22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 OCAK 1990 KULTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 İstanbul'ıııı su yapılan • Kiiltür Servisi — 19. yüzyıl Istanbul'unun su yapılannm gravürleri, bir albumde bir araya geldi. İki Batılı gezginin, Thomas Allom ile William Henry Bartlett'in, Istanbul'u konu alan kitaplarda yer alan çizimlerinin tıpkı basımları, İSKÎ tarafından gerçekleştirildi. Föyler haJinde 14 gravürden oluşan albüm Galeri Alfa'nın koleksiyonundan seçildi ve Makro Ltd. tarafından hazırlandı. ISKt'nin hazırlattığı 1990 yılı takviminde de eski Türk hamamlanndan görüntüler kullanıldı. Takvimin 2. sayfasında ise Marianna Yerasimos imzalı bir metin yer aldı. ÎSKl'nin takvim ve albttmü Istanbul'un kültürel mirası içinde önemli bir yer tutan su yapılannın tanıtılması ve korunmasını amaçlıyor. Broy şairler grevini tartışıyor • Kültür Servisi — Ocak '90 sayısıyla 51. sayısına ulaşan Broy Şiir Dergisi, "şairler grevi"ni tartışıyor. Dergide, tzmirli şairlerin hazırladığı, daha sonra Diyarbakır, Kayseri, Manisa ve tstanbul'dan şairlerin de katıldığı "Satıbk Şiir Yok!" adlı ve "Broylu şairler" imzasıru taşıyan bildiride "şiirin rantı yine şiirdir" deniyor. "Yazı mı, Tura mı, Yoksa Şiir mi" adını taşıyan Broy imzalı başyazıda ve "Ceremesi Bizden" köşesinde de sürdürülen tartışmada, "şiirde ve özellikle sanatta grevin olarnayacağı" öne sürülüyor. Veysel Çolak'm "Insanın Kendini Seçmesi ve Ideoloji", Seyyit Nezir'in "Solun Şiir Korkusu" yazılannda, "Türk solunun geçnüş ve bugüne korkuyla yaklaşmasının, kitle ve şiir korkusuyla eşanlamh oluşu" üstünde duruluyor. Cemal Süreya ve Veysel Çolak'ın mektuplaşarak "Şiirimiz ve Yenibütün Olayı"nı tartışuklan dergide; Aziz Nesin'le yapılmış kapsamlı bir söyleşiye, şiir ve eleştirmenlere ilişkin notlarına, şiirlerine yer veriliyor. Karabag Festivali'nden davet • Kiiltür Servisi — 18-28 mayıs tarihleri arasında gerçekleştirileceİc Karabağ Festivali'ne Türkiye'den Adli Ayter yönetimindeki Kars-Kafkas Halk Danslan Topluluğu ile tTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvan Topluluğu davet aldı. Karabağ'da yetişen "Han" gülünün açtığı günlerde gerçekleştirilen festivale; Pakistan, Afganistan ve Yugoslavya'nın Türk halk danslan topluluklan ile Tacikistan ve Türkmenistan'dan da gruplar katılacak. Festivalde, bir bölümü içinde bulunduğumuz günlerde Istanbul'da düzenlenen Azerbaycan Şenlikleri'ne de katılan topluluklardan Karabag Bülbülleri, Azerbaycan Devlet Halk Danslan Topluluğu ile Kadir Rüstemov, Arif Babayev, Islam Rızayev, Sekine Ismailova, Gendab Gulieva adlı sanatçılar da yer alacak. Bu arada Azerbaycanlı sanatçılann kültür ve sanat şöleni bugün saat 15.00'te Abdi tpekçi Kapalı Spor Salonu'nda (Zeytinburnu), yann ise saat 20.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde izlenebilecek. En büyük sinema kompleksi • Kiiltör Servisi — Belçika'nın Brüksel kentinde geçen yıl kurulan ve Avmpa'nın en büyük sinema kompleksi olarak bilinen "Kinepolis"i bir yıl içerisinde 2 milyona yakm izleyicinin ziyaret ettiği bildirildi. Kinepolis, yalnızca sinemaya ayrılan 24 bin metrekarelik alanda bulunan 25 sinema salonuyla rekorlar kitabına girmeye aday. Kinepolis'in en küçüğü 15 metre, en büyüğü ise 29 metre genişliğindeki ekranlarıyla donatılmış olan salonlarından 7 tanesinde 70 milimetre boyutunda film gösterme olanağı bulunuyor. George Lucas'm stüdyblarında yaratılan ünlü THX sistemiyle donatılan salonları 1990 yılı sonuna kadar 3 milyon kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Bakanlık ödiilleri 25 ocakta • ANKARA (AA) — Kültür Bakanlığı'nın kültür ve sanat büyük ödülü ile tiyatro başan ödülleri, 25 ocakta Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde düzenlenecek törenle dağıtılacak. Mehmet Özel, Bozkurt Kuruç, Enis Fosforoğlu, TunceT Cücenoğlu, Lütfü Ay ve Nurinisa Yıldınm'dan oluşan seçici kurul, geçen ay içerisinde, 1989 yılı "Kültür ve Sanat Büyük ödülü"nün, fotoğrafçı Sami Güner'e verilmesini kararlaştırmıştı. Seçici kurul, "1989 Yılı Tiyatro ödülleri"ni ise 5 ayrı kategoride değerlendirmiş ve 1989 yılının "En lyi Tiyatro Topluluğu" olarak Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu'nu, "En îyi Tiyatro Yazarı" olarak Recep Bilginer'i belirlemişti. Kurul, "En İyi Yönetmen ödülü"nün Kenan Işık ve Müge Gürman'a, "En lyi Kadın Oyuncu ödülü"nün Meral Üner'e, "En lyi Erkek Oyuncu Ödülü'nün Baykal Saran'a verilmesini kararlaştırmıştı. Devlet Tıyatroları Almanya'da • ANKARA (AA) — Devlet Tiyatrolan, Theatre A.R Ruhr Topluluğu'nun işbirliği ile F.Almanya'nın 5 kentini kapsayan 10 gün süreli bir turne düzenleyecek. Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Prof.Dr. Bozkurt Kuruç, Türkiye ve Federal Almanya arasındaki ikili kültürel ilişkiler çerçevesinde, Devlet Tiyatroları'nın Disburg, Manheim, Dortmund, Wuppertal ve Köln'de oyunlar sergileyeceğini söyledi. Genel Müdür Kuruç, Theatre A.R Ruhr'un da Türkiye'ye geleceğini ve Ankara, Istanbul, Izmir'de "Heilbron'lu Kaethohen" ve Brecht'in ünlü oyunu "Üç Kunısluk Opera"yı sergileyeceğini söyledi. TMO Plastik Sanatlar Merkezi • ANKARA (AA) — Toprak Mahsülleri Ofısi'nin Güvercinlik semtindeki Plastik Sanatlar Merkezi, üç aylık dönemde 120 genç sanatçıya temel sanat eğitimi verdi. Plastik sanatlara ilgi duyan herkese açık bulunan ve 120 öğrencisi ile Ankara'daki en büyük sanat eğitim merkezi olan kuruluş resim, heykel, seramik ve özgün baskı dallannda ayda 32 saatlik kurslarla eğitim programı düzenliyor. Çocuk resinderi yanşması • ANKARA (Cumhuriyet Burosu) — Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun (UNbFA) düzenlediği "Kalabalıklaşan Dünya ve Çevre" konulu çocuk resimleri yanşması sonuçlandı. 52 ilden 3 bin 597 resim arasında yapılan değerlendirmeierde jüri üç ayn yaş grubuna ödül verilmesini kararlaştırdı. UNFPA'nın 20. kuruluş yıldönümünü kutlama etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen yanşmada 6-8 yaş grubunda Istanbul Ambarlı llkokulu'ndan Simge Çalışkan'ın çalışması birincilik, Trabzon'dan Kerem Ozmen ikincilik, Uşak M. Kemal llkokulu'ndan Ezgi Yıldız üçüncülük aldı. 9-11 yaş grubunda ise Ankara Özel Ayan llkokulu'ndan Emrah Güleç, Ankara Yükseliş llkokulu'ndan Aslı Tolga, tzmir Gazi llkokulu'ndan Murat Baybalı sırasıyla 1, 2 ve 3.'Iük ödülünü kazandılar. 12-13 yaş grubunda İzmir'den Uğur Sertçelik'in çalışması birinciliğe, Ankara Atatürk Lisesi orta kısmuıdan Mustafa özgür Tuna ikinciliğe, Trabzon Cumhuriyet Ortaokulu'ndan Kevser Akyol da üçüncülüğe değer görüldü. Cemal Süreya, atını şiirin ve şiirinin özgür alanlarında koşturmuştu Şiirin dörtnala özgürlüğü Tapirüs'düşçüsüyle buluşma MUZAFFER İLHAN ERDOST Sözcükle mi dili, dille mi düşünceyi, düşünceyle mi şiiri yakaladığı pek açıklanamaz. Hangisi hangisinin avcısı? Kendisi mi şiirini, yoksa şiiri mi kendisini avlardı, bu da pek açıklanamaz. Cemal, şiirin ve şiirinin özgür alanında koşturdu atını Sözcükle mi dili, dille mi düşünceyi, dü- şünceyle mi şiiri yakaladığı pek açıklana- maz. Hangisi hangisinin avcısı? Kendisi mi şiirini, yoksa şiiri mi kendisini avlardı, bu da pek açıklanamaz. Hileyi hileyle vuran avcı. Şimdi Eros, öyle algılayabilir ki, be- deninin çözüleceği / Opüseceği toprağı / ta- butu aldatıp onu koynuna alabilir de. Ve doğal ki (öğrenciyken yazdığı şiirinin biti- şiyle):... ha ha ha! İkinci Yeni'yle ügiü sonyazılanmdan bi- rine, "Anlamsızugı kadar özgürsün dedi o... / O da kendini anlamsıza yargıladı" diye başlanuştım. Birinci "o", belki de bendim. İkinci "o" ise, Cemal değildi. Uyar, Can- sever ya da Berk, Ece de değildi. Çünku İkinci Yeni, ozan ile şiirinin bü- tünleşmeye başladığı, şiirin ozanın kişili- ğindeki kimliğe erişmeye başladığı bir ev- reyi (dönemi) adlandınyordu ve hepsi (tkinci Yeni ozanları) kendi özgün özellik- leriyle şiirde beliriyordu. Ortak yanları, şi- irlerinin, doğrudan kendileriyle örtüşen / Notlarımdan uzakta yazmanın güçlü- ğüyle çevriliyim. Birazdan Ülkii Tamer'le çıkacağız, Şişli Camisi'ne gideceğiz. "Papirns" düşçüsüyle buluşmaya. Cemal'e göre, bir yaşamın (bütün ölünı- ler erken olduğu için) üstü kalabilir. Ama Papirüs düşü, düşleri paylaşmanın duşü- dür. Cenuü Sireya'nın uçuşturduğu ve he- pimiz için ayrı bir tadı olan düşlerle, şiiri kadar dostluğu paylaşmanın düşüyle, bi- razdan cami avlusunda olacağız. Öğrencilik anılanmı şöyle bir yokladı- ğımda, Cemal Erzincan'ı, kendine gizlemiş gibi. Gecenin gecikmiş bir saatinde, Ulusi un basıldığı basımevindeki kuçük odamın kapısma, sessiz gülüşünu bir siluet olarak bırakuğı zaman da içimden geçmiştir: Ken- dini tilki sanan tavşanlann arasında, gizli ülki. > bütünleşen şiirleri yazmaya başlamış olma- lanydı. Sorulduğu ya da suçlandığı gibi, bir kaçış şiiri değil, şiirin tam olarak özgür- leşmesiydi. 1 Pazar Postası'nda şiirin tam özgürleşme- sini savunurken, şiirin anlamsıza kadar öz- gur olması gerektiğini de vurguladım. Bu- nu bugünkü kadar açık, yalın bir biçimde ifade ettiğimi söyleyemem doğal ki. Şiire, kendi evrimi, gelişmesi içinde eriş- memiş nice genç, anlamsıza kadar özgür- lüğü savunmayı, şiiri salt anlamsıza yargı- lamak (mahkûm etmek) olarak algıladı ve nice köksüz, yalnızca anlamsızlığı amaç- layan şiir akıverdi. Cemal, İkinci Yeni ile kendisi arasına, örtülü de olsa, şu iki şeyi koymaya özen gösterdi: Birincisi, anlamsızı ilke edinen ço- ğunluğu genç olan ozanlardan kendisini ayırmak. Ikincisi, İkinci Yeni'yi, adı kon- madan önce de içten içe oluşturmaya baş- layan ozanlarla (kendisi de bu ozanlardan biriydi), bir "akım"ın "kunü"ları içinde, aynı mangada biri gibi gösterilmesinden kaçınmak. Çunku, ikisi de tkinci Yeni'nin yanlış yo- rumundan kaynaklanıyordu. Cemal, bu yanlışlardan sezdirerek uzak durdu. SAN Kınnızı bir kuştur soluğum Kumral göklerinde saçlannın Seni kucağıma alıyorum Tarifsiz uzuyor bacaklann Kınnızı bir at oluyor solugum Yiizümün yanmasından anüyorum Yoksuluz gecelerimiz çok kısa Dört nala sevişmek lazım (Üvercinka'dan, 1957) Cemal, şiirin ve şiirinin özgür alanında koşturdu atını. Gene de, bu özgürlüğünü, kendini gizleyen bir özgürlukle içten içe prangaladığı belirtilmeli. Kendi gizini kendine gizlemekte ve insan- lığın tüm gizlerini saklandığı ince deliğin- den çıkarmakta hünerli ikilik, insanı şaşırt- makta o kadar büyük ve bir kez daha ya- kalanması olanaksız parıltısıyla ışır. Yaşamın tüm alanlarda yeniden coşma- ya hazırlandığı bir evrede, bir dostun, te- lefonun öteki ucunda ağlamasından, geri- de, CemaJ'siz günlerin kaldığını hemence- cik duyumsayıveren bir "panltı" bu. Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü bir ölüm Boyuna şiirin, insanın, toplumun kıyıda köşede gizlenen sorunlannı deşer, önemli tartışmalan başlatırdı. Edebiyatımız gibi yaşamımızı da zenginleştiren coşkulu bir ırmaktı. MUZAFFER BUYRUKÇÜ Cemal Süreya, "Göz Bitigi" ki- tabını "Çocukluk, edebiyat ve ma- halle arkadaşım Muzaffer Buy- rukçu için. Muzo aşkını bil!" söz- teriyle imzalamıştı. Aramızdaki bağın gücünü ortaya koyan bu ta- nımı, dostluğumuza hayranlık du- yanlara yapardı sürekli bir biçim- de. Gerçekten de 1953'ten uzaya- rak 1990*la bitişen bir zamanın iç- sel ve dışsal olaylarla besleyerek, hep ileriye götüreıek büyüttüğü bir yakmlıktı bu. Bu 37 yıhn bireysel ve toplum- sal sarsıntılarına -dalgalar, ordu- lar halinde geliyordu- dayanarak ayakta kalmayı başaran yapının temeli, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi ve "Mülkiye" Dergisi'nin yöneticisi Cemal Süreya tarafın- dan atılmıştı. "Bir gün Buyrukçu- DUB İstanbul'dan yolladığı bir hi- kâyesi elime geçmişti. Dere kena- nnda yıkanan gençlerden biri ar- kadaşlannın yanlanndan aynlmış, bir çalıhğın arkasına sinmiş, bir- takım kadınlan hayal ederek, on- lann yüzlerini, vücutlannı gözle- rinin önünde canlandınırak orgaz- ma ulaşıyordu. Şaşırdım! 'Bu gençte iş var, cins bir sanalçıya benzjyor, ben bununla arkadaş ol- malıyım azizim' dedim, musteh- cenliğini budadım, yayımladım." Evet, başlangıç böyleydi. Öykü- ler, mektuplaşmalar, yolcularla yollanan selamlar birbirini izJedi. Cemal Süreya, yazdığı şiirlerle öte- kileri bir yana iterek öne fırlamış- tı. O günlerde tanıştığım Edip Cansever'le Ankara'dan yükselen bu yepyeni, bu etkiler dağıtan se- se kulak veriyor, gece gündüz onun taptaze, bambaşka şiirleri- ni yutarcasına okuyorduk ve üçü- müzü de birbirimize sürükleyen bir içtenliğin gövdesini oluştunı- yorduk. Sevincimiz, mutluluğu- muz anlatılır gibi değildi. Hüsamettin Bozok, "Cemal Siireya geliyor" dediği için o ak- şam Edip Cansever, Metin Eloğ- lu, Agop Arad, ben "Yeditepe"- deydik. Orta boylu, zayıf, kumral DİLEKÇE Sokağımsan Ben anahtan çevirdigim zaman Kapanan evin kapısı değil Senin kapın olsun açılan. Adresimsen, Mektoplanm doğru dttrttst eelsin fiu kişi telefonla konuşurken Olmayaiım hemen iiç kişi Kentimsen, Başka kentler de girsin araya; Daha bir sevinçk kaulayım, Şenliğimseıı. Her şeyi yaz, tarihimsen Ama her bir şeyi; Dilimsen, Sen de konı biraz dilliğini. Düşüncemsen, Kızkardeşim pencereyi acsm; Sorguçlu bir ışık aracılığıyla Günyenisi dolsun içeri. Uzat saçlarmı Frigya, Yarimsen, Yurdumsan, Söz ver Anadolu! (Sıcak Nal'dan 1988) Ceauıl Siireya (1931-1990) saçlan dalgalı, geniş alınlı, iri kah- verengi gözlü (kirpikleri uzun ve devrikti), inci dişli (kar gibi beyaz- dı-\ oval yüzlü, yakışıklı mı yakı- şıklı bir gençti ellerimizi sıkan, "Memnun oldum" diyen. Konuş- maları, sorunlara yaklaşımı, şiir üstüne düşündükleri büyülemişti hepimizi. Bizden farklı biriydi. Benim o gün goveren hayranlı- ğım, sevgim çoğalarak sürdü... Gözleri bazen hüzünlü bir bu- (F»t*iraf: Ceaglz Clva) lamklığa bürünürdü. O hüznün derinliklerinde, altı yasındayken Erzincan'dan Bilecik'e sürgün edilmeleri (Türk edebiyatında al- tı yasındayken sürgüne yollanan tek şairim derdi), annesinin çok gençken ölmesi, babasının eve ge- tirdiği iki üvey anneden birisinin işkenceci olması (kız kardeşlerini bellerinden iple bağlayıp kuyuya sarkıtıyormuş), babasını trafik ka- zasında yitirmesi, yıllarca yatılı okullarda okuması, yatılı okulla- rın geceyi, gündüzu, düşleri delik deşik eden onmaz yalnızhğı, cana- var yalnızlığı, yani bir çeşit öksüz- lüğü, hepsi de birer traji-komik fılme benzeyen evlilikleri, mutsuz- lukları, gerilimleri devtnirdi. Öylesine yalnızdı ki sanki bir akrabadan, bir sevgiliden geliyor- muş gibi kendisine mektup yazı- yor, postacı mektubu uzatınca ya da kutusunda görünce, -mektup- lu- arkadaşları gibi seviniyordu. Bu yalnızlık Cemal Süreya'yı iki yönden etkilemiştir. Birincisi; fır- tınalar yaratan Avrupai şiirinin kaynaklannı çoğaltması, o kay- naîdardaki malzemeyi Anadolu insanının yaşamıyla harmanlaya- rak yeni bir senteze ulaşması; ikin- cisi de yalnızhğın kahredicrbaskı- sını, nabız atışını işitmemek için eş-dost kalabalığına sığınması ve o kalabalığı hep yaşamının için- de banndırması. Şiirinin ana teması olan kadın- lar, yaşamının da merkeziydi; on- ları severdi, onlarla birlikte ol- maktan hoşlanırdı ve hepsine âşıkmış gibi davranır, kendisine bağlardı. "Kadınlar Tekkesinin Şe>hi"ydi sanki. Türkiye'nin her yanından gelen- kadınlar hep Ce- mal Süreya'yı ararlardı, o efsane insanı tanımak isterlerdi. Düşünceleri, esprileri büyük, parlak bir zekânın ürünleriydi. Boyuna şiirin, -özellikle şiirin- edebiyatın, insanın, toplumun çapraşık ya da gözden kaçan, kı- yıda köşede gizlenen sorunlarını deşer, önemli tartışmalan başla- tırdı. Doğulu bir Avnıpalıydı. Do- ğu edebiyatını, Osmanlı edebiya- tını, divan şiirini ve Batı edebiya- tını ayrıntılanyla bilen, belleğin- de yüzlerce beyit, dize taşıyan en- der şairlerdeudi. Alçakgönüllüy- dü, ama yeri geldiğinde şiir ala- nında yaptıklannı anlatmaktan çekinmezdi. Özel yaşaraında çok ciddiydi, ağırbaşlıydı, ona ulaşa- bilmek için ilişkiler arasında bı- rakmayı başardığı mesafeyi aşmak gerekirdi. Cemal Süreya, edebiyatımız gibi yaşamımızı da zenginleştiren coş- kulu bir ırmaktı. Aydınlatan, ısı- tan ve en kuru toprakları bile bi- tekleştiren bir günesti. Bir dâhiydi ve benim kardeşim- di, arkadaşımdı, varlığımın ya- rısıydı. Yanıtı şiirinin dizelerindeŞimdi de Cemal Süreya yok aramızda. ' "Umulmadık bir gün olabilir bugün / Kan var bütün kelimelerin altında" dememiş miydi? Bugün, o gün müdür? Yanıtı şiirinin dizelerinde. REFİK DURBAŞ "Şiir dünyayı değiştirmenin araçlanndan biridir. Insan, şiirie 'yeri ve forraülü' bulacakbr. Şi- ir, insan bilincini daha ilerde bir yere atacak. insana yeni duyura- lar, yeni nitelikler kazandıracak- ür. Var mıdır böyle bir hayal? Vardır böyle bir hayat. Olacaktır. Nerval'in çıldırmadığı, Maya- kovski'nin kendine kıymadıgı, Lorca'mn kurşuna dizilmediği bir hayat." (Eşyanın Kötü Tadı ve Gerçek Hayat, 1971) Cemal Süreya'run şiirinin anah- tarlannı kendi yazılannda arama- lı. Çünkü Süreya ne yazmışsa, na- sıl yazmışsa kaleminin ucu sonun- da gelip şiire dokunmuş. "Şiir, dünyayı değişürmenin araçlann- dan biridir" cümlesi de işte boy- le. Onun bütün şiir yaşamını özet- liyor aslmda... Daha 1953'te yayımladığı ilk şi- irlerinden "Adam"da "Adam şapkasına rastladı sokakta / Kim- bilir kimin şapkası" derken şiire dünyayı değiştirmenin araçlann- dan biri olarak bakmanın ipuçla- rını göstermiyor muydu? tkinci Yeni şiiri bu anlamda bir dönu- şumün şiiri d e p mi? Nice "•ynk otu"na karşın her şiir akımında olduğu gibi... İkinci Yeni 1955'e doğru orta- ya cıkmışü. Genelde 1930 doğum- lu şairlerin süniklediği bir akım- dı. Turgut Uy»r ve Edip Canse- ver başlangıçta bu akımın öncü görünen şairleriydi. Ama eski ku- şaktan Oktay Rifat ile llhan Berk, daha yenilerden Cemal Süreya, Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Ke- mal Özer, Ülkü Tamer'in katılı- mıyla bir butunlüğe ulaştı tkinci Yeni şiiri. O günlerde akımı des- tekleyen en önemli eleştirınense Muzaffer Erdosl. Önce şiiriyle geldi İkinci Yeni, manılestosu sayılabıiecek yazılar sonradan. Her şair kendi şiirini ve manifestosunu getirdi de diyebi- liriz. Etkilerinin günümüze kadar sürmesi ve şairlerinin bu kadar çe- şitlilik göstermesi başka türlü na- sü açıklanabilir? Ortak özellikle- ri şu olabilir ancak: "Şiir, dünya- yı değiştirmenin araçlanndan bi- ri..." Dunya, yalnız yaşadığımız maddi hayatla sınırlı değil; şiirde imge, uyak, şairin dünyaya bakı- sı, söyleyiş, toplumsal sorunlara yöneliş, yani insanı ve insani ola- nı kuşatan her şey... tkinci Yeni şairlerinin birbirle- rine benzemezliği de buradan kay- naklanmıyor mu? Örnek olarak Memel Fual'ın üç şairimızı değer- lendirmesine bakalım: "Turgut Uyar'ın soluklu, uzun dizeli, diizyazı goriinümlü şiiri, din kitaplannı çağrışlıran hava- sıyla, oykusünü anlatışıyia, yüce- lik duygusu veren şiirdi. (...) (Edip Cansever) Orta malı edil- memiş anlamlan yalnız insanın iç dünyasında degil, yaşamın çeşitli dış göninümlerinde de yakalama- yı başardı. Soluklu uzun şiirlere eğiiim duydu. Geleneksel şiirin değişmez kuralı gibi gönılen 'yo- ğunlaştırma'ya, şiiri yakalamak için sozü sıkıştırmaya yakınlık dnymadı. Dize yapısuıa önem ver- medi. (...) Cemal Süreya yazdığı her şiire yankı alan, kuşağımn şa- irlerine yazma coşkusu veren sü- rükleyici bir sanatçıydı. Serbest nazmın, Garip akımının kullan- madığı eski biçiralerle >epyeni bir söyleyiş getirdi. Şiirin birtakım dışlamalarla daraltılmıs olan sı- nırlannı genişletti. Özgün imgele- riyle bü>ük ilgi çekti, en önemli- si de zekâyı ince alayın baskısın- daa kurtardı." (Çağdaş Türk Şi- iri Antolojisi) Önce Turgot Uyar gitti şiirin "Büyük Saafini bir daha kurma- mak üzere. Bu yüzden şiirimizin bir yelkovaru hâlâ kırık gibi... Ardından Edip Cansever. Nice- dir "Şairin Seyir Defteri" yeni bir yazıcısını bekler gibi değil mi? Şimdi de Cemal Süreya yok aramızda. "Umulmadık bir gün olabilir bugün / Kan var bütün kelimelerin altında" dememiş miydi? Kan, yani olıim... Bugün, o gun müdür? Yanıtı $i- irinin dizelerinde... Şimşek Arnavuduk'ta • ANKARA (AA) — Devlet sanatçısı Prof. Hikmet Şimşek, Türk bestecilerinin eserlerinin de seslendirileceği konserleri yönetmek üzere bu ay sonunda Arnavutluk'a gidecek. Şimşek, iki ülke arasındaki kültürel ilişkiler çerçevesinde Tiran'da, Arnavutluk Devlet Senfoni Orkestrası'yla üç konser verecek. 3 ciltte hikâye ve roman • Kültür Servisi — Cevdet Kudret'in edebiyatımızda Batı yolundaki hikâye ve romanın yüz yıllık serüvenini (1859-1959) inceleyip örnekleriyle göstermeyi amaçlayan "Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman" adlı yapıtının üçüncü cildi tamamlandı. Yapıtın Tanzimat'tan Cumhuriyet'e dek olan dönemini (1859-1922) daha önce iki cilt halinde yayımlayan Cevdet Kudret kısa bir süre sonra Inkılap Kitabevi tarafından yayımlanacak olan son ciltte hikâye ve romanımızm cumhuriyet dönemindeki (1923-1959) gelişmesini gözler önüne seriyor. Matisse'in tablolan • NİCE (AA) — Fransız ressam Henri Matisse'in bir süre önce çalınan sekiz tablosu bulundu. Fransız polisi, tablolann, olağan bir arama sırasında eski bir sabıkalının otomobilinde . bulunduğunu açıkladı. Tablolann toplam değerinin 12.5 milyon dolar olduğu bildiriliyor. Tablolar, sanatçının 1954 yılındaki ölümüne kadar yaşadıgı Nice yakınlanndaki evinden geçen aralık ayında çalınmıştı. Gelişen-Güven gergısı • Kiiltür Servisi — Koray Gelisen - Taner Güven Resim Sergisi Töbank Sanat Galerisi'nde açıldı. 1989 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'den mezun olan Taner Güven ve halcn aynı bölümde özdemir Altan Atölyesi'nde diploma öğrenimini sürdüren Koray Gelişen'in yapıtlan 5 şubat tarihine kadar sergilenecek. Kültür-sanat matineleri • Kültür Servisi — lstanbul Eczacı Odası'mn düzenlediği kültür-sanat matineleri çerçevesinde bugün saat 11.30'da Kerim Korcan "Ölüm Pusuda" adlı öyküsü ile üç şiirini sunacak. Eczacılık Fakükeleri öğrencilerinin Özer'in "Linç" adlı romanından bir bölüm sunduğu etkinlikleri Ülkü Ayaz yönetiyor. lstanbul Eczacı Odası'nda (Halaskârgazi Cad. Halaskâr Pasajı No. 287/8 Osmanbey) düzenlenen etkinlikler 4 şubatta saat 15.00'de Prof. Dr. Emre Kongar'ın "Sanat-Bilim İlişkileri" üzerinde vereceği konferansla devam edecek. Paramount'a karşı • Kültür Servisi — Los Angeles'taki bir mahkeme, Paramount film şirketinin ünlü mizah yazarı ve gazeteci Art Buchwald'a tazminat ödemesini kararlaştırdı. Mahkeme, Eddie Murphy'nin "Coming to America" adlı filminin, Art Buchwald'ın bir fikrinden kaynaklandığını kabul etti. Kararda, "Coming to America" adlı filmin, Buchwald'a ait malzemeyi esas aldığı belirtildi. Geleneksel tiyatro • Kültür Servisi — Türk Kültürüne Hizmet Vakfı'nın Geleneksel Tiyatromuz ve Seyirlik oyunlarımızı tanıtmak amacıyla düzenlediği etkinliklerden biri olan "Cinci Yazıcı" adlı oyun her pazar günü saat 11.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde sunuluyor. UGUN • KlasikTürkMüziği lstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun konseri saat 11.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde yer alıyor. Erol Deran ve Ayla Büyükataman'ın solist olarak katılacağı konseri şef Nevzad Athğ yönetiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear