28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 30 NİSAN 1989 Danımang ıimi r Kı(p)rıslı güne 'N'apan'la başlar. Sabahlan ev düzeni olarak yatakları 'ongarır'. Koku sürülmez, 'tütülenilir'; otomobillerin freni yoktur, gerektiğinde 'stop'a basılır!. EACİU e i M i v h A M H MINAIN GİRNE Karadenizlinin oğlu, oturmuş, yüksek sesle dilbilgisi çalışıyormuş: "Celeynım, celeysun, cele>" Babanın tepesi atmış ve hemen kanşmış: "Uy nasıl da çekeysun oyle fiyulu" deyip düzeltmeye başlamış. "Geleynım.., geleysun... gele>..." 'tla benum gibi çek çöpeoğlusu.. Şimdi ogrendun mi tognısuni çibanıni?...' Turkün yaşadığı her belde için geçerli bir durum. Ağız farkları, konuşulurken kullanılan ezgi, Semerkanddan Girne'ye kadar kulağa değişik gelen farklarla süruyor. Her ağzın, bir başkasını (bazı hallerde kendisini) düzeltme çabası da cabası. Kı(p)bnslı, "ince finlülere" açıkça yüz vermemekte: Ben da, sen da, o da... " E " unlüsu, MersinGirne arasında bir yerde, yıllar önce kaybolmuş olmalı!. Seçme zorunluğu karşısında ise Kıbrıslı hep bir kalınım seçiyor ünlülerin: Yapamayorum, edemeyorum, anlamayorum gibi. Istanbul ağzırun nezaket kurallanna (!) göre çarpıttığı, Bürhan, dolâr, Koka Kolâ, ya da Lefkoşe orneklerine nispet yaparcasına. Kıbrıs'taki bütün kurumlann kapısına asıb levhalart göz ardı etsek bile, T.C. Büyükelçiliği işi bozmakta, koskoca bir LEFKOŞA ile. Yerde ve gökte her yerde Lefkoşa yazar ve tüm Kıbrıslı ben da, sen da, o da derken, "Cumhuriyet" dışında kalan basın ve elebaşı durumundaki TRT acep neden Lefkoşe'leyip durur?.. Türk nezaket inatları kanunu ile bir ilişkisi var mı acaba?.. Kıbrıslı, cümlelerini vurgularken da. Ankara'ya danışacak değil ya, tam bir özgürlük içinde istediğince vurgular. Sâlih, Melih gibi ok^nur, Havva'nın (v) leri biraz fazla geldiğinden, havaciva gibi vurgulanır. Rânâ ise, genç bir sığır gibi işlem görür. Vesselâm, Kıbrıslı, anasının, babasının adlarının nasıl okunacağını karasakal'dan (Türkiyeli)öğrenecek değildir ya. Kıbrıslı yatmış dinleniyor ise durum "yaür"dır. Sâlih ne yapıyor diye soracak olursanız cevabı: "Sa'lih yatır'! olacaktır. Çocuklar okuldan (alınmaz) "aranır"(?) tlk kez, "Okula gidip çocuklan arayacagız" dediklerinde ödüm koptu.. Besbelli bizim çocuklar kaybolmuştu!.. Kı(p)bnslı güne "N'apan"la başlar. Bir hatır sorma kuralıdır N'apan... Cevap olarak "ne yaptığınızı" söylemeniz safdillik olacaktır. Sizden beklenilen "ma nereşdesin be Saiih" cinsinden bir yarenliktir... Nefıs bir gece.. Bir lokantada, bir şeyler yemektesiniz. Hava üık, ateşböcekleri uçuşmakta.. "Biling ne derler bu böcucüklere?..". "Ha nerde vardır böcucük?". "Bilmeng gendii (kendini)? Hani uçar da götünde da ışıcıklar yakar. Danırnang o böcücıiğu?..". "Öyle desena, bilirik gendii, ışıldağ böciisudür..." Alan da satan da memnun. Size ne?... Birkaç kadeh sonrası hep birlikte "Adalar sabilinde bekliyorum" gibi bir güfte okunacak ise, "sa'hil"in kısalığı bekleme sürenizi arttıracaktır. Sa'hil mehil gibi okunacağından. Sa'hil1 de bozulan denge, Safıye'de yakalanıyor: "Safiye" maliye gibi vurgulanacağından... Soru ekleri tümüyle kadük ilan edilmiş olmalı... Düz cümlelerin sonunu sesle, sorulaştırarak idare ediyorlar... "Burada park edilir?" sorusu Kıbns'ta trafiği aksatmaz. Sabahlan, ev düzeni olarak yataklar yapılmaz: Onganlır. Koku sürülmez: Tütülenilir. Otomobillerin freni yoktur. Gerektiğinde stop'a basarsınız. Korna çalınmaz: Boru ötrüriilür. Dikkat edilirse, Türkiye'deki Tanzimat sonrasımn Fransevi teknik terimlerine karşm, Kıbns'ta da Ingiliz hâkimiyetinin terimleri yerleşmiş, bir bakıma fark yok arada. Koymak fıiline gosterilen milli alınganhk. Kıbns için de geçerli. Bardağa ça> dökülür(!) ya da kadehe içki, fakat asla ve katta koyulmaz... Neme laam, Türk işkilli bir millet haline getirilmiştir. Kıbns, küçük bir toplum taşımasına karşm dil farklılıklan ol El Pais gazetesinde yayımlanan fotoğraf, 14 aralıktaki genel grev sırasınua meclıs nöbetı tutdn atn duğu soylenmekte. Güneydeki Rumun dilini ayn tutsak da; kuzeydeki Turkün dilinda yöresel (?) farklar olduğu iddia edilmekte. Kişinin konuşmasına göre hangi yöreden, hatta o yörenin hangi köyünden geldiğini anlamak mümkünmüş(anlayabilene)! Pafos.., Karpaslı... Leymosonlu diye hemen fark ediyorlar. Girne'den New YorkHan NEDİM GÜRSEL Gece uyanan kent kuşları Madrid'den Halk, köylü ve kentli olarak ikiye ayrılmakta ise de köken olarak genelde köylü. Kentliler sonradan olma. Sonradan soylu (aristokrat) Dörtnala uygarhk degme w bir havaya burünmuşier. çoğun şıkırdım duğme, bir duruş, bir alım, lukla kentin belirli bir bölgesini aralarında paylaşır ve orada oturur, yatır kalkır(?) olarak.. Soylular(!), soysuzlarla görüşme>erek zaten dar olan toplumsal alışverişi burunlarından kıl aldırmayarak daha da daraltmakta. Görgü, bilgi ve kültür yerine dedikodu, giyimkuşam (en şatifıliisinden), dış gezi ve son model arabalann gündemi oluşturduğu bu çevrede, kural olarak hiçbir olumlu iş beğenilmez, her kişinin aleyhinde bulunulur, ayıplar becerilebilinirse bir başkasımn üstune atılır ya da örtbas edilir.. Kasıla böbürlene küçük dağlar yaratılır. Göriıleceği üzere, dünya genelinde gelişmekte olan, "yan aymtş, her bi'seyi bilmiş, kolay kazanmış ve heplen şaşmıs" toplum tipinden Kıbns da payına düşeni alıyor... Atlı polislerin cakasmdan geçilmiyor. Mahmuzlu çizmeler,,pırıl pırıl lacivert ceket, , ..., . , . . . , keyiflerine. Duran trafikle alay edercesine kaldırımı şakırdatarak uzaklaşıyorlar. MİNE SAULNIER MADRİD Madrid'in şirinliklerınden biri de atlı polisleri. Kentin cehennem trafiğinde bazen, yolların bir buçuk iki saat'kımıldamadan tıkandığı oluyor. Motorlor dönüyor, sürucüler h&murdanıyor. Egzozlar dışanda, sigaralar içeride, fosur fosur tütmekte. Bir de bakıyorsunuz, o sarsılıp sarsılıp yerinde sayan, motoru bilmem kaç beygirlik otomobillere üstten bakarak, tıkır da mıkır atlar geçiyor yanıbaşımzdaki kaldınmdan. Kulağıruzda toplumsal belleğin ataerkil mü?esinde unuttuğunuz bir kişneme sesi, bir nal şakırtısı, bir beygir kokusu çalıruyor burnunuza. Binici polislerin cakasından geçilmiyor. Mahmuzlu çizmeler pınl pınl, lacivert ceket, şıkırdım düğme; bir duruş, bir alım, değme keyiflerine. önümüzde açık kaportalı kırmızı bir Jaguar durmakta. Sürücüsü arada bir boş vitese gaz verip, kafese kapatılmış aslan gibi kükretiyor motoru. Elleri, tempolu bir sinirle direksiyonu dövüyor. Yanındaki güzel kız, can sıkıntısından tırnaklarını kemirmekte. Atlı polislerden