Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER det Geboloğlu ve Aydın Tuğ, komisyonun 16 Mart 1983 tarihli ilk toplantısında bulunmamışlar (Danışma Meclisi Tutanak Dergisi S. 355). Demek üyelerden üçti, yukandan gelen işarete göre kendilerini yönlendirmişler. Bu olay dahi o dönemin giidümlii siyasal havasını ve bazı kişilerin siyasal karakterini belgelerle kanıtlıyor. 6) Danışma Meclisi'nin 18/4/1983 tarihli oturumunda, Abdülbaki Cebeci'nin 23 Nisan gününün önemini belirten kısa bir konuşmasından ve sözcüklere ilişkin önemsiz tartışmalardan sonra öneri kabul edilip yasalaşıyor. 7) Ancak yasalaşmanın kesinlik kazanması için, yasanın Milli Güvenlik Konseyi'nin onayından geçmesi gerekiyor. Konsey 20 Nisan 1983 tarihinde Cumhurbaşkanı, Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in başkanlığında, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Milli Güvenlik Konseyi Üyesi Nurettin Ersin, Hv. Kuvvetleri Komutanı ve Milli Güvenlik Konseyi Uyesi Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Dz. Kuvvetleri Komutanı ve Milli Güvenlik Konseyi Üyesi Sedat Celasun'dan oluşan toplantısında, Başkan: "Milli Güvenlik Konseyi'nin 141. birleşimini açıyorum. Gündemimize göre kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine başhyoruz" diyerek toplantıyı açıyor. thtisas Komisyonu Başkanı Tuğgeneral Cumhur Evcil, kısa konuşmasının bir yerinde: "Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait oldnğnnnn vurgulanacagı bu anlamlı giinde kutlama torenlerinin amacına uygun ve görkemli yapılabilmesi için 23 Nisan gününün genel tatil günlerine dahil edilmesi gerekli ve yararlı görülerek, hazırlanan kanun teklifi, Danışma Meclisi' nde kabul edilmis ve şimdi yüksek onaya sunulmaktadır, an ederim" diyor. Bundan sonra Konsey Başkanı Kenan Evren söyle konuşuyor: "Esasında yine görkemli olarak kutlanıyor, görkemliymiş mörkemliymiş yok. Bu, bir çocuk bayramıdır ve vilayetlerde, kazalarda vali ve kaymakamlann nezareti altında toplanılır, bir geçit resmi yapılır. Görkemlisinden falan degil, velilerin katılması da degil; maksat memur \elilerin katılmasıdır. Bngün şoför olan 23 Nisan'da işini bırakıp gidiyor mu. kasap kapatıp gidiyor mu, bakkal kapatıp gidiyor mu, dısanda çalışan serbest meslek erbabı tatil edip gidiyor mu? Gitmiyor, işine devam edi>or. Bu, sırf memur olanlann, kamo sektörunde çalışanlann isteğinden neşet etmiştir. Biz de peki buna uyalım demişizdir. Yoksa zaten çocuklann bayramıdır, ilgili kurumlann degil, yani okullann, ögretmenlerin ve saire, onlar için de bayramdı, dgerieri mesarye devam ediyordu. Efendim, tümü üzerinde başka söz almak isteyen var mı? Yok. Tümü üzerindeki görüşmemiz tamamlanmıştır, maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir." (Birleşim: 141,20Nisan 1983, Oturum: 1, Milli Güvenlik Konseyi Tutanak Dergisi S.609). 198Pde Milli Güvenlik Konseyi'nce kaldınlmış olan Ulusal Egemenlik Bayramı'nın, başta belirttiğim istekler doğrultusunda yeniden kabul edilmesine ilişkin yasa tasansı, Başkan Evren'in konuşmasından sonra söz alan olmadığı için, maddelere geçilip kabul ediliyor ve böylece bayram geri geliyor. Burada birkaç nokta dikkatimı çekti. Sayın Cebeci'nin önerisinden sonra Danışma Meclisi Üyesi kimliğiyle bu Meclis'e sunmuş olduğu önerge ile 23 Nisan gününün yeniden ulusal bayram ve tatil günü olarak kabul edilmesini isteyen M.G.Konseyi Üyesi Org. Sedat Celasun, Başkan'ın konuşmasının ardından söz alıp önerisini savunma gereğini duymamıştır. Neden? İkinci ve asıl önemli olan nokta, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, Genel Kunnay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Saym Evren'in, 23 Nisan 1921'de kabul edilmiş olan Ulusal Egemenlik Bayramı'nı, sadece bir çocuk bayramı sanmasıdır. Tutanaktaki konuşması öyte gösteriyor. Bu konuşmada "Ulusal Egemenlik" üzerinde tek bir sözcük yer almamıştır. Sayın Evren ya ulusal egemenliğin önemini bilmiyordu ya da ulusal egemenliği önernsemiyordu. Her konuşmasında Atatürk'ii ağzından duşürmeyen Evren'in, ülkemize Atatürk'ün getirmiş olduğu Ulusal Egemenlik kavramını bilmemesi olanaksızdır; çünkü kendisi ulusal egemenlik sayesinde yapılan seçimlerle cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştur. Demek, makamını borçlu olduğu bu egemenliği önemsemiyor ve 23 nisan gününün yalnız "çocuk bayramı" olması üzerinde duruyor. "Ne yanından bakılırsa bakılsın, yukanki belgeler gösteriyor ki, Milli Güvenlik Konseyi döneminin Atatiirkçülük ve Ulusal Egemenlik anlayışı hazia ve yürek karartıcı dunımdadır. Geçen pazar yazıma aldığım 25 Nisan 1989 tarihli mektubu ile bana, şu günlerde benlm için hiç de kolay olmayan bu incelemeyi yaparak tarihsel bir gerçegj açık seçik gözler önüne sermek fırsaünı veren Danışma Meclisi Endncan Üyesi Sayın Em. Kurmay Albay Abdülbaki Cebed'ye yürekten teşekkürierimi sunanm. Keııan Evren'in Ulusal Egemenlik AnlayışıII HIFZIVELDET VELİDEDEOĞLU Geçen haftakı yaamda Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın eskisi gibi, yeniden resmi bayram ve tatil günlerinden sayılmasına ilişkin sayın Abdülbaki Cebeci ve 61 arkadaşının Danışraa Meclisi Başkanlığı'na sunduğu yasa önerisini ele almıştım. Bu öneri sırasıyla şu işlemleri görüyor: 1) Danışma Meclisi Başkanhğı öneriyi, Bülend Ulusu başkanhğındaki hükümete göndererek görüşünü istiyor. Hüküraet, 1 Mart 1983 gün 18/10387 sayıh yazısı ile şu gerekçeye dayanarak öneriyi benimseraiyor: "... 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun'un uygularoa süresinin heniiz iki yıh dahi doldurmamış ve tatil giinlerinin ulkemizde çok oluşu sebebiyle söz konusu kanun teklifi bukümetimizce olumla karşılanmamışür". Görülüyor ki, htikümet başkanı Bülend Ulusu dahi ulusal egemenlik kavramının taşıdığı büyük önemin farkında değildir. Geboloğlu yasa önerisindeki imzalannı geri alıyorlar. 5) Bir süre sonra Milli Güvenlik Konseyi üyesi Org. Sedat Celasun, Abdülbaki Cebeci'nin önerisi doğrultusunda Danışma Meclisi Başkanlığı'na bir öneri sunuyor. Bu öneri Danışma Meclisi üyesi Abdülbaki Cebeci ve 61 arkadaşımn önerisiyle birleştirilerek tek öneri halinde yine Eşref Akına'mn başkanlığındaki komisyona gönderiliyor. Bu kez yine aynı üyelerden oluşan komisyon 17/4/1983 tarihli toplantısında. (16/3/1983) günlü raponınun tam tersine bir rapor haarlayarak şu karara vanyor. Bunu Danışma Meclisi Tutanak Dergisi'nin 18 Nisan 1983 tarihli toplantısırun ikinci oturumundan (sayfa 524) olduğu gibi alıyorum: "...Teklifier ve gerekçesiyle konuya ilişkin hükümet görusleri yeniden değerlendirildi. Yapılan görüşme sonucu her iki teklif genel kurulumuzun iradesi doğrultusunda birleştirilerek kabul edildi. Komisyonumuzda kabul edilen metin ilişiktedir. Raporumuz, Danışma Meclisi Başkcnlığı 'na saygı ile sunulur". Komisyonun bir ay aralıkla, birbirine tümüyle ters düşen iki rapor vermesi çok dikkate değer. Aynı başkan ve aynı kişilerin bir ay aralıkla birbiriyle çelişen iki rapora imza koyması, bu konuda, Milli Güvenlik Konseyi'nde esen havanın yumuşamasından ve konsey üyesi, Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'un aynı doğrultuda bir öneri sunmasından kaynaklaruyor. Bu demektir ki, Milli Güvenlik Konseyi'nin eğilimi ne yönde ise Danışma Meclisi komisyonlannın eğilimi de o yönde oluyor. PENCERE 11 HAZÎRAN 1989 İnsamn içindeki?.. 2) Başbakanlığın yaası ve yasa önerisi, 4/3/1983 tarihinde Milli Savunma, tçişleri ve Dışişleri Komisyonu Başkanlığı'na gönderiliyoı. 3) Eşref Akıncı başkanlığında, sözcu Halit Zarbun ve dokuz üyenin katılmasıyla toplanan bu komisyon, Danışma Meclisi Başkanlığı'na sunduğu 16 Mart 1983 tarih ve 2/8931 sayıh raporunda: "...Ulusal Bayram ve Genel Tatüler Hakkında Kanun, 23 Nisan gününü bayram olmaktan çıkarmamıştır. Belli ölçüde ve yerlerde törenlerle kutlanmasım önlememiştir. Ancak genel tatil olmaktan çıkarmıştır. Bunun da yerinde olduğu görülmektedir. Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun'da 17/8/1981 tarihinde degişiklik yapılmış, geçen bu siire içerisinde yeni bir degişikligi geBurada bir noktayı çok merak ettim ve Abdülrektirecek neden görülmemiştir. Bu sebeplerle komisyonumuzda benimsenmeyerek tümüyle baki Cebeci ile 61 arkadaşımn önerisinde de imzareddedilmiştir" deıüliyor. (Danışma Meclisi Tuta ları bulunan beş komisyon üyesinin, komisyonun bir ay aralıklarla verdiği raporlarda da imzalan bunak Dergisi S.355). lunup bulunmadığım, adlannı, tutanak dergilerin4) Bunun uzerine öneriyi imzalamış olan ve ay deki imzalarla tek tek karşılaştırarak araştırdım. nı zamanda Milli Savunma, tçişleri ve Dışişleri Ko Yasa önerisindeki imzalannı geri alan beş kişiden misyonu'nda da üye bulunan Halit Zarbun, Avni hepsinin de komisyonun ikinci raporunda imzalaMüftüoğlu, Remzi Banaz, Aydm Tuğ ve Necdet rı bulunuyor. Birinci raporda ise bunlardan Nec EVET/HAYIR OKWAKBAL 10 Ağustos 1947'de Başyazarımız Nadir Nadi 'Cumhuriyet'teki yazısında, "Bize bir sosyalist parti lazım' diyordu. Bu cümleyi yazısına başlık yapmıştı. Ne diyordu Nadir Bey: "Çalışan vatandaşların haklannı koruyacak, bu uğurda açık kalple mücadele meydanına atılacak temız bir siyasi teşekküle şiddetle ihtiyaç vardır. Bize kalırsa, ikinci enternasyonal tipinde bir sosyalist partisi Türkiye'nin iktisadi ve içtimai kalkınması bakımından çok faydalı, hatta çok luzumlu bir organizma sayılmalıdır. İlk adımda iktidara geçmeyi kendine hedef edinıp de oportünist bir politika gutmediği takdırde, böyle bir parti bütün çalışan Türk vatandaşlarını bir ülkü etrafında biıieştirmek, onların devlet veya fertler elinde istismar edilmesini onlemek, kültürlerini ve içtimai değerlerini artırmak, netice itıbariyle de saadetlerini temin etmek hususunda brrincı derecede bir rol oynayabilecektir." Mülkryeliler Birliği Dergisi'nde çıkan Şehmuz Güzel'in yazısından aldım Nadir Nadi'nin bu ilginç sözlerini... Aradan tam 42 yıl geçmiş! Türkiye'de güçlü, etkili bir sosyalist parti hâlâ yok! Böyle bir siyasal oluşumdan yana olanlar bir türiü biraraya gelemiyor. Geldikleri zaman da iç ve dış etkilerle parçalanıyor. Çoğu kez sosyalist partiler emek düşmanı güçlerce binbir zorluklarla karşılaşıyor... "içtimai realitenin içinde iktisadi sınıfları inkâr etmeye elbette yer yoktur. Sınıfları kabul edince de onlara kendi menfaatlerini savunma imkânını vermek demokrasinin ve hürriyetin birinci şartı olur. Tek parti rejimınin bizde işçi durumuna yeter derecede fayda temin etmediği görülmüştür." Nadir Nadi o günlerde neden böyle bir yazı yazmak gereğini duymuş? Bilindiğı gibi, çoğulcu düzene geçtigimız 1945 yılından sonra ulkemizde iki sosyalist parti ortaya çıkmıştı. Türkiye Emekçi Sosyalist Partisi ile Türkiye Sosyalist Partisi... Birinin lideri Şefik Hüsnü, öbürünün lideri Esat Adil Müstecaplıoğlu idi. Kısa sürede bu iki parti önemli gelışme gösterdiler. Dergiler, gazeteler çıkarmaya başladılar, örgütler kurdular. Demokrasi, tek kanatlı bir kuş olmaktan çıkmak üzereydi. Kurulan bütün partiler 'sağ'da yer almıyordu, 'sol'da da iki parti bulunuyordu. 1946'nın gençleri, aydınları, toplumculan bu partilerde bir araya gelmeye başladı. Gerçı bu iki parti arasmda bir anlaşma olmuyordu, karşılıklı suçlamalar, güvensizlikle sürüp gidiyordu. Ama bırakılsa, bu sosyalist partilerin çalışmaları yasaların güvencesinde sürüp gitse Türkiye'de pek çok şey değişecekti. Açıkçası, Türk demokrasisi çoktan sağlam temeller üstünde kurulmuş olacaktı. Olmadı! Bir yıl geçmeden iki sosyalist parti de kapatıldı. Yöneticileri içeri alındı, mahkum edildi, sosyalizm sözü etmek nerdeyse ağır bir suç sayıldı. Başyazarımız bu partilerin kapatılmasından sonra yazmış bu yazıyı... Bir çeşit uyarma, bir çeşit suçlama, demokrasinin ancak sağlı sollu partiler dengesiyle oluşan bir rejim olduğunu vurgulama... Nadir Nadi'nin bu tarihsel yazısını okurken kırk iki yılın nasıl boşa geçmiş olduğunu düşünmemek elde değil! Al baştan sil baştan! Her kuşak yeniden demokrasi savaşına atılıyor, partiler kurmak; emeğin haklannı savunan bir yol tutmak istiyor, ama karşısına çıkan tutucu güçler 'hayır bu yol kapalıdır' deyip emekçilerin partileşmesini önlüyor. Bugünlerde yeni bir kitap çıktı, Rafet Ballı'nın "Sosyalist Sol Konuşuyor"... Ballı dahaçok 1965'ten bu yana adını duyurmuş sosyalist aydınlarla, sosyalist partilerin. sosyalist eğiiimdeki topluluklann ileri gelenleriyle konuşmuş. Aybar'dan Perinçek'e, Kaçmaz'dan Sargın'a, Kürkçü'den Keskin'e kadar pek çok sosyalist aydının görüşlerini okumak çok ilginç. Otuza yakın solcu iiderle yaptığı konuşmalarda solda niçin güçlü, etkili bir oluşum yaratılamadığını ortaya çıkarmaya çalışmış. Kırk yıldır değişik partiler çıkmış halkın karşısına 'benim dediğim doğrudur' demiş, karşı topluluklar ise tam tersini ileri sürmüşler. Bugün de durum farklı değil. Ballı, önsözün bir yerinde açıkça yazıyor: "...İlk dikkatinizi çeken şey, birlık konusundaki tutum değişiklikleri oluyor. 12 Eylül öncesinde hemen herkes diğerlerinden neden ayrı durması gerektiğini, nasıl 'farklı' olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Teorideki bu anlayışın sosyal pratiğe yansıması doğal olarak sürekli bölünme şeklinde oldu. 1968'den 88'e, en az bir defa bölünme geçırmemış grup yoktur." Sorarsanız, herkes ilke olarak ortak örgütlenmeden yanadır. Ama böyle bir işe girişmeye başladınız mı hemen değişik göruşler ortaya atılıyor. Güçlü bir sosyalist partinin kurulması, sosyalizme inanmış ınsanların bir araya gelmesi gerçekleşemiyor. Herkes birlikten yanadır, ama iş birlikteliği gerçekleştırmeye ge, lince binbir engel ortaya çıkmaktadır! Nadir Nadi'nin 1947'deki çağrısı bugün detoplumun gündemindedir, evet 'bize bir sosyalist parti lazım.' Önce toplumda sınıfların varlığını kabul etmek gerek, sonra da onların kendi çıkarlarını savunma olanağını tanımak... Nadir Nadi, 47 yıl önce bunu yazmış. Bugün yeni bir yazı yazsa yine aynı sözleri yineleyebilirdi. işin üzücü yanı bu, zaman geçıyor, insanlar değişi yor, kuşaklar yetişip yaşlanıyor, ama biz hâlâ güçlü bir sosyalist parti kurup yaşatamıyoruz, ortaya çıkanlan da türlü bencil duşüncelerle kısa sürede işlevsız hale getiriyoruz. Demokrasinin yalnız sağda yer alan partilerle ayakta kalamayacağını nedense akhmıza bile getirmiyoruz! OKURLARDAN kitap bulamıyoruz. Gün gelecek Türk gençliğinin bir parçası olarak vatantmızm sorumluluğunu üzerine alanlardan olacağız. Ama bizi Her köylü insamn içinde bilinçli kılacak faydalı ve bulunduğu, yaşadığı birçok yeterli bir kaynak olmadan, bu Kredi Yurtlar Kurumu'na bağh sorunlar vardır. Bu sorunlan tstanbul Atatürk Öğrenci görevi nasıl basanyla yerine çözmek belli bir bilinç düzeyi Yurdu>ıda kalan bir grup getirebiliriz? Kötülüklerin ister. Ama bu bilinç düzeyine sahip olmak köylerde pek kolay kökünü kurutmasım bilmeden, Öğrenciyiz. Şikâyetçi yanltşları önlemesini bilmeden, olduğumuz konu, yurt değildir. Bilinçsizliğin önemli yemekhanesinden çıkan nasıl yurdumuza ışık nedenlerinden biri de bizi yemeklerin halL ' tutabiliriz? Nasıl insanlığa eğitecek kitaplardan yoksun faydalı olabiliriz? Bunları Geçen yıl da olmamızdır. Ben de köyde basarmamızı sağlayacak aynı sorunu yasamıştık. Yurt öğrenci bir genç olarak birçok çoğunlukla sizin göndereceğiniz yönetimine defalarca arkadaşımla birlikte yeterli değerti kitaplardır. Evet, sağlam başvurmamıza karsın konunun kitap bulamama sorununu kisilikli birer genç olarak yaşıyorum. Geleceğimizi her üzerine gidilmedi. Bu yıl yetişmek, yurdumuza, yönden guvence altına yemekhanede isletmeci halkımıza, insanlığa, kendimize değistirildi. alabilmek için bu sorunlan faydalı birer insan olabilmek, Ancak pratikte çözmek istiyoruv Ama yeterli istikbalimizi hazırlamamıza bir eğitim, bilinç düzeyi değisen hiçbir sey yok, aynı tas yardımcı olmak, geleceğimize olmadan bunu basaramayız. aynı hamam. Yemeklere hem ışık tutmak için artık okunup Bunları bize verecek olan dısanda vereceğimizden fazla da ihtiyaç duyulmayan çoğunlukla kitaptardır. Oysa kitaplann bize gönderilmesini para veriyoruz hem de kalitesiz bizde kitap sevgisi olduğu arkadaşkanm adına rica ediyor yemekler yemek zorunda halde, kitap yok. Okulumuzda kahyoruz, Hatta yemekhanede ve sizlere güveniyoruz. bulunan küçükfakir çalısanlardan bir bölümünün, kütüphanede çok az kitap var. EMtNE GENÇ "Sizin yerinizde olsak bu thtiyacımızı giderecek oranda Çaykara/Trabzon yemeklert midemiz Kitaptan yoksunuz "Sol" Niye Biraraya Gelemiyor? Yurtlarda yemek sorunu kaldıramazdı" dediklerini hatvuüırsak, olayın boyutu daha iyi anlaftur sanınz, Yemekhanelerdeki bu basıboşluğun nedeni nedtr? Neden denetim yapümıyor? lsin dusündürucü bir başka yönü, yemekhane işletmecilerinin, yurtta çalışan memur ve hizmetlilere '"'.cretsiz yemek vermeleri nedeniyle, yemekhanede olup bitenlerin görmezlikten gelindiği yolundaki iddialardır. Yemekhanede temizlikten eser yok, yemeklerin kalitesini ise tartışmak bile gereksiz. Klmse haynna yemek vermiyor bize, paramızla yiyoruz. Bu durumda yemeklerin kaliteli olmasım ve yun yönetiminin de denetim yapmasuu istemek hakJumız sanıyoruz. Bu yılın sonuna geldik, ama hiç olmazsa bundan sonra aynı sorunlarla karşılaşmayalım. Atatürk Öğrenci Yurdu'nda kalan bir grup öğrenci Çağdaş insan kimdir? Sevecen bir kişidir; evrene bakış açısı sıcaktır. Etiyopya'daki açı, Pekin'deki ögrenciyi, Bulgaristan'daki Türkü, Güneydoğu1 daki Kürdü, İstanbul'daki işçiyi, Amerika'daki siyahı, Manyas'taki kuşu, İztuzu'ndaki kaplumbağayı, aklın, bilimin, sağduyunun gergefinde işlenen bir sevgiyle kucaklamasını bilir. Günümüzdeki dünya, bu tür "/jüma/i/zma"ya ddnüktür. İnsan haklannı savunanlarla yeşilcilerin, gezegenimize dönük bakışları bütünleşip evrenselleşiyor; temel bir siyaset oluşturuyor; geniş ufuklu bir uygahık kültürünü politikanın içeriğine dönüştürüyor. Her kim bu geniş açının dışına düşüyorsa, istediği kadar "çağdaşlık" taslasın.. Naftledir. • Bugün Türkiye'de çoğu kişi "entemasyonalist" olduğunun bilincinde midir? "Millryetçi • muhafazakâr" partinin önde gelenlerinden birine sorun: AT'ye girmek istiyorsunuz, değil mi? Evet. Peki, Türkiye Cumhuriyeti Devieti "Avrupa blrt&şik devtetf" kurulunca ne olacak? Bilmem. AT'nin hedef'ı "Avrupa birteşik devtetf'yir. Bilen bilmeyen, konuyu şimdilik bilinçaltına itmistir; "bayrak, vatan, ulusal smırlar, bağımsızlık" kutsaldır; ama içten içe bütün dünyanın ve insanlığın birleşmesi gereğini de duyumsanz. Güncel siyasetin uygulamasıyla insanlığın amaçlan arasındaki dengeyı, çağdaş insan kafasında oluşturur. Bu işi en iyi yapanlar büyük devlet adamlarıdır. Atatürk, Inönü, Ruzvelt, Brandt gibi büyük devlet adamlan bir yana, sıradan sayılan politikacılar bile yaptıklanyla, yapmak istedikleri arasındaki ayrımı, gerçekçi bir politikanın programına oturturlar. Bir insamn ister politikacı olsun, ister olmasın daha ileri bir insanlık içinde, daha ileri bir toplumu düşlemesi, suç değil, erdemdir. Bir yurttaş da kafasındaki mutlu ve uygar toplumu nasıl düşlerse düşlesin, güncel politika içinde kendine en yakın gördüğu partiye oy verebilir. * Dar politika, insanları çirkinleştiriyor ya da şaşırtıyor; kısır siyasetin çarkları kişinin özgür düşünme olanaklarını yok edebiliyor. Bunun örneklerini ne yazık ki SHP'de bol bol izleyebiliyoruz. Bir cadı kazanı kaynatılıyor Türkiye'de, Amerika'ya bağımlı büyük sermayenin güdumünde yürülülen propagandanın yaptığına bakılırsa, SHP'de sosyal demokrat olmayanlar varmış; bunlar diyorlarmış ki; Ben bugün için SHP'de politika yapmayı gerçekçilik sayıyorum; ama daha ilerdeyim... Peki, ne olmuş? Ayıklanmalıymış bunlar; sosyal demokrat parti sakıncalılardan temizlenmeliymiş. Vaktiyle CHP dönemini de yaşadıkflu partide oyle açık fikirli, öylesine aydın, öylesine ileıici siyaset, fikir ve bilim adamlan vanjı ki bugün onlar SHP'ye gelseler sakıncalı sayılııiardı. Bir insamn kafasının içine girmek, fikirterini gümrükten geçirmek, sonra suçlamak. Sen, bizim partinin programmdan çok daha ilerde duşünuyorsun!.. Olacak iş değildir bu... * SHP'yi gerici sermayenin cadı kazanında kaynatıp pişirmek, sonra da yemek isteyenler başarı kazanacaklar mıdır? Bilinemez. SHP'den sol kanat tasfıye edilebilecek midir? Kimbilir? Eğer, partide sol kanat geniş bir tabana dayanıyorsa, solculuk Anadolu'da gerçekten ayaklarını toprağa dayamışsa bu iş çok zordur. * insanlığın ve toplumların ileriye doğru yürüyüşü durduruiamaz, geciktirilebilir. Sosyal demokrat parti hangi işlevi üstlenecek? İşte bir soru ışareti ki yakın gelecekte yanıtı ortaya çıkacaktır. l^cl TÜRKİYE SİSE VE CAM FABRİKALARI A.S. BÂÖLI KURULUSLARINDA GÖREVLENDIRILMEK ÜZERE ELEMANLAR ARANIYOR TOPKAPI ŞIŞE SANAYİİ SAĞLIK MEMURLARI: ilgili rv\eslek Lisesi/Kolej mezuntan, deneyimli erlcek elemanlar TÜRKİYE'DE Ü SOLCU GENÇLİK Ütopyalardan türbana, Gorbaçov'dan Joan Baez'e, silahsızlanmadan cinsel yaşama... '80'li yıllann sonunda solcu gençlik... Nasıl bir dünya istiyortar, ne düşünuyortar, nasıl yaşıyorlar? Makro'nun Nokta için yaptığı büyük araştırma... Sosyalistler, sosyal demokratlar, feministler, yeşiller, çevrecller, anti militaristler... Ortak özlemler neler, yollar nerede ayrılıyor? Sosyalistler AT'ye nasıl bakıyor? Kimler 163'ten yana, kimler karşı? Türkiye'nin en önemli sorunu ne? Gorbaçov'un reformlarını ve Çin'deki öğrenci olaylarını nasıl değerlendiriyorlar? Oylar hangi partiye? Kimler okunuyor, kimler dinleniyor? En önemli kavram ne? "Ben diyebilmek muthiş politik bir tavır..." "Sol hümanlzm demek..." "Sol fikirler çok cazip ama..." Seyfettin Gürsel: "Gençlik iddialı ve gerçekçi." Yalçın Kuçük: "Sosyalizm kazınamaz." İran Şahı'nın Türkiye'deki generali anlatıyor: "Ulusu döneminde Türkiye'de 2 bini aşkın silahlı adamımız vardı. Özal gelince işler bozuldu, pazarlıklar yapıldı." "Anayasamız ve hükümetimiz hazır. İran'a döneceğimiz günö bekJiyoruz, hele Humeyni'nin kırkı bir çıksın." "Türkiye'nin yardımı belirleyici olacaktır" • istanbul Milli Efittim Müdürlüöü'nde skandal. Başta llköğretim Mütettişler Kurulu Bafkanı olmak üzere birçok mufettlş hakkında soruşturma yapıldı ve suçlu bulundular. Ancak rapor 3 aydu tfleme konulmuyor. • Istanbul'un Cihangir "cumhuriyeti"nde Pürtelaş Sokak halk milisleri. Sokak üzerindeki egemenlik uğruna eşcınsellerle '1emiz" aıleler birbirine girmiş durumda. Her gece olay. • Bankaların 1988 yıh performans anallzi. Proi. Selçuk Abaç, Nokta için Inceledi; hangi banka, hangi alanda ne kadar başanlı? Nedenleri. • "Aslında iyi bir kızım." Madonna Madonna'yı anlatıyor. ANADOLU CAM SANAYİİ AAAKİNA VE ENDÜSTRİMÖHENDİSLERİ: işletrnede görev atacak, çok iy, derecede ingilizce bilen, İ.T.Ü., O.D.T.Ü., Boğaziçi Üni. veya eşdeğer ögretim kurumundan mezun elemanlar. İSTANBUL PORSELEN SANAYİİ ELEKTRONİK MÜHENDİSİ/.Y. MÖHENDİSİ: İşletme Mühendisi olorak görev alacak, çok iyi derecede İngilizce bilen, O.D.T.Ü., İ.T.Ü., Boğaziçi Üni. Elektronik Bölümü mezunu enVek eleman. KIRKLARELİ CAM SANAYİİ AAAKİNA MÜHENDİSİ: imalat. ve Bakım Servislerinde görev alacak, iyi derecede İngilizce bilen tercihan İ.T.Ü., O.D.T.Ü. ve Boğaziçi Üni. Makina Bölümü mezunu elemanlar. Lojman olanoğı sağlanacaktır. CAMİŞ AAAKİNA VE KALIP SANAYİİ M A K İ N A VE ELEKTRONİK MOHENDlSLERİ: İşletmede görev alacok, ingilizce bilen, İ.T.Ü., O.D.T.Ü. ve Boğaziçi Üni., Makina ve Elektronik Bölümü mezunu elemanlar. ELEKTRONİK TEKNİSYENİ: işletmede görev alacak, Endüstri Meslek Lisesi / Teknik Lise, Elektronik Bölümü mezunu, elemanlar. TOm adoylann 35 yaşını aşmaması, erkek odaylann askeriik yükümlülüğünü tamamlamış olmalan gerekmektedir Isteklilenn özgeçmışlerinı ıçeren, htoğraflı ve aday oldukları görevi belirten başvurularını hangi kunjluşumuza müracaat etmei ıstiyorlarsa o kuruluşumuzun odresine Penonel' rumuzu ile 27 HA2İRAN 1989 tanhıne kadar göndermelen ve haberhşmey çabuklaştırmak amacıyla telefon numarası bildirmeleri rica olunur. Tüm müracaatlar gizlı tutulacok ve cevaplandınlacakhr. ADRESLER: : Davutpaşa, Kışla Caddesi Askeri Fınnyolu No: 56 34018 Topkapı/İSTANBUL ANADOLU CAM SANAYİİ AŞ. :Tekke Köyü Gvarı P.K. 612 33004 MERSİN İSTANBUL PORSELEN SANAYİİ AŞ. : Hatboyu Caddesi No= 5181714 Tuzla / İSTANBUL K1RKLAREÜ CAM SANAYİİ AŞ. : P.K. 40 Lüteburgaz/KIRKLARELİ CAMİŞ AAAKİNA VE KALIP SANAYİİ A$. : Davutpaşa, Kışla Caddesi Fınnyolu Sokak 34020 Topkapı/İSTANBUL TOPKAPI ŞİŞE SANAYİİ AŞ. KIRALIK Tekirdağ'a 18 km mesafede havu2İu dublex villa Çamyah Sıtesi No 25 586 67 46 586 42 45 H A F T A I I K noKta H A B E R D E R G İ S l