02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 17 EKİM 1989 Garsonlar yarışı Hong Kortg sokaklan önceki gün ilginç bir yanşmaya sahne oldu Kadın ve erkek çok sayıda garson tepsilerindeki Öznıen: Temiz enerji kaynakları kullanılnıalı' İ7MİR (Cıuntauriyet Ege Bürosu) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Atilla Öznıen, dün tzmir'de başlayan uluslararası seminerde yaptığı konuşmada, "Çevre kiriiliği ve enerji gereksinimi nedeniyle temiz enerji kaynaklannıa kuuanılmasına yöDelik çalışmalar önem kazandı" dedi. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nca düzenlenen ve evsahipliğini Türkiye Atora Enerjisi Kurumu'nun yaptığı "Jeotermal Araşbrmalarda Jeokimyasal Teknikler ve lzolop Uygulamalan" konulu seminer dün sabah başladı. Toplantıda konusan TAEK Başkanı Atilla Özmen, yeraltındaki jeotermal kaynaklann belirlenmesinde en önemli araştırma metodunun izotoplann belirlenmesi olduğuna işaret etti. 21 ülkeden uzman ların katıldığı seminer lngilizce olarak devam ediyor. :41o Post' hiznıeti başladı ÂNKARA (AA) Ankara, İstanbul ve tzmir'de, hediyelik eşya ve çiçek başta olmak üzere, gonderilerin "kapıdan kapıya teslinıi hizmeli" olan "Alo Post Servisi" hizmete başladı. Alo Post hizmeti, ilk olarak Posta Dairesi BaşkanlığYnca PTT Genel Müdüru Emin Başer'e verildi. Başer, çiçeği kabulü sırasında yaptığı konuşmada, "PTTnin vermekte olduğu çağdaş hizmetlere, kapıdan kapıya bediyelik eşya teslim hizroetinin eklenme&inin gunırunu duymaktayız" dedi. Başer, kaliteli bir hizmetle bu servisin bOyıik rağbet göreceğine inandığını da kaydetti. Paris'te 25 bin atlet Paris'te önceki gün yapılan 20 kilometrelik yol yanşına 27 ülkeden 25 bin atlet katıMı Eyfel Kulesi'nde verilen starüa başlayan yarışı Portekizli atlet Antonio Pinto 58 dak. 56 sn'lik derecesiyle kazandı. (Fotoğraf: Reuter) bardak ve devirmeden koşu şışeleri parkunınu tamamlamaya çalışırken kendılerini izleyen Hong Konglulara keyifli anlar yaşattılar. (Fotoğraf: Reuter) Sevincini oğluyta paylaştı W e ia r HABERLERCN DEVAMI re tindeki Oünya Golf Şampiyonasrnda birinciliğı kazanan Nick FakJo, şanv piyonluğunu ilan eder etmez küçük oglu Mathew'a sarıldı. Ne var ki kuçük Mattıevv, babasmın şampiyonluğuyla pek ilgili görünmedi. (Fotoğraf: Reuter) Alo Post hizmetiyle her gün saat 07.00 ile 23.00 arasında, gönderici adresinden kabul edilecek hediyelik eşyanın, 1 ile 4 saat içinde, alıaya adrtsinde teslim edilrnesinin amaçlandığı bildirildi. Kürt Konferansının ardından ANKARA Batının kesin çözüm önerisi yok Kürt Konferansı sonuç belgesi, Kürtlerin yaşadığı ülkelerde insan haklarını savunmak üzere, Batılı parlamenterlerden oluşan bir "sürekli misyon"u haber veriyor. ABD Senato Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Claiborne Pell, gazetecilerin bir sorusunu "ABD'nin Türkiye 'deki Kürtlere özerklik planı yok, ama keşke olsa" diye yanıtladı. SABETAY VAROL PARİS "Kürtlerin kültürel Idmligi ve insan haklan" konulu konferans ve yayımlanan "sonoç belgesi", Turkiye'nin, bir an için de olsa üzerinde durması gereken yeni bir gelişme ile karşı karşı ya olduğunu ortaya koyuyor. Gerçi konferansa katılacağı açıklanan Edward Kennedy ve Andrey Saharov gibi ünlu isimlerin yokluğu, mesaj ve mektup göndermekle yetinmelen, medyalar açısından, girişime biraz gölge düşürmedi değil. Gerçi, sözünü ettiğimiz belgenin onaylanması sırasında yapılan "oylama"nın, en ilkel kongre kurailanna uygun olmaması bile, kurumsal açıdan konferansın değerini sıfıra indirmeye yeter. Gerçekleşen katıhnun neye göre olduğunun bile bilinmenıesi, uluslararası hukuk açısından en ufak sonuçların bile doğuşunu engelleyici özelliklere sahip. Organızatör olarak ilan edilen Paris Kürt Eostitüsü, Fransa ile yakın ilişki içinde olan bir kuruluş. Enstitüyü hımayesi altına alan Danielle Mitterrand ve "FrancaIiberte" vakfı, hükümetle organik ilişki içinde olmadığını istedigj kadar açıklasın, Bayan Mitterrandın, cumhurbaşkanımn eşi olduğunu ve bu sıfatın Fransa'da hukuki bir değeri olduğunu unutmak kolay değil. Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Celal Talabani'nin "doktor Bernard" olarak çağırdığı, iki gün boyunca yoğun faaliyet yürüten insancıl eylera bakanı Bernard Kouchner, ıstediği kadar "Kıirt halkının çok eslu bir doslu" olduğunu, çabalarının bu eski ilişkiden kaynaklandığını söylesin; bakanın, Rocard kabinesinin bir bakanı olduğunu unutmak kolay değil. Sonuç belgesinde yer alan bir hüküm, Kürtlerin yaşadığı ülkelerde insan haklarını savunmak üzere, Batılı ülke parlamenterlerinden oluşan bir "sürekli komisyoo"un olusumunu haber veriyor. Bu komisyonun ABD Senato Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Qaiborne Pell ve tngiliz Parlamentosu tnsan Hakları Komisyon Başkanı etrafında teşekkül edeceğinin açıklanması konferansa süreklilik kazandırması açısından yabana atılacak bir sonuç değil. Ayru metinde bundan sonraki toplantının 1990 temmuz ayı öncesi Stockholm'de yapılacağı yazılı, başka bir deyişle Fransızlar bayrağı, yaptıklarını "çok iyi" yapuakla tanınan tsveçlilere teslim etti. İlgili ulkeler konferansa karşı diplomatik tepki gösterdi. Türkiye ve lran'ın gösterdiği tepkiler bu düzeyde kaldıysa da, Irak'ın zengin Arap ülkelerini arkasına alarak çok yönlü "baskı" uyguladığı, konferansın ikinci gunü meydana gelen olay esnasında somutluk kazandı. "Doktor Bemard" kürsüden, Saddam Hüseyin rejiminin dayattığı bir pazarlığı, Kürt dostlan lcarşısında "sa> unma" durumunda kaldı. Celal Talabani, Kürtlerin Maresal Petain'i olarak niteledigi Irak Kürdistan'ı özerk parlamento başkanı Bahaeddin Ahmed'in neden konferans mikrofonundan söz almasının gerekli olduğuna davetlileri ikna görevi ile karşı karşıya geldi. Irak delegasyonu "bekletüdigi" gerekçesiyle binayı kısa sürede terk ettiyse de resmi Fransız yetkilinin bu durumda kalması, Bağdat rejimi açısından başarı kabul edilebilir. Konferans, salon dışında toplanan PKK yandaşlarının protesto yanı ağır basan sloganlarıyla devam etti. Konusmacı AIi Akbaba, müttefîkJerinin, Turkiye'nin dü$tüğü aciz dunım karşısında, bu ülkeyi çıkmazdan kurtarma yotları araştırdığını, konferansın bu amaca hizmet ettiğini belirtti. PKK'yı temsilen topiantıya gelen iki militan, sonuç metnine "kendi kaderini tayin hakkı" maddesinin dahil edilmesini talep ettiler. Ancak istekleri yanıt gormedi. "Self determinasyon" ya da "bagımsızlık" terimJerinin yer almaması, Türkiye açısından "toprak bütünliigiinö teblikeye sokucu" hükümlerin bulunmaması anlamına gelir ki, bu, Ankara1 nın tepkilerinin diplomatik duzeyden öteye gitmemesini açıkbyor. Konferansta bir konuşma yapan Dogu Perinçek. toplantı çıkışmda "Bu konferansla bir Kürt tanzimatı başlatılmak isteniyor" dedi. Fransız Sosyalistleri'nin bir kanadırun, İngiliz tşçi Partisi'nın, Isveçli sosyal demokratların ve Amerikan Demokrat Partisi'nin küçümsenmeyecek bazı güçlerinin, Perinçek'in "olumsuz" bir gelişme olarak gördüğü "Kürl U B amat hareketi" nitelemesine benzer bir gelişmeye önayak olduklanna şüphe yok. Ancak, Batılı büyük güç odaklarının, özellikle bu ülkelerdeki askeridiplomatik merkezlerin böylesi bir "kompJo" içinde olduklanna inanmak şimdilik mümkün görunmüyor. Konferans sonunda yapılan basın toplantısında, ABD Senatosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Senator Pell'e bir soru sorduk. Fransa'nın hitnayesi rahatsızlık yarattı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fransa'nın başkenti Paris'te önceki gün sona eren "Kürtlerin Ulusal Kimligi ve İnsan Hakları" konulu toplantı, Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerde gerginleşmeye neden olabilecek. Kürt sorununun Birleşmiş Milletler'e götürulmesi ve Kurtler için bir Uluslararası Parlamenterler Komisyonu kurulması doğrultusunda kararlann alındığı toplantı Ankara1 da Fransız hükumetinin tutumuna ilişkin bir "rahatsıznk" yarattı. Cumhuriyet muhabirine bilgi veren kaynaklar, Türkiye'nin "Avnıpa'daki iraajı acısından" düzenlenen her topiantıya karşı çıkmak gibi bir tutum içine girmeyı istemediğini vurgulayarak, "Ancak bu kez dunım başka. Paris'teki konferansı herhangi bir (oplantı olarak algılayamayız. Tamamen özerk olsa ses çıkarmazdık. Fransa'nın tavn bu özerkliğin asılmasına neden oldu" şeklinde gorüş bildiriyorlar. Türk Dışişleri'nin konferans konusunda henüz "resmi" bir açıklama yapmamış olması ise, "Ankara'nın Paris Büyıikelçiligi'nden gelecek rapora gore hareket etme" yönündeki tutumuna bağlanıyor. Büyükelçiliğin raporu çerçevesinde Dışişleri'nin geliştireceği tutumun ise, toplantının içeriğine değil, Fransa ile resmi ilişkilere yönelik bir açıklama şeklinde somutlanabileceği öğrenildi. Yetkili kaynaklardan edinilen bilgiye göre, konferansın doğrudan doğruya Fransa Dışişleri Bakanlığı salonunda yapılması, Fransa Cumhurbaşkanı Françofe Mitterrand'ın eşi bayan Danielle Mitterrand'ın toplantının "ev sahibeliğini" üstlenmesi, toplantının kapanış oturumunun Fransa'nın insan haklanndan sorumlu Devlet Bakanı Bernard Kouchner tarafından yönetilmesi Ankara'yı rahatsız eden konulann başında geliyor. Öte yandan, Ankara'nın konuya "TürkiyeFransa" ilişkileri dışında herhangi bir anlam yüklemediği ifade ediliyor. Bu çerçevede, Amerikalı Senatör Peter Galbrailh'ın toplantıda yaptığı konuşma ve ABD Senatosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Claiborne Pell'in Kürt sorunu konusunda Uluslararası Parlamenterler Komitesi'nin kuruculuğunu üstlenmesine "TürkAmerikan ilişkiierini etkileyecek" herhangi bir tepki gösterilmeyecek. Senatörlerin "kaülımının ya da ele aldıklan konulann ABD'ye tepki gostermeyi gerektirmeyeeeğini" kaydeden yetkili kaynaklar, Fransa'nın toplanlıyı bizzat düzenleyip, sahiplenroek konumunda olmasının farklı bir yaklaşım gerektirdiğini savunuyorlar. 'Dışkı yedirme' ABD raporunda UFUK GÜLDEMİR VVASHINGTON A B D Kongresi Helsinki Komisyonu, insan hakları ihlallerini incelemeye dönuk ilk resmi Amerikan heyeti olarak ağustos ayında Türkiye'ye yaptığı ziyaretin tutanaklarını açıkladı. Heyette bulunan komisyon sekretaryasınca göriişmelerin tutanaklanndan oluşan "insan haklan güncesi", Turkiye'nin insan haklarına yaklaşımını şiddetle yeriyor. lUtanaklarda ilginç açıklamalar yer alıyor. örneğin Başbakan Turgut Özal, ziyaretine gelen he>et üyelerine "Kürt kökenli oldugunu" söylemiş. Içişleri Bakanı Oltan Sungurlu ise işkenceden Adalet değil, tçişleri Bakanlığı'nın sorumlu olduğunu ima etmiş. Devlet Bakanı Kâmran tnan ise, "polislerin, insan haklanna, gerektiği kadar duyariı olmasının ner zaman beklenemeyeceğini" ileri sürmüş. Olağanüstu Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoglu ise, PKK'nın durumunu, örnek olarak, "Fidel Castro'nun 3040 bin silahlı adam «zdırarak Miami'de bir MarksislLeninist devlet kurdurmak istemesine" benzetmiş. ABD Kongresi Helsinki Komisyonu, 18 senatör ve milletvekili ile ticaret, dışişleri ve savunma bakanlıklarından birer temsilciden oluşuyor. Senatör Dennis Deconcini başkanlığındaki heyet, 1722 ağustos tarihleri arasında Türkiye'ye gelerek insan haklan ihlallerini yerinde inceledi. Güncenin girişinde heyetin Türkiye'ye gelmekteki amacı açıklamyor. Bu bölümde Türkiye'de şiddete bulaşmamış "fikir suçlulannın" sayısının 5 bin ile 18 bin arasında olduğu kaydediliyor, ayrıca "Kürt nüfusun dil ve kültürel variıgına duyarsızlıgın Kürtlerle hükümet arasında çatışmaya yol açtıgı" ifade ediliyor. 12 Eylül Harekâtı'ndan bugüne kadar 250 bin kişinin siyasi nedenlerle tutuklandığı Uluslararası Af Örgütü'ne atfen nakledildikten sonra, Türkiye'de dünyaca ünlü birçok kitabın yasak olduğu ve bunları bulunduranların hapse atılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu bildiriliyor. Giriş bölümünde, "her ne kadar Kürtce konuşmanın artık suçftlmaktan çıkanldığı" kaydediliyorsa da "bu dilde yayın yapmanın, kitap basmanın ve sanat icra etmenin suç olmaya devam eltiği" bildiriliyor. PKK'nın faaliyetleri ise daha çok "ayaklanma" kapsamında inceleniyor, bölge halkının PKK ve Türk güvenlik güçlerinin arasında yaşadığı güçlukler soyle anlatılıyor: "Güvenlik kuvvetlerince toplanan koylu halk, dövme, toplu gözaltı ve halta geçen ocakla olduğu gibi insan dıskısı yedirilmeye muhatap oluyor. Güvenlik kuvvellerine yardımcı olanlar ise PKK tarafından soğukkanlı bir şekilde öldürulüyor." Günce, tarih sırasına göre özetle şöyle gelişiyon 17 Ağustos 1989: Mesut Yılmaz ile yapılacak gorüşme acil bir kabine toplantısı nedeniyle iptal edildi. Heyet, Yılmaz yerine Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Tugay Özçeri ile göruştü. Büyükelçi Özçeıi, ABD dahil hiçbir ülkenin mükemmel bir insan hakları sicili olmadığına atıfla Turkiye'nin önceliğinin gözaltı işlemini veniden tanımlamak ve süresini kısıtlamak olduğunu söyledi. Özçeri, tipik bir bürokratik adaletin bu konudaki ilerlemeyi engdlediğini ve Dışişleri Bakanlığı'nın bu konularda yapabıleceği şeyin az olduğunu kaydetti. Özçeri, Turkiye'nin 'Danimarka gibi olmadığını', zaman zaman açıktan düşmanlık duygulan besleyen komşularla çevrili olduğunu belirtti. Özçeri, Turkiye'nin, komşuları içinde en iyi ilişkisinin SSCB ile olduğunu iddia etti. 18 Ağustos 1989: Heyet, Büyükelçi Morton Abramowitz ile birlikte Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'ya gitti. Son açlık grevleri ve işkence iddiaları dikkatine gelirildiğinde, Sungurlu, anayasa, Turkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve islamın insancıl yönü dolayısıyla Türkiye'de boyle şeylerin neden olamayacağını aıılattı. Uluslararası Af Örgütu vc Helsinki Gözlem Komitesi'nin raporlan hatırlatılınca da, heyeUen, 'Bu anti Türk propagandaların temelsiz olduğunu Amerika'ya aıılatmaları için' clinden gcleni yapmasını istctii. Kendisine işkencc ve kotu muamclenin daha çok gözaltı sürcsıııcc meydana gcldiği soylendiğindc isc, gözaltına alınanla rın lçişleri Bakanlığı'nın sorumluluğu altında bulunduğunu, ancak tutuklandıktan sonra Adalet Bakanlığı'nın devreye girdiğini belirtti. Eğer işkence yapılıyorsa bunun sanıkların tçişleri Bakanlığı'nın sorumluluğu altında olduğu dönemde olabileceğını ima etti. Açlık grevlerinin ise "siyasi araaçlı" olduğunu ve gazetelerin başlıklanna geçmek amacı tasıdığını söyledi. Heyet aynı sabah Merkez Kapalı Cezaevi'ne gitti. Burada 22 aydan beri tutuklu olan ve hâlâ haklanndaki dava sonuçlanmamış olan Haydar Kutlu ve Nihat Sargın ile koğuşlarında değil, müdüriyette görüşmelerine izin verildi. Kutlu ve Sargın gözaltı ndayken 9 gün süreyle uyutulmadıklarını, elektrik verildiğini, dövülerek elleri arkadan bağlanıp askıya alındıklarını anlattılar. Kutlu ve Sargın, şiddete karşı ve halen mesru bir şekilde faaliyet gösteren Türkiye Sosyalist Partisi'nden daha farklı bir program benimsemiyorlar. Daha sonra Mehmet Bayrak, Celal Gül, Bekir Kesen ve Dr. Nuray özkan müdüriyete getirildi. 7 aylık hamile Dr. özkan, Kürt kadıüarı Uzerine yaptığı bir konuşmasının "Özgür Gelecek" adlı dergi tarafından alıntı yapılması üzerine Ankara Savcısı'nın istemi uzerine tutuklanmıştı. Cezaevinden sonra Dışişleri Bakanlