26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet TV l'de program değişikliği Sahibr Cumhuriyet Matbaacılık ve Ga2«ecilik Türk Anonim Şirkeu adına Nadir Nıdi 0 Genel Yayın Muduru. Hasan Cemal, Muessese k 1 ıdurti: Eminc Uşaklıgil. Ya^ı Işlerı Muduru: Okaj COKnsin. 0 Haber Merkezı Müdüru: Yalçın Bayer, Sayfa Duzenı Yönetmenı Ali At«r, # Temsılaler ANKARA: Ahmcl T » . IZMİR. Hikmcl Çetiokıyı. ADANA Olal Baflugıç. Istanbul Haberleri: Erfcan Akyddız, Dıs Haberler Ergu» Bllcı, Ekonomı Oagte Turhan. Kullur Cclal tjster. Spor Damsmanı Abdulkadir Vucdman. Dıuellrne Refik Durbaş, Araştırma: Ş»W« Alpay, IşSendıka: Şukran Kcteaci, Yurl Haberleri. Necdet Dogaa, Dızı ıjzılar: kcmn Çıltşkan. % KoordinatOr Ahraet Konılsu, • Malı Işlcr Erol Erknt, • Muhasebe: Bulnl Vncr • BüıçcPlanlama: Stvgi OsmanİNştogliı • Reklam A}?» Tonm, Ek Yayınlar Hılyı Akvol % Idarc: Huscyio Gurcr, tşleıme. Öndtr Çtiik, Bılgılşlcm. Nail lnal. Ssson vr fcvoa Cumhunyct Matbaaolık « Gucuolık T.A Ş Türt Ocagı C a i 39/41 Cagalothı 34334 lst PK 246lstanbul Tel 512 05 05 (20 hatl, Tda. 22246 Faı: (1) S26 60 72 # Buroinr. Ankan: Zıya Gokalp Blv lnkılap S. No 19/4, Td: 133 11 4147, TdcL 42344 Fn (4) 133 II 41 '428 • l™lr: H Zıya Blv 1352 S.2/3, Td: 13 12 30, Telou 52359 Fıx: (51) 19 53 60 • A4ua: Inftnü Cad 119 S No 1 Kal 1, Td. 19 37 52 (4 hat), Tcten: 62155. Fa* (71) 19 37 52 TAKVİM: 14 NİSAN 1989 İmsak: 4.48 Guneş: 6.20 Öğle: 13.09 îkindi: 16.51 Akşam: 19.48 Yatsı: 21.14 Latife Tekin'le son romanı "Buzdan Kılıçlar" ve kelimeler üsîüne röportaj 'Bir Günün HikâyesV yayından çıkarıldı Kültiir Senisi TV 1 de cumartesi günü yayımlanacağı açıklanan "Bir Günün Hikâyesi" adh fılm yayından çıkanldı. Turkiye çapında işçi eylemlerinin yaygınlaşması ile ilgili olarak yayından çıkanldığı ileri surulen "Bir Günün Hikâyesi", yeraltı Madenİş Sendikası'nın kuruluş öyküsunü anlatıyor. Cumartesi günleri TV l'de ekrana gelen "TV'de Türk Sineması" kuşağında yayımlanacağı bildirilen ve Sinan Çetin'in ilk filmi olan "Bir Günün Hikâyesi"nin yerine, yönetmenliğini Orhan Elmas'ın yaptığı, "Vazife l gnına" adlı, emekliliği gelmiş, görevine düşkün bir başkomiserin bir rnafya babasıyla çatışmaya girişini konu alan fılmin gosterileceği açıklaııdı. Yazarmı aldatan kahraman "Yoksullar, kendilerini daha çok sözlü olarak ifade ediyorlar. Yazıyı yeterince tammıyorlar, ele geçirebilmiş değiller." "Uzun zamandır insanlann konuşmalannı not ediyorum. Gitüğim her yere elitnde bir defîerle gidiyorum, yoksa peçete kâğıtlarına falan yazıyorum." Turizm ve Kültür'de atamalar BEHİÇ AK Latife Tekin'in romanı "Buzdan Kılıçiar"la ilgili bir röportaj yapmaya karar verip yazarla Arnavutköy'deki evinde buluşuyoruz. İçeri girer girmez oğlu Memo belki daha ilginç bulunur umuduyla faııtastik hikâyeler bombardımanına tutuyor bizi. "Geçenlerde bir kirTRT Basın Bürosu, TV Daipi yuttıım, sonra elimi rnidemc re Başkanlığı'nın "Bir Günün daldınp bir dikenini kopardım. Hikâyesi"nin teknik açıdan yeyırtık olan pantolonumu diktim." tersiz olduğunu, şerit uzerindeRomanlannda edebiyata yansımayan bir 'dil'ı kullandığını söyieyen Latife Tekın, Arnavutköy'deki evinde oğlu Memo'yla birlıkte "Geçenlerde bir kâbus gördüm, ki yırtıklar nedeniyle yayından vazı ve yazıdan çıkarılan işaretler Peki bir yaııdan da kullan yaşadım ki kendi konuşmam da "bir iş" için teklif mektubu var. PTT'de çalışıyormuşura." çıkarılmasına karar verildiğinin çok güçlu bir sistem oluşturuyor dıklan "nesneleri" kendilerine uy değişti. O mektup aslında gerçek bir mekbildirildiğini açıkladı. Sözcu Röportajın sağlığı açısından, Gecekondudaki dil de son sene tup. Dikkat edersen mektupta baHilkat Saydamer'in yaptığı gulme duygularımızı bastırıp Me ve onlann hayatına hâkim oluyor durmaya çalışmıyoriar mı? Haliçlar. Sözun hayatlarındaki yerı de" teki minibüs şoförlerinin, arkadan lerde buyuk bir değişim yaşadı. zı noktalama yanlışlan var. İlk baaçıklamada, " B i r Günün mo'ya fazla yuz vermiyoruz. "kaynıyor." Gittikçe refaha yak iki makas kırıp rainibüsu "uçak" 80'in hemen sonrası insanlar, çok kışta öyle... Ama biraz dikkatli baHikâyesi"nin yeni bir kopyası Romanlannda edebiyata laştıklan duygusuna rağmen bu, haline getirmeleri gibi... daha duru bir dille konuşuyorlar kıldığında, aslında mektubu yanın getirilerek tekrar denetleneyansımayan bir "dil"i kullanan inonlann yoksullaşmasını derinleşTEKIN Evet... Nesnelere nü dı. Dilin kendisine ulaşabilme ola zan "bu işi" yaparken, çok yoruceği belirtilirken bu yeni kopyasanları konu ediyorsun ve yazartiriyor bence... fuz etmeye çalışıyorlar. Videoyu nağı vardı. Yani öznesi, fıili yerin lacağı bir yere nokta koyuyor. Yanın gösterilip gösterilmeyeceği ken de bu dille yazıyorsun. Nasıl konusunda açık bir ifade kulla "Buzdan Kılıçlar"daki tipler alıp hemen onu hayatlanna dahil deydi. Sentaksı dağılmış değildi. ni yazının içinde emeğin kendi sebir "dil" bu? Dil son senelerde sanki bombar rüvenini görebiliyorsun. nılmadı. TEKİN Uzun zamandır in "fizikiyel ve ruhiyel durumlar", ediyorlar. Ya da minibusteki gibi dıman edildi. Hızlı bir değişim sü Bize biraz "Buzdan sanlann konuşmalannı not ediyo "orgon enerjisi" vs. gibi bilimsel herhangi bir şeyi, hiç ulaşamayareci yaşadı. Diğer yandan, TRT DenetleKıhçlar"daki tipleri anlatır mısın? rum. Gittiğim her yere elimde bir gorünen kelimeleri çokça kullanı caklan bir "obje" haline getirmeye me Kurulu'ndan yapılan açıkla Bu bombardıman, yani çaTEKİN Romanı kurarken, defterle gidiyorum, yoksa peçete yorlar. Bu bir tur "modernleşme" çalışıyorlar. Kelimelere de aynı şeyı yapıyorlar. Onları da hızla kul lıntı kelimelerie oluşan "yeni dil", yoksulluk ve yoksulluk dışındaki mada da "Bir Günün Hikâyekâğıtlarına filan yazıyorum. Boy özlemi mi? si"nın gosterimden çıkarılmasılelikle dilin kendisini ses olarak nın, fılmin içeriği ile ilgili olmakâğıda geçirdinı. İnsanlann bazıdığı belirtildi. Yine sözcu Hilkat ları, bazı kelimelere "takılı.vor." Saydamer aracılığı ile yapılan Adam "ortam" diyor. Bütün dertaçıklamada, denetimin 2.5 ay lerini, bütün sıkıntılarını, konuşkadar önce bir videokaset kopma içinde yüz kere "ortam" keliyadan yapıldığı ve denetim kumesini geçirerek anlatıyor. Öteki rulunun "yayımlanabilir" şekadam da onu anlıyor, çunkü o da linde karar aldığı bildirildi. An"ortam" demese de "basamak" cak firmaların TRT'ye kötü diyor. Yani yaklaşık olarak aynı kopyaları gonderdikleri, " 1 dili kullanıyorlar. Aslında inç"lik sisteme göre kurulu ya"ortam" derken kendisine yabancı yın teknolojisine, "Bir Günün olduğunu hissettiği bütun bir dunHikâyesi"nın uygun olmadığı yayı kastediyor. Zaten bu kelimeda açıklamada yer aldı. leri de "o dünyadan" çalıyor. Yani "ortam" gibi kelimeler "çalınFilmin kötu kopya nedeniyie tı." Tabii bu tür "çalıntı" kelimeyayından çıkarılmasıyla ilgili ler, çalındıktan sonra asıllarına saolarak verilen bilgı üzerine, Saba j dık kalmıyorlar, anlam değiştiriTEKİN Ben kendimi değer lanıma sokuyorlar. Kendilerinin "derdini anlatamamak" gibi bir dünya gibi, iki ayn dünya düşübattin Çetin de TRT'nin kendi I yorlar. Tıpkı çalanların, çaldıktan lendirirsem, bu insanlara göre ha kılıyorlar. sonuç yaratmıyor mu? Yani bir nüp baştan, pıllık ırtık adamlarsini arayarak filmin yeni bir • sonraki dtrumları gibi. Boylelik yatta olan ilişkimde çok daha tu Yazarken, romanındaki tip "dilsizleşme?" dan başladım. Gogi, Mesut, Hakopyasını istediğini doğruladı. TEKİN Hayır. Tam tersine, lilhan gibi tipleri, yoksulluktan le yepyeni bir dil, yepyeni bir in tucu kalıyorum diyebilirim. Oto lerin konuştuğu dili kullanıyorÇetin, TRT'nin, yapımcı firmaderdini çok iyi anlatmak gibi bir öbur tarafa doğru giden bir masan yapısı doğuyor. Tabii bunun matik çamaşır makinesini alıp hiç sun. ovlc degil mi? ların kendilerine "kötü TEKİN Evet... O yuzden ro şeye yol açıyor. Ne denildiğinin ceranın, bir yolculuğun çeşitli dualtında kendisine ait bir dilin ya yabancılık çekmeden kullanabilikopyalar" gönderdiklerini soyşadığı hayatı anlatamaması gibi yorlar. Şimdi ehliyet furyası var manırm okuyanlar "Yazar nerede" fazla öneminin kalmadığı bir nok rakları gibi düşündüm. Daha bülemesine karşın, yapılan telefon gecekondularda... Birçok kadın diye soruyorlar. Fakat o dili aynen tada, birbirleriyle anlaşıyorlar. tünlüklü bir dünyadan parçalanbir şey var. görüşmesinde, TRT'nin "tdesiehliyet almak için kuyruklara gir kullanarak yazmak olanaksız. Her "Yani ben bunu anlatıyonırn mış bir dünyaya doğru yani. Hane"sindeki bir anza nedeniyie, Yoksullar, kendilerini daha çok di. Ben hâlâ "A>ıağım gaza gidcr zaman bir "üst dil" gerekiyor. As ama... Anla, biliyorsun zaten" gi lilhan, bu romanın en kopyanın 15 dakikalık bölümüsözlü olarak ifade ediyorlar. Ya mi?" diye düşünürken, onlar hiç lında ben bir "kılığa girerek" ya bi. Orada gizli ve sessiz bir anlaş "parçalanmış" kişisi... Romanın, nün çizilmiş olduğunun kendizıyı yeterince tammıyorlar, ele ge bunun hesabını yapmadan "tak" zıyorum. O dili kendi dilimmiş gi ma var. roman olabilmesi için ihtiyaç duysine bildirilerek yeni bir kopya çirebilmiş değiller. Yazı onlar için diye gidip ehliyetlerirü aldılar. Ko bi kullanarak... "Buzdan KılıçlaYazıda da öyle... Hatırlarsan, duğumuz kişisi... istendiğini belirtti. biraz da yabancı bir şey. Giderek lay uyum sağlıyorlar. n " yazarken öyle bir yoğunlaşma "Buzdan Kılıçlar" romanında Gogi ise Halilhan gibi değil, kendi kültüründen kopmanın bütün ipuçlarıru yakaladığı halde, geriye kendi dünyasına dönmüş bir insan. Yani daha bütünlüklü bir tip. llişkilere para girdiği zaman kendini yavaş yavaş geri çekiyor. Romanda kendini "tehlikeye atan" Halilhan. Peki yazar olarak Halilhan'ı izlemekte zorluk çekmiyor rousun? Veya "butünlüklu olmayan bir tip"in "romanın bütünluğu"nü bozacağından korkmujor musun? TEKİN Ben Halilhan'ı izlemeyi, kendimi izleyerek başarıyorum. Çünkü ben böyle bir parçalanmayı yaşadım. Gogi'yi yazmak Halilhan'ı yazmaktan daha zor geliyor bana. Çünkü benim için "bütünlüklü" kalan insanlann diline ulaşmak parçalanmış insanlarınkine ulaşmaktan daha zor. Gogi daha bütünlüklü bir tip. Yazmayı "bilmejen" insanlann hikâyesini yazmak daha zordur, onun gibi bir şey bu. Özellikle o hikâyeyi okuyacak insanlar, bu insanların ">uzmayı bilnıediklerini" bilmiyorlarsa... ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı'na, eski KultUr ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mustafa Turkmen atandı. Kültiir Bakanlığı Müsteşarlığı'na, Müsteşar Yardımcısı Aytuğ Izat'ın vekâleten atanmasından sonra, müsteşar yardımcılıklanna da Mehmet Özel ve Hasan Duman vekâleten getirildiler. Kütüphaneler ve Yaymlar Genel Müdürlüğü görevini yürüten Hasan Duman ve Güzel Sanatlar Genel Müdürü Mehmet Özel, vekâleten yürüttükleri müsteşar yardımcıhğı görevlehnın yani sıra Genel Müdürlük görevlerini de sürdürecekler. Sistemde 10. gezegen ANKARA (ANKA) Uzun yıllardan bu yana varlığı tartışılan Güneş sistemindeki onuncu gezegenin ipuçlarına rastlandı. Astronnm Robert S. Herrington, yayımladığı yeni araştırmasında Güneş sisteminin uç gezegenlerinin Güneş'e karşı çekim kuvvetlerini hesapladı ve bunu "olması gereken" çekim gücüyle karşılaştırdı. Bilim Teknik Dergisi'nde yer alan bir yazıya göre uçta bulunan gezegenler Neptün ve Uranus'un yörungelerindeki kararsızlığa bir onuncu gezegen ın yol açtığı varsayımından hareket eden Herrington, söz konusu çekim hesaplamasmdaki farktan yola çıkarak var olması gereken onuncu gezegenin yörüngesini hesapladı. Hesaplamalara göre "hayalet" gezegenin Güneş'ten uzaklığı 15 milyar kilometre, kütlesi ise Dünya'nın dört katı büyüklukte. Bir başka zorluk da vaşanan her şeyin "geçici" gibi yaşanması. Sanki Halilhan yaşadıklarına inanmıyor. Yazarken insanı tutuklaştırıyor bu. Kahramanlanm herkesi kandırıyor sanki... Beni de kandırıyor. Peld bu, anlatugın hikâyenin "sahiciliğini" zedelemiyor mu? TEKİN Aslında ben bir gölge hikâye anlatıyorum. Rüya gibi, taklide dayanan bir hayatın hikâyesi ni anlatıyorum. Ama bu gölge kimin gölgesi belli değil. Acaba yoksulların gölgesi mi? Yoksa başkalannın onlar üzerine vuran gölgesi mi? Dikkatini çekmiştir herhalde! Anlattığım hikâyenin altı tamamen boş. Bu insanlar niye böyle davranıyor, bilmiyoruz. Halilhan "Turkiye genelinde komisyon başkanı bir arkadaşım var" diyor. "Turkiye geneli" neresi? Arkadaşı kim? Hiçbir "sahiciligi" yok. Tamamen bir taklit gibi duruyor. Para ile ilişkileri nasıl? TEKİN Para, bu insanlar için bir zamanlar "haane" idi. Olmayan bir şeydi. Fakat öyle bir değişiklik oldu ki hayatlannda... Paraya "dokundu" bizimkiler. Para yavaş yavaş "hazine" olmaktan, "masal" olmaktan çıkmaya başladı. Bu durumu değiştiren en önemh' şey, kendilerinin de ummadıklan bir değer yaratmalan oldu. Kurdukları evler, birdenbire para etmeye başladı. Kabaca, gecekondudaki "para"nın bir seriiveni var. Bir "dışandaki para" var, bir de içeride dolaşan para var. tçerideki para sürekli el değiştiriyor. Bir iç ekonomi var sanki. Yani kendi urettiği bulaşık telini gecekonduluya satması gibi bir iç dolaşım. Ama önemli olan "dışandaki para." Mesela romarumızın kahramanlanndan Halilhan "dışandaki panT'run peşinde. Kafkaslar PaneU WASHINGTON (Cumhuriyet) 4 mayısta başlayacak olan TürkAmerikan Dernekleri Asamblesi 10. yıl genel kurulunda, "Kafkaslar" konusunda bir panel yapılacağı bildirildi. Panele katılacaklar arasında Paul Henze de var. Henze, "Kafkaslar: Turkiye ve ABD'yi Gelecekte Neler Bekliyor" başlıklı bir bildiri sunacak. İsmir sallandı Çevre Koruma Kurulu claiıııi hale getiriliyor Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulan Çevre Koruma Kurulu için Turgut Özal'ın isîeği üzerine kanun kuvvetinde kararname hazırlandığı belirtildi. Daimi bir kuruluş haline gelecek kurulun ayn bir fona sahip olacağı açıklandı. HAKAN KARA İZMİR Özel Çevre Koruma Bolgeleri'nde 5 Temmuz 1988 tarihinden itibaren "inşaat yasağı" getirilmesine karşın, yerel seçimler öncesinde Dalyan ve Fethiye^ de yeni inşaatlara izin verildiği ortaya çıktı. Özel Çevre Koruma Bölgesi Başkanlığı, Dalyan ve Fethiye belediyelerine yazı göndererek yasaklama karanndan sonra başlayan inşaatların durdurulmasını istedi. Fethiye ve Dalyan için yeni imar planlannın hazırlandıgını belirten Ozel Çevre Koruma Bölgesi Baskanı tunca Toskay "Yasaklama karanndan sonra gerçekleştirilen tüm inşaatlar saptanacak. Plana uygun olmayanlar plana uygun hale getirilecek. Gerekirse yıkılacak. Bu konuda elimizdeki tüm yasal velkilerimizi kullanacağız" dedi. Bu arada Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulan Çevre Koruma Kurulu'nun daimi bir kuruluş haline getirilmesi için Başbakan Özal'ın isteği üzerine kanun kuvvetinde kararname hazırlandığı belirtildi. özel Çevre Koruma Kurulu Başkanı Tunca Toskay, kararnamenin çıkmasıyla birlikte kurulun ayn bir fona da sahip olacağını açıkladı. Köyceğiz Gölü'nun yarısının özel çevre koruma alanına alınması, diğer yarısının dışarıda tutulması, Gökova'da koruma alanının termik santralın hemen yanında son bulması gibi çevre koruma alanlarına ilişkin saptanan sınırlar konusundaki eleştirileri yanıtsırbırakan Toskay, "Bize nereyi vermlşlerse içinde çahşıyoruz. Ancak sanıyonım hukumel bu konuya çok katı bakmıyor. Gerek 3 koruma bölgesinin sınırlannın değişmesi, gcrekse yeni koruma bolgelerinin ilan edilerek başkanlığın tasarrufuna verilmesi mumkün" diye konuştu. ten Tunca Toskay, Gocek ve Akyaka uzerindeki çalışmaların surduğünü açıkladı. Toskay başkanlığın surdürdüğü çalışmaları şoyle ozetledi: "Oncelikle uç koruma bölgesinde var olan belediyelerin imar planlan yeniden gözden geçirildi. İmar planı olmayan yerier için planlar çıkarmaya çalışıyoruz. Böylece bu bölgeler için belli bir kontrol mekanizrnası geliştirilmiş olacak. Çünkü doğava zarar veren unsurlann başında bu yapılaşma geliyor. Plan için önce mevcatlan saptadık. Aynca her bölge için 1/25 binlik master planı çıkaracağız." İZMÎR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Izmir ve çevresinde meydana gelen hafıf şiddette depremlerin devam edeceği bildirildi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi tarafından merkez üssü Izmir, Çandarlı ve Izmir Körfezi olarak saptanan sarsımılar, öğlen saat 13.00 ile akşam saat 19.09 arasında belirli arahklarla tekrarlandı. Saat 19.09'da kaydedilen son sarsıntının Özel Çevre Koruma Bölgesi BaşRichter ölçeğine gore 3.9 kanlığı'nın bugüne dek gerçekleşşiddetinde olduğunu tirdiği çalışmalarla, Dalyan ve Fetkaydeden rasathane hiye için imar planlarının Köycei yetkilileh sarsıntılann ğiz için 1/25 bın ölçekli bir massüreceğini belirttiler. ter planının hazırlandıgını belir Çevik'in iadesi ğu gibi, Çukurova Üniversitesı Eğitim Fakultesi Resımls Bölümü de model konusunda dertli Yönetıcilerin üç yıllık yoğun arayışına karşın, model bulunabılmiş değil. Hatta yöneticiler son bir yılda Ankara, Izmir ve Istanbul sanat çevıelerinden model bulma konusunda yardım ısterken. adayın du Hem model hem rumuna göre kadro vereceklennı bildirmisler. Ç.U. Resim Bölümu Başkanvekilı Dr. Handan BaJer, böyle bir sorunla karsılaştlmasının nedenini "Kadınımız geçmise oranla kendısını daha özgür hissediyor ama hâlâ bir grup karşısında soyunup resım yapılmasına ahlaksal bir sorun olarak bakıyor" şeklınde acıklıvor Bölumde model sorunu öğrencilerle cözülmeye çalısılmış. (Fotoğraf: llker Maga) Toskay, Fethiye'nin uzun dönemli kanalizasyon ve katı artık sorununun çözümlenmesi, ayrıca körfezin temizlenmesi için de proje hazırlattırıldığını söyledi. Toskay, Özel Çevre Koruma Kurulu'nun da onayladığı planlara uymayan belediye başkanlan hakkında da "görevi ihmalden" gereken işlemlerin yapılacağını 1988 yılı eylul ayında kurulan açıkladı. ATİNA (AA) Marmaris gümrüğündeki hayali ihracat olayı samklanndan Turan Çevik'in Türkiye'ye iade edilip edilmeyeceği konusundaki davanın gönişülmesine bugün Yunanistan Yüksek Mahkemesi'nde başlanacak. Çevik'in avukatı Panayotis Fotakidis, Çevik'in Türkiye'deki rakipleri tarafından tuzağa düşürülduğünü ve Türkiye'ye dönmesi durumunda hayatımn tehlikeye gireceğini ileri surerek "Çevik, mahkeme kararı ile Türkiye'ye iadesini istemiyoı. Müvekkilim, dilediği zaman Türkiye'ye dönmek istiyor. Bu nedenle mahkemeden, Türkiye'ye iadesi yolunda karar isıememiz söz konusu değil" dedi. "TÜRKİYE'DE TİP EĞİTİMrVKV BUGÜNKÜ DURUMU" 'Modern tıbbın kııklalarıyız' Istanbul Haber Servisi İstanbul Tabip Odası'nın düzenlediği "Türkiye'de tip eğitiminin bugünkü durumu" konulu panelde konuşan TTB Merkez Konseyi uyesi Doç. Dr. Nevzat Eren, "tddia ediyorum sağlık bakanlığının bugünkü kadrolan içinde saglık hizmetinin ne olduğunu bilen tek kişi yoktur. Nerede kaldı tip eğitimi gibi komplike konuyu bilsinler" dedi. Tip oğrencilerinin çoğunluğunun katıldığı panelde sözleri sık sık alkışia kesilen Eren, Türkiye'de yumurta kaynattığı için müsteşar seçileni istenırse kanıtlayabileceğini söyledi. Madetorlüğünu İstanbul Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Ferruh Korkut'un yaptığı panelde konuşan Doç. Dr. Nevzat Eren, modern tıbbın kuklaları olduğumuz göruşune ben de katılıyorum diye başlattığı konuşmasını şoyle surdurdu : "Bunun nedeni ne öğretim uyesinden ne YÖK'ten ne şundan ne de bundan kaynaklanmaktadır. Bu, daha derinden bir yaranın verdiği kusurdur. Bu yara sağlık hizmetlerinin ulkemizde liberal ekonomik kurallara uygulanma çabasıdır. Llkemiz ne yazık ki sağlık konusunda politikacıların verdiği kararla vonetiliyor. Bu bakanlığı yöneten en elkili kisiler. başta savın bakan olmak uzere müsteşar döne done diyorlar ki biz haManeleri kâr geliren kurumlar haline gelireceğiz. En azından zarar etmeyen kurumlar haline gelireceğiz diyorlar. Bu benim uzmanlık alanım olduğu için söyluyonım dunyada yalnızra kâr eden hiçbir hastane voklur. Bir tane gostersinler, biz de kâr edelim diyelim. Bunun temelinde sağlığın ekonomisini liberal ekonomiyle karıştırmak yatmakladır." SSYB'nin bugun belli bir siyasal goruşun sonuna kadar kadrolaştığı bir yer olduğunu da vurgulayan Eren, "oğretim üyesi olarak bu duzen içinde benim de söz hakkım yok" dedi. Panele katılan Prof. Uğur Derman da Türkiye'de sayısal değerlerin dikkate alınmadığını belirterek şoyle konuştu: "Sağlık hizmetinden kamu memnun değil. Hekimler kendi yelişmelerinden memnun değil. Bunlar da demeklir ki tip eğiliminde istenen sonuca varılamıyor. 3 avuj bir Sağlık Bakanı, müsteşarıyla değişen kadrolann Türkiye'de tip eğin'mine herhangi bir kalkılannın olacağını zannelmiyo
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear