Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 ŞUBAT1990 KULTUR-SANAT CUMHURÎYET/5
İngiltere'de müzik ödtilleri
• LONDRA (AA) — îngiltere'de yıhn muzik ödülleri
dağıtıldı ve Fine Young Cannibals yıhn en iyi Ingiliz
grubu seçildi. Bir Ingiliz grubunun çıkardığı en iyi album
ödülu de yine Fine Young Cannibals'ın "The Raw And
The Cooked" adh çalışmasına layık gorüldü. "The Brits
1990" ödülleri, Ingiliz Plak Sanayii (BPI) tarafından
düzenleniyor ve odul toreniningelirleri bır muzik vakfına
aktarıhyor. Amerikah şarkıcı Neney Cherry, en iyi
uluslararası artist seçildi. Phil Collins ve Eurythmics
üyesi Annie Lennox, en iyi erkek ve kadın vokalist
ödüllerine layık göruldüler. İrlandalı grup U2, en iyi
uluslararası grup seçilirken en iyi film müziği ödulü de
"Batman" filmine verildi. Ingiliz grup Queen'e de müzik
sanayiine 20 yıldır suren katkısı dolayısıyla ozel bir odül
sunuldu.
'Sanat Dünyamız'ın laş sayısı
• Kttltur Servisi — Üç ayda bir yayımlanan "Sanat
Dunyamız" adh derginin kış sayısı yayımlandı. Derginin
bu sayısında M. Ali Kılıçbay'm yazdığı "Kitap
Dunyamızdan" köşesi ile "Osmanlının Son Demleri" adh
yazısı, Sezer Tansuğ'un "19. Yuzyılda Osmanlı Resim
Sanatının Değişim Doğrultulan", Turgut Çeviker'in ise
"Türk Karikaturunde Kurtuluş Savaşı Dönemi" başlıkh
incelemeleri, Ekrem Işın'ın "Semai Kahvelerinde İnsan ve
Kültür" adh yazısı yer alıyor. Dergide ayrıca Enis
Batur'un "Yahya Kemal'in Bavulu" adlı yazısı, Yapı
Kredi Koleksiyonu'ndan seçilen "Belgelerle Yaşayan
Yahya Kemal" fotoğraflanyla veriliyor. 1958 yılında ölen
Yahya Kemal Beyath'nın "Yakın Mercek" başlıkh
yazısının da sunulduğu dergiye Fikret Andoğlu'nun
resimlerine, Yusuf Coşkun Benefçe'nin "Osmanlılarda
Sıraltı Tekniği ve Günümüz Hat Sanatı" adlı yazısıyla,
Aydın Uğurlu'nun "Tekstil ile llgili Geleneksel İki
Oyunumuz" başlıkh yazıları da konu ediliyor.
Rourkefran 4
\akışıkh Johnny'
• Kültür Servisi — Senaryo yazarlığından 1970'lerde
yönetmenliğe geçen Walter Hill'in "Yakışıklı Johnny"
filmi Şişli Site, Beyoğlu Lale ve Çemberlitaş Şafak
sinemalarında gösterime girdi. Eleştirmenler tarafından
1950'H yılların orta karar kovboy parodilerine benzetilen
film, karıştığı bir dolandırıcıhk olayı sırasında çetedeki
öteki arkadaşlan tarafından yarah olarak ölume terk
edilen John Sedley'in trajik öyküsünu anlatıyor. Mickey
Rourke'un başrolunde yer aldığı filmde Elizabeth
McGovern, Ellin Barkin ve Scott Wilson, Forest
Whitaker öteki rollerde.
Güngör Anbal Sergisi
• Kültür Servisi — 1984 yılında halya Sanat ve Kültür
Derneği fahri uyeliğine seçilen Gungör (Danışman)
Arıbal'ın resim sergisi, bugun Destek Reasürans Sanat
Galerisi'nde açıhyor. Sergi 16 martta sona erecek.
Manisa'da doğan Gungör Anbal, 1973 yılında Devlet
Güzel Sanatlar Akademisi Seramik Bölumü'nden mezun
oldu. 1980'de Ressamlar Derneği Başkanı seçilen sanatçı,
1981 yılında geleneksel Turk sanatları çini dalında master
yaptı. Edirne'de Hükümet Konağı anıtı beton döküm
panosunu yapan daha sonra İstanbul'un çeşitli yapılarma
fresk, ıskaravito ve beton panolar yapan Arıbal'ın
yapıtları, çeşitli bakanhk, kurum ve kuruluşlarda yer
alıyor. Yuriiçi ve yurtdışında çeşitli karma sergilere
katılan sanatçı, 1951 yılından bu yana da çok sayıda
kişisel sergiler açtı.
'Kostantıniyye'nin yeni sayısı
• Kültür Servisi — Aylık Kostantıniyye Haberleri
dergisinin son sayısında "Istanbul'da Zelzele Olacak
mı?" başhklı bir yazı kapak konusunu oluşturuyor.
Hulki Aktunç'un "İstanbul'un Süreya'sı Sondü mü?",
Hilmi Yavuz'un "Alçak Mimarlar", Orhan Duru'nun "Bir
İstanbul Beyoğlu'su", Cüneyt Ayral'ın "Bizim Özgür
Basın veya Vay Kostantıniyye'nin Başına Gelenler", Cahit
Kayra'nın "Cariye Edâdil'in Başına Gelenler" yazüannın
yer aldığı dergide St. Irene Kilisesi de konu ediliyor.
Ayrıca eski belediye başkanlanndan Necdet Uğur'la Dr.
Hurşit Güneş'in yaptığı bir söyleşi, Hafız Hattat Yusuf
Sezer'in Kostantıniyye dergisi için çektiği tuğra, Nuran
Yavuz'un "istanbul Masalları-I", Nedim Gürsel'in
"Boğazkesen" adlı yazıları da sunuluyor.
Türk halk danslan Avrupa'da
• Kültür Servisi — Geçen yıl da yurtdışında gösteriler
sunan Anadolu Üniversitesi Halkbilim Araştırmalan
Merkezi, Halk Danslan Topluluğu yeni bir Avrupa
turnesine çıktı. 45 kişinin yer aldığı topluluk, 10 mart
tarihine kadar Fransa ve Belçika'da gösteriler sunacak.
Halk Danslan Topluluğu 21 mart tarihinde de Türkiye'nin
Paris Buyükelçiliği tarafından düzenlenen Turk Günü'ne
katılacak. Bu arada 22 şubat-4 mart tarihleri arasında
Fransa'nın Charleville kentinde düzenlenen
"Kültürlerarası Iletişim Sempozyumu"nda Anadolu
Üniversitesi Halkbilim Araştırmalan Merkezi Başkanı
Turhan Baraz, "Türk Halk Danslannın Kökeni" konulu
bir bildiri sunacak.
FİLM ÖNCESİ
YILMAZ GÜNEYIn yaşamtndan
kesitleri içeren, Grup YORUM'un
müzikleri eşliğinde dla gösterlmi
Yalnızca SİNEMAMIZDA
Seanslar
12.00
14.15
16.30
18.45
21.00
DEREBOYU CAD NO 110 ORTAKÖY/İST TEL 158 69 87
Fotoğraf ustası Ara Güler'in yapıtları OrtaköyAyşe Takı Galerisi'nde
Ara Güler'i iyi tanır ımsınız?Her gerçek sanatçı gibi
Ara Ustanın da ele avuca
sığmaz, anlaşılmaz,
tanımlara sığmaz yanları
var. Sanırım işin heyecan
verici yanı da burada,
duyarlı ve yaratıcı kişinin
var oluş ve davranış
gizeminde.
SAMİH RİFAT
Ara Güler'i tanır mısınız?..
Kim bu soruya kolayca olumlu
yanıt verebilir? Kim bir sanatçıyı
tanıdığını rahatça söyleyebilir?
özellikle o sanatçının urünlerini
topluca ızlemek, incelemek, yapıt-
larının asıllannı görmek olanak-
sızsa. Ne ürünlerinin toplandığı
bir müze ne derli toplu bir album
ne de o sanatçıyı tanıtan bir kitap
yoksa elinizin altında! Türn değer-
İi fotoğrafçılanmız gibi Ara Gü-
ler için de geçerli ve sanınm ol-
dukça Uzuntu verici bir olgu bu.
Buna karşılık, örneğin Paris'-
te yaşıyorsanız iş değişir. Birçok
Türk sanatçısırun tersine Ara Gü-
ler'i yurtdışında tanımanız daha
kolaydır. Kalkıp BiWiotbet|ue Na-
tioıuüe'e kadar uzanıvermeniz ye-
ter... Bu dev kütuphanenin Cabi-
•et des Estampes bölümünde en
önemli yapıtlanndan altmışı aşkın
özgun baskıyı görmeniz, o efsa-
nevi Caraera dergisi koleksiyon-
lannda Ara Güier özel sayısım in-
celemeniz, Martinez. Kempc gibi
ünlu fotoğraf eleştirmenlerinin
övgu dolu yazılannı okumanız
olasıdır. Bugün ne olduğu pek iyi
anlaşılmayan "Master of leica"
unvarunın öykusünu de kolayca
öğrenebilir, neden fotoğraf dün-
yasının ağır toplan arasında adı
geçen tek Türk'ün o olduğunu bir
ölçüde anlayabilirsiniz.
Biraz daha araştırmacı bir ki-
ABARTISIZ
VE GERÇEK
İNSAMCILLK
— Ara
Güler'in
fotografları
derin bir
sanatçı
duyarlığı,
çocuksu bir
saflık ve
abartısız,
gerçek bir
insancıllık
taşıyor. Güler,
>eni sergisinde
bazıiarı ünlu,
bazılan hiç
gorulmemiş 54
çalışmasına yer
veriyor.
şiliğiniz varsa Ara Güler'in usta-
ları ve dostlarıyla da taruşmamz
ve yapıtlan konusundaki düşün-
celerini öğreruneniz olasıdır. Ona
"cbipchakdji" (şipşakçı) adını ta-
kan ve bu İstanbul deyişinde fo-
toğraf felsefesinin özünü bulan,
ustası ve dostu Henri Cartier -
Bresson'a ulaşmak belki çok zor-
dur bugün. Ama Marc Riboud'-
yu, Edouard Bonbafyı ya da da-
ha genç kuşaktan Josef Koudel-
ka'yı, Sebastiao Salgado'yu, Bru-
no Barbey'i bulup bu yetİcili ağız-
lardan Ara Güler'in fotoğraf dun-
yasındaki yeri konusunda önem-
li görüş ve düşünceler alabilirsi-
niz. Gelgelelim, Paris'te ya da
New York'ta değü de İstanbul'-
da otumyorsanız, işiniz zor, eli-
niz kolunuz bağh demektir.
Ara Guler'i tanımak!.. Yıllar-
dır yapmaya çalıştığun bir şey bu.
Kimi mutlu rastlantılar sonucun-
da yakınlarına düştüm bu büyük
ustanın. Onunla fotoğraf üstüne
uzun uzun konuşma, yapıtlannın
KimBasinger 'Batman've 'Dokuz Buçuk Hafta'yla doruklarda
Mankenlikten HoUywoo<TaBasinger ve Mickey Rourke, "Dokuz Buçuk
Hafta"nın devam filmini de çevirmek istiyorlar.
Paris'te çekilmesi tasarlanan devam filmini Roman
Polanski'nin yönetmesi bekleniyor.
Kültür Servisi — Bazılarınca
"günümüzün Lana Turner"ı di-
ye nitelenen Kim Basinger, son
zamanlarda "Batman" ve "Do-
kuz Buçuk Hafta" gibi filmlerde-
ki rolleriyle bir hayli gözde. Ge-
çenlerde ünlu bir Amerikan der-
gisınce "Amerika'nın en seksi ka-
dın oyuncusu" seçilen Basinger,
"Bu tur anketlerin bini bir para,
onun için pek aldırmıyorum" di-
yor.
Son olarak "Batman "de Vic-
Id Vale rolünde izlediğimiz Basin-
ger şimdi de aşın erotizm yüklü
"Dokuz Buçuk Hafta'da Mkkey
Rourke'la oynuyor. 35 yaşındaki
Basinger'ın oynadığı "Dokuz Bu-
çak Hafta", Fransa'da gişe rekor-
ları kırdıktan sonra şimdi de haf-
talardır Türkiye'de.
Adrian Lyne'ın yönettiği "Do-
kuz Buçuk Hafta "da Mickey Ro-
urke'la "sadomazoşist" bir ilişki-
yi paylasan Kim Basinger, filmin
yarattığı tepkilerin de katkısıyla
artık doruklarda. Epey tartışma-
ya yol açan, ABD'de biraz kesi-
lerek Avrupa'da ise hiç kesilme-
den gösterilen "Dokuz Bnçuk
Hafta" özelükle Fransa'da Basin-
ger ile Rourke'u neredeyse "tapı-
nılan" oyuncular haline getirdi.
Basinger, "Dokuz Buçuk Haf-
U"dan söz ederken "Kendi gö-
zömde bu filmle oyuncu oldugu-
n a söyleyebilirim" diyor. "Dny-
gusal olarak yapmak istediğim
her seyi yapüm. O kadar çok duy-
gudan duyguya geçtim ki, fılm
bittiginde bitkin düşmüşrüm."
Her şeye karşın, Rourke de Ba-
singer da "Dokuz Buçuk Hafta"-
nın fazla "evcil" sona erdiği ka-
nısmdalar. Ikisi de daha gözü pek
sona erecek bir "devam filmi"
çekmek istiyor. Söylentilere bakı-
hrsa, Paris'te çekilmesi tasarlanan
"devam filmi"ni bu tür yapıtla-
nn ustası Roman Polanski yöne-
tecek.
ABD'nin Georgia eyaletinde
bankacı bir babayla dekoratör bir
annenin çocuğu olarak dünyaya
gelen Basinger, ilkgençliğinde bale
ve cimnastik de yaptı ve sahne öğ-
renimi gördü. Ancak gözü man-
kenlikte olan Basinger çok gecme-
den New York'a gitti ve kısa bir
süre sonra da kendıni Elleen
Ford'un dünyaca ünlu mankenlik
şirketinde buldu. Yine de man-
kenlik uğraşında istediği huzunı
bulamayan Basinger, 5 yıllık söz-
leşmesi sona erdiğindc bavulunu
topladı ve kendini Hollywood'a
attı.
Başlangıçta "Starsky ile
Hutch" ve ülkemizde de tutulan
"Charlie'nin Melekleri ' gibi po-
püler TV dizilerinde konuk oyun-
cu olarak görünen Basinger, ilk
büyük rolüne 1978'de çevrilen
"Katie" adlı TV filmiyle kavuş-
tu. Birkaç TV filminde daha oy-
nayan Basinger en sonunda
1980'de "Hard Country" adh fil-
mindeki rolüyle ilk kez beyazper-
dede göründü. Bu nimdeki mak-
yajcısı Ron Brirton'la evlenen (ge-
çen yü aynldılar) Basinger'ın ikin-
ci sineraa filmi ise Hollywood'un
kıdemlilerinden Charlton Hes-
ton'la oynadığı "Mother Lode"
oldu.
Basinger 1982'de birçoklannca
"mesleki intihar" diye nitelenen
bir iş yaptı. "Playboy" dergisin-
GÜNÜMÜZÜN LANA TURNER'I — Birçoklan, Kim Basinger'ı
bir zamanlann unutulmaz yıldızı Lana Turner'a da benzetiyorlar.
ce Hawai'de çıplak fotoğrafları-
nın çekilmesini kabul etti. Basin-
ger bunu bilinçli olarak yaptığım
söylüyordu:
"Böyle bir teşhire ihüyaam
vardı. O göne kadar filmlerde hiç
soyTinmamışüra. .\raa uluslarara-
sı, buyük bir filmde oynamak is-
tiyordum. Başka bir yol bulamaz-
sam, bu çıplak fotoğraflar beni o
filme götüriır diye döşundüm."
Gerçekten de " o fotograflar",
istediği filmi Basinger'a getirdi.
Hem de daha yayımlanmadan.
"Playbo>" daha piyasaya çıkma-
dan bir gün telefon çaldı. Arayan
Sean Connery'nin James Bond'-
luğa geri döndüğü "Asla, Asla
Deme" adh filmin yapımasıydı.
Kim Basinger baş kadın oyuncu
rolünü kabul eder miydi acaba?
"Asla, Asla Deme"de önce
Klaus Maria Brandauer'in sevgi-
lisi olan, sonra Connery'nin oy-
nadığı James Bond'a vurulan
genç kız rolü, Basinger'a siııema-
nın kapılarım ardına kadar aç-
makta gecikmedi. "Kadınlan Se-
ven Adam"da Burt Reynolds'la,
"The Natural "da Robert Red-
ford'la oynayan Basinger, "Do-
kuz Buçuk Hafta" ve "Batmaı"-
deki yorumlanyla Ununün doru-
ğunda artık. Kısa bir süre önce
Oscar adaylan arasına giren Mic-
helle Pfeiffer ile birlikte Basinger
bugunlerde Hollywood'un "seç-
kin kadınlan" arasında.
asıllannı görme olanağını bul-
dum. Çalışmasını, konuşmasını,
yaşayışını ızledim. Derin sanatçı
duyarlığını, çocuksu saflığım,
abartısız ve gerçek insancıllığını
yakmdan gözledim. Fotoğrafla-
nndaki büyünün nesnelliğiyle, ki-
şiliği, zanaatçı yanı, malzeme ve
araç gereçle ilişkileri arasındaki
bağlantılan çözmeye çahştım. Yi-
ne de Ara Guler'i yeterince tanı-
yor saymıyonım kendimi. Her
gerçek sanatçı gibi ele avuca sığ-
maz, anlaşılmaz, tanımlara sığ-
maz yanları var Ara Ustanın. Sa-
nırım işin heyecan verici yanı da
burada; duyarlı ve yaratıcı kişinin
varoluş / davranış gizeminde...
Buraya kadar söylediklerim ki-
milerine biraz abartılı bir övgü gi-
bi gelebilir. özellikle şu sıralar fo-
toğraf dunyamızda moda olan
akımlara kapılan kimi gençlerin,
Ara Güler'in kurek çektiği sular-
dan uzak durduklarını, ona mo-
dası geçmiş gözuyle baktıklarını
biliyorum. Giderek dunya fotoğ-
rafında ulkemizin adını duyuran
bu önemli sanat elçisinin Türki-
ye'de gereken ilgı ve saygıyı gor-
mediğini de söyleyebiliriz.
Işte size bir iki örnek: Geçen yıl
Ara Güler'in, ikisi uluslararası
düzlemde, üç önemli etkinliğı ol-
du. Birincisi "Ara Güler'in Si-
nemacılan" adlı sergi ve albünı-
dü. Dünya sinema tarihine kala-
x»k bir dizi önemli portreyi kap-
sayan bu sergi (Angelopoulos'un,
Paradjanov'un hiç gormedığimiz
portreleri unutulur gibi değil),
önümuzdeki günlerde Strasbo-
urg'da açılacak. tkincisi Coşkun
Aral'la birlikte oluşturduğu "Bu
Dünya Böyle Dünya" adh sergi-
nın bu kez Finlandiya'ya çağrıl-
ması ve orada açümasıydı. Üçün-
cüsüyse çok daha önemli bir olay-
dı. Endonezya devletinin kırkın-
cı kunıluş yıldönümü nedeniyle
düzenlenen "A day in the life"
programına, dünyamn dört bir
yanından kırk dort önemli fotoğ-
rafçıyla birlikte Türkiye'den Aıa
Güler çağnldı ve katıldı. Türk fo-
toğrafı için gerçekten önemli, ya-
bana atılması olanaksız bir olay-
dı bu. Ama bu olayların hiçbiri
basında ve fotoğraf çevrelerinde
yeterli ilgiyi görmedi. Buna kar-
şılık sevgili amatörlerimızın çok
önemlı(!) FIAP yarışmalarında
kazandığı başanlardan uzun uzun
söz edildi.
Bu tür görmezlikten gelmeleri
başka yerlerde, başka ıcatlarda da
gözlemek olası. Örneğin Kültür
Bakanhğı'run 1989 yıh büyük
ödülü bu yıl ilk kez bir fotoğraf-
çıya verildi. Nereden bakarsamz
bakın Türkiye'de yaşayan tek ki-
şi vardır bu odulü hak edecek.
Turkiye ve fotoğraf denince ilk
akla gelen, neredeyse simgdeşmiş,
tek bir kişi. ama Bakanlığımız
tuttu, turistik tanıtım fotoğrafla-
nyla, takvim fotoğraflanyla ta-
nınmış bir fotoğrafçıya verdi bu
ödülü. Ödülu alan Sayın Sami
Güner'e saygısızlık etmek iste-
mem ve bu konuda onun hiçbir
günahı olmadığım bilmiyor deği-
lim. Yanlışlık, ne yazık ki fotoğ-
raf denince takvim, kartpostal ya
da turistik tanıtım fotoğrafı an-
layan, ülkenin gerçek kültür ya-
şamıyla ılgisiz, kadir bilmez Kül-
tür Bakanlığı'nda.
Bakanlıklar bildiğini yapadur-
sun, Ara Güler'le tanışmak (ya da
hasret gidermek) isteyenler için şu
günlerde önemli bir fırsat var. Us-
tamız, İstanbul Ortaköy "Ayşe"
Takı Galerisi'nde, 24 şubata dek
surecek "retrospektif" bir sergi
açtı, kimi unlü, kimi hiç görülme-
dik elli dört fotoğrafını sergiledi.
Ara Güler'in yapıtları konusun-
da bugune dek çok yazdım ve ar-
tık fazla bir şey soylemek istemi-
yorum. Ama tum fotoğrafçı ve
fotoğraf dostlarını bu sergiyi gez-
meye, kamerasmda damıttığı o in-
ce ve derin şiiri bir kez daha duy-
maya çağırıyorum. Bu büyük ve
alçakgönüllü ustaya hepimizin
duyması gereken gönül borcuyla.
Geçen yıl IstanbuVda kalan Alman besteci DetlefGlanert ilk bestesini IstanbuVa adadı
\akup 2 konçertosuİki ayını İstanbul'da geçiren genç Alman besteci
Detlef Glanert, Asmalımescit'teki Yakup 2
lokantası için bir'konçerto besteledi. "Yakup 2
Konçertosu" geçenlerde Berlin'de seslendirildi.
SEZER DURU
1960 DOĞl MLL — 1960 doğumlu Alman besteci Detlef Glanert,
Hamburg ve Köln'de muzik ogrenimi gordu. Son yıllarda çalışmala-
nnı Berlin'de surduren sanatçı, geçen yıl İstanbul'a gelmişti.
Sonunda tstanbul Beyoğlu As-
malımescit Sokağı'ndaki "Yakup
2" meyhanesinin konçertosu da
bestelendi. Üstelik Berlin'de ilk
kez seslendirildi de.
Geçen yıl Berlınli sanatçılara
Berlin Senatosu tarafından (biz
asla boyle şeyleri düşunmeyiz) ve-
rilen burs çerçevesinde iki ayını ts-
tanbul'da geçiren genç Alman bes-
tecısi Detlef Glanert (1960 Ham-
burg doğumlu) Istanbul'da bulun-
duğu süre içinde sık sık Yakup
2'ye gidip yemek yemişti. Orada-
ki havayı ıçine iyice sindirmiş ol-
malı. Çok da seviyordu Yakup'u.
Meyhanede bazı gecelerde insan-
ların birden dans etmeye, tango-
lar yapmaya, şarkılar söylemeye
başlamalan da onu çok etkilemiş-
ti. Demek ki bu etkilenme onu Ya-
kup 2 Konçertosu'nu bestelemeye
kadar goturmuş. Ne mutlu Yakup
2'ye, ne mutlu bızlere. Dunya mü-
zik literatürune boylece İstanbul-
dan esinlenen bir yapıt daha ka-
tıldı.
Bu olay bana iki konunun uze-
rinde yenıden durmamı anımsat-
tı. Birincisi, yıllardır Turkiye'de-
kı kültür kurumlarırun, ister ba-
kanlığa bağh ister başka yerlere
olsun, çeşitli Ulkelerden sanatçıla-
ra Türkiye bursları vermelerini
yazdık, söyledik. Sanatçılaruı ül-
kemizde geçirecekleri gunler hem
onlara ülkemizi tanıtacak hem de
yapıtlanna yansıyacak böylece ta-
nıtım tanıtım diye inlemekte olan
tanıtımcılar (!) çok iyi bir olana-
ğa sahip olacaklardı. Doğaldır ki
sanatçılara gereken olanaklan Ve
özgurlukleri tanımak koşuluyla,
onlardan zorunlu karşılık bekle-
meden. Ama nerede... Bugün
Turkiye muzelerinde film çekmek
isteyen yabancı televizyonlardan
bile (burada sözunu ettiğim bel-
gesellerdir) astronomik paralar ıs-
teniyor.
tkinci nokta doğrudan doğru-
ya Yakup ile ilgili. Yıllardan beri
Yakup'u tanırım. Yani yalnız mey-
haneyi değil, onun sahibi olan se-
vimli insan Yakup'u da. Asmalı-
mescit'e gitmeye başladığım za-
man o bir çocuktu ve amcasının
yarunda lokantacüığı öğreniyordu.
Geçenlerde amcası Refik'in yıllar-
dır bulunduğu yer de satılmış, o
da oradan çıkartılmış. Neyse ki
Refik yan so'kakta eski Yakup l'de
açtı lokantasını.
Asmalımescit bugun artık Re-
fik'siz, Yakup'suz duşunülemez.
Yıllar önce Yakup'un duvarlann-
da resimler asıhydı. Sonra bir gün
gittiğimde duvarları dımdızlak
gördüm. Boyattım, onun için in-
dirdim onlan dedi. Çok üzülmüş-
tum. Ona duvarlara mutlaka afiş-
ler, resimler asmasını söyledira.
Şimdi bazı afışler, duvarlannı süs-
lüyor.
Ama gene de yeterli değil. Çün-
ku oraya yıllardan beri ülkemizin
en tanınmış ressamlan, yazarları
gider. Yakup acaba neden bunla-
nn resimlerinden alıp duvarlanna
asmaz? Satın alması bile gerek-
mez, ressamlar ona verirler resim-
lerini, desenlerini. Yakup neden
acaba oraya gelen bunca yazarın,
sanatçırun fotoğrafiannı duvarla-
nna asmaz? Ne kadar daha se-
vimli olurdu lokantası.
İşte lokantasının konçertosuuu
besteleyen Detlef Glanert'in bile
fotoğrafı yok onda. Ne kadar bü-
yük bir eksiklik. Yakup neden ünü
Turkiye sınırlarmı aşmış, roman-
lara geçmiş lokantasında bir onur
defteri açmaz, gelen sanatçılara
anılannı yazdırmaz, imzalarını al-
maz?
Neden oraya giden bunca sa-
natçı, bunca yazar, bunca gazete-
ci ona bunu onermez, bunu baş-
latmasmı sağlamaz? Ölüp gidıyor
yıllarca ona gelen sanatçı muşte-
riler, ne kalacak gerıye?
Venedik'te, şimdi adını anımsa-
madığım bir lokanta seksen yıldan
bu yana edebiyat odulleri veriyor.
Biz böyle gunleri görebilecek mi-
yiz dersiniz?
Üç keııtte
• Kültür Servisi — Fransız
Kültür Merkezi'nin davetlisi
olarak Türkiye*ye gelecek
Mario Gonzales Topluluğu
Ankara, Izmir ve
Istanbul'da birer gösteri
sunacak. Topluluğun "Des
Clovras" (Palyaçolar) adh
oyunu 21 şubatta Izmir
Fransız Kültür Merkezi'nde,
23 şubatta Ankara Kuçük
Tiyatro'da, 26 şubatta ise
Istanbul'da Harbiye Muhsin
Ertuğrul'da izlenebilecek.
Geçen yıl Avignon
Festivali'nde de sergilenen
"Palyaçolar"ı sahneye
koyan, dekor, kostüm ve
makyajlanm hazırlayan,
grubun kurucusu Mario
Gonzalez. Oyuncular ise
Vincent Roche, Normand
Fauteux ve Marc Proubc.
Hasan
Hüsevm*i aıııııa
• Kültür Servisi — Lütfı
Kırdar Spor Salonu'nda 3
martta düzenlenecek, ozan
Hasan Hüseyin'in 63.
doğum günü kutlaması
ücretsiz ve halka açık
olarak gerçekleştirilecek.
Hasan Hüseyin'in şiirlerinin
okunacağı ve dostlannın
konuşmalar yapacağı
toplantıya Grup Kızıhrmak
da katılacak. Grup
Kızılırmak, 1984 yılında
yitirdiğimiz Hasan Hüseyin
adına düzenlenecek
programa katkıda
bulunmak amacıyla 26
şubatta saat 20.00'de
Beşiktaş Yumurcak
Sineması'nda bir konser
verecek. Dramatik kurgusu
Ankara Birlık Tiyatrosu
çahsanları tarafından
gerçekleştirilecek olan
konserin tüm geliri, 3
martta yapılacak gece için
kullanılacak.
Haluk Tarcan
resitali
• Kültür Servisi —
Yaşamını Paris'te surduren
piyanist Haluk Tarcan
bugün saat 18.30'da
Avusturya Kültür Ofisi'nde
bir resital verecek. Sanatçı
resitalinde Mozart, Chopin,
Bulent Tarcan ve Liszt'in
yapıtlanm yorumlayacak.
Piyano öğrenimini İstanbul
Konservatuvan'nda yapan
ve daha sonra Roma ve
Paris'te oğrenimini surduren
sanatçının, piyano tekniği
araştırmaları da bulunuyor.
Kendini, "Bir piyanonun
nasıl çalınamayacağım bilen
kişi" olarak nitelendiren
Tarcan'ın "Gunümüzdeki
Piyano Tekniğinin Temel
İlkeleri ve Bilek
Sakatlıklarının Nedenleri"
başhğıyla Fransızca olarak
yayımlanmış biryapıtı da
bulunuyor.
Kısa Film
Günleri
• Kültür Servisi — II.
Uluslararası İstanbul Kısa
Film Günleri'nde bugün II
film yer alıyor. Fransız
Kültür Merkezi'nde yapılan
ve saat 17.00"de başlayan
filmler şöyle: "Rindlerin
Akşamı", "Bamsi Beyrek",
"Şans", "Son Sesler",
"Ithar', "Sonsuz",
"Şimdiki Geçmiş Zaman",
"Kazancı 83" (Türkiye),
"Chet's Romance", "La
Roue", "Uhloz" (Fransa).
İFSAK ve Fransız Kültür
Merkezi'nin düzenlediği
Kısa Film Günleri cuma
gunü sona erecek. 24
şubatta ise saat 16.00'da
kısa film uzerine bir panel
gerçekleştirilecek. Yavuzer
Çetinkaya'nın yöneteceği
panele Fransa'dan Georges
Mourier, İtalya'dan
Francesco Barilli,
İspanya'dan Pera Roca ve
Türkiye'den Mehmet
Eryılrnaz katılacaklar.
UGUN
• Osman Şahin'le Faruk
Şüyun yönetiminde TYS'de
gerçekleştirilen söyleşiye
Osman Şahin katılıyor. Saat
19.00'daki soyleşide Osman
Şahin "Edebiyat ve Sinema"
üzerine konuşacak.
• Pastoral müzik Gloria
Lanni'nin pastoral
yapıtlanndan oluşan piyano
resitali saat 20.00'de İstanbul
Belediyesi Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda yer ahyor.
BİLSAK'TA
BUGÜN
20 Şubat Sah:
19.00 BİLIM DlZlSl IV
Yaşantılanmız ve Beynimizin
Kimyası: İlaç mı, Terapi mi.
Beden mi, Ruh mu? Dr.
Yankı YAZGAN.
19.00 Folklorik ve Klasik
bağlamda Dans. Nasuh
BARIN
Ta'i Chi Chu'an
Hareketli Meditasyon
İlhan GÜNGÖREN'le
Her Sah
BtLSAK Herkese Açıktır.
B1LSAK, Sıraselviler,
Soğancı Sok. No: 7
CIHANGİR
143 28 ^9 , 143 28 99