biri, tek yumruğu baldınna dayalı, Jaguar'ın yanından geçerken kıyak bir selam çakıyor. Jaguar'ın sürücusü mosmor. Atlar, eli kolu bağlı bir canavan anımsatan araba magmasının hırıltılarına aldırmadan, beton kaldırımı şakırdatarak uzaklaşıyorlar. Duran trafikle alay eder gibi göz kırpan ktrmızı, san, yeşil ışıklann tam dibine, kuyruğunu kaldınp lök diye.. doğal gereksinimini gidermez mi bir tanesi? " H a y " , diyesiniz geliyor, lastik tekerli teneke kabuğunuzun penceresinden: "Ben de böyle uygarlıjııı..." İçinizden o kontağı kapatıp çıkmak, o atların sırtına atlamak, dört nala rüzgâra, dcnize, dağa koşmak geliyor. Aylak zamanlarda lüks araba vitrinlerine burun dayayıp, zenginlik düşleri kurulan yıllan yavaş yavaş geride bırakıyor insanlık. Hiç değilse gelişmiş ülkelerde. Çocuklar oyuncak arabalara doy'dUj 1940'b yılların tahta at, tahta f^rıldak, çek çek arabası, "Mikado" çöpleri ve prizma dür Bertiri'den Çocııktan kap oyuncağı Savaşlar oluyorsa, büyük büyük insanların çocuklann oyuncaklarını kaprhalanndan oluyor. Savaşlar oluyorsa, büyüklerin bozulmuş dünyalarımn yeni yetişen çocuklann tertemiz dünyalarını kendi içine alarak bozmasından oluyor. DEMİR ÖZLÜ BERLİN Pazar günü KurfürstenDamm Bulvarı'nın başladığı yerden kente doğru inmek istediğimde, gidiş yolunun trafik işaretleriyle kapatıldığııu gördüm. Hava çok güzeldi, zaten yüriimek istiyordum. Belki de siyasal bir gösteri vardı kentin merkezinde. Aşağılarda bir kalabalık görünüyordu. Biraz yüriiyünce anlaşıbyor. Hayır, yoktu siyasal bir gösteri. Yandaki caddelerden gelen çeşitli firmalann büyük büyük araçlan bulvara dönüyorlar, bir geçit töreni yapıyorlardı. Milka çikolataşekerleme firması, CocaCola...v.b. Araçlann üzerinde palyaço kılığına girmiş koca koca adamlar, müzik çalıyorlar; içine paçavralar doldurduklan ramazan topuna benzeyen küçükantik bir topu eğlence olsun diye gürultuyle ateşliyorlardı. Milka firmasının ardındaki ikisi kız, biri oğlan üç genç, biraz sonra bulvara ve kaldırımlara karamelalar saçmaya başladılar. Herkes kendini kaptırmış topluyordu bu karamelalan. Ama daha da ilgınci, gene aynı üçlü, kamyonun arkasındaki başka bir mukavva kutudan aldıklan, plastikten yapılmış, pembe domuz yavrusu biçimindeki kumbaralardan da arada bir fırlatıyorlardı sağa sola. Taşıtlann yukanya doğru geçmesinin serbest olduğu geliş yolundaki kaldırımda, Berlinlilerle birlikte yürüyordum. Pembe dotnuz kumbaralardan biri, bu yana kadar fırladı. Önümde annesi babasıyla birlikte, yürüyen sekizdokuz yaşlannda bir çocuk kumbaraya doğru atılmak istedi. Fakat annesi tedbirli davranıp onun elini tuttu. Çocuğun yerine babası, caddede kaldınma doğru seken kuçük domuzu kapabilmek için ileri atıldı. Ama onlann da önünde yürüyen bir adam, karşıdan gelen otomobili de yavaşlamaya zorlayarak kaptı domuzu. Onlar bir kankocaydılar. Bir çocuk yoktu yanlannda. Küçük çocuk ağlayacak gibi oldu. Adama giderek küçük, pembe domuzu istemek istedi. Ama bu defa babası, ayıp olur diye önledi onu. Domuzu kapan adam mutlu, küçük pembe, sevimli kumbarayı karısına uzattı,. O da hemen el çantasına yerleştirdi onu. 'Ne yapıp yapıp bu küçük çocuğa da bir domuz kumbara elde etmek gerekli!' Bulvann ortasında, taşıtlann da yerleştiği, yer yer çimenlik olan orta bolümü gectim, karamela ile domuz kumbaraları savuran kamyonun arkasına takılmış kalabalık arasında, ön sıralarda yer alduıı. Genç erkeğdn karoserin üzerinden attığı bir domuzu kapmaya çalışırken, domuz elime çarpıp sekti. Onun üzerine kılığı da pek düzgün olmayan, kocaman bir adam atladı. Ikinci bir domuzu havada yakalayacakttm ki ardınıda on yaşlarında iki çocuk olduğunu gördüm, elimle havada uçuşunu ^vaşlattığım domuzu onlara bıraktım. Karamelaların arasında, fırsat buldukça, tabii daha az sayıda etrafa saçılan bu pembe domuzlar, kamyonun aıkasına takılmış kalabalıkta da çevrede de epeyce heyecan yaratmıştı. Çeşitli yaşlardan insanlar, karoserdeki üç gence: "Ein Schwein, bitte" diye bağnşarak yalvanyorlardı. Ben de onlardan öğreruniştim. Domuzu kapamayıp da ağlayacak gibi olan çocuğa bir domuz elde edebilmek için ben de kamyonun arkasında sıçrayıp duruyordum: "Ein Schwein, bitte!" (Bir domuz lütfen). Karosere çok yakın olan bana bir domuz vermediler. Biraz sonra da bir tanıdık, kamyonun arkasında "bir domuz lütfen" diye bağınp sıçrayan beni görür diye korktum. Ama daha önemlisi domuzu elde edemeyen küçük çocukla, annesiyle babasını gözden kaybettim. Oyle saruyorum ki savaşlar oluyorsa, büyük büyük insanlann çocuklann oyuncaklarını kapmalarından oluyor. Savaşlar oluyorsa, büyüklerin bozulmuş dünyalarımn, yeni yetişen çocuklann tertemiz dünyalannı kendi içine alarak bozmasından oluyor bu. Tek tesellim, domuzu çantasına koyan kadının evde, kendisini bekleyen bir çocuğu olması. NEW YORK Beş yıl öncesinin anılanyla baş başayım. Oysa yalnız değilim bu kez. Bu kez dışandan bakabiliyorum kente. İlk gelişımde tam bir karmaşa yaşamıştım. Sıcakta boğuntulu sokaklar boyunca yürüyor, New York'u ele geçirmeye, daha doğrusu ele geçirilmesi mümkün olmayan bu kenti, biraz olsun anlamaya cabalıyordum. Oysa şimdi başka. World Trade Center'ın 110. katındaki kafeGece yaşayan bir kent New teryada oturuyoruz. Windows of the World'de. Aşağıda gökdelen York. Sinemalan, tiyatrolan, caz , ierden bir orman. Citicorp, Pan kulüpleri, barlan, toples barlanyAm, Chrysler Building. Yalnızca la, sabaha dek işleyen metro ve mahallelerle köprulerin değil, otobüsleriyle. Gece yansından gokdelenlerin de adları var. Ar sonra bir caz kulübüne ya da bir tık hakkında bazı şeyler bildiğim toples bara değil, suçüstü mahkebir kent New York. örneğin cad mesine gittim. Görülecek yerdi delerin kuzeyden güneye, sokak doğrusu. Hırsızı uğursuzu, esrarlannsa doğudan batıya numara keşi katili, sarhoşu fahişesiyle landığını, Manhattan'ın Uptown kentin "ayak takımı" oradaydı. ve Downtown diye ikiye bölündü Kafka'nın romanlanndan kendi ğünü, kuzeyde şık lokantalarla isteğiyle gelmiş yaşlı ve sağır bir müzelerin, pahalı kuyumculann, yargıç, nasılsa Fellini'nin fılmlegüneydeyse daha popüler mahal rinden kaçmış devlerle cüceleri, lelerin, sanatçılarla öğrencilerin zencilerle şişman orospulan sorbulunduğunu, 18801890 yıllan guya çekiyordu. Sorgu bitiminde arasında limana Avrupa'dan beş ya tutuklaruyordu sanıklar ya da milyon evet tam beş milyon göç serbest bırakılıyorlardı. Gece bomenin geldiğini, yirminci yuz>ıl yunca kimler geçmedi ki önümbaşlannda kent halkının yüzde den! On dolar için adam şişlemiş bir dev, metroda yalnız gördüğü bünleri, şimdi züppe oyuncakçı yetmişinin izbelerde yaşadığını, turist kızın iki istasyon arasında daha birçok şeyi biliyorum. ların en gelişmiş Japon robotlarırzına geçmiş bir başkası. Sonra dan pahalıya satılan seçkin nıalElimdeki rehber New York'un Beşinci Cadde zenginlerinin araları arasında yer almakta. 1626 >ilında HollandaL Peter Mi balannı taşlayan zenci çocuk, esMadrid'in göbeğinde cennet gi nuit tarafından 24 dolara kızılde rar krizinin doruğunda bir genç bi bir yeşil alan var. Retiro Par rililerden satın alındığuu bile ya kız, Woody Ailen tipinde bir makı. 143 dönümlük parkın asayişi zıyor. 1641 yılında bir Fransız nik depresif. ni bir atlı polis birliği sağlıyor. Ta gezgini, o zamanlar küçük bir kaSabaha karşı, beş yıl önceki gitil günleri binicilik gösterisi yap saba olan kentte 18 değişik dil komak da bu bırliğin görevleri ara nuşulduğunu not etmiş. Demek ki bi 42. Sokak'ta bir toples bara gitsında. Her pazar Retiro Parkı'nın kurulduğunda da bir Babil Kule medim. Taksiyle dönerken yerin alundan buharlar çıkıyordu. Mazterbiyeli atlarım seyretmeye gelen si'ymiş New York. tçtiğim sigaranın markası olan galların üzerine uzanmış, buharIspanyollar, çocuklarıyla paylaşPeter Stuyvesant ise kentin son da ısınan yoksullar gördüm. l M a n b ir sevinçle çığlık çığlığa. Bush'un Amerikası yupilerle açAma atlı polislerin becerisi, Re Hollandah valisi tngilizlere kar ların ve işsizlerin bir arada yaşaşı Manhattan'ı doğudan batıya tiro gösterileri ya da trafik sıkıdığı bir ülke. şıklığında caka satmakla bitmiyor kateden bir duvar çektirmiş buelbet. Geçen salı günü, Bue7avista Mahallesi'ndeki Pınar Sokağı'nda devriye gezetı iki atlı polis, eliııdeki bir şeyi ceketine saklayan delikanlıdan kuşkulamp kendisini durdurmak istedi. Genç çocuk, "dur" ihtanna uymayıp koşmaya başlayınca, onlar da hafıf tırısa kaldırdılar atlarım. Derken deIikanlının zorlu koşucu olduğu ortaya çıktı ve Castellana Bulvarı'nın yoğun trafıği içinde dörtnala Profesyonel düzeyde vıdeo çekım ve sonrası ışlemlerıni bir takip başladı. Arabalann sert gerçekleştırecek, 1 ınch ve dengı standartlarda çalışacak fren gıcırtılarına, (hırsıza çarpyeni kurulmakta olan bir studyo ıçın mak neyse de bir beygire bindirmek "arabaya" çok zarar verebiTEKNİK YÖNETICİ aranmaktadır. lir) kornalann canhıraş feryatlari karışıyordu. İşlek caddeyi veAdayların: rev kesip, çiçek tarhlarının üstünde engel atlayan dörtnala iki po Elektronık veya Stüdyo ile ilgili konuiarda teknik yüksek lısin görüntüsü karşısında, birçok öğrenim gormüş olması Madridli küçuk dilini yuttu. Po İyi ingilızce bilmesı lisler, kaçağı Maria de Moline Sokağı'nda kıstırdılar. Ceketinin Benzer bir Studyo'da daha önce deneyime sahip olması içinde çalıntı bir araba radyosu tagerekmektedır şıyordu. Başvurular kesmlıkle gizlı tutulacaktır. Ama en önemlisi, teker takılmış konserve kutularırun içinde, tekAdayların, özgeçmışlerını Teknik Yönetıcı" rumuzuyla düze işlerinden sıkıntıh evlerine PK.1375 KARAKÖY 80030 İSTANBUL dönen Madridlilerin o gece ve ertesi gün birbirlerine anlatacak bir adresıne göndermeleri rıca olunur şeyleri vardı: "Sorma neler oldu bugfin! Castellana kavşağını biliyorsnn; hani dun 45 dakika beklemiştik... lşte tam ortadaki kırmızı ışıgın yanından iki at, dörtnala..." İstanbul, atlı arabalann son yıllanm yaşıyordu. Atlann altı bağlaıısın mı bağlanmasın mı diye tanışırdı belediyeler. Son zamanlarda, alt'arı bağlanmıştı. Sonra Proficiency ve Toefl'a hazıriayan kurslar: işlevlerini Anadol marka kamyo Taking notes netlere bıraktılar. Motorluya kar Comprehensıon (Readmg+Listening) şı atlı arabayı savunacak değilim. Composıtıon Böylesi bir özleme, nostalji değil Grammer beyin sulanması derler. Ama Retiro Parkı'nda rastladığım at pis Vocabulary liği öbekleri önünde durup, uzun Proficiency ve Toefl testlerini geçmek uzun düşündüm. Egzozların kustuğu o kurşun yüklü kahpe duiçin iyi İngilizce bilmek yeterli değildir. mandan daha sevimli geldiler ba gunkü Wall Street'in bulunduğu yere. Ünlü New York Borsası'run adı oradan geliyor demek. New York deyince Al Capone'yi, Yncky Luciano'yu, Mario P u zo'nun 'Baba' rornanında okuduğumuz, Coppola'mn fılmlerinde gördüğümüz dunyayı anımsamamak mümkün mü? Ama tkinci Dünya Savaşı yıllarında Tbomas Mann'a, Brecht'e, SaintJohn Perse ile Andre Breton'a, Fernand Leger ve Salvador Dali'ye de kucak açmış New York. BROADCAST STÜDYO TEKNİK YÖNETİCİSİ B.Ü YADYOKÖĞRENCİLERİNE VE PROFICIENCY/TOEFL ALMAKİSTEYEN TÜM ÖĞRENCİLERE Özel test tekniğini bilmek gerekir. Kayıtlar başlamıştır. T.C Milli Eği1ıtn|Bakanlığı Baharı bekleyen kumnılar gibi.. Bu yıl paskalya bayramı 7 mayısla bitişti. Papandreu ve genç sevgilisi Dimitra Liani de bayramı kutlamak için Bodrum'un karşısındaki Istanköy adasına gitmeye karar verdiler. Çift, gözlerden ırak dinlenecek. STELYO BERBERAKİS meydanlan işçilerle dolup taşacak ve isçilerin yüzyülarca verdiği mücadeleleri konu alan konuşmalar yapılacâk... Ancak 1 Mayıs gününün pazar günü kutlanan Paskalya Bayramı'ndan bir gün sonrasına denk düşmesi, "işçi bayramı"nın bu yıl 7 mayısta yani pazar günü kutlanmasına neden oldu. ATİNA Bugün pazar: Yunanlı Ortodoksların en büyük dini bayramı. tsa Peygamber bugün 1957 kez dirüerek göklere yükseliyor. Kumızı yumurtalar tokuşturuluyor ve kiliseler dolup taşıyor. Yarın pazartesi: 1 Mayıs, Yunanistan'da en büyük işçi bayraBöylece Yunanlılar bu hafta gemı olarak kutlanıyor. Kent ve köy çen cuma gününden itibaren önümüzdeki çarşamba günune dek sürecek dört günlük bir tatil gerçekleştiriyor. Bir hafta boyunca paskalya gunüne kadar bir tür "oraç" olan perhiz yapanlar, cumartesi gece yarısı, lsa Peygaruber'in dirilişini haber veren kilise çanlannm çalması ve havayi fışeklerin çakmasıyla, itina ile hazırlanmış sofralann başına geçer. Dileğince yer, içer, eğlenir... Ertesi gün de yani bugün bahçeli evlerde kuzular çevrilir, bahçeli evlerde oturmayanlar yöredeki fınnlarda kuzu kızarttırır. Bu arada kırlarda piknik yapanların da sayısı oldukça fazladır. Gün boyunca Paskalya Bayramı kutlandıktan sonra ertesi gün, yani pazartesi günü bir önce yenen et yemeklerinin hazmı için dinlenmeye çekilinir. 1 Mayıs Bayramı'nda ise kırlarda toplanan çiçekler, çelenk haline getirildikten sonra yine "uğurlu olsun" diye balkonlara asılır... Yunanlılar böyleb'kle bu yıl hem dini bayram paskalyayı hem işçi bayramını hem de bahar bayramını bir arada kutlama fırsatım buldular. Bugünlerde bir yandan dini törenler, diğer yandan sol içerikli siyasi sloganların yer aldığı toplantılar düzenlenirken haziranda yapılacâk olan genel seçimlere hazırlanan Yunan halkının kafasında "hangi partiye oy versem" düşüncesi hâkim olmaya başladı. Özellikle 1 Mayıs kutlamalannda yapılacâk konuşmalarda ülkedeki skandal olaylarına ağırlık verilmesi beklenirken, sağ ve sol kesim arasında haziran ayına kadar sürecek bir gerginliğin doğması söz konusu... Bu nedenle paskalya ve "bahan yakalama" bayramlarında gönlünce eğlenen Yunanlılar biliyor ki bu bayram sefalanndan sonra bütün partiler "oy kapmak" için saldınya geçecek ve daha birçok skandalı ortaya çıkarmak amacıyla kıyasıya bir mücadeleye girecekler... öte yandan, Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu da genç sevgilisi Dimitra Liani ile Paskalya Bayramı'nı kutlamak için bu yıl Bodrum'un tam karşısındaki Kos (tstanköy) Adası'na gitmeye karar verdi. Papandreu ve Dimitra, "gözlerden ırak" bir şekilde dinlenecek. Ancak Papandreu burada bayramdan hemen sonra baştayacak olan seçim kampanyasında izleyeceği "taktik"leri konusunda son hazırlıklarını yapacak. Aynı çift, bu hafta sonunda "bir şeyi" daha kutlayacak. Dimitra Liani'nin 35. yaşgunünu. Bundan iki ay önce 70. yaşgününü kutlayan Yunanistan Başbakanı Papandreu, artık Dimitra'yı resmi ziyaretlere de götüımeye başladı. Yunanistan Başbakanı böylelikle bu ilişkisinin "ne denli ciddi" olduğunu kanıtlamaya çalışırken Dimitra da Papandreu'ya "sadakatini" göstermeye calışıyor. Atina'dan ÖZEL BİRKAN YETKİN LANGUAGE SCHOOL Ayrıntıiı C'igı ıçın Mrs KIM FORTUNV ALKAN ve ZEHR4 URE yı ara>ı> z T Yeni Sülün Sok. No: 77 3. Levent Tel: 164 02 34 Tlx: 27414 otx tr • Editors Step A.Ş. is looking for editors of the highest caliber with unmatched proficiency in Turkish as well as in English. to work on a project commisiorted by"IBMTürkLtd.Şti... The succesful candidate is expected to possess superb skills in communıcating. For appointments please call 175 6421 C T C D U İ L r 175 64 23 1756426 BILGIISLEM PAZARLAMA SANAY1 VE T1CARET A.Ş Durun! Çabuk karar vermeyin! ELEMAN ARANIYOR Şirketimizin Ege ve Akdeniz yörelerindeki seçkin otel ve tatil köylerinde bulunan perakende satış yerlerinde çalıştınlmak üzere Almanca ya da Fransızca dillerinden birini çok iyi konuşan sezonluk ya da sürekli bay ve bayan elemanlara ihtiyaç vardır. Başvurular mektupla ya da şahsen aşağıdaki adrese yapılacaktır. KuydaşKuşadası Kitap, Yayın Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Kıbns Cad. 16/7 Kuşadası / AYDIN Tel: (636) 11828 VACANCY AMERICAN CONSULATE GENERAL has a vacancy for a SECRETARY who will be serving as a secretary and administrative assistant to agricultural trade officer and agricultural marketing specialist. Applicants are required to possess a high school diploma, fluency in English, two years of secretarial experience using personal computerbased office automatıon, and 40 wpm typing skill. Application forms are available at the gate of the Consulate in Tepebasi. Deadline for applications: May 10. 1989. Tel: 151 36 02 KAT KALORİFERİ ÖNEMLİ KARAR, CİDDt İŞ! "... fuel oil yakıyorduk, kömüre geçmek için dünyanın parasını ödedik!"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear