26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 EKİM 1989 HAVA DURUMU Meteoroloji Genel Mudüriüğü'nden alınan bilgiye göre; yurdun güneybatı kesimlen parçad ve çok bulutlu, Akdenîz ile Güney Ege yer yer sajanak yaöjşlı, öteki yerler az bulutlu ve açık geçecek Yurdun iç kesimlerirtde sabah saatierinde veryer sis görulecek. HAVA SICAKLIGI: Onemli bir değışıklık olmavacak RÛZGAR: Kuzey ve dofiu yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette dsl dalgalı olacak. Dalga yükseldifii 0515, Ege ve Akdenız'de acıkesecek. Oenizlerimizde rüzgâr; Akde larda 152.5 m. dolayında bulunacak Van Gölu'nde hava: Azbunız'de table lodos, öteki denizlerimizde lutlu ve açık geçecek. Ruzgâr kuzey ve doğu yonlerden hafif. yıMız ve poyrazdan 35 yer yer 6 kuv arasıra orta kuvvette esecek Gol küçük dalgalı olacak. vetinde saatte 1021. yer yer 27 deniz mili h d a esecek. DENİZ: Hafif çalkan " bukılkı yaSmurlu ^ s>st /£ kari tılı, Ege ve Akdeniz açıklannda mute : ! Aöana Adapazan Adıyaman Afyofl AJn Artora Antakya Antalya Artvin /Vtfın Balıtesir Biledk Bingöl Bftfts Bolu Bursa Caiaktaie Çorum Denizt Y A A B A A Y Y A Y A A A A A A A A Y TÜRKIYE'DE BUGÜN 2V 6°Manisa 26° 14° Dıyarbatar 24° 10° K.Maraş 22° 10° Edîrne 19° 3°Mersın 21° 9°Erancan 12° 4° Mujla t8° 2">Emjrum 19° 1°Muş 13° 3° Esloşehir 2t° 10° N i j * 17° rGarantep 19° 14° Ordu 26° 17° Giresun 25° 11° Gümiştane A 17° 2°Rize 18° 6°Samsun 20° 8°Haköri 20° 5°Siirt 25° 10° Isfarte 1«° 11° Sinoç 20° 6°|stanbul 23°10°Swas 20° Pizmir 13° 2° TekirdaO 21" 8°Kai5 16° 3"Kaaaronu A 18" r T r a t e m 18° 0°Tuna* 19° 6°Kavsei 22°10°Uşak 20° 6°K;rklanrt 17° 5°Vm 19° 11° Konya 19° 5°Yoajat 19° 1° Kutahya 19° 4°Zonguldak 22° S°Matatya B Y Y Y A A A A A A A A A A A B A A A 23° 10° 21° 8° 25° 16° 23° 6° 21" 6 ° 12° 4° 19° 14° 16° 11° 19° 14° 22° 10° 20° 12° 17° 1° 18° 9» 19° M° 21° 6 ° 20° 6° 15° 2° 16° 1° 17° 10° r Helsınkı ^ 9 » lenıngrad Moskova .J DÜNYADA BUGÜN Amsîerdam Amman Atına BaOOat Barcöona Basel Batgrat Beriın Bonn Bfuksel Buöapeşffi Cenevre Cezayir Cktde Oubayı FranMı.t Gime He&nta Kalttre Kopenhag K6H1 LelkDşa Y 15° A 26° B 25° A 27° B 23" B 19° A 23° Y 17" Y 18° Y 15° B 22° B 19° A 26° A 29" A 32° Lenmgrad Londra Madnd Milano Montreal Moskova Münıtl NemYork Qsk> Para Prag Kytf Roma Sofya Şam Kahıre • Aaçık BDuluüu Gsimeşlı Ktol: Ssıs* Yyaflmuriu Y 18° Y 26° Y 9° A 26° Y 14° Y 18° Y 26° Y 19° A 31° A 22° A 22° A 26° A 28° Tel Amv A 29° Tunus B 21° Varşova A 16° Venotk Y 17° Vıyana VVasttıngton A 23° Zurih B 19° Y 10° Y 17° Y 26° A 14° B 18° Y 9° Y 19° A 21° Y 12° Y 20° ANKARA.>.ANKA MU$ERREF HEKİMOGLU CUMHURİYET/17 Uzaktan... Başkente dönmek içimden gelmedi, İstanbul'daki günleri uzattım. Kimi dostlarım şaşırıyor, siyasal sahneyi uzaktan seyretmeme akıl erdiremiyorlar. Ama siyasal sahnede seyredilecek ne var? Özellikle son otuz yılı başkentte geçiren bir gazeteci için! Hangi açtdan baksa gözlerini kapamak istiyor insan. Yeni bir düşkırıkhğından sakınmak istiyor. Kişilerin de kuruluşların da düzey yitirmesinden başka bir şey göremiyor. Güneşli bir ekim günü Sultanahmet alamnda dolaşmak daha güzefdoğrusu. Aya İrini'de Erol Akyavas'ı selamlamak. Akyavaş saygı duyduğum bir sanatçı. Seyrederken aklım karışıyor biraz. Kuşkuşuz belli bir birikimin ürünleri gözlerimi de parlatıyor. Ama Aya İrini'de bir sergi ters geliyor bana. O kocaman boşluk, resimlerden, yontulardan daha çok etkiliyor insanı. Belki de resimler ya da yontular o boşluğu unutturamadığı için. Sultanahmet alanı başımı döndürür her zaman. İstanbul'un tarihini, coğrafyasını yeniden okurum. Bizans döneminden sahneler seyrederim. Sonra sayfa sayfa açılır İstanbul'un yaşamı. Ne yana bakacağımı bilemem, bir çeşmede, bir hamamda, bir minarede İstanbul'a güzellikler katan elleri selamlarım. Ayasofya'nın görkeminde tükenmeyen bir güzelliği. Kaç gündür arıyor bulamıyorum. Dilci dostlarım bulurelbet. "Ocre" havuç kırmızısı mı, pişmiş portakal mı ya da sonbaharda batan güneşin rengi mi? Ne olursa olsun Ayasofya'nın solmayan bir kırmızısı var. İbrahim Paşa Konağı'nda da başka bir kırmızı, iznik çinilerindeki domates kırmızısı. Geçmiş yüzyıllarda domatesin daha soylu bir kırmızısı varmış galiba! Çevre kirienmemiş, toprağın özü yarv sımış domateslere, oysa ben sonbaharda dallarda kızaran iğdelerin rengini görüyorum İznik çinilerinde, Kütahyalı dostum Srtkı Usta da yıllarca çalıştı 0 kırmızıyı bulmak için. İbrahim Paşa Konağı'nın satış bölümünde Sıtkı Usta'nın çinileri de var. Rodos1 tan dönmüş, Ankara'da bir sergi açması bekleniyor, bakalım neler sergileyecek? İznik çinilerini seyrederken güzel bir bahçede dolaşıyor insan. Çiçekleri okşar, koklar gibi canlanıyor, diriliyor Solmayan renkler üreten ustalara büyük saygı duyuyor. Nereden nereye gelmişiz, diye düşünüyor. Bir kültür bırikimini nasıl yitirmişiz. Sergi uzun bir çalışmamn ürünü. Sevgiyle, özenle oluşan ortak bir ürün. Yabancı müzelerden, özel koleksiyonlardan da katkılar var. Örneğin Gülbenkyan koleksiyonundan. Çağrışımlarla seyrediyorum. Gülbeyan'ın bu güzel koleksiyonu Türkiye'ye vermek istediği dönemi hatırlıyorum. Galiba Feridun Cemal Erkin'in Londra elçilıği döneminde. Bu ıstek yerine getirilmedi nedense! Bugün Portekiz'de özel bir müzede sergileniyor 0 yapıtlar. Kimi konulara çok dar açıdan bakıyoruz galiba. Açımız genişlese kültür varlıklarımızı daha iyi değerlendiririz belki. İznik sergisi bir örnek buna. Konağın alt kanndaki satış mağazaları, çini motifleriyle dokunan kumaşlar, eşarplar, biri Türkçe, öteki İngilizce iki güzel kitapla biraz sevgi, biraz özveri ile neler yapılacağı çok iyi kanıtlanıyor. O güzel baskılı kitapları Türk Ekonbmi Bankası yaytmlıyor. Özel kuruluşların kültürel çalışmalarını bu boyuta vardırması sevindirici bir olay doğrusu, çirkinliklere güzel bir tepki. Aynca çok etkili bir tanıtma aracı. Geçmiş yüzyıllardan, güzel çini bahçemizden bir selam yabancılara. Gözleri parlasın biraz! O çini bahçesinde benim gözlerim de çok parladı. Dostlarımla bir çini gezisi yapmaya karar verdik. Rüstem Paşa Camii'nin duvarlarından başlayarak güzel İznik, Kütahya çinilerinin yer aldığı yapıları dolaşacağız. Ancak geçmiş yüzyıllara dönük bir yolculuk mutluluğa yetmiyor. İnsan geçmişten bugüne dönüyor birden, güzelliklerden çirkinliklere, çini bahçesinden, siyasal bahçeye, Ayasofya'nın duvarındaki ya da İznik çinilerindeki kırmızılardan renksiz olaylara, politikalara, usta ellerden acemi ellere. "Nahıl" gördünüz mü hiç? Ben ilk kez farkına vardım İbrahim Paşa Konağı'nda. İznik çinilerinin sergilendiği salonun girişinde kocaman "Nahıl"lar duruyor. Çirkinliği gözüme çarptı, bir tersliği vurgulamak için konmuş gibi. Yaldızlı, abartmalı arabesk bir araç, eski törenlerde kullanılıyor. Güney Amerika'daki karnavalları anımsatıyor biraz. Bir sanat ürünü değil, bir simge, bir gösteri aracı. Belki de arabesk çağrışımlar nedeniyle 0 araçla başkente yöneldim birden. Bence Çankaya gösterilerine deçokyaj raşır o "NahıC'lar. * * * Bir akşam saatinde geçmişten bugüne, İznik çinilerinden Mehmet Gün'ün yapıtlarına yöneldim Hareket Köşkü'nde. Avluya gelince yeşil bir soluk aldım, dışarıdaki gürültü yok oldu birden. Tahta merdivenlerden çıkıp Mehmet Gün'ün dünyasına daldım. Bu genç sanatçının İstanbul Bienali'ne dönük tartışmalarda ayrı bir yeri var sanırım. Özelliği tartışmasız vurgulanıyor Ben de büyük ilgiyle seyrettim sergisini. Hareket Köşkü'nün eski salonlarında yeni bir dalga. Mehmet Gün'e sevgiyle, ilgiyle bakarım her zaman. Saygıdeğer bir uğraşı, bir arayışı var. Son yapıtları çok değişik. Eski uygarlıklardan, destanlardan, masallardan esinlenerek yeni masallar yazmış fırçasıyla. Bir Sümer masalı, bir Ergenekon destanı, Tristan ve İzolde değil de, İzolde ve İzolde ile bir kadının iki yüzü, ya da Kafka'nın Milana'ya mektuplan. Seyrederken tarihsel, müziksel, şiirsel çağrışımlar oluyor. Genç yaşta bu birikim biraz şaşırtıcı ama Mehmet Gün çok yönlü, hayli boyutlu bir sanatçı. Aramaktan, yeni yorumlar, yeni bir anlatım biçimi bulmaktan geri kalmıyor. Aydın Gün'ün bir sözü her şeyi özetliyor: Elli yıllık operacıyım. Vagner'i oğlum kadar bilmiyorum. Müzik büyük tutkusu. Her türlü müzıği seviyor. Aynca elektronik müzikle uğraşıyor, fırçasındaki gümüş parıltılar da müzik tutkusunun yankıları ama başka tutkuları da var. Freud'nun yaşamını inceledi uzun uzun. Viyana Üniversitesi'nde biyokimya, biyofizik ve astronomi çalışmaları yaptı. • • * Kimi zaman boynum bükük ayrılınm bir sergiden. Bir tükenmişliğin üzüntüsünü duyarım, yeni bir anlatım biçimi bulamayan sanatçıların bunalımını yaşarım neredeyse! O anlatım biçimini bulamadan hiçbir yere varamadıklarını düşünürüm. İstanbul Bienali'nde de bu duyguya saplandım doğrusu. Eleştirici değilim ama kimi sergilerin açılmasına da seçilmesine de hayli şaşırdım. Renklerinde, çizgilerinde yeni bir soluk, yeni bir boyut bulduğum sanatçılara da daha büyük saygı duydum elbet. Bir gerçeği daha belirtmek istiyorum. Bu tür sanat olaylarına gözlerimiz yeni açılıyor, belli bir açlığımız, bir karanlığımız var. Örneğin bir resim olayını baştan sona yaşıyor muyuz? Yaşayabilsek değer yargılanmız da değişir bence. Duygusal değil, duyariı oluruz, daha doğru, sağlıklı seçimler yapabiliriz. Sözün kısası bir göz eğitimi de gerekiyor. Bu tür sanat olayları sık sık düzenlenmeli bence, dünyayı da ülkemizi de daha iyi tanırız 0 zaman. Bir sanat dalındaki yerimizi daha iyi saptanz. Çirkinlikleri de daha iyi görürüz. Mehmet Gün'ün sergisinden çıkarken bunları düşündüm, başkent sahnesindeki olayları da gerçek yerine oturttum yeniden. Siyasal ressamların çizgileri şaşırtmaca değil. Siyasal yaşamda belli bir birikimden, görgüden, gelenekten yoksun kişilerden başka bir ürün beklenemez. O kişiler öz portreleririi bile çizemiyorlar! Kimi çok yuvarlak, kimi çok köşesiz, giderek nasıl yuvarlanacağı ya da kaç köşe daha döneceği de belli değil. BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ C vitamini eksikliği nedeniyle oluşan bir hastalık. 2/ Çiçeksiz bitkilerde üreme organı... ötmek eylemi ya da biçimi. 3 / Sovyet Komünist ParL ti Merkez Komitesi nin siyasal bürosu. 4/ Rafları olan kapaksız ve taşııur dolap... Yiğit. 5/ Nitelikk ilgili buiunan. 6/ Bir nota... Bir yerden alıp başka bir yere iletme. 7/ Bağışta bulunma... Kurşun borulann ağzını açrnakta kullanılan ucu sivri takoz. 8/ Tirsi balığına verilen bir başka ad. 9/ Sulak yer... Kabaktan yapılmış ya da ağaçtan oyulmuş maşrapa. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Levrek balığının küçüğü. 2/ Kısa süreli tanıtım fılmi... Sevinç belirten bir ünlem. 3/ Yünden ya da ipekten yapılmış üzeri işli ince kuşak... Türk halk müzığine özgü bir çalgı. 4/ Özgün. 5/ Kaslarm sürekJi ağrılı kasılmasıyla kendini gösteren ateşli ve tehlikeli bir hastalık. 6/ Kandaki zararlı maddeleri süzen organ... Kenar süsü. 7/ Bir el aracı... Giysi. 8/ Aidalet.. Bir nota. 9/ Bir çeşit kısa pantolon... Istem dışı vapılan hareket. TARTIŞMA Hazine. belediy e arsalarını satabilir mi? "Ben yaptım, oldu" demekle, sorunlar çözülse, kimsenin diyeceği olamaz. Ama en kötüsü, "umut sömürüsü" olsa gerek. Hele yasaya karşm, tebliğ ya da yönetmelikle iş yürütmek, kurallar hiyerarşisi karşısında doğru mudur? Hazine arazileri, "arsa sertifikası" ile pazarlanacakmış. Basmda, bu konuda çeşitli eleştiriler yapıldı. Bu işin pratikteki sakıncalarına değinildi. Henüz altyapısı, hatta yeri belirlenmeyen arsalann satıldıgı öne sürüldü. Ama işin hukuki yönden olanaksızlığına, bu arazilerin, belediyenin mülkiyetine geçtiğine ya da geçmesi gerektiğine, bildiğimiz kadan ile değinen olmadı. Yani Hazine'nin, belediyenin malı olan ya da olması gereken taşınmazları pazarlamak durumunda bulunduğunun üzerinde durana rastlamadık. Bir Gecekondu Kanunu ve onun üçüncü maddesi var. Ondan önce de, aynı mahiyette bir 7367 numaralı yasa ve onun birinci maddesi bulunuyordu. Bu maddelere göre belediye sınırlarındaki ve imar mevzuatma göre saptanan mücavir (komşu) alanlardaki Hazıne'ye ve kamu tüzel kişilerine ait araziler; bir kamu hizmetine özgülenmemişse, belediyelere, bu yasalardaki amaçlarda kullanılmak üzere geçer. Yargıtay Hukuk Genel Kuraln'nun, 22 Mayıs 1963 günlü, Esas 1/182, Karar42 numaralı karannda, aynen şöyle denmiştir: "Taşınmaz mal mülkiyetinde esas, lapu Dairesi'nin, 1 Şubat 1965 günlü, Esas 144, Karar 426 numaralı karannda da, aynı kural belirtilmiştir. Gerçi, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin, 6 Aralık 1983 günlü, Esas 6400, Karar 7441 numaralı karannda, belediyeye geçmesi için devir işlemine gerek olduğu betirtilmiş ise de, aynı kararda, belediyeye devredilen, ne var ki Gecekondu Kanunu'nun arnaçlarına uygun olarak kullanılmayan arazilerin, yeniden Hazine'ye değil, göçmenlerle ilgili 2510 numaralı tskân Kanunu'ndaki amaçlarda kullanılmak üzere Köy İşleri Bakanlıgı buyruğuna geçeceği kuralının bulunduğu (1306 numaralı yasa, ek madde 8) vurgulanrmştır. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin bu karan ile öteki daire ve Hukuk Genel Kunılu kararlarının çeliştiği açık... Ama sertifikaya konu olan ya da olacak Hazine arazilerinin mulkiyet dıfrumlarının hukukça kuşkulu duraksamalar olduğu daha da açık... "Ben yaptım, oldu" demekle, sorunlar çözülse, kimsenin diyeceği olamaz. Ama en kötüsü, "umut sömürüsü" olsa gerek. Hele, yasaya karşm, tebliğ ya da yönetmelikle iş yürütmek, kurallar hiyerarşisi karşısında doğru mudur? Bu sorunun yanıtını da, kendi malını korumakla yükümlü olan belediyeler versin, diyoruz. 6 0 YIL ÖNCE Cumhuriyet kütüğündeki yazılardır. Lakin, Medeni Kanun'un 633'üncü maddesi Dyannca kütükteki yazı değişmeksizin malikin degişmesi mümkün olduğu gibi, davada anılan 7367775 sayılı kanunun 1 (775'in üçüncü) maddesi geregince o maddenin kapsamına giren yerler üzerinde Hazine'nin mülkiyeti kendiliginden sona ermiş ve belediyelerin mulkiyet hakkı dogmuştur." Bu karara göre Hazine arazisi, tapu kütüğüne geçirilmesine gerek kalmaksızın, kendiliginden, belediyenin mülkiyetine OSMAN KİPER geçmiştir. Nitekim Yargıtay Sekizinci Hukuk Avukat M. Troçki 27 EKİM 1929 M. Troçki, Berlin'de çıkan "Vossisehe Zeitung" gazetesine, komünist fırkasına tekrar kabulünü talep ettiği hakkında deveran eden şayialara dair şu bevanatta bulunmuştur. "Bizim arzı teslimiyet ettiğimize dair verilen haberler kamilen asılsızdır. Bu haberler techir ettirilen bir kaç yüz kişinin tekrar kabul edilmeleri hakkında komünist fırkası riyasetine vaki olan müracaatlerinden galattır. Ben ae bu beyanatı imza edenler meyanında İKTAKT tUKOSER) gösteriliyorum, fakat bu beyanatın arzı teslimiyet eden Radek ve diğer muhaliflerin ve muhalefet programından sarfı nazar ederek hatalannı itiraf eden bazı kimselerin beyanatı ile bir münasebeti yoktur" Diğer taraftan muhaliflerin ileri gelenleri tarafından kabul edilmiş olan Rakovski'nin beyanatı şöyledir: "Vekayi, muhaliflerin programındaki fikirleri tamamen teyit etmiştir. Sizi fırkadan ihraç etmek suretiyle irtikap ettiğirniz hatayı, bizi tekrar fırkaya kabul etmek suretiyle tamire davet ediliyoruz." Troçki bu beyanattan kendi hasabına hiçbir ameli netice beklemediğini beyan etmiştir. Şurası da kayda şayandır ki, Rakovski, Tomsk'un 350 kilometre şarkı cenubisinde Silezya'da bir mahalde tespit edilmiştir. Kıyılanmızı nasıl kurtaraeağız? Doğal ve kültürel değerlere sahip bir kıyı bandımızın temiz bir denizle çeyrelendiği dikkate alınırsa turizm alamnda rekabet ettiğimiz ülkelere oranla önemli bir avanîaja sahip olduğumuz gerçeği ortaya çıkar. belirttiği kıyılardaki yazlık konutlar, bu alanda yansıyan olumsuzluklann başında gelmektedir. Kıyılardaki doğal ve kültürel değerlerin tahribi, sahil bandımn betonlaşması ve denizlerdeki kirlenme, özelde turizm sektörünün, genelde ise ülkemizin ciddi bir siyasalekonomik sorunudur. Çünkü girmeye çalıştığımız Batı dünyasında Yeşiller diye anılan Sayın Çizakça'nın bu önerisi tartışılmalı ekolün ağırlığı giderek artmaktadır. dır. Doğal ve kültürel değerlere sahip bir kıBu noktada bir başka öneri paketiyle sözyı bandımızın temiz bir denizle çevrelendiği dikkate alınırsa turizm alamnda rekabet etti konusu kıyılanmızın korunmasını sağlayamaz ğimiz ülkelere oranla önemli bir avantaja sa mıyız acaba? hip olduğumuz gerçeği ortaya çıkar. Ne var 1. Bu tür sahil evlerinin kıyılardan belirli ki, giderek artan yapılasmalar ve altyapı ek bir ölçekte uzakta yapüması zonınluluğu konsiklikleriyle yansıyan binalar zinciri, hem kı malıdır. yüanmızı hem de denizi ciddi tehlikelerle karşı 2. Bu evlerin belirli bir ölçekteki yeşil alakarşıya bırakmaktadır. Sayın Çizakça'nın da nı koruması veya yaratması bir zorunluluk 9.10.1989 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde Doç. Dr. Sayın Murat Çizakça "Turizm Stratejisi ve Çevre" başlıklı yazısıyla oldukça önemli bir konuya değinmekte ve Kuşadası'ndan Antalya'ya kadar uzanan kıyı bandının ulusal park olarak ilan edilmesi ve bu kıyılardaki insaatın durdurulmasını istemektedir. olarak kabul edilmelidir. 3. Yine bu tür evlerin 23 ay gibi kısa kullammlarının herhangi bir ekonomik değer taşımadığı noktada 89 ay kullanımlarının sağlanabilmesi türünde bir uygulamaya gidilip turistik bir değer oluşturmaları yöntemine başvurulmalıdır. Böylelikle yatak kapasitesinin artışına bir katkı söz konusu olur. Zira 1990 itibariyle iki yüz bine yakın bir yatak kapasitesine sahip olacağımız nokta, sadece yakın komşumuz Yunanistan'ın 1/5 'i oranında yansıma anlamına gelir. Turizm alarundan sağladığımız gelir 3 milyar dolar civarındadır ve bu Akdeniz ülkelerinin 75 milyar dolar yıllık gelirleri karşısında cim kamında nokta görünümündedir. Bu dağılımdan pay almak zorundayız. Bunun için de ciddi çalısmalar içinde olmamız, plan ve program doğrultusunda bazı önlemler almamız gerek ir. Kıyılanmızın korunması bunlann başında gelmektedir. ABDULLAH TEKİN Antalya OKURLARDAN PTT'den yakımyor insanlar. Ve şu ya da bu şekilde bir yanıt alınabiliyor PTT'den galiba. Umarım mektubumu yayımlarsınız da ben de elime ulaşamayan armagan paketimin ve mektubun başına ne geldiğini PTT yetkililerinden öğrenebilirim. Ama önce PTT'cilerin başka bir "aziz"liğinden söz edeyim: Birkaç yıl önce Hürriyet Gazetesi'nde yayımlanan bir okuyucu mektubu beni çok güldürmüştü. Okuyucu, Kastamonu Cide"de oturan yakınına bir mektup gönderiyor. Çok sonra mektup geri geliyor; zarfm üzerinde "CiddeSuudi Arabistan, burada böyle bir adres yoktur" damgası var. Eh, gülme komşuna gelir başınaymış meğer. Geçen hafta 1 ekim günü SalihliManisa'da yaşayan annemden bir mektup aldım. Zarftaki Salihli PTT çıkış damgası 19 Ağustos 1989 olan 3 0 YIL ÖNCE Cumhuriyet Urdün vazılı zarf Suudi Arabistan'a gönderiliyor Yabancı futbolcular "Okurlardan" köşenizde hep numarasıyla gönderilen bir mektup Hicrî 22 Muharrem 1410 (24.8.1989) günü CiddeSuudi Arabistan'a varmış (!!!) Cidde'li PTTciler bizimkilere örnek olacak bir özenle mektubu Ürdün'e göndermişler ve 1 Ekim 1989'da Madaba PTT'si zarfı damgalamış. Aynı gün mektup elime geçti. Elbette bazı zekâlara göre "Ne olacak, hepsi Arabistan". Yine de benim aklım almıyor, nasıl oiur da üzerinde "Ürdün" yazan bir zarf Suudi Arabistan'a gönderilebilir? PTT, dışarıya giden mektuplarla böyle ilgilenirken, dışardan gelen rnektuplara ve hele paketlere daha "özel" bir ilgi gösteriyor. Geçen yıl Ankara ODTÜ'de öğrenciyken adıma (ODTÜ 4. Yurt adresine) Ürdün'den 24 Aralık 1988 tarihinde Zerka PTTsi 587 taahhütlü posta numarasıyla gönderilen bir armağan paketi ve yine aynı adrese 5 Haziran 1989 tarihinde Madaba PTT'si 923 taahhütlü posta mektup "kayboldu". Urdün PTT'si paketin ve mektubun Türkiye'ye ulaştığını belgeler gösteriyor. Ancak ocak ve şubat aylannda Ankara Ulus PTT yetkilileri Gelen Posta Servisi ellerine böyle bir paketin geçmediğini söylediler. Neyse, paketin içinde yılbaşı armağanı bir oyuncak tavşan varmış. Onun yerine burada yeni bir tavşan armağan aldım. Herhalde diğer tavşanla da Ankara PTT'sinden birileri oynuyordur! "Taahhütlü" gönderilen paketlerin bile "kaybolduğu" bir PTT servisinde çalışmak çok, nasıl derler, hani "Bal tutan parmağmı yalar", gibi bir şey olmalı. Balın miktarı küçücük bir oyuncak tavşan olsa da. Herhalde şimdi bu denli yakınmadan sonra PTT'nin kara listesine geçer adım ve kimbilir... Çok sayın PTT yetkililerinden yanıt bekliyorum. Teşekkürler. SELDA SÖNMEZ Futbola tutkun bir ulusuz. Tuttuğumuz kulüp veya ulusal takımın başarıh olması bizi sevindirir. Bunun tersi ise bizi çok üzer. Son y.llarda futbolda çekilen gol sıkıntılan yabancı futbolcularla çözümlenmek istendi. Bunun için de milyarlarca lira paramız dışarıya aktı. Fakat alınan futbolculann pek azı takımlarına yararlı oldular. Ülkemizin güzide kulüpleri BJK ve FB'nin durumu buna en iyi örneklerdir. BJK üç Ingilizi boşa almıştır. Milyarlarca lirasını sokağa atmıştır. Son A.D.Spor maçı bunu kanıtlamıştır. Keza FB'li Nielsen de boş çıkmıştır. Futbol kulüplerimiz kendi öz kaynaklarına aynı harcamayı yapmalılar. Buralarda yetişecek Türk gençleri başarıh olacaklardır. SEROL ÖMERLER Buca Hint basını ve Nehru 27 EKtM 1959 Geçen hafta Keşmir'in Ladek bölgesinde Kızıl Çin birlikleri ile Hindistan devriye kolu arasmda vuku bulan çarpışma hakkında Hindistan yeni bir açıklama yapmıştır. Buna göre devriye koluna mensup askerlerden 17'si değil, ancak dokuzu öldürülmüş ve 10 asker de kızıllar tarafından esir edilmiştir. Devriye Neftrıj koluna mensup bir asker ise kayıptır. Yeni Delhi hükümeti bugün Pekin'e bir nota göndererek 10 esirin 4erhal iadesini talep etmiştir. Diğer taraftan Hindistan Komünist Partisi üderi, Kızıl Çin'in Hindistan'a karşı takip ettiği politikayı tenkit etmiştir. Hint basını ise Nehru'nun siyasetine şiddetle hücum etmektedir. Hindistan Times adlı gazete bugün, "Hintlilerin meşru menfaatlerini koruyacak bir politika tesbitinin zamanı artık gelmiştir" demekte ve Times of İndia gazetesi de "Nehru'nun bu son olay karşısında kifayetsiz ve adaletsiz telakki edilen tepkisi tahbih edilmektedir" diye yazmaktadır. Garip bir demeç Halen Ermenek civarında gezisine devam etmekte olan Konya milletvekili Sami Soylu, son olarak Sarıvadi köyünde bir konuşma yapmış, gaipten haber veren bir ruh çağıncısına gidildiğini ve Londra kazas;nda vefat eden Server Somuncuoğlu'nun ruhunun çağnldığını anlatmış ve demiştir ki: " Somuncuoğlu'nun ruhu bize, Menderes'e milletçe sahip ve ona dikkatli olmamızı tavsiye etti. Onda İbrahim peygamberin ruhunun olduğunu söyledi. Kendisini kazadan kurtaran da zaten bu ruhtur, dedi. Bu bakımdan Menderes'e milletçe bağlı olmamız bizim için bir borçtuK' İSTANBUL 10. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI Dosya No: 1987/183 Eminönü, Hobyar Mahallesi, Acı Musluk (Cemal Nadir) sokağında kain 40 pafta, 304 ada, 60 parsel sayılı 1530 m1 sahalı kargir iş hanında: 1. 2. bodrum katta 24. Bağ. Bölüm nolu 235/9100 arsa payb dükkânın 4/5 hissesi. 2 1. bodrum katta 38 Bağ. bölüm nolu 25/9100 arsa paylı dükkânın 4/5 hissesi. 3 1. bodrum katta 39 Bağ. bölüm nolu 25/9100 arsa payb dükkânın 4/5 hissesi. 4 1. bodrum katta 56 Bağ. bölüm nolu 235/9100 arsa paylı dükkânın 4/5 hissesi 1. derecede ipotek alacagmdan dolayı ayn ayrı açık arttırroa suretiyle satışa cıkanlmıştır. Satış ilanı ilgililerin adresine tebliğe gönderilmiş olup adreste tebligat yapılmaması veya adresleri büinmeyenler için de işbu satış ilanırun ilanen tebligat yerine kaim olacağı ilan olunur. İMAR DURUMU: Eminönü Bel. Bşk. İmar.Müd.nün 11.9.1987 tarihli imar durumu belgesine göre: Parsel üzerinde H: 12.50 mt. irtifaında, bitişik nizamda, ticaret sahasında, mesken yapılamayan bölgede buiunan yapılanma şartlanna haizdir. HALİHAZIR DURUMLARI: Saüşa konu taşınmazlar: Eminönü, Hobyar Mahallesinde Cağaloğlu semtinde, Cemal Nadir Sokakta (Eski: Aamusluk) kain 2628 kapı nolu Büyük Milas Han ismi ile maruf 7 katlı kargir iş hanındadır. 24 nolu dükkân: 145.50 m ; sahalıdır. 38 nolu dükkân: Merdiven inişine göre sağ tarafta arka cephede olup 15.50 m1 sahalıdır. 39 nolu dükkân: 38 nolu dükkân bitişiğinde olup, 15.50 m ; sahalıdır. 56 nolu dükkân: Merdiven inişine göre sağ tarafta arka cephede yer almakta olup 145.50 mJ sahalıdır. İş hanında kalorifer, asansör, yangın tesisatı, elektrik ve su tesisatı bulunmaktadır. KIYMETLERİ: 24 nolu dükkânın 4/5 hissesine: 48.000.000= TL (kırksekiz milyon lira) 38 nolu dükkânın (4/5) hissesine: 6.400.000^ TL (altı milyon dört yüz bin lira), 39 nolu dükkânın 4/5 hissesine: 6.4O0.00O TL (altı milyon dört yüz bin lira) 56 nolu dükkânın 4/5 hissesine: 56.00O.00OTTL (elli altı milyon lira) kıymet takdir edilmiştir. İhale damga pulu bedeli tellaliye resmi tapuda alım hara KDV alıaya aittir. ARTTIRMA ZAMANI VE YERİ: İlk açık artnrması 4.12.1989 pazartesi günü saat 10.0010.30'a kadar 24 nolu dükkânın 4/5. hissesi, saat 11.00"den 11.30'a kadar 38 nolu dükkânın 4/5 hissesi, saat 12.00'den 12.30"a kadar 39 nolu dükkânın 4/5 hissesi, saat 14.00'ten 14.30"a kadar 56 nolu dükkânın 4/5 hissesinin satışlan lstanbul Adliye Sarayı Onuncu lcra Müdürlüğü'nde yapüacaktır. Arttırma şartnameleri herkesin görebilmesi için 22.11.1989 tarihinden itibaren müdürlüğümüzde açık bulundurulacaktır. İlk açık antırmada teklif edilen bedel muhammen kıymetlerin O/075'ini ve varsa rüçhanb alacakhlann bu gayrimenkullerle temin edilmiş alacakları mecmuunu aşmadığı takdirde en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere arttırma on gün daha uzaularak onuncu 14.12.1989 perşembe günü saat lO.Offdan 10.30'a kadar 24 nolu dükkânın 4/5 hissesinin, saat 11.00'den 11.30'a kadar 38 nolu dükkânın 4/5 hissesinin, saat 12.00'den 12.30'a kadar 39 nolu dükkânın 4/5 hissesinin, saat 14.00'ten 14.30'a kadar 56 nolu dükkânın 4/5 hissesinin satışlan yine tstanbul Adliye Sarayı Onuncu lcra Müdürlüğü'nde yapılacak, ikinci açık antırmada muhammen kıymetlerin 0/040'ıru geçmek şarüyla en çok arttırana ihalesi yapılacaktır. Gayrimenkul kendisine ihale olunan kimse, verilen mehil içinde ihale bedelini ödemezse namına vapılan ihale fesholunarak llK.nun 133. maddesi hükmü tatbik olunur. İki ihale arasındaki fark ve geçen günlerin 0/030'dan hesaplanacak faiz ve diğer zararlar aynca hükme hacet kalmaksızın alıcıdan tahsil olunur. İpotek sahibi alacakblarla diğer ilgililerin ve irtifak hakkı sahiplerinin haklanm faiz ve masrafa dair olan iddialann dayanagı belgelerle 15 gün içinde tcra Dairesi'ne bildirmeleri icap eder. Aksi haJde hakları tapu siciliyle sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşılmasından hariç kalırlar. Talep edildiği ve 2000T TL'bk posta pulu gönderildiğinde şartnamenin bir örneği gönderilir. Arttırmaya iştirak etmek isteyenlerin arttırma şartnamesini okumuş ve münderecatım aynen kabul etmiş ad ve itibar olunacaklardır. thaleye iştirak etmek isteyenlerin muhammen kıymetlerin 0/020'si nispetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mekıubunun tevdii mecburi olup, alıcı binde üç damga resmini ihaleyi müteakip ödemeye mecburdur. Fazla bilgi edinmek isteyenlerin dosya numarası ile müdürlüğümüze müracaatları ilan olunur. Basın: 12426 Nurcuların duruşması Dini siyasete alet ederek propaganda yaptıkları iddiasıyla yakalanan Nurcuiarın duruşması bugün İkinci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlamışür. Mahkeme gizlilik karan vermiş ve duruşma gizli cereyan etmiştir. Koridorda sanıklarla gazeteciler arasında bazı münakaşalar olmuştur. Sanıklar gazetecileri tehdit etmeye kalkışmışlar, araya girenlerin müdahalesiyle herhangi bir olay çıkması önlenmiştir. ESKİŞEHİR DEFTERDARLIĞINDAN İlimiz Battalgazi Vergi Dairesi'nin 1369380014 7719550012 sicil numaralarında kayıtlı v» 50 hisse ile adi ortak olarak Büfe İşletmeciliği işiyle iştigal eden mükellef Salih BALCI ile Mustafa SlPAHtOĞLU"na ait işyerinin 1989 T.Yüı içinde Vergi Usul Kanunu'nun hükümleri çerçevesinde denetlenmesi sonucu; 1. 2.2.1989 tarihinde 2 adet, 12.2.1989 tarihinde I adet Ö.K.C. fışi düzenlenmediği tespiı edilmiştir. 2. Yükümlülere, 21.2.1989 tarih ve 1842 sayılı uyan yazısı ile Vergi Usul Kanunu'nun hükümleri uyarınca düzenlenmesi zorunlu olan belgeleri 3'üncü kez düzenlememeleri halinde işyerinin 1 gün süre ile kapatılacağı bildirilmiştir. 3. Ancak; yükümlülerin 4.3.1989 tarihinde 1 adet Ö.K.C. fişi düzenlemediği tespit edilmiştir. Bu tespit üzerine İl Makamımn karan ile işyeri 25.4.1989 tarihinde 1 gün süre ile kapatılmıştır. 4. İşyerinin l'inci defa kapatılmasına müteakip vapılan denetimler sonucu, yükümlülerin 27.4.1989 tarihinde 1 adet, 12.5.1989 tarihinde de I adet Ö.K.C. fişi düzenlemedikleri tespit edilmiştir. 5. Bu tespitler üzerine, 12.6.1989 tarih ve 4423 sayılı uyan yazısı yazılmış olmasına rağmen yükümlülerin, 27.7.1989 tarihinde 2 adet Ö.K.C. fişi düzenlemediği tespit edilmiş, tl Makamından alınan 6.9.1989 gün ve VUK: 316/5364 sayılı kararla işyeri 3 gün süre ile 2'nci kez kapalılmıştır. 6. Adı geçenlere ait işyerinin 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 354'üncü maddesi ile 181 ve 182 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ hükümleri uyarınca 1989 yılı içinde 2 defa kapatıldığı ilan olunur. Basın: 34626 GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet DevSol'da savunma 27 EKİM 1988 1243 sanıklı ve 180 idam istemli Istanbul Devrimci Sol Davası'nda savunmalara dün başlandı. 7 yıldır süren dayanın 1 numaralı sanığı Dursun Karataş, 46 arkadaşı adına okuduğu "Haklıyız, kazanacağız" başlıklı ortak savunmada, Çürümenin, yozlaşmanın, kokuşmanın karşısında olma, emeği en yüce değer sayma suçunu işlediklerini belirterek, "İtiraf ediyoruz; biz halkız, sırtımıza saplanan 12 Eylül hancerine karşı direnme suçunu işledik. Tüm dünyaya ilan ediyoruz ki bu suçları işlemeye devam edeceğiz" dedi. Karataş, "Tarihi yargılamaya kalktınız. Oysa tarih yargılanmaz, yazılır" diye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear