02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 14 OCAK 1990 Türk-Sovyet İş Konseyi Başkan Yardımcısı Tuğrul Erkin: Sovyet ekonomisi piyasaya çıkıyorSovyetler Birliği'nde, Mihail Gorbaçov'un liderliğinde başlatılan reform hareketleri, ekonomik alanda da etkisini gösteriyor. Ekonomide yeniden yapılanma (pjerestroyka) kavramıyla ifade edilen reformlar,ülkenin kapalı iktisadi yapısını kırmayayönelik. Türkiye de Sovyetler Birliği'ndeki gelişmelerle birlikte, bu ülkeyle daha sık ve geniş kapsamlı ifîşkilere giriyor. Doğalgaz anlaşmasının yanı sıra Türkiye'nin verdiği müteahhitlik hizmetleri de yoğunlaşmış durumda. Bu gelişmeler doğrultusunda, işadamı gözüyle Sovyetler Birliği nasıl bir görüntü veriyor? Eğitim Servisi şefimiz Gencay Şaylan, Türk- Sovyet İş Konseyi Başkan Yardımcısı Tuğrul Erkin'le, Sovyet ekonomisi ve Türk-Sovyet ekonomik ilişkileri üzerine konuştu. SÖYLEŞİ GENCAY ŞAYLAN PAZAR KONUĞU ayın Erkin, sanıyorum uzun bir sü- reden beri Sovyetler'le iş Uişkileriniz var, sık sık bu ülkeye gidiyorsunuz. Kaç kez Sovyetler'e git- tiniz, Sovyet yetkilüeri ile ne düzeyde Uişkileriniz oldu? Sovyetler'le iş ilişkilerim, ilk kez bu ülkeye git- tiğim 1977 yıhndan beri sürüyor. Ilk kez 1977 yı- lında, yöneticisi olduğum kamu kumluşunun ürettiği maden ürünlerinj pazarlamak için oraya gitmiştim. Sanıyorum şimdiye kadar otuzun üze- rinde ziyaretinı oldu. Tabii bu geziler sırasında çok sayıda ve değişik Sovyet yetkilüeri ile tanıştım, on- lan Türkiye'ye geldiİderi zaman ağuiadım. Özel- likle son üç yıldır, Türk - Sovyet fş Konseyi Baş- kan Yardımcısı olarak aralannda başbakan yar- dımcısı, önemli bakanlar ve yöneticiler bulunan çeşitli Sovyet yetkilüeri ile tanıştım, kişisel dost- luklar kurdum. ^••^^•L&ym Erkin, bu durumda siz, en azın- dan deneyleriniz- ve gözlemleriniz çerçevesinde' Gorbaçov'u ve öncesini, yani Brejnev dönemi Sov- yetleri'ni biliyorsunuz. Ne tür değişiklikler oldu, size göre gerçekten çarpıcı farklılıklar var mı? Benim bir Türk olarak 1977'deki ve bugünkü Sovyetlere bakışım çok farklı. Bunun nedeni de Sovyetlerin gerçekten inanılması güç değişimi. 1977 yılında ilk kez Sovyetler'e gittiğünde, inanın, havaalanında hemen Türkiye'ye dönen bir uçak bulsaydım derhal geri gelecektim, Sovyetler'le iliş- kim o gün bitecekti. HavaaJanına iner inmez ya- şadığım deney o kadar tatsızdı. O dönemlerde sa- dece burokratlarla, son derece formel ilişkiler ku- rulabiliyordu. Onun dışında ilişki kurmak çok zordu, Sovyet vatandaşlan için yabancılarla temas alabildiğine kısıtlanmışn. Tabii bu tür ilişkiler, bu- güne göre çok daha düzenliydi, ama doğrusu pek çekici değildi. Toplum yaşamı da dısandan görül- düğü kadan ile sıkıntılıydı, Batı'ya çok kapalıy- dı. Batı mallarına müthiş bir talep vardı. Bir çik- let ya da Amerikan sigarası sahibi olmak insan- lara mutluluk veriyordu. Şimdi her şeyden önce muthiş bir Batı'ya açıl- ma yaşanıyor. Eskiden kişisel düzeyde dostluklar kurulamazdı, Türkiye'de ağırladığımız, arkadaş olduğumuz Sovyet yetkilileri bile orada ilgi gös- termez ve ilk fırsatta bu durumu anlayışla karşı- lamamızı isterlerdi. Örneğin ben o yıllarda hiç ev daveti almamıştım. Artık bu durum yok. Herkes her şeyi konuşuyor, yabancılarla konuşuyor, tar- tışıyor. Moskova sokaklarında, parklannda alı- şılmadık manzaralarla karşılaşılıyor. İnsanların tartıştığı, hemen hemen her şeyi açıkça eleştirdi- ği görülebüir. Isterlerse yabancılar da bu diyalog- lara katılabiliyor. Bu çok çarpıcı bir değişiklik. İlginç bir nokta, bu gelişmelere paralel başka tür gelişmeler de başgösterdi. Karaborsanın^ayri- raeşru para kazanmanın, açıktan çıkar sağlama- nın yaygınlaştığı görülmektedir. Şu anda toplu- raa bir tür köşeyi dönme tutum ve davranışı ege- men, biraz bugünün Türkiyesini andınyor. Çahş- madan, kısa zamanda zengin olma tutkusu gide- rek yaygınlık kazanıyor gibi. Batılı yaşamın geli- şimine paralel olarak gençlik çeteleri ortaya çık- tı. Bunlann varhğını artık resmi makamlar da ka- bul ediyorlar. Bu çeteler özel lokantaları, eğlence yerlerini basıp haraç alıyorlar. Tıpkı Amerika'da olduğu gibi "Geceleri sokağa çıkmazsanu iyi edersiniz" tavsiyeleri sık sık duyulmaya başlan- dı. Örneğin taksiciler sizin yabancı olduğunuzu görünce inanılmaz kazıklar atmaya çalışıyor, ben 5-6 rublelik yer için 150 ruble isteyen taksi soför- leri ile karşılaştım. İnsanlar bu tür davranışlan doğal kabul ediyorlar, yabancının yani Batılının parası çoktur, bu tür kazıklar onu pek sıkıntıya sokmaz inanışı var. Galiba gelişmenin ve değiş- menin olumsuz yanı bunlar. •^•••mS/z çok sık oraya gitmişsiniz. Acaba sokaktaki insanın günlük normal yaşamı ile ilgi- li gözlemleriniz nedir, Türkiye ve Batı toplumla- rı ile karşılaştırdığımzda sokaktaki insanın yaşa- mındaki eksiklikler ya da fazlahklar nelerdir? Sovyet toplumunun, belki kendisinin de fark etmediği ve bugün artık pek önemsemediği ola- nakları var. Aç, açıkta, soğukta tek insan göre- miyorsunuz. Her insanın, hem de o iklim koşul- larında yeterli giyimi kuşamı var. İnsanlar o gi- yim kuşamı temiz tutuyorlar, kendilerine yakış- tınyorlar, özeniyorlar. Toplumun oldukça iyi bes- lendiğine kuşku yok. Geçenlerde futbol maçı için ilk kez Sovyetler'e giden bir tıp doktoru dostum, sokaktaki insanın çok iyi beslenmiş olduğundan söz ediyordu. Tabii bu beslenme, bizim alıştığı- mız, damak zevki içeren bir beslenme türü değil. Belki de bu tür beslenme nedeni ile orta yaşın üze- rindeki kadınlar iyice kilolanıyor. Baza tür gıda malları, örneğin iyi kalite et çok sınırlı. Ortalama insanların içinde yaşadıkları konut- lar, bizim ölçülerimize göre oldukça ufak. Ben Moskova'daki blok apartmanlann birkaçıru gör- düm, içine girdim. Bina girişleri bakımsız ve ko- kan bu konutlarda işleyen asansör var. Her ko- nut iyi ısıtılıyor, mutlak olarak sıcak suyu ve te- lefonu var. Ama ufak. 45-70 metre kare arası de- ğişiyor. Şehir içinde yaşam kolay ve ucuz. Çok et- kin ve çok ucuz bir metro - otobüs sistemi var. Şimdi