Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
11 HAZİRAN 1989 PAZAR YAZILARI CUMHURİYET/7 Stockhohn'den Batum'dan 14 yu sonra Stockhohn LEYLA TAVŞANOĞLU Parkta yaşayan özlemler K E R E M ÇALIŞKAN BATUM Bir parkın, kentin yaşamını nasü guzelleştirebileceğini Batum'u görünce anlıyorsunuz. Parkm planı beUi ki, sosyal düzenlemeye önem veren bir cetvelden çıkmış. Kentin limana doğru uzanan kıyı şeridi 500 metrelik bir kuşak halinde parka aynlmış. 1922'den bu yana birçok alanda gerçekleştirilen "sosyal düzenkmeier" bugün iflas noktasına gelmis. Devlet ma|azaları pislik ve perişanlık içinde, devlet konutlan artık zorunlu olarak içinde oturanlara satılıp özelleşiyor, toplu taşıma yerini taksi ve özel otomobile bırakıyor. Ama park, insanlara "ortak bir ferahlık" sağlama özleminin anıtı gibi ayakta kalmış ve bugune gelmiş... Oldukça yeşil bir kent olan Batum'un parkj yemyeşil. Mermer sütunlar ve kemerlerle süslü degişik düzenlemelerin her biri insana rahat ve ferah bir mekânda gezindjgı duygusunu veriyor. Parkın cafelerinde şiş, meyve suyu, çörek, pasta ve dondurma satılıyor. Başka bir bölümde ise neredeyse günün her saati dolu olan lunapark yer alıyor. Parkın orta yerindeki havuzun çevresinde, çocuklann fotoğraf çektirmesi için büyük boy hayvanlar, otomobıller, trenler konmuş. Aileler burada götürü usulü çalışan fotoğrafçılara poz verip hatı Akşam saatlerinde el ayak çekilir, Stockholm adeta ölür, gece eğlencesini sevenler çok özel kulüplerde sabahlarlardı. Şimdi sokaklar cıvıl cıvıl ve bu kenti biraz da nostaljiyle düşünmemek elde değil. lantı, ben Isveç'teyken Stockholm'a dönmüş, o akşam evinde buluşmak üzere sozleşmiştik. Kapı acılıyor. Karşımda Demir ve UUa. Birbirimizi görmeyeli neredeyse 10 yü oluyor. Dış görunümlerinde hiçbir değişiklik yok. Kucaklaşıyoruz. Zürihten ~~ 1 | < y k STOCKHOLM İsveç başkentinin banliyölerinden birindeyim. Her yan yemyeşil. Bahçeli, yüksekce bir apartmanın üçüncü katında sevgili dostum yazar Demir Özlii, kansı UUa ve iki oğluyla oturuyor. Nisandan beri Demir, Isveç'e geldiğinden beBatı Berlin'de Ferit Edgit'yle bir ri yaptıklannı anlatıyor. tsvecçe likte olan Demir, güzel bir rast öğrenmek için kurslara gitmiş. Yazjp çiziyor. Arada bir yolculuk yapıyor. O gece Demir ve Ulladan aynlmak çok zor geliyor. Kimbilir, birbirimizi bir daha ne zaman görecegiz? Sımr komşumuz, SSCB'ye bağlı Gürcistan'da yer alan Batum kentinde, "sosyal düzenleme" anlayışıyla yapılmış nefıs bir park var. Kentle kıyı arasını boylu boyunca kaplayan park, sosyal sistemdeki büyük çöküşe rağmen işlevini ve etkisini bütün güzelliğiyle sürdürüyor. Batumlular parkta uyamyor ve her fırsatta parka koşuyorlar. SSCB tenisi raketlerini alıp kıyıya koşmuş genç kızlar sabah 07.00'den itibaren parkı doldururlar. Tel örgülerle çevrili toprak sahada sabah maçı yaptığınız Gürcü delikanlılar da, futbolun ortak dilinde sizinie verkaça girerler. Atari oyunları da parkın bir başka hareketli köşesidir. Atari ve videolar 2 yıl önce başlamış. Aynı yerde bulunan ve vinçle sigara vs. çekilen oyuncak ise artık çağdışı kalmış. Atarinin 10 dakikası bir ruble ve joysticklerin başında yalnız detikanlı ve genç kızlara değil, belinde tdsizi ile belediye zabıtalanna da rastlanabilir. Parkın neşesini en çok çocuklar çıkanr. Müslümanlann coğunlukta olduğu ve "mazbat" Gürcü kadınlannın bebekleriyle salına salına gezdiği park akşamüstleri çocuk sesleriyle dolar. Grup halinde gezen genç kızlar ve peşlerinde yine grup halinde dHikauİJİar ise Türkiye'yi anımsatan tablolar cizerler. Batum'da bu güzel parkın denize bakan yüzündeki kumsala akşamüstleri zincirli köpekleriyle askerler gelir ve gece boyunca havayı, denizi tarayan projektörlerin ışığında kumsal nöbeti tutarlar. Parkları boylesine güzel çizen "sosyal düzenlemeler"le, kumsalında askerlerin nöbet tutmadığı "sosyal düzenlemeler" acaba bir gün buluşacak mı? 'Dünün kan' Aydınlık kuzey gecesinde oteO bugün l*d»*JC gördüğüm Stockholm'un hem aybU ğ lj 4Uwl| İ12.5 le yürüyorum. Kent yıllar önce • | l 1 A « 1 , msı, hem de değil. Sokaklar cım irilyon rFrank cml. Oysa 1 yıl öncesinin i y O n r a n K vıl 4 Stockholm'u böyle miydi? Ak Batraı parkı Batumluların her fırsatta koştuldan park tam bir çocuk cerratt (fotoğraf: Kerem Çalışkan) ra resmi çektiriyorlar. Bir başka köşede insan boyu hizasında 4 kocaman büst duruyor. Gürcistan'a gelip genç yaşta ölen kadın şair Lesia Ukrayinka, Ukrayna'nın Namık Kemal'i Taras Sevçenko, Gürcü edebiyatcı laras Tseretelli ve duelloda ölen ünlü Rus şairi Mihail Lermontov. Parkm bir ucunda Batum Stadyumu ile değişik bir şov merkezi olan "Delphinariom" yer alıyor. Yunus gösterılerinin yapıldığı bu havuz, özellikle tatil günleri luristlerin ve çocuklann akın ettiği bir yer. Yunusevleri Doğuda ve Batıda dünyanın birçok yerinde geçmiş yıllarda kurulmusken, Türkiye"de adının dahi bilinmemesi ve bir dönem Karadeniz yunuslannm soyunun tufekle vurularak tüketilmesi, acaba ne tür bir kultüı eksikliğinden kaynaklamyor? Batum parkı, insana ister istemez bir Türkiye karşılaştırması yaptınyor ve akla hemen denize neredeyse "knsmüş" olan Trabzon geliyor. Aynı denizin kıyısındaki bu iki kentte çevre düzenlemesi ve denizi algılamadaki fark çok çarpıcı. Batum acaba Türkiye topraklarında kalsa, orada da bugün Trabzon'da olduğu gibi asık suratlı sevimsiz beton evler yükselir ve kıyı bir çöplük haline gelir miydi? Batum kenti sabah parkta uyanır. Gruplar halinde ya da tek tek kosan ve spor yapan orta yaşlılar, yürüyüşe çıkmış ihtiyarlar ve plaj DOCAN ABALIOĞLU ZÜRİH "Dünün kan" Marcd Proost'un başyapıtında gecen tümlec, ama lsviçre'nin enerji konumunda önemli yeri olan bir olgu. Hele geçenlerde 22 yülık Kaiseraugst projesinin, 350 1975 yüı aralık ayında yeni mumilyoD frank harcanmasından ve 118'e 25 oyla rafa kaldınlmasın halefete düşmüş CHP üderi Büdan sonra daha da öne çıkan bir lent Eeevit ve eski Dışişleri Bakam Tkran Gnneş'le İsveç başkendoğa değeri. tine gittiğimizde, Başbakan Olof Kaiseraugst ve benzeri atom re Palme'ydi. Palme artık yok. ölaktörleri düşüncesi artık halka dürülduğü semt olan Gamla sunulamayacak, onayı alınama Stan'da gömülü. Beyaz taşlardan yacak aşamaya getirildi. Başka yapılmış, sapsade mezarından bir deyişle, zarann neresinden dö kırmızı güller eksik olmuyor. nülse kârdır anlayışıyla, harcaPalme'nin, öldürüldüğü gece malann üzerine çizgi çekildi. Uydulardan gelen resimlerden gittiği Grand Sineması'nda Ettoelde edilen bulgular bugune ka rc Scola'nın son fılmı "Splendar sağlıklı olmuyordu. Bulutla dor"u izliyorum. Yanımda Yavuz nn araya girmesi, kar kitlesinin Baydar var. '40'larda, '50nerde siçekilen görüntulerini etkiliyordu. nemanın yaşadığı "albn çag**ı, teGeliştirilen radar tekniğiyle bu levizyonun insanlara egemen olsorun çözüldü. Şimdi yeryüzü masıyla birlikte sinemanın parılkabuğu ile üstündeki beyazın ka tısırun söndüğünü anlatan, başlınlığı, kıtanın tümü yağmurlu, tan sona bir nostalji öyküsü. hatta kapalı da olsa ölçülebiliyor. Stockholm'un gri mavi geceVe böylece enerji açısından "dü sinde, otele girip bara yöneliyo nön kan", bugünün, yannın elek rum. lçerisi çok kalabalık. Tkrnatriğini oluşturuyor. mı lsveçlilerden oluşan bar kuşlan, hafif "esrik" bakıyor. Bir Soğuk doruklarda yığılan bu konuşma, bir gülttşme. Orta yerkümelerin yavaş erimesiyle yaz de kendisine bir boy küçük bir isaylannda türbinler dönüyor, kul kemleye oturmuş bir dudağı yerlanılan enerjinin yarısı bu şekil de bir dudağı gökte bir "dev antde karşüanıyor. Su gücüyle elde sı." MasaJlardaki gibi, bir göğsü edilen enerji tsviçre gereksinimi bir omuzu, öbür göğsü diğer nin yüzde 60'ım oluşturuyor. Bu omuzunun üstünde, diye çeşıtledoğa armağanım en yüksek ve me bile yapabilirsiniz. Çekmiş rimle kullanma çabasının nede kucağına sanşm bir uvüdng"i senj, kalınlık ve erime orgarunın vip ofcşuyor. salt yüzde birinin 350 milyon kiBiz Yavuz Baydar'la koyu bir lowatt/saat veya 12,5 milyon sohbetteyiz. Buna rağmen çevrefrank değerinde ohışundan. RenFelsberg yöresinde de olup bitenleri göz ucuyla iz1982'den bu yana yapılan dene lememek mümkün değil. Birden meler, artık bilgisayar katkısıyla; yanımda Yavuz Baydar'ın koltuyağış, sıcaklık değişimi, yamacın ğuyla birlikte havalandığını göeğimi ve gOneşe bakan açısını rüyorum. Başka bir "esrik tum boyutlanyla ortaya koydu ve Viking"önünde yolunu engelleyamlma payı ülkenin enflasyon yen bir koltuk görflnce bunu içinoranından çok aşağıda, sıfırdan de oturanla birlikte bir kenara sonraki virgülle anlatüacak aynn çekme isteğine kapılmı; meğer. tıda. Böylece Kuzey tsviçre Elek Gülüşüyoruz. trik Kurumu, turbinlerini aldıkStockholm, eski yapılan, yemlan verilere göre ayarlayabiliyoryeşil bahceleri, akıl almaz çeşitlar. lilikte çiçekleriyle kendine özgü Şimdi Avrupa Uzay Projesi bir kent. Bu kentin en güzel semtnce 90 sonu, 91 başında yörun lerinden birinde, bahçeli, kahvegeye oturtulacak ERS1 uydusu rengi taşlardan yapılmış sivri bu görüşle hazırlanıyor. Kızıl öte damlı, gösterissizlik içinde güzel si ışınlar ve radarla yeryüzO ka bir ev var. Deniz kıyısmda, ağaçbuğunu tam yansıtacak gereçlerle lar her yarunı sarmış. Burası Türkiye Büyükelçihği. Büyükelçi donatılacak. Aynı calışma gnıbu kuzey Hin Ömer Ersnn'un konuğu oluyodistan'ı da ele almış. Himalaya ruz. Yanımızda başka bir konuk lar'dan elde edilen verilerle 5200 daha var. Eski Kütahya Valisi Sakilometre karelik bir alan değer ner Aıman. Büyükelçi Ersun, lendirüiyor. Ancak açıklık olma Türkiye'nin en üst dOzey diploması, "askeri mınbka" resimleri matik temsilcisi olarak isveç ginin dosyadan çıkarüması, işin ya bi bir Ulkede görev yapmanın vaş yürümesi yarunda hata ora zorluklarıru anlatıyor. tsveçMn Ankara yönetimine bakış açısını, mm da yükseltiyormuş. tavnru, diplomatik bir dille eleşYukandan bir golf topunun bi tiriyor. Ama bu akıntılı günleri le saptanmasının çocuk oyunca yakında bitecek gibi. Çünkü eyğı olduğu bu çağda, hâlâ bir şey lülde Cezayir'e atanması güçlü ler saklamanın sakıncaları ener bir olasılık. ji politikasında da kendini gösBttyükelçUikten cıktıgımda dıteriyor. şanda yağmur çiseliyor. BahçeleYapay teknikle akım elde etme rin yeşili sanki daha koyulasmış. yerine, tekniği doğa koşullannın Bu raevsim aydınlık geceleri, orhizmetine vermek, yaşamm kay taçağdan kalma yapılan, güzelim nağıru da saptırmamak demek. bitki örtüsü içinde yaşayan dostÇernobil'in etkisi hâlâ sürerken larım... Bu kent içimde sevgi düsünmekte yarar var. uyandınyor. şam saatlerinde el ayak çekilir, kent adeta ölür, gece eğlencesini sevenler, çok özel kulüplerde sabahlarlardı. Çevreme baktıkça eskiden anımsadığım Stockholm'u biraz da nostaljiyle düşünmemek elimde değil. Madrid'den Kiralık kavalye işine sanlınca Kiralık kavalyeler, dans sırasında gülümsüyor, ama konuşmuyorlar. Yöneten erkek, yönetilen kadın. Konuşsalar bu denge bozulacak belki Kadının kimi kez beyinsel üstünlüğü ortaya çıkacak, gövdelerin estetik uyumundaki o ilkel büyü yok olacak. MtNE G.SAULNIER MADRİD Osmanlı Imparatorluğu'nda doğup Türkiye Cumhuriyeti'nde büyüyen alnı açık insanlardı. "Namuslu mernur" aylıklarıyla çocuğa her bayram ya yeni bir giysi ya da yeni bir pabuç alınırdı. Gün gelip çocuğun, kendisini eksiksiz bırakmayan ayakların her bayram aynı ayakkabıları giydiğjni anlaması, zaman aldı. Kadının 1930'lardan kalma yüksek ökçeli bir çift siyah ruganı, adamın ise her buruşuğu gıcır boyalı, kabaralı ve memur suratlı "Sümerbank"ları vardı. Oysa kadın, o 12 puntoluk ruganların üstunde sekemeyecek kadar ortalarruştı yaşı. Sümerbankların darlığına ise sirkeli suyla nemlendirılmiş bez tıkaçlar bile fayda etmiyordu artık. TV yoktu o zamanlar. Mecliste cami de yoktu. Devlet balo tertiplerdi önemli günlerde. Devlet memuru olmak başka bir şey demekti. Küçük memurlar bile bu balolara giderdi. Cazbant mutlaka vals çalardı belli bir yer gelince. O zaman 12 puntoluk ruganlarla kabaralı makosenler kalkar, en az bir vals yaparlardı. Masa: daki iskemlelerden birinde yere değmeden sallanan minik iskarpinler; rugan ökçelerle kabaralı pabuçlar hep dönsünler, hep dans etsinler, hiç durmasınlar ısterdi. Dansettikleri sürece on yıl, yirmi yıl önceki gibi bakıyordu kadıııla erkek birbirlerine. Kavga etmiyorlardı. Yeni danslar, uzun topuklu papuçlann yerini alan düz iskarpinler kadar rahat ve demokrat. Figür öğrenmek zorunda değilsiniz. Akhnıza ne gelirse yapıyor, muzikle uyumluysanız pek de guzel oluyor. Kurallar esnek, figurler duş gucünün derinliğine kalmış. Eşimin ayağına bastımdı, yanlış adım attımdı sıkıntısı yok. tnsanIık, orasını burasını ince göstermek için ıkına sıkına giyilen balinalı korseler gibi kaJdınp attı tangoları valsleri. Öyle ya kim ugraşacak onca karışık fıgürle? Hazır makarna varken, erişte kesecegim teri dökmek niye? Ama valsler ve tangolarla birlikte dans pistindeki kadın erkek birlikteliği de gömuldü. Gerçi iyice hoplayıp zıpladıktan sonra yorgun boksörler gibi birbirine sarılıp kalabalık otobüs sallanmalanna "slo« " deniyorsa da, o danstan sayılmaz. Madrid'de bir dans tapınağı var. Adı, AIRE. "Acid House" diye anılan üstünüze afîyet, düşman başına, taş ölçeyim ve agzamdan yel alsın müzik türünün en ileri karakolu sayılan bu diskotek, 89 yılbaşından beri değişik bir mönü sunuyor müşterilerine: Her cumartesi gece yarısından sonra iki buçuk saat süreyle vals, tango, rumba, pasadoble gibi salon dansları. tşin ilginci, gençlerin bu danslan bilmediğini çok iyi bilen AIRE yöneticileri, söz konusu nostalji k danslar için altı adet kiralık kavalyeyi de hanımlann hizmetine koymuş. Her biri uzun boylu, sınm gibi "Ispanyol" kavalyelerin bir danslık fîyatı ucuz: 100 peseta. Bizim paramızla yaklaşık 1750 lira. Bu parayı bara ödeyip karşılığında fiş alıyorsunuz. Kiralık kavalyeler, profesyonel dansör değiller. hafta içinde kimi satış mümessili, kimi üniversite öğrencisi. Cumartesi gece yarısından sonra soyundukları kavalyelik mesleğıne amatör bir heyecanla "sanlıyorlar". Hepsi harika dans ediyor. Eski danslan yeni kuşaklara aşılamayı amaçlayan uygulamamn, sembolik de olsa "kiralık" durumuna kimi kadın bayılıyor, kimiyse pek bir çekinceyle bakmakta henüz. Yuzyıllardır kasanın arkasında oturduktan sonra, önüne geçmek kolay değil elbet. Kiralık kavalyeler, dans sırasında gülümsüyor, ama konuşmuyorlar. Yöneten erkek, yönetilen kadın. Konuşsalar, bu denge bozulacak belki. Kadının kimi kez beyinsel üstünlüğü ortaya çıkacak, gövdelerin estetik uyumundaki o ilkel büyü yok olacak. Son model ceketinin içinde erkek kalıbı gibi duran Fernando, diskoteğin loş karanlığında fosforlu gibi parlayan dişlerini göstererek topaç gibi döndürüyor bir valsin temposunda, sımsıkı sardığı güzel kızı. Varla yok arası giysisinden çok, uzun siyah saçianyla örtünen bir hanım müşteriyi izliyorum. Boa yılanının hipnotize ettiği yumuşak tüylü bir hayvan gibi dalıp gitmiş ince uzun Manuel'in masum bakışlarına. Manuel'in "Sartro" özentisi, yeni moda yuvarlak çerçeveli "entel" gözlükleri var. Giysisinden çok saçlarıyla örtunen kadın, Manuel'in genç kollarından yayılan ter kokusunu içine çekerken bu iş için yüz peseta kira ödediğini unutmuş sanki. Çalınan parça, Haçaturyan'ın"Maskeli Balo"sundan alınmış gibi. İşte kadın ve erkeğin en kusursuz birlikteliği. Londra'dan Türk videosııııa Ingiliz sansürü Türkler en çok video seyrediyor Londra'da. Tabii sansürü geçerse. "Çıplak Vatandaş mı? Sansürde abla". Türk sinemasımn halis Ingiliz toplumunu zehirlemesine "tefessüh" "tahlit" ve de "tagyir" ettirmesine izin verilemez elbette.L EDİP EMİL ÖYMEN LONDRA Bundan 15 yU önce tngilizler boş zamanlannda en çok kitap okur, müzik dinler ve televizyon seyredermiş. Şimdi en çok televizyon seyreder, müzik dinler ve kitap okur olmuşlar. Kimse Türkler ne yapardı diye sormadı herhalde? Bilmiyoruz, ama Londra'daki Türk video dükkânlanna bir göz atmak yeter; Türkler en çok video seyrediyor. Tabii, sansürü geçerse. "Çıpiak Vatandaş mı? Sansürde abla." Türk sinemasımn leziz, nefis ve de halıs Ingiliz toplumunu zehirlemesine, "tefessüh", "tahlit" ve de hatta "tagyir" ettirmesine Ingiliz makamlan izin verebilemez elbet. Çıplak vatandaş da neymiş? Çıplaksa vatandaş, gitsin kendi memleketinde soyunsun soyunacaksa... "Abi geliyorlar. dörl tane beş tane alıp gidiyorlar valla. Hem de ertesi gün getiriyoriar geri." MetSansür falan." Nedir bu sansür sansür dedikleri sürekli? Londra'mn göbeği "Soho." Bir küçük meydanın kenannda "Film Sınıflama ve Degerlendirme Merkezi." Küçük, havasız odalar. Bir iki koltuk. Bir video. Görevimiz, Ingiliz halkıru yabancı fıkir ve cereyanlardan korumak ve kollamaktır. fki Ingiliz görevli, bir de Türk tercüman oturup artık AJlah ne verdiyse onu satır satır izliyorlar. Dura kaika, Ingilizler kelimelere takıhyor, "Ayıp mı o sözcük?" Tercüman hem kelimeyi hem de külturel anlamını anlatmak zorunda. Filmde şiddet, dehşet, saldırı, bol öpücük ve yatak odası var mı? Gençliği zıvanadan çıkartacak menfi ve münafık fikirler var mı? Karar: 15 yaşın altındakiler göremez. Ya da 18 yaşın altında ana babasıyla görebilir. "Eskiden daha kolaydı abi. Bu kadar sıkı tutmuyorlardı. Şimdi Allahıma çok sıkıntıdayiz yani." Videocudan film almak demek; bakkala, kasaba, manava, temizleyiciye de uğramak demek. Tam bir ticari dayanışmanın ortasında vazgecilmez bir unsur videocu. SH kıntısı, sansürle baş edemediginden, "Yoksa abi, Allaha şükıir, ynvarlanıp gidiyomz işte. Allah ne verdiyse çok şükür" deyip tezgâhın yanına seyirtiyor, "Boyur abla. Yok be abla, bekUyornz daha çtkmadı" diyor sansür fırınmdan. Ctplak Vatandaş^ sansür Basrolünü Şener Şen'in oynadığı Çıplak Vatandaş, Londra'da sansüre uğradı ro işlemez, otobüsu az, uzun, git bakan yok. Varsa yoksa "bizim gördükten sonra artık hem gelegit bitmez, sağlı sollu Türk ma kiler", "Abla yaramaz, gözün cek hem de pek yakındayı görmüş navh, Türk bakkallı, Türk berber bozulor. Y enisini yapacafız da ye kadarsıruz. Ve sonunda enine çizli, Türk tamircili "Green Lanes", tiştiremedik bu hafla." Olsun, gileri bol, vınlamalı, boğuk ve saramazan olmasa da her zaman pi sen ver. Yeter ki profesyonelliğin tır satır senaryo okuyan bir ses: de, simit bulunan fınnlanyla, üze doruğundaki, saniye hesabıyla iş Hah nihayet; ri ay yıldızh Alaman ambalajlı ka gören BBC görüntusü ekrandan "Çok isliyorlar abi. Hele birşerlarden. "feani veel değmeden silinsin, yerini "Bilmem ne video kacını kimse bekleyemez." Git git hazırianmış" sucuklara kadar. Ve ifüharla sunarrr!" diye gürleyen bitmez, sağlı sollu iki üç katlı tuğarada videocular. Buralarda ya "padişah sesli"ye bıraksın. Önce la yapılarla örme, silme dolu bancı filmler de var göstermelik. "kopyacı" şirketin reklamları. "Green Lanes"de videoculann Richard Gere, Michael Douglas "Gelecek program" ve ardından ortak dili bu. " H a , o mu? İş yapSansürün vatanı olmazmış derve hatta Gleen Close'a bile dönüp "pek yakında". O kadar çok klip maz abi. Getirsen elinde kalacak. ler. BrükseVden Tîenanmen Meydanı'nda kopartılan çiçekler si rakamlarından minnettarhk duydum. "Bü tem rengi olan beyazdan tülbent çemberler bağyük yalan" defterinin dürülmekte olduğunu ve lamışlardı. Aralannda çocuklu çiftler, Sanghaytotalitarizmlerin can çekiştiğini düşündüm. Ar lı profesorler, narin genç kızlar vardı. Ağlıyordından, gazete telefon etti. Humeyni'nin ölü lardı. Megafonla, BrükseUileri Çin'deki demokmü hakkında tepki istedi. Molla'nın vefatım rasi hareketiyle dayamşma içinde olmaya, oradan öğrendim. Totalitarizmlerin can çekiş " H a l k Kartulaş Ordusu "nun "balkı tiği yolundaki fikrimi pekiştirdim. Nadiren böy kurtaraıak" için gerçekleştirdiği katliamı lanetle keyifli bir pazar geçireceğime hükmettim. lemeye çağırıyorlardı. Yanıhnışun. Öğlen haberleri için radyoyu açÇin şimdi yine çok yakın. Pazar, bana gençBazılan, kısa dalga radyo ahcılanndan Hong mak gafletine düştüm. Pekin'deki kaüiamı öğliğimde hiç olmadığı kadar yakındı. Sabah mutrendim. Panikledim. BBC'yi, Italyan Televiz Kong'u buhnayı ve taze haber almayı deniyor' luydu. Cumartesi gecesinden kalma, Kraliçe du. Taşkmlık eden yoktu. Kimse elçiliği çevreElizabeth Müzik Yarışması finaliyle uyandım. yonu'nu, Fransız kanalını karıştırdım. Haber leyen polis kordonunu yarmaya çaiışmadı. Lu, lerin teyidini ve aynntılannı aidım. Radyo, Tatil ayncalığından yararlandım. Radyo dintelevizyona demeç verdi ve şu anda en çok islemedim. Yarışmanın birincisi Vadim Repin' Brüksel'deki Çinli öğrencilerin elcilik önunde tediği şeyin Pekin'deki arkadaşlannın yamnda gösteri yapmaya hazırlandıklarmı duyurdu. den, Brfaams'ın keman konçertosunu hayal etolmak olduğunu söyledi. Deng, "Beyaz terör HADİ ULUENGİN tim. Kahve yaparken, kendi kendime, PolonAceleyle giyindim. Tervuren Caddesi'ndeki bile böyiesine açık bir kıyıma cesaret edemeBRÜKSEL Gençliğimizde Bertolucd'nin ya'daki seçimJer konusunda tahmin yürüttüm. binaya vardığımda, caddenin öteki yakasına raişti. Tienanmen Meydam'na demokrasi heyisyanadair filmi, "Çin Yakındır" başlığını ta Sonra tembelliğin yatak mahmurluğunda, Le yüzlerce insan birikmişti. Ezici çoğunluğu Çin kelini yeniden dikecegiz" diye konuştu. Gösşırdı. Çin yakındı, çünkü biz asiydik. Dürüst Monde'dan Sov7et Yüksek Prezidyumu'nun tu liydi. Hükümet bursuyla buraya gönderilmiş tericilerin taleplerini içeren çağnyı vermek için tük ve naiftik. Devrimlerden devrim sectik. Kül tanaklannı okudum. "HitlerStalin Pakö"nın öğrencilerden, stajyerlerden, uzmanlardan olu heyet seçildi. Temsilciliğe yollandı. Zil çalıntürlerden "yüz çiçek açsın, yüz fıkir yanşsın" aydınlığa kavuşturulmasını isteyen milletvekil şuyorlardı. Öfkeli bile değil, hüzunlüydüler. El dı. Ses seda gelmedi. Kapı duvar kaldı. Dilekdiyeru tercih ettik. Inandık. Altmışlı yillann so lerinden Ydtsiıı'in tabulan yıkan konuşmasın lerinde Çince, Ingilizce, Fransızca, Felemenk çe ve beyaz karanfillerden yapılmış çelenkler nuna doğru Çin'de olanları isyan sandık. Ko dan, Gorbaçov'un hakiki Sovyet askeri bütçe çe pankartlar vardı. Başlanna, Asya'nın ma girişe bırakıldı. Hüzunlü kalabalık değildi. Üni Kolektifkalabahkları demokrasi, totalitarizmleri özgürlük, despotlan kurtuluş belledik. Suç ortaklığı ettik. Şimdi Çin gençliğimizde olmadığı kadar yakın bize. Cumartesi günü, Tienanmen Meydanı'nda bizison defa kurşuna dizdiler. Artık kopartılacak çiçeğimizyok. lektif kalabaüklan demokrasi, totalitarizmleri özgurluk, despotlan kurtuluş belledik. Putları kıracağız diye "Büyük Rehber" putlara tapındık. Uysallaştık. Bizim adımıza ötekilerin düşünmesine boyun eğdik. Suç ortaklığı ettik. Yüz çiçek kopartük ve yüz fikir körlettik. Çin artık uzak olduğunda, dürüstlüğumüzden ve naifliğimizden çok şeyler yitirdik. Kiralık kavalyelerle dans etmek için dans bilmek gerekmiyor. Hanımları bellerinden tutup öyle güzel yönlendiriyorlar ki 100 pesetayı bastıran kendini doğuştan yetenekli sanır. Aralannda en zor olanı yine de tango. Bu dansa yalnız gövdesini değil, yüreğini koyması gerekiyor insanın. Kor gibi değilse eğer o yürek, sonuç göbek havası. Tango başladı mı pist boversitelerin yabancı öğrenci yurtlanna, Çin lo şalıyor. tki buçuk saatlik nostalkantalannın arka odalanna, banliyö evlerinin ji seansı sırasında o yüzden, yaltavan aralanna döndü. Kısa dalga istasyonlarda nız bir kez tango çalınmakta. GeHong Kong'u bulmaya gittiler. risi vals, mambo, polka, pasoBen gösteride, tek tük Avrupalılann arasın doble ve "Ça ça." da bir iki tamdığıma rastladım. Eski dürüstlerSabaha karşı O2.3O'dan sonra den ve naiflerdendiler. Putlara tapmış olanlar nostalji seansı sona eriyor. AIdandılar. Suç ortaklarındandılar. Biraz utanç RE'de. Aynı gençler, bu kez acidla, selamlaştık. Sanki Tervuren Caddesi'ndeki house müzik cangıbnda çağlarının hüzunlü kalabalık bizden hesap soracakmış gibi vahşi bireyselliğiyle donmeye başgeldi. Sanki, Tienanmen Meydanı'nın kopar lıyorlar. Boylesi de guzel, çekici tılan yüz çiçeğin ve kopartılan yüz fikrin faru ve heyecan verici. Kadın ve erkek rası bize çıkacakmış gibi geldi. Gerilerde kal birbirine daha uyumlu diye illa ki dık. Görünmemeye çalıştık. Ama Çin, yine de tozlu gcçmişin özlem kokularınbize çok yakındı. Gençliğimizde hiç olmadığı da da yaşanmaz ki! kadar yakındı. Çünkü cumartesi günü, TienanNe var ki AIRE'nin nostalji çımen Meydanı'nda bizi son defa kurşuna diz kartmasında kadın erkek eşitliği diler. Pazar, Tervuren Caddesi'nde kendimize pek kollanmış sayılmaz. Diskoteği son defa mevlit okuttuk. Tienanmen Meyda birlikte denetlediğimiz erkek arnı'nın hesabım verdik. Ödeştik. Artık kopar kadaşlardan biri, "Haksızlık bu" tılacak çiçeğimiz yok. Sonunda çiçekler, Çin El dedi çıkarken. "Ben de tango, çiliği'nin önündeki çelenkte matem karanfılle rumba öğrenmek islerdim. riydiler. Çin yakındır. bana kiralık Dam?"