Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 27 OCAK 1990
Türkiye'nin stratejik önemiBatı için azaldı, kendi bölgesinde arttı
Ulusal güvenliğe bölgesel bakış
Oeğişen
Avrupa,
Değişmeyen
Türkiye
HALÛK ÖZDALGA
— 3 —
İki blok arasındaki
gerginliklerin en aza
inmesi ve Avrupa'da
kalıcı barışa giden
yolun açılması, dünya
barışı için büyük bir
adımdır. Ama bu,
insanlığın ebedi barış
dönemine girdiği
anlamına
gelmemektedir. Şimdi,
milli ve etnik
farklılıklardan
Avrupa'daki son gelişmelerin Türkiye'ye etkileri ne-
ler olabilir? Türkiye ne yapmalıdır?
Avrupa'da kalıcı barışa giden yolun açılması ve Av-
rupa Birliği'nin şimdi daha kapsamlı bir şekilde ger-
çekleşebilmesınin imkân dahilıne girmesi, Türkiye için ]r JJ VT13 k İ 3 T 1 3 n
sevindirici, er veya geç bizim de büyuk yararlar sağla- * l l a
* - l a l l a l 1
yacağımız gelişmelerdir. Barış butün insanlar içindir. ÇatlŞmalai* VC bÖİgeSel
Eğer Türkiye Avrupa içinde yer almayı içtenlikle benim- . , , ,
siyorsa, kapsamlı ve gerçek anlamda bir Avrupa Birli- S O r U n l â l " , d â f i a S l C â K
ği'nin kurulmasmdan da sevinç duymalıdır. u - . . î - J i J a m i n H A m * »
Ancak yeni uluslararası düzen, kısa ve orta dönem- Ull ŞCIUIUC g l H l U C I H C
de, Türkiye'nin tamamen lehine olmayan bazı durum- rypİPr>
pLr
tir T T l î r H v p ' n î n
lar da doğurabibr. Eğer Turkıye dikkatsiz ve hesapsız öClCCCKUl . 1 Ul ^ İ J C * " "
davranırsa, yanlış kararlar alırsa, yeni gelişmelerden İ ç j ü d e b U İ U n d u ğ U
açıkça zararlı da çıkabilir. Yeni uluslararası duzen, Tür- - J ^ . l_ •• 1
kiye için de yeni bir guvenlik stratejisi gerektirecektir. b Ö l g e , DU t Ü r S O r U n l a r
Bugüne kadar Batı dunyası için Sovyet tehdidinin bi- ı_-,ır ,_M J A'intmntn
rincil ve hayati bir onem taşıdığı kabul ediliyordu. Tür- D a K i m m a a n U U n y a n i n
kiye'nin Batı için taşıdığı stratejik değer, bu tehdidin U^IL'J Ap ar\ \rr\t\\r
önemınden ileri geliyordu. Şimdi Sovyet tehdidi asgari I J C 1 K 1
UC CH 1S.11UR.
düzeye inmiştir. Batı'nın guvenlik stratejisi içindeTürki- b Ö İ f i e S İ d İ l " T Ü r k İ V C
ye'nin taşıdığı değer de dolayısıyla en aza inecektir. & _ * . ' ,
Doğu- Batı kavramlarının yeniden tanımlanacağı bir k e n d İ b Ö l g e S İ n d e k İ ,
dunyada, Türkiye'nin stratejik öneminin eski Doğu-Batı
kavramlarına göre kurulmuş sistemde olduğu gibi kal-
ması elbette beklenemez.
Olumlu bir değişme
Bu, Türkiye için olumlu bir değişmedir. Çünkü bun-
dan sonra Türkiye'nin guvenlik stratejisi, daha ağırlık-
lı bir biçimde kendi ihtiyaçları ve bölgesindeki gerçek-
ler uzerine kurulabilecektir. Türkiye'nin, Batı'run gu-
venlik kaygıları ile tamamerı çakışmayan özel guvenlik
sorünları vardır. Bu durum, Türkiye'nin Batı ile temel
bir uyumsuzluk içinde olduğu anlamına gelmez. An-
cak, kendi özel guvenlik sorunlarımızın Batı'nın ortak
guvenlik sistemi içinde tamamen veya buyük ölçüde gü-
vence bulduğunu kabul eden bir yaklaşım, son yıllar-
da giderek artan bir rizıko taşımaktaydı.
Batı'nın ortak güvenliği açısından Türkiye'nin stra-
tejik öneminin azalmasının bir başka yaran, bu strate-
jik önemi ıleri sürerek, Türkiye'ye dış ilişkilerde avan-
taj sağlamak isteyen zihniyete dayanak bırakmamış ol-
masıdır. Öteden beri, Türk dış politikasında belirli bir-
zihniyetin savunuculan, Batı'nın ortak güvenliği açısın-
dan taşıdığı stratejik önemini ileri sürerek, Türkiye'ye
uluslararası ilişkilerde avantaj sağladıklanna, sağlaya-
biiecekierine inanırlar. Çok yakın zamanlarda bile,
Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na uyeliği gündeme gel-
özellikle Balkanlar ve
Kafkasya'daki
gelişmeleri daha
yakından izlemek
zorunda
kalabilecektir.
dikçe, üstelik en üst düzeydeki bazı devlet ve hükumet
yöneticilerimiz, Batılı meslektaşlarını "Bizi Batı'nın sa-
vuoma orgütiı içine alı\orsunuz da neden ortak siyasi
ve iktisadi örgutlenmesi içine almıyorsanuz" diye, çok
etkili olduğunu düşündukleri gerekçelerle sakıştırdık-
larıru sanmışlardır. Ama etkili olamamışlardır. Artık
bu tür gerekçeleri kullanmaya pek olanak kalmamış-
tır. Bu da sevindirici bir gelişmedir. Çımkıi bir ülkenin
ulusal güvenliğiyle ilgili konulann, başka konularda bir
pazarlık unsuru olarak kullamlması ciddi sakıncalar ya-
ratabilir. Aynca, başka hiçbır şey olmasa bile, bir ulus
için bu onur kıncı bir yaklaşımdır.
Dikkat edilmesi gereken nokta, Türkiye'nin stratejik
öneminin değil, Batı'nın ortak güvenliği açısından stra-
tejik öneminin azalmasıdır. Turkiye'nin stratejik öne-
Azerbaycan'daki olaylar Turkiye'yi de yakından ilgilendiriyor.
Yeni
guvenlik
stratejisiDikkat edilmesi gereken nokta, Türkiye'nin
stratejik öneminin değil, Batı'mn ortak
güvenliği açısından stratejik öneminin
azalmasıdır. Türkiye'nin stratejik önemi,
Batı'mn ortak güvenliği açısından azalmıştır,
ama kendi bölgesinde azalmayacak,
muhtemelen artacaktır. Türkiye'nin yeni
guvenlik stratejisi, eskiden olduğundan daha
fazla ve öncelikle kendi bölgesine dönük
olmalıdır. Türkiye kendi bölgesindeki ulkelerle,
özellikle komşulanyla olan ilişkilerini daha
olumlu bir duruma getirmek zorundadır.
Komşulanyla olan anlaşmazlıklann çözümu
veya uyuşmazlık konularını en aza indirmek
için sabırlı, sürekli ve yoğun bir gayret içinde
bulunmalıdır. Kendi bulunduğu bölgede banşın
korunması ve komşulanyla mümkün olan en iyi
ilişkilerin kurulması, şimdi her zamankinden
daha çok Türk dış politikasının temel
hedeflerinden biri olmalıdır. Sovyetler Birliği,
bölgedeki en büyük devlettir. Yakın zamana
kadar yaygın kanı, Türkiye için en buyuk
tehdidin Sovyetler Birligi'nden geldiği
şekiindeydi. Şimdi durum değişmiştir.
Komşuları arasında Türkiye'nin en az sorunu
olduğu ulkelerden biri, artık Sovyetler Birliği
olabilir. önümüzdeki dönemde Türk-Sovyet
ilişkilerinin yoğunluk kazanması, yalnızca iki
ülkenin ortak çıkarları açısından değil, bölgede
banşın korunması ve sorunlann barışçı
yollardan çözulmesi açısından da olumlu
sonuçlar doğurabilecektir. Dolayısıyla Türk-
Sovyet ilişkilerine önümüzdeki dönemde özel
bir önem verilmesi yararlı olabilecektir. Bir
ülkenin, eğer güvenliği açısından ciddi bir tehdit
unsuru taşımıyorsa, bölgesindeki en güçlü
ülkeyle çok yakın ilişkiler içinde bulunması en
basit aklın ve mantığın gereğidir.
Su vesu kaynakları Ortadoğu'dagiderek önem kazanan çatışma unsuru
mi, Batı'nın ortak güvenliği açısından azalmıştır, ama kın zamana kadar yaygın kanı, Tür.kiye için en büyük
kendi bölgesinde azalmayacak, muhtemelen artacaktır. tehdidin Sovyetler Birüği'nden geldiği şekiindeydi. Şimdi
Türkiye'nin yeni guvenlik stratejisi, eskiden olduğun- durum değişmiştir. Komşuları arasında Türkiye'nin en
dan daha fazla ve öncelikle kendi bölgesine dönük ol- az sorunu olduğu ulkelerden biri, artık Sovyetler Birli-
malıdır. ği olabilir. Önümüzdeki dönemde Türk-Sovyet ilişkile-
Turkiye kendi bölgesindeki ulkelerle, özellikle kom- rinin yoğunluk kazanması, yalnızca iki ülkenin ortak
şulanyla olan ilişkilerini daha olumlu bir duruma ge- çıkarları açısından değil, bölgede banşın korunması ve
tirmek zorundadır. Komşulanyla olan aniaşmazlıkîa- sorunlann barışçı yollardan çözulmesi açısından da
nn çözumu veya uyuşmazlık konulannı en aza indir- olumlu sonuçlar doğurabilecektir. Dolayısıyla Türk-
mek için sabırlı, sürekli ve yoğun bir gayret içinde bu- Sovyet ilişkilerine önümüzdeki dönemde özel bir önem
lunmalıdır. Kendi bulunduğu bölgede banşın korunması verilmesi yararlı olabilecektir. Bir ülkenin, eğer güven-
ve komşulanyla mumkun olan en iyi ilişkilerin kurul- "ği açısından ciddi bir tehdit unsuru taşımıyorsa, böl-
ması, şimdi her zamankinden daha çok Türk dış poli- gesindeki en güçlü ülkeyle çok yakın ilişkiler içinde, bu--
tikasının temel hedeflerinden biri olmalıdır lunması en basit aklın ve mantığın gereğidir.
Sovyetler Birliği, bölgedeki en büyuk devlettir. Ya- İki blok arasındaki gerginliklerin en aza inmesi ve
Avrupa'da kalıcı barışa giden yolun açılması, dünya ba-
nşı için büyuk bir adımdır. Insan uygarüğını yok ede-
cek bir dunya savaşı ihtimali azalmıştır. Ama bütün
bunlar, insanlığın ebedi banş dönemine girdiği anlamına
gelmemektedir. Şimdi, milli ve etnik farklılıklardan kay-
naklanan çatışmalar ve bölgesel sorunlar, daha sıcak
bir şekilde gündeme gelecektir. Türkiye'nin içinde bu-
lunduğu bölge, bu tür sonınlar bakımından dünyanın
belki de en kritik bölgesidir. Türkiye kendi bölgesin-
deki, özellikle Balkanlar ve Kafkasya'daki gelişmeleri
daha yakından izlemek zorunda kalabilecektir.
Avrupa'daki yeni gelişmeler, Başta ABD ve Sovyet-
ler Birliği oimak üzere pek çok ülkenin savunma gider-
lerinin önemlı ölçüde azaltılmasına olanak sağlamak -
tadır. Turkiye'nin dış ilişkileri, bölgedeki durum ve gu-
venlik gerekleri, savunma harcamalarında bizim de ayru
oranlarda azaltma yapmamıza ne yazık ki imkân ver-
meyebilir. Ancak yeni guvenlik stratejisi içinde Türki-
ye 800.000 gibi çok yiiksek olan asker sayısını azaltma
yolları aramalıdır. Azalan asker sayısıyla beraber, or-
dunun mode*nleşmesi ve yeni guvenlik stratejisine uy-
gun biçimde savunma yeteneğioin artması da sağlan-
malıdır. Türkiye'nin guvenlik stratejisi ve askeri harca-
maları, kesinlikle savunmaya dönük olmalıdır.
Türkiye ve AT
Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'yla olan ilişkilerini ol-
dukça zor bir dönem beklemektedir. Önümüzdeki dö-
nemde, Türkiye, Avrupa ile ilişkilerinde bugüne kadar
gormediği veya görmek ıstemediği gerçeklerle teker te-
ker karşı karşıya gelmek zorunda kalabilecektir. Ayn-
ca, Türkiye'nin bundan sonra Avrupa'da karsılaşacagı
rekabet, çok daha çetin olacaktır.
Liberal rejimleri benimseyecek Doğu Avrupa ülkele-
rine yönelecek Batı sermayesi ve kredisi, Türkiye'nin da-
ha uzun süre önemli bir müşteri olarak kalmaya devam
edeceği uluslararası finansman ve sermaye piyasalannda
karşılaşacağımız rekabeti arttıracaktır. Serbest ekono-
miyi seçecek Doğu Avrupa ulkeleri, ekonomilerinin bir
süre sonra güçlenmeleri durumunda ise, Türkiye'nin Av-
rupa ekonomısinin butunü içindeki payı daha da kü-
çülmek tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Gerek Doğu Avrupa ulkelerinin gerek EFTA ülkele-
rinin Avrupa Topluluğu'nda yer alma talepleri ise Türki-
ye'nin üyeliğe kabulde karsılaşacağı rekabeti arttıracak,
şansım azaltabilecektir. Bu konuda en üst düzey yetki-
lilenmızin kullandığı "Biz Avusturya'dan önce ba$vw-
duk, sıra onlardan önce bizimdir" gibi gerekçeler ise
fazla bir değer taşınmamaktadır ve yüzeysel bir yakla-
şımın ifadesidir. Avrupa Topluluğu'na uyelik, hiçbir şe-
kilde yapılan başvurunun zamanına bağlı değildir.
Bir ülkenin, kendisi ve dünya hakkında gerceği yan-
sıtmayan algılamalar uzerine sağlıklı dış ilişkiler kura-
bilmesi olanaksızdır. Örneğin, hem hâlâ en değerli ev-
latlan olan kendi yazarlannın ve duşünürlerimn kitap-
lannı yasaklayan hem de ortak Avrupa kültürünün olu-
şumunda en değerli katkılar yapmış James Joyce, D«-
vid Hııme, Roiand Barthes, Friedricn Dürrenmatc gibi
yazarlann eserlenni ve hatta mılattan önce yaşamış Ro-
malı şair Valerius Catullus'un şiirlerini yasaklayan bir
ülke, nasıl olur da Avrupa Topluluğu'na girmeyi tasav-
vur edebilir? Herhalde, bu çok gerçekçi bir yaklaşım
sayılaraaz!
Avrupa, hızla değışmektedir. Turkiye'nin ise daha da
hızlı bir değişime ihtiyacı vardır ve değişmemekte ısrar
ederek kazanacağı hiçbir şey yoktur.
BtTTt
Bir bardak suda koparılan fırtınaDOĞU ERGİL
Dünyanın hiçbir yerinde su sıkıntısı, Orta-
doğu'daki kadar fazla değildir. Dünyanın pek
az yeri Ortadoğu kadar istikrarsi2dır. Dunya-
nın hiçbir yeri Ortadoğu kadar silahlanmış ve
duşmanlıklarla bölünmuş değildir. Son yılİar-
da bu aşın "hassas" ortamda yeni bir çatış-
ma öğesi belirmiştir: Su.
Hızla artan nufus, kentleşme, sanayileşme,
çölsü ve kıraç topraklann tarıma açılması ne-
denleriyle, bölgenin kıt su kaynakları uzerin-
de asırı bir baskı ve pay/aşım rekabeti doğur-
muştur.
Türkiye açısından
Türkiye, su kaynaklan açısından talihli, on-
ları kulianma kapasitesi açısından talihsiz bir
ulkedir. Bu talihsizliğin doğal olmadığı açık-
tır, suyunu kullanamayan insanın eksikliği ve
beceriksizliğinin bir sonucudur.
Türkiye'de tüketilebilecek yerustu su mik-
tan yılda 95 milyar m"tür. Oysa fiili yıllık tü-
ketim 24.6 milyar m''tür. Kullanılabilir yeraltı
sularının yıllık miktarı 9.5 milyar m"tür. Fii-
li tüketim ise 5.1 milyar m"tür. Ülkemizin 27.7
milyon hektar olan tanm arazisinin 25.3 mil-
yon hektarı sulanabilır niteliktedir. Bu mik-
tann 8.5 milyon hektarımn ekonomik olarak
sulanabileceğı saptanmıştır. Oysa bu en verim-
li bölumün de ancak azami 3.773 milyon hek-
tarı sulanmaktadır. Elektrik üretimı alanında
da su kaynaklarımızdan sadece yüzde 20 do-
laylannda yararlanmaktayız.
Görüluyor ki elimizde gerek sulama, gerek-
se enerji elde etme açısından kullanamadan
yitirdiğimiz büyuk bir su potansiyeli var. Di-
ğer yandan sulamaya muhtaç büyuk tanm
alanları, enerji sıkıntısı çeken, elektiği olma-
yan yöreler var. Bu açık kapatılmadan; doğa-
nın Türkiye'ye cömertçe verdiği bu imkân kul-
lanılmadan, Turkiye'nin gelişmesi, üretim ka-
pasitesıni arttırması, bölgelerarası dengesizlik-
Ierıni çözmesi mumkün değildir.
Bu gerçeklerin bilincine varan cumhuriyet
hükümetleri bü>âık GAP'ı başlatmışlardır.
GAP'ın en önemli halkası olan Atatürk Ba-
rajı 13 ocak günu uzerine kurulduğu Fırat'ın
suiarını tutmaya başladı. 13 ocak - 13 şubat
tarihleri arasında Atatürk Barajı'nda tutula-
cak suyun miktan 1.5-2 milyar m''tür. Bara-
jın tumü bitince kapasitesi 48-52 milyar m
J
olacaktır. Görulüyor ki içinde bulunduğumuz
bir ayda tutulacak su miktan baraj kapasite-
sinin sadece yuzde 4'u dolaylarındadır.
Türkiye, daha 1987 yılında Şam'da imzala-
nan bir protokolle Fırat'tan Suriye (bir ara -
havza ülkesidir) ve Irak'a (mansap yani bo-
şalma ülkesidir) saniyede 500 m' akıtacağını
taahhüt etmiştir. A>Tica su tutma süresi için-
de, söz verilen 3.3 milyar m' suyun, tutum iş-
leminden once sağlanacağı soylenmiş ve faz-
lasıyla (3.6 milyar m
3
) verilmiştir.
Ayrıca baraj sonrasında Fırat yatağına dö-
külen Goksu ve Nizip gibi derelerin oluştur-
duğu saniyede 120 ra' suyun halen Suriye'ye
akması da sağianmaktadır. O halde Suriye
1
nin itiraz edeceği bir şey olmamalıdır. Çünku
verilen suyu depolayacak kapasitesi de vardır.
Tapka Barajı'nda şu anda 8 milyar m!
bir açık
vardır.
Saddam barajı Tahran
Bekme baraıı
Ookan baraıı
Artık Türkiye'nin siyasal
birliği, ekonomik gelişmesi ve
istikrarı açısından net bir
denklem belirginleşmiş
bulunmaktadır. Ya Türkiye
GAP sistenüni en kısa sürede
bitirecek ve kanayan Doğu
sorununu çözecektir ya da su
kaynakJarını cömertçe
harcayarak güney
komşulanyla muhtemel bir
çatışma ya da çatışma
tehdidinden uzak duracaktır.
Bu durumda ulusal birliğini
koruması güçleşecek ve
yoksulluk kısır çemberini
İcıramayacaktır. Görünen
odur ki birinci tercih Türkiye
açısından çok daha hayati
önemdedir.
Iran-Irak savaşı sırasında esir diışen Iraklı askerlere Tahran gannda su dağıtılıyor. (Fotoğraf: Ergun Çagatay)
Alacakları suda bir azalma olmamasma
rağmen, neden Suriye ile Irak bu kadar endi-
şe duyuyorlar? Her iki güney komşumuz, Fı-
rat ve Dicle'yi ortak sular olarak görüyorlar
ve gösterdiklen ihtiyaç oranında paylaşmak is-
tiyorlar. Oysa Türkiye, bu suları ortak değil,
sınır - aşan akarsu (transboundary water co-
urses) olarak goruyor. Uluslararası hukuk ge-
leneğı, her ülkenin kendi sınırlan içindeki su-
lara tam egemen olma hakkını tanıyor. Türki-
ye memba ülkesidir. Bu açıdan avantajlıdır.
Uluslararası hukuk, suvun akış yönünü izle-
yerek, memba, ara-havza ve mansap (boşalma,
ağız) ulkelen zincırinde bir öncekinm bir son-
rakine "ka>da değer bir zarar" vermemek esa-
sını benimsemiştir.
Türkiye, su tutmadan 51 gün önce durumu
taraflara bildirmiş, fazla su akıtmış, komşu-
larının zarar görmemesi için her türlu ekono-
mik ve insani onlemi almıştır. Ama her iki
komşunun ortak kullanım, "engelsiz" ya da
"istedikleri kadar su" alma onerilerinı kabul
etmemiştır. Onun yerine, suların akılcı ve op-
timum kullanımını içeren bir teklif gotur-
muştür.
Butun bu verilere karşın Suriye, Türkiye'ye
karşı hasmane bir tavır takınıyor. Bunun en
önemli nedeni, can daman olan su kaynakla-
rı açısından Turkiye"ye bağımlı olmak ve bir
kriz anında Türkiye'nin Fırat'ın suiarını bir si-
yasal şantaj aracı olarak kesebileceği korku-
sudur. Suriye'de bugun uzun saatler süren
elektrik ve su kesintilen yaşanıyor. Sunni bir
çoğtinluğu yöneten Şiı azınlık yönetimi.
1987'de yuzde 9.3, 1988'de yüzde 2'lik bir ge-
lişme hızı ve yüzde 60 ortalama enflasyonla
pençeleşirken pek başarılı görunmemektedir.
Sıkıyönetimler, baskıcı olmak yamnda, dış
duşmanlar ve iç başarılarla ayakta dururlar.
Geçen seneki kurak yazdan sonra bir susuz yaz
daha geçirmeye Hafız El Esad rejiminın ta-
hammülu yoktur. Suriye"nin gıda maddeleri-
m dışardan aimaya ancak birkaç ay yetecek
doviz rezervi vardır. Suriye yönetiminin en bu-
yuk korkusu, Turkiye'nin suyu kesmesi duru-
munda çıkabilecek ekonomik darboğazın re-
jimi devirecek gelişmelere yol açmasıdır.
Turkiye'nın, Suriye'ye gidecek suya ambargo
koymayacağına dair verdiği güvenceye rağ-
men, gerek Suriye'nin gerek Irak'ın endişesi-
nin asıl nedeni, Türkiye ile olan ilişkilerinden
çok, kendi aratanndaki büyük düşmanlıktır.
Nasıl Suriye'de Şii bir azınlık, Sünni bir ço-
ğunluğu yonetmekte ise, Irak'ta da Sunni bir
azınlık, Şıi bir çoğunluğu yonetmektedir. Her
iki ulke de bölge egemenliğine oynayan Baas
Partisi'nin farklı görüşte olan kanatlannın
idaresindedirler. Aralanndaki rekabet ve azın-
lık yonetımi olmak niteliklen onları, birbir-
lerine karşı kuşkulu ve guvensiz yapmıştır. Bu
duygular, zamanla çeşitli tahrikler sonucu
köklü bir duşmanlığa dönüşmüştür. Suriye,
tran-Irak savaşı boyunca tran'ı desteklemiş,
ondan petrol almıştır. Bu yuzden Arap âlemın-
de yalnız kaimıştır. Irak da misilleme olarak
Lübnan'da Suriye karşıtı Hıristiyan General
Aoun'u desteklemiştir.
Bu iki guney komşumuz, su yüzunden de
bir ara savaşın eşiğine gelmişkrdir. Suriyti
1975 yılında El Taura Barajı'nda su tutmaya
başlayınca, IrakMa savaşa girmekten kıl payı
geri donmuştur.
Her iki düşman ülke arasında su konusun-
da belirli bir anlasma yoktur. Bu yuzden
Türkiye, Fırat'ın suiarını kısınca Irak, bunu
bahane ederek, Suriye'nin kendisıne su akıt-
mamasından korkmaktadır. O nedenle Irak,
Turkiye'nin Fırat'ın suiarını engelsiz akıtma-
sını istiyor. Çünkü Suriye isterse, elektrik ener-
jisi için akıttığı suyun dışında, Fırat'ı tuttuğu
Tapka Barajı'ndan Irak'a su akıtmayabilir.
Artık Türkiye'nin siyasal birliği, ekonomik
gelişmesi ve istikrarı açısından net bir denk-
lem belirginleşmiş bulunmaktadır. Ya Türki-
ye, GAP sistemini en kısa sürede bitirecek ve
kanayan doğu sorununu çözecektir. Ya da su
kaynaklannı cömertçe harcayarak, güney
komşulanyla muhtemel bir çatışma ya da ça-
tışma tehdidinden uzak duracaktır. Bu durum-
da ulusal birliğini koruması güçleşecek ve yok-
sulluk kısır çemberini kıramayacaktır.
Görünen odur ki birinci tercih, Türkiye açı-
sından çok daha hayati önemdedir. Ekonomik
gelişmesini ve ulusal birliğini sağlamış bir ül-
ke, tehditlere karşı çok daha guçlu olacak, fa-
kat aynı zamanda geiiştirdiği imkânlannı
komşulanna sunabilecektir. Bir kere su potan-
siyelinin ancak dörtte bırini kullanmakta olan
Türkiye, geri kaian kapasitelerinı harekete ge-
çirerek, bunu muhtaç olan komşulanna ak-
tarabilir. Onlarm su ve elektrik ihtiyacım kar-
şılarken gelir de sağlayabilir.
Görulüyor ki Türkiye ile çatışmak değil an-
laşmak, Suriye ve Irak açısından çok daha
akılcıdır. Turkiye'yi sıkıştırmanın şu zararla-
rı vardır:
1- Türkiye, Ortadoğu'da giderek kıtlaşan su
kaynaJdarını 'hakkı' oranında kısabilir. Bu du-
rum, güney komşulanmızda ekonomik oldu-
ğu kadar siyasal sorunlar da doğurabilir. Ih-
tilafı bu duzeye vardırmak, memba ülkesi olan
Türkiye'den çok komşularına zarar getirir.
2- Türkiye, GAP'ı kendi 'dogu' sorununu
çözmek için temel çare olarak görmektedir,
vazgeçemez. Bir iç savaş yerine, dış çatışmayı
göze alabilir.
3- Dayanağı gerçekçi olmayan bir "su"dan
bahane için Türkiye'nin karşısma bir "Arap
Cephesi" çıkarılırsa, Türkiye-tsrail yakınlaş-
ması gerçekleşebilir. Bu da gerek Israil'i, ge-
rekse ABD'yi Ortadoğu sorunlanna biraz da-
ha bulaştıracak, var olan çözümsüzlukieri da-
ha bir derinleştirecektir. Böyle bir sonuç, Or-
tadoğu ulkelerinin çoğu, hele güney komşu-
lanmız açssından hiç de arzu edilebilir nite-
likte değildir. Kaldı ki Türkiye de bunu iste-
memektedir.
Eğer çatışma siyaseti egemen olursa, hiçbir
bolge ulkesi, ulusal kalkınmasına yeterince
kaynak ayıramadan, hep bir savaş ortamında
yaşamak zorunda kalacaktır. Buna en az da-
yanan ulkeler ulusal kararlarını demokratik
yöntemlerle almayan ulkeler olacaktır.
Ankara Unı\ersııest Snasa/ Bılgıler Fakultesı ağ-
relım uresı Doğu Ergıl, 'SosyaiPsıkolojı', 'En-
dusınyel Demokrast' ve 'Styaseı Sosyoiojtsı'
derslerı \en\or. Ergıl'w 'Ideolojı', '/deoloji ve
Mıliıyeıçıiık', 'Toplumsat Efiısalığin Yapısı'adlı
kııaplarnta, 'Türkiye'de Terör veŞıddel'konuiu
bir araşımnası bulunuyor