Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 OCAK 1990 KULTÜR-SANAT CUMHURİYET/5
İstanbul'ıııı su yapılan
• Kiiltür Servisi — 19. yüzyıl Istanbul'unun su
yapılannm gravürleri, bir albumde bir araya geldi. İki
Batılı gezginin, Thomas Allom ile William Henry
Bartlett'in, Istanbul'u konu alan kitaplarda yer alan
çizimlerinin tıpkı basımları, İSKÎ tarafından
gerçekleştirildi. Föyler haJinde 14 gravürden oluşan
albüm Galeri Alfa'nın koleksiyonundan seçildi ve Makro
Ltd. tarafından hazırlandı. ISKt'nin hazırlattığı 1990 yılı
takviminde de eski Türk hamamlanndan görüntüler
kullanıldı. Takvimin 2. sayfasında ise Marianna
Yerasimos imzalı bir metin yer aldı. ÎSKl'nin takvim ve
albttmü Istanbul'un kültürel mirası içinde önemli bir yer
tutan su yapılannın tanıtılması ve korunmasını
amaçlıyor.
Broy şairler grevini tartışıyor
• Kültür Servisi — Ocak '90 sayısıyla 51. sayısına
ulaşan Broy Şiir Dergisi, "şairler grevi"ni tartışıyor.
Dergide, tzmirli şairlerin hazırladığı, daha sonra
Diyarbakır, Kayseri, Manisa ve tstanbul'dan şairlerin de
katıldığı "Satıbk Şiir Yok!" adlı ve "Broylu şairler"
imzasıru taşıyan bildiride "şiirin rantı yine şiirdir"
deniyor. "Yazı mı, Tura mı, Yoksa Şiir mi" adını taşıyan
Broy imzalı başyazıda ve "Ceremesi Bizden" köşesinde
de sürdürülen tartışmada, "şiirde ve özellikle sanatta
grevin olarnayacağı" öne sürülüyor. Veysel Çolak'm
"Insanın Kendini Seçmesi ve Ideoloji", Seyyit Nezir'in
"Solun Şiir Korkusu" yazılannda, "Türk solunun geçnüş
ve bugüne korkuyla yaklaşmasının, kitle ve şiir
korkusuyla eşanlamh oluşu" üstünde duruluyor. Cemal
Süreya ve Veysel Çolak'ın mektuplaşarak "Şiirimiz ve
Yenibütün Olayı"nı tartışuklan dergide; Aziz Nesin'le
yapılmış kapsamlı bir söyleşiye, şiir ve eleştirmenlere
ilişkin notlarına, şiirlerine yer veriliyor.
Karabag Festivali'nden davet
• Kiiltür Servisi — 18-28 mayıs tarihleri arasında
gerçekleştirileceİc Karabağ Festivali'ne Türkiye'den Adli
Ayter yönetimindeki Kars-Kafkas Halk Danslan
Topluluğu ile tTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvan
Topluluğu davet aldı. Karabağ'da yetişen "Han" gülünün
açtığı günlerde gerçekleştirilen festivale; Pakistan,
Afganistan ve Yugoslavya'nın Türk halk danslan
topluluklan ile Tacikistan ve Türkmenistan'dan da
gruplar katılacak. Festivalde, bir bölümü içinde
bulunduğumuz günlerde Istanbul'da düzenlenen
Azerbaycan Şenlikleri'ne de katılan topluluklardan
Karabag Bülbülleri, Azerbaycan Devlet Halk Danslan
Topluluğu ile Kadir Rüstemov, Arif Babayev, Islam
Rızayev, Sekine Ismailova, Gendab Gulieva adlı
sanatçılar da yer alacak. Bu arada Azerbaycanlı
sanatçılann kültür ve sanat şöleni bugün saat 15.00'te
Abdi tpekçi Kapalı Spor Salonu'nda (Zeytinburnu), yann
ise saat 20.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde
izlenebilecek.
En büyük sinema kompleksi
• Kiiltör Servisi — Belçika'nın Brüksel kentinde geçen
yıl kurulan ve Avmpa'nın en büyük sinema kompleksi
olarak bilinen "Kinepolis"i bir yıl içerisinde 2 milyona
yakm izleyicinin ziyaret ettiği bildirildi. Kinepolis,
yalnızca sinemaya ayrılan 24 bin metrekarelik alanda
bulunan 25 sinema salonuyla rekorlar kitabına girmeye
aday. Kinepolis'in en küçüğü 15 metre, en büyüğü ise 29
metre genişliğindeki ekranlarıyla donatılmış olan
salonlarından 7 tanesinde 70 milimetre boyutunda film
gösterme olanağı bulunuyor. George Lucas'm
stüdyblarında yaratılan ünlü THX sistemiyle donatılan
salonları 1990 yılı sonuna kadar 3 milyon kişinin ziyaret
etmesi bekleniyor.
Bakanlık ödiilleri 25 ocakta
• ANKARA (AA) — Kültür Bakanlığı'nın kültür ve
sanat büyük ödülü ile tiyatro başan ödülleri, 25 ocakta
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde düzenlenecek
törenle dağıtılacak. Mehmet Özel, Bozkurt Kuruç, Enis
Fosforoğlu, TunceT Cücenoğlu, Lütfü Ay ve Nurinisa
Yıldınm'dan oluşan seçici kurul, geçen ay içerisinde, 1989
yılı "Kültür ve Sanat Büyük ödülü"nün, fotoğrafçı Sami
Güner'e verilmesini kararlaştırmıştı. Seçici kurul, "1989
Yılı Tiyatro ödülleri"ni ise 5 ayrı kategoride
değerlendirmiş ve 1989 yılının "En lyi Tiyatro
Topluluğu" olarak Nisa Serezli-Tolga Aşkıner
Tiyatrosu'nu, "En îyi Tiyatro Yazarı" olarak Recep
Bilginer'i belirlemişti. Kurul, "En İyi Yönetmen
ödülü"nün Kenan Işık ve Müge Gürman'a, "En lyi
Kadın Oyuncu ödülü"nün Meral Üner'e, "En lyi Erkek
Oyuncu Ödülü'nün Baykal Saran'a verilmesini
kararlaştırmıştı.
Devlet Tıyatroları Almanya'da
• ANKARA (AA) — Devlet Tiyatrolan, Theatre A.R
Ruhr Topluluğu'nun işbirliği ile F.Almanya'nın 5 kentini
kapsayan 10 gün süreli bir turne düzenleyecek. Devlet
Tiyatrolan Genel Müdürü Prof.Dr. Bozkurt Kuruç,
Türkiye ve Federal Almanya arasındaki ikili kültürel
ilişkiler çerçevesinde, Devlet Tiyatroları'nın Disburg,
Manheim, Dortmund, Wuppertal ve Köln'de oyunlar
sergileyeceğini söyledi. Genel Müdür Kuruç, Theatre A.R
Ruhr'un da Türkiye'ye geleceğini ve Ankara, Istanbul,
Izmir'de "Heilbron'lu Kaethohen" ve Brecht'in ünlü
oyunu "Üç Kunısluk Opera"yı sergileyeceğini söyledi.
TMO Plastik Sanatlar Merkezi
• ANKARA (AA) — Toprak Mahsülleri Ofısi'nin
Güvercinlik semtindeki Plastik Sanatlar Merkezi, üç
aylık dönemde 120 genç sanatçıya temel sanat eğitimi
verdi. Plastik sanatlara ilgi duyan herkese açık bulunan
ve 120 öğrencisi ile Ankara'daki en büyük sanat eğitim
merkezi olan kuruluş resim, heykel, seramik ve özgün
baskı dallannda ayda 32 saatlik kurslarla eğitim
programı düzenliyor.
Çocuk resinderi yanşması
• ANKARA (Cumhuriyet Burosu) — Birleşmiş Milletler
Nüfus Fonu'nun (UNbFA) düzenlediği "Kalabalıklaşan
Dünya ve Çevre" konulu çocuk resimleri yanşması
sonuçlandı. 52 ilden 3 bin 597 resim arasında yapılan
değerlendirmeierde jüri üç ayn yaş grubuna ödül
verilmesini kararlaştırdı. UNFPA'nın 20. kuruluş
yıldönümünü kutlama etkinlikleri çerçevesinde
düzenlenen yanşmada 6-8 yaş grubunda Istanbul
Ambarlı llkokulu'ndan Simge Çalışkan'ın çalışması
birincilik, Trabzon'dan Kerem Ozmen ikincilik, Uşak M.
Kemal llkokulu'ndan Ezgi Yıldız üçüncülük aldı. 9-11 yaş
grubunda ise Ankara Özel Ayan llkokulu'ndan Emrah
Güleç, Ankara Yükseliş llkokulu'ndan Aslı Tolga, tzmir
Gazi llkokulu'ndan Murat Baybalı sırasıyla 1, 2 ve 3.'Iük
ödülünü kazandılar. 12-13 yaş grubunda İzmir'den Uğur
Sertçelik'in çalışması birinciliğe, Ankara Atatürk Lisesi
orta kısmuıdan Mustafa özgür Tuna ikinciliğe, Trabzon
Cumhuriyet Ortaokulu'ndan Kevser Akyol da üçüncülüğe
değer görüldü.
Cemal Süreya, atını şiirin ve şiirinin özgür alanlarında koşturmuştu
Şiirin dörtnala özgürlüğü
Tapirüs'düşçüsüyle buluşma
MUZAFFER İLHAN
ERDOST
Sözcükle mi dili, dille mi düşünceyi, düşünceyle mi şiiri
yakaladığı pek açıklanamaz. Hangisi hangisinin avcısı? Kendisi
mi şiirini, yoksa şiiri mi kendisini avlardı, bu da pek
açıklanamaz. Cemal, şiirin ve şiirinin özgür alanında koşturdu atını
Sözcükle mi dili, dille mi düşünceyi, dü-
şünceyle mi şiiri yakaladığı pek açıklana-
maz. Hangisi hangisinin avcısı? Kendisi mi
şiirini, yoksa şiiri mi kendisini avlardı, bu
da pek açıklanamaz. Hileyi hileyle vuran
avcı. Şimdi Eros, öyle algılayabilir ki, be-
deninin çözüleceği / Opüseceği toprağı / ta-
butu aldatıp onu koynuna alabilir de. Ve
doğal ki (öğrenciyken yazdığı şiirinin biti-
şiyle):... ha ha ha!
İkinci Yeni'yle ügiü sonyazılanmdan bi-
rine, "Anlamsızugı kadar özgürsün dedi o...
/ O da kendini anlamsıza yargıladı" diye
başlanuştım. Birinci "o", belki de bendim.
İkinci "o" ise, Cemal değildi. Uyar, Can-
sever ya da Berk, Ece de değildi.
Çünku İkinci Yeni, ozan ile şiirinin bü-
tünleşmeye başladığı, şiirin ozanın kişili-
ğindeki kimliğe erişmeye başladığı bir ev-
reyi (dönemi) adlandınyordu ve hepsi
(tkinci Yeni ozanları) kendi özgün özellik-
leriyle şiirde beliriyordu. Ortak yanları, şi-
irlerinin, doğrudan kendileriyle örtüşen /
Notlarımdan uzakta yazmanın güçlü-
ğüyle çevriliyim.
Birazdan Ülkii Tamer'le çıkacağız, Şişli
Camisi'ne gideceğiz. "Papirns" düşçüsüyle
buluşmaya.
Cemal'e göre, bir yaşamın (bütün ölünı-
ler erken olduğu için) üstü kalabilir. Ama
Papirüs düşü, düşleri paylaşmanın duşü-
dür. Cenuü Sireya'nın uçuşturduğu ve he-
pimiz için ayrı bir tadı olan düşlerle, şiiri
kadar dostluğu paylaşmanın düşüyle, bi-
razdan cami avlusunda olacağız.
Öğrencilik anılanmı şöyle bir yokladı-
ğımda, Cemal Erzincan'ı, kendine gizlemiş
gibi. Gecenin gecikmiş bir saatinde, Ulusi
un basıldığı basımevindeki kuçük odamın
kapısma, sessiz gülüşünu bir siluet olarak
bırakuğı zaman da içimden geçmiştir: Ken-
dini tilki sanan tavşanlann arasında, gizli
ülki.
> bütünleşen şiirleri yazmaya başlamış olma-
lanydı. Sorulduğu ya da suçlandığı gibi, bir
kaçış şiiri değil, şiirin tam olarak özgür-
leşmesiydi.
1
Pazar Postası'nda şiirin tam özgürleşme-
sini savunurken, şiirin anlamsıza kadar öz-
gur olması gerektiğini de vurguladım. Bu-
nu bugünkü kadar açık, yalın bir biçimde
ifade ettiğimi söyleyemem doğal ki.
Şiire, kendi evrimi, gelişmesi içinde eriş-
memiş nice genç, anlamsıza kadar özgür-
lüğü savunmayı, şiiri salt anlamsıza yargı-
lamak (mahkûm etmek) olarak algıladı ve
nice köksüz, yalnızca anlamsızlığı amaç-
layan şiir akıverdi.
Cemal, İkinci Yeni ile kendisi arasına,
örtülü de olsa, şu iki şeyi koymaya özen
gösterdi: Birincisi, anlamsızı ilke edinen ço-
ğunluğu genç olan ozanlardan kendisini
ayırmak. Ikincisi, İkinci Yeni'yi, adı kon-
madan önce de içten içe oluşturmaya baş-
layan ozanlarla (kendisi de bu ozanlardan
biriydi), bir "akım"ın "kunü"ları içinde,
aynı mangada biri gibi gösterilmesinden
kaçınmak.
Çunku, ikisi de tkinci Yeni'nin yanlış yo-
rumundan kaynaklanıyordu. Cemal, bu
yanlışlardan sezdirerek uzak durdu.
SAN
Kınnızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlannın
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacaklann
Kınnızı bir at oluyor solugum
Yiizümün yanmasından
anüyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dört nala sevişmek lazım
(Üvercinka'dan, 1957)
Cemal, şiirin ve şiirinin özgür alanında
koşturdu atını. Gene de, bu özgürlüğünü,
kendini gizleyen bir özgürlukle içten içe
prangaladığı belirtilmeli.
Kendi gizini kendine gizlemekte ve insan-
lığın tüm gizlerini saklandığı ince deliğin-
den çıkarmakta hünerli ikilik, insanı şaşırt-
makta o kadar büyük ve bir kez daha ya-
kalanması olanaksız parıltısıyla ışır.
Yaşamın tüm alanlarda yeniden coşma-
ya hazırlandığı bir evrede, bir dostun, te-
lefonun öteki ucunda ağlamasından, geri-
de, CemaJ'siz günlerin kaldığını hemence-
cik duyumsayıveren bir "panltı" bu.
Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü bir ölüm
Boyuna şiirin, insanın,
toplumun kıyıda köşede
gizlenen sorunlannı
deşer, önemli
tartışmalan başlatırdı.
Edebiyatımız gibi
yaşamımızı da
zenginleştiren coşkulu
bir ırmaktı.
MUZAFFER BUYRUKÇÜ
Cemal Süreya, "Göz Bitigi" ki-
tabını "Çocukluk, edebiyat ve ma-
halle arkadaşım Muzaffer Buy-
rukçu için. Muzo aşkını bil!" söz-
teriyle imzalamıştı. Aramızdaki
bağın gücünü ortaya koyan bu ta-
nımı, dostluğumuza hayranlık du-
yanlara yapardı sürekli bir biçim-
de. Gerçekten de 1953'ten uzaya-
rak 1990*la bitişen bir zamanın iç-
sel ve dışsal olaylarla besleyerek,
hep ileriye götüreıek büyüttüğü
bir yakmlıktı bu.
Bu 37 yıhn bireysel ve toplum-
sal sarsıntılarına -dalgalar, ordu-
lar halinde geliyordu- dayanarak
ayakta kalmayı başaran yapının
temeli, Siyasal Bilgiler Fakültesi
öğrencisi ve "Mülkiye" Dergisi'nin
yöneticisi Cemal Süreya tarafın-
dan atılmıştı. "Bir gün Buyrukçu-
DUB İstanbul'dan yolladığı bir hi-
kâyesi elime geçmişti. Dere kena-
nnda yıkanan gençlerden biri ar-
kadaşlannın yanlanndan aynlmış,
bir çalıhğın arkasına sinmiş, bir-
takım kadınlan hayal ederek, on-
lann yüzlerini, vücutlannı gözle-
rinin önünde canlandınırak orgaz-
ma ulaşıyordu. Şaşırdım! 'Bu
gençte iş var, cins bir sanalçıya
benzjyor, ben bununla arkadaş ol-
malıyım azizim' dedim, musteh-
cenliğini budadım, yayımladım."
Evet, başlangıç böyleydi. Öykü-
ler, mektuplaşmalar, yolcularla
yollanan selamlar birbirini izJedi.
Cemal Süreya, yazdığı şiirlerle öte-
kileri bir yana iterek öne fırlamış-
tı. O günlerde tanıştığım Edip
Cansever'le Ankara'dan yükselen
bu yepyeni, bu etkiler dağıtan se-
se kulak veriyor, gece gündüz
onun taptaze, bambaşka şiirleri-
ni yutarcasına okuyorduk ve üçü-
müzü de birbirimize sürükleyen
bir içtenliğin gövdesini oluştunı-
yorduk. Sevincimiz, mutluluğu-
muz anlatılır gibi değildi.
Hüsamettin Bozok, "Cemal
Siireya geliyor" dediği için o ak-
şam Edip Cansever, Metin Eloğ-
lu, Agop Arad, ben "Yeditepe"-
deydik. Orta boylu, zayıf, kumral
DİLEKÇE
Sokağımsan
Ben anahtan çevirdigim
zaman
Kapanan evin kapısı değil
Senin kapın olsun açılan.
Adresimsen,
Mektoplanm doğru dttrttst
eelsin
fiu kişi telefonla
konuşurken
Olmayaiım hemen iiç kişi
Kentimsen,
Başka kentler de girsin
araya;
Daha bir sevinçk kaulayım,
Şenliğimseıı.
Her şeyi yaz, tarihimsen
Ama her bir şeyi;
Dilimsen,
Sen de konı biraz dilliğini.
Düşüncemsen,
Kızkardeşim pencereyi
acsm;
Sorguçlu bir ışık aracılığıyla
Günyenisi dolsun içeri.
Uzat saçlarmı Frigya,
Yarimsen,
Yurdumsan,
Söz ver Anadolu!
(Sıcak Nal'dan 1988)
Ceauıl Siireya (1931-1990)
saçlan dalgalı, geniş alınlı, iri kah-
verengi gözlü (kirpikleri uzun ve
devrikti), inci dişli (kar gibi beyaz-
dı-\ oval yüzlü, yakışıklı mı yakı-
şıklı bir gençti ellerimizi sıkan,
"Memnun oldum" diyen. Konuş-
maları, sorunlara yaklaşımı, şiir
üstüne düşündükleri büyülemişti
hepimizi. Bizden farklı biriydi.
Benim o gün goveren hayranlı-
ğım, sevgim çoğalarak sürdü...
Gözleri bazen hüzünlü bir bu-
(F»t*iraf: Ceaglz Clva)
lamklığa bürünürdü. O hüznün
derinliklerinde, altı yasındayken
Erzincan'dan Bilecik'e sürgün
edilmeleri (Türk edebiyatında al-
tı yasındayken sürgüne yollanan
tek şairim derdi), annesinin çok
gençken ölmesi, babasının eve ge-
tirdiği iki üvey anneden birisinin
işkenceci olması (kız kardeşlerini
bellerinden iple bağlayıp kuyuya
sarkıtıyormuş), babasını trafik ka-
zasında yitirmesi, yıllarca yatılı
okullarda okuması, yatılı okulla-
rın geceyi, gündüzu, düşleri delik
deşik eden onmaz yalnızhğı, cana-
var yalnızlığı, yani bir çeşit öksüz-
lüğü, hepsi de birer traji-komik
fılme benzeyen evlilikleri, mutsuz-
lukları, gerilimleri devtnirdi.
Öylesine yalnızdı ki sanki bir
akrabadan, bir sevgiliden geliyor-
muş gibi kendisine mektup yazı-
yor, postacı mektubu uzatınca ya
da kutusunda görünce, -mektup-
lu- arkadaşları gibi seviniyordu.
Bu yalnızlık Cemal Süreya'yı iki
yönden etkilemiştir. Birincisi; fır-
tınalar yaratan Avrupai şiirinin
kaynaklannı çoğaltması, o kay-
naîdardaki malzemeyi Anadolu
insanının yaşamıyla harmanlaya-
rak yeni bir senteze ulaşması; ikin-
cisi de yalnızhğın kahredicrbaskı-
sını, nabız atışını işitmemek için
eş-dost kalabalığına sığınması ve
o kalabalığı hep yaşamının için-
de banndırması.
Şiirinin ana teması olan kadın-
lar, yaşamının da merkeziydi; on-
ları severdi, onlarla birlikte ol-
maktan hoşlanırdı ve hepsine
âşıkmış gibi davranır, kendisine
bağlardı. "Kadınlar Tekkesinin
Şe>hi"ydi sanki. Türkiye'nin her
yanından gelen- kadınlar hep Ce-
mal Süreya'yı ararlardı, o efsane
insanı tanımak isterlerdi.
Düşünceleri, esprileri büyük,
parlak bir zekânın ürünleriydi.
Boyuna şiirin, -özellikle şiirin-
edebiyatın, insanın, toplumun
çapraşık ya da gözden kaçan, kı-
yıda köşede gizlenen sorunlarını
deşer, önemli tartışmalan başla-
tırdı. Doğulu bir Avnıpalıydı. Do-
ğu edebiyatını, Osmanlı edebiya-
tını, divan şiirini ve Batı edebiya-
tını ayrıntılanyla bilen, belleğin-
de yüzlerce beyit, dize taşıyan en-
der şairlerdeudi. Alçakgönüllüy-
dü, ama yeri geldiğinde şiir ala-
nında yaptıklannı anlatmaktan
çekinmezdi. Özel yaşaraında çok
ciddiydi, ağırbaşlıydı, ona ulaşa-
bilmek için ilişkiler arasında bı-
rakmayı başardığı mesafeyi aşmak
gerekirdi.
Cemal Süreya, edebiyatımız gibi
yaşamımızı da zenginleştiren coş-
kulu bir ırmaktı. Aydınlatan, ısı-
tan ve en kuru toprakları bile bi-
tekleştiren bir günesti.
Bir dâhiydi ve benim kardeşim-
di, arkadaşımdı, varlığımın ya-
rısıydı.
Yanıtı şiirinin dizelerindeŞimdi de Cemal Süreya
yok aramızda. '
"Umulmadık bir gün
olabilir bugün / Kan
var bütün kelimelerin
altında" dememiş
miydi? Bugün, o gün
müdür? Yanıtı şiirinin
dizelerinde.
REFİK DURBAŞ
"Şiir dünyayı değiştirmenin
araçlanndan biridir. Insan, şiirie
'yeri ve forraülü' bulacakbr. Şi-
ir, insan bilincini daha ilerde bir
yere atacak. insana yeni duyura-
lar, yeni nitelikler kazandıracak-
ür. Var mıdır böyle bir hayal?
Vardır böyle bir hayat. Olacaktır.
Nerval'in çıldırmadığı, Maya-
kovski'nin kendine kıymadıgı,
Lorca'mn kurşuna dizilmediği bir
hayat." (Eşyanın Kötü Tadı ve
Gerçek Hayat, 1971)
Cemal Süreya'run şiirinin anah-
tarlannı kendi yazılannda arama-
lı. Çünkü Süreya ne yazmışsa, na-
sıl yazmışsa kaleminin ucu sonun-
da gelip şiire dokunmuş. "Şiir,
dünyayı değişürmenin araçlann-
dan biridir" cümlesi de işte boy-
le. Onun bütün şiir yaşamını özet-
liyor aslmda...
Daha 1953'te yayımladığı ilk şi-
irlerinden "Adam"da "Adam
şapkasına rastladı sokakta / Kim-
bilir kimin şapkası" derken şiire
dünyayı değiştirmenin araçlann-
dan biri olarak bakmanın ipuçla-
rını göstermiyor muydu? tkinci
Yeni şiiri bu anlamda bir dönu-
şumün şiiri d e p mi? Nice "•ynk
otu"na karşın her şiir akımında
olduğu gibi...
İkinci Yeni 1955'e doğru orta-
ya cıkmışü. Genelde 1930 doğum-
lu şairlerin süniklediği bir akım-
dı. Turgut Uy»r ve Edip Canse-
ver başlangıçta bu akımın öncü
görünen şairleriydi. Ama eski ku-
şaktan Oktay Rifat ile llhan Berk,
daha yenilerden Cemal Süreya,
Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Ke-
mal Özer, Ülkü Tamer'in katılı-
mıyla bir butunlüğe ulaştı tkinci
Yeni şiiri. O günlerde akımı des-
tekleyen en önemli eleştirınense
Muzaffer Erdosl.
Önce şiiriyle geldi İkinci Yeni,
manılestosu sayılabıiecek yazılar
sonradan. Her şair kendi şiirini ve
manifestosunu getirdi de diyebi-
liriz. Etkilerinin günümüze kadar
sürmesi ve şairlerinin bu kadar çe-
şitlilik göstermesi başka türlü na-
sü açıklanabilir? Ortak özellikle-
ri şu olabilir ancak: "Şiir, dünya-
yı değiştirmenin araçlanndan bi-
ri..." Dunya, yalnız yaşadığımız
maddi hayatla sınırlı değil; şiirde
imge, uyak, şairin dünyaya bakı-
sı, söyleyiş, toplumsal sorunlara
yöneliş, yani insanı ve insani ola-
nı kuşatan her şey...
tkinci Yeni şairlerinin birbirle-
rine benzemezliği de buradan kay-
naklanmıyor mu? Örnek olarak
Memel Fual'ın üç şairimızı değer-
lendirmesine bakalım:
"Turgut Uyar'ın soluklu, uzun
dizeli, diizyazı goriinümlü şiiri,
din kitaplannı çağrışlıran hava-
sıyla, oykusünü anlatışıyia, yüce-
lik duygusu veren şiirdi. (...)
(Edip Cansever) Orta malı edil-
memiş anlamlan yalnız insanın iç
dünyasında degil, yaşamın çeşitli
dış göninümlerinde de yakalama-
yı başardı. Soluklu uzun şiirlere
eğiiim duydu. Geleneksel şiirin
değişmez kuralı gibi gönılen 'yo-
ğunlaştırma'ya, şiiri yakalamak
için sozü sıkıştırmaya yakınlık
dnymadı. Dize yapısuıa önem ver-
medi. (...) Cemal Süreya yazdığı
her şiire yankı alan, kuşağımn şa-
irlerine yazma coşkusu veren sü-
rükleyici bir sanatçıydı. Serbest
nazmın, Garip akımının kullan-
madığı eski biçiralerle >epyeni bir
söyleyiş getirdi. Şiirin birtakım
dışlamalarla daraltılmıs olan sı-
nırlannı genişletti. Özgün imgele-
riyle bü>ük ilgi çekti, en önemli-
si de zekâyı ince alayın baskısın-
daa kurtardı." (Çağdaş Türk Şi-
iri Antolojisi)
Önce Turgot Uyar gitti şiirin
"Büyük Saafini bir daha kurma-
mak üzere. Bu yüzden şiirimizin
bir yelkovaru hâlâ kırık gibi...
Ardından Edip Cansever. Nice-
dir "Şairin Seyir Defteri" yeni bir
yazıcısını bekler gibi değil mi?
Şimdi de Cemal Süreya yok
aramızda. "Umulmadık bir gün
olabilir bugün / Kan var bütün
kelimelerin altında" dememiş
miydi? Kan, yani olıim...
Bugün, o gun müdür? Yanıtı $i-
irinin dizelerinde...
Şimşek
Arnavuduk'ta
• ANKARA (AA) —
Devlet sanatçısı Prof.
Hikmet Şimşek, Türk
bestecilerinin eserlerinin de
seslendirileceği konserleri
yönetmek üzere bu ay
sonunda Arnavutluk'a
gidecek. Şimşek, iki ülke
arasındaki kültürel ilişkiler
çerçevesinde Tiran'da,
Arnavutluk Devlet Senfoni
Orkestrası'yla üç konser
verecek.
3 ciltte hikâye
ve roman
• Kültür Servisi — Cevdet
Kudret'in edebiyatımızda
Batı yolundaki hikâye ve
romanın yüz yıllık
serüvenini (1859-1959)
inceleyip örnekleriyle
göstermeyi amaçlayan
"Türk Edebiyatında Hikâye
ve Roman" adlı yapıtının
üçüncü cildi tamamlandı.
Yapıtın Tanzimat'tan
Cumhuriyet'e dek olan
dönemini (1859-1922) daha
önce iki cilt halinde
yayımlayan Cevdet Kudret
kısa bir süre sonra Inkılap
Kitabevi tarafından
yayımlanacak olan son
ciltte hikâye ve romanımızm
cumhuriyet dönemindeki
(1923-1959) gelişmesini
gözler önüne seriyor.
Matisse'in
tablolan
• NİCE (AA) — Fransız
ressam Henri Matisse'in bir
süre önce çalınan sekiz
tablosu bulundu. Fransız
polisi, tablolann, olağan
bir arama sırasında eski bir
sabıkalının otomobilinde .
bulunduğunu açıkladı.
Tablolann toplam değerinin
12.5 milyon dolar olduğu
bildiriliyor. Tablolar,
sanatçının 1954 yılındaki
ölümüne kadar yaşadıgı
Nice yakınlanndaki evinden
geçen aralık ayında
çalınmıştı.
Gelişen-Güven
gergısı
• Kiiltür Servisi — Koray
Gelisen - Taner Güven
Resim Sergisi Töbank Sanat
Galerisi'nde açıldı. 1989
yılında Mimar Sinan
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Resim
Bölümü'den mezun olan
Taner Güven ve halcn aynı
bölümde özdemir Altan
Atölyesi'nde diploma
öğrenimini sürdüren Koray
Gelişen'in yapıtlan 5 şubat
tarihine kadar sergilenecek.
Kültür-sanat
matineleri
• Kültür Servisi —
lstanbul Eczacı Odası'mn
düzenlediği kültür-sanat
matineleri çerçevesinde
bugün saat 11.30'da Kerim
Korcan "Ölüm Pusuda"
adlı öyküsü ile üç şiirini
sunacak. Eczacılık
Fakükeleri öğrencilerinin
Özer'in "Linç" adlı
romanından bir bölüm
sunduğu etkinlikleri Ülkü
Ayaz yönetiyor. lstanbul
Eczacı Odası'nda
(Halaskârgazi Cad.
Halaskâr Pasajı No. 287/8
Osmanbey) düzenlenen
etkinlikler 4 şubatta saat
15.00'de Prof. Dr. Emre
Kongar'ın "Sanat-Bilim
İlişkileri" üzerinde vereceği
konferansla devam edecek.
Paramount'a
karşı
• Kültür Servisi — Los
Angeles'taki bir mahkeme,
Paramount film şirketinin
ünlü mizah yazarı ve
gazeteci Art Buchwald'a
tazminat ödemesini
kararlaştırdı. Mahkeme,
Eddie Murphy'nin "Coming
to America" adlı filminin,
Art Buchwald'ın bir
fikrinden kaynaklandığını
kabul etti. Kararda,
"Coming to America" adlı
filmin, Buchwald'a ait
malzemeyi esas aldığı
belirtildi.
Geleneksel
tiyatro
• Kültür Servisi — Türk
Kültürüne Hizmet Vakfı'nın
Geleneksel Tiyatromuz ve
Seyirlik oyunlarımızı
tanıtmak amacıyla
düzenlediği etkinliklerden
biri olan "Cinci Yazıcı" adlı
oyun her pazar günü saat
11.30'da Atatürk Kültür
Merkezi'nde sunuluyor.
UGUN
• KlasikTürkMüziği
lstanbul Devlet Klasik Türk
Müziği Korosu'nun konseri
saat 11.30'da Atatürk Kültür
Merkezi'nde yer alıyor. Erol
Deran ve Ayla
Büyükataman'ın solist olarak
katılacağı konseri şef Nevzad
Athğ yönetiyor.