna
fişne, bir erkekle oturup konuşa-
mıyor bile. Ertesi gün linç edilir,
hem de Sevilla kentinin ortasında
ve çatır çatır. Yuzbinlerce âşığı,
hiç kimseye ait olmaması koşu-
luyla zengin etnler onu, kolay mı?
Aynca Paquirri'ye düzenlenen
her anrna töreninde hazır ve na-
zırlık durumu var. Paquirri'li bir
halı bile aldj. Evin içi merhum ko-
canın suretleriyle dolup taşmak-
ta. Isabel'e artık gına gelmiş du-
rumda ama söyleyemez. Oysa yaş
da geldi dayandı kırka. O güze-
lim kara gözler, hokka ağız, ka-
lem bunın, lepiska saçlar son ısıl-
daklarmı yakmaktalar. Ne gördü
gençliğinde Isabel? Bol para, sı-
kı bir gözaltı ve tuzak kapandı.
Dişi Ispanya tarihi, bir Car-
men'ler ve Isabel'ler dizisi. Car-
men'leri baska zaman anlataca-
ğız, bugün sıra Isabel'lerde. Bir
Isabel daha var çunkü; babel
Preysler. Filipinli bir tspanyol.
Birincinin tersine, toplumun "all-
yaptsı" tarafmdan nefret ediiiyor.
Halk arasındaki adı, tukürür gi-
bi ve kısaca, "La China" (Çinli).
Fotoğraflarını basan gazeteler
nefretle kapışılıyor. Reklamını
yaptığı yer karolanndan kapış ka-
pış nefret ediiiyor. Gönül basını
tarafmdan yerden yere vuruluyor
ve Isabel, yerden yere vurulacağı
her yazı için milyonlarca peseta
telif ücreti alıyor. Isabel'in yaşam
içindeki tek mesleği "kadınlık".
Şarkıcı falan bile değil. Görulme-
miş bir guzelliğı de yok. Ama er-
kekler tarafmdan paylaşılamıyor.
önce Julto Iglesias'la evliydi, onu
bıraktı bir aristokrata vardı. Onu
da bıraktı, sosyalistierin ilk ma-
liye bakanını ayarttı. Hükümet
krizi sonucunda adam kansını ve
bakan koltuğunu bırakıp Isabel'in
oldu. Şimdi ondan da ayrüma za-
manı yaklaşıyor. Toplam üç ko-
cadan beş çocukiu Isabel'e, zen-
gin kocalan milyonlarca nafaka
vermek için yanşıyor, ah yeniden
bize dönse diye umuyorlar. An-
cak bu arada ikinci Isabel de kır-
ka merdiven dayadı. Biraz gıdı
hafif sarkıklık durumian basgös-
terdi. Haydi bir iki koca daha ida-
re eder diyelim. Sonra ne olacak
Isabel? Multimilyonlara mal olan
şöminesinin karşısında, albümleri
karıştıracak herhalde.
Peki bana ya da size ne bütün
bunlardan? Bu saçmalıklarla ni-
ye uğraşıyorum? Çünkü hiç de
aptal olmayan kadınların, zaman
dalgalarına karşı kumdan kaleler
yapmalarını bir türlu çözemiyor-
dum. Artık aniadım:
tspanya'nın son dönem en iyi
ozanlarından Gabrid Celaya,
içinde bulunduğu mali güçlükler
nedeniyle bir hastane odasında
usulca ölmeye yatmış. Alfoaso
Grosso adlı yazar da, aynı günler-
de, aynı nedenlerle intihar etme-
ye kalkıştı. Onların mesleği "er-
keklik", guzellikleri geçici değil-
di. Kalıcılığa oynamışlardı aksine.
Ama kumdan kaleler bile, kâ-
ğıt kulelerden daha iyi besliyor sa-
hiplerini. Aynı dramı, adları de-
ğiştirerek Türkiye için de yazabi-
lirsiniz.
Atina^dan
Politikkavgastadyuma sıçradıOlimpiakos Takımı Başkanı Saliarellis,
sahaya giren kameramanı dövünce, ertesi gün
Yunan basını Saliarellis'in Koskotas skandalı
dosyaJarını yeniden açtı. Böylece holigan
kavgaları, Atina'nın bitmeyen siyasal
krvgalarına karışmaya başladı.
STELYO BERBERAKİŞ-
ATtNA — Yunanistan'da üç şey
çok sevilir. Politika, eğlence ve ta-
bii ki futbol. Eğlence, gece saat-
lerde başlar ve sabahın erken sa-
atlerine kadar sürer. Yasalar gere-
ğince eğlence yerlerinin gece saat
02.00'de kapanması gerekir. Ama
da taş taş üstünde bırakmıyor sa-
hada. Taraftan olduğu takım ka>-
betse de kazansa da o stadı yakıp
yıkıyorlar. Yaş ortalamalan 18'i
geçmeyen bu "bunalınüı" gençler,
âdeta "deşarj" olmaya çalışıyor.
Ama bu "deşarj", örneğin 80 bin
k
ÇARLIK ANISI — ÇAR II. Nikola ve ailesi - 73 yıl sonra yeni belgeler gun ışığına çıkacak mı?
ZüriKten
Çar nasılöldü?DOGAN ABALIOĞLU
Zt'RlH — Şu son iki haftada
Ingiltere'de onaya çıkan belgeler
baa olaylann aydınlanmasma ne-
den olacak. İsviçre basınmda da
geniş yankı uyandıran yazılar
rastlantı sonucu bulunmuş.
Dunyaca büyuk açık arttırma
kuruluşlan parası bol ülkelerle
birlik çahştıklanndan, Londra'-
daki tokmak, uç seslenişten son-
ra inmeden Zurih'in, New York'-
un da diyeceğini bekliyor. Arttır-
maya anında telefonla veya yol-
lanan kuryeyle katılma olanağı
var.
Ünlü Sotheby's muzayede şir-
ketınce 500 bin dolan geçeceği sa-
nılan buluntular 5 nisanda masa-
ya serilecekmiş.
Kasım devrirründen bu yana
karanlıkta olan Çar ailesinin yok
edilişı konusu bu kez aydınlana-
cak gibıymiş.
Bilinen resmı açıklamada Çar
Nikola IPnin oldürüldüğu, Çari-
çe Aieksandra ve 5 çocuğunun
emniyete alındıklan, bunlann
haydutlarca kurşuna dizildiğine
yer veriliyordu. Banka kasasında
bulunanlar arasındaki bir telgraf-
ta ise Moskova'nın isteği üzerine
bütün ailenin katledildiği ortaya
çıkıyor.
O zamanlar ünlu KGB öncesi-
nin gizli polis şefi Sverdlof'a ve-
rilen şifreli telgrafta, yerel yöne-
timce konunun bitirildığı,
"Sverdlof'a iletilsin ki tüm birey-
ler aile reisinin sonucuna uğramış-
tır, resmen: Gizlice kaçınlırken öl-
dürulmuşlerdi." denılerek ifade
ediliyordu. Belgeler arasında re-
simler, odentiler ve unlü ozan He-
inrich Heine'nın "Belsazar o ge-
ce kahyasınca olduriıldıi" satırla-
rırun yazıldığı kopanlmış bir par-
ça duvar kâğıdı da varmış.
Beyaz Rusiarca konunun ince-
lenmesi için gorevlendirilen Niko-
la Sokolov'un arşıvı, bugune ka-
dar kaybolduğu varsayılryordu.
Bunları banka kasasında bulan,
Sokolov'u destekleyen Graf Or-
lov'un mirasçılanndan biri. Baka-
lım adı geçen 'Dinamit belgeler'
kasım devrimi izlennin silinmeye
başladığı bu dönemde gerçekten
bir patlama yaratacak mı?
Doğa Tarihi Kültür Derneği
Torquay'da ortaya çıkan; Goet-
be, Napolyon, Nelson. Byron,
Pastör, Danvin. balta Chariotte
Bronte"nin yayıncısına borcunu:
"Artık ode" dediği yazılan içeren
album ise incelendikten, doğru-
luklan saptandıktan sonra sergi-
lenecekler mi, yoksa satılacak mı
konusu tartışılıyormuş.
Bu yönde geçmişe değer veren
bir'topluluk, diğeı yanda Graf so-
yundan geldiği için paranın dışm-
da bir şe> tanımayan birıleri. Özel-
likle 12,5 eylul olayından sonra
toplumumuzu saran, bütun değer-
leri dışlayan göriışe egemen hane-
dan kavramı.
p şj ğ
bunlardan birçoğu sabahın kişin'k modern olımpik stadyum-
05.00'ine kadar açık kalıyor. Po- daki Iüks oturma yerlerine, lüks
litika tartışmalarıru ise her yerde tuvaletlerın lavabolarına, stadın-
duymak mümkün. Başkent Ati- etrafındaki demir parmaklıklara
na'nuı en önemlı meydanlanndan mal oluyor. Yakılıp yıkılıyor. Po-
biri olan tarihi Omania (Birlik)
Meydanı "pollüze" olan fanatik-
lerle sabahlara kadar dolup taşı-
yor. Partiler eleştiriliyor ya da
göklere çıkarıhyor. Parti liderleri
de öyle. Ancak butün ve her tur-
lü tartışmalar "demokratik" bir
düzen içinde gelişiyor. Sinirlenip
bağıran çağıran olursa "nygnn"
bir şekilde "uyanbyor"; aksi hal-
de tartışmanın yer aldığı
"sahadan" çıkarıhyor. Omonia
Meydam'nda 7'den 70'e herkes
5'er 10'ar kişilik gruplar halınde
sabahlara kadar lafazanhk yapı-
yor. O sırada eğlence yerlerinden
çıkrruş olanlar Omonia Meydanı'n-
da "şöyle" bir geçip ya bir gun
sonra piyasaya çıkacak olan gaze-
teleri satın alıyor ya da gruplar-
dan bırine kulak misafırliği yapı-
yor. Bunlann arasında şık giyim-
li bayanları, papyonlu beyleri ya
da yırtık blucinli gençleri görmek
mümkün.
Yunanistan halkının üçüncu
"göz agnsı" olan futbola gelince.
Işler burada biraz değişiyor. Fut-
bol, "hooligan" olarak tarunan fa-
natik taraftarlann taşkınlıkjan ıle
"saygın" bir spor olmaktan çık-
mak uzere. Özelli1de Atina ve Se-
lanik'teki buyuk futbol sahalan
son zamanlarda lspanya'daki are-
nalan aratmamaya başladı. Kendi-
lis ise kamuoyunun basın yoluyla
"tenkiUerine" hedef olmamak için
"sporseveriere" mudahale etmek-
ten kaçımyor. Çunkü her müda-
halesinden sonra ertesi günkü ga-
zetelerin spor sayfalannda "Polis
sporseveriere saidırdı, sporseverler
de bunu protesto etmek amacıyla
stadı yaktı" gibi haberler yayını-
lanıyor.
Geçen hafta pazar günu baş-
kent Atina'da onemli bir maç oy-
nandı. Olimpiakos ile Panathina-
ikos takımlan karşı karşıya geldi.
Panathinaikos bu maçı 4-3 kazan-
dı. Oümpiakos taraftarlannın ara-
sındaki bir grup, sahanın içiııe gir-
meye ve artık alışılagelmiş taşkm-
lıklan yapmaya başlayınca, maçı
uzaktan görüntüleyen devlet
TV'sinin bir kameraraanı da sır-
tındaki kamerayla yanda kesiJen
maç sahasırun içine "izinsiz" gi-
riş yaptı. Olimpiakos takımınm
başkanı Argiris Saliarellis, bunu
görünce kameramanın üzenne yü-
rüdü ve sahadan uzaklaşmasım is-
tedi. Saiiarellis, Yunanistan'ın en
zengin işadamfanndan biri. Aynı
zamanda yakut tuccarı olan Sali-
arellis'in adı, ünlü Koskotas skan-
dalına da karışmıştı. Hatta "Kos-
kotas'ı yurtdışına kaçırdı" gerek-
çesiyle bir sure de hapis yatmış,
ancak kefaletle serbest bırakılmış-
tı. Panathinaikos taraftarları Sa-
liareUis'e "ana avrat" küfür eder-
ken, TV kameramanı da aynı tem-
poya uyarak kendisini uzaklaştır-
mak isteyen ünlü işadamı, Olim-
piakos takımınm başkanına, "Se-
yirciler bakhynuş, sen o... çocugu-
nun tekisin. Senin an., avr.." gibi
hiç de "kibar" olmayan sözleri
kullanmaya başlayınca, polis ne-
zaretinde Saliarellis'in saldınsına
uğradı. Kameramanın gözü mos-
mor olmuştu. Ertesi gunku gaze-
teler, Saliarellis'in bütün "kirli
çamaşırlannı" ortaya çıkardılar.
Olimpiakos takımınm başkanını
"booiiganlann reisi" olarak ta-
nımladılar.
Yunanistan stadyumlarıoda
meydana gelen şiddet olaylan,
gerçek sporseverleri maçlardan
uzak tutarken, polis "ber vakala-
naa taşkın seyirciniıı bir iki ay sü-
re ile maç izlemesini yasaklayan"
yasayı yürurluğe sokmaktan kaçı-
nıyor. ltalya'da uygulanan bu yon-
temle taşkın seyirci her maç günû
ve saatinde kendisine en yakın po-
lis karakoluna giderek o gün ma-
ça gitmeyeceğini fiiliyatta goster-
miş oluyor.
Bütün yönleriyle İslamcı akunlor-örgiitler
TÜRKİYE DAR-ÜL HARB Mİ?İslamcı akımlann strateji tartışmalan. Tebliğ mi. Cihad mr? Nurcular, Süteymancılar, Naksiler, Işıkçılar ve diğerteri.
Amaçlan, liderleri... İslamcı profesyonel şiddet mantığı nedir? "Harekete geçme zamam" diventer. İslam'a göte faiz,
rüsvet. suistimalin serbest olduğu haller... Türkiye'nin Salman Rüşdi'si kim? Mevdudi. Kutub, el Benrta, Şeriati ve
Mutahhari Türkiye yi nasıl etkiliyor? ABD destekli islamcı aktmlar ve CIA ajanı şeriatçılar.
• ÇETİN EMEÇ DE KATLEDİLDİ. 2000'E DOĞRUWH BÜYÜK
KOMPLOYA ETKİLI VE GEÇERLİ YANIT ONERİSI
• A.GÜVEN GÜRKAN'IN "YENİ OLUŞUMU" VE KÜRTLER
• YARGIDA SKANDAL: KÜÇÜK FAHİŞELERE PARAYLA YAŞ
BUYUTME BELGESİ
• TÜRK-İŞTEKİ SHP ÇENGELİ
• Batı Alman Büyukelcısı'yle görüşme Birleşik Almanya "önce ışsızlıK, sonra
ekonomık patlama". • Uzmanlara göre Pasifik yuzyılımiayız. • Ankara Şenlıği'ndeki
yasak ve kalıtelı fılmler • Turan Oursundan Kur'andakı Ay'ın bolunup yere düşme
mucizesi. • Cernal Sureya'nın yayımlanmamış şıırlerı • Trabzonspor kalecisi Pbff:
' Eldivenlerlmle konuşuyorum". • Necatı Cumalı. "Curum sağın hakkıdır"