Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 DİZÎ-RÖPORTAJ 29 OCAK 1990
tranlı gazeteci-yazarAmir Taheri'ye göre Azerbaycan'daki hareket ayrılıkçı bir hareket değildi
Milliyetçiler düşmansız yapamaz— 2 —
SABETAY VAROL
— Milliyetçilikle demokrasi isteği arasmda bir ter-
cih yapılacak olsa Azeri Halk Cephesi temsilcileri bu
iki kavramdan hangisine daha yakın sizce?
TAHERİ — Dünya özgürlüğe doğru yürüyor. İnsan-
lar aptal değü. Sovyetler Birliği'nin önce "geri" bir halk
tarafından Afganistan'ı terk etme zorunda bırakıldığı-
nı duydular. Şimdi Prag özgürlüğüne kavuştu. Berlin
Duvarı'nın yıkıldığmı, Çavuşesku'nun deyrildiğini du-
yuyorlar. Ama aynı zamanda kendi durumlarının bir
sömürge durumu olduğunu biliyorlar. Azerbaycan biı
sömürgedir. Tıpkı Namibya.gibi. Eğer Namibya'ya self
determinasyon hakkı verilecekse bize neden verilmesin-
diyorlar.
— Siz Humeyni rejimine şiddetle karşı olan biri ola-
rak Azerbaycan'daki hareketi destekliyorsunuz...
TAHERİ — Ben başından beri Humeyniciliğe karşı
oldum. Bu rejimin muhalifiyim. Yani tarn karşı safta-
yım. Ama Azerbaycan halkının kendi kaderini tayin
hakkını destekliyorum. Tıpkı herhangi bir halkın ken-
di kaderini tayin hakkını desteklediğim gibi. Azerbay-
can'da halen var olan hareket dinci bir hareket değil.
Burada Humeyniciler yok. Maalesef Sovyet propagan-
dası ve Batı propagandası 'Bütün Muslümanlar katil,
berkes Humeynici' diyor. 'Herkes terörist, herkes
haydut' diyor.
Doğru değil. Kim haydut? Azerbaycan Halk Cephe-
si'ne bakın, tek bir dinci yok. Geçen gün lngiliz TV'sin-
de Pravda başyazarlanndan biriyle tartışmaya katıldım.
Bunlar yok haydut, yok terörist diyerek lafa girdi. Ba-
kü Havaalanı'na Sovyet uçaklanmn inişini engelleyen-
ler kadın ve çocuklar. Cephenin iki önemli sorumlusu
'kadın. Üstelik çarşafh da değiller. Müslüman, fakat mo-
dern kadınlar. Hem Müslüman hem modern olmak
mümkündür. Örneğin ben Müslümanım, ama modern
birisiyim. Şunu unutmayalım, Sovyet Azerbaycanı'nda
Türkiye ya da lran'da olduğundan daha çok tahsilli ki-
şi var. Üniversiteye giden insan sayısı Türkiye ya da
İran'a ya da Mısır'a kıyasla nüfusa bölündüğünde 3-4
kere daha yüksek. Bu halk gelişmiş bir halk. Azerüeı
vahşi bir halk değil. Maalesef bu imajı uyandıran Er-
meni propagandası oldu.
— Enneni meselesinin bu olaylardaki gercek etkisi
M oldu?
TAHERİ — Daglık Karabağ denen bölge tarihi ola-
rak daha geniş bir bütün olan Karabağ'm bir parçası-
dır. Ova Bakü'den başlıyor ve Iran'ın Meşkinsahr ken-
tine kadar uzanıyor. 450 km.lik bölge Karabağ Ovası.
Tarihte hiçbir zaman Ermenistan toprağı olmadı. tran
tarafından kontrol edildiği tarihlerde Sirevan Daran eya-
letine bağlıydı. Daha sonra Rus Kafkasyası olarak ad-
landınlan bölgenin parçası oldu ve çarların yönetiminde
kaldı. Ermeniler nüfusun yüzde 70'ini oluşturdukları
için Karabağ Ermeni olmalı deniyor. Aynı mantıktan
yola çıkarsak Ermenistan'ın içinde bir milyona yakın
Müslüman var. Kürtler, Azeriler ya da diğer etnikler,
örneğin Dağıstan'dan gelenler de yaşıyor. Neden bütün
bu insanlar bağımsızlık istemiyor? Ermeni-Azeri halk-
lar arasında bu sorun başladığından beri 250 bin Azeri
Ermenistan'ı terk etti. 70 bin Ermeni de Azerbaycan
1
dan aynldı. Bu demektir ki Azeri mülleci sayısı, Ermeni
mülteciden çok daha yüksek. Propaganda o kadar güçlü
ki herkes inaruyor. Sonra bir de Azerilerin Ermenilere
TAHERt — Kozan'da Sovyet polisiııin girmeye cesaret edemediği mahalleler var.
soykırım yaptığından söz ediyorlar.
Oysa Osmanlı Imparatorluğu'ndan kaçan Ermeniler
Azerilere geliyordu. Bakü'de o kadar sayıda Ermeni ol-
masının nedeni de bu.. Daha önce yoktu. Ermeniler,
Azerilerin Osmanlılarla birlikte katliama katıldıkları-
nı söylüyor. Gerçekte, dinsel nedenlerle Ermeniler Rus-
larla sürekli işbirliği yaptı. Birçok Türk, Kürt ya da Aze-
ri'yi öldürduler. Sonra da Azerbaycan'a sığındılar. Sov-
yet Ermenistanı'nın Nahcivan konusunda tamamen aynı
nitelikte bir talebi olduğundan kimse söz etmiyor. Nah-
civan'ın Ermenistan'a ait olduğunu iddia ediyorlar. Oysa
Nahcivan nüfusunun yuzde 9O'ı Müslüman.. Ermenis-
tan'daki Kürtlerin hiçbir hakkı olmadığı unutuluyor.
tsimleri bile geçmiyor. Kürtçe diye bir şey yok. Türki-
ye'den daha kötü. Bir süreden beri Türkiye'de en azın-
dan sözü ediliyor. Orada Kürtler mevcut değil. Anado-
lu'dan gelen Türkler de var. Bunlardan da söz edilmi-
yor. lstatistiklerde bunlar yok ediliyor.
— Ermeniler için Karabağ konusu milliyetçi yangını
tutuşlurmak amacıyla kullanılan bir araç sanki. Üç yıl
önce başlayan gösteriler kısa zamanda bağımsızlık gös-
terilerine dönüştü.
TAHERt — Tüm milliyetçilerin düşmana ihtiyacı var-
dır. Türkiye ve Yunanistan'm Kıbns sorunu var. tran-
ın Irak ve Araplarla problemi vardı. Ama Azerbaycan'ın
problemi bu değil. Sovyet Ermenistanı'nın meselesi.
Gerçekte bu nedenle Gorbaçov tankJanru Erivan'a gön-
dersin, Bakü'ye değil.
— Azerbaycan'ıo Sovyetler'le bağlan çözülürse, bu
olomalik şekilde Ermeni bağımsızlıgını da beraberin-
de getirir mi sizce, yoksa Rusya'ya dayanma refleksi mi
güç kazanır?..
TAHERİ — Ermenilerin şimdiden bağımsızlık tale-
bi var. Karabağ komitesi şimdiden Ermenistan'a bağım-
sızlık istiyor. Büyük Ermenistan rüyası vs.. Çılgınca bir
şey. Çünkü mümkün değil. Ancak herhangi bir cum-
huriyet SSCB'den aynhrsa, tüm cumhuriyetler ayrılmak
isteyecek. Ama tekrar ediyorum, Azerbaycan'ın mese-
lesi bu değil. Azerbaycan şimdiye kadar aynlmak iste-
medi. Ermenistan, Litvanya ve Moldavya istediler. Ba-
kü'nun işgali Ruslar açısından ve Moskova açısından
da doğru bir şey değil. Ayrılıkçılar Erivan'da.. Oraya
asker göndermeleri gerekiyordu.
— O halde sizce KGB degerlendirme hatası mı yap-
ö?
TAHERİ — Gorbaçov Müslüman halklar sorunun-
dan habersiz. Dünyanın her yerinde haber alma örgüt-
leri bu konularda sıfırdır. Gizli servisler korku yarat-
maya ve insanları terörize etmeye yarar. Yöneticilere ya-
lan uydurmaya yarar. KGB olsun, CIA olsun yalan üret-
me endüstrisinden başka bir şey değil. Son olayın açık-
laması şöyle: Bay Gorbaçov, Çar Büyük Petro ile baş-
layan bir geleneğin devamcısı. Batılılaşma geleneği. Gor-
baçov, 'Ortak Avrupa Evi'nden söz ediyor. Sovyet
topraklarının yüzde 75'inin Asya'da olduğunu, nüfu-
sun yüzde 30'unun Avrupalı olmadığını unutuyor. Hep
Sovyetler'in Avrupa ile bağlarından söz etti ve bu halk-
ları görmezlikten geldi. Perestroyka kitabında miUiyetler
meselesi konusunda sadece 475 sözcük kullanmış. Ta-
rım reformu ya da yasal reformlarla ilgili yüzlerce say-
Ermenilerin şimdiden
bağımsızlık talebi var.
Karabağ komitesi şimdiden
Ermenistan'a bağımsızlık
istiyor. Büyük Ermenistan
rüyası vs. Çılgınca bir şey,
çünkü mümkün değil. Ancak
herhangi bir cumhuriyet
SSCB'den ayrılırsa, tüm
cumhuriyetler aynlmak .
isteyecek. Ama tekrar
ediyorum, Azerbaycan'ın
meselesi bu değil. Azerbaycan
değil, Ermenistan, Litvanya
ve Moldavya istediler
aynlmayı. Bakü'nün işgali
Ruslar açısından ve Moskova
açısından da doğru bir şey
değil. Ayrılıkçılar Erivan'da.
Oraya asker göndermeleri
gerekiyordu.
fa var.
— Sizce sırtını Asva'ya döniip buraJan terk etme yo-
luna girebilir mi?
TAHERİ — Geçenlerde özeleştiri yaptı, "Ben bu prob-
lem çözüldü sanıyordum" şeklinde konuştu ve bir Sovyet
halkının var olduğunu sandığını ifade etti. Sovyet hal-
kı diye bir şey yok. Şu kadarmı söyleyebilirim ki, Azer-
baycan'daki insanlar komünizmden nefret ediyor ve ken-
dilerini Sovyet vatandaşı hissetmiyor. Azeri ve Müslü-
man hissediyor.
— İran devriminden son olaylann patlak vermesine
kadar geçen süre içinde Tahran'ın politikası ne oldu?
TAHERİ — Mollalar gerçek birer şarlatandır. Paha-
lıya mal olmadığı sürece slogan atarlar. Ne zaman ki
çaba göstermek gerekiyor. Yani siyasal bir yatırım yap-
mak ve cesaret gerekiyor, birer korkak gibi davranır-
lar. Afganistan konusunda 10 yıllık savaş boyunca hiçbir
şey yapmadılar. Azerbaycan konusunda da sadece pa-
sif davranmakla kalmadılar, cellatla işbirliğine girişi-
yorlar. Bay Rafsancani geçen haziranda Bakü'ye gitti
ve bir de nutuk attı. Azerbaycanhlara sakin olmalarını
öneriyor bu nutkunda. Sovyet temsilcisinden bile daha
geride kaldı. Yani Rafsancani Papa'dan daha Katolik
davrandı. Üstelik tam bu kanşıklıklar olurken Ermeni
patriğini resmi bir ziyaret için Tahran'a davet etti. Azer-
baycan'da herkes bu iş yüzünden çok öfkeli. 1988 ey-
lülünden beri Sovyet Ermenistanı ile 30 adet anlaşma
imzaladı. Azerbaycan'la tek bir anlaşma olmadı. Islam
Cumhuriyeti, Karabağ konusunda sanki Ermenistan-
m müttefiki gibi davrandı.
— Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Kendi Azerilerinden
çekindikleri için mi?
TAHERİ — Tüm tranhlardan çekiniyorlar. Bu ayn
bir konu. Sözleriyle yaptıklan uymuyor. Hamaney dün-
ya Müslümanlarının, bir milyar Müslümarun liderliği
iddiasında. Böyie bir açıklama yapmanın herhangi bir
maliyeti yok. Ama ne zaman ki somut bir şey yapmak
gerekiyor. Ortada hiçbirini göremezsiniz. Sırurı kapat-
tılar ve Azeri mültecüeri tüfekleriyle ülkelerine dönmeye
zorladılar.
— Belki de Azerbaycan'dan yoğun bir mülleci akı-
nından çekiniyorlar..
TAHERİ — Afganistan'dan Pakistan'a olan akın ta-
mamen aynı şeydi. Pakistanlılar sınırı kapamadı. Çün-
kü Afganlar Müslüman kardeşleri idi ve onları ağırla-
mak görevleriydi. Iran için en normal şey bu insanları
ağırlamaktı. tran neden Irak'tan Kürt mültecileri ka-
bul etti? Ya da sayıları 600 bini bulan Iraklı Şiileri son
10 yıl zarfında ülkeye aldı? Gelenler Azerbaycan'dan
gelince, 3-4 kişi bile fazla sayıldı. Nahcivan hüküme-
tinden 2 yöneticı iran'a görüşmeye gitti. Tutuklanarak
sınır muhafızlarına teslim edildiler. Nahcivan'da olsa
Sovyet görevlileri yakalayamayacak. tran'da yakalarup
teslim ediliyorlar. Yani tran, Moskova'nın jandarmah-
ğını yapıyor. Ancak tran halkı büyük sempati gösteri-
yor. Bankalarda hesaplar açıldı. Paralar toplanıyor. Hat-
ta gönüllü olarak savaşmak isteyenler bile var. Bu da
ayn bir konu.. tran halkı, Türk halkı gibi bu olaydan
çok etkilendi..
— Azerbaycan'daki hareketin OrU Asya'yı da sar-
ması olasılığı hakkında ne diyorsunnz?
TAHERİ — Olaylar çoktan başladı bile. Halihaar-
da 30'dan fazla yerde sıkıyönetim ve sokağa çıkma ya-
sağı var. Türkmenistan'da, özbekistan'daki Karakalpak-
lı özerk Bölgesi'nde ve Fergana yöresinde, Kırgızistan'da
ve Kazakistan'da olaylar oluyor. Alma Ata'da yüzlerce
ölü ve yaralı vardı. Fergana'ya Sovyet askerleri müda-
hale etti. Tacikistan'da Müslümanlarla Sovyet askerle-
ri arasında çatışma oldu. Askaabad'da gençler tüm Rus
devlet dairelerine saldırdı. Komünist Parti Genel Mer-
kezi'ni ateşe verdiler. Bütün bunlar Azerbaycan'dan önce
idi.
Diğerleriyle kıyaslandığında Azerbaycan hayli sakin
bir yerdi. Bu sorunu Ermeni saldırısı ve provokasyonu
yarattı. Oysa Orta Asya sakin değildi. Aradaki fark bu.
örneğin Kazakistan'da bakir topraklan Almanlara Uk-
raynalılara ve Ruslara dağıttılar. Kazaklar bu arada aç-
lıktan ölüyor. Kırgızistan'da en iyi evlerin Ruslara git-
rjğini görüyorlar. Azerbaycan'da işler buralan kadar kö-
tu değil. Biraz daha iyi. Tatar Cumhuriyeti'nin başkenti
Kazan'da Sovyet polisinin girmeye bile cesaret edeme-
diği mahalleler var. Muslümanlar gettolarda, gecekondu
mahallelerinde direniyor.
Abaza Özerk Cumhuriyeti'nde Gürcülere karşı dircn-''
me var. Neden? Çünkü burası bir çeşit Cöte D"azur'-
dür. Ama en güzel villalar Ruslara... Abazalar yani Mus-
lümanlar, gecekondularda yaşıyor. Dağıstan'da da ay-
nı şey. Kınm Tatarları upkı Filistinliler gibi evlerine dön-
mek istiyor. SSCB Filistin'i destekliyor. Kınm Tatarla-
rına gelince "nyel" (hayır). Özetle Sovyetler'de iki po-
litika var. Avrupa cumhuriyetlerine yönelik uygar bir
poütika, Müslüman cumhuriyetlere karşı ise şiddet ve
baskı politikası..
BİTTİ
HABERLERIN DEVAMI
;
Çalınan tarih' fırtınası Perestroyka olmaz be more
(Baftarafı 1. Sayfada)
29 Aralık 1989 cuma günü dava
• açmıştı.
Davahlardan Koch'un şirketle-
rinden biri olan Oxbow'un New
Yorklu avukatı Carey Ramos, gö-
rüşünü soran bir Amerikalı gaze-
teciye şunları söyledi: "Sikkeler
yasal olarak alınnuştır. Tiirklerin
da>-a açmaya haklan yoktiır. Ati-
nalılar bütün Akdeniz'de dolaş-
mışlardır. Bu sikkeler kime mi ait?
Elbette, 2.500 yıl önce Atina'da
yaşayan ve bunlan o zaman kay-
beden birisine ait."
1900'ü aşkın sikkenin önemli
bolümü Türkiye'nin güneybatı bö-
lümündeki Likya uygarlığına ait
olmakla birlikte, Atina'nın Pers-
ler karşısındaki zaferlerini anma
amacıyla darpedilmiş ve her biri
43 gram ağırhğındaki ender 14
adet "dekadrahmi"'den dolayı da
definenin değeri bugün 10 milyon
doları (yaklaşık 23 milyar lira) bu-
luyor.
Defineyi satın alan ortaklardan
iki Amerikalı nümismat Jonathan
Kagan ve Jeffry Spier defineye
"Dekadrahmi Defmesi" adını tak-
mıştı. Bunlardan sadece bir tane-
si bir Amerikalı zengine 600 bin
dolara (yaklaşık 1.4 milyar liraya)
satılarak dünya rekoru kınlmıştı.
Avukat Ramos, aynca "Koch v«
ortaklan bu definenin kaçak ol-
daklannı bilmiyorlardı. Defineyi
kendilerine satan Münih'tekı ga-
leriler hakkında inceleme yaptır-
mışlardı ve şöhretli firmalardı"
dedi. Ancak avukat, Amerikalı
gazetecilerin "bu satıcılann adla-
nnı"sorması üzerine her nedense
"anımsayaraadıgını" söyledi.
Defineyi Münih'te "Griffos"
galerisinin sahibi Edip Telli ve
"Artemis"in sahibi Fuat Üzülmez
ile Londra'da tekstil ticareti yapan
Nevzat Telli, Koch ve ortaklarına
satmışlardı ve Uluslararası Polis
örgütü (Interpol) tarafından El-
malı Ağır Ceza Mahkemesi'nin
karan ve Türk polisinin istemi
üzerine kırmızı bültenle aranıyor-
lardı.
Davalılardan Oxbow'un a\Tikatı
Ramos, "Bir Amerikalının iilke
dışına çıktığında bir sanal eseri
alıp ülkeye döndukten sonra bir
yabancı hükümetin Amerikan
mahkemesine başvurup bu sanat
eserinin kendisine ait olduğunu
iddia etmesini bile düşiinmek in-
sana korkutucu geliyor" dedi.
Define Türkiye'den
değil Almanya'dan...
Oxbow şirketinin bir sözcüsü
olan Johjı Klarfeld, "Türk hükıı-
metinin iddia ettiği kaçakçıhk ola-
yı hakkında bilgirniz yok. Bunu
sadece Türkler iddia ediyor. Bi/e
bu define Almanya'dan geldi" de-
dikten sonra "Peki Almanya'ya
nereden geldi" sorusuna "Yorum
yok" yanıtını verdi.
Türk hükümetinin avufcatlan
Rand ile Kaye ise Amerikan As-
sociated Pres (AP) haber ajansı-
na, "Bu defioeden bazı sikkeleri
mahkemeye gitmeden ve bedel
odemedcn bazı müzayedelerden
aldık. Çünkü bunlar Elmalı'dan
yani Türkiye'den gelmedir. Türk
yasalanna göre bunlar Türkiye
Cumhuriyeti'nin kültürel ve tarih-
sel jnirasıdır. Yasal sahibi Türk
hükümetidir" dedi.
Koch'un veTgi kaçakçmğı yap-
mak amacıyla Boston'dan bir yıl
önce göç ettiği Florida'da yaşadı-
ğı kentin gazetesi olan "Palm Be-
ach Posf'un muhabiri Frank Ce-
rabino'ya Türk hükümetinin avu-
katı Kaye "Amerikan yasalanna
göre alıcı ne kadar masum olur-
sa olsun, çalıntı mala sahip ola-
maz. Kaldı ki bu olayda alıcıların
masum olduklannı, yani iyiniyetle
davrandıklannı soylemek pek de-
ğil. hiç mümkün değildir" dedi.
Buna karşıhk Oxbow'un avuka-
tı Ramos, aynı gazeteye "Müvek-
kilim olan şirket her turlü staıı-
dart yolu izleyerek bu sikkeleri al-
mıştır. Satıcılardan bu konuda ge-
rekli olan her türlü garantiyi al-
mıştır. Koch, hiçbir zaman bu sik-
kelerin sahipliğini inkâr etmemiş,
gerek bir sempozyumda gerek
Amerikan NümUmatlar Derneği1
nde bir bölümünü sergilemiştir"
dedi.
Gazete bu arada, "Kaçakçılığı
ortaya çıkaran Türk gazetecisi Öz-
gen Acar'ın bu sergikmenin ve
sempozyumun.asıl amacı define
konusunda gerekli yayın yaparak
bu definedeki sikkelerin pazarda-
ki fiyatııtı arttırmaktır" dediğini
yazdı.
Daha önce bu konuda ABD'de
bir milyon okuyucusu olan
"Connoisseur" Dergisi'nde çıkan
bir yazımı aynen yayımlayan ve
Amerikan sikke piyasasmın en
önemli yayın organı olan haftalık
"Coin World - Sikke Dünyası"
Gazetesi de Türk hükümetinin
Boston'da açtığı davayı birinci
sayfada buyük baslıklarla okurla-
rına duyurdu.
Amerikan sikke basını
ikiye aynldı
Gazete ikinci hafta yayımladı-
ğı başmakalesini bu konuya ayı-
nrken, "Ulusal egemenliğe saygi
duyulmalıdır" baslığını kullandı.
Gazete, Türk, İngiliz ve Amerikan
yasalannda eski eser kavramları-
nı kıyastadı.
Başmakalede "Önemli olan,
Türk yasasının herhangi bir nes-
neyi ya da (sikke dahil) eski ese-
ri n toprak üstü ya da allında bu-
lunmasını ulusal kültürel miras ve
devletin raalı olarak kabul ettiği-
ni anlamamız gerektiğidir" denil-
dikten sonra şu noktaya dikkati
çekti: "Ne çare ki bazı Amerikalı
koleksiyoncular ile sikke luccar-
ları bu uygulamayı, aşırı serl ve
gerçekdışı görüp İngiltere'deki ya-
sayı öntek gösteriyorlar."
Başyazıda bu tür sahipsiz bu-
luntu eserlerin tngiltere'de krali-
yete ait olduğu, derhal polise ha-
ber verilmesi gerektiği, polisin bil-
dirimi üzerine kraliyet yetkilileri-
nin bu eserlerin bulanda mı kala-
cağı, yoksa piyasa degeri verilerek
kraliyetin mülkiyetine mi geçece-
ğine karar verdiği anımsatıldı.
Amerika'daki uygulamada ise
kamu arazileri içinde bulunan
eserlerin Amerikan hükümetinin
malı olduğu ve bunun ilgili mü-
zelere verilerek halkın görmesine
ve isteyenlerin incelemesine sunul-
duğu, kamu topraklannda kazı
yapmak için izin gerektiği, bulun-
tunun özel arazide olması halin-
de malın sahibinin arazinin sahi-
bi olduğu belirtildi.
"Coin World" adını verdiği
"Sikke Dünyası"nda bu davadan
sonra çıkan fırtınada ileri geri söy-
lentilerin yer alması üzerine konu-
ya açıklık getirmek amacıyla bu
yazıyı yazmasında özellikle
"Celator" adlı bir başka sikke ga-
zetesinin yazı işleri müdürü olan
Wayne Sayles'ın şu görüşünün et-
kili olduğu ve bu yazıya yanıt
amacı taşıdığı anlaşılıyor:
"Bu hazineleri koruduğunu
söyleyen, gerçekte işgalle kazanan
Türk hükümeti, aslında yasadışı
bir pazarı kendisi cesaretlendiri-
yor. Koleksiyonculuğun, arkeolo-
jik bolgeleri ya da oren yerlerini
yağmalamasına neden olduğu yo-
lundaki görüşlere katılmıyorum.
İstediği kadar Türk hükümeti da-
va açsın. ülkesinden kaçakçılığı
önleyemeyecektir. Bunun için en
iyi yol. İngiltere'deki gibi (daha li-
beral) bir yol izlemektir. Bu De-
kadrahmi Definesi daha büyük
sorunlann bir göstergesidir."
Türkiye'ye gerçekçi
çağrı
Başyazar, Araerikalı ilgililere
Türk hukümetine şu gerçekçi çağ-
rıda birleşmeleri telkinini yaparak
şöyle diyor: "Gelin Türk hüküme-
ti ile bir diyalog başlatın. Türki-
ye'de bulunan ve şu ana kadar ya-
yımlanmayan definelerin incelen-
mesi ve yayını konusunda Türk
hükümeti ile işbirliğine gidelim.
Hadi içinizden biri, bir adım öne
çıksın..."
Gazete, bu arada Amerika'da-
ki müzeci, koleksiyoncu, sikke
tüccarlarının Boston'da Türk hü-
kümetinin açtığı dava hakkında
görüşlerini de alan bir haber ya-
yımladı.
Türkler koruyamıyorsa
biz niye koruyahm?
Başkent Washington'un ünlü
Smithsonian Enstitüsü'nün sikke
koleksiyonundan sorumlu müdü-
ru Elvira E. Clain - Stefanelli "Bir
hukumel kendi sikke ve antikala-
rını koruyamıyorsa biz niye koru-
yahm? Türk hükümeti bu davayı
kazaıursa 100 \ıl önce satın alınan
bir sikke için başka ülkeler de
Amerikan mahkemelerine başvur-
maya başlayacak ki bu olacak iş
değil" dedi.
Koch'un bir bölüm sikkelerinin
sergilendiği ve ilk kez bir bölümü-
nü özel kasalarında gördüğüm ve
"Elmalı Definesi"ne bir süre ev
sahipliği yapmış önemli
araştırma-koleksiyon merkezi
"Amerikan Numusmatics Soci-
ety" kuruluşunun yöneticisi Les-
lie Elam "Sikke satın alma po-
litikamızı değiştiriyoruz. Amacı-
mız bundan böyle hiçbir hüküme-
tin davasına muhatap olmamak.
Bu Uke karanmızla Türk hüküme-
tinin davasının aynı tarihe rastla-
ması sadece bir rastlantı..." diye
konuştu.
Eski sikke koleksiyoncusu Ro-
bert Leonard ise "Bunlar Türk
sikkeleri değil ki, Türk hükümeti
bunlan niye istiyor? Bunlar antik
Yunan sikkeleri... Türk hüküme-
ti larihsel nedenlerden değil, bu
definenin çok değerli oluşundan
dolayı bu defineye sahip olmak is-
tiyor. Eğer sen (Türk hükümeti)
bulunan herhangi bir sikkeye ger-
çek bedelini ödemezsen, ne sana
getirilen bu sikkeyi ne de bunun
izini bir daha bulabilirsin" görü-
şünü ortaya attı.
Bir sikke tüccarı olan Victor
England ise "Kısa vadede bu da-
va sikke piyasasında bazı olumsuz
dalgalanmalara yol açacak, ama
uzun vadede sikkecilik işine çok
yarayacak" yorumunu getirdi.
Bir başka sikke tüccarı olan Ba-
yan Desiree Van Seeter "Türkle-
rin açtığı bu davayı yakından. an-
cak sinirierimiz gerilmiş olarak iz-
leyeceğiz" diyerek tepkisini göster-
di.
Dr. Arnold Saslotv adlı bir baş-
ka sikke tüccarı "Türk hüküme-
tinin bu davası anlamsız. Siyasal
nedenlerle bir şey yapmaları ge-
rektiği için bunu yaptılar. Amaç-
ları, biz eski sikke tüccariannı te-
rörle korkutup Türkiye'den eski
sikkeleri almamızı önlemektir.
Eğer, bu davada iddialannı kanıl-
larlarsa onları daha çok ciddiye
almamız gerekecek. Türkler, bu
sikkelerin bu defineden oldukla-
nnı kanıtlayamazsa hiçbir Ame-
rikan yargıcı lehlerine karar
vermez" diye konuştu.
Türk hükümetinin daha önce
bu defineden satılmak istenen 10
sikkeyi dava açmadan ve bedel
ödemeden geri aldığı Los Ange-
les'taki müzayedenin yöneticisi
Steve L. Rubinger ise "Kültürel
varlıklann korunması için. bu
eserlerin yayını için Türkiye he-
men hemen yok denecek kadar az
para harcarsa her yıl dünya sikke
piyasasında alışverişe konu olan
sikkelerin yüzde 10'unu oluşluran
yeni definelerin pazara dökülme-
sini önleyeme?" dedi.
(Baştarafı I. Sayfada)
ya da diğer bir deyişle "sosyalist
halk cumhuriyet yönetimi" öyle
istiyor.
Tüketicilik nedir bilmeyen Ar-
na\utluk halkı, ayda bir kez de\-
letin adam başına verdiği bir kilo
eti almak için kuyruklarda bekli-
yor. Ekmek sıkıntısı, geçen on yıl
içinde giderilmiş ve bundan son
derece gurur duyuluyor. Ülkede
pamuk, yün. tekstil üretimi var.
Ama halkın giyirrri ortalamaya
vurulacak olursa son derece "es-
ki" ya da eski olmasa bile "de-
raode." Ayakkabılar genelde aşm-
mış ve eski. Tiran gibi büyük ve
turistik kentlerin ana meydanla-
rı tertemiz, binaları bakımlı ve
büyük. Arka semtleri ise derme
çatma, bakımsız, camları kırık,
bazen sıvasız ve boyasız evlerle
dolu. Ana caddeleri geniş, ba-
zen parkeli, ağaçlıklı ve bakım-
lı. Arka yollan çamur ve toz -
toprak dolu. Bu antıparantezın
tek ortak noktası partinin slo-
ganlan ile dinamik heykeller-
den oluşuyor. Her yer Enver Ho-
ca'nın, Lenin'in, Stalin'in heykel-
leriyle dolu. Stalin'in heykelleri
yalnız Arnavutluk'ta kalmış olsa
gerek. Bu nedenle Arnavutluk için
A\rupa'nın "komünizm müzesi"
olduğundan soz ediliyor.
Arnavutluk şimdilerde kendi
yağında kavTulmaya çalışıyor. Son
20 yıl içinde gerek süper devletle-
rin yardımıyla gerekse kendi hal-
kının inanılmaz fedakârhklarıyla
"az zamanda çok iş yapmış" sa-
yılır. Clkede inşa edilen 7 buyük
baraj ve hidroelektrik santral) var,
Üretilen elektrik ile birlikte çıkar-
tılan petrol ve krom, bakır, gu-
müş, demir gibi yeraltı zenginlik-
leri ihraç ediliyor. Arnavutluk'un
dış borcu sıfır. Adam başına dü-
şen geliri ise 800 dolar. Eğitim,
sağlık ve sosyal hizmetler ücretsiz.
Ama eğitim için gerekli kitaplar-
da, sağlık için gerekli teknoloji ve
ilaçlarda kıtlık var. İnsanlar ken-
di gereksinimlerini, kendileri sağ-
lamaya çalışıyor. "En çok gerekli
olanı sağlamak" ilkesi, de\let gi-
bi her bir vatandaşırun içine işle-
miş. Yani "lüks" sayılan hiçbir
mal yok. Saulmıyor. Sabun, tuva-
let kâğıdı gibi temizlik maddeleri
"tek cins." Çünkü fazlası "lüks"t
kaçıyor. Başkent Tiran'da rastla
dığımız 18 yaşındaki bir kız, lük:
maddelere "gerek olmadığım'
söylüyor ve "Gereğinden fazlası
m harcamak kapitalizmdir" diyor
Arnavutluk'ta "kapitalizm", he
men hemen "hırsızlıkla" aynı an
lamı taşıyor.
Arnavutluk'ta en yüksek maaş
1200 leg ise asgari maaşın 600 le-
gin altında bulunmaması gereki-
yor. Bir üniversile profesörünün
maaşı 1200 leg. İşe yeni başlayan
bir işçi ise 600 leg ahyor. Arnavut-
luk'ta bir ekmek 2 leg, bir kilo et
20 leg, aylık ev kirası ise bir gün-
delikten oluşuyor. Elektrik, su üc-
reti ise oldukça ucuz. Bir renkli te-
levizyon 300 leg.
Arnavutluk'ta özel oto kuUarul-
mıyor. Tiran'ın geniş caddelerin-
de dolaşan Mercedes, Lada mar-
ka birkaç oto, devlet sektörüne ait.
Bütün Arnavutluk'ta yalnız 100
otonun bulunduğundan söz edili-
yor. Fiyatı 600 leg kadar olan bi-
sikletlerle, belediye otobüsleri ve
yayalar, Tiran caddelerir.de ciıit
atıyor. Bir ieg yaklaşık 3000 Türk
Lirası.
İnsanlar, 16 yaşından sonra eğer
eğitim görmüyorsa ya da "eğitim
kapasitesi" dplduysa çalışmak zo-
runda. Arnavutluk halkı "yoksul"
olduğunun bilincinde. Ama kim-
seye "muhtaç" olmamayı daha il-
kokul sıralanndan öğreniyor. Bu
konuda oldukça gururlu olan in-
sanlar bunu her fırsatta gösterme-
ye çahşıyorlar. Tiran yaktnların-
daki Berat kentinde, yabancı bir
turistin, küçük bir Arnavut çocu-
ğuna çikolata vermeye çalışması,
bazı Beratlıların tepkisine yol aç-
mışü. Küçük çocuk, çikolatayı
alıp almamak çelişkisi içinde bo-
calarken büyüklerinden yükselen
"sakin alma" seslerinden korkup
kaçrruşti- Arnavutluk'ta "bahşiş"
alışverişi de zor. Arnavutluk'ta
"küçük düşüriicü" olarak algıla-
nan "bahşiş" yerine "suvenir"ler
yeğleniyor.
Arnavutluk'ta askerlik süresi 18
ay. Askerlik çağına gelmiş bir genç
eğer üniversite öğrencisiyse eğitim
süresinde 3 ay özel askerlik ders-
leri ahyor. Mezuniyetinden sonra
yalnız 3 ay askerlik yapıyor ve ih-
tisas sahibi olduğu iş dalına göre
derhal tayin ediliyor.
Arnavutluk'ta dini inançlar
1967'de yasaklartmış. Kilise ve ca-
mi binaları şimdilerde başka işler
için kullanıiıyor. Bunlardan "ta-
rihi eser" olarak nitelenenler mü-
zeye dönüştürülmüş. Tiran'ın en
büyük meydanında böyle bir ca-
mi var. Tara tskender Bey'in gör-
kemli heykelinin yaru basında yer
alıyor. Iskender Bey, Arnavutluk
ulusunun kurucularından ve mil-
li kahramanlanndan biri sayüıyor.
Osmanlı döneminde devşirmeden
yetişmiş olan İskender Bey, Arna-
vutluk'ta isyan çıkarmış ve 25 yıl
boyunca Osmanlı yönetimine kar-
şı savaşmış.
Arnavutluk, Anadolu'nun en az
gelişmiş köyünün büyüteçle bakı-
lışına benziyor. Yahıız bu büyütü-
len bölgenin içine birkaç büyük
bina, birkaç geniş cadde ve bol
miktarda görkemli ve dinamik
heykellerin serpiştirilmesi gereki-
yor. Cılız elektrik ışıkları gece saat
10-11'den sonra kapanıyor. Çünkü
ertesi sabah gün ışığıyla herkesin
naksız. Emek Partisi'nin bir üye-
sine göre Arnavutluk cezaevlerin-
de sadece 18 adi suçlu bulunuyor.
Ancak iki büyük "ıslah evi"nin ol-
dukça kalabalık olduğunu ima
ediyor.
Arnavutluk lideri Ramiz Alia,
bundan iki hafta kadar önce bir
traktör fabrikasında ilk kez dev-
let yatınmlannın azaltılacağından
ve tüketime ağırlık verileceginden
söz etti. Nedenine gelince, Arna-
\Titluk'un ticari alışverişlerde bu-
lunduğu diğer sosyalist ülkelerde-
ki "kliring", yani mal alıp verme
sistemi, bütünüyle çökmek üzere.
Arnavutluk da ister istemez dış sa-
tımını bundan böyle dolar piyasa-
sına girerek yapmak zorunda ka-
lacak. Dolar piyasasma girmek
demek, tüketime de ağırlık ver-
mek demek olacak. Arnavutluk,
elektrik enerjisi, petrol, krom, de-
mir gibi ürünlerinin karşılığında
dolar almaya başlayacak, ama bu-
nun karşılığında ticari ilişkide bu-
lunduğu ülkeden, yine dolar kar-
şılığında tüketim mallan almak
zorunda kalacak. .\rnavutluk bel-
ki de halkına sezdirmeden, kendi
ekonomik devrimini yapmaya zor-
lanacak. Bir tür "perestroyka"
rüzgârı esecek. Aksi halde ülke
ekonomisinde büyük zararlann
kaydedileceğinden endişe duyulu-
yor.
Bazı bölgelerinde 18. yüzyılın
yaşam koşullarını anımsatan Ar-
navutluk'ta "tabandan" bir patla-
marun gelmesi olanaksız gibi. Dış
basında bu konu ile ilgili yazılan-
ların gerçekle ilgisi olmadığı göz-
leniyor. Ne tşkodra'da ne Tiran
1
da ne de başka bir kentte bugüne
kadar olağanüstü bir "hal" ilan
edilmiş değil. Yollarda dolaşan
polis ve asker sayısı ise hiç dikkat
çekici değil. Polis ya da asker
kontrolü gözlenmiyor.
İnsanlar yollarda istedikleri sa-
atlere kadar içkili ya da içkisiz do-
laşabiliyor. Bir yerden bir yere git-
mek için alınan izinler ise yeni bir
olay değil. Arnavutluk'ta olası bir
değişikliğin yine partinin ta ken-
disinden ya da başkanlığından gel-
mesi bekleniyor.
Özel okullar bakanlık
(Baştarafı 1. Sayfada)
"— Bakanlığın bu sınavlar için
yaklaşık 10 ay uğraşmak zorunda
kalması ve bakanlığın bu sınavlar
için harcamada bulunması. Milli
Eğitim Bakanlığı geçen yıl sınav
ücreüerinin de giderlerden düşül-
mesine karşın, özei okul sınavla-
n için 2 milyar 600 milyon lira
harcadı.
— Hiç olmazsa gelir düzeyi
normalin üsünde ailelerden gelen
öğrencilerin, "yanş atı" olmaktan
çıkanlması. Bakanlığa göre iste-
yen veli çocuğuna sınav stresi ya-
şatmadan "parayı bastınp" özel
okula kaydını yaptıracak.
— Önceki yıllara göre özel
okullara başvurunun 35 binlerden
Gazeteci
Başarır öldü
İstanbul Haber Servısi — AN-
KA Ajansı İstanbul temsilcisi ve
Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet
Kuvvet Başanr beyin damarların-
da meydana gelen bir tıkanma so-
nucu dün öldü. Bir süredir Hay-
darpaşa Numune Hastanesi'nde
tedavi gören Başarır, 61 yaşınüay-
dı.
Başarır 1929'da Istanbul'da
doğdu. Gazeteciliğe I951'de Ye-
ni Sabah'ta başladı. 1960'ların
başında Ankara'da Öncü Gazete-
15 binlere düşmesi. Böylece, çoğu
özel okul için smava gerek kalma-
ması. Bakanbk verilerine göre
Adana, Ankara, Izmir ve İstan-
bul'daki özel okulların kontenja-
nı geçen yıl 15 bin 859 olmasma
karşın sadece 9 bin 605 öğrenci bu
okullara kayıt yaptırdır
Milli Eğitim Bakanlığı'run aldı-
ğı son karar, Özel Öğretim Ku-
rumlan Genel Müdürlüğü'nün
görüşü yönünde oldu. Bakanlığa
İstanbul başta olmak üzere çoğu
il milli eğitim müdürlüğünden ge-
len görüş, "Anadolu liseleri ile
özel okul sınavlarının
birleştirilmesr yönündeydi.
Bakanlığın karan İstanbul özel
Okullar Derneği Başkanı Dündar
Uçar tarafından olumlu karşıla-
nırken, Ankara'daki özel okul sa-
hipleri ise karara daha ihtiyath
yaklaşmayı' yeğlediler. Ankara
Özel Okullar Yardımlaşma ve Da-
yanışma Derneği üyesi ve Fatoş
Abla Koleji'nin sahibi Dr. Ayşe
Hızıroglu karan "Bakanlık bizi
sırtında yük olarak göriiyor. Alı-
nan son kararla da dışlanmak
istiyoruz" diye konuştu.
işe gitmesi gerekiyor. Eğlence ola- si'ni yayımladı. Öncû'nün kapan-
rak satranç, TV, radyo, oyun kâ- masından sonra Ankara "Son
ğıdı ve uzun yürüyüşler rağbette.
Arnavutluk'tan Yunan ve İtalyan
TV programları seyredilebiliyor.
Arnavutluk'tan kaçmaya "yel-
tenen" kim olursa olsun ağır bir
biçimde cezalandırılıyor. Arnavut-
luk'ta on binlerce siyasi tutuklu-
nun bulunduğundan söz ediliyor.
Bu söylentileri doğrulamak ola-
Baskf'yı çıkardı. Hamdi Avcıoğ-
lu ile birlikte "Akşam" Gazete-
si'nin günlük Anadolu baskısına
geçmesini gerçekleştirdi. Ankara'-
daki birçok gazetede muhabir \e
yönetici olarak çalışan Başarır,
1980 yılında İstanbul'da ANKA
Ajansı'nın yöneticiliğini ustlen-
mişti.
ÖZEL
SMF
SÜRÜCÜ
KURSU
AVCILAR'DA
Belediye Cad. No: 21
Kat: 4 Avcılar-İst.
Tel: 590 54 64-591 27 10