Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURtYET/12 PAZAR YAZILARI 20 AĞUSTOS 1989 Stockhobn'den Alkolik ilişkiler yen, ancak üzerinde açık biçimde pek konusulmayan, bunun yerine topluınsal bilinçaltında gezinmesini surdüren bir konu. Gecen yüzyılda büyük bir güç kazanarak bir halk hareketine dönüşen daha sonra tsvec Liberal Partisi'nin doğuşuna da ana kaynak oluşturanYeşilay Hareketi (Nykterhetsrörelsen), 1989'da hâlâ sarsılmaz bir guce sahip. Alkol politikasırun belirlenmesinde bu partilerüstü hareket, sozünu, itirazlar ne boyutta olursa olsun dinletiyor. İçki, hafta içinde saat 918 arası sadece tekel dükkânlannda satılıyor. laycı grubun tepkisine yol açtı. Grobun lideri olan Merkez Demokrat Karin Lsraelsson açıkJama yapmakta gecikmedi. İsraelsson'a göre "alkolizm yaygındı, üstelik parti liderleri duzeyinde de >aygındı." Bazı geç oturumlarda liderlerin kürsüden yaptıkları konuşmalar, "anlaşılmayacak boyuttaydı." Suçlamalan yöneltenler, isim vermemekte direndiler. Ama Svensson'un kimi ima ettiği başından beri belliydi: Komünist Partisi lideri Lars Werner'in içki YAVUZ BAYPAR STOCJİHOLM Yaz gevşekliğinin ortasında İsveç Parlamentosu gunun konusu oluverdi. Mil•letvekilleri tatUde, parlamento kapalj gerçi; ama bu, genel kurul salonuna gelen halk temsilcilerinin çalışırken ne ölçüde sarhoş oldukları konusunun şu sıralarda ateşli biçimde tartışılmasına engel teşkil etmemekte. Durup dururken konuyu gündeme getirerek olaysızlığın dayarulmaz hafifliğini yaşayan İsveç'te yoğun bir çene yarışına sebebiyet veren kişi, Komünist Partisi'nin (VPK) parlamento grubu üyesi İörn Svensson oldu. İsveç'in en büyük sabah gazetesi Dagens Nyheter'de geçen carşamba gunu nerdeyse yanm sayfalık bir makale yayımlayan Svensson, özetle, tsveçli milletvekilleri arasında muzmin sarhoşluğun üstü örtülu uyuşturucular yaygınlaşıyor ciddi bir sorun olduğunu, çalışmada baştan savma tutuma ve verimsizliğe yol açtığıru savlıyor. "Isveç Parlamentosu'nda 18 yıl geçirdikten sonra şunu söyleyebilirim ki" diyor Svensson, "siyasetciler arasında alkol tüketimi sanılanın çok üstiinde. Resmi toplantılarda ya da özel meclislerde biriki kadeh şarapla sınırlı bir sonu arapsaçına donüşüyor. "Eğer run degil bu; aiışkanlık olarak takarar verenler yaşhlar askere nımlanacalt bir alkol tüketimi söz alınsaydı, dünyada savaş konusu." olmazdı" tezinin tersi bu. Hafif Svensson'a göre milletvekilleri uyuşturucuyu onaylarsak gelecearasındaki alkolizmin çeşitli neğimizi nasıl güvenceye alabiliriz? Başka bir deyişle dunyamız nasıl denleri var. Gerilim, stres; evinbir görünüm kazanır? Saruyorum den, ailesinden soyutlanmak; ki bu futurogların bile zorlana "dost gnıplannın baskısı" bunlann başlıcaları. Bir de basınuı tucakları bir soru. tumu. Ama bence; korkunç, sorumSvensson, Isveçli gazetecilerin suz bir kuşak elde ederiz. Yoksa, siyasetçilerle "alkolik ilişkiler" tsviçre'deki göriışe uygun; "Ele kurmayı aiışkanlık haline getirdinen eienir, kalan saglar bizimdir" ğini, konunun duyarlı ve "utanç diyerek işin içinden sıyrılmak da verici" olması dolayısıyla basmvar. Bu konuyu işlememizin asıl da geçiştirildiğini savlamakta. nedeni Batı demokrasisinde ya "Alkolik gazetecilerin sobbet ve sakların olup olmayacağı. Konu söyleşilerde içki içmek umuduyuyuşturucu bile olsa, tartışmaya la alkolik siyasetçilerin işlerine çıaçılması. Bireyin özgürluklerinin rak gibi koştuğunu çok gördum" nereye kadar kısıtlanabileceği ve diyor Svensson. "Bu da gazeteciya kıs(tlanamayacağı. lik onuru ve siyasetin içeriği açıÖrnek aldığımız ülkelerin hangi sından yıkıa sonuçlar doguruaşamada bulunduklarını bilerek yor." konuşsak acaba nasıl olur? Yokisveç'in alkolle ilişkileri, günsa işimize böylesi mi geliyor? demdeki sıcaklığını pek yitirme Uyuşturucuya karşı mucadelenin bir yolu da sokak panolan. Buna rağmen Batı'da uzellikte gençler arasında hafif Zürihten Uyuşturucıınıııı lıafifi DOĞAN ABALIOĞLU yılması, piyasanın bunu da içermesi isteniyor. Şaşılacak yanı, bu yaklaşımın mafyanuı da işine gelmesi. öylesine ki örgütler aralanndaki yer kapma catışmasıru bırakıp birlikte, OECD'nin bünyesindeki dengeyi sağlayan karşıt gruplan destabilize etme çabasındalar ve büyük harcamalarda bulunuyorlar. Serbest bırakılacak uyuşturucu pazarının uzun sürede toplumu; insanal, ekinsel, politik ve ekonomik olarak ne yöne iteceği ve etkileyeceği tartışması, hatta böyle bir gelişmenin Batı demokrasisini nereye yekeceği sorusu ise açıkta. "Aklı başında bir yönetimin buna yaklaşması doşunülemez" denüiyor. Uluslararası mafyanın uyguladığı sistemi ele alırsak konuyu saptırmadan gerçekleri sergileyebiliriz. özellikle ilkokul çıkışlı çocuk ve gençler arasında gizli başlayan hafif uyuşturucuyu, genişletilmiş boyutlarda düşünmek bile korkunç bir olay. Gerçi ileri surülen savlar; sigara, alkolun de bir çeşit "droge" olduğu. Ve yirmili yıllarda Amerika'da uygulanan "içki yasagV'nın sonuçları. Bizde de IV. Murat dönemindeki tütünü denetime alma çabası. Yani kısıtlanan, gizlenen, göz önünden kaldırılan bir şeye karşı bireyin daha çok istek ve merak duyma olgusu. Saptama yerinde. Psikolojik davranış tamam. Ancak "riiştünü ispal etmemiş", daha gelişim sürecindeki kuşağın eğilirnini değerlendirmek bızlere düşünce ko Olaysızlığın dayanılmaz hafifliğini yaşayan İsveç'te, şu sıralar milletvekilleri arasındaki alkolizm tartışılıyor. Gazetecilerin de siyasetçilerle alkolik ilişkiler kurduklan ve konunun duyarlı olması nedeniyle basında geçiştirildiği iddia ediliyor. Milletvekillerinin alkol düşkünlüğünün diğer nedenleri de gerilim, stres, evinden, ailesinden soyutlanmak ve 'dost gruplarının baskısı.' İddialar, İsveç'teki alkol politikasını da tekrar tartışmaya açtı. Bunun dışında kalan saatlerde ve hafta sonlarında hafif bira dışında herhangi bir içki bulmanız olanaksız. Lokanta ve barlara içki izni öyle kolay kolay verilmiyor. TV'de Dallas gibi dizilerde kahramanlann içki içtiği sahnelere bile karşı çıkan yeşilaycılar, bu uygulamalann değişmemesinde tayin edici gucü oluşturuyorlar. AT'ye katılımı savunan muhafazakârlar dışında her parti içinde kendi baskj grupları var. Svensson'un makalesi doğal olarak parlamentn icindeki yeşiyüzünden bazı sıkıntılı dönemler yaşadığı ve yaşattığı biliniyordu. Mikrofonlar Wemer'e döndü: Hayır, VPK lideri, Svensson'un makalesinin kendisini ilgilendirdiğini sanmıyordu. Werner'in parlamentoda kaç kişinin alkolik olduğu konusunda da bir fikri yoktu. "Eğer içki sorunum olsaydı lideri igi yürutemezdim" diyerek işin içinden çıktı VPK lideri. Görüşleri sorulan muhafazakâr lider Cari Bildt de Werner'i dolayü yoldan destekledi. Bildt'e göre Svensson "bu suçlamayı daha açık bir dille yapmalı, işe bütiin pariamentoyu kanştırmarnalıydı". Muhafazakâr lider yeşilaycıların parlamentoda toplumdakinden çok daha yüksek bir oranda temsil edilmesinden de yakındı. Suçlamaiara sert tepki gösterenlerden biri de Yeşiller'in sözcülerinden Per Gahrton oldu. Gahrton, "Parlamentoda karann sarhoş milletvekilleri tarafından alınması gibi bir olaya hiç rastlamadım" diyerek kestirip attı. Dunyanın dört bir yanı sarsıcı gelişmelere sahne olurken olaysızlığın dayanılmaz hafifliğini yaşayan tsveç, şimdi bu konu üzerinde kafa patlatıyor. Hafif uyuşturucu türlerinin ekonominin bir parçası sayılması, piyasanın bunu da içermesi isteniyor. özellikle ilkokul çıkışlı çocuk ve gençler arasında gizli başlayan hafif uyuşturucuyu, genişletilmiş boyutlarda düşünmek bile korkunç bir olay. ZÜRİH Yılın ilk çeyreğinde Roma'da uyuşturuculann serbest bırakılması için bir dernek kuruldu. Tüzüklerinde uluslararast, Birleşmiş Milletler ve ülke düzeyinde girişimde bulunacakları ve liberal ekonominin bir parçası sayılmaları gerektiğine yer verdiler. Araerika Birleşik Dcvletleri'nde de aynı doğrultuda çalışmalar, yetmişli yülann başından beri sürdürülüyor. Aynı görüşün tsviçre'nin belli halk katmanlarından, özeliikle burjuva kesiminden yandaşları var. Hafif uyuşturucu türlerinin ekonominin bir parçası sa Yeni bir öneri de bu tartışmaların üzerine tüy dikti. İçki politikasının yürütme organı Sosyal Işler Müdürlüğü'nün yöneticisi Claes Örtendahl, İsveç gümrüklerinde bulunan taxfree dükkânlarının kapatılmasını istiyor. Gerekçesi, personel sıkmtısı çeken gümrüklerin işini hafıfletmek. İsveç'in hava ve deniz bağlantısını sağlayan şirketlerle yolcular bunun üzerine isyan bayrağını kaldırdılar. Seyahat şirketleri öneri kabul edilirse bilet ücretlerini en az dört misline çıkaracaklannı duyururken, Stockholm'ün Arlanda Havalimanı'nda görüşleri sorulan yolculann söyledikleri tek bir cümlede ozetlenecek cinstendi: "Hayatımızda bu kadar aptalca bir oneri duymadık!" Püriten eğilimlerin ağırlığı nedeniyle lsveçAT ilişkilerinde başlıca belirleyici faktörler arasında yer alan bu konunun böyle çeşitli bıçim ve kılıklarda gündeme gelmesinde aslında şaşılacak bir yan yok. Isveç içkiyi seviyor, sevmiyor, seviyor, sev... Girne'den Güneybaü Asya'da kuynık trafigi Dar kapıdan, son bir gayretle, huni trafiğinin icaplarını yerine getirerek, nihai huruç hareketine geçtik ve kendimizi bir mahşerin içinde bulduk. Uluslararası bir havaalanından çok, önemli bir maç öncesi açık tribünlerin önünü hatırlatan bir durum. FASİH SİNAN GIRNEISTANBUL Sıcak, Kıbrıs'ın butün nimetlerini yakıp kavurmakta. Son günlerde hava, ava kadar ağırlaştı. Her nefes, ciğerleri yakan bir alev. Her nefeste yinelenen bir boğuluş. luristler ve yerliler dışında kalan adadaki yabancılann, bir çaresini bulup serin yerlere kaçtıklan bir dönem. Yerliler zaten alışık. Turistlere ise sıcak egzotik bir meyve gibi hoş gelmekte. Aklım uzaklarda: Kayaların arasmdan, suların köpurerek aktıgı uzak dağbaşlannda. Tavsiye üzerine hareket etmeyerek, buz gibi çağlayan pınarlar, gölgelerini yosun sarmıs çamlıklar düşünüyorum... Terleyerek. Ertesi gün, serinüklere giden bir umut beliriyor. Evdeki yaşlı köpeğe bir hafta süre ile bakacak dostlar ayarlandıktan sonra, ailecek havaalanının yolunu tutuyoruz, sabahın köründe. Kıbns'tan uçaklar çeşitli nedenlerle ve bu arada en ucuz uçuş saati oluşundan, genellikle hep sabahın erken saatlerinde kalkıyor. Uçak, beklentiler ve söylentilerin tersine tam zamamnda motorlannı çalıştırıyor; bir saat sonra serinleyeceğiz. Eşimin yeşil mavi gözleri pek inanmıyor bu kalkış hazırhğına: "Az ıtu göfdük?" cinsinden bir bakış. Aramızda "Çakır göz, ıtazar" diye gülüşürken, birden motorlar susuyor. Bu kez gerçekten nazar değdi gaüba! Uzun bir bekleyiş, kimseye bir şey söylemeden geup giden asık yüzlü ilgililer, vs... Güneybatı Asya'da yaşayanlar, genellikle adarn yerine konmamaya alışık olduklarından, sessiz ve sakin bir şekilde, birlik ve beraberliği bozmadan bekliyoruz. Uçak bir anda çağdaş bir ulaşım aracı olmaktan çıkıp havası gittikçe tükenen batık bir denizaltıya dönuşüyor. Birden, kulak misafiri oluyoruz, arkalardan gelen bir sese. Sahibi giyimli, kravatlı, orta yaşı geçkin bir İstanbullu, hostese, "Kızsm, tabahhur edecegiz, lütfedip söyler nusiniz ne olup bittigini" diye sormakta. Hostes tabahhurdan alıruyor, biraz sinirli. Sabah miskinüği ile ağır ve yağlı makyajdan kaynaklanan soğuk bir ifadesizlikle, "Zamanı gelince, anons edilecek" deyip geçiyor... Kim karar veriyor bu anonsların zamamnın gelip gelmediğine Zamanı gelmek de ne demek, adam sana soru soruyor. Kızıra buraya baksana, sana hosteslik eğitiminde eğer böyle bir eğitim var ise ne ögrettiler.. Adam gerçekten terbiyeli, sadece "Ya sabır" çekiyor. Uzatmayalım, daha güzeli, geçelim! Bir saat, halvete dönen uçakta; beş saat da ters yuz indiğimiz alanda çile doldurduktan sonra saat 13.00*te havalanıyoruz. Bir buçuk saat uçtuktan sonra tstanbul'a iniyoruz. Başlangıçbitiş yedi buçuk saat süren bu kepazeliğin sonunda yere konduğumuzda herkes mutlu: Sağ salim geldık ya... İlk iş olarak bu mesakkatli yolculuğun kaptanını alkışbyoruz cam gönülden... Arkalardan bir ses: "Bu millet adam olmaz be birader" diyor. Aslında sabahın dördunden beri ayak üstünde olduğumuzdan hiçbirimizde hal kalmadı. Gülüp geçmek dışında. Ama gene de merdivenierden indik, otobuslere bindik ve sonunda 230 yolcu pasaportlara giriş damgası bastırmak üzere ana binanınyalnız tek kanadı açılabüen kapısının önüne yığıldık. Güneybatı Asya'da kuyruklar, tek sırah bir doğru yerine, "Pax Romana'dan kalma bir hücum caktiği olan üçgen formasyon şeklinde oluşur. Başı geçip, ardı takılan bu üçgenin, en başı hariç neresinde olursanız olun durumunuz kanşıktır. Dar boğaza en yakın olduğunu sanaıı kişi, bir bakarsınız, ani bir dalgalanma ile paraboller, hiperboller, trapezler çizerek kendini en arkada bulur. Dar kapıdan son bir gayretle, huni trafiğinin icaplarını yerine getirerek nihai huruç hareketine geçtik ve kendimizi bir mahşerin içinde bulduk. Uluslararası bir havaalanından çok, önemli bir maç öncesi, açık tribünlerin önünu hatırlatan bir durum. Sigara içenler, dumandan rahatsız olanlar, sırtlarda bebeler, ellerde taşınamayacak kadar ağır paketler, çantalar ve havasızlık... Güneybatı Asya'da eşitliğe dayalı insanca ilişkÛer yerine, ezmek ya da ezilmek geçerli olduğundan, kimse bu düzensizliğin nedenini soramıyor. Kuyrukta bunalırken, vakit öldürmek için düşünüyonım... Sıcaktan kaçmanın bedelleri bu kadar da ağır mı olmalı... Tabasbus ve tahakküm, yeni türkçeleri bilinen fakat sıkça kullanılmayan iki sözcuk olamaz mıydı... Elçisinden bakanına vergilerle beslenen zevat, hizmet için geldiklerini anlayabilecek mi? Atatürk Türkiye"sinde altmış yıllık cumhuriyetten sonra vardığımız yer, önü ve arkası ile acaba bu kuyruk mu?.. Plajlar ve oteller şehrî Bazılarına göre Cannes plajda başlar. Bazılarına göre de otelde başlar, otelde biter. Cannes, ünlü fılm festivalini de Amerikalılara borçlu: Bu konuda Gary Cooper, Tyrone Power ve Mae fVest'i halen minnetle anıyor. ÜMİT ASLANBAY CANNES Isviçre'den Fransa'ya gitmenin en kolay yolu, Cenevre Gan. Sola dön, koridoru izle, merdivenden çıkınca Fransa. Trene binince, Heidi'nin ülkesi ' geride kalır. Tıpkı romanda anlatıldığı gibi: Alplerin doruklanna tırmanmaya çalışan, sonra yorgun düşüp ormanların arasına inen bulutlarla masal ülkesine dönen tsviçre geride kalır. Güneşin son ışıklan ile kızıla boyanan kayalar da... Kıyısındaki onlarca kente karşın bir türlü kirlenmeyen göller de... Johanna Spyn'nin Heidi'si bugün tam 100 yaşında. Değişiklik yok ülkesinde. Minik, her tarafından çiçek pırtlavan evler. Calven'in de ulkesi olduğunu anımsatan, dalga dalga yayılan, aseksüel, dingin, huzurlu sessiz kentleri, insanları dirilten çan sesleri. Hepsi geride kalır... ölçülu dans ve kumar, ölçülü içki; giyim ve kuşam... "Plaaplan", •'prograraprogrant" derken nereye baksaruz gözünüzün içine giren saatler... Cenevre Gan. Pasaportunda "syyıldız" yoksa; sola dön, koridoru izle, merdivenden çıkınca Fransa... Varsa, en çok 5 dakika gecikirsin, arkadakilerle birlikte. Boşver saatte 200 km. yapan trenleri. Türkten başka 72 milletin dibinde seker, sandviç, kebap sattığı Eyfel'in ayaklarını. Concorde'daki tanıdık Dikilitaş'a bile Cannes plajlannda metre kareye düşen ustsüz oranı ömeğin Türkiye'deki Patara plajından daha duşuk. "merhaba" deme. Kalsın Cenev ayrıntılar: Koca sahil ikiye ayrılre Garı yerinde. Hedef, Cannes... mış. Yarısı ücretsiz halk, yarısı Cannes nerede başlıyor, Gras lüks otel plajları. Ancak denizle se nerede bitiyor anlamak zor. içli dışlı olmuş bir tek yapı yok. Dunyanın "en eskilerinden" Ga Caddeye doğru parklar, büfeler, limard "parfüm fabrikasını" he oteller, dükkâniar. men geçtikten sonra mı? Ner neyKum güzel. Ama bizim Patara se. Bazılanna göre Cannes plajda ile boy ölçüşemediği gibi, herhanbaşlar. Bazılanna göre de otelde gi bir biçimde yarışamaz. Metre başlar, otelde biter. kareye düşen üstsuz oranı da PaO halde; tara'da daha yofun. Türkiye'ye Nereden başlamalı, nasıl aıı projeksiyonlanan Cannes imajına gore, bizi "enişteleri" saymaları latmalı? 1 En b,aşmdan, sırasıyla: İlk ba gerek. Hiç de öyle değil. Cannes kışta insanın gözü bir yerden fces Iılara göre, asıl enişteleri Ameritiriyor Cannes'ı... "Marmaris mi kalılar. Bizden haberleri yok. Kentlerini tanıtan bir broşürde desem, Antalya mı?" tkisi de olur. Birkaç ufak tefek aşağı yukan şöyle yazıyorlar: farkla. Sahil boyu restoran. Çin, "19181940 arasında AmerikaTayvan, Vietnam, Fransız, Grek, lılar Cote d'Azur ile büyük bir aşk Italyan... Dizilmiş sıra sıra. Bir bi yaşadılar. Film ve sahne yıldızlazimki yok. Kalabalık aynı kalaba n, milyonerler, yaşam biçimleri ve lık. Adres sorduğun benzinci sa dolarlan ile geldiler. Tabii bu, Cona yer tarif etraek için müşterile te d'Azur'daki Fransızlarla Amerine "bekle", deme lüksüne sahip. rikalıların aşkını ve kardeşligini Otelin parkında yer yok. Broşür giiçlendirdi. Geldiler, yaşadılar, lerinde sonu görunmeyen havuz, unutulmaz anılar bıraktılar. OnEskişehir Asri Hamamı'ndakiıı lar olmasaydı Paris Fransa'nın tek den boyluca. AJt katındaki maki ünlü şehri olarak kalırdı." ne, parayı attın mı 24 saat pizza Cannes, ünlu film festivalini de çıkanyor. Kahvaltı hariç günlüğü Amerikalılara borçlu. Cote d'Azur 440 Fransız Frangı. Sebep: Şato kentlerinden biri olan Cannes, bu danbozma binanın kulesine kol konuda Gary Cooper, Tyrone Podurulmuş üç yıldız. wer, Mae West'i halen minnetle Havuz kesmez. Plaja gitmeli. anıyor. Işte ufak tefek farklar; o kuçücuk Cannes'da akşamlan piyasa yapılıyor. Tabii yemekten sonra. Sahildeki restoranların birinde, balık çorba, balık fileto ve tatlıdan oluşan bir mönüyü 88 franga çıkarabilirsiniz. Bir sandviç ise 18 Cannes'dan Alanı bir mesıre yerine çeviren Bağdatlılar, ateşkesin yıldöniımünü kutladılar. Bazdattan Ateşkes bayramı İran'la ateşkesin yıldönümü olan 8 ağustos gecesi, Bağdat'taki Törenler Alanı gece geç saatlere kadar şarkılara, oyunlara sahne oldu. Ilgi öyle fazlaydı ki, geniş bulvarlan sayesinde trafık sorununu yaşamayan Bağdat'ta caddeler tıkandı. TURAN YILMAZ ateşkesin yıldönümü olan 8 ağustos gecesi de doldu. Halk yalnız bu alana gelmekle yetinmedi, bulduğu her boş alanı eğlenmek için değerlendirdi. Bağdat'ın çeşitli semtlerinde kurulan kürsüler, gece geç saatlere kadar şarkılara, oyunlara sahne oldu. Resmi kutlamalar ise, Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in Törenler Alanı'nın yanındaki meçhul asker anıtını ziyaret ederek, burada savaşta yitirilen askerler için kıldığı namazla başladı. Büyük bölümü Irak TV'sinden de verilen kutlamalar çerçevesuıde, Irak Kültür ve Tanıtma Bakanlığı'na bağlı Sinema ve Tiyatro Dairesi'nce yine Törenler Alanı'nda sa\aşı ve barışı konu alan sinema ve tiyatro etkinlikieri düzenlendi. Gece ise geniş bulvarlara bakan binalann duvarlannda barısa giden süreci işleyen lazer gösterileri düzenlenirken, Dicle ırmağında ise ışıkiarla bezenen genülerin katıldığı bir fener alayı yapıldı. Bu kutlamalan, dunyanın çeşitli ülkelerinden çağnlan 100 kadar gazeteci de izledi. Irak'ta görüştüğümüz resmi yetkililerin yanı sıra çeşitli diplomatik kaynaklar gerçek anlamda barışm sağlanacağına inanmıyor. Buna gerekçe olarak da, taraflardan birinin güç kazanması halinde yeniden savaşın patlak verebileceği yönünde "egilimler" bulunmasını gösterdiler. Bu arada ateşkes dönemi yaşayan iki ülkenin Lübnan'da savaşan Müslüman ve Hıristiyan milisler aracüığıyla yine karşı karşıya geldikleri öne sürülüyor. Ateşkesin banş demek olmadığı, Devlet Başkanı Saddam Hüseyin tarafından da sık sık dik getiriliyor. Son olarak Banş Festivali nedeniyle yaymladığı mesajında "Biz ateşkesin banş olmadıgııu biliyoruz" diyen Saddam Hüseyin, "Onlar bu ateşkesi mecbur kaldıklan için kabul ettiler. Gerçek ve genel banş ancak meşru ve gerekli haklann taunmasıyla gerçekleşir. İranlılar bu haklara riayet ettikleri zaman bu banş gerçekleşmiş olacakbr" sözleriyle de Iraklran ilışkilerinin geleceğine ilişkin soru işaretlerine yanıt getirdi. tki ülkenin elinde bulunan savaş esirleri sorununun bugüne kadar çözümlenememiş oluşu da, barışa giden yoldaki engeller arasında sayılıyor. Saddam Hüseyin mesajında, bu konunun Cenevre Anlaşması hukümleri uyannca çözümlenmesini istedi. Ama iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini en iyi Kürt özerk bölgesi Duhok'un valisi Mehmet Piroz özetledi: "Banşı gücü olan kazanır. Güç de şimdi bizde..." franfc. Kumarhaneler Monte Carlo'dakiler kadar revaçta. Cebiniz dolu, kılık kıyafetiniz uygunsa sizi sağduyudan başka bir şey tutamaz. Şortla ne kadar direnirseniz direnin, inanın almıyorlar. Cannes'a gelip de, İS dakika uzaklıktaki St. Marguerite Adasına gitmemek olmaz. Sebebi malum: Demir Maskeli Adam. Baba Dumas'ya göre 14. Luis ikiz kardeşini buradaki kalede kafasına demir bir maske geçirterek yıllarca hapsetti. Sonra gizlice Paris'e getirilerek 14. Luis'nin yerine oturtuldu. Tarih bu oyküye kuşkuyla baksa da, turisllcr o zamanda, demir maskeli bir adamın tutulduğu kuleye merakla bakıyor. Okaliptüs ağaçları ile süslü yoğun yeşillik nedeniyle sigara içmek yasak St. Marguerite'de... "Yeraen Tiryakileri" sahile inip avuçlarının arasından duman çekmek zorunda. Bir aynntı daha: St. Tropez, Cannes, Antibes, Nice, Monte Carlo belediyeleri, sineklere zorunlu pasaport vermiş herhalde. Hepsi bizim Kapıkule'de... BAGDAT Irak, sekiz yıl süren savaşın ardından varılan ateşkesin yıldönümünü bir şenliğe dönüştürdü. Irakular, "Bans Festjvali" adını verdikleri ateşkes yıldönümünü oyunlar oynayıp şarkılar söyleyerek kutladılar. Ama her ne kadar "btnş" adına alanlannı doldursalar da hemen hiçbir Iraklı, gerçek anlamda banşın sağlanabileceğine ihtimal vermiyor. Olsa olsa, İran ile ilişkilerin uzun süreli ateşkeslerle sürüncemede kaiacağı görüşündeler. Bir milyon Iranünın, 500 bin Iraklının ölümüyle sonuçlanan sekiz yıllık savaşın ardından gelen ateşkesin yıldönümü, 45 derece sıcağın altında kavrulan Bağdat'a bir canklık getirdi. Gündüz belli belirsiz sezilen hareketlilik, ısının pek de fark etmediği akşam saatlerinde yoğunlaştı ve gece doruğa tırmandı. 7 ağustos pazartesi günü gecesini, Bağdat'ın ünlü Kerrada Meryem semtindeki Törenler Alanı'nı dolduran binlerce Bağdatlı, 150 bin Irak ve Iranlının ölümü pahasına kazanılan Fao zaferinin ardından gelen ateşkesi "zafer" şarkılan söyleyerek kutladı. Alanı bir mesire yerine çeviren Bağdatlılar, bir yandan piknik yapıp bir yandan şarkı soyleyip oyunlar oynarken, bir yandan da alanın ortasına konulan kürsüde gerçekleştirilen programı izlemeye çalışıyordu. Irak TV'sinin de naklen verdiği bu programda yerel sanatçılar şarkılar söyledi, halk danslan ekipleri oyunlar oynadı. Ilgi öyle fazlaydı ki, geniş bulvarlan sayesinde trafik sorununu henüz yaşamayan Bağdat'ın bazı bulvarları tıkandı. Binlerce Bağdatlı da Törenler Alanı'nın dışında kaldı. Alanda yer olmadığı için güvenlik kuvvetlerince geri çevrildiler. Kutsal din savaşlanm simgeleyen iki çift kılıcın gölgelediği, hurma ağaçlanyla bezeü Törenler Alanı,