23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 11 MART 1990 Stockholm'den DnZodnunsado mazo kulisindenYAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — 10 yıl kadar önce After Dark'a da uğrardık. Kentın ifrit bar ve diskoteklerin- de sıfır saatinde başlayan keşif gezilerinin farzı idi bu. Hareket- li alanlardan Stureplan'a açılan dar ve loş sokak David Bagares Gata'da, avıJtılı cuma geceleri bi- le kendini zor belli eden bir me- kânda After Dark. Kapısının önunde biriken kalabalık, gelen geçenlerde hafif bir şüphe uyan- dınrdı, hepsi o kadar. Oysa içe- ride bir yapay dusler dunyası bek- cinsel diskoteklerine gitraek zo- rundasınız. Pride da bu gerçeği fazlasıyla doğrulamakta. Bir de Dr Zoo adlı yan-legai bir gece kulubü vardı ki, geçen- lerde polis tarafından kapandı. Hayli belirsiz, daha doğrusu 'karanlık' bir yerdi burası. Tur- lu şayialar çıktı hakkında. Dr. Zoo'da duzenlenen 'özel' geceler- de 'akla gelen pek çok şey' olu- veriyormuş, saatler sabaha doğ- ru yakJaşırken. Yeni yıl partisin- de oiup bitenler hâlâ dilden dile dolaşıyor. 'Dr. Zoo"ya takılanlann çoğun- Karanlık söylentiler dolaşıyordu Dr.Zoo adü gece kulübü hakkında. Sonunda kapattılar zaten. Buraya takılanlann çoğu sado- mazoşist takımmdan. Saatler sabaha yaklaşırken burada düzenlenen "özel gecelerde", "pek çok şey"oluyormuş. lerdi sizi: Her zaman tıklım tık- lım, metal dekorlu, cafcaflı, ışıl- tılı bir ortam. Ama asıl bizi bu- raya çeken, sadece metropoller- de yaşanan türden bir dekadans, bir özgürluk havasıydı. Kentin türn eşcinsel seçkinlerini, arala- nnda bizJer gıbi heteroseksüelle- rin de yer aldığı ozgurlük tutkun- iannı, tabu düşmanlanru, dizgin- lenemeyen duşgucunun seyyahla- nnı bir araya getiren, azgın bir berhaneydı burası. Eşsız güzellikte genç kızların, maço zulmunden kurtuimuş ol- manın verdiği o paha biçilmez fe- rahlıkla erkeklere içki ısmarladı- ğı, karşı cinsi "haydi dansa!" di- ye piste itelediği, kıskanç eşcin- sellerin birbırine tukürdüğu, tra- vestilerin tekmeleştiği, kapanma saati 3'e doğru azgınlığın ayyu- ka çıküğı bir kent metaforu. 1983 dolaylarmda kapandı, ama efsa- nesi hâlâ süruyor. 'Afler Dark' dıskoteği, Stock- holmlü eşcinsellerin en onemli buluşuydu belki de; tsveç'e ken- dilerini kabul ettirmeleri de bu yer ve Chrisler Lindanv ve arka- daşlanmn bu yerde yaptığı unu- tulmaz travesti şovları sayesinde oldu. 'Kabare' ve 'Munteşem Gatsby' fümlerinden yuksek doz- da esinlenen After Dark'ta Lin- danv'ın daha sonra namı bütün ülkeye yayılacak olan ve akla ge- len bilumum tabu ile kedinin fa- reyle oynadığı gibi oynanan şov- lanndan sonra yığınla eşcinseli ABBA'mn Monej Money Money adlı meşhur parçasında hoplayıp zıplayarak tum kurtlarım döker- ken izlemek, o coşkuyu yaşaraak da ayn bir zevkti. Aradan çok zaman geçti tabii. Eger şu AIDS belası olmasaydı, kentin eşcinselleri bugün çok da- ha hareketli bir gece yaşamına sa- hip olacaklardı belki de. Şimdi iki *gay-diskotek*le durumu idare et- meye çalışıyorlar. Batıda iyi büinen bir gerçektir: Kaliteli mOzik dinlemek, gerçek- ten dans etmek istiyorsanız, eş- luğu sado-mazoşistler (polisin ge- çenlerde bir baskın sonucu me- kânı kapatmasının nedenlerinden biri olarak bu da gösteriliyor). Bu 'mudavimler' şimdi yeni bir me- kân arayışında. Künbîlir, belki de artık 'Paradise' ya da Pride'a 'takılmaya' başlayacaklar. Gazeteci ve müzik eleştirmeni dostum Michaei Goulos, iste bu sado-mazoşisılerden biriyle yap- tığı bir söyleşiyi geçenlerde ya- yımladı. Soyleşinin bir bolümu şöyle: — Sado-mazoşizmde sınırian nasıl çizi>orsunuz? — İki kişi arasında oynanan bir oyundur bu. Kurallar ya baş- tan saptanır ya da oyun sırasuv da ortaya çıkar. Sürekli denersin karşı tarafı. Olumlu tepki almaz- san başka bir şeye geçersin. — Yani üstünKik daima ıtıazo- ştstte oİDyor, çıinkii ne olacagı- na karar veren o. Değil mi? — Tabii. Mazosist ne isterse o olur. Ama benim de bu arada gözumü dort açmam ve duyarlı ol- raam gerekiyor. Sadist olmak hiç kolav değıl. On mazoşiste bir sa- dist düşüyor. Yani işini iyi bilen bir sadist. — Karşındakine istediginden faziasını verdiğiniz oidu mu hiç? — Hayır, hiç olmadı. — Dikkatsiz sadisller de olmalı. — Tabii, sadist sadistler de var. Ama onlar hiç oğlan araklaya- mazlar, isirnleri hemen duyulur çünkü. — Peki, insan neden sadist oluyor? — Cevaplamak zor. Bir sadist bazı açılardan mazosist de olabi- lir. örneğın ben meme uçlarımın hırpalanraasından, ısırılmasın- dan, kanatılmasından hoşlanıyo- rum. Harika bir duygu. Aynca bana ötekılerin acısı hakkında fi- kir de verı>or. — Ertcsi gun nasıl hissediyor- sun kendini? — Dayanılıyor işte. Yaralar bi- raz kalıyor, geçiyor sonra. — Peki, senin icin huzura ka- vuşmak mumkun olmayacak mı? — Tek başıma yaşıyorum, ama herkes gibi ben de eğlenmek is- tiyorum. Mutluluk insana gelmi- yor, insanın gidip onu zorla ko- parması gerekiyor. Bu sonuncusuna katılmadığı- nızı söyleyebilir misiniz? Sado- mazoşist olsalar da olmasalar da Stockholm eşcinselleri mutluluk peşinde. After Dark'tan bu yana epey mekân tükettüer. Madrid'den Isaberinaşk kafesiBir toreadorun kansı olmak. Genç yaşta yakışıkh kocasını boğanın boynuzlarına kurban vermek, sonra tüm Ispanya önünde yemin etmek: "Senden başkasını sevemem" diye. MİNE G.SAULNIER MADRİD — Zor kadın olmak, çok zor. Hele mesleği kadın ol- mak, içler aası bir durum. önce fotoğraflar başlar yaşlarunaya. İnsan gözüne çarpmayan yorgun- luklan, bakışın sonen ışığını, de- rinin kendini bırakışıru, duygusuz objektifler birer kuyumcu belgin- tiğiyle yakaJayıp yansıtırlar. Mes- leği kadınlık olanların, tarihleri imparatorluldar gibidir. Doğuş, yUkseliş ve çöküşleri vardır onla- rın da. Üçüncu basamak, hepsin- den uzun ve çileli. Çok ünlü "sinema stan"dır; "Artık genc kadın rollerine de çıkmasın canım!" derler bir gıin. Sevişme sahnelerinde, oradan bu- radan pjrtlayan porsük taşkınlık- ları sakiamaktan yoruluverir yö- netmenler. Bacaklanyla nam sa- lan şarkıcıdır; "Mini etek de >a- kışmıyor artık!"olur. Yataktan kalkınca bir sabah, yüzünü kim- seye göstermeden makyajını tak- mak gerekir. Kısacası "kadınlık mesJegi", kapısında ekmek yiyenlerin üstü- ne zamanla kapanan bir tuzak. Avlar gönüllü ve yuzyülardır sa- vılan hiç azalmadı. lspanya'da bu rnesleğin yüksek raühendisleri vardır. Hatta Türkiye'de ordinar- yüs sandığım bazı uzmanların çı- rak bile çıkamayacaklannı bura- yı göriince anlarruş bulunuyorum. EFSANE fLE EVLİ — Francisko Rivera "Paquirri" lspanya'da artık halılara işlenen bir efsane kahramam. Dul kansı guzel (sabel Pantoja ise kocasına adanmış arabesk aşk şarkılan ile tspanva'- nın gözdeleri arasraa girdi. Isabel şimdi 40'ına merdiven dayarken trajik bir yalnızlıgı jaşıyor. Isabd Pantoja adlı tspanyol ara- besk şarkıcısı, sözünü ettiğimiz türün en acıklı virtüozlanndan bi- ri... Kocası Paquirri, bir zamanlar, ilkokul eğitimini yeterli buimuş tüm tberik ahalisinin sevgilisi bir boğa güresçisiydi. Aslında sevgi- lisi demek yanlış olur, bu iş de çok karışık çunkü. Binlerce kişi top- laruyor ve görünüşte boğanın ölü- münü seyrederken, çok içlerınden de, "Belki bugün toreador'un si- rasıdır" diye urnuyorlar. Paqu- irri için de boyie oldu ve binlerce boğayı chorizo (sucuk) fabrikala- nna gönderen uniu güreşçıyi, bo- ğanın biri seyırctlerin asıl isteği doğrultusunda kasaplar cenneti- ne yollayıverdi. Paquirrı çok ya- kışıklı bir adamdı, kansı Isabel de çok guzel bir kadın. Bilinçaltm- dan ölümünü istemiş olmarun vic- dan azabıyla İspanyolları, Paqu- irri'ye çok ağladılar ve "yıkıcr 1 sevgilerinı guzel duluna yöııeltti- ler. Isabel çok gençti, kurulan tu- zağı göremedi. Çok güzel şarkı söylerdi. Kocasına yaktığı arabesk ağıtları, "meslek" kumazuğıyla paraya çevirmek istedi. Paquirri'- den olma oğiunu yerleştirdiği lo- calara doğru hıçkırarak ölen sev- gilisine sadakat yeminleri etti, milyoner oldu. Bugün Paquirri öleli on yıla yaklaşıyor. tspanya'nın en gör- kerrüı duluna ise kimse yaklaşa- mıyor. Yaktığı arabesk ağıtların. Roma'dan Agora televizyonunda evlilik savaşıBirbirimizi Çok Sevmiştik adh televizyon dizisinde karı koca kavgaları artık ekranda yapılıyor. Hem de tüm açıkhğıyla. Berlusconi televizyonu en mahrem alanları îtalyan halkının bakışlarına açıyor. NİLGÜN CERRAHOGLU ROMA — ttalyanlar artık herşeyi televizyon ka- meraları önunde yapmaktan hoşlanıyorlar. Hasta- lar selulıtlerini göstermekten çekinmeyip, bir dok- torun ve milyonlarca televizyon seyırcısinin karşı- sında her türlü hazımsızlık ve kabızlık sorunlannı anlatıyorlar orneğin. "Doktor Kabinesi" adını ta- şıyan bu program, her gun dortle dört buçuk ara- sında Berlusconi'mn özel televizyon kanallanndan birinde naklen yayınla veriliyor. Ayru kanalın gözde programlarından biri olan "Evlendirme Şirketi" adlı bir baska programı ise evde kalmış ve biraz 'gecmiş' İtalyanlara televizyonda koca buluyor. Bu ikisinin arasında sıkıştırılan "Arıyorum ve Buluyorum" adlı yayın sırasında da kıyıda koşede iş bulamamış kimseler, ekrana çıkıp mustakbel pat- ronlarına sesleniyorlar. İtalyanlar buna "agora televizyonu" yani "mey- dan televizyonu" diyorlar. "Agora televizyonu"nun en çarpıcı örneğini, her gun en yakası açılmadık karı koca kavgalannı sergileyen "C'eravamo Tanto Amati" oluşturuyor. Adını Ettore Scola'run bir fıl- minden alan "Ceravamo Tanto Amati" yi (Birbi- rimizi Çok Sevmiştik) ünlu bir aktör Luca Barbe- reschi yönlendiriyor. Programa 7 milyon liret (yak- laşık 14 milyon TL) verilerek davet edilen kan ko- calar öyle bir Çingene kavgasma tutuşuyor ki tak- dimcilik yapan Barbereschi bile bazen hayretini giz- leyemiyor. "Bu kan kocalar" diyor Barbereschi, "Birbirlerini kıiçuk duşurme>e azmederek geliyor- lar. Bazen aralanna girip nasıi ayıracagımı şaşın- yorum. Aslında iki laraf da kendi besabına evlilik- lerinin gercek kurbanı oldugunu ispatlamaya calı- şıyor." "Hayatta tek bildigin şey almak, almak, almak. Eve beş kunılnşluk katkın oimuyor." "Nasıl olmuyor? Aüşverisi yapao, yemegi pişi- ren, çamaşın >ıka>an, sababtan akşama dek orta- lıgı temizleyen, gomlekleriııi ulule>en kim?" "İstersen bunlan da vapma. Seninle nicin evlen- dim o zaman ben. Bir tek maaşımı bolüşmek için mi? " "Ama her gece iistüme çılunaya can atıyorsun? Ondan ne baber?" "Birbirimizi Çok Sevmiştik"teki sohbetin düzeyi genellikle bu oluyor. Ekrandaki çift kızıştıkça, tum kirlı çamaşırlar teker teker onaya döküluyor, ya- vas yavas geçmişten kalan garezler ortaya çıkıyor. Milyonlarca televizyon seyircisi de duvara kulağı- nı yapıştırıp, yandaki evi dinleyen mütecessis kom- şular gibi "ah ne rezalel". "şunlara bak" diye di- ye programı seyrediyor. Bir mahkeme salonunda ya da yatak odasında yapılacak olan kavgaları tum İtalya'nın oturma odasına taşıyan "Birbirimizi Çok Sevmiştik", karı- kocayla birlikte, ekrana taraflarm sahıtierini de ge- tiriyor. Kavganın ortasına yerleştirilen bir iki ma- karna reklamından sonra kadının şahidi ballandı- ra ballandıra erkeğin öteden ben yaptığı sadakat- sizJikleri anlatıyor. Erkeğin şahidi ise kadının uça- rılığından dem vuruyor. Program böylece pazar- tesinden cumartesiye dek her gun yanm saat surıi- yor. Her haftarun yayınını baştan sona "dizi filra" gibi ayru çift devam ettiriyor. Fakat "kavga" bö- lunmesin ve neşesi kaçmasm diye haftaJık seriler bir öğleden sonra içinde Berlusconi'nin Mılano'- daki studyolannda çekilıyor. Arkadan dizi, kavga- nın "en heyecanlı" bölumlerıni öne çıkaracak bi- çimde monte ediiiyor. Studyodan bir psikanalistin koltuğundan kaJk- mışçasına rahatlayarak çıkan çiftler, sanıldığı gibi soluğu bosanma avukatırun önunde almıyorlar. Ak- sıne kan-koca yaşamının tipik riyakârlıklarım bir yana bırakıp, evliliklerine bıraktıkları yerden de- vam ediyorlar. Barbereschi, aynı çifti bir yıl sonra tekrar ekrana getirip, televizyon seyircilerine nasıl değiştiklerini ya da değişmediklerini gösteriyor. Bazı entelektüeller, tilm bunları '50'lerin neo- realizmi ile '90'lann psiko-patalojisinin karışıraı olarak açıküyorlar. '50'ler ve '60'lı yıllardaki tele- vizyonun pedagojik işlevini artık yitirdiğini, buna gerek kalmadığını söylüyorlar. '90'lı yılların Îtal- yan televizyonu yalnız meydan okumayı ve satma- yı hedef alıyor. Berlusconi'nin televizyonu, ekranda en 'mahrem nisieri' bile satıyor. "senden başkasını sevemem" inil- tilerimn doğal sonucu, değil aşna fişne, bir erkekle oturup konuşa- mıyor bile. Ertesi gün linç edilir, hem de Sevilla kentinin ortasında ve çatır çatır. Yuzbinlerce âşığı, hiç kimseye ait olmaması koşu- luyla zengin etnler onu, kolay mı? Aynca Paquirri'ye düzenlenen her anrna töreninde hazır ve na- zırlık durumu var. Paquirri'li bir halı bile aldj. Evin içi merhum ko- canın suretleriyle dolup taşmak- ta. Isabel'e artık gına gelmiş du- rumda ama söyleyemez. Oysa yaş da geldi dayandı kırka. O güze- lim kara gözler, hokka ağız, ka- lem bunın, lepiska saçlar son ısıl- daklarmı yakmaktalar. Ne gördü gençliğinde Isabel? Bol para, sı- kı bir gözaltı ve tuzak kapandı. Dişi Ispanya tarihi, bir Car- men'ler ve Isabel'ler dizisi. Car- men'leri baska zaman anlataca- ğız, bugün sıra Isabel'lerde. Bir Isabel daha var çunkü; babel Preysler. Filipinli bir tspanyol. Birincinin tersine, toplumun "all- yaptsı" tarafmdan nefret ediiiyor. Halk arasındaki adı, tukürür gi- bi ve kısaca, "La China" (Çinli). Fotoğraflarını basan gazeteler nefretle kapışılıyor. Reklamını yaptığı yer karolanndan kapış ka- pış nefret ediiiyor. Gönül basını tarafmdan yerden yere vuruluyor ve Isabel, yerden yere vurulacağı her yazı için milyonlarca peseta telif ücreti alıyor. Isabel'in yaşam içindeki tek mesleği "kadınlık". Şarkıcı falan bile değil. Görulme- miş bir guzelliğı de yok. Ama er- kekler tarafmdan paylaşılamıyor. önce Julto Iglesias'la evliydi, onu bıraktı bir aristokrata vardı. Onu da bıraktı, sosyalistierin ilk ma- liye bakanını ayarttı. Hükümet krizi sonucunda adam kansını ve bakan koltuğunu bırakıp Isabel'in oldu. Şimdi ondan da ayrüma za- manı yaklaşıyor. Toplam üç ko- cadan beş çocukiu Isabel'e, zen- gin kocalan milyonlarca nafaka vermek için yanşıyor, ah yeniden bize dönse diye umuyorlar. An- cak bu arada ikinci Isabel de kır- ka merdiven dayadı. Biraz gıdı hafif sarkıklık durumian basgös- terdi. Haydi bir iki koca daha ida- re eder diyelim. Sonra ne olacak Isabel? Multimilyonlara mal olan şöminesinin karşısında, albümleri karıştıracak herhalde. Peki bana ya da size ne bütün bunlardan? Bu saçmalıklarla ni- ye uğraşıyorum? Çünkü hiç de aptal olmayan kadınların, zaman dalgalarına karşı kumdan kaleler yapmalarını bir türlu çözemiyor- dum. Artık aniadım: tspanya'nın son dönem en iyi ozanlarından Gabrid Celaya, içinde bulunduğu mali güçlükler nedeniyle bir hastane odasında usulca ölmeye yatmış. Alfoaso Grosso adlı yazar da, aynı günler- de, aynı nedenlerle intihar etme- ye kalkıştı. Onların mesleği "er- keklik", guzellikleri geçici değil- di. Kalıcılığa oynamışlardı aksine. Ama kumdan kaleler bile, kâ- ğıt kulelerden daha iyi besliyor sa- hiplerini. Aynı dramı, adları de- ğiştirerek Türkiye için de yazabi- lirsiniz. Atina^dan Politikkavgastadyuma sıçradıOlimpiakos Takımı Başkanı Saliarellis, sahaya giren kameramanı dövünce, ertesi gün Yunan basını Saliarellis'in Koskotas skandalı dosyaJarını yeniden açtı. Böylece holigan kavgaları, Atina'nın bitmeyen siyasal krvgalarına karışmaya başladı. STELYO BERBERAKİŞ- ATtNA — Yunanistan'da üç şey çok sevilir. Politika, eğlence ve ta- bii ki futbol. Eğlence, gece saat- lerde başlar ve sabahın erken sa- atlerine kadar sürer. Yasalar gere- ğince eğlence yerlerinin gece saat 02.00'de kapanması gerekir. Ama da taş taş üstünde bırakmıyor sa- hada. Taraftan olduğu takım ka>- betse de kazansa da o stadı yakıp yıkıyorlar. Yaş ortalamalan 18'i geçmeyen bu "bunalınüı" gençler, âdeta "deşarj" olmaya çalışıyor. Ama bu "deşarj", örneğin 80 bin k ÇARLIK ANISI — ÇAR II. Nikola ve ailesi - 73 yıl sonra yeni belgeler gun ışığına çıkacak mı? ZüriKten Çar nasılöldü?DOGAN ABALIOĞLU Zt'RlH — Şu son iki haftada Ingiltere'de onaya çıkan belgeler baa olaylann aydınlanmasma ne- den olacak. İsviçre basınmda da geniş yankı uyandıran yazılar rastlantı sonucu bulunmuş. Dunyaca büyuk açık arttırma kuruluşlan parası bol ülkelerle birlik çahştıklanndan, Londra'- daki tokmak, uç seslenişten son- ra inmeden Zurih'in, New York'- un da diyeceğini bekliyor. Arttır- maya anında telefonla veya yol- lanan kuryeyle katılma olanağı var. Ünlü Sotheby's muzayede şir- ketınce 500 bin dolan geçeceği sa- nılan buluntular 5 nisanda masa- ya serilecekmiş. Kasım devrirründen bu yana karanlıkta olan Çar ailesinin yok edilişı konusu bu kez aydınlana- cak gibıymiş. Bilinen resmı açıklamada Çar Nikola IPnin oldürüldüğu, Çari- çe Aieksandra ve 5 çocuğunun emniyete alındıklan, bunlann haydutlarca kurşuna dizildiğine yer veriliyordu. Banka kasasında bulunanlar arasındaki bir telgraf- ta ise Moskova'nın isteği üzerine bütün ailenin katledildiği ortaya çıkıyor. O zamanlar ünlu KGB öncesi- nin gizli polis şefi Sverdlof'a ve- rilen şifreli telgrafta, yerel yöne- timce konunun bitirildığı, "Sverdlof'a iletilsin ki tüm birey- ler aile reisinin sonucuna uğramış- tır, resmen: Gizlice kaçınlırken öl- dürulmuşlerdi." denılerek ifade ediliyordu. Belgeler arasında re- simler, odentiler ve unlü ozan He- inrich Heine'nın "Belsazar o ge- ce kahyasınca olduriıldıi" satırla- rırun yazıldığı kopanlmış bir par- ça duvar kâğıdı da varmış. Beyaz Rusiarca konunun ince- lenmesi için gorevlendirilen Niko- la Sokolov'un arşıvı, bugune ka- dar kaybolduğu varsayılryordu. Bunları banka kasasında bulan, Sokolov'u destekleyen Graf Or- lov'un mirasçılanndan biri. Baka- lım adı geçen 'Dinamit belgeler' kasım devrimi izlennin silinmeye başladığı bu dönemde gerçekten bir patlama yaratacak mı? Doğa Tarihi Kültür Derneği Torquay'da ortaya çıkan; Goet- be, Napolyon, Nelson. Byron, Pastör, Danvin. balta Chariotte Bronte"nin yayıncısına borcunu: "Artık ode" dediği yazılan içeren album ise incelendikten, doğru- luklan saptandıktan sonra sergi- lenecekler mi, yoksa satılacak mı konusu tartışılıyormuş. Bu yönde geçmişe değer veren bir'topluluk, diğeı yanda Graf so- yundan geldiği için paranın dışm- da bir şe> tanımayan birıleri. Özel- likle 12,5 eylul olayından sonra toplumumuzu saran, bütun değer- leri dışlayan göriışe egemen hane- dan kavramı. p şj ğ bunlardan birçoğu sabahın kişin'k modern olımpik stadyum- 05.00'ine kadar açık kalıyor. Po- daki Iüks oturma yerlerine, lüks litika tartışmalarıru ise her yerde tuvaletlerın lavabolarına, stadın- duymak mümkün. Başkent Ati- etrafındaki demir parmaklıklara na'nuı en önemlı meydanlanndan mal oluyor. Yakılıp yıkılıyor. Po- biri olan tarihi Omania (Birlik) Meydanı "pollüze" olan fanatik- lerle sabahlara kadar dolup taşı- yor. Partiler eleştiriliyor ya da göklere çıkarıhyor. Parti liderleri de öyle. Ancak butün ve her tur- lü tartışmalar "demokratik" bir düzen içinde gelişiyor. Sinirlenip bağıran çağıran olursa "nygnn" bir şekilde "uyanbyor"; aksi hal- de tartışmanın yer aldığı "sahadan" çıkarıhyor. Omonia Meydam'nda 7'den 70'e herkes 5'er 10'ar kişilik gruplar halınde sabahlara kadar lafazanhk yapı- yor. O sırada eğlence yerlerinden çıkrruş olanlar Omonia Meydanı'n- da "şöyle" bir geçip ya bir gun sonra piyasaya çıkacak olan gaze- teleri satın alıyor ya da gruplar- dan bırine kulak misafırliği yapı- yor. Bunlann arasında şık giyim- li bayanları, papyonlu beyleri ya da yırtık blucinli gençleri görmek mümkün. Yunanistan halkının üçüncu "göz agnsı" olan futbola gelince. Işler burada biraz değişiyor. Fut- bol, "hooligan" olarak tarunan fa- natik taraftarlann taşkınlıkjan ıle "saygın" bir spor olmaktan çık- mak uzere. Özelli1de Atina ve Se- lanik'teki buyuk futbol sahalan son zamanlarda lspanya'daki are- nalan aratmamaya başladı. Kendi- lis ise kamuoyunun basın yoluyla "tenkiUerine" hedef olmamak için "sporseveriere" mudahale etmek- ten kaçımyor. Çunkü her müda- halesinden sonra ertesi günkü ga- zetelerin spor sayfalannda "Polis sporseveriere saidırdı, sporseverler de bunu protesto etmek amacıyla stadı yaktı" gibi haberler yayını- lanıyor. Geçen hafta pazar günu baş- kent Atina'da onemli bir maç oy- nandı. Olimpiakos ile Panathina- ikos takımlan karşı karşıya geldi. Panathinaikos bu maçı 4-3 kazan- dı. Oümpiakos taraftarlannın ara- sındaki bir grup, sahanın içiııe gir- meye ve artık alışılagelmiş taşkm- lıklan yapmaya başlayınca, maçı uzaktan görüntüleyen devlet TV'sinin bir kameraraanı da sır- tındaki kamerayla yanda kesiJen maç sahasırun içine "izinsiz" gi- riş yaptı. Olimpiakos takımınm başkanı Argiris Saliarellis, bunu görünce kameramanın üzenne yü- rüdü ve sahadan uzaklaşmasım is- tedi. Saiiarellis, Yunanistan'ın en zengin işadamfanndan biri. Aynı zamanda yakut tuccarı olan Sali- arellis'in adı, ünlü Koskotas skan- dalına da karışmıştı. Hatta "Kos- kotas'ı yurtdışına kaçırdı" gerek- çesiyle bir sure de hapis yatmış, ancak kefaletle serbest bırakılmış- tı. Panathinaikos taraftarları Sa- liareUis'e "ana avrat" küfür eder- ken, TV kameramanı da aynı tem- poya uyarak kendisini uzaklaştır- mak isteyen ünlü işadamı, Olim- piakos takımınm başkanına, "Se- yirciler bakhynuş, sen o... çocugu- nun tekisin. Senin an., avr.." gibi hiç de "kibar" olmayan sözleri kullanmaya başlayınca, polis ne- zaretinde Saliarellis'in saldınsına uğradı. Kameramanın gözü mos- mor olmuştu. Ertesi gunku gaze- teler, Saliarellis'in bütün "kirli çamaşırlannı" ortaya çıkardılar. Olimpiakos takımınm başkanını "booiiganlann reisi" olarak ta- nımladılar. Yunanistan stadyumlarıoda meydana gelen şiddet olaylan, gerçek sporseverleri maçlardan uzak tutarken, polis "ber vakala- naa taşkın seyirciniıı bir iki ay sü- re ile maç izlemesini yasaklayan" yasayı yürurluğe sokmaktan kaçı- nıyor. ltalya'da uygulanan bu yon- temle taşkın seyirci her maç günû ve saatinde kendisine en yakın po- lis karakoluna giderek o gün ma- ça gitmeyeceğini fiiliyatta goster- miş oluyor. Bütün yönleriyle İslamcı akunlor-örgiitler TÜRKİYE DAR-ÜL HARB Mİ?İslamcı akımlann strateji tartışmalan. Tebliğ mi. Cihad mr? Nurcular, Süteymancılar, Naksiler, Işıkçılar ve diğerteri. Amaçlan, liderleri... İslamcı profesyonel şiddet mantığı nedir? "Harekete geçme zamam" diventer. İslam'a göte faiz, rüsvet. suistimalin serbest olduğu haller... Türkiye'nin Salman Rüşdi'si kim? Mevdudi. Kutub, el Benrta, Şeriati ve Mutahhari Türkiye yi nasıl etkiliyor? ABD destekli islamcı aktmlar ve CIA ajanı şeriatçılar. • ÇETİN EMEÇ DE KATLEDİLDİ. 2000'E DOĞRUWH BÜYÜK KOMPLOYA ETKİLI VE GEÇERLİ YANIT ONERİSI • A.GÜVEN GÜRKAN'IN "YENİ OLUŞUMU" VE KÜRTLER • YARGIDA SKANDAL: KÜÇÜK FAHİŞELERE PARAYLA YAŞ BUYUTME BELGESİ • TÜRK-İŞTEKİ SHP ÇENGELİ • Batı Alman Büyukelcısı'yle görüşme Birleşik Almanya "önce ışsızlıK, sonra ekonomık patlama". • Uzmanlara göre Pasifik yuzyılımiayız. • Ankara Şenlıği'ndeki yasak ve kalıtelı fılmler • Turan Oursundan Kur'andakı Ay'ın bolunup yere düşme mucizesi. • Cernal Sureya'nın yayımlanmamış şıırlerı • Trabzonspor kalecisi Pbff: ' Eldivenlerlmle konuşuyorum". • Necatı Cumalı. "Curum sağın hakkıdır"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear