28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyel 25. Ulusal Psikiyatri Kongresi Sahıbı < umfıurıveı MaıbadUİık \e Cıa7eıeulıW Turk Anonım Şırkelı adınd Nadır Nadı 0 Cıonel >a\ın Muduru Hısan O m a l . Muessesc Muduru Kmıne l >akh|Eil. >a/ı l>len Muduru Oka> Goaensıa. 0 Habcr Merke.ı Muduru \ılçı« B*ycr. Savla Du?enı VOneımenı Alı . V » . • Temslaler WK\V.K \tand T«n. I/MİR ttikmrt (.rtiniün*. U PPlmka I f U Bajfcuqp(. I)ı> Haherkr krgım Bakı. Fkonomı Ccngiz Tartan. I; Smdıka Şufcran k m « , Kulltlr tttal I I » , Egıtım ( « a n ? >rta». Haber <\rastırma hmti B a t ı n . Yıırt HabcTkn NtcdM Doftm. Spor Dajıışmanj AbdııUudir V ucrtnua. Dın Yazılar h a m Çak^ın. \rujurma >lun Al|aı. Darcftme \(x)ulhlı \ u n 6 Koonjınauv Ahmd Korahan. # Malı fcrol Effcal. # Muhasebe Bafenl Vnrt # BulçePlanlama Sfvp < Kmınbcyrofchı 0 Rcilam Vyy Toran. 0 Fk YavııUar Akyol 0 Idaır Husrrio l « f , 0 Ijkimc Ondır Çdik. 0 Uılfp Iştem Vul IML 0 Fmonel Vvp tioavT ve Yavan. Cumhun^l Malbaaaljk vç dazeleahk T A ^ Türk Ocagı Cad 39/41 I »4314 k Pk 24*.|sunhtıl Td M2 05 0! (20 hall. Tcta 22246 Fax III 526 60 72 0 BunJur \afcm. /jya dniajp BK Inkılap S No !<* 4. Td 133 II 4147 Tda 42M4 Fu. 14) 13] 05 M 0 I B K H Zıya Bh 1352 V2/3. Td 13 ı2 30. Tclnc 52359 Fu. (51) 19 İ3 60 0 U B Innnu ( ad I » S No 1 Kjı 1. Td 19 37 52 (4 hall. Tck* 6215! F M Pl> 19 37 51 TAKVtM: 17 EKlM 1989 Jmsak: 4.45 Guneş: 6.10 Öğle: 11.54 tkindi: 14.57 Akşam: 17.29 Yatsı: 18.48 Ruhsağhğı tartışıldı GÜNDÜZ İMŞİR VAHAP ŞEHİTOĞLU MERSİN Ruh sağlığı hizmetlerinin geliştirilerek temel sağlık hizmetleriyle bütünleştirilmesi istendi. Modern ruh hekimliğinin Türkiye*deki kurucusu Prof. Rasim Adasal'm anısına düzenlenen 25. Ulusal Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Kongresi dün Mersin PTT Tesisleri'nde başladı. lzrnir, Ankara ve Istanbul'dan gelen konuklann çoğunluğunu oluşturduğu ve kalabahk bir katılımla gerçekleştirilen kongrenin ilk güniinde "ülkemizde psikiyatrinin gelişraesiyle" ilgili panel gerçekleştirildi. Kongrede oluşturulan altı çalışma grubunca sunulan 32 bildiri tartışıldı. Kongrenin öğleden sonraki Ankara Üniversitesi Tıp Fakül oturumunda ise serbest bildirilere tesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı'nca geçildi. Kongreye 1988 yılı içerisinde dort gazeteye yansıyan (Tercüman, Cumhuriyet, Hürriyet, İZLENİMLER Sabah) "lntihar olayları üstünde bir çalışma" konulu bildiri sunan Işık Sayıl, Ladiper Gürakar ve Öztaş Ayhan'dan oluşan ekip, amaçlarının intihar haberlerinin sıklığı, mevsimlere göre dağılımı ve intihar olgularına ilişkin aynnERDAL ATABEK ~ tılann belirlenmesi olduğuna dikkat çekti. Ekip temsilcileri belgeMERSİN XXV. Ulusal Psi sel tarama modeliyle 1988 yılı içekiyatri ve Nörolojik Bilimler risinde her mevsimi temsil etmek Kongresi Mersin'de yapılıyor. Bu uzere birer ayın rastgele seçilerek kongreyi düzenleyen Ankara Tıp yapıldığı araştırmada intihar olFakültesi Psikiyatri Ana Bilim gularının 1865 yaş dilimi içeriDah Bölumü'nün Başkanı Prof. sinde gerçekleştiğini vurguladılar. Dr. Coşkun Şarman, kongrenin Kongrenin önemli bildirilerinde başkaru. Doç. Dr. Abdülkadir Çevik, kongrenin genel sekrete den birini sunan Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Ana Bilim Dari. Program çok yüklü. Gündüz lı'ndan Yardımcı Doç.Dr. Sadiye Imşir ile program taraması yapı Lostar, Dr. Uvent Aykut, Dr. Hiyoruz. Panelleri izleyeceğiz, ama lal Yurtsever, Psikolog Bahar serbest bildiriler ne olacak? Ay Şenveli ve Intörn Dr. Haşmet Yenı zamanda 6 salonda yapılacak gin, bir grup tıp ve biyoloji oğserbest bildirileri nasıl izleyece rencisinde uygulanan depresyon testi sonuçlanru açıkladı. Toplam ğiz? Kongre yarın Prof. Dr. Rasim 307 tıp ve 108 biyoloji öğrencisi Adasal'ı anma töreni ile başlaya olmak uzere 415 kdşiye uygulanacak. Sonra da ilk panel var: "Ül rak yapılan araştırmada şu sokemizde psikiyatrinin gelişimi" nuçlar açıklandı: "Bir ve iiçiincii sınıf toplam Tıp öğrencisi olduğum yılları 307 tıp ögrencisinde içsel anımsıyorum, yaklaşık 40 yıl ön kaygıanksiete kızlarda yüzde cesini. 29.9, erkeklerde yüzde 21.5 olaO zamanlar, birinin akıl, sinir rak saptandı. Hastanelik depresdoktoruna götuıülmesi için iyi yon ise erkeklerde yuzde 17, V\ıce zıvanadan çıkması gerekirdi. larda yuzde 12.2 olarak göriıldü. Öyle bunahmmış, sıkıntıymış gi Orta ve şiddetli depresyonlar ise bi haller ya şımanklık sayılırdı ya erkeiüerin evde kaJanlannda yuzda edepsizlik. Çözüm ya da çö de 42.2, ailesiyle yüzde 38.4 ve zümsüzlük evin içinde kalırdı. Bir yurtlarda kalanlarda ise 31.4 göevden akıl, sinir doktoruna götü riildü. Hastanelik depresyon, airulen hasta biraz da ailenin ayı lesiyle kalan kızlarda yüzde 28.6 bı sayılırdı. Gidi gizli gidilir, kinı olarak saptanırken bu oran erselere sozu edilmezdi. keklerde yüzde 13.9 gibi diğerleBu dal uzmanlarının halk ara rine göre yuksek düzeyde oldugu ortaya çıkü." (Arkası 17. Sayfada) gerçekleştirilen kongrenin açış konuşmasını yapan Prof. Dr. Coşkun Sarman, Türkiye'de ruh sağlığı hizmetlerinin yeterli olmadığmı vurgulayarak ruh sağlığı hizmetlerinin temel sağlık hizmetleri yanında yer alıp butunleştirilmesi gerekliliğine dıkkat çekti. Ülkemizde psikiyatrinin gelişimi konulu panelde konusan Sağlık Bakanlığı Ruh Sağlığı Hizmetleri yöneticisi Dr. Biilent Coşkun, konuyu genel durum, güçlükler ve çözumleri, ruh sağlığı politikası ülkemizdeki yeri, temel ilkeleri, yapılabilenler ve yapılama>anlar şeklinde özetledi. Coşkun, Türkiye'de ruh sağlığı hizmetlerinin temel sağlık politikasıyla birlikte düşunülmesi gerektiğıni vurguladı. Nâzım'ın tevzesi Sara Kuzguncuk'tan her 15 dakikada bir vapur kalkardı. Hanedan için özelyer vardı vapurda. İsmail Fazıl Paşa, Cemil Molla orada otururlardı. Perdeyle ayrılmış yerde bizler otururduk. Sinemalar yeni başlamıştı îstanbul'da.. GÜROL SÖZEN Boğaziçi, yüzyıllardan beri nice yangınları gördü. Yıkılmaları da... Osmanlı>ı yaşarken saltanatın da tadına vardı, onulmaz acıların da. Karadeniz'in Kolhis ülkesindeki "altın postu" aramak için binlerce yıl önce Yunanistandan yola koyulan Argos gemisi ve Sara Hanm Tutkular, hüzünler ve dtrençlerte dolu bir yaşam. gemicilerine de tanık oldu. Kimler mi vardı bu gemiciler arasında? Giıçlu Herakles, ozan Orpheus ve daha niceleri. Her biri insanoğlunun yarattığı efsanelerin birer kahramanıydı. Bu kahramanlardan hiçbiri sıradan kişiler değildi. Gökyüzü ve yeryüzü toprağı adına yaratılmtşlardı. Doğrusu kem içi yolculuklannda ne çok ihtiyaamız var guçlü bir Herakles'e! Kızdığımız, sözle çözumleyemediklerimizin karşısına bir işaretle Herakles'i çıkarabilseydik ne iyi olurdu! Erguvan ağaçlannı, manolyaları, nilüfer çiçeklerini de yok edenlerin birdenbire önünde bitiverseydi Herakles!.. Ozan Orpheus'u biz kendimize ayıralım. ÇUnkü günümüzde giderek yok olan şiire de çok gereksinimirniz var. Üstelik lir eşliğinde söylenen şiirlere... Sanırım Orpheus'u ne otobüse ne de minübuse bindırebilirdik. O gene rengini gökyüzünden alan suları tercih ederdi. Örneğin, Boğaziçi'ni... Bir oğleden sonra yola koyulduğumda ben de Boğaziçi'ni tercih ettim. Hemen parantezimi açayım (Ben ne çalarım ne de söyleyebilirim). Benimkisi kısa bir yolculuk. Beşiktaş'tan Üsküdar'a. Sağımda Kızkulesi ve Sarayburnu. Solumda Argos gemicilerınin yol aldığı Karadenız suları. Yolculuğum yalnızca Üsküdar'a ve oradan Kuzguncuk'a. Uzaktan Pembe ya da Mocanlar Yalısı gorunuyor. Bir diğer gerçek adı da Fethi Ahmet Paşa Yalısı. Bu yalıya bakıp bir başka birini düşunuyorum: Kuzguncuk iskelesinin biraz ötesindekı Sara Okçu'yu. Tanımayan yok Sara Hanım'ı Kuzguncuk'ta. Istanbul sevdamı bilen Dürin götürüyor beni ona, Guçlü Herakles'i kapıda bırakıyorum. Ozan Orpheus'u kopya versin diye yanıma alıyorum. Yanılmışım. Orpheus susuyor. Çalgısını da bırakıyor yere. tstanbul ve Boğaziçi sınavından çakacağım kesin artık. Osmanlınm ve cumhuriyetin tstanbulu'nu, derin mavı gözlerinde yaşayarak anlatıyor Sara Hanım. Tutkular, hüzünler, dirençler yan yana. Abartıyorum sanmayın sakın, bir çırpıda anlatılan Istanbul değil. Durak yerlerinde yangınlar ve saltanatları olan bir soylu yaşam. Erguvanlar, nıanolyalar ve rıilüfer çıçeklerinin tum yok edilmelere karşın neden direndiklerini anlıyorum şimdi. Çünkü Sara Hanım da direniyor. Çünkü Sara Hanım gibi onlar da yeryuzune sevdayla bakıyorlar. Dogum: 1906. Babası: Enver Paşa. Annesi: Leyla Hanım. Beş kardesin en büyüğü Celile Hanım (Nâzım Hikmet'in annesi.) Sonra Mustafa Cdalettin, Münevver ve Çanakkale"de şehit olan Mehmet Ali ve Sara. "Ben burada doğdum, burada büyüdüm. Viyana'da, lsviçre'de Kuzguncuk'ta 83 yaşında bir kadın oturur, derin mavi gözlerinde Boğaz'ın tarihi durur Nâzım davası • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Şair Nâzım Hikmet'e yönelik "sapık, Yahudi asıllı komünist" sözlerinden ötürü 750 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum edilen A N A P Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar hakkındaki dava, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nde bugün ele alınıyor. Nâzım Hikmet'in kızkardeşi Ayşe Samiye Yaltınm tarafından Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan tazminat davası 27 Şubat 1989'da sonuçlanmış ve yargıç, Taşar'ı 750 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum etmişti. %ı NAZIM'EN. TEYZESİ SARA İÇİN ŞİİRİ Nâzım Hikmet'in, 11 yaşında, teyzesi Sara Hanım için yazdıgı şiir Benim teyzemin adı Sare Kendisi mini mini bir fare Girdiği kalpleri etmektedir pare pare İnci dişler, altın saçlı, güler yüzlü, şen gözlü. Teyzemin gözleri mavi sema gibi Genç mi ihtiyar muamma gibi İnci dişli, sırma saçlı, güler yüzlü, şen gözlü. yat uzun ve güzel. Şimdi herkes politika konuşuyor. Politika ve dedikodulan evlerde konuşulurdu. Bu koltuklann dili olsa da konuşsa. Ben bildim bileli vezir konuşulurdu. Hiç sevilmezdi vezirler. Sahi, devlet başkanı olacak mı? Mahalle kahvesinde bile bu tarz konuşan bir adama muhatap olmadım. Valla ciddi soyluyorum aleni bağınnm. Bu yasa geldiın, ciddi uzüntum bu adamı frakla orada gormem. Görmem inşallah». Ben humanistim, insanlan severim. Din, ulus ayırmam. Söylüyonım herkese, bir saçım güzetdir, bir de huyum. Herkesle güzel geçinirim. Bak bu koca mahallede benden başka sevilen var mı? Sofusu da seviyor, genci de seviyor, köpegi de seviyor, kedisi de. Biilent Ersoy iyilegiyor • A D A N A (AA) Program yaptığı gazinoda 4 gün önce kurşunlanarak ağır yaralanan sanatçı Bülent Ersoy'un sağhk durumunu gittikçe düzeliyor. Bülent Ersoy'u ameliyat eden özel Ortadoğu Hastanesi'nin uzmanlarından Doç. Dr. Dilaver Agdemir, sanatçının hayati tehlikeyi tamamen atlattığıru belirterek, "Sanatçının burnuna takılan sonda, çıkarıldı. aynca, dün 38.5 olan ateşi bugün normale döndü. Tansiyonu ve nabzı da iyi olan sanatçımız, su içroeye de başladı ve oda içinde yakınlannın yardımıyla yürüyüşler yapıyor" diye konuştu. Cemil Molla Benim eniştem ve arkadaşı paşalar oturup kalkıp cüce Sait Paşa'ya söverierdi. Ama Cemil Molla'nın ağzından bir tek kötü söz işitmedim. Diinya güzeli, esprituel bir adamdı. Geçenlerde bir baktım kufrediyonım. Cemil Molla'nın fotoğrafına bakıp, 'Sag ol da benim senin ögrettiğin güzel konuşmamı bana iade et. Gunumüz insanlarına uydum terbiyesiz oldum' dedim. Benim kayınpederim Ferit Paşa kabinesindeydi. Sonra sürüldü, birlikte süriildük Viyana'Iara. Biz Kuvayi Milliye'dyiz. Biliyorsunuz, Ali Fuat Cebesoy teyzemin oğlu benim. Bizim horozumuz bile Kuvayi Milliyeci'ydi. Onun için hazmedemiyorum... Bogaziçi'nin en güzel yalılanndan biridir Sadullah Paşa'nın Çengelköy'deki yalısı. Dedem Müşir Mehmet Ali Paşa ve Sadullah Paşa Sultan Hamid'in Beriin'e sürdugu paşalardan. Mithat Paşa yanlısı her ikisi d e Dedemi oldürttüler, Sadullab Paşa da intihar etti. Biz çok şe> gördük ve yaşadık. Şimdi kendi kendime bir dekor içinde oturup kitap okuyorum, resim yapıyorum. Katiyen soku degilim. Ama Nflzım'ı çok severira, canım cigerim J>enim. Şevket Bey (Mocan) beni Nâzım'la göruştürtmezdi. Kayınpederim bile iki sey gonırdü riiyasında: Bektaşi ile Bolşevik (Kahkaha ile gülüyor Sara Hanım). 'Deli doktoru' Kıyılarda inşaat yasa^ı • M U Ğ L A (Cumhuriyet) ö z e l çevre koruma bölgelerinde kıyıdan 500 metre içeriye kadar yapılaşma yasağı getirildi. ö z e l Çevre Koruma Bölgeleri Başkanı Tunca Toskay koruma karamamesinin çıkanldığı S Temmuz 1988 tarihinden sonra bölgede yapılan tüm yapüann yıktınlacağını açıkladı. Doğayı koru, turisti kap • S t D E (Cumhnriyet) Türkiye'ye turist gönderen Federal Almanya seyahat acentelerinin tur operatörleri, daha az kirlenme görülen ülkelere müşteri göndermeye özen gösterdiklerini, Türkiye'nin, "işin başında" iken doğal özelliklerini korumayı başarması halinde ileride dünya turizminde söz sahibi olabileceğini söylediler. En fazla turist gönderen Alman seyahat acentesi TUI'nın tur operatörlerinden Peter Hörmann, "Almanya'da seyahat edeceklerin çoğu daha az kirlenmiş ülkelere gitmek istiyorlar. Türkiye'nin kendisini tanıtması lazım. Dünyada o kadar çok gidilecek yerler var ki Türkiye'nin kendisini göstermesi gerekli" dedi. Nâzım'ın şiiri Ben Nâzım'ı çok severim. Diyebilirim ki benim kadar kimse tanımaz Nâzım'ı. tnşallah mezan gelecek Nâzım'ın. Ben riiyasını gördüm. Nâzım iyi adamdı. Çocuklugu da, buyüklügü de iyiydi. Kimsenin kalbini kırmazdı. Nâzım olaylan oldugu zaman ben Şevket Mocan'dan aynlmış, Demir Çelik Fabrikalan'nda baş miihendisin kansıydım. Nâzım'ı her zaman Bursa'daki hapishaneye de gider ziyaret ederdira, ÇauAlbümden Sara Okçu kızı Ayşe ile birlikte. Boğaaçi'nde yaşanan sırma saçlı sema gözlü guzellik. kın'da da giderdim. Teyzesiydim ben. Beş on kuruşum oldu mu kaldım uzun süre, ama hiç Avru dınlann terzisi Efiyene Efinato, rek mevtalarımız' diye ona götüriırdüm. O da beni severpalılığa özenmedinı. Ecdadım Av erkeklerin Hele, anlatsarn, Cemil Molla^ di. Yüzü de bana benzer zaten. ise Kotro idi. nıpalıydı oysa. Dedem. babam ta Beyoğlu'nda>dı bu iki terzi. Dede nın saltanatı masal gelir size 'Benim teyzemin adı Sare rafından. Magdeburglu Almandı. mizin çizmelerini Altın Çizme yaMütarekede bile Kuzguncuk Kendisi mini mini bir fare Anne tarafından dedem ise Polon pardı. Mes giymezdi. halkı ne dövüştü ne bir şey yaptı. Girdiği kalpleri etmektedir payalı bir Türkolog konttu. Benim çocuklugumdan beri Rumu, Frmenisi kardeş kardeş Mustafa Celaletn'n Paşa ile Mü Kuzguncuk iskelesinden on beş oturduk. Kuzguncuk Boğaz'da en re pare fnci dişli, altın saçlı, güler yüzşir Mehmet Ali Paşa'nın bayatta dakikada bir vapur kalkardı. Bu modern, en mukemmel kuçücük lü, şen gözlü, kalan yegâne torunuyum ben. gün neredeyse utanarak iskeleye bir şehirdir. Hani Amerika'da beyTeyzemin gözleri mavi sema nelmilel bir cemiyet var ya koca yanaşıyor vapurlar. gibi Nerede eski terbiye? Hanedan için özel bir yer vardı bayraklı, o cemiyet asıl KuzgunGenç mi ihtiyar muamma gibi Boğaziçi'ndeki yalılar, eşyalan, vapurda. Deli Fuat Paşa, eniştem cuk'taydı. Çok iyi yaşadık." İnci dişli, sırma saçlı, güler yüziçinde vaşayanlann oturup kalk olan tsmail Fazıl Paşa, Cemil Soru sormayı, merak ettikleri lü, şen gözlü.' •aalan, terbiyesi yok bugıin. O es Molla orada otururlardı. Hatta mi öğrenmeyi bıraktım. BoğaziçiBu şiiri Nâzım on bir yaşındayki hanımlardan şimdi kimse yok. perdeyle aynlmış bir yer vardı. nin derin mavisi gibi akıyordu her ken yazdı benim için. Nâzım'ı seOrada da bizler otururduk. Biz iki şey. Osmanlı ve cumhuriyeti boy ven insan benim. Canım evladım Bir tek bizim eiimizdcki Fethi Ahmet Paşa Yalısı var, Pembe Yalı. vapuru ile inerdik lstanbul'a. Si lu boyunca yaşayan kişilerin ço benim. Anam öldügü zaman agOnun hikâyesi de destan olmuş nemalar yeni başlamıştı. Vapurda cukluk resimlerinden sahanat giy lamadım o yaşıyor diye. Sonra Nâtur. O bile gayet modern bir yer çok nezih sohbet vardı. Bilirdik iki silerine değin uzanan fotoğrafla zım beni çok gücendirdi, çok kırartık. Benim gelin gittiğim eski ya vapuruna kim biniyor, muhilin nn yer aldığı soyağacı anılarını da dı, Münevver hikâyesiyle Yegenigüzel kızı kimdir... Sinemamız ise sormadım. Her birinin gözlerin mi de, anasını da çok seviyordura. lı degil. Beyaz önluklü Rum kızian ye Elhamra'ydı. Majik Sineması da de durmadan yinelediğim mavi Nâzım yapma. senin kaprisinin mek servisi vapardı. Babçıvanımız ha sonra açıldı. Sonra başladı vardı. Sanki Istanbul bu derin ma uğruna, dedim. Dargın öldü. Şıpvide yavaş yavaş gömülmüştü su sevdiydi. Münevver'i ben büyütda Sakızlı bir Rumdu. Buyukan Markiz'e, Lebon'a gitmek. nem Nakşibendi olduğu halde pek Bağlarbaşı Tiyatrosu'na biitün lara... müştüm. öyle erkekten falan da kaçmazdı. kantocular gelirdi. Ermeni aktör"Sana her şeyi anlatacağım. Bu Belki öyle olmasaydı şair olaHerk.es giyinmeye meraklıydı. Ka ler Shakespeare oynardı. 'Miiba fotoğraflann sehivenlerini de. Ha mazdı... Hatipoğlu yeniden seçildi • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Öğretim Üyeleri Derneği Başkanlığına Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu seçildi. Üç yıldan beri dernek başkanhğını sürdüren 1402'lik öğretim üyelerinden ve eski KTÜ rektörü Prof. Dr. Erdem Aksoy'un yurtdışında görev alması üzerine seçim yapıldı. Dernek başkanlığına Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Tahir Hatiboğhı, genel sekreterliğe ise Kifayet Özaydın seçildi. Feshaneden rüzgâr gibi geçen sanat BEHİÇ AK Marcel Duchamp, "Bana insanın yaptı8". öy'e bir şey gösterin ki sanat eseri olmasın" deyip bildiğimiz tuvalet taşını sergi salonuna taşımıştı. 20. y.y. sonlanna doğru sanat dünyasında en çok tartışılan konulardan biri debu. Eserin bir sergi salonunda sergilenmesınin, baskı yoluyla çoğaltılarak populer bir kimlik kazanmasının, onun sanat eseri olup olmamasında, içeriğinden fazla önemi var mı? Bugün Duchamp gibi tuvalet taşını sergileyen biri çıksa, ayru ilgiyi görmesi biraz zor. Eleştirmenler en azından, "iyi, ama bunu Duchamp yaptı" veya "Evet, insanın yaptıgı her şey sanat eseridir, ama bunu Duchamp yaparsa iyi olur" diyeceklerdir. tstanbul Feshane'deki etkinlik, biraz bu tartışmalann uzantısında bir yaklaşımı içeriyordu. tşlevlerinden anndınlmış yaklaşık 150 yılbk fabrika, bugün iyiçe yalnızlanmış, yeni bir işleve kavuşturulmayı beklerken, bir grup sanatçının "istilasına" uğradı. Sanatçılann gözünde, tıpkı tuvalet taşının sergi salonunda "işlevsizleştirildiği" zaman sanatsaJ bir içerik kazanması gibi, Feshane binası da bu haliyle sanatsal bir içerik kazandı. Bina içinde, ilk bakışta oldukça "tnhaf" eserler sergıleyen, "happening"ler yapan sanatçılar bildik sanat ortamlarının dışında, bir "yaşama ortamı" yaratmayı becerdiler. Sanatla hayat arasındaki çizgiyi biraz daha incelttiler. Tıpkı her şeyi paketleyerek, bir başka düzlemde görünür hale getiren Christo'nun yaptığı gibi Feshane'de çeşitli eserler sergileyerek, müzik yaparak, insanlan içine davet ederek Feshane'yi görünür hale getirdiler. Yani Feshane'yi sergilediler. Arhan Kayar, Atilla Özdemiroglu, Cana Dolay, Çagatay Karaçizmeli, Gürel Yontan, Komet, Korhan Gümiiş, Tan Oral ve Türkeli Minibaş'ın düzenlediği etkinlik, kısa sürede davetli sanatçılann katüımıyla, Festival Bienali'ne yakın bir ilgi topladı. tzleyenlerin bir kısmı, sanatçılara "uçuk" deyip, tepeden bakmaya çalışsalar da belki de hiç görme ihtimalleri olmadıkları Feshane'nin şimdiki halini bu sayede görebıldiler. Bu terk edilmiş boş mekâmn estetiğini hissettiler. Atilla Ozdemiroğlu'nun müzıği, uzaktan gelen zil sesleri, konuşmaların oluşturduğu tek bir nota ve Eyüplü çocuklann bağırışları dokuma tezgâhlarından çıkan seslerin boşalttığı mekânı doldurdu. Sanatçılar, binanın tarihini yazarken, bu olayı nereye koyacağını bilmeyen sıradan bir tarihçinin sinirlerini bozmak ister gibiydiler. Tan Oral, saçlannı kuruturken, saçlan, kafası, burnu, gözleri, dudakları uçan mankeni sergilerken bu bütün anları silip süpüren rüzgân anlatmak ister gibiydi. Gürel Yontan, Feshane'nin zeminine taşıdığı topraklarla, çeşitli kompozisyonlar yaparken serginin açılışında, kendini, sakalını maviye boyamış Mehmet Güleryüz'e ve Tan Oral'a gömdürdü. Aynı zamanda "Kız Kulesi'nin üzerinde mutluluk veren pembe bulutu" görmek için bastırdığı bir sertifikayı satışa sundu. Bu arada Komet, yaptırdığı demir kafesin içine girerek "en uzun ağız açıp kapama" rekorunu kırdı. Arhan Kayar, "Aramızda Göninmez Insanlar Dolaşıyor" ismini verdiği mekân duzenlemesinde, şeffaf panolan, Feshane'nin kolonlan arasına asarak onlara bakan insanlan sergiledi. Çağatay Karaçizmeli, Feshane'nin içinde çektiği kadın fotoğraflarının çevresini keserek, Feshane'nin içinde sergiledi. Cana Dolay, binanın, muhtelif yerlerine konmuş kıpırdayan silikon canlıları, Türkeli Minibaş ise aile albümünden çıkmış 1940 yıllarında çekilmiş Feshane çalışanla Kaptan selamı Yalının onunden geçen benim gemilerim var. Geçerken beni selamlarlar. Hele Taşkent'in kaptanı var, beni nerede gorse selamlar. Kanıdenizli kaplan da beni göriinrının fotoğrafını ve Feshane binasının nufus hüvi ce düdük çalıp oy nar bir yandan. yet cüzdamnı sergilediler. Ben buramn fetişiyim. Beni selamKorhan Gümüş ise eski bir Mercedes'in uzerine lamadan kimse geçmez buradan. otomobilin suretini çıkarttığı kâğıtlar yapıştırarak, Ben o sıislü tekneleri sevmiyornm. suret ve gerçek arasındaki ilişkiyi sundu izleyicilere. Bodrum tekneleri çok güzel. BiAynca, davetli sanatçılardan, Berrin Sarıgollu raz param olsa alırdım. Hollanda kolonların arasına gerdiği sıra sıra tüller üzerinde papucu gibi tekneleri sevmiyorum. yaptığı diashow'la epey ilgi topladı. lsviçre'de ya İçinde oluraıılar da oyle." şayan Heinrich Lüber ise açıhş günü 100 tane yıiz Yazılmadık daha neler kaldı geresmi yapıp yere atarken, kapanışta ise kolonlar riye. Amerikan Koleji'ndeki öğarasına serdiği bir telden çeşitli sesler çıkarttı. renciliği, gunümuz yazarlan, NâAynca ilginç olaylardan biri de iki tiyatrocunun zım'ın çevresi, Abdulhamid done"Dokuma Tezgâhını lyikştirme Çabası" ismini ver minin lstanbulu'nu, Avrupası'nı, dikleri bir "happening" yaparak, 10 gün boyun Pakistan'ı \e 83 yaşın yalnızlığı. E\ ile cadde arasında kuçuk bir ca, tezgâhlardan birini söküp, sonra uyan uymayan parçaları tuhaf bir şekilde bir araya getirmele bahçesi var Sara Hanım'ın. Balıri oldu. lşin ilginç tarafı. Feshane'deki sergiyi ge çesindeki her ağacın, çiçeğin, tazen bir Alman profesörün, happening için sökü şın ve toprağın öykusünu anlatılen bu dokuma tezgâhının belki Avrupa'da bile bir yor usanmadan. Her biri bir başeşinin bulunmadığını söylemesiydi. Bu "eleştiri" ka kentten getirılmiş. "Ben barışı, doğayı, insanlan Feshane'yi restore eden mimarlarla happening yaseviyorum. Ne yapayım?" diyor. pan tiyatrocular arasında bir gerilıme yol açtı. "Ha/ır bahçeye çıkmışken şu Bu arada kapanış günü, nasıl geldiği pek belli olhavlulan da alayını. Üç lane kırmayan tavşanlı bir niyetçi oldukça ilgi topladı. Aynca bütün bu etkinlikler ve binanın bu hali sergiyi mı/ı havluyu biri gorse benim için gezenlerin çok hoşuna gitmiş olacak, binanın bu ne derler kimbilir?" diye de eklihalinin korunması ve Giyim Sanayii Işverenleri Der yor uğurlarken beni... San sav'lann araladığı dcrın maneği'nin yönettiği bir fuar olmaması konusunda bir vi go/lcı gulunısuyor gcnc... de imza kamDanvası açıldı. Gökten ııydıı düşecek • C A P E CANAVERAL (AA) Dünyaya, gelecek ay bir uydunun düşeceği bildirildi. Amerikan Uzay ve Havacılık İdaresi'nin bilim bölümünden Charles Redmond, kasım ayında yere düşmesi beklenen uydunun, atmosfere girdiğinde, 60'ar kiloluk üç parçaya bölüneceğini söyledi. Redmond, "Solar Max" adlı uydunun, denize veya nüfus yoğunluğunun çok düşük olduğu bir kara parçasına düseceğinin tahmın edildiğini kaydetti. a Yetkili, Solar Max'ın düşebileceği yerler arasında, ABD'nin Florida eyaleti, Hawaii, Güney Amerika, Afrika, Hindistan, Avustralya ve Çin'in güney ucunun bulunduğunu beiirtti. 1980'de fırlatılan Solar Max, güneş üzerındeki patlamalan inceliyordu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear