23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 2 ARALIK 1990 11 YILDIR YERİNALTINDA ÇALIŞANMADENİŞÇİSİ ENGİNALPAR: Zonguldak'ta ömür 50yıldabiterİşçi sembolünde hep kullanılan, edebiyata, sanata konu olan maden işçüeri ülkemizde ilk kez grizu faciası dışında bir olayla kamuoyunun gündemine gjrdiler. Maden işçüeri özellikle 12 Eylül sonrasında, genel işçi yoksullaştınlmasından daha büyük bir hizla yoksuilaştınlmış olmalanna itiraz edip emeklilik ücretinin altında kalan ücretle ocaklara inmeyi reddedince dikkatleri üzerlerine çektiler. Maden işçisini, çalışma ve yaşam koşullan, dünyası ile biraz daha yakmdan tanımak istedik. Iş-Sendika Servisi Şefimiz Şükran Ketenci, Pazar Konuğu geleneğimizde küçük bir değişiklik yaparak maden işçisi Engjn Alpar'a arkadaşı Zekı Erdoğan'ın da anlattıklannı katarak madencinin dünyasına bir pencere açmak istedi. SÖYLEŞİ ŞÜKRAN KETENCJ PAZAR KONUĞU ayın Engin Alpar 11 yıldır 200-250 met- re yerin altında çalışan bir tarama ustası olduğu- nuzu söylediniz. Bize bir maden işçisinin nasıl ça- lıştığı, nasıl çahştığınız hakkında biraz bilgi ve- rebilir misiniz? — lnsan gücüniin zorlaması ile tamamen in- san gücüne dayalı olarak çalışıyoruz. Madenci de- yince devamlı yürüyen, ağır yük taşıyan, kazma kürek sallayan, bunları kaza-ölüm tehlikesi altın- da, zor koşullarda, tozlu, gazlı havada, karanhk dar geçitlerde yapan insan düşüneceksiniz. Benim evim ocağa yakın sayılır. Ben 7'de ev- den çıkanm. Işyerine gitmek için 45 dakikalık bir yürüyüş yapanm. Köyden gelenlerin sabah 4.5-5'te arabası kalkar. Saatleri yollarda geçer. En az da bir yarım saat ocağa inme hazırlığımız vardır. 8'e yirmi, çeyrek kala kafesten (asansör- den) inişimiz başlar. 8'i çeyrek geçe de payton (ocaklardaki ana yollarda işçüeri taşıyan araç) yo- la çıkar. Ayak başlarından vargeüerden aşağı doğru, çalışacağımız yere kadar yürüyerek gide- riz (3 metre ortalama genişlikte, sadece malze- me taşıyan araçların gidebildiği karanlık yan yol- lar). Çamurlu, sulu, inişli çıkışlı yollar, işin yerine göre ortalama en az bir yarım saat zor yürüyüş demektir. Kazmacı, domuzdamcı, taramacı, ta- bancı bu yolları çalışacağı malzemeleri taşıyarak yürür. Işine varana kadar 1-1.5 saat yol yürüye- ni vardır. öyle vargel dipleri var ki su 1-1.5 metreyi bu- lur. Elbiselerimizi, çizmelerimizi çıkanp elimiz- de sudan geçeriz. Ben kazma, sivriç, balta, kürek kullanarak ça- lışıyorum. Biz taramacılar, motor geçmez, arazi bölgelerde, kör noktalarda, çok zor şartlarda ça- lışırız, çöken yolları, nefeslikleri bütün göçükle- ri açarız. Yine de derine indikçe işin ağırlaştığı- nı, bir lağımcının, domuzdamcının, kazmacının işinin bizden de ağır olduğunu söylemeliyim. Hiç durmadan beden gücümüzü kullanarak çalışınz. Sonra dönüş başlar, aynı yüklerle aynı yollar yü- rünür. Banyo kuyrukİarında giden saatler. Hiç- bir hizmetin yapılmamasından çekilen sıkmtılar, dönüş yolu çilesi, yürüyüşleri gelir. ••MASarf?/; işçiliğinin bu kadar ağır olması kaçınılmaz mı? Bizde mi böyle? — Madenciliğin babadan oğula miras kalması gibi, madencilikte de değişen bir şey olmadı. Üre- tim beden gücüne dayalı yürüyor. Ben 11 yıldır ocaktayım. Değişen hiçbir şey yok. Aynı ilke! tek- noloji, insan gücüne dayalı üretim. Yatınm yok. Kazma kürekle, beden gucü ile, çok riskli üretim- de, sonunda Zonguldak'ta ömür 50 yaşında bi- tiyor. Bu kadar ağır iş ve yürümenin sonunda ben sa- bah 7'de çıkıp akşam 5'te evime dönüyorum, köylerden, gruplulardan sabah 4.5'ta evinden çı- kıp akşam 6.30'da dönenieri var. Bu kadar ağır işin, yorgunluğun ardından insanın başka hiçbir şey yapacak gücü kalmaz. Eve gelir gelmez, tele- vizyon bile seyredemeden uyunur. Ben daimi iş- çi olarak işbaşı yaptım. Hc' Ja bir gün iznim var. Aralıksız, her ay çalışarak, böyle ağır bir işin karşıhğı 520 bin lira alınm. Primle ayda elime ge- çen 620 bin lirayı bulur. ^^KK^MSayın Zeki Erdoğan, siz daha da ağırsa- yılan domuzdamcı ustası olarak çalışıyorsunuz. Gruplu işçisiniz. Bir de sizden nasıl çalıştığınızı dinlesek. ERDOĞAN — Bartın'da yaşıyorum. Çaycu- ma'da gruplu çalışıyorum. Bir ay çalışıp bir ay köyümde kalarak toplam 600 bin lira civarında bir para alıyorum. Çahştığım ay işletmenin yur- dunda kalınm. Sabah 6.30'da kalkışımız vardır. 8'de hazır olduğumuz ocak başına bir daha 3.5-4'te geri döneriz. Daha önce kazmacının kö- mür çıkardığı ayaklarda çökme olmasın diye tah- kimat yapanz. 1.20-1.30 boyunda 10-15 santim kabnlığında, kayın ve meşe direkleri çakarak 4 metre eninde, çalışılan ayak yüksekliğinde geçit- ler açarız. Iş o kadar ağırdır ki akşam uyumak- tan başka bir şey yapamazsınız. Ben köyde ça- lışmadığım bir ayda ancak uyuyarak bir dahaki aya kendimi toplayabiliyorum. Kazmacı, domuzdamcının ayakta kalabilmesi için bir ay dinlenmesi şart. Oysa işletme iki işçi- ye birden ikramiye ödemekten kurtulmak için son yıllarda sistemli olarak bu işleri yapanları da da- imi işçi olarak alıyor. Aralıksız her ay çahştın- yor. Bir insan bu kadar ağır işe dayanamaz. Bir- çoğu sonunda hastalanıyor, sakatlanıyor, işten ayrılmak zorunda kalıyor. •HMHSoj-'/f ağır, böyle tehlikeli bir işte çalış- mak nasıl bir duygu? Hastalık, kaza, ölum kor- kusu. Başınızdan geçen olaylardan da örnek ve- rerek anlatır mısmız? — Evden çıkarken daima geri dönmemek kor- kusu vardır. Bütün madenci ailesi bu korkuyu ya- şar. Her zaman evdekiler "hayırlı işler" der. Ben ciddi bir kaza gecirmedim. Kaşımda bir yara var. Taş düştü. lşim yarıda idi. Demir bağını atma- dan, tahkimatı yapmadan gidemedim. Verilen işi yarıda bırakamazsınız, çok tehlikelidir. Saatler sonra 4 dikiş atıldı. 4-5 yıllık işçi iken unutama- dığım bir kaza gördüm. Vargelden araba kaçtı. Yol-marangoz ustası bir arkadaşın kafasını ez- di. Biz öldü sandık. Adam hâlâ yaşıyor. Ancak 2-3 yıl çalışamadı. Kafasının parçalanmış halini gördükten sonra çok korktum. Ama çalışmaya mecburdum. Çalışmaya mecburuz. Korka kor- ka, çaresiz ineriz. Ocakta bağıra çağıra konuşa- rak, şaka yaparak korkumuzu yenmeye çalışınz. Ailelerimiz de korku içinde yaşar. Bir kişinin ocakta kaldığı haberi gelmesin, kim olduğunu öğ- renmek için aileler ocak başına doluşur. İşten geç kaldık mı telefonlar çalar. ERDOGAN — Ben bir kere göçükte kaldım. Arkadaşlar kısa bir zamanda çıkardılar. Yanım- daki arkadaşların el çabukluğu ile kurtuldum. 11 gün istirahatli kaldım. Sonrasında dönmek çok zor. Çok büyük korku. Kaza bu yılın birinci ayın- da olmuştu. Hâlâ şokunu atamadım. Ama oca- ğa inmeye mecburuz. Ölüm pahasına da olsa ça- lışacağız. En çok göçükten korkarız. Meslek has- talığına yakalanmış arkadaşlarımızı görürüz. Ya- şayan ölü gibidirler. Ondan da korkarız. Şehir- dekiler ancak grizuyu bilir. Ağırdır, ancak her gün olmaz. Biz her gün kaza, sakatlanma, ölu- mü yaşanz. Korka korka çalışınz. Bir de ağır iş yapmaktan gelen hastalıklarımız vardır. Kaslarımız, belimiz ağrır. Akşam 8-9'da yorgunluktan, ağrılardan yatan arkadaşlar ço- ğunluktadır. Ben bir ay dinlendiğim halde, ağrı- lanm çok fazla oluyor. Tabii ki geçinebilmek için devamlı çalışmak isterim. Ama domuzdamcı ola- rak değil. W^^KMBu kadar ağır bir iş, kaza riski, hava- sız, kömür tozlu ortamda çalışma, çok iyi bakım, beslenme, enerji ister. Biraz da neyiyip ne içtiği- nize baksak. — Ocakta 12'de yemek paydosumuz vardır. Torbamızdan ne çıkarsa onu karanlık, toz, pis- lik içinde yeriz. Emin olun kimsenin torbasından domates, biber, üzüm ve ekmekten başka bir şey çıkmaz. Böyle bir torba bile 3-4 bin liraya dolu- yor. Sabahları da çorba içerim. Evde bir kışlık tarhana yapılır. Akşamları da çorba, kuru fasul- ye, nohut, bir baş soğan bizim en büyük yemeği- mizdir. Köydeki madencinin geçim için tarlası yoktur. Ancak ektiği ile bir ölçüde daha iyi bes- lenir. Hiç değilse şehirde yaşayan madenciden bi- raz daha fazla sebze yiyebilirler. ERDOĞAN — Ocakta çalışırken yurtta kalır- Zonguldak, Çaycuma Çay Mahallesi 1957do- ğumlu. Evli, uç çocuklu. 1979 yılmdan bu yana yerin 200-250 metre altında tarama ustası olarak çalışıyor. Okurun anlayabileceği bir dille, ocak- ta göçukleri açan ekibin içinde kazma, si\ riç, bal- ta, kürek kullanarak çalışıyor. Ortaokul mezunu, 11 yıldır yaptığı iş için bazı kurs ve smavlardan geçmiş. Şu anda hastanede yatıyor. Babama bir şey olursa aklıma ilk gelen, çoluk çocuğun aç kalacağı olu- yor. Kardeşim de benim gibi madende çalışıyor. Onun da durumu bize benziyor. Almanya'da eniştelerimiz var. İşler öyle kötüledi ki onlar bi- ze yardım ediyorlar. Eve ayda bir bile et girmi- yor. O da sadece bir öğün yetiyor. Çoğunluk ar- kadaşımızın hayatı aylardır felç oldu. Herkes borçlu, herkesin hayatı kötüye gidiyor. Bütun köy ve akrabaların hayatı madene bağlı. Akraba için- de kaza, meslek hastalığı geçiren çok insan var. Geçim sıkıntısından göç eden de çok. Yurtdışm- da yaşayan da. yle bir gelir gider hesabı çıkardımz ki evlehnizdeki düzen yürüyemez gözüküyor. Iş, ka- rın doyurma ile de bitmiyor. Ev eşyası, televiz- yon, buzdolabı, onlar nasıl alınıyor? — Madenci artık beyaz eşya alamıyor. Evimiz- deki eşyalar hep eskiden alınma. Ben yeni işçi, yeni evli iken taksitle kolayca buzdolabını da, te- levizyonu da, diğer eşyaları da alabilmiştim. Üc- retlerimiz o zaman yetiyordu. Daha rahat geçi- niyor, daha iyi besleniyorduk. 12 Eylül öncesi bir madenci iyi kötü geçiniyordu. Geçinebiliyorduk. Istediğimizi alabiüyorduk. Şimdi nerede? Maden işçisi dünkü maden işçisi değil. 12 Eylul bizim için yapılmış, işçi haklan için yapılmış. Biz, bunu gör- dük, bunu öğrendik. Bu kadar ağır iş ve bu kadar parasızlı- ğın üstüne, bir madenci çalışmadığı zamanlarda ne yapar, nasıl yaşar? — Bu kadar ağır iş, yorgunluk ve parasızlığm üstüne, madencinin bir şey yapacak hali kalmaz. Ben işten gelir gelmez, hemen bir iki saat uyu- rum. Çocüklar benden sonra okuldan gelir. Ak- şam yemeği için kalkarım. Kimileri biraz kahve- ye çıkar O da artık aile bütçesine büyük yük, pa- radır. Kimileri biraz televizyon seyreder. Sonra yine yorgunlukla uyur. Hiçbir sosyal hayatımız yoktur. Karın tokluğuna çalışma ile hayat geçip gider. Yine de maden işçisi bir arada çalışma, bir arada yaşamanın sonucunda birbirine çok yakın, dayanışma içindedir. Örneğin bir köyden, birbi- ri ile akraba olanlar, hep aynı ocaklarda çalışır- lar. Köyden birlikte yola çıkıp. birlikte işe gider, aynı yaşamı, tehlikeleri, zorlukları birlikte pay- laşırlar. WKK^MBiraz maden işçisinin özelliklerinden söz edebilir miyiz?Nasıl bir insandır madenci? Ne du- şurtür? Neleri konuşur? Dünyaya bakışt nasıldır? — Maden ocağında çalışanların çoğu ilkokul mezunu bile değildir. Yüksek tahsilden insanları ocağa sokmazlar. Genellikle okulsuzları işbaşı ya- parlar. tstenildiği gibi yönlendirilsin diye. Ancak ocağın içi bir üniversite olur. Madenci ezile ezile hayatı öğrenir. Madencinin işi çok ağır. Hiç eği- timi yok. Hiç boş zamanı, sosyal hayatıj'ok. Yi- Tarama ustası Engin Alpar (sağda) madende 11 yıldır değişen hiçbir şey olmadığını söylerken, 'domuzdamcı ustası' Zeki Erdoğan (ortada). bütun ma denci ailelerinin borçlu olduğunu belirtiyor. (Fotoğraf: Birol Özmez) ken yemeği orada yeriz. Yurdun yemeği ile tam olarak doymadığımız için sivil lokantada yemek yemek zorunda kalıyoruz. Bu ek masraf da bir- çok arkadaşta ayda 100 bin lirayı buluyor. Ay- lık ocak erzağımız için de bakkala ortalama 60-80 bin lira ödüyoruz. ^KKI^KkGaliba sıra nasıl geçindiğinizi anlalma- ya geldi. Madenci genellikle kalabalık aile içinde B>en daimi işçi olarak çalışıyorum. Sabah 7'de çıkıp akşam 5'te evime dönüyorum. Haftada bir gün iznim var. Aralıksız, her ay çalışarak böyle bir ağır işin karşılığında 520 bin lira ahrım. Primle beraber ayda elime geçen para 620 bin lirayı bulur. yaşıyor diye biliyoruz. Ailenizle birlikte nasılya- şadığınızı, nasıl geçindiğinizi biraz konuşsak. — Ben 6 erkek kardeşim. Ancak 5'i lstanbul'- da. Babam madenci idi. Rahmetli oldu. 20 yıllık madenci idi. Emekli oldu. 1 yıl içinde, 57 yaşın- da öldü. Meslek hastalığı vardı. Bende 3 çocuk. 5 nüfus var. Ayda 100 bin lira kira ödüyprum. Her ay açık veriyorum. 150 bin lira ortaokulda okuyan iki kızımın yol-okul parası tutuyor. Ge- rekirse aç kalır, kızlarımı okutmaktan vazgeç- mem. Hep takdir getiriyorlar. Özellikle de kız ço- cuklanmı okutmak istiyorum. Onların bizim ha- yatımızdan kurtuluşlarının bir başka yolunu gö- remiyorum. 150 bin lira da benim, öğlen erzağı ve diğer şahsi masrafım var. Gerisi ile 5 nüfusun yemesi içmesi, giyimi nasıl çıkar? Hanım ev sa- hibinin verdiğı yerde bahçede bir şeyler ekiyor. Dikişlerimızi yapıyor. Pazarın akşam ucuz saa- tinde ne alabilirsek alıyoruz. Kardeşlerim para yardımı yapıyor. Yine de borç yığıldı. Ortalama bir madencinin bugünku üurumda esnafa birkaç milyonluk borcu birikmiştir. Bu kadar ağır iş ya- pıyoruz. Boğaz tokluğuna bile çalıştığımızı soy- leyemiyoruz. ERDOĞAN — Bizde 8 kardeşten ikisi erkek. Aynı evde mutfak ayn yaşıyoruz. Benim evde an- ne baba 3 çocuk, 7 nufusuz. Bir ay yurtta kalıp çalışırken, sigarayı da kestiğim halde şahsi mas- raflanm, ayda iki izin günunde ancak koye ziya- ret yol masrafı, erzak gideri, yurdun yetmeyen yemeğine ek, en az 250 bin lirayı buluvor. 600 bin liradan kalandan iki ay geçineceksin. Köyde kaldığım ayda gelir getirecek bir başka iş bulma şansı da, hali de yok. Ko\deki toprağımız heye- landa verimsiz, ancak ailenin bazı ihtiyacına ye- tiyor. Bizim ailede en büyuk gelirimiz, maden- den emekli babamın maaşı. Allah gecinden ver- sin, babam ölürse biz tamamen aç kalırız. Babam bütün emekli madenciler gibi, meslek hastalıklı. ne de çok ağır ekonomik koşullar, hele hele 12 Eylül madenciyi çok değiştirdi. Maden işçisi dün- kü bildikleri, »uskun işçi değil artık. Maden işçi- si eskiden ne olup bittiği ile ilgilenmezdi. Zor ha- yat, açlık her şeyle ilgilenmeyi oğretti. Şimdi her şey ile, olup bitenle çok yakırîdan ilgileniyor. Bel- ki çok az okuyoruz. Ama sendika gazetesi geldi mi bir günluk gazetede bizımle ılgili bir haber ya da bizi etkileyecek bir haber çıktı mı, herkes ba- ^/alışmaya mecburuz. Korka korka, çaresiz ineriz. Ocakta bağıra çağıra konuşarak, şaka yaparak korkumuzu yenmeye çalışırız. Ailelerimiz de korku içinde yaşar. İşten geç kaldık mı hemen telefonlar çalmaya başlar. şında nasıl toplanıyor. Nasıl tartışılıyor. Olayın uzerinde duruluyor. Bir gormelisiniz. aralarında ne konuşurlar? Nelerle ilgılenırler? — Zonguldak-Maden-TTK iç içe girmiştir. Ma- denci bu konularda çok duyarlıdır. En küçuk bir gelişme, bir haber hemen yayıhr. Herkes üzerin- de uzun uzun tartışır. Madencinin dünyasım, ma- dencideki değişimi anlamak için kunıltayımıza gelmeliydiniz. Meclis Ankara'da değil, sanki Zon- guldak'taydı. Böyle olmak zorunda, çünkü biz çok değiştik. İ ^ H H İ A b s ı / yani? — Biliyorsunuz TTK büinçli bir politikanrn so- nucu uzun zamandır işçi almıyor. Çünkü yatırım yapmıyor. Sadece bizi daha ağır koşullarda ça- lışmaya zorluyor. Derken seçimler geliyor. Per- şembe, Karapınar'da seçim yapılıyor. Uzun za- man işçi almayan TTK, sadece seçim yapılan bu iki yerden 200'ün üzerinde işçi alıyor. Zongul- dak'ın her yerinde işsiz dolu. Sadece iki köyden işbaşı yaptınlmasının nasıl çirkin bir politik oyun olduğunu herkes konuşuyor, herkes görüyor ve biliyor. Diğer köyler yok mu? TTK'nm nasıl kö- tü yönetildiğini, nasıl zarar ettirildiğini maden- ciler aralarında konuşup tartışıyorlar. Biz siyasi partileri, anayasayı, sendikalan her şeyi konuşup tartışıyoruz. Savaşı konuşuyoruz. Savaş istemiyoruz. Örneğin anayâsanın bizim için iyi olmadığını biliyoruz. Türk-lş'in bu anayasa hazırlanırken hükumete bakan verdiğmi de unut- madık. Türk-lş yöneticilerinin sonradan bize dö- nüp anayasadan şikâyet etmeleri bize öyle pek inandırıcı gelmiyor. Tabii bizi çok ilgilendirdiği için en çok kendi sendikamızı, toplu sözleşmemi- zi, gelişmeleri konuşuyoruz. Maden işçisi ister is- temez çok politize oldu. Madenlerin zarar ettiği, kapatılacağı sözlerini biz işçi olarak, bize yapı- lan bir şantaj olarak görüyoruz. 1.5 milyonluk bir nüfusu, şehri ne yapacaklar. Biz çalışıyoruz. Bize verilen işi yapıyoruz. Madenlerin zarar etti- rilmesi bizim sorunumuz değil. TTK'da her şey politik. Bir telefonla adam alımyor. Çok iyi ma- den mühendislerinin işten uzaklaştırıldığını gö- rüyoruz. TTK'nm iyi işlemesi için işçi temsilcile- rinin yönetımde soz sahibi olmalan gerektiğine inanıyoruz. W^K^M Maden işçisinin köy kökenli olması ne- denı ile sanayi işçisinden farklı davramş ve eği- limleri olduğu söylenir. 12 Eylül öncesinde grev hakkını hiç kullanmamıştır. Sonra da 12 Eylül'- le gelen grev yasağı kaldırılırken 'nasıl grev gele- neğiyok' gözüyle baktlmıştı. Şimdi bu grev eği- limi nereden çıktı? Maden işçilerinin çoğunluğu köyde yaşar, ya X ürkiye Taşkömür İşletmeleri (TTK) bilinçli bir politikanın sonucu, uzun zamandır işçi almıyor. Çünkü yatırım yapmıyor. Sadece bizi daha ağır koşullarda çalışmaya zorluyor. Derken seçimler geliyor. Perşembe, Karapınar'da seçim yapılıyor. Uzun zaman işçi almayan TTK, sadece seçim yapılan bu yerlerden 200'ün üstünde işçi alıyor. Zonguldak'ın her yerinde işsiz dolu. Bu çirkin politik oyunu herkes görüyor. da köyle bağlantılıdır. Ancak Zonguldak bölge- sinde koylüyu besleyecek toprak yok. tnsanlar köyde de olsa dışarıda çalışmak zorunda. Bölge- de madenden başka bir iş yok. 12 Eylül öncesin- de ücretler daha iyi olduğu için madenci iyi kötü insan gibi yaşayabiliyordu. 12 Eylül sonrasında çok fazla yoksullaştık. Bir yandan da 1TK; ya- tırımı, işçi alımını durdurdu. Bolgede çocuk, nu- fus artışı çok. İşsizlere de işi olanlar bakmak zo- runda. Hem ücret düşüklüğünden hem de işsiz- likten aileler yoksullaşıyor. Herkes yoksullaşıyor. Bir de insanlar hep bir arada çalışıyor, ne olup bittiğini konuşuyor. 12 Eylül sonrası sendika hep kötü sözleşmeler imzaladı. Grev yasağı vardı. Bir önceki sözleşmede yoktu. Ancak grev karan alın- mışken ve biz işçiler greve gitmeye kararlı iken sendika son dakikada sözleşme imzaladı. Hepi- miz buna çok kızdık. Bizi satan sendika yöneti- mini değiştirdik. Yeni yönetim bizi satmama va- adi ile geldi. İşçi, sendikayı çok yakından gözlü- yor. Işçiye rağmen sendika artık karar alamaz. tHükümet, Cumhurbaşkam ocakların kapatılacağından, TTK'nin buyük zararlanndan söz ediyorlar. Grevden, işsiz kalmaktan korkmu- yor musunuz? Biz grevi grev yapmış olmak için istemiyoruz. Hükumeti, insanca yaşama ücretine razı etmenin başka yolu olmadığını gördüğümüz için istiyoruz. Hükümet biz grev yapmadan madenleri gözden çıkardı. Gözden çıkarmamış olsa yatınm yapar- dı. Kömür ithali yerine üretim artışına giderdi. İşletmeyi biz zarar ettirmiyoruz. Biz eskisinden de ağır çalıştırıhyoruz. Üretim düşuyor. Çünkü yatınm yok. Çünkü TTK'nm zarar etmesi, TTK'ya politika sokulması ile bağlı. Biz grevi TTK'nin, madenlerin, maden işçisinin, Zongul- dak'ın gözden çıkarılmaması için istiyoruz. Yap- tığımız iş, aldığımız ücret ortada. Bizim kaybe- decek hiçbir şeyimiz yok ki... IDurmadan eski maden işçisinin kalma- dığını, değiştiğini söylüyorsunuz. Kendinizi, na- sıl değiştiğinizi biraz anlatır mısmız? — Bütün zorluklara rağmen, kendimi değiştir- meye çalışıyorum. Ben ilkokul mezunu olduğum için, kendimi daha kolay yetiştiriyorum. Örne- ğin her gün gazete alıp saklıyorum. Bizimle ilgili yazılarınızı kesiyorum. Oradan buradan ne bu- lursam arşivliyorum. Tatil günümde spor olsun diye koşuyorum. Futbol oynuyorum. Sendikamn bütün toplantılanna, sosyal çahşmalarına katıh- yorum. Sendikamn Üzülmez şubesi olarak tiyat- ro grubu kurduk. Alpagut olayını sahneye koya- cağız. Ben de rol alacağım. Çok heyecanhyım. Ömrüm bo>ıınca 3-4 tiyatro oyunu seyrettim. Es- kiden TTK'nin sinemaları varken sinemaya da gi- derdim. Şimdi böyle imkânım yok. En çok da ço- cuklarımın yetişmesi, kızlanmı okutabilmek için direniyorum. Çocuklarımı okulsuz bırakmamak için, her şeyi göze ahrım. Onlan bizim kötü ka- derimizden kurtarmaya kararlıyım. Özellikle de kadınlar daha çok ezildiği için kızlanmın okul- suz kalmaması için her şeyi yaparım.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear