23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20ŞUBAT1990 DIŞ HABERLER CUMHURlYET/3 Reagan'ın ifadesi • NEW YORK (AA) — ABD eski Başkanı Ronald Reagan'ın, Irangate skandalı ile ilgili olarak hafta sonunda verdiği've video banda kaydedilen ifadesinde, Ulusal Güvenlik Danışmanı'na yasadışı ışlemler yapması için talimat vermediğini söylediği bildirildi. New York Times Gazetesi, Reagan hakkında ayrınulı bilgi sahibi olan bir kişiye dayanarak verdiği haberinde, eski başkanm ifadesinin geçmişteki açıklamalarının büyük bir bölümünü içerdiğini bildirdi. Atina: İlk tur sonuçsuz • ATİNA (Cumtauriyet) — Yunanistan ParlamentosıTnda cumhurbaşkanlığı seçimi için dün başlayan ilk tur oylamalar sonuçsuz kaldı. 500 sandalyelik parlamentoda dün yapılan ilk oylamada sosyalist PASOK ile komünistler, Cumhurbaşkanı Hristos Sartzetakis'i aday gösterdiler. Atina'da bir doktor öldürüldü • ATİNA (Cumhuriyet) — Yunanistan'ın ünlii nörolog ve ruh doktoru Manos Maratos (52) dün gece Atina'da evine girerken, kimliği tespit edilemeyen iki kişi tarafından öldürüldü. Maratos son yıllarda Koridalos Cezaevi'nde uyuşturucu madde rehabilitasyon bölum*n •> ** <• müdurlüğü görevindeydi.- Comaneci ve Rumen devrııııi • NEW YORK (AA) — Eski olimpiyat şampiyonu Rumen jimnastikçi Nadia Comaneci, kastm ayında Batı'ya gizlice kaçmasınm Romanya'daki devrim sürecinin hızlanmasına katkıda bulunduğunu söyledi. Comaneci, aylık Life dergisinin mart sayısında yayımlanacak demecinde, "ABD'ye kaçışım Romanya'da bomba gibi patladı. Halk o zaman 'Nadia bile kaçtı' diye düşündü" dedi. Görev yine Carlsson'a • STOCKHOLM (AA) — lsveç/te yeni hükümeti kurma görevi, geçen hafta istifa eden Başbakan Ingvar Carlsson'a verildi. Muhafazakâr "ılımlı pani"nin lideri Carl Bildt, parlamento oaşkanının, kendisinden yeni hükümeti kurmasını istediğini, ancak sosyal demokratlann katılmadığı bir coğunluk hükümeti olusturamadığını söyledi. Bildt, "Top şimdi Ingvar Carlsson'a gidiyor" dedi. Carlsson'un sosyal demokrat hükümeti, parlamentoda kemer sıkmayla ilgili bir yasa tasarısının reddedilmesi üzerine istifa etmişti. Denktaş'ın New York'tayapacağıgörüşmelerdenfazla.birşey beklenmiyor Ankara, iyimser değîlDışişleri'ne göre Rumlann tutumlarını değiştirmeleri beklenemez. Ankara bu nedenle Denktaş'ın 26 şubatta Rum lideri Vasiliu ve BM Genel Sekreteri de Cuellar ile yapacağı görüşmeler konusunda beklenti içinde değil. SEMİH İDİZ ANKARA — Ankara, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın BM Genel Sekreteri Perez de Cu- ellar ve Kıbns Rum lideri Yorgo Vasiliu ile New York'ta gelecek hafta başında yapacağı görüşme konusunda büyük bir beklenti içinde değil. Yetkili çevreler, buna gerekçe olarak Rum tarafının genel yak- laşımında gerekli olan değişıkliğın bugüne kadar gerçekleşmemiş ol- masını gösteriyorlar. Sorunun temelinde Türk tara- fının eşit statüsunün ve "self determinasyon" (kendi kaderini tayin etme) hakkının tanınmasının yattığını ifade ediyorlar. Oysa Rum tarafının bu ilkelere karşı duyduğu "alerjinin" sürdüğü be- lirtiliyor. Bu arada ABD ve Ingiltere'nin son dönemde Kıbns Türk tarafı üzerindeki baskılanndan vazgeç- tiği gözlenirken mevcut ortamın Türkiye'nin Kıbns konusunda bir jestte bulunması içüı uygun olma- dığı ifade ediliyor. Ankara'daki yetkili çevreler, Rum tarafırun New York'ta bir so- nuç elde edilemediği takdirde so- runu BM Güvenlik Konseyi'ne gö- türme "tehdidi" ile BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın 1 martta Güvenlik Konseyi'ne suna- cağı Kıbrıs. raporu arasında bir bağlantı bulunmadığmı belirttiler. Konuyu Guvenlik Konseyi'ne götürme tehdidinin Rum tarafının genel stratejisi çerçeyesinde değer- lendirilmesi gereküğini belirten bu çevreler, "Bunu sürekli söylüyor- lar. Son dönemde bu konuda ses- siz kalan Klerides bile artık bunu söylemeye başladı. Ancak her za- man olduğu gibi bu kez de boca- hyorlar. Böyle bir adımın ne den- li yararlı olacağını kestirmiş değiller" diye konuştular. Aynı çevreler, BM Genel Sekre- teri de Cuellar'ın 1 martta suna- cağı raporunu, Denktaş ve Vasi- liu ile yapacağı görüşmenin seyri- ne göre erteleyebileceğini de kay- dettiler. Diyalog sürecinin tekrar başla- tılması için olanaklann araştınla- cağı görüşmelerin hemen ardın- dan böyle bir rapcrun sunulma- sının zaten "abes" olacağını söy- leyen bu çevreler, "Genel Sekreter raporunu sunmaya kalksa bile, rnevcut ortamda suya sabuna do- kunmayan bir belge olacaktır" gö- rüşüne yer verdiler. New York görüşmesi hakkında fazla bir beklenti içinde bulunma- dıklannı da belirten bu çevreler, bunun gerekçelerini şu şekilde açıkladılar: "Karşı tarafın tutumu belli. Biı kere sonınun özunde yatan eşıtlik ilkesini tanımalan gerekiyor. Bu- nunla da bağlantüı olarak self- determinasyon ilkesi var. Ancak bu ilkeleri tanımamakta ısrarlüar. Alerjileri sürüyor. Çünkü bunla- n kabul ettikleri takdirde epeyce gerilemiş olacaklar. Öte yandan şimdiden, 'Türk tarafı şartlarla geliyor. Nasıl olsa bu görüşmeler bir işe yaramayacak' şeklinde bir yaklaşım içinde bulunuyorlar. Bu ortamda New York'tan süresiz so- nuçlar beklemek gerçekçi olmaz." Yeıkili çevreler, Rum tarafının KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş tarafından ortaya konan ve soru- nun çözümü için gerekli temel il- keleri içeren 'niyet beyanı'nı da 'önemsememe eğiliminde olduğunu' belirtiyorlar. "Bu bel- genin amacı, duyulan güvensizli- ği gidermektir. Hal böyleyken, Rum tarafının takındığı tavır aç- mazdan çıkılmasına yardıma olan bir tavır değil" diye konuştular. Öte yandan ABD ve tngiltere1 nin Kıbns Türk tarafı üzerinde ocak ayında hissettirdikleri baskı- lardan şimdilik vazgeçtikleri göz- leniyor. Anımsanacağı gibi bu baskılar, adadaki iki tarafın "Camp David" türü maraton görüşmelerde bu- lunmalarını" amaçlıyordu. Yetkili çevreler, gerek ABD'nin gerekse lngıltere'nin şu aşamada konudan çekildiklerini ifade ede- rek, "Ocak ayında yarattıkları bu- nalımın sorunun çözümü açısın- dan bir yarar getirmediğini her- halde anladüar" görüşüne yer ver- diler. KAIFLI KAZANDI — Japonya'da geçen yıl pallak veren skandalların ardından, hükümetin sarsıntı gecirraesine karşın pazar günkü seçimden Kaifu kazançlı çıktı. Başbakan Kaifu: Seçim başansı, lekelenmiş olanpartimin bağışlandığını gösteriyor Japonyada iktidar 4 aklandı' Seçimlerde, iktidardaki Liberal Demokrasi Partisi'nin en büyük rakibi Sosyalist Parti öhemli başan elde ederek meclisteki üye sayısını 83'ten 136'ya çıkardı: ""*•" Dış Haberler Servisi — Japon- ya'da önceki gün yapılan Temsil- ciler Meclisi seçiminde, iktidarda- ki Liberal Demokrasi Partisi ye- terli çoğurüuğu sağlayarak iktida- rını sürdürürken, Başbakan Toşi- ki Kaifu, seçim sonuçlarını, adı skandallarla lekelenmiş olan par- tisinın 'aklanması' olarak nitelen- dirdi. Temsilciler Meclisi seçiminin kesin sonuçlanna göre iktidarda- ki Liberal Demokrasi Partisi, 512 sandalyeli mecliste 275 üyelik el- de etti. Libçral Demokrasi Parti- si'nin en önemli rakibi Sosyalist Parti ise meclisteki üyelik sayısı- nı 83'ten 136'ya çıkardı. Seçimle- re katılan 6 partiden, Sosyalist Parti dışında hepsinin önemli oranda oy kaybına uğradığı bildi- riliyor. Muhafazakâr Liberal De- mokrasi Partisi'nin meclisteki san- dalye sayısı 295'ten 275'e düşer- ken, Komeito 54'ten 45'e, Japon Komünist Partisi 26'dan I6'ya, Demokratik Sosyaüsl Parti 25'ten 14'e indi. Onceki günkü seçimden önce mecliste 4 üyesi olan Birie- şik Sosyal Demokratik Parti bu sayıyı korudu. Daha önce mecliste 8 sandalyeye sahip olan bağımsız- lar ise bu seçimde 22 sandalye el- de ettiler. Ancak bağımsız üyeler- den 14'unün Liberal Demokrasi Partisi'ne katılması bekleniyor. Liberal Demokrasi Partisi'nin, ik- tidannı sürdürebilmesi için 257, ülke yönetiminde en etkili organ olan Tehısilcüer Meclisi'ndeki yö- netimini ele geçirebümesi için de 271 üyelik kazanması gerekiyordu. Başbakan Toşıld Kaifu, seçim sonuçlannın belli olmasından sonra yapıığı açıklamada, Liberal Demokrasi Partisi'nin kazandığı başannın, partinin halkm gözün- de aklandığı anlamına geldigini söyledi. Partinin Genel Sekreteri Ichiro Ozaiva ise dün parti genel merkezinde bir konuşma yaparak H;ORBİ'NİN Ç.ÖZDÜĞÜ K APLAN KENDİNE BİLE SALDIRABİLtR' NAFO komutanından ihtiyat çağrısı P v l l NATO Askeri Komite Başkanı Orgeneral Vigleik Eide, Doğu Avrupa ve SSCB'deki değişimlerin gerçekçilik ve ihtiyatla izlenmesi gerektiğini söyledi. ZAFER ARAPKİRLİ NATO Askeri Komite Başkanı Norveçli Orgeneral Vigleik Eide, Sovyetler Birliği'nde ve Doğu Av- rupa ülkelerinde görülen değişik- liklerin büyük bir ihtiyat ve ger- çekçilikle izlenmesi gerektiğini söyledi. Orgeneral Eide, bu ülke- lerin "daha çok yol katetmeleri gerektiğini" belirterek "Sovyet li- deri Gorbaçov bile iplerini çözdü- gü kaplanı kontrol etmekte güç- Ink çekebilir. Kaplan, Gorbaçov- un kendisine saldırabilir" uyarı- smda bulundu. Genelkurmay Başkanı Orgene- ral Necip Torumtay'ın konuğu olarak önceki gün lstanbul'a ge- len NATO Askeri Komite Başka- nı Orgeneral Eide, dün sabah Harp Akademileri Komutanlığı'n- da bir konferans verdi. Konuk ge- neral, Genelkurmay Başkanı Or- general Necip Torumtay'ın yanı sı- ra bazı ünivçrsite rektörleri, pro- fesörler, konuk subaylar ve Harp Akademileri öğrencileri tarafın- dan izlenen konferansında, Doğu Bloku'ndaki son gelişmeler ve paktlararası askeri indirimlere de- ğindi. SovTetler Birliği'ndeki değişim- lerin temelinde sosyo ekonomik sistemlerinin -çöküşünün yattığını anlatan Orgeneral Eide, bu ülke- deki reform çabalarının Doğu Av- nıpa ülkelerindeki değişimler için- de bir "katalizör görevi yapüğını" söyledi. Eide, bununla birlikte "bu iilkeler haiklannın özgürlük ve ba- ğımsızlığa olan özlem ve isteğinin de" katkısı olduğunu belirtti. "Bu ülkelerin bir demokratik geleneği olmadığına" da dikkat çeken NATO Askeri Komite Baş- kanı, "Daha çok yol katetmeleri gerek" diye konuştu. Sovyetler Birliği'ndeki gelişmelerin gelece- ği konusunda ihtiyathlığın elden bırakılmaması gerektiğini de vur- gulayan Vigleik Eide, "Kamuoyu ve bazı basın organlannda aşın iyimserlik göze çarpıyor. Oysa is- tikrara yönelik tebdiüer sünnekte" dedi. Orgeneral Eide, konuşmasının Türkiye ve NATO içindeki rolüne ilişkin bölümünde de ülkesi Nor- veç ile benzerliklerine işaret etti. Eide, "Bizim gibi kanat ülkelerin güvenlik endişeleri N ATO'nun ge- nel güvenlik endişelerinden biraz farklıdır. Ankara'dan bakıldığın- da görünüm, bir VVashington, Pa- ris veya Londra'dan farklıdır. Turkije'de Doğu Bloku'na karşı savunma denince kendi sınınnda. yani Sovyet sınınnda savunma anlaşılır" diye konuştu. Avrupa'da Konvansiyonel Kuv- vet Müzakereleri (AKKUM) çer- çevesinde yapılacak indirimlerin önemli bir aşama olduğunu anla- tan Orgeneral Eide, "Ancak AK- KUM indirimleri NATO'nun cay- dıncılık stratejisini degiştirmeye- cektir. Caydıncılık bir nükker öge üzerine oturtulmalıdır ve bu da mutlaka ABD'nin nükleer caydı- ncılığını ve Avnıpa'daki variıgını içerecektir" dedi. NATO Askeri Komite Başkanı Vigleik Eide, daha sonra dinleyi- cilerin sorulannı yanıtladı. tki Al- manya'nın birleşmesine ilişkin bir soruyu, "Bu konudaki gelişnıek- ri yakından izlemek için gazetele- ri bir giin önceden okumak gerekiyor" diye yanıtlayan Orge- neral Eide, "Bana göre askeri açı- dan birieşik bir Almanya tarafsız olmamalı. Ancak Batı bölümü- nün topraklannda NATO knvvet- leri bulunurken Doğu kesiminde askeri etkinlik bulunmaması şek- linde bir çözüm uygulanmah" di- ye konuştu. Japon seçmenine teşekkür etti. Geçen yıl iktidardaki Liberal Demokrasi Partisi'nin adı çejiüi yohuzluklara kanşmış, Başbakan Noboru Takeşita istifa etmek zo- runda kalmıştı. Takeşita'nın yeri- ne başbakanlık görevine gelen So- usuke Uno ise bir seks skandalı nedeniyle, göreve geldikten iki ay sonra istifa etmişti. İktidar parti- sinin art arda skandallara karış- ması Japon seçmende güvensizlik yaratmış ve 35 yıldır iktidarda bu- lunan Liberal Demokrasi Partisi, ilk kez senato seçimlerinde büyük oranda oy kaybına uğramıştı. Papandreıi'nun bakanuıa tutuklcana ATtNA (Cumhuriyet) — PA- SOK hükümeti döneminde Mali- ye Bakanlığı yapan Nikos Athana- sophoulos Yugoslavya'dan ithal edilen tonlarca mısır ve buğdayı uyesi olduğu diğer AT ülkelerine Yunanistan'ın malıymış gibi ihraç ettiği gerekçesiyle açılan davadan sonra ytıksek mahkeme kurulu ta- rafından dun tutuklandı. PASOK hükümetleri döneminde meydana gelen 5 buyük skandaldan biri olan bu yolsuzluk Yunanistan'da Yugoslav raısın" skandalı olarak tarunıyor. Bu arada haziran seçim- lerinden sonra kurulan geçici hu- kümetin sözkonusu skandalları açıklığa kovuşturmak için başla- tılmış olduğu araştırmalann sonu- cunda tutuklanan i)k bakan oluyor. Savcılık açıklamasında eski ba- kanın yurtdışına kaçmasınm en- gellemesi amacıyla tutuklandıgı bildirildi. AT, söz konusu mısır sa- tışıyla ilgili olarak Yunanistan hu- kümetini 3 milyon 800 bin dolar para cezasma çarptırmıştı. DUN^ADA BUGUN DlS BASIN Yunan basınında Batı Trakya'daki azınbk sorunu Dış Haberler Servisi — Yunanistan'da çıkan bağımsız "Kathimerini" gazetesi ile mizah dergisi Pontikf'de Batı Trakya ile ilgili iki vorum çıktı. Yorumların ilginç yanı, Türkiye'yi süçlamalarımn yanı sıra Atina'mn politikasını da sert biçimde eleştirmeleri. îki yorumu okurlarımıza sunuyoruz. «A • ^ nup naı |Mma nONTIKI"Batı Trak>-a'daki son olaylar, Yünanistan- ın yıllar boyunca azınlıklar konusunda izle- diği aptalca ve cesaretten yoksun siyaseti ile yayılmacılık eğilimi gösteren ve her fırsatta koloni edinme siyasetine kaymak isteyen An- kara'nın tutumundan kaynaklanmaktadır. Dergimiz, bundan önceki sayılannda Yu- nan hükümetlerinin izledikleri siyasetlerinden ötürü Batı Trakya'nın bir 'saatli bomba'ya dö- nüşeceğini yazmıştı. Gümülcine olaylannın başbımasında, birkaç yüz beyinsiz Hıristiya- nın, Müslüman azınlığa karşı giriştiği saldı- nlaıla ülke çapında bir kesimin milliyetçilik duyjularını hortlatan Dışişleri Bakanınuz Antonis Samaras'ın Arnavutluk'taki Yunan azıriığı için yaptığı açıklamalar neden olmuş- tur. Her konuda olduğu gibi Atina hükümet- leri, azınlıklar konusunda da hiçbir zaman açık ve uzun vadeli bir siyaset izleyememiş- tir. Bu nedenle yerel makamlar yasalan iste- dikleri gibi kullanıyor ve Müslüman azırılı- ğın bir gün bıkıp usarup bu diyarlardan göç edeceği umuluyordu. Örneğin bir Müslüman vatandaş, inşaat iz- ni alabilmek için yerel yöneticilere gitmek ve gerekli "bahşişi" vermek zorunda bırakılıyor- du. En kötüsü de örneğin Türkiye kanalıyla kaçakçılık yapan ve ağır suç işleyen Müslü- man vatandaşlara da aynı "kolayhklar" gös- teriliyordu. Bu durum, Müslumanlar arasında cirit atan başka bir paralel yönetimi de do- ğurdu. Türkiye'nin GümülcinVdeki ünlu kon- solosluğuydu bu... Konsolos, aşamah olarak "koruyucu meleğe" ve Müslumanlar için "devletin terasilcisine" dönüştü. Bu "deviet" tabii kı Yunan değil Türk devletiydi. Öyle bir devlct Ki gerek azınlık okullarına tayin edi- len Türk öğretmenlerin, gerekse özellikle 1980'den sonra Suudi Arabistan'dan para yar- dımı alan hocaların arasında bir ağ kurma- ya başladı. Yunan devleti ise aklına geldiği zaman politikasını değiştiriyor \e Müslüman azınhğm Batı Trakya'dan, Yunanistan'ın baş- ka bir yerine göç etmesi amacıyla teşvik edi- ci krediler dahi verme eğilinıini gösteriyordu. Ve doğal olarak hiçbir aptal yöneticinin ak- lına, Batı Trakya gibi güzel ve özellikle ve- rimli olan bölgede Hıristiyanlarla Müslüman- ların bir arada kardeşçe yaşaması için herhan- gi bir kalkınma projesi uygulamak gel- miyordu. Samaras, olaylann yatışması için Mesut Yılmaz ile bir telefon görüşmesi yaptı. Ardın- dan Başbakan Xenofondas Zolotas başkan- lığında bütün siyasi parti liderleriyle (Mitso- takis, Papandreu, Florakis) olağanüstü bir toplantı duzenlendi ve bölgenin kalkınması için gerekli projelerin uygulanmasına karar verildi. Yani diğer bir deyişle Yunan devleti- nin bölgedeki varlığını hissettııecek bir uğ- raşı gösterilecek. İnşallah öyle olur. Ancak biz ilk önce görmek, sonra inanmak istiyo- ruz." HKA6HMEPINH Azınlık konusunun bütünüyle dışa güdümlu olduğunu kabul et- mek, belki de işlediğimiz hatala- nn en büyüğüdür. Azmhğın bü- yük ölçude kendiliğinden bir iç di- namizmi olduğunu görmek iste- miyoruz. Azınlık konusuna yak- laşımımız bir yandan siyasi bilim- lere aykın düşmekte; diğer yandan hem azınlık uyeleri arasında bir gruba etkin olmaya çalışan Anka- ra'nın bu amacına yardım etmeye, ayrıca azınlık üyelerini Yunanis- tan'ın sosyal yapısının dışına it- mektedir. Azınlık sorununun dışa gü- dümlü olarak gösterilmesi için iki yol izleniyoı: Birincisi, bütün azınlık üyelerini Ankara'nın or- ganlan olarak görüyor, Müslü- man vatandaşlarımızın karşüaştığı sorunları görmezlikten geliyoruz. Buna paralel olarak da var olan sorunlannı dile getirenlerin doğ- ru söylediklerini inkâr etmek ve aşın milliyetçi suçlaması yapmak gibi değişmeyen bir siyaset izliyo- ruz. İkincisi Batı Trakya'da Türk- çe konuşan azınhk ü>clerinin ka- deriyle, Istanbul'un Helence ko- nuşan Hıristiyan Ortodoks azın L lığın kaderini karşılaştırmak gibi bir eğilim gösteriyoruz. Izlenilen birinci yol için konuş- mak gerekirse, Ankara'nın Gü- mülcine'deki konsolosluğu aracı- lığıyla azınlık uyeleri arasında et- kin olmaya çalıştığını görmemek elbette saflık olur. Aynı şekilde Müslüman vatandaşlanmızın kar- şılaştığı sorunlann Ankara tara- fından abartıldığı ve bundan siya- si çıkar sağladığını kabul etme- mek de hata olur. Ancak bu nok- tadan hareket ederek Batı Trakya- daki bütün azınlık üyelerini, An- kara'nın birer piyonu olarak gör- mek d'oğru değildir. AUSIRMEN Bir Olumlu Ses Dr Sadık Ahmet'in Gümülcine'deki duruşmasına katılmış olan İstanbul Barosu Başkanı Av. Turgut Kazan, Türkiye-Yunanistan arasındaki ilişkilerin daha da gerginleşmesini önlemek amacıyla Yunanistan'da bazı kişilerin seslerini yükseltmeleri gerektiğini söylüyordu Geçen gün Atina'dan aldığım telekste, Kazan'in çağ- rısının yankı yaptığını gördüm. Abdi İpekçi Barış Ödülü kurucu- su ve Tûrk-Yunan Dostluk Dernegi üyesi Andreas Politakis, 7 Şu- bat 1990 günü Avgi gazetesinde yayımlanan, "Neler Oluyor?" başlıklı yazısında Atina'da da aklın sesinin kendisini duyurabii- dığinı kanıtlıyor. Bu tür girişimler ve bu tür sağduyu sahibi kişi- ler Ege'nin iki yakasında da arttığı takdirde Türk-Yunan ilişkileri çok daha sağlıklı bir doğrultuya oturabilecektir. Dostum Andreas Polıtakis'in yazısını olduğu gibi yayımlıyorum: — Cuma gecesi, Dışişleri Bakanlığı'ndan belirtildiği üzere hü- kümet, koalisyonu oluşturan üç partinin önderlerıyle görüştük- ten sonra Türkiye'nin Komotini (Gümülcine) Başkonsolosu'nu st- mrdışı etme kararı almıştır. Bu satırlar kaleme alınırken büyük bir otasılıkla sınırdışı etme ışlemi de gerçekleşmış bulunacaktır. Başlangıçta bu ışlemden dolayı ortaya atılan temel gerekçe Rodopı Valisi'ne hıtaben yazılmış bir mektuptur Bu mektupta Başkonsolos Komotini'nin Müslüman yurttaşların (aşın eylern- cilerin girışımlerinden zarar görenler) "homogenis" (homojen) sözcuğu ile tammlamıştı. Her ne kadar Türkçedeki "soydaşlar" sözcüğünün bu şekil- de tercümesı Türk tarafınca itırazla karşıtanmtşsa da Dışişleri Bakanlığı bu konuda direnmıştir. Haber metninm ortaya çıkmasıyla birlikte, akla gelen ilk soru şudur: Koalisyon hükümetınin başbakanının bu son derece önemli konuda görüşü alınmış mıdır? Ya da sorunun üzerinde yeterli biçimde durulmuş mudur? (Üç styasal parti önderlerinin bu konuda anlaşmaları sağlanmış mıdır?) Aynı sorun hükümet uyeleri için de geçertidir. Bu son derece kritik konu Bakanlar Kurulu'ndan geçirilmiş midir? Bakanlar Ku- rulu'nun bütün uyeleri bu konuda görüş birliği içinde mıdir? Ya da her bir bakan, bu konudaki kişisel sorumluluğunu bütünüy- le parti lıderlerine mi devretmiştir? Bu son soru; üç sıyasal parti lideriyle ilgilidir. Üç parti lideri- nin de bu eylemde ve bu eylem için göstenlen neden üzerinde görüş birliği içinde otduklanna inanmak son derecede güçtür. Çünkü: 1- Bay K. Miçotakıs: Bay Miçotakıs, Turgut Özal ile Attalia'da yaptığ* görüşmeden döneli henüz altı ay geçmemiştir ve bu gö- rüşme sonucunda yayımlanan deklarasyonda, "Batı Trakya'da- ki azınlığa esas olarak Türk asıllı Müslümanlardan, Pomaklar- dan ve Çingenelerden oluşmaktadır ve hepsi Müslümandır" den- mektedtr. (Bu deklarasyonun metni kolayca elde edilebilir.) Boylece azınlığın büyük bir bölümünün Türk başkonsolosu- nun söylediği gibi "homogenis" olduğu açıktır. (Yani bunu sa- dece Bay Miçotakıs söylemiyor.) Aksi takdirde biz Yunanlıların, "homogenis" sözcüğünün anlamını değiştirmemiz gerekirdı. Başkonsolosu sınırdışı etme gerekçesı olarak kullanılan bu söz- cuğün anlamı bizim bildiğimiz ve kullandığımızdan farklı olma- lıdır. Biz "homogenis" sözcüğünü Amerika'daki üçüncü ve dör- düncü kuşak Yunan asıllı Amerikalılar için kullanırdık. (Bu söz- cük bize öyle öğretilmişti) Kanada ve Avustralya yurttaşı Yunan kökenlıler için de aynı sözcüğü kullanırdık. İstanbullu Rumlar. Kıbrıslı Rumlar. Arnavutluk'taki azınlığın uyeleri ve benzeri gi- bi... •Homogenis" sözcüğü ayrıca dünyanın her yerinde Yunan büyükelçilik ve konsolosluklannda çalışan memurlan kapsayan bir sozcük olarak bilinmektedir. Lozan Antlaşması Batı Trakya'daki azınlığı "Müslüman" ola- rak tanımlamaktadır, bir başka deyişle bu insanların dinsel kim- likle tanımlanması onların bir kökenı olmadığı ya da Lozan Ant- laşması'mn onları kökeninden yoksun kıldığı söylenemez Bu mürnkün müdür? Bir insanın bir kökene sahip olması ya da kendi kökenı konusunda karar vermesı yadsınamaz bir insan hakkı- dır. Bülgar rejiminin sadece sorunu çarpıtması değil, fakat ülke- nın guneydoğusunda yaşayan azınlığın kökenini zor kullanarak değıstırmeye kalktığı zaman neler olduğunu gördük. Bütün dünya öfkeyle ayağa kalktı ve Bulgarlar azınlık politikalari yüzünden sal- dınlara, hakaretlere maruz kaldılar. Bir insanın kökenini zorla de- ğiştirmek mümkün müdür? Bütün bu nedenlerden dolayı Bay Miçotakis'in sınırdışı etme Kararına katıldığına inanmak çok güçtür. 2- Bay Papandreu: Eski Başbakan, resmi ya da gayri resmi çeşitlı şekillerde Kıbnslı Rumları ve Yunanistan dışında yaşayan Yunan asıllıları "homogenis" olarak tanımlardı Böyle yapmak- ta da haklıydı. Çünkü o insanlar Yunan ulusundan geliyorlardı. Öyle ise neden Müslüman yurttaştarın Türk kökenli olduklarını biz kabul etmeyeceğiz? 3- Bay Florakis: Bay Florakis, sınırdışı etme kararının gerek- çesini nasıl kabul edebilir? O değil miydi birkaç gece önce tele- vızyonda, "Türkler işlerini yapıyorlar. Biz ne yapıyoruz?" diyen? Gerçekten biz ne yapıyoruz? Kendi ülkemize karşı bir öfke ve kızgınlık dalgasını mı yükseltmek istiyoruz? Sadece Türkiye'de değil (aslında bu yaptığımız şey Türkiye'deki Tûrklerin sevinçle ellerinı ovuşturmalarına neden oluyor) fakat başka ülkelerde de uluslararası kamuoyunda, basında, AT'de. NATO'da, BM'de, Av- rupa Konseyı'nde, hatta ortalama bilinç düzeyine sahip insan için sınırdışı etme gerekçesi kabul edilebilir mi? Eğer biz Türkiye'nin Komotini (Gümülcine) Başkonsolosu'nu sınırdışı etmek zorunda idiysek, (bu büyük bir olasılıkla gerek- lıydı. Çünkü tarafsız birçok gözlemciye göre başkonsolos, bir- çok kez görevinin gereğini aşan ışler yapmıştı) nedenleri gayet iyi formüie edilmeli ve bunlar yadsınamaz gerçeklere dayanma- lıydı. Hiç kimsenın itiraz edemeyeceğı gerçeklere. Ama acaba bizim görevlilerimiz bu konuda üzerlerine düşeni yaptılar mı? Yaptılarsa başkonsolosun görevinin sınırlarını aştığını gösterir kanıtlar nerede? Aşırı elemanlar ve onların harekete geçirdiği eylemciler, ya- saları çiğneyerek bir terör ortamı yaratmışken ve Türk asıllı Müs- lümanlann mallanna ciddi zararlar vermişken, "Türk Başkonso- losu'nun bu ışlerle ilgilenmeye hakkı yoktur" diyebilir ve bu ko- nuda yabancıları ikna edebilir miyiz?.. ...Kim bu yanlış ve acele kararı almışsa ve bu karar ile azın- lıkların asimilasyonu, işbirliği sağlanarak bir ulusal hedef ger- çekleştirilir diyorsa, acı bir düş içinde demektir. Çünkü tam ter- si olmuş, tam bir ayrışma ortaya çıkmış ve bir zıtlaşma baş gös- termiştir Bu yazıda ortaya atılan bütün görüşler basrttir ve kolaylıkla an- laşılabilir. Bu noktaların başbakan, üç parti lideri, Dışişleri Ba- kanı ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından gözden uzak tu- tulması mümkün müdür? O halde, nihai soru şudur: "Neler oluyor?" UMUT Beyoğlu DUNYA—149 93 61 • KadıköyMODA—337 01 28 OrtakoyOKM—158 69 87 • Ankara TALIP—126 99 36 Ankara METROPOL—125 74 78 • İzmir KOŞK—311 628 Mersin KEMER—16723 • EFES FİLMCILIK Ihluıııı Operatör Doktor DÜNDAR ATİK Göı Hastalıkları Mütehassısı MıiiiMMtliiUi. : l2.tMM8.OO ıniov Cuıi. \o: 151 7 BesıUuş-ISTASBUL Ti-1: l\S 0J 01 t'v: 3SS 66 20 l.ııtft- alır
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear