Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 14 OCAK 1990
Türk-Sovyet İş Konseyi Başkan Yardımcısı Tuğrul Erkin:
Sovyet ekonomisi piyasaya çıkıyorSovyetler Birliği'nde, Mihail Gorbaçov'un liderliğinde başlatılan
reform hareketleri, ekonomik alanda da etkisini gösteriyor.
Ekonomide yeniden yapılanma (pjerestroyka) kavramıyla ifade
edilen reformlar,ülkenin kapalı iktisadi yapısını kırmayayönelik.
Türkiye de Sovyetler Birliği'ndeki gelişmelerle birlikte, bu
ülkeyle daha sık ve geniş kapsamlı ifîşkilere giriyor. Doğalgaz
anlaşmasının yanı sıra Türkiye'nin verdiği müteahhitlik
hizmetleri de yoğunlaşmış durumda. Bu gelişmeler
doğrultusunda, işadamı gözüyle Sovyetler Birliği nasıl bir
görüntü veriyor? Eğitim Servisi şefimiz Gencay Şaylan, Türk-
Sovyet İş Konseyi Başkan Yardımcısı Tuğrul Erkin'le, Sovyet
ekonomisi ve Türk-Sovyet ekonomik ilişkileri üzerine konuştu.
SÖYLEŞİ GENCAY ŞAYLAN
PAZAR
KONUĞU
ayın Erkin, sanıyorum uzun bir sü-
reden beri Sovyetler'le iş Uişkileriniz var, sık sık
bu ülkeye gidiyorsunuz. Kaç kez Sovyetler'e git-
tiniz, Sovyet yetkilüeri ile ne düzeyde Uişkileriniz
oldu?
Sovyetler'le iş ilişkilerim, ilk kez bu ülkeye git-
tiğim 1977 yıhndan beri sürüyor. Ilk kez 1977 yı-
lında, yöneticisi olduğum kamu kumluşunun
ürettiği maden ürünlerinj pazarlamak için oraya
gitmiştim. Sanıyorum şimdiye kadar otuzun üze-
rinde ziyaretinı oldu. Tabii bu geziler sırasında çok
sayıda ve değişik Sovyet yetkilüeri ile tanıştım, on-
lan Türkiye'ye geldiİderi zaman ağuiadım. Özel-
likle son üç yıldır, Türk - Sovyet fş Konseyi Baş-
kan Yardımcısı olarak aralannda başbakan yar-
dımcısı, önemli bakanlar ve yöneticiler bulunan
çeşitli Sovyet yetkilüeri ile tanıştım, kişisel dost-
luklar kurdum.
^••^^•L&ym Erkin, bu durumda siz, en azın-
dan deneyleriniz- ve gözlemleriniz çerçevesinde'
Gorbaçov'u ve öncesini, yani Brejnev dönemi Sov-
yetleri'ni biliyorsunuz. Ne tür değişiklikler oldu,
size göre gerçekten çarpıcı farklılıklar var mı?
Benim bir Türk olarak 1977'deki ve bugünkü
Sovyetlere bakışım çok farklı. Bunun nedeni de
Sovyetlerin gerçekten inanılması güç değişimi.
1977 yılında ilk kez Sovyetler'e gittiğünde, inanın,
havaalanında hemen Türkiye'ye dönen bir uçak
bulsaydım derhal geri gelecektim, Sovyetler'le iliş-
kim o gün bitecekti. HavaaJanına iner inmez ya-
şadığım deney o kadar tatsızdı. O dönemlerde sa-
dece burokratlarla, son derece formel ilişkiler ku-
rulabiliyordu. Onun dışında ilişki kurmak çok
zordu, Sovyet vatandaşlan için yabancılarla temas
alabildiğine kısıtlanmışn. Tabii bu tür ilişkiler, bu-
güne göre çok daha düzenliydi, ama doğrusu pek
çekici değildi. Toplum yaşamı da dısandan görül-
düğü kadan ile sıkıntılıydı, Batı'ya çok kapalıy-
dı. Batı mallarına müthiş bir talep vardı. Bir çik-
let ya da Amerikan sigarası sahibi olmak insan-
lara mutluluk veriyordu.
Şimdi her şeyden önce muthiş bir Batı'ya açıl-
ma yaşanıyor. Eskiden kişisel düzeyde dostluklar
kurulamazdı, Türkiye'de ağırladığımız, arkadaş
olduğumuz Sovyet yetkilileri bile orada ilgi gös-
termez ve ilk fırsatta bu durumu anlayışla karşı-
lamamızı isterlerdi. Örneğin ben o yıllarda hiç ev
daveti almamıştım. Artık bu durum yok. Herkes
her şeyi konuşuyor, yabancılarla konuşuyor, tar-
tışıyor. Moskova sokaklarında, parklannda alı-
şılmadık manzaralarla karşılaşılıyor. İnsanların
tartıştığı, hemen hemen her şeyi açıkça eleştirdi-
ği görülebüir. Isterlerse yabancılar da bu diyalog-
lara katılabiliyor. Bu çok çarpıcı bir değişiklik.
İlginç bir nokta, bu gelişmelere paralel başka
tür gelişmeler de başgösterdi. Karaborsanın^ayri-
raeşru para kazanmanın, açıktan çıkar sağlama-
nın yaygınlaştığı görülmektedir. Şu anda toplu-
raa bir tür köşeyi dönme tutum ve davranışı ege-
men, biraz bugünün Türkiyesini andınyor. Çahş-
madan, kısa zamanda zengin olma tutkusu gide-
rek yaygınlık kazanıyor gibi. Batılı yaşamın geli-
şimine paralel olarak gençlik çeteleri ortaya çık-
tı. Bunlann varhğını artık resmi makamlar da ka-
bul ediyorlar. Bu çeteler özel lokantaları, eğlence
yerlerini basıp haraç alıyorlar. Tıpkı Amerika'da
olduğu gibi "Geceleri sokağa çıkmazsanu iyi
edersiniz" tavsiyeleri sık sık duyulmaya başlan-
dı. Örneğin taksiciler sizin yabancı olduğunuzu
görünce inanılmaz kazıklar atmaya çalışıyor, ben
5-6 rublelik yer için 150 ruble isteyen taksi soför-
leri ile karşılaştım. İnsanlar bu tür davranışlan
doğal kabul ediyorlar, yabancının yani Batılının
parası çoktur, bu tür kazıklar onu pek sıkıntıya
sokmaz inanışı var. Galiba gelişmenin ve değiş-
menin olumsuz yanı bunlar.
•^•••mS/z çok sık oraya gitmişsiniz. Acaba
sokaktaki insanın günlük normal yaşamı ile ilgi-
li gözlemleriniz nedir, Türkiye ve Batı toplumla-
rı ile karşılaştırdığımzda sokaktaki insanın yaşa-
mındaki eksiklikler ya da fazlahklar nelerdir?
Sovyet toplumunun, belki kendisinin de fark
etmediği ve bugün artık pek önemsemediği ola-
nakları var. Aç, açıkta, soğukta tek insan göre-
miyorsunuz. Her insanın, hem de o iklim koşul-
larında yeterli giyimi kuşamı var. İnsanlar o gi-
yim kuşamı temiz tutuyorlar, kendilerine yakış-
tınyorlar, özeniyorlar. Toplumun oldukça iyi bes-
lendiğine kuşku yok. Geçenlerde futbol maçı için
ilk kez Sovyetler'e giden bir tıp doktoru dostum,
sokaktaki insanın çok iyi beslenmiş olduğundan
söz ediyordu. Tabii bu beslenme, bizim alıştığı-
mız, damak zevki içeren bir beslenme türü değil.
Belki de bu tür beslenme nedeni ile orta yaşın üze-
rindeki kadınlar iyice kilolanıyor. Baza tür gıda
malları, örneğin iyi kalite et çok sınırlı.
Ortalama insanların içinde yaşadıkları konut-
lar, bizim ölçülerimize göre oldukça ufak. Ben
Moskova'daki blok apartmanlann birkaçıru gör-
düm, içine girdim. Bina girişleri bakımsız ve ko-
kan bu konutlarda işleyen asansör var. Her ko-
nut iyi ısıtılıyor, mutlak olarak sıcak suyu ve te-
lefonu var. Ama ufak. 45-70 metre kare arası de-
ğişiyor. Şehir içinde yaşam kolay ve ucuz. Çok et-
kin ve çok ucuz bir metro - otobüs sistemi var.
Şimdi Batı ile ilişki artıyor ve buna paralel ola-
rak insanların talepleri hızla yükseliyor. Evi olan
daha büyük ev, arabası olmayan araba, arabası
olan daha lüks araba istiyor. Bunlan elde edeme-
me insanlar için bir ıstırap kaynağı oluyor.
Gunlük yaşam içinde, anlaşılamaz organizas-
yon bozukluklarından kayrıaklanan sıkıntılar var.
örneğin çay karne ile veriliyor, sabun için uzun
kuyruklarda beklemek gerekiyor.
• • • • • • Acaba bu sorunlar üretim yetersizli-
ğinden mi, yoksa dağıtım sisteminin bozukluğun-
dan mı kaynaklanıyor?
Size doğnı bilgi vermek isterim. Onun için izin
verirseniz gözlemlerimi resmi raporlann bulgulan
ile tamamlamak istiyorum. Spekülatif bilgi ver-
mek, göruş oluşturmak istemem. Son okuduğum
raporlardan birinde aynen şöyle bir ifade vardı:
"Sovyetler Birliği'ndeki tesislerin buyiık bir bö-
lümii, hammaddesiziikten, yedek parçasulıktan
ve teknik sorunlardan dola>ı kapasitelerinin çok
altında çalışmaktadırlar." Aynı raporda, üretimin
önemli bir kesiminin de hatalı üretim nedeni ile
atüdığı belirtiliyor. Hatalı üretim nedeni ile atı-
lan, ıskartaya çıkanlan mallann toplam değeri-
nin müli gelire eşit olduğu söyleniyor. örneğin şe-
ker pancaruun yüzde 65-70'i fabrikaya gelmeden,
tarlada çürüyüp atılıyor. Buğday, mısır, patates
için de aynı şeyler geçerli. Yani ciddi bir organi-
zasyon bozukluğu ile karşı karşıya bulunduklan
çok açık bir gerçek.
•••••Orga/ı/zosyon bozukluğundan söz
ediyorsunuz. Acaba bu sıkıntılann kaynağında
merkezi planlama sistemi miyatıyor, örneğin pi-
yasa ekonomisi olsa, özel teşebbüs üstünlük sağ-
lasa bunlar olmayacak mı?
Sorunuza şöyle cevap vereyim. Planlamanın bu
sıkıntılan, sorunları çözmediği ortada. Ama ben
inanıyorum ki son dönemdeki arayışlar ve deği-
şim, sıkıntıları daha da arttırdı. Eskiden sıkıntı-
lar vardı, ama tartışılmıyordu, ihtiyaçlar bastın-
lıyordu. Bir kısım ihtiyaçlar ise hiç bilinmiyordu.
örneğin şimdi Sovyet yurttaşları seyahat etmeye
başladı. Yani ülke içinde COMECON ülkelerine
ve Batı'ya seyahat ediyorlar. Böyle bir ihtiyacın
gündeme gelmesi tabii sıkıntılan daha da arttır-
dı, büyük boyutlara ulaştırdı. Bakın bir ömek ve-
reyim: Sovyetler ayakkabı fabrikası yaptırmak is-
tiyorlar, bize de teklif veriyorlar, bizim girişimci-
lerimizi bekliyorlar. Çünkü ayakkabı gereksinmesi
çok büyük. Aslında fabrikaları ve yeterli kapasi-
teleri var, ama buralarda o kadar kötü ayakkabı
üretiyorlar ki sonunda gitmişler ayakkabı imha
makineleri ithal etmişler.
T U 6 R U L
E R K İ NTuğnıl Erkin 1937 yılında Istanbul'da
doğdu. Şişli Terakki Lisesi'ni ve 1961 yılında
İTÜ Maden Fakültesi'ni bitirerek maden
yuksek mühendisi oldu. 1961-65 yılları
arasmda Federal Almanya'da mesleği ile ilgili
bilimsel çalışmalar yaptı. Türkiye'ye dönünce
Türkiye Kömür Işletmeleri'ne girdi ve bu
kurumda mühendis olarak hizmet verdi.
•1970-73 yılları arasmda Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı'nda müsteşar yardımcısı
olarak çalıştı. 1973 yılında kamu sermayesi ile
kurulan KÜMAŞ'a genel müdür oldu ve 1983
yılına kadar bu görevi yaptı. Daha sonra özel
kesimde çalışmaya başlayan Erkin, halen
Alarko Holding'de yönetim kurulu üyeliği ve
topluluk başkan yardımcılığı görevlerini
yurütüyor. Uzun sure Hacettepe Üniversitesi
Mühendıslik Fakültesi'nde yarı zamanlı
öğretim üyeliği de yapan Tuğrul Erkin, Maden
Mühendisleri Odası başkanlığında da
bulundu.
ekipiyasa ekonomismin bir kaçınıl-
maz koşulu da özel mülkiyet değil mi? Bu tartış-
ma gündeme gelmedi mi, eğer özel mülkiyet ge-
lişecekse o kocaman üretim birinüeri kimin
olacak?
Bu Jconu tartışma gündeminde. Şimdilik koo-
peratifler aracılığı ile iş pratikte çozülüyor. Bu ko-
operatifler ashnda formalite gereği. örneğin özel
arabalılar bir araya geliyor, taksi kooperatifi ku-
ruyor ya da birkaç kişi bir lokanta kooperatifi
oluşturuyor. Ama belli oluyor, bir patron var ve
iş ashnda ona ait. Tabii büyük üretim birimleri
için iş biraz değişik.
Bakın, Gorbaçov bir günde iktidara gelmedi.
Bu uzun bir sureçti. Ben Sovyetler Birliği'ne her
gidişimde yeni şeyler gördüm, her seferinde şaş-
kınlığa uğradım. Bu hâlâ devam ediyor. örneğin
Andropov dönemi, bürokratik skandalların açı-
ğa çıkış dönemiydi. Bir sürii skandal, yolsuzluk
olayı açığa çıkarıldı. Mesela şu görüldü: Küçük
üretim birimleri başına rüşvet verip, yönetici ola-
rak atananlar özel patronluk tesis ediyorlar. ör-
neğin işçinin ücreti 150 ruble ise 400 ruble verip
fazla mesai yaptmyor ve fazla mesaide üretilen
malı, kendi özel malıymış gibi satıyor. Böylece il-
ginç bir pazarlık sistemi oluşuyor. önce o isJet-
meye yönetici olarak atanma için pazarlık yapılı-
yor, sonra işçilerle fazla mesai pazarlığına girişi-
liyor ve sonra da mal içeride ya da dışanda pa-
zarlanıyor. Konserve, tekstil, avize fabrikalann-
da bu tip bir sürü yolsuzluk ortaya çıkarıldı, sar-
dalya konservesi adı altında Batı'ya havyar ihraç
edildiği anlaşıldı. Bir sürü insan cezalanduıldı,
hatta bir bakan idam edildi. örneğin Orta Asya
cumhuriyetlerindeki yöneticilere el çektirme ve
sonraki gösterilerin mafya işi olduğu ileri sürül-
dfl. Bir Sovyet yetkilisi bana mafyanın yıllık ge-
lirinin 100 milyar ruble civarında olduğunu söy-
ledi ki bu, milli gelirtn altıda biri demek. Yani şu-
nu söylemek istiyorum, sistemde özel mülkiyet
ilişkfleri zaten kendini göstermişti. Bundan son-
ra ne olur bilemem, ama bu tür girişim ve ilişki-
lerin yoğunlaşacağını söyleyebilirim.
^KKK^MTürk - Sovyet ekonomik ilişkilerinin
uzun bir geçmişi var. 1930'lu yıllardan beri Sov-
yetler, Türkiye Cumhuriyeti'ne ağır sanayi tesis-
leri kuruyorlar. Şu anda ekonomik ilişkilerimizin
yapısı nedir, bu geleneksel ilişki türü hâlâ sürü-
yor mu?
Gerçekten cumhuriyet tarihine baktığımızda,
başlangıçtan itibaren Sovyetler'in bizde ağır sa-
nayi tesisleri kurdukları görülüyor. Gerçi bu te-
sislerin modern olmadığı, geri teknoloji kullan-
dığı yolundaçeşitü eleştiriler yapıldı.Ama ben bu
eleştirilere rağmen tesislerin Türkiye'nin sanayi-
leşmesinde, kalkınmasında çok önemli roller oy-
nadıklanna inanıyorum. Bu tesisler, o günün şart-
lan içinde bulunabilecek en iyi çözümlerdi bence.
Bugün ise çok daha geniş kapsamlı ve oldukça
farklı ilişkilerimiz var. Şimdiye kadar düşünjne-
met yani müteahhitlik olacaktı. Ancak petrol fi-
yatlarının düşüşü, doğalgaz kullanımırun hızla
yaygınlaşmaması, hacmin beklenenden küçük kal-
masına neden oldu. Ama önUmüzdeki 2-3 yıl için-
de bu hesabın 500 milyon dolara tırmanacağı söy-
lenebilir. Yani doğalgaz karşılığı, önümüzdeki yıl-
larda Sovyetler'e 500 milyon doların yüzde 70'i
kadar mal, yüzde 30'u kadar hizmet satacağız.
Geleneksel ticaret 2-3 kaJeme dayanıyordu. Na-
renciye, tütün, fındık, maden gibi mallar satıyor-
duk. Sovyetler'in yaptığı ağır sanayi tesisleri için
hesaplar vardı, Iskenderun, Seydişehir, Aüağa he-
saplan gibi. Tabii biz ödedikçe, doğal olarak ti-
caret hacmi de daralıyordu. Şimdi yepyeni bir ti-
caret olanağı gündeme gelmiş durumda. Gelenek-
sel ticaretimiz sürüyor, ama yeni olanaklar da hız-
la gelişiyor. Yepyeni programlar var. Biz artık Sov-
yetler'e sanayi malı satıyoruz. Buzdolabı, çama-
şır makinesi, tekstil, deterjan, zeytinyağı, tıbbi teç-
hizat, otobüs gibi malları ihraç etmeye başiadık.
Bu çok önemli bir gelişme. Altı programlık bir
müteahhitlik hizmeti anlaşması yaptık. Bunlann
içinde oteller, hastaneler, bir eski çarşının resto-
rasyonu gibi inşaatlar var. Bu 6 proje için, 8 tane
Türk müteahhitlik firması Sovyetler pazanna gir-
di. Moskova'da, Yalta'da, Dağıstan'da her birinin
değeri 100 milyon dolann üzerinde işler yapüıyor.
Şu anda Sovyet toplumunda,
resmi çeyrelerce de teşvik
edilen bir inkârcılık tutumu
egemen. Piyasa ekonomisi
modeli giderek etkinli^ini
arttırıyor, planlama bir
kenara itilıyor. Sovyet
ekonomisi perestroyka ilkesi
doğrultusunda Batı
ekonomileri ile bütünleşiyor.
Batılı şirketler, ortak işletme
(joint venture) kurmaya
çağrılıyor.
Ben Moskova'da, ünlü Bolşov Tiyatrosu'nun he-
men arkasına düşen bir inşaatta üzerinde bir Türk
firması adı ve İstanbul yazan bir vinci görünce,
inanın olağanüstü heyecanlandım. Bence bu iş Vi-
yana kapılanna dayanmaktan daha büyük bir ba-
şanydı. Oradaki eski bir carşıyı şimdi ünlü bir mü-
teahhitlik firmamız yeniliyor. Gaz anlaşması dı-
şında da ticaret modelleri gelişmeye başladı. Bu
gelişmelerden iki taraf da çok memnun.
tek aıternatif degildı, ama Türkiye çeşiüi seçenekierTürk-Sovyet İş Konseyi Başkan Yardımcısı Tuğrul Erkin, "Tıirkhe için Sovyet dogalgazı enerji alanında
arasmdan bunu secti. Yani Sovyetler'e güvendi. Bu çok önemli bir siyasi karar" divor.
Planlama, ile ilgili olarak bana verilen bir ör-
neği anlatayım. Planlama çivi üretimini kilo'/a
bağlamış ve fabrikalara kilo üzerinden üretim he-
defleri vermiş. Fabrikalar da kolayca üretim he-
defı tutturmak, hatta aşmak için sadece temel çi-
vileri üretmiş. Sisteme binlerce kullanılmayan te-
mel çivileri girrniş, ama ufak çivi ya da cam çivi-
şi bulmak tabii bir dert olmuş.
İHHHIH5â>>;/> Erkin, Sovyetler nereye gidiyor?
örneğin "1917'den beri bizim izlediğimiz yol yan-
Itşmış, sosyalizm gerçekleşmeyecek bir rüyaymış"
deyip kapitalizme geri mi dönecekler?
Ben bir kere kesinlikle şunu belirtmek istiyo-
rum: Glasnost büyük değişiklikler getirdi. Artık
Bugün geniş kapsamlı ve
eskısinden oldukça farklı
ilişkilerimiz var Sovyetler'le.
Şimdiye kadar
düşünmediğimiz oluşumlarla,
fırsatlarla karşı karşıyayız. Bu
gelişmenin temelinde glasnost
ve perestroyka var. Bu sayede,
diğer tüm Batılı ülkelerde
olduğu gibi, Türkiye'nin de
Sovyetler'e bakışı değişti. Bu
da ekonomik ilişkilerin
sıklaşmasına yol açtı.
Sovyet insanı, "Doğrular sadece benim
tekelimdedir" türünden düşüncelerden uzaklaş-
mış durumda. Artık sistem çok yaygm olarak ala-
bildiğine eleştiriliyor, sistemin faziletleri, olumlu
yanları varsa bile, göz ardı edilmiş durumda. Ba-
kın geçenlerde beni çok etkileyen bir olay cere-
yan etti. Moskova'da bir resmi toplantıda, biz he-
yet olarak adamlara epeyce yüklendik, eksikler-
den, hatalardan söz ettik ve durmadan akıl öğre-
tir bir tutum içindeydik. Adamlar da bir parça
eziklik içinde bizim eleştirilerimize hak veriyor-
diyor.
lardı. Toplantıya bir Sovyet bakan yardımcısı baş-
kanlık ediyordu. Bir noktada adam ilginç bir şey
soyledi, yanlış hatırlamıyorsam aynen şunları be-
lirtti: "Bizi, sistemimizi alabildiğine eleştiriyorsu-
nuz, ama unutmayın ki bu toplum, bu sistem, ha-
taları yanında dunyanın en iyi uzay araçlannı ya-
pıyor, uzayda istasyon kuruyor, NASA bile bizim
mekiğimizin daba iistün olduğunu kabul ediyor."
Bence bu çok çarpıcı bir örnektir.
Şu anda topluma, resmi çevrelerce de teşvik edi-
len bir inkârcılık tutumu egemen. Piyasa ekono-
misi modeli giderek etkinliğini arttınyor, planla-
ma gerçekten bir kenara itiliyor. Geçenlerde bir
heyet olarak GOSPLAN'ı ziyaret etmiştik, beni
çok etkiledi. Yalnız kalrruş bir binada, mi>'adı dol-
muş kişilerle karşılaştım gibi bir izlenim doğdu.
GOSPLAN uzmanları, gördüğüm kadan ile de-
ğişmeden memnun değiller, ama bunu söyleyemi-
yorlar. önerileri de bana pek çağdaş gelmedi. Sov-
yet ekonomisi, perestroyka ilkesi doğrultusunda,
Batı ekonomileri ile bütünleşiyor. Örneğin mer-
kezi satış organları dağıtılmış durumda, her ku-
ruluş kendi dışsatım ve alımını yapıyor, kazandı-
ğı dövizi istediği gibi kullanıyor, bu yolda özen-
diriliyor. Her cumhuriyet kendi bağımsız dışsa-
tım ve alım birimini kurmuş. Batılı şirketler or-
tak işletme (joint venture) kurmaya çağrılıyor.
Son gezide biz 250 Turk işadamından oluşan
bir gruptuk, bizim Moskova'ya geldiğimizin er-
tesi günu 1200 Amerikalı işadamı geldi. Oyuncak
değil, 1200 Amerikalı işadamı, hepsi ortak işlet-
me sorununu konuşmaya gelmiş. Sovyetler'den,
ortak işletme kurmak için inanılmaz bir talep var,
yalnız hemen ifade edeyim, bu taleplerin çoğu Ba-
tılı anlamda "feasible" değil, çünkü daha bu kav-
• ram ora>"a yerleşmemiş. Bu nedenle Batılı firma-
lann, onlann beklediği ilgiyi göstereceğini sanmı-
yorum. Yine de binin üzerinde joint venture ku-
rulup, faaliyete geçmiş durumda. Hava meydan-
lan, oteller, lokantalar, hamburgerciler, hatta ağır
sanayi bu girişimlerin alanını oluşturuyor. Sov-
yet parası ruble, piyasadan kalkmış. Kimse artık
ruble ile iş görmüyor, otelde, lokantada, takside
sizden dolar istiyorlar ya da kredi kartı ile öde-
me yapmanız gerekiyor. Bozdurduğunuz rubleler
gerçekten elinizde kalıyor. Nitekim son yıl içinde
ruble, serbest piyasada yüzde 400 değer yitirmiş
durumda.
diğimiz oluşumlarla, fırsatlarla karşı karşıyayız.
Bu gelişmenin temelinde glasnost ve perestroyka
var. Bu sayede, diğer tüm Batılı ülkelerde olduğu
gibi Türkiye'nin de Sovyetler'e bakışı değişti. Bu
da ekonomik ilişkilerin sıklaşmasına yol açtı. Bir
de Türkiye için geçerli, fevkalade önemli bir fak-
tör var: Türk - Sovyet gaz anlaşması. Bu anlaş-
ma ile Türkiye çok önemli oranda doğalgaz alı-
yor. Bu anlaşma siyasi açıdan da çok önemli, çün-
kü enerji gibi yaşamsal bir alanda, ciddi oranda
Sovyetler'e bağımlı hale geliyoruz. Bu, fevkalade
önemli bir olay, yıllarca düşman saydığunız, kar-
şı kamptan bir ülkeye bağımlı hale geliyoruz. As-
hnda Türkiye için Sovyet dogalgazı enerji alamn-
da tek alternatif değildi, ama Türkiye çeşitli se-
çenekier arasından bunu secti. Yani Sovyetlere gü-
Türkiye için iki senaryo var:
Birincısi hemen ya da kısa
sürede AT'ye üye olmak.
Bence daha gerçekçi senaryo,
AT üyeliğinin uzun zaman
alacağı belki de hiç
gerçekleşmeyeceğidir. îkinci
senaryoda, Sovyetler'le ticari
ilişkiler çok büyük önem
kazanıyor. AT üyesi olmayan
Türkiye, Sovyet pazarında
ayrıcalıklı bir konuma sahip
oîacaktır.
vendi. Bu çok önemli bir siyasal karar.
Doğalgaz anlaşması çok büyük bir ekonomik
imkân yarattı. Gerçi şimdilik, başlangıçta umul-
duğu kadar büyük bir şey ortaya çıkmadı. Yalnız
yine de bu bağlantı geleneksel ticaret yapısını bü-
tünü ile değiştirici oldu. Sovyetlerden doğalgaz
alacağız, karşılığında onlara mal ve hizmet sata-
cağız. Başlangıçta yılda 1 milyar dolarlık gaz alm-
ması öngörülmüştü ve bunun yüzde 70'ini onla-
ra mal ve hizmet olarak verecektik. Satacağımız
mal ve hizmetin yüzde 70'i mal, yüzde 30'u hiz-
müteahhitlik alanında gali-
ba Ortadogu 'da pek hoş olmayan bir deney ya-
şadık. Sovyet pazarı için bizim en büyük rakiple-
rimiz kim, şansımız ne kadar?
Türk müteahhitlik gücü inanılmaz bir gelişme
göstermiştir. Ben size katılmıyorum, Ortadoğu
1
da da başanlıydık. Ancak yetersiz firmalar gitti,
organızasyon bozukluklan oldu, baa olumsuz so-
nuçlarla karşılaşdk. Yine de biz Guney Kore ile-
beraber Ortadoğu'da iki buyükten biriyiz. Yalnız
müteahhitlfk hizmeti için destek gerek. Kredi ve
finansman kolaylıkları, siyasi destek şart. Yoksa
yabancı pazarlarda başanlı olmak mümkün
olmaz.
•ovyetler'in silahsızlanma konusun-
da çok kararlı bir tutumları var. Silahsızlanma,
yani Sovyetlerin silah harcamalannı azaltmalan
bize yarayacak diyebilir miyiz?
Evet, silahsızlanma olayı bizim pazar payımın
arttıracak. Silah için aynlan fonlann bir kısmı tü-
ketim mallanna tahsis edilecek, Batılı tipte tüke-
tim gelişecek. Eximbank, yukanda belirttiğimin
dışında 350 milyon dolarlık bir kredi açtı. Bu kre-
diyi Sovyetler tüketim sanayi alanında kullana-
cak, hafif sanayi kuracak. Şimdilik bu kredi için
30 proje var. Tabii bu para 30 projenin finansma-
mna yetişmez, ama en umut vaat edenleri seçile-
cek. Türk sanayicileri deri, şekerleme, mama,
ayakkabı, yağ, deterjan gibi tüketim malları için
30 proje hazırladılar. Şimdi Eximbank yönetici-
leri Moskova'ya gidiyorlar; bu projelerden han-
gilerinin kredilendirileceğine karar verecekler. Gö-
rüyorsunuz yepyeni gelişme alternatifleri ortaya
çıkıyor.
IAcaba eskisi gibi Sovyetler ağır sanayi
tesisleri kurmaya devam edecekler mi?
Doğalgazın olanaklan beklendigi kadar büyük
çıkmadi. Ama yeni ticaret olanaklan sürekli ola-
rak araştınhyor. Bugün Türk hükümet çevreleri-
ne, Sovyet ağır sanayinin teknolojik olarak yeterli
olmadığı görüşü egemen. Bu nedenle ağır sanayi
tesisleri gündemde yok. Ama karayollan tünelle-
ri, bazı demiryollan hatlanmn yenilenmesi, bazı
enerji nakil hatlan inşası ve metro yapımı gün-
demde. Yalnız bu işler için kredi dar boğazı var.
WKKI^KKUPeki bu gelişen ekonomik ilişkiler si-
yasetten hiç etkilenmiyor mu? örneğin biz en ra-
dikal anti - komünist ülkelerden biriyiz Bizde ko-
münistler hapsedilir. Bu durum ekonomik ilişki-
lerimizi etkilemiyor mu?
Ayn bloklarda yer almamız, siyasi tutum ve ta-
bular tabii ki ekonomik ilişkileri etkiliyor, zorlaş-
tırıyor. Biz Türk iş âlemi olarak böyle bir para-
metreyi dikkate almıyonız, Sovyetİer de aymsını
yapmaya çalışıyor. Ama bu pek kolay değil. Ba-
kın size bir anımı anlatayun. 1970'lerin sonunda,
başbakan düzeyinde bir Turk heyeti Moskova'ya
gitmişti, kapsamlı bir ticaret anlaşması yapmaya
çalışıyordu. Anlaşmaya "Sovyetler, ticari ilişkile-
rin siyasi ilişkilerin uzanlısı olduğunu her zaman
dikkate alacaktır" türünden bir madde konmuş-
tu. Nitekim biz o anlaşmadan umduğumuzu el-
de edememiştik. Sovyetler siyasi açıdan çok du-
yarlı ve siyasi sorunları, ticari amaçlar için feda
etmiyorlar. örneğin dış borç konusunda çok has-
saslar, büyük borçlar altma girmek istemiyorlar.
Türk - Sovyet ticari ilişkileri bu koşullar altında
gelişecek.
Son olarak bir noktaya dikkatinizi çekmek is-
tiyorum. Bakın Türkiye, AT uyeliğini hedef almış
bir ülke, bütün gayretimizle buna çalışıyoruz. İki
senaryoyoı düşünmemiz gerek. Biriricisi hemen
ya da kısa bir süre içinde ATye üye olmaktır. Ben-
ce daha gerçekçi bir senaryo, AT üyeliğinin uzun
zaman alacağı, belki de hiç gerçekleşmeyeceğidir.
Îkinci senaryoda Sovyetler'le ticari ilişkiler çok
büyük önem kazanıyor. AT üyesi olmayan, yani
gümrük birliğine dahil olmayan bir Türkiye, Sov-
yet pazarında ayrıcalıklı bir konuma sahip ola-
caktır. Bu nokta gelecek ile ilgili stratejilerin ha-
zırlanmasında gözden uzak tutulmamalıdır.