Batı ile ilişki artıyor ve buna paralel ola- rak insanların talepleri hızla yükseliyor. Evi olan daha büyük ev, arabası olmayan araba, arabası olan daha lüks araba istiyor. Bunlan elde edeme- me insanlar için bir ıstırap kaynağı oluyor. Gunlük yaşam içinde, anlaşılamaz organizas- yon bozukluklarından kayrıaklanan sıkıntılar var. örneğin çay karne ile veriliyor, sabun için uzun kuyruklarda beklemek gerekiyor. • • • • • • Acaba bu sorunlar üretim yetersizli- ğinden mi, yoksa dağıtım sisteminin bozukluğun- dan mı kaynaklanıyor? Size doğnı bilgi vermek isterim. Onun için izin verirseniz gözlemlerimi resmi raporlann bulgulan ile tamamlamak istiyorum. Spekülatif bilgi ver- mek, göruş oluşturmak istemem. Son okuduğum raporlardan birinde aynen şöyle bir ifade vardı: "Sovyetler Birliği'ndeki tesislerin buyiık bir bö- lümii, hammaddesiziikten, yedek parçasulıktan ve teknik sorunlardan dola>ı kapasitelerinin çok altında çalışmaktadırlar." Aynı raporda, üretimin önemli bir kesiminin de hatalı üretim nedeni ile atüdığı belirtiliyor. Hatalı üretim nedeni ile atı- lan, ıskartaya çıkanlan mallann toplam değeri- nin müli gelire eşit olduğu söyleniyor. örneğin şe- ker pancaruun yüzde 65-70'i fabrikaya gelmeden, tarlada çürüyüp atılıyor. Buğday, mısır, patates için de aynı şeyler geçerli. Yani ciddi bir organi- zasyon bozukluğu ile karşı karşıya bulunduklan çok açık bir gerçek. •••••Orga/ı/zosyon bozukluğundan söz ediyorsunuz. Acaba bu sıkıntılann kaynağında merkezi planlama sistemi miyatıyor, örneğin pi- yasa ekonomisi olsa, özel teşebbüs üstünlük sağ- lasa bunlar olmayacak mı? Sorunuza şöyle cevap vereyim. Planlamanın bu sıkıntılan, sorunları çözmediği ortada. Ama ben inanıyorum ki son dönemdeki arayışlar ve deği- şim, sıkıntıları daha da arttırdı. Eskiden sıkıntı- lar vardı, ama tartışılmıyordu, ihtiyaçlar bastın- lıyordu. Bir kısım ihtiyaçlar ise hiç bilinmiyordu. örneğin şimdi Sovyet yurttaşları seyahat etmeye başladı. Yani ülke içinde COMECON ülkelerine ve Batı'ya seyahat ediyorlar. Böyle bir ihtiyacın gündeme gelmesi tabii sıkıntılan daha da arttır- dı, büyük boyutlara ulaştırdı. Bakın bir ömek ve- reyim: Sovyetler ayakkabı fabrikası yaptırmak is- tiyorlar, bize de teklif veriyorlar, bizim girişimci- lerimizi bekliyorlar. Çünkü ayakkabı gereksinmesi çok büyük. Aslında fabrikaları ve yeterli kapasi- teleri var, ama buralarda o kadar kötü ayakkabı üretiyorlar ki sonunda gitmişler ayakkabı imha makineleri ithal etmişler. T U 6 R U L E R K İ NTuğnıl Erkin 1937 yılında Istanbul'da doğdu. Şişli Terakki Lisesi'ni ve 1961 yılında İTÜ Maden Fakültesi'ni bitirerek maden yuksek mühendisi oldu. 1961-65 yılları arasmda Federal Almanya'da mesleği ile ilgili bilimsel çalışmalar yaptı. Türkiye'ye dönünce Türkiye Kömür Işletmeleri'ne girdi ve bu kurumda mühendis olarak hizmet verdi. •1970-73 yılları arasmda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda müsteşar yardımcısı olarak çalıştı. 1973 yılında kamu sermayesi ile kurulan KÜMAŞ'a genel müdür oldu ve 1983 yılına kadar bu görevi yaptı. Daha sonra özel kesimde çalışmaya başlayan Erkin, halen Alarko Holding'de yönetim kurulu üyeliği ve topluluk başkan yardımcılığı görevlerini yurütüyor. Uzun sure Hacettepe Üniversitesi Mühendıslik Fakültesi'nde yarı zamanlı öğretim üyeliği de yapan Tuğrul Erkin, Maden Mühendisleri Odası başkanlığında da bulundu. ekipiyasa ekonomismin bir kaçınıl- maz koşulu da özel mülkiyet değil mi? Bu tartış- ma gündeme gelmedi mi, eğer özel mülkiyet ge- lişecekse o kocaman üretim birinüeri kimin olacak? Bu Jconu tartışma gündeminde. Şimdilik koo- peratifler aracılığı ile iş pratikte çozülüyor. Bu ko- operatifler ashnda formalite gereği. örneğin özel arabalılar bir araya geliyor, taksi kooperatifi ku- ruyor ya da birkaç kişi bir lokanta kooperatifi oluşturuyor. Ama belli oluyor, bir patron var ve iş ashnda ona ait. Tabii büyük üretim birimleri için iş biraz değişik. Bakın, Gorbaçov bir günde iktidara gelmedi. Bu uzun bir sureçti. Ben Sovyetler Birliği'ne her gidişimde yeni şeyler gördüm, her seferinde şaş- kınlığa uğradım. Bu hâlâ devam ediyor. örneğin Andropov dönemi, bürokratik skandalların açı- ğa çıkış dönemiydi. Bir sürii skandal, yolsuzluk olayı açığa çıkarıldı. Mesela şu görüldü: Küçük üretim birimleri başına rüşvet verip, yönetici ola- rak atananlar özel patronluk tesis ediyorlar. ör- neğin işçinin ücreti 150 ruble ise 400 ruble verip fazla mesai yaptmyor ve fazla mesaide üretilen malı, kendi özel malıymış gibi satıyor. Böylece il- ginç bir pazarlık sistemi oluşuyor. önce o isJet- meye yönetici olarak atanma için pazarlık yapılı- yor, sonra işçilerle fazla mesai pazarlığına girişi- liyor ve sonra da mal içeride ya da dışanda pa- zarlanıyor. Konserve, tekstil, avize fabrikalann- da bu tip bir sürü yolsuzluk ortaya çıkarıldı, sar- dalya konservesi adı altında Batı'ya havyar ihraç edildiği anlaşıldı. Bir sürü insan cezalanduıldı, hatta bir bakan idam edildi. örneğin Orta Asya cumhuriyetlerindeki yöneticilere el çektirme ve sonraki gösterilerin mafya işi olduğu ileri sürül- dfl. Bir Sovyet yetkilisi bana mafyanın yıllık ge- lirinin 100 milyar ruble civarında olduğunu söy- ledi ki bu, milli gelirtn altıda biri demek. Yani şu- nu söylemek istiyorum, sistemde özel mülkiyet ilişkfleri zaten kendini göstermişti. Bundan son- ra ne olur bilemem, ama bu tür girişim ve ilişki- lerin yoğunlaşacağını söyleyebilirim. ^KKK^MTürk - Sovyet ekonomik ilişkilerinin uzun bir geçmişi var. 1930'lu yıllardan beri Sov- yetler, Türkiye Cumhuriyeti'ne ağır sanayi tesis- leri kuruyorlar. Şu anda ekonomik ilişkilerimizin yapısı nedir, bu geleneksel ilişki türü hâlâ sürü- yor mu? Gerçekten cumhuriyet tarihine baktığımızda, başlangıçtan itibaren Sovyetler'in bizde ağır sa- nayi tesisleri kurdukları görülüyor. Gerçi bu te- sislerin modern olmadığı, geri teknoloji kullan- dığı yolundaçeşitü eleştiriler yapıldı.Ama ben bu eleştirilere rağmen tesislerin Türkiye'nin sanayi- leşmesinde, kalkınmasında çok önemli roller oy- nadıklanna inanıyorum. Bu tesisler, o günün şart- lan içinde bulunabilecek en iyi çözümlerdi bence. Bugün ise çok daha geniş kapsamlı ve oldukça farklı ilişkilerimiz var. Şimdiye kadar düşünjne- met yani müteahhitlik olacaktı. Ancak petrol fi- yatlarının düşüşü, doğalgaz kullanımırun hızla yaygınlaşmaması, hacmin beklenenden küçük kal- masına neden oldu. Ama önUmüzdeki 2-3 yıl için- de bu hesabın 500 milyon dolara tırmanacağı söy- lenebilir. Yani doğalgaz karşılığı, önümüzdeki yıl- larda Sovyetler'e 500 milyon doların yüzde 70'i kadar mal, yüzde 30'u kadar hizmet satacağız. Geleneksel ticaret 2-3 kaJeme dayanıyordu. Na- renciye, tütün, fındık, maden gibi mallar satıyor- duk. Sovyetler'in yaptığı ağır sanayi tesisleri için hesaplar vardı, Iskenderun, Seydişehir, Aüağa he- saplan gibi. Tabii biz ödedikçe, doğal olarak ti- caret hacmi de daralıyordu. Şimdi yepyeni bir ti- caret olanağı gündeme gelmiş durumda. Gelenek- sel ticaretimiz sürüyor, ama yeni olanaklar da hız- la gelişiyor. Yepyeni programlar var. Biz artık Sov- yetler'e sanayi malı satıyoruz. Buzdolabı, çama- şır makinesi, tekstil, deterjan, zeytinyağı, tıbbi teç- hizat, otobüs gibi malları ihraç etmeye başiadık. Bu çok önemli bir gelişme. Altı programlık bir müteahhitlik hizmeti anlaşması yaptık. Bunlann içinde oteller, hastaneler, bir eski çarşının resto- rasyonu gibi inşaatlar var. Bu 6 proje için, 8 tane Türk müteahhitlik firması Sovyetler pazanna gir- di. Moskova'da, Yalta'da, Dağıstan'da her birinin değeri 100 milyon dolann üzerinde işler yapüıyor. Şu anda Sovyet toplumunda, resmi çeyrelerce de teşvik edilen bir inkârcılık tutumu egemen. Piyasa ekonomisi modeli giderek etkinli^ini arttırıyor, planlama bir kenara itilıyor. Sovyet ekonomisi perestroyka ilkesi doğrultusunda Batı ekonomileri ile bütünleşiyor. Batılı şirketler, ortak işletme (joint venture) kurmaya çağrılıyor. Ben Moskova'da, ünlü Bolşov Tiyatrosu'nun he- men arkasına düşen bir inşaatta üzerinde bir Türk firması adı ve İstanbul yazan bir vinci görünce, inanın olağanüstü heyecanlandım. Bence bu iş Vi- yana kapılanna dayanmaktan daha büyük bir ba- şanydı. Oradaki eski bir carşıyı şimdi ünlü bir mü- teahhitlik firmamız yeniliyor. Gaz anlaşması dı- şında da ticaret modelleri gelişmeye başladı. Bu gelişmelerden iki taraf da çok memnun. tek aıternatif degildı, ama Türkiye çeşiüi seçenekierTürk-Sovyet İş Konseyi Başkan Yardımcısı Tuğrul Erkin, "Tıirkhe için Sovyet dogalgazı enerji alanında arasmdan bunu secti. Yani Sovyetler'e güvendi. Bu çok önemli bir siyasi karar" divor. Planlama, ile ilgili olarak bana verilen bir ör- neği anlatayım. Planlama çivi üretimini kilo'/a bağlamış ve fabrikalara kilo üzerinden üretim he- defleri vermiş. Fabrikalar da kolayca üretim he- defı tutturmak, hatta aşmak için sadece temel çi- vileri üretmiş. Sisteme binlerce kullanılmayan te- mel çivileri girrniş, ama ufak çivi ya da cam çivi- şi bulmak tabii bir dert olmuş. İHHHIH5â>>;/> Erkin, Sovyetler nereye gidiyor? örneğin "1917'den beri bizim izlediğimiz yol yan- Itşmış, sosyalizm gerçekleşmeyecek bir rüyaymış" deyip kapitalizme geri mi dönecekler? Ben bir kere kesinlikle şunu belirtmek istiyo- rum: Glasnost büyük değişiklikler getirdi. Artık Bugün geniş kapsamlı ve eskısinden oldukça farklı ilişkilerimiz var Sovyetler'le. Şimdiye kadar düşünmediğimiz oluşumlarla, fırsatlarla karşı karşıyayız. Bu gelişmenin temelinde glasnost ve perestroyka var. Bu sayede, diğer tüm Batılı ülkelerde olduğu gibi, Türkiye'nin de Sovyetler'e bakışı değişti. Bu da ekonomik ilişkilerin sıklaşmasına yol açtı. Sovyet insanı, "Doğrular sadece benim tekelimdedir" türünden düşüncelerden uzaklaş- mış durumda. Artık sistem çok yaygm olarak ala- bildiğine eleştiriliyor, sistemin faziletleri, olumlu yanları varsa bile, göz ardı edilmiş durumda. Ba- kın geçenlerde beni çok etkileyen bir olay cere- yan etti. Moskova'da bir resmi toplantıda, biz he- yet olarak adamlara epeyce yüklendik, eksikler- den, hatalardan söz ettik ve durmadan akıl öğre- tir bir tutum içindeydik. Adamlar da bir parça eziklik içinde bizim eleştirilerimize hak veriyor- diyor. lardı. Toplantıya bir Sovyet bakan yardımcısı baş- kanlık ediyordu. Bir noktada adam ilginç bir şey soyledi, yanlış hatırlamıyorsam aynen şunları be- lirtti: "Bizi, sistemimizi alabildiğine eleştiriyorsu- nuz, ama unutmayın ki bu toplum, bu sistem, ha- taları yanında dunyanın en iyi uzay araçlannı ya- pıyor, uzayda istasyon kuruyor, NASA bile bizim mekiğimizin daba iistün olduğunu kabul ediyor." Bence bu çok çarpıcı bir örnektir. Şu anda topluma, resmi çevrelerce de teşvik edi- len bir inkârcılık tutumu egemen. Piyasa ekono- misi modeli giderek etkinliğini arttınyor, planla- ma gerçekten bir kenara itiliyor. Geçenlerde bir heyet olarak GOSPLAN'ı ziyaret etmiştik, beni çok etkiledi. Yalnız kalrruş bir binada, mi>'adı dol- muş kişilerle karşılaştım gibi bir izlenim doğdu. GOSPLAN uzmanları, gördüğüm kadan ile de- ğişmeden memnun değiller, ama bunu söyleyemi- yorlar. önerileri de bana pek çağdaş gelmedi. Sov- yet ekonomisi, perestroyka ilkesi doğrultusunda, Batı ekonomileri ile bütünleşiyor. Örneğin mer- kezi satış organları dağıtılmış durumda, her ku- ruluş kendi dışsatım ve alımını yapıyor, kazandı- ğı dövizi istediği gibi kullanıyor, bu yolda özen- diriliyor. Her cumhuriyet kendi bağımsız dışsa- tım ve alım birimini kurmuş. Batılı şirketler or- tak işletme (joint venture) kurmaya çağrılıyor. Son gezide biz 250 Turk işadamından oluşan bir gruptuk, bizim Moskova'ya geldiğimizin er- tesi günu 1200 Amerikalı işadamı geldi. Oyuncak değil, 1200 Amerikalı işadamı, hepsi ortak işlet- me sorununu konuşmaya gelmiş. Sovyetler'den, ortak işletme kurmak için inanılmaz bir talep var, yalnız hemen ifade edeyim, bu taleplerin çoğu Ba- tılı anlamda "feasible" değil, çünkü daha bu kav- • ram ora>"a yerleşmemiş. Bu nedenle Batılı firma- lann, onlann beklediği ilgiyi göstereceğini sanmı- yorum. Yine de binin üzerinde joint venture ku- rulup, faaliyete geçmiş durumda. Hava meydan- lan, oteller, lokantalar, hamburgerciler, hatta ağır sanayi bu girişimlerin alanını oluşturuyor. Sov- yet parası ruble, piyasadan kalkmış. Kimse artık ruble ile iş görmüyor, otelde, lokantada, takside sizden dolar istiyorlar ya da kredi kartı ile öde- me yapmanız gerekiyor. Bozdurduğunuz rubleler gerçekten elinizde kalıyor. Nitekim son yıl içinde ruble, serbest piyasada yüzde 400 değer yitirmiş durumda. diğimiz oluşumlarla, fırsatlarla karşı karşıyayız. Bu gelişmenin temelinde glasnost ve perestroyka var. Bu sayede, diğer tüm Batılı ülkelerde olduğu gibi Türkiye'nin de Sovyetler'e bakışı değişti. Bu da ekonomik ilişkilerin sıklaşmasına yol açtı. Bir de Türkiye için geçerli, fevkalade önemli bir fak- tör var: Türk - Sovyet gaz anlaşması. Bu anlaş- ma ile Türkiye çok önemli oranda doğalgaz alı- yor. Bu anlaşma siyasi açıdan da çok önemli, çün- kü enerji gibi yaşamsal bir alanda, ciddi oranda Sovyetler'e bağımlı hale geliyoruz. Bu, fevkalade önemli bir olay, yıllarca düşman saydığunız, kar- şı kamptan bir ülkeye bağımlı hale geliyoruz. As- hnda Türkiye için Sovyet dogalgazı enerji alamn- da tek alternatif değildi, ama Türkiye çeşitli se- çenekier arasından bunu secti. Yani Sovyetlere gü- Türkiye için iki senaryo var: Birincısi hemen ya da kısa sürede AT'ye üye olmak. Bence daha gerçekçi senaryo, AT üyeliğinin uzun zaman alacağı belki de hiç gerçekleşmeyeceğidir. îkinci senaryoda, Sovyetler'le ticari ilişkiler çok büyük önem kazanıyor. AT üyesi olmayan Türkiye, Sovyet pazarında ayrıcalıklı bir konuma sahip oîacaktır. vendi. Bu çok önemli bir siyasal karar. Doğalgaz anlaşması çok büyük bir ekonomik imkân yarattı. Gerçi şimdilik, başlangıçta umul- duğu kadar büyük bir şey ortaya çıkmadı. Yalnız yine de bu bağlantı geleneksel ticaret yapısını bü- tünü ile değiştirici oldu. Sovyetlerden doğalgaz alacağız, karşılığında onlara mal ve hizmet sata- cağız. Başlangıçta yılda 1 milyar dolarlık gaz alm- ması öngörülmüştü ve bunun yüzde 70'ini onla- ra mal ve hizmet olarak verecektik. Satacağımız mal ve hizmetin yüzde 70'i mal, yüzde 30'u hiz- müteahhitlik alanında gali- ba Ortadogu 'da pek hoş olmayan bir deney ya- şadık. Sovyet pazarı için bizim en büyük rakiple- rimiz kim, şansımız ne kadar? Türk müteahhitlik gücü inanılmaz bir gelişme göstermiştir. Ben size katılmıyorum, Ortadoğu 1 da da başanlıydık. Ancak yetersiz firmalar gitti, organızasyon bozukluklan oldu, baa olumsuz so- nuçlarla karşılaşdk. Yine de biz Guney Kore ile- beraber Ortadoğu'da iki buyükten biriyiz. Yalnız müteahhitlfk hizmeti için destek gerek. Kredi ve finansman kolaylıkları, siyasi destek şart. Yoksa yabancı pazarlarda başanlı olmak mümkün olmaz. •ovyetler'in silahsızlanma konusun- da çok kararlı bir tutumları var. Silahsızlanma, yani Sovyetlerin silah harcamalannı azaltmalan bize yarayacak diyebilir miyiz? Evet, silahsızlanma olayı bizim pazar payımın arttıracak. Silah için aynlan fonlann bir kısmı tü- ketim mallanna tahsis edilecek, Batılı tipte tüke- tim gelişecek. Eximbank, yukanda belirttiğimin dışında 350 milyon dolarlık bir kredi açtı. Bu kre- diyi Sovyetler tüketim sanayi alanında kullana- cak, hafif sanayi kuracak. Şimdilik bu kredi için 30 proje var. Tabii bu para 30 projenin finansma- mna yetişmez, ama en umut vaat edenleri seçile- cek. Türk sanayicileri deri, şekerleme, mama, ayakkabı, yağ, deterjan gibi tüketim malları için 30 proje hazırladılar. Şimdi Eximbank yönetici- leri Moskova'ya gidiyorlar; bu projelerden han- gilerinin kredilendirileceğine karar verecekler. Gö- rüyorsunuz yepyeni gelişme alternatifleri ortaya çıkıyor. IAcaba eskisi gibi Sovyetler ağır sanayi tesisleri kurmaya devam edecekler mi? Doğalgazın olanaklan beklendigi kadar büyük çıkmadi. Ama yeni ticaret olanaklan sürekli ola- rak araştınhyor. Bugün Türk hükümet çevreleri- ne, Sovyet ağır sanayinin teknolojik olarak yeterli olmadığı görüşü egemen. Bu nedenle ağır sanayi tesisleri gündemde yok. Ama karayollan tünelle- ri, bazı demiryollan hatlanmn yenilenmesi, bazı enerji nakil hatlan inşası ve metro yapımı gün- demde. Yalnız bu işler için kredi dar boğazı var. WKKI^KKUPeki bu gelişen ekonomik ilişkiler si- yasetten hiç etkilenmiyor mu? örneğin biz en ra- dikal anti - komünist ülkelerden biriyiz Bizde ko- münistler hapsedilir. Bu durum ekonomik ilişki- lerimizi etkilemiyor mu? Ayn bloklarda yer almamız, siyasi tutum ve ta- bular tabii ki ekonomik ilişkileri etkiliyor, zorlaş- tırıyor. Biz Türk iş âlemi olarak böyle bir para- metreyi dikkate almıyonız, Sovyetİer de aymsını yapmaya çalışıyor. Ama bu pek kolay değil. Ba- kın size bir anımı anlatayun. 1970'lerin sonunda, başbakan düzeyinde bir Turk heyeti Moskova'ya gitmişti, kapsamlı bir ticaret anlaşması yapmaya çalışıyordu. Anlaşmaya "Sovyetler, ticari ilişkile- rin siyasi ilişkilerin uzanlısı olduğunu her zaman dikkate alacaktır" türünden bir madde konmuş- tu. Nitekim biz o anlaşmadan umduğumuzu el- de edememiştik. Sovyetler siyasi açıdan çok du- yarlı ve siyasi sorunları, ticari amaçlar için feda etmiyorlar. örneğin dış borç konusunda çok has- saslar, büyük borçlar altma girmek istemiyorlar. Türk - Sovyet ticari ilişkileri bu koşullar altında gelişecek. Son olarak bir noktaya dikkatinizi çekmek is- tiyorum. Bakın Türkiye, AT uyeliğini hedef almış bir ülke, bütün gayretimizle buna çalışıyoruz. İki senaryoyoı düşünmemiz gerek. Biriricisi hemen ya da kısa bir süre içinde ATye üye olmaktır. Ben- ce daha gerçekçi bir senaryo, AT üyeliğinin uzun zaman alacağı, belki de hiç gerçekleşmeyeceğidir. Îkinci senaryoda Sovyetler'le ticari ilişkiler çok büyük önem kazanıyor. AT üyesi olmayan, yani gümrük birliğine dahil olmayan bir Türkiye, Sov- yet pazarında ayrıcalıklı bir konuma sahip ola- caktır. Bu nokta gelecek ile ilgili stratejilerin ha- zırlanmasında gözden uzak tutulmamalıdır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear