28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 HAZİRAN 1989 HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17 Yunan Seçimleri... bir değişiklikle, mutlak çoğunluk için gerekli en düşük oy oranını yüzde 47'ye yükseltmişti. Ne iktidardaki PASOK'un ne de Yeni Demokrasi'nin bu orana ulaşacaklarına ihtimal verilmiyor. 1981'den beri iktidarı elinde tutan PASOK'un hâlâ birinci parti olabileceğine inananlar varsa da, mutlak çoğunluğu ele geçirmesi bir mucize sayılıyor. Iki dönemdir iktidarda bulunmanın yarattığı doğal yıpranma; başta "Koskotas" olmak üzere birçok skandal ve tabii özel yaşamındaki gelişmeler, Papandreu'ya artık yofun sonuna geldiğini belli ediyor. Ancak bu beklenti bugünden yarına gerçekleşecek değildir. Bir süre önce, ülkesindeki siyasal gelışmeleri yakından izleyen Yunanlı bir meslektaşımızdan şöyle bir senaryo dinlemiştik: Seçimlerden Yeni Demokrasi birinci parti olarak çıkar, fakat mutlak çoğunluğu ele geçiremez; koalisyon ya da azınlık hükümetleri dönemine girilir; zaten yaşlanmış olan Mitçotakis böylece ayrılır, Yeni Demokrasi kendine yeni bir lider bulur; 1990 nisan ayında cumhurbaşkanlığı seçimi var; hiçbir partinin mutlak çoğunluğu olmadığı için, ilk üç turda cumhurbaşkanı seçilemez ve ülke kendiliğinden erken genel seçime gider ve yeni lideriyle Yeni Demokrasi bu kez tam olarak iktidara adımmı atar. Senaryo bu! Yunanistan gibi, çok önceden yapılacak öngörüleri her zaman boşa çıkartabilecek si(Baştarafı 1. Sayfada) KARABÜK yasal hareketliliğe sahip bir ülke için ihtiyatlı olmakta kuşkusuz yarar var. Ancak değişik varsayımlar arasında bugün için en akla yakın gözükeni şu: Hiçbir parti mutlak çoğunluğu sandıktan çıkartamayınca, sağda veya solda, koalisyon veya azınlık hükümeti döneminin açılması. Denilebilir ki, siyasal açıdan istikrarlı bir dönem beklemiyor Yunanistan'ı. • Ya TürkYunan ilişkileri... Yunanistan'daki muhtemel bir istikrarsızlık Türkiye'yle ilişkileri nasıl etkiler? Ama Türkiye'de "istikrar"dan söz edilebilir mi? Davos'ta 1.5 yıl önce kurulan "dostlar alışverişte görsün" diyaloğu sürecek mi? Doğrusunu isterseniz, hiç de heyecan verici gözükmüyor bu sorular. Belki gün gelir, TürkYunan sorunlarının gerçek boyutlanyla ciddi biçimde ele alınabileceği platformlar kurulur. Ama henüz o günlerin uzağındayız anlaşılan. * Yunanistan'daki seçimlerle ilgili bir noktayı daha vurgulamak isteriz: Batı Trakya'da, geçmiş seçimlerden farklı biçimde, bazı Türk milletvekili adaylan bağımsız olarak seçime katılmışlardır. Bağımsız Türk adaylara karşı kampanya boyunca uygulanan engelleme ve yıldırma taktikleri, herhalde 24 partinin katıldığı Yunan seçimlerinin en antidemokratik yanını oluşturmuştur. Yunan devletinin bu tutumu, Batı Trakya'daki Türklerin azınlık haklarının ne ölçüde dikkate alındığını açıkça göstermiştir. 10 bin grevci yürüdü Çeliklş Sendikası tarafından düzenlenen hak isteme mitingi dün yapıldı. Miting öncesi yapılan 3 kilometrelik yürüyüş sırasında yol kenanna biriken Karabüklüler, Demir Çelik tşletmeleri'nde 45 gündür grev yapan işçileri alkışladılar ve sevgi gösterisinde bulundular. tşSendika Servisi Karabük ve tskenderun DemirÇelik tşletmeleri'nde çalışan yaklaşık 20 bin ışçınin katıldığı grevin 45. gününde Çeliklş Sendikasf nca Karabük'te düzenlenen "Hak tsteme Mitingi" dün yapıldı. Grevcilerle eş ve çocuklarından oluşan 10 bin dolayında kişinin katıldığı miting nedeniyle Karabük'te olaganüstü bir gün yaşandı. Miting öncesi nde yapılan yaklaşık 3 km.'lik yürüyüş sırasında yol kenanna biriken Karabüklüler grevci işçileri alkışladılar ve sevgi gösterisinde bulundular. Oldukça yoğun güvenlik önlemleri altında yapılan yürüyüş ve miting sırasında işçiler sık sık; "tşçiyiz güçlüyiiz", "Hakkımızı söke söke alınz", "tsçi sendika omuz omuza", "tsçi emekçi, MESS çıkarcı", "En büyük Çeliklş. başka büyük yok" sloganian attılar. Grevci işçilerin eşleri yanlannda getirdikleri boş tencere ve tavaları yürüyüş ve miting sırasında sık sık havaya kaldırarak "Açız. Allah'tan korkun" diye slogan attılar. Cumhuriyet Karabük muhabiri Selçok Gelişli'nin haberine göre saat 13.00'ten itibaren tren istasyonu alarunda toplanmaya başlayan grevci işçilerle eş ve çocuklan saat 15.00'te yüruyüşe başladılar. Çeliklş yöneticileri kortejin önünde yer aldılar. Grevciler buradan Alatürk AJanı'na kadar olan 3 km.'lik yolu sloganlar atarak boş tencere ve tavaları göstererek yürüdüler. Yürüyüş sırasında ana caddedeki bazı dükkân ve mağazalann kepenk indirdikleri gozlendi. Polis mitinge katılanlan tek tek arayarak alana aldı. Zonguldak Valisi Saim Çoktur da mitingi izledi. Çeliklş Sendikası Genel Başkanı Metin Tiirker mitingde yaptığı konuşmada, şunları söyledi, "Isteklerimiz kabul edilmedigi sürece grev devam edecek. Yeni eylemler giindeme getirilecek. DemirÇelik fabrikalannda halen grev dışı olduklan için çalışan üyeierimiz işyerini terk ederek grevcilerle biitiinleşecek ve oynanan oyunlara son verecekler. Bütün Türk işcisini yurt çapında eylemlere ve direnişlere çağınyoruz. Bizlere siyasef yaptığımız suçlamasını yakıştıranlar bizzat siyaset yapmaktadıriar. Çelikİş Sendikası bir dilim ekmegin kavgasını verirken demirden vurgun vuranlara göz yumulmaktadır". Türker konuşmasında MESS'i de eleştirerek, "Grevimizin kınlması için her çareye başvuran MESS grevle hak alınmayacagı fikrini yerleştirmek istiyor. MESS üyelerine milyarlarca lira kâr saglamak için grevin sürmesini isteyenler sabnmızın taştıgını anlamak zorundadır" dedi. Öte yandan Yapı Kredi Bankası çalışanları bugün Ankara'da "Açlığa Karşı Protesto" yüriıyüşü yapacaklar. BANKS tarafından yapılan açıklamada, bugün saat 13.00'te Etlik Kasalar'dan başlayacak olan yürüyüşün eski garajlarda sona ereceği belirtildi. BANKS'ın açıklamasında Yapı Kredi çalışanları yüruyüşe eş ve çocuklanyla birlikte katılacaklar. UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM Rejimden önce ANAP (Baftarafı 1. Sayfada) dü. SHP Genel Başkanı dayanışma yemeğinde yaptığı konuşmada ANAP iktidaruun tek başına Cumhurbaşkanı'm seçmeye kalkması durumunda " N e yapacağımızı o zaman gösteririz" dediğıni anımsatarak ne yapacaklannı soran bir gazeteciye, şu karşılıgı verdi: "Bize taktik olarak ne yapacaksmız diye soruyoriar. Benim de söylediğim bu. Belirli mücadelede atılacak bir adıra. Bu adımı daha önce atarsanız karşı taraf da ona gore başka bir şey yapar. Sizin adımınızın etkisi kalroaz. Biz böyle bir şey yapamazlar diyoruz. tktidar partisi sürekli olarak kendi çıkannı düşünerek demokrasiyi çar çur edecek ve bunu da herkes kabul edecek. Rejimi koruraak, ülkeyi gelistirmek önce ANAP'•• soramlulugudur. ANAP kendi üzerine diişeni yapmalıdır. Ülkeyi bir bunalıma götürmesin diyoruz. tktidar kendi istedigini comhurbaşkanı yapacak. Bunu memlekel nasıl hazmedecek? Ne gibi kanşıklık getirecek? tktidar partisi bunlan düsünmelidir. İktidar her tiiriü partizanlığı, her türlii çıkar anlayısını gösterecek, sırf kendi istekleri için aklına geleni yapacak. Muhaiefet her şeyi düzeltecek. Böyle bir şey olamaz. Muhalefelten böyle bir şey beklenemez. Muhalefetin böyle bir giicü yok. Siz niye sormuyorsunuz iküdar mensuplanna? tstanbul'da siyasi olmayan bir sanat toplantısında Basbakan'ın adı geçince tepkiier ortaya konuluyor. Bunun anlamı ne demek? Basbakan'a sorsanıza. Böyle bir istiskale uğrayan hükümet nasıl devam eder? tktidarın böyle bir almosferde tek başına cumhurbaşkanını seçmesine biz nasıl engel olacağız. Bir insan delüik yapmak isterse ona nasıl engel olacaksınız? Mecliste milletvekilleri olarak, birinci parti olarak mucadele edecegiz. Önceden bunu yapanm demek tehdit anlanuna gelir." tnönü, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce TBMM başkanlığı seçimi olduğunu belirterek, Meclis başkanlığı seciminde de herhangı bir tavırlarının olup olraayacağını soran bir gazeteciye, "Meclis daha kapanmadı. Eylül ayına çok var. Bakahm Meclis kapansa bile temmuzda. agnstosta olaganüstü toplantıya çagıracaklar mı? Meclis başkanlığı seçimi o kadar ilgilendirmiyor" karşılığını verdi. tnönü, "Önceki gün Kazan'da seçim isteyen vatandaşlara 'Sesinizi niçin pkarmıyorsunuz?' diye sordunuz. Sizce vatandaş sesini nasıl çjkarabilir?" sorusuna, tnönü, şu yanıtı verdi: "Millervekillerine mektuplar yazabilirler. Bizde genelde özel istekler için milletvekillerine mektup yazıüyor. Demokrasilerin daha iyi yerleştigj iilkelerde ülkenin siyasi sonınJanyla ilgili olarak mektuplar yazrfıyor. En çok insan haklanyla ilgili şikâyetler mekruplarda söz konusu. Avrupa'da bu şikâyetler çok yankı uyandınyor. Bizde erken genel seçim isteği 26 mart sonunda ortaya çıktı. 26 martın dogal sonacu erken genel seçimdir. Vatandaşlar gerçekten erken seçimi düşünüyorlarsa, bunu mektupla ifade edebilirler." Mek'tup kampanyasını SHP'nin örgütleyip örgütleyemeyeceği yolundaki bir soruya İnönü, bu konuyu Merkez Yürütme Scvgi gösterisl Mitingden önce yürüyüş yapan grevdeki işçilere KaraKurulu'nda konuşmadıkları kar büklüler sevgi gösterisinde bulundular. Miting sırasında sık sık 'Işçıyiz güçluyüz', Hakkımızı söke söke alınz' sloganları atıldı. şılığını verdi. CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baftaraft 1. Sayfada) metoduna dayalı. Şu sıralar söz dinlemez görünen özal'a, yap eylülde seçim. Çankaya sorunu çetrefil hale dönüşmesin, diyor. Herkeste varlığı söylenmez niteliğe sahip sabırla koruğun helva olacağına inanıyor. Oemirel daha hızlı. Virajlan keskin alıyor, öyle "ikna" yöntemleri yok defterinde. İnonü'yle sabrın, Demirel'le Özal'ın çekip gitmesi dileğinin meydan meydan karşılandığını görecek olduktan sonra, soranm, tatile neden çıkmayayım? Liderlerimizden ögreniyoruz, nasılsa temmuz sonuna, son günlerde süre biraz uzatıldı, ağustosun ilk on gününe kadar, seçim kararı nafile! Nafileyi işleyecek yerde, tatile. Üstüne üstlük ekranda her gece dörtbeş kez arzn endam eyleyen Başbakanımızın, yığınla demeci arasında, TV'den yansımayan. ancak satır aralarında gözden kaçan "Tatil yapmayı düşünüyorum" cümlesi kafama takıldıktan sonra.. Demokrasimizin vazgeçılmez öğeleri muhalefetimiz de yarı dinlence yarı iş gezilerinde değil mi? Başlıcası kazanılan belediyeleri ziyaret ediyor, kıyı kentlerinde. Berikisi bir dizi iş toplaıv tısına katılarak, İstanbul'da denizin mavisine, yedi tepenin yeşiline doyuyor. Gazeteci çevrelerinde oldu olacak tartışmalan bitip tükeneceğe benzemiyor. Her sabah bürodaki gündem toplantılannda, temsilcimiz Ahmet Tan, "Erken seçim yapacak mı?" sorusunu tartışmaya açıyor. Ardından Hasan Cemal, Okay Gönensin telefonlarda, "Olacak mı?" sorusuna yanıt arıyor, arıyoruz. "Alo" kalktı, söze "seçim" diye başlıyoruz. Yapacak diyen, yapmayacak diyen. İnanan, inanmayan. Yapılırsa eğer, seçim tantanasına kapılmadan, iyisi mi, başkent dışında bir süre soluklanmalı. Tabii gittiğiniz yörede başkentten gelenin hele gazetecinin her şeyi biidiği önyargısından kurtulabilir, "ne zaman" sorgusundan kaçabilırseniz... Şöylece yüksek enflasyon rakamlı "seçimsiz" çorbaya kaşığı, bir porsiyon Akdeniz balığına çatalı uzatabilirsiniz. Bilgiye susamışların baskısından kaçınabilmek, içinizi dışınızı seçim sözcüğünden arındırmak için "Yahu, başkentin siyaset üstatları, İnönu ve Demirel gibi, sabrı, istihbaratı, önsezisi güçlü liderler ne olacağını, bizzat Özal ne yapacağını bilemezken, kesin tarih nasıl söyleyebilirim?" diyebilir misiniz? Giderayak iki noktada meraktayım. Demirel, gaza bastı, duvarları yıktı. Meclis Başkanı seçimine, Çankaya turlarına katılmayacak. İyi güzel, ya sonra? ANAP iki seçimi tek başına yaparsa, açıkladığı politika "gayri meşruluğa" dayanmayacak mı, o zaman ne yapacak? Sinei millete dönmek için 50 kişilik grubuyla istifa edip gidecek mi? Yanıt sisli. "Bütün yollar denendikten sonra." Acaba sayılan iki yoldan başkaları ne ola ki?.. DYP lideri "kapalı." İnönü'nün çizmeye çalıştığı son manzara, eylülde seçim ilanına bağlı. Meclis başkanı seçimine katılacak. Yok olmazsa o değil, çevre soylüyor Çankaya ile TBMM Başkanı seçimini alerji duyduğu sözcükle "boykot" edecek. Demirel çıktığı yolun sonunu ne denli açık seçik gâsteremiyorsa, İnönü'nün yöntemleri ancak demeçlerini günü gününe izleyen erbabınca "sezilebiliyor." Açıklık ister halk, "sezgiyi" yeterli bulmuyor. Bunu bir iki kez yazıp irdeledik, tatil havasına girdiğimiz gece, taaa İstanbul'dan kırk yıllık dost sesi, İnönü'nün siyasal üslubunu anlayamadığımızı duyuruyordu. İşte o zaman tatilde sade insanların olası soruları zemzemle yıkanmış gibi geliyor. "Neden daha fazla açıklık" derseniz, yanıtı iki örnekten. Soru: "Cumhurbaşkanlığı seçimi biraz ertelenemez mi?" İnönü'nün yanıtı: "Geri bırakılamaz, anayasa emri." Soru: Cumhurbaşkanlığı için partiler arasında bir.'uzlaşma' olursa tavrınız ne olur? Bu durumda seçim biraz geri bırakılır mı?" İnönü: "Şimdi, şunu açıkça ortaya koyalım. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile erken seçim ayrı şeyler. 'Parlamento erken seçimi başaramazsa, o zaman (uzlaşma aranabilir)" (2 Nisan 1989Hürriyet) Ikinci örnek: İnönü "Ama erken seçim olmadan şimdiki (Meclisle uzlaşmaya çalışmak imkânsız bir iş.) Nasıl uzlaşma olacak? Bu Meclisle uzlaşmak için uzlaşmaya giren kişilerin güçterini iyi değertendirmek şarttır." (27 Mayıs 1989 Milliyet) İki örneği tamamlayan taze bilgi: "Toplantıya katılanlardan biri, açıklık getirmek üzere şunu soruyor: "Yani bir mutabakat halinde, bu Mecliste cumhurbaşkanı seçimine katılabiliriz değil mi?" İnönü, 'evet' anlamınagelecek şekilde başını sallayarak yanıt veriyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: 'Bizim için öncelikli olan, erken seçimdir. Ama Türkiye'nin son günü, eylül sonundaki yapılmayacak erken seçim günü değildir. O koşullarda, duruma yeniden bakarız" (16 Haziran 1989Hürriyet'in 'SHP'de boykot çarkının içyüzü' haberi) "Boş ver"diyor İnönü'yü çok yakından tanıyan dostumuz, "Sen ince üsluba bak!" Tatile çık, halka takıl. 'UYULEYICI BİR ORTAMDA, GECENİN 0 EN BULUNMAZ ANINDA BENİ SÖYLEYEN BİR MELODİ, BİR NOTA BULABİLSEYDİM; DÜŞLERİMLE YETİNMEZDİM... ŞİMDİ DÜŞLERİM BENİMLE, SİZİNLE! cikmemişlerdi. ikinci Dünya Savaşı'nda Hitler orduları ile anlaşan Fransız Mareşali Petain ve Vichy hükümeti başbakanı dönek Marksist Laval da tarıhe geçen ünlü işbirlikçilerdendir. Afganistan'ın eski lideri Babrak Karmal da öyle. İşgalci her ordu, işgal ettiği ülkede hemen "işbirlikçr bulur. Yakın tarihimizde Sultan Vahdettin, Damat Ferit Paşa, ve Anzavur işgal kuvvetleri ile işbirliği yapmış değil miydi? Sovyet blokunda esen glasnost rüzgârları Macaristan'da önce Kadar'ı parti merkez komitesinden uzaklaştırdı. Sonra da Nagy ve Nagy ile birlikte kurşuna dizilen dört arkadaşı "isimsiz mezarlardan" alınarak düzenlenen büyük bir törenle yeniden toprağa verildiler. Bu çok anlamlı bir olaydır. Çünkü, sosyalist blokta askeri işgaller ne yazıU ki bir süre "devrim" olarak desteklenmiş, onaylanmış ve alkışlanmıştı. 1968 yılında Sovyet orduları, Çekoslovakya'yı işgal ettiğinde Türkiye'de Marksist kesimden "hayır" sesi yükselmişti. Çek halkı nasıl Nazi işgalinden kurtuldu ise bir gün Sovyet işgalinden de kurtulacaktır! Bu ses, TİP Genel Başkanı M. Ali Aybar"ır\ sesiydi. Aybar ile birlikte Behice Soran da Sovyet işgaline karşı çıkmış ve bu müdahalenin "Milli bağımsızlık ve eşitiik haklarına olduğu kadar sosyalizm ve sosyalist enternasyonalizm ilkelerine de aykmdır" demişti. Boran'a göre Stalin döneminde yetişen o günkü Sovyet yöneticileri, "Işçisınıfı diktatörtuğünü" parti içinde "belirli bir kadronun gitgide tek bir kişinin müstebit, keyfi idaresi"ne dönüştürmüşlerdi. Boran, yıllar sonra bu görüşünü terk edecek ve işgali onaylayacaktı! Birçok kimse, TİP'teki bölünmenin Çekoslovak işgali ile başladığını sanır. Oysa bölünme, Çekoslovak işgali nedeniyle değil Aybar'm Maksizmi eleştirel gözle yorumlayan ve Leninizme karşı çıkan düşüncelerinden kaynaklanmıştı. İşgal, 1966 yılı ağustos ayındaydı: partıdeki ideolojik muhaiefet aynı yılın ekim ayında baş göstermişti. Aybar Marksizmi eleştirı süzgecinden geçırerek yorumluyor, Leninizme karşı çıkıyor, işçi sınıfına dışarıdan bilinç götürme kuramını da kıyasıya eleştiriyordu Bu konular, yıllardır bütün dünyada Marksist solun gündemindeydi. Sınıflararası işbirliğini savunmak, "Burjuva yasallığını fetiş haline getirmek" Sovyet lideri Lenin'e göre oportünizmdi. İkinci Entermasyonal'e damgasını vuran Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin iki ideoloğu Bemstein ve Kautsky'ye göre kapitalizmden sosyalizme geçişte proletarya diktatöriüğü zorunlu koşul ve aşama değildi. Bu, Marksist sol için bir yol ayrımıydı. Türkiye'deki yasaklar Marksist sola oldum olası hiç nefes aldırmamıştı. Belki de bu yüzden Marksıstlerimiz bu konuların özgün kaynaklan ile incelenip tartışılmasına bile olanak bulamamışlardı. TİP içinde 1968 yılında /tyba/in "Güler Yüzlü Sosyalizm" tezi ile başlayan ideolojik tartışma daha sonra hiç kuşkusuz bu tartışmadan habersiz olarak Carilta'nun ispanyol Komünist Partisi'nde, Berlinguerin İtalyan Komünist Partisi'nde de 1970'li yılların ikinci yarısında ortaya çıkacak ve Avrupa'da Marksist akımlar "proletarya diktatöriüğü" görüşünü terk ederek "tarihsel uzlaşma" tezini benimseyeceklerdi. "Güler Yüzlü Sosyalizm" tezi ile Türkiye'de Marksizm, Marksist kesimde ilk kez bu ölçüde eleştirilip tartışılıyordu. Bu yüzden kıyamet koptu. Ortodoks Marksizm, Aybar'a olanca gücü ile yüklendi. TİP, 1969 seçimlerine bu koşullarla girdi. Ve tabii, beklenen sonuç da gelmekte gecikmedi. Bu bölünmeden sonra TİP, yavaş yavaş etkisini yitirdi. CGP ve AP de işbirliği yapmışlar ve sosyalizmi parlamento dışına itmek amacıyla Seçim Yasası'nı da değiştirmişlerdi. Sonra 12 Mart balyozu geldi ve TİP yöneticilerini ağır hapis cezalarına çarptırdı. Boran ve arkadaşları, 12 Mart döneminden sonra TİP adında bir parti daha kurdular. Bu arada Ahmet Kaçmaz'm TSİP'i, Doğu Perinçek'm TİKP'i, Mihri Belirnin Emekçi Partisi ve Dr. Hlkmet Kıvılcımlı'run izindeki Vatan Partisi de kurulmuştu. Aybar ve arkadaşları da Sosyalist Devrim Partisi'ni kurdular. 12 Eylül yönetimi, bütün sosyalist partilerin kapılarına kilit vurdu. Bugün artık sosyalist blokta işgallere karşı çıkılıyor. TKP TİP birleşmesi ile oluşan birleşik parti de "sosyalizmin ülkeden ülkeye değişen renkleri"r\den söz ediyor. Ve birleşik parti, Bulgaristan'daki Leninizm ile perdelenen Slav şovenizmine karşı çıkıyor. Afganistan'dan Sovyet birlikleri çekildi. Proletarya diktatörlügunden vazgeçildi. 'Artık devrim ihraç etmiyoruz" denildi. Sovyetler'de Troçki'nm "itiban iade" edildi, Macaristan'da İmre Nagy'nin kemikleri o günkü Komünist Partisi yöneticilerince atıldıkları çukurlardan çıkartlıp bugünkü Komünist Parti yöneticilerince resmi törenlerle yeniden gömüldü. Bütün bu gelişmeler. sosyalizmdeki birincil sorunun ideolojik bağımsızlık ve özgürlük sorunu olduğunu gösteriyor. Hem bunu gösteriyor, hem "proletarya diktatörlüğü"ne karşı çıkanların, Marksizmi eleştirel gözle yorumlayanların ve Sovyet işgallerini, işgal günlerinde kınayanlann ne kadar haklı olduklarını kanıtlıyor. İSTANBUL K L A S S I S ' T E tŞTE O ANIN DUYGUSUNU YAŞAMAK, DOSTLARLA BİRARADA VE LOS PARAGUAYOS'UN TILSIMLI MELODİLERİYLE ÖZEL BlR ORTAMDA; Tormah yürüyüşle valilikten \ asak Istanbul Haber Servisi Türk Hemşireler Demeği'nin (THD) Istanbul Çağlayan Meydam'nda bugün yapacağı "Formalı Vıiriiyüş" İstanbul Valiliği'nce yasaklandı. Beyaz Mitingin düzenleyicileri dün yaptıkları basın toplantısında yasaklama kararını protesto ederek sağlık emekçilerinin mücadelelerine devam edeceğini belirttiler. Tüm sağlık çalışanlarının katılacağı ve bugün Çağlayan Meydam'nda yapılması planlanan mitingin yasaklanmasıyla ilgili bir basın toplatısı düzenleyen THD İstanbul Şubesi Başkanı Menekşe Meral ve Tertip Komitesi'nden Nursel Aslan, tstanbul Valiliği'nin basvuruyu yaptıklarında izin verileceğini belirtmesine karşın 16 haziran cuma günü saat 18.00'den sonra mitingin yasaklandığını bildirdiğini anlattılar. Yasaklama gerekçesi olarak 2911 sayılı yasanın 17. maddesinin gösterildiğini belirten Aslan ve Meral, sağlık personelinin sorunlarının ve mitingin 17. maddede sayılan "milli giivenliği bozacak, cumhuriyetin ana ilkelerini yok edecek" bir eylem olmadığını soylediler.a Ankara'daki "Büyük Beyaz Yürüyüş"ün de aynı gerekçelerle yasaklandığına dikkat çeken Aslan ve Meral. 12 Eylül'den sonra estirilen "baskıleror ve depolitizasyon politikasından sonra" sağlık emekçilerinin ilk defa sorunlarına sahip çıknıak için bir araya geldiklerini ancak bunun yasaklandığını soylediler. Hemşirelerin sorunlarına da değinen Nursal Aslan ve Menekşe Meral, butun ha^tanelere yuruyuş duyurusunun şapıldığmı. mesai bitıminden sonra ıcbliğ edilen yasaklama karannın "keyfi bir karar" olduğunu belittiler. Yasaklama kararını protesto eden Aslan ve Meral mücadelelerini sürdüreceklerini kaydettiler. D E ME N T IA YENİDEN DOĞMAK... D A Panel de yasak TMMOB İstanbul ll Koordinasyon Kurulu'nca düzenlenen ve dün başlayacak olan "İşçi Sağlığı ve tş Güvenliği Günleri" istanbul Valüiği'nin "mümkiin görmemesi" üzerine iptal edildi. istanbul Valüiği'nin ll Koordinasyon Kurulu'na gönderdiği yazıda ilgili yasada TMMOB'nin organları arasında "koordinasyon knndu" diye bir organın öngörülmediği, ayrıca TMMOB'nin faaliyetleri arasında işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun bulunmadığı bildirildi. Yazıda " 7 kişilik tertip heyetince başvunı yapılmamış oldugu" belirtilerek "toplanUnın yapılmasının mümkiin görülmedigi" kaydedildi. TMMOB İstanbul ll Koordinasyon Kurulu Sekrleri Hasan Akalın. "Valiliğin bu tutumunu kını>oruz. Biz TMMOB tl Koordinasyon Kurulu olarak daha önce başka konularda, benzer nitelikte etkinlikler gerçekleştirdik. O zaman böyle bir işlemle karşılaşmadık. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği konusunda faaliyet gösteremeyecegimiz iddiasına karşı da sö>lenecek lek söz var. Cyelerimiz işçilerle aynı koşullarda çalışıvorlar. Zaten bir kısmı da sendika üyesi. Ayrıca Çalışma ve Sosyal Giivenlik Bakanlıgı iş güvenliği miıfettişlerinin yüzde 99'u bizim üyemiz. Üyelerinıizin sağlığı ve iş güvenliği ile ilgilenemeyecek miyiz" dedi. EŞSİZ "KLASSİS GECELERİ" NİN KEYFİNİ DEMENTİA N1GHT CLUB'TE ÇIKARIN... DİLEDIĞINİZCE. NAVİGA DENİZ OTOBÜSÜ 19.00'DA İSTANBUL KABATAŞ İSKELESİ'NDEN KLASSİS'E, O8.CX)1DE KLASSİStEN İSTANBUL'A ÖZEL SEFERLERİ İLE HİZMETİNİZDE. Saraylar, saltanatlar çöker Kan susar bir gün Zulüm biter Menekşeler de açıhr üstümuzde Leylaklar da giiler Bugünlerden geriye Bir yarına gidenler kalır Bir de yarınlar adına direnenler Anısı ve onurlu mücadelesi mucadelemizin simgesidir KARTAL'D4\ BİR GRUP DEVRİMCİ Fatih Öktülmüş İŞ(,:İ ADINA İSMAİL FATİH CAN KIASSÎS 34930 SIÜVRİ İSTANBUL TEL 91 8874050 FAX: 918874049 TLX 23315 HAMOTR MERKEZ • SAĞLAMF1KİR SOK 15 8 0 3 0 0 ESENTEPEISTANBÜL T EL 91 1 7 5 0 9 7 5 (3 HAT) FAX 91 1 6 6 9 4 5 0 TıX 2 7 3 1 4 OTLTR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear