25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 28 EKİM 1990 Okıır Mektııplarmııı Biçemi HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Her yazara olduğu gibi bana da okur mektup- ları gelir. Eskiden bunları biriktirir, ilginç gör- düklerimi ayırır, zaman zaman bu sutunlarda toplu yanıt verirdim. 87 yılın ağır yukune ekle- nen hastalık sıkıntısı bır sureden beri boyle ya- nıt yazılanna olanak bırakmıyor. Bu, mektup- ları okumadan yırttığım anlamına gelmez. An- cak başına, sonuna bakıp terbiye ve saygı kural- larına aykırı görduklerimi hiç okumadan \ırtıp atarım. Önceleri tehdiî mektuplan da gelirdi, on- ların eşçekimlerini (fotokopilerini) aldınp asıl- larını yetkili makama verirdim. Şimdilerde teh- ditlerin arkası kesildi. Mektupların buyuk yoğun- luğu dost okurlardan, dostça onaylama ya da dostça eleştirilerden oluşuyor. Ben bunlardan ya- rarlanır, yazılarıma yön veririm. İtiraf edeyim ki elyazısı ile yazılmış çok uzun mektuplan artık buyuteçle bile okuyamıyorum, kimseye de oku- tamıyorum, vakit yok. Bu nedenle kısa yazma- larını sevgili okurlarımdan özellikle rica ederim. Mektuplar, çahşmalarımda bana güç veriyor, esin kaynağı oluyor. Yaklaşık 49 yıldan beri sü- regelen bu karşılıklı duşun alışverişi ve etkileşım benım için gerçekten değer biçilmez bir esin kay- nağı olmuştur, olagelmektedir. Cumhuriyet gi- bi, kurulduğundan bu yana Ataturkçu ve sosyal adaletçi doğrultudan hiç şaşmayan, lotarya çe- kiciliğine sapmavan bir gazetede yazmak onuru- na ek olarak, okurlarımdan destek görmek onu- ru da itiraf edeyim, bana ayrıca gurur veriyor, bu desteğin yazılarımı surdürmede buyuk payı var. • • * Gelen mektupların sayısı, yayımladığım yazı- ların konusuna göre azahr ya da çoğalır. Örne- ğin uç yıl once "SHP'ye Giren Viriis" başlıklı iki şazı uzerine, hakarete kadar varan pek çok eleş- tiri mektubu almıştım. Sayın Ecevit'ı eleştiren ve sosyal demokratların birleşmesini isteyen bir ya- zım uzerine DSP kesiminden gelen sert mektup- lan da hiç unutamam. Önceki pazar çıkan "Bir Çatlak Ses mi?" baş- lıklı yazım uzerine okur mektuplan yine çoğal- dı. O yazıda eski Demokrat Partilileri eleştirmiş- tim. Mektupların çoğunluğu beni onaylıyor. Efendice eleştirenler de var. Bu eleştirileri doğal buluyorum. Ama birkaçında "bunak herif gi- bi vakışıksız sozler kullanılmış. Osmanlıcada "ûslub-ı beyan ayniyle insandır" diye bir soz var- dır, "Anlatış biçemi insanın ta kendisidir" anla- mına gelir. Kişi ne denli kaba konuşur va da ya- zarsa, onun ne denli çirkin bir ruh taşıdığı he- men anlaşılır. Böyielerine verilecek yanıtım ola- maz. Ancak, kuçuk yaşımda babamdan duydu- ğum: "İnsan, terbiyeyi terbiyesizden oğrenır" so- zünü anımsatır bana boyle mektuplar. Sözünü ettiğim "Bir Çatlak Ses mi?" başlıklı yazı uzerine gelen onaylavıcı mektupların en il- ginci, Em. Kur. Alb. Abdulbaki Cebeci'ninki idi. Okurlarım belkı anımsayacaklardır; Sayın Cebe- ci, 12 Eylul darbesinden sonra kurulan Danış- ma Meclisi üyesi ıken, Kenan Evren'in başkanlı- ğındaki Milli Guvenlik Konseyi'nce çıkanlan bir yasa ı!e 23 Nisan Ulusal Egemenlik günunün res- mi bayram ve tatH günleri arasından çıkarılma- sını ıçine sindirememiş, benim daha önce bu ko- nuda yapmış olduğum eleştiriye de (ad vermek- sızın) dayanarak, Danışma Meclisi'ne yeni bir ya- sa önerisi sunup bu çok onemli bayramın geri getirilmesini sağlayan yurtsever kişidir. Olayı o zamanlar bu sütunlarda anlatmıştım. Sayın Ce- beci bu kez de bana bir mektup yollamış. Çok şükür, ülkemizde salt gerçekleri olduklan gibi de- ğerlendiren pek çok yürekli insan var. Bunlar ge- leceğimiz için umut ve güven kaynağı oluşturu- yor. Sayın Abdulbaki Cebeci'nin -aynı doğrul- tuda bana yollanan mektupların tam bir temsil- cisi niteliğini taşıyan- mektubu şoyle: Sayın Hocam; 14 Ekim 1990 Pazar günkü yazınızı, daha on- ceki yazılannız gibi, hoşlanarak okudum. 27 Mayıs 1960'ın oluşumuna ve birçok gencin ölümüne neden olanlara Türk Ulusu'nun özür dilemesinin soz konusu olamıyacağını belirtiyor- sunuz. Olayları izleyen, sağduyu sahibi insanların bu düşuncenize katılmaması olanağı yoktur. Yazınızda "yine ortaya atılan bir sava göre bu kişiler Turkiye'ye demokrasiyi getirmişler, dev- let töreni bu nedenle yapılmış" olduğunu belirt- tikten sonra, bu goruşun tam anlamı ile bir saf- sata olduğunu, 1957 seçimlerindeki tutumlarını, 1959 sonlannda ve 1960 başlannda CHP'yi ka- patma girişimlerini ele alarak, bu politikacıların gerçek demokrasi ile uzaktan yakından ilişkileri olmadığını ve iktidan seçimle devretmek niyeti- ni taşımadıklannı yazıyorsunuz. Sayın hocam: Butun kötülüklerin başı olan Celal Bayar'ın ve Menderes'in demokrasi ile hiç- bir ilgileri olmadığı daha 1954 seçimlerinden son- ra kesin olarak ortaya çıkmıştı. 1954 seçimlerinde Kırşehir'de Osman Bolük- başı'nın MP'si seçimleri kazanmış, Abana ilçe- sinde de CHP oyların buyuk çoğunluğunu elde etmiştir. Bunun uzerine seçimden sonra hemen Kırşehir ili ilçeye, Abana ilçesi de bucağa çevril- mişti. Bir ülkede muhalefete oy veren il ve ilçe- ler bu biçimde cezalandırılırsa o ülkede serbest seçimden, demokrasiden söz edilebilir mi? Bu hareket anayasaya da en ağır bir darbedir. Ama o zaman bir Anayasa Mahkemesi olmadığından muhalefetin anayasa yargısına başvurması ola- nağı da yoktu. DP'nin 1957 seçimlerindeki oyunları, yurtta Atatürk'ten sonra en büyük hizmeüeri sunan muhalefet lideri, ulusal kahraman İsmet Inönü1 nün gezilerindeki saldırganhklan ve en nihayet Meclis tahkikat komisyonunun kurularak ona yargı yetkisinin verilmesi bardağı taşırmış ve 27 Mayıs'ı zorunlu hale getirmiştir. Ama Sayın Özal ve ANAP, refah içindeki küçük bir azınlık dı- şında, bütün ulusu ve özellikle Çanakkale ve ba- ğımsızlık savaşımızın yaşayan çok az sayıdaki ga- zilerini geçim sıkıntısı içinde süründürurken, ger- çekleri kavrama yeteneğinden yoksun bir kitle- den oy almak için bütçeden milyarlarca lira har- cayarak büyük bir alanda anıt mezar inşa ettir- miş ve devlet torenleri düzenletmiştir. Neyse ki bu torenlere kendi başyaverinden başka hiçbir su- bay katılmamıştır. Asıl beni şaşırtan husus, anıt mezar yapılma- sı hakkındaki kanun teklifini imzalayanlar ara- sında Kırşehir milletvekillerinden ikisinin adla- nnın bulunmasıdır (Mehmet Budak, Tevfik Gu- neş). Bu iki milletvekili herhalde temsil ettikleri ilin, daha önceki bir milletvekili seçiminden son- ra, DP tarafından ilçe yapıldığının da ayırdında değiller.fle yazık. Ama bu iki milletvekili adı ge- çen kanunun çıkmasından sonra yapılan 1987 milletvekili seçimlerinde Kırşehir'den seçilmemiş- lerdir. Değerli hocam: Yazınıza "Bir Çatlak Ses mi?" başlığım koymuşsunuz. Bence yazdıklannız ulu- sunu seven dürüst, erdemli insanların gür sesi- dir. Size, yaptığınız buyiık hizmetlerden ötürü, de- rin saygılarımı sunanm. * • * Görüşlerimi onaylayan ya da incelik ve terbi- ye sınırları içinde eleştiren değerli okurlarımla birlikte, Sayın Abdulbaki Cebeci'ye de teşekkür eder, yürekten sevgilerimi sunarken, "ûslub-ı be- yan ayniyle insandır" sözünün, Türk halkı ara- sında kullanılan özturkçe karşıhğını da burada belirtmek isterim: "Kişi ne söylerse kendin söyler." EVET/HAYIR OKTAY AKBAL . .Hücre Tipi Cezaevleri.Sağmalcılar Kapalı Cezaevı'nden bır mektup aldım. Bu mektupta, Eskişehir'de yapılmakta olan cezaevinın hucretipı' nitelıkte olması şiddetle eleştinlıyor. Sıyasi mahkûmlar adı- na gönderilen bu mektubu okurlarıma sunmakta yarar gö- rüyorum Hücre tıpi bir cezaevinın insanlık dışı bir nıtelikte olduğu kuşkusuzdur. Genç mahkûmlar bakın bu konuda ne diyorlar: "Siyasi ıktidar, Eskişehir Hücretıpi Cezaevı'ni geçen gün- lerde basına tanıîarak cezaevlerindekı siyasi tutsakiara yenı bir saldırı dalgası başlatacağını da ılan etmış oldu. Eskişehir Hücretipi Cezaevi'nın nasıl bır yer olduğunu an- lamak için basında çıkan fotoğraflarını görmek yeterlı.. Sı- yası tutsakları Eskişehir'de, tecrit edilmış loş hücreler, tecrit edılmış havalandırmalar, yıllarca hiç kımsenın yüzünü gör- meden, konuşmadan, kimseye hal hatır sormadan sürdürü- len bir yaşam bekliyor. Siyasi iktıdar insanın insan olma özel- liğınden gelen toplumsal bır varlık olma yönünü yok etmeyı, sosyal ilişkileri öldürmeyı ve tutsakları duvarlarla konuşan ruh hastası insanlar halıne getinp çürutmeyi hedefliyor. Siyasi iktidar, Adalet Bakanı Öltan Sungurlu'nun basına yaptığı açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla Eskısehır Hüc- retipi Cezaevi'nı topluma şırın yerler gibi gösterme peşinde- dir. Anlatılanlardan iki sonuç çıkıyor: a) Bu cezaevı, ıslah olmaz ktşileri ıslah etmek uzere kulla- nılacaktır. b) Bu cezaevi modern bir yerdir ve, tercıh eden.gönüllü tu- tuklular burada kalacaktır. Birbiriyle taban tabana zıt olan bu sözlerin aynı açıklama- nın içinde yer almasının acaba ne gıbı bır anlamı olabilir? Birincısi, Türkiye'de cezaevlerınde insanlan ıslah etmenin, onlara ışkence yapmak demek olduğu artık hiç kimse için sır değildır. Öte yandan "ıslah" sözcüğü siyasi tutsaklar için kullanıldığjnda sorunun vahameti daha da boyutlanmakta- dır. Sjyasi tutsakları "ıslah" etmeye çalışmak demek, 12 Ey- lül sonrası cezaevlerinin kapılarından sık sık tabutların çıktı- ğı dönemlerde olduğu gibi, siyasi tutsakların insanlık onur- larına ve siyasi kimliklerine yönelik programlı bir saldırı ve bu saldırının sonucu ölüm-kalım kavgasının zemınınin oluş- turulması demektır. (Arkası 14. Sayfada) SATILIK VASITA Bu Yasak Ka Ikmalı Anayasada, Türk Ceza Kanunu'nda dayanağı bulunmayan; demokratik toplum yaşamına ve yükseköğretimin var oluş amacına ters düşen 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'mn 45/c maddesinin en kısa sürede kaldırılması gerekmektedir. Av. TACETTIN DURSUN Günümüz ileri toplumlarında uzmanlaş- mış insan yetiştirmede en son aşamayı oluş- turan yükseköğretim; kişinin ilgi, yetenek ve eğilimleri dışında bütün sınırlamalann kal- dınldığı bir aşamaya ulaşmıştır. Her ile bir universite sloganlarının çokça duyulduğu ve ozel üniversite açma çabalarının yoğunluk kazandığı bu donemde yürürlükte olan, bu- gune kadar sayısız değişikliklere uğrayan 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'mn getir- diği kalıp ve sınırlamalar içinde yükseköğre- tim bunalımına yeni yükseköğretim kurum- larının eklenmesi çözüm olmayacaktır. 4.11.1981 tarihinde yürürlüğe giren Yüksek- öğretim Yasası 1980 sonrası yürürlüğe giren öbür yasalar gibi birçok değişikliklere uğra- masına karşın 1980 öncesi doneıne tepki ola- rak içine sindirdiği otoriter-anti özerk yapı- sını korumaktadır. 1982 Anayasası'nın giriş bölümünde yer alan ilkelerin 2547 sayılı Yükseköğretim Ya- sası'nda yükseköğretimin amacı olarak gös- terilmesi, yükseköğretimin sevmediği, için- de hiçbir zaman rahat edemeyeceği kavram ve kurallarla sınırlandırılmasına neden ol- muştur. Lisans, lisansüstü öğretim-eğitime dayalı yükseköğretim, orta eğitim düzeyine düşürülerek yüksek düzeyde bilimsel çalış- ma, araştırma, bilgi-teknoloji üretme, bilim verilerini yayma yoluyla ulusal ve evrensel düzeyde yükseköğretim yapmak olanağı or- tadan kaldınlırken mezun edilen öğrenci sa- yısı veri alınarak yükseköğretimin biricik ba- şarısına ölçüt yapılmıştır. 9 yıllık eğitim- öğretim sonuçları 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'mn yükseköğretim kurumlarını öğren- cisi, öğretim uyesi ve elemanları ile birlikte özerklik, bilgi üretme, yayım, araştırma yö- nünden yozlaştırdıöını ve bu niteliklerinden Dicle Ün. RekHuk. Müş. uzaklaştırdığını göstermektedir. 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nda yükseköğretimin önune konulan amaç, organlann seçimi, ça- lışma biçimi özerk ve özgür çalışma ortamj- nı yok etmiş; bilimsel çalışma ortamından uzaklaştınlan yükseköğretim kunımlan ken- di içinde karar alma ve sorunlannı çözme ye- teneklerini yitirmişlerdir. Yükseköğretimde ileri düzeye ulaşan top- lumlar yükseköğretim kunımlanna girişte yetenek, bilgi ve eğilim dışında hiçbir şart aramazken 2547 sayılı yasa bu bakımdan ça- ğının gerisine düşecek sınırlamalar taşımak- tadır. Yükseköğretim Yasası'mn 45. madde- sinde yükseköğretime giriş için seçme ve yer- leştirme sınavı, 44. maddesinde yükseköğre- time giriş yapan öğrenci için yükseköğretimi bitirme süresi düzenle mekte, 45/c madde- sinde ise yargı organı karan ile hüküm giyen suçlulara cezalarını çekmiş olsalar bile yük- seköğretime girme yasağı getirilmektedir. 45/c maddesi: "Türk Ceza Kanunu'nun tkin- ci Kitabımn Birinci Babında yer alan Devle- tin Şahsiyetine karşı işlenen cürümler sebe- biyle hüküm giyenler yükseköğretim kunım- larına giremezler" hükmünü taşımaktadır. 19.8.1983 gün ve 2880 sayıb yasa ile getirilen bu değişiklik, yürürlükte olan 1982 Anaya- sası'nın 13. maddesinde yer alan "...Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlama- lar demokratik toplum düzeninin gerekleri- ne aykın olamaz.", "Eğitim ve öğretim Hakkı ve Odevi" başlıklı 42. maddesinde "Kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakı- lamaz", "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10. maddesinde düzenlenmiş bulunan "eşitlik" ilkelerine aykın düşmektedir. Anayasanın 42. maddesinde eğitim-öğretim hakkının herhangi bir sebeple engellenemeyeceği be- lirtilmiş olmasına rağmen 2547 sayüı yasanın 45/c maddesi anayasanın bu temel kuralına aykın olarak kişi hukukuna ve temel hakla- nna yönelik sınırlamalar getirmektedir. Ana- yasanın 10. maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik kuralına aykın olarak suçlu- lar arasında ayrım gözetilerek bir kısım suç- lular için yükseköğretim hakkı ortadan kal- dınlmıştır. Türk Ceza Kanunu'nda suçlann ve ceza- lann nelerden ibaret olduğu açıkça belirtil- mis, hükümlülükten sonra cezanın kişi huku- kuna yönelik etkileri sayümak suretiyle sınır- landınlmıştır. Türk Ceza Kanunu'nda kişi- nin hükümlülükten sonra kişisel ve kamusal haklanna yönelik sınırlamalar "Kamu Hiz- metlerinden Yasaklıbk" ve belirli bir meslek ve sanatın geçici olarak durdurulması biçi- minde4ir. Ceza Kanunu'nun 20. maddesin- de belirtilen kısıtblık hallerinden hiçbiri 2547 sayüı Yükseköğretim Yasası'mn 45/c madde- sinde belirtilen yükseköğretime girme yasa- ğını kapsamına almamaktadır. öte yandan hükümlülükten sonra yüksek- öğretim kurumlarına giremeyen hükümlü- nün, hükümlülüğünün sonuçlanndan biri olan "kamu hizmetlerinden yasaklılık" du- rumuna sahip olması halinde bile bir vatan- daş olarak verilen sağlık, ulaşım, iletişim gibi bütün kamu hizmetlerinden yararlanmasının önüne geçilememektedir. Yükseköğretim kurumlannda (fakülte, enstitü, konservatuvar, yüksekokul, meslek yüksekokulu) kayıtlar bitmiş olsa da Türk Ceza Yasası'mn "Ikinci Kitabımn Birinci Babında" yer alan suçlardan dolayı hükumlü bulunan ya da hükümlülüğü sona ermiş bu- lunan nice yetenekli ve çalışkan genç insanı- mızın öbür suçlulardan farklı olarak yüksek- öğretime girme hakkı ellerinden alınmış bu- lunmaktadır. Anayasada, Türk Ceza Kanu- nu'nda dayanağı bulunmayan; demokratik toplum yaşamına ve yükseköğretimin var- oluş amacına ters düşen 2547 sayılı Yükse- köğretim Yasası'mn 45/c maddesinin en kı- sa sürede kaldırılması gerekmektedir. PENCERE Cumhuriyet Kompleksi...Habib Edıp Törehan, uluslararası boyutlara yayılmış ünlü bir işadamıydı. Zenginliği nereden kaynaklanıyordu? İkinci Dünya Sayaşı'nın puslu ortamında palazlanmıştı; dışarıda daha çok İsviçre'de yaşardı; İkinci Dünya Savaşı'ndan son- ra Türkiye çok partili rejime açılınca. İstanbul'da bir günlük gazete çıkarmayı düşündü; 'Cumhuriyet'erakip'bir ciddi'ga- zete tasarlıyordu; İtalya'dan baskı makıneleri, Fransa'dan ga- zetecıler getirdi; Babıâli'den değerli yöneticıler, yazarlar ve •çızerleri kadroya aldı; 1950'lerin başında Yeni İstanbul mavi başlıkla çıktı... • Ama 'tutmadı.' Daha sonraki yıllarda Babıâiinin çok satışlı gazetelerıni çı- karan zengin patronlar, 'Cumhuriyet'e rakıp ciddi gazete' çı- karmak için girişımlere geçtıler; altı-yedi deneme yapıldı; ne yazık ki hiçbiri yaşamadı. Bizım patronlar ya 'ciddiyet'm ne demek olduğunu bilmıyorlardı ya da bu işin sırrını bir türlü çözemıyorlardı. Cumhuriyet'in nesi vardı ki bu alanda bir baş- ka gazete tutmuyordu? Deve yuküyle bu işlere para yatıran- ların sonu 'hüsran' oldu; bir de 'Cumhuriyet kompleksi' oluş- tu. Şinan Çetin yetenekli bir yönetmen. Ünlenmeden önce Sinan'ı tanıdım. fotoğraflarımı çekmek istiyordu, çektı de. Geleceğe bakışında umutlu bır solcuydu Sinan. yumuşak bırcocuktu, Yeşılçam'a girdı, bırkaç fılm yö- netti; ama son fılmı sert eleştirıier alınca küstü, buruklaştı, şimdi reklam filmlerı çekıyor. mesleğinde başarılı. Ekonomik Panorama dergısı Sinan Çetin'le bir konuşma yapmış (sayı 34). Okuyunca kesıp bır kenara koydum; çün- kü 'Cumhuriyet kompleksi'nm güzel bir örneğiydi. Ekonomik Panorama soruyor: "— Türk sinemasının bugünku noktaya gelmesinde, başka hangi nedenler var?" Çetin: "Bugun Türk sıneması acı bir durumdadır. Cumhuri- yet okuru kadardır. Bir ülkenin sinema ızleyicısı 40 ya da 100 bin kişi olamaz. Sınemamız gerçekten maalesef bu tayfa ta- rafından toplumsal bır kanalla buraya gelmiştir. Belki de yal- nızca onlar sahip çıkmıştır sınemaya. O da olabilir. Ama ben- ce ele geçırmış durumdalar" Yazıyı okurken gözlerime ınanamadım, Sinan 'korku, ma- cera, mafya, gırgır' filmlerı cekmek ısteyıp de neden çeke- mediğini de şöyle anlatıyor "— Niye çekmiyorum biliyor musunuz? Seyırcımızi Cumhu- riyet gazetesı okumak kadar düşürdüler ve tek kanalda geliş- tirdiler. Bunun suçlulanndan biridır eleştirmenler. Maalest Türkiye'dekı aydın adayları Cumhuriyet gazetesı okumak zo- runda kaldığı için elde ettığimız tek seyirci birikimimiz de do- ğal olarak etki alanında." 'Cumhuriyet kompleksi' ışte budur. Her gün televizyonda 'korku, macera, mafya, gırgır' filmi seyreden 40 milyon izleyiciyı Cumhuriyet yönlendiriyorsa. ne müthiş bir şey! Söz veriyorum, Sinan iyı bır 'korku, macera, ma/ya'filrn çevırirse, önce ben bu köşeden kendisıni övece- ğım. • 'Cumhuriyet kompleksi' gun gectikçe artıyor. kimısınde has- talık sınırına dayanıyor. Yaklaşık otuz yıldan ben Cumhuriyet'te çalışıyorum; bu ga- zeteye. çalışanlarına, bu arada bana yönelik saldırılar surer gider. Ben kendi hesabıma her sabah bunları çayıma şeker yaparım. Ancak bır noktayı vurgulamak ıstiyorum: Sınan'ın macera filmi çekmesini engelleyen Cumhuriyet değildir, Asil Nadır'ı de bız batırmadık. Vallahı bu işlerde suçumuz yok! Ama dostların da düşünmesi gerekir Bu gazeteyi ölum teh- ditlerine. ışinden atılma korkusuna. türlü baskılara karşın elin- den bırakmayan okur desteğını Cumhuriyet nasıl sağlamış? Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana saygınlığını hiç yitirme- den bugünlere nasıl gelebilmiş? Bugün Cumhuriyet okumak niçin bir mutluluk? Cumhuriyet'in 'etki alanı' gerçekten çok büyük, ama ne- den, niçın? Önce bu soruya yanıt vermelı, sonra Cumhuri- yet'ı suçlamaya girişmelı... Değılmı? SATILIK OTO 85 Renault TX ilk sahibinden yeni motor. yeni boya, yeni tampon 21.000 000 TL. Tel: 359 97 11 SERVICE TANITIM DANIŞMANUK 161 5 9 65-66 S U Z U K İ Super Carry Van 100 km de 4lt benzın sarfıyatlı. 5 kaDih vuk taşıyıcı GOZ OTO SUZUKİ Samuraı 100 km de SUZUKİ Svvıft 1 0 GL 100 km 6 8 lt benzın sarfıyatı guclu mo- de 4 5 I! benzın sarfıyatı rezıs- tor güçlü araz> vıtesı GÖZ OTO tanlı sılecekli arka cam GÖZ 0T0 " 1477 YEN 356_91 43 Lfi3_491 YFJJ 3 « P1 S U Z U K İ Svvıft GT1100 km de S U Z U K İ Alto GL 100 km de 5 6 It benzın sarfıyatı halojen 4 at benzın sarfıyatı rezıstanlı f k l GOZ OTO k GÖ y j far enjektorlu motor GOZ OTO 43 y arka cam. renklıcamlarGÖZOTO S U Z U K İ Sedan 16 GLX 100 km de 4 9lt benzın sarfıyatı 16 valve motor GOZ OTO S U Z U K İ vıtara 100 km de 69lt benzın sarfıyatlı tentelı. lux bır |ip GOZ OTO ıl SUZUKİ Super Carry Kam- SUZUK yonet 100 km de 4lt benzın sa-- b u s 1 0 0 k m d fıyatı. ağır yuklenn kaçuK üe\ı vatlı 1 218418 YEN GÖZ 356 9143 iWn.snvFN Super Caryy mini- 4lt benzin sarfi- B M W 3161.9İ Model, TIR Sıfı- B M W 3161,91 Model TIR Sıfı- n Shadovvlıne Beyaz 1683542-34 n Metalık Kırmızı 168 35 42-3-4 KARAÇİVİ 0T0M. 179 55 27 KARAÇİVİ 0T0M. 179 55 27 1 B M W 5201,91 Model, TIRSıfı- rı 24 Ventıl, Granıt Silber Shadovvlıne 168 35 42-3-4 KARAÇİVİ 0T0M. 179 55^7 B M W 3161,91 Model. TIRSıfı- rı Bordo Metalık 168 35 42-3-4 KARAÇİVİ 0T0M 179 55 27 \«^ıK W B M W 3161.91 Model. TIR Sıfı- B M W , 5201.91 Model, TIRSıfı- n Silber Metalık 168 35 42-3-4 n, 24 ventil, otomatik, beyaz KARAÇİVİ 0T0M. 179 55 27 shadovvhne 179 55 27 KARAÇİVİ 0T0M. 168 35 42-34 P O R S C H E 1974 rrodel 9!4-2300 motc spor 3Î0 BULVAfl 32 500 300 TL 158 9144 G O L F Gaono'eı 1979model Ien 4 elıSc3-, 0T0 BIILVAR 28 000 000 TL 158 9144 F O R D Esccrd 197 2nodel 200C r^oîo* ^ebe< Oze yapı pr ı OTO BULrtR 13 5ÜC OOOTL '58 9144 P E U G E O T 205XR 1989 moaelgurrrukTa<bjzlj pıatınnetai 47 300 000 TL METUROTOMOTIV 366 42 56 367 13 50 MERCEDES 90E 1939nc:; ;e*a:aksesLarl METLJR OTÛMOT J 365 42 56 115OOO03OTL 35713 50 M E R C E D E S 190E2 3 1989ırcae Lacıvsrl \ı\ METUR CTDMDTk' 366 42 56 145 000 000 *L 367 13 50 FİAT 1100,1949 Model. kır mızı. emsalsiz orjınal METUR 0TOMOTİV 35000 000 TL 366 42 56 MERCEDES 190 E '99ömoûs Fa"ne5ıle' tuila«sesuar MUMTAZ OTOMOT'V 346 62 74 _ MERCEDES 190 8 199GfL, c'Dnatık.der Oûşeme MUMTAZ 0T 0M0TİV 346 52 V O L V O 740GL 1990model Oıcn der-a»alıaıreksıyon me^ezıkint- leme, metal<k koyu mavı ÇIRAGAN A Ş 108 000 000 TL 175 84 84 V O L V O 740GL'985nc3e 92 OOOkn de^ava löreks yon,-ne*a.ık gûmuşgf ÇIPAĞAN A Ş 60 000 300 TL 175 84 84 J E E P Cherokeeümıted Fullak- sesuar 1 jilveya20.000kn Servısve jedekoarçagarantısı 175 49 9 1 174 19 26 T O Y O T A Cordla 1600,1990 model fullaksesuar Bay'dvatıyla He- men Teslım DUMAN 0TW0TIV Fa» 575 2 L A D A Bay ce csr Ef,azA Ş SehreT ^PchsKa^c'uEı'işığ 523 25 5118 Hat'< M A Z D A 626 1991 Model 0 M A Z D A 626 model, 2000cc, km Beyaz renk vade olur SedarH/BER ASLTDŞTI 532 38 08 582 59 50 144 56 73 AÇIKGÖZ OTOMOTİV 532 41 08 M A Z D A 3231991 Model 1600cc Sedan, K'B ERHASLTD ŞTI 582 69 50 144 56 73 MERCEDES 350SLC 1974^odei Fjlıotorratık ODAKOTOMOTI'. 350 63 85 110 0C0 OOOTL 3582^ 74 MERCEOES 1991 Model. 0 km. Muhtelif renkler FUAR OTO. 95.000 DM O 'o5 KDV * Plaka 525 24 25 531 40 54 BMW520ı24V1990rpodelfull aksesuar MEKPAR 0T0M0TIV 158 21 36/37 <58 38 97 F O R D 16 86sonu,onjınal 34 000 kn de, renkiı cam Ph.lıps car sîereo. SAH'BINDEN 26000000 TL 334 14 54 CHRYSLER, NEW YORKER FIFTH AVENUE Beyaz, otomatik air condition. board computer, air bag KASAŞ USD 75 000+ %5 KDV+Plaka 172 35 79 CADILLAC BROUGHAM D'ELEGANCE, 5 7 Lt, V8,175 PS. Siyah Fuel ınjectıon ABS Dıjı- tal kadran KASAŞ OTOMOTİV USO 94 000-""s5 KDV^PIaka CHRYSLER, NEW YORKER FIFTH AVENUE Lacıvert, Infımty Müzik Sistemi, Board computer, air bag KASAŞ OTOMOTİV USO 75.000+ '"& KDV* Plaka CHRYSLER IMPERIAL, SI- yah 3 3 Lt V6,147 PS. Fuel ın- jectıon, ABS, Board computer KASAŞ OTOMOTİV USD 85.000A.5 KDV+Plaka B M W 316'AFuli renklıcam, merkezı kılıl dört cam elektnkb sıyah KASAŞ OTOMOTİV 50 000DM + Plaka 172 35 79 M E R C E D E S 200 E1990 Tiodel, lull bordo, metaı1 », renklı cam, jst acılır KASAS 0T0M0TIV 90000 DM +Plaka 172 35 79 S U Z U K İ V'taraJLXıSpecıal| (L lajalıö're^sıyon merkezıkılıt.renklı cam, elektrıklı on camlar, KASAŞ OTO 52000 DM + Plaka 172 35 79 M E R C E D E S 1975mode> havalı dıreksıyon, c'omatıkvıtes ner- kezıkılıt, ÇeriPİjantAKSOı OTO 85000000 TL 175 23 C A M A R O Chevrolet LT 1974 Woîof L48-M21 şar.zımanSa- hıbınden 20 den sonra 270O0O0OT^- 3844615 PERŞEMBE VE PAZAR GÜNLERİ YAYINLANAN RESİMLİ SERİ İLANLARINIZ İÇİN BİR TELEFONUNUZ YETERLIDIR.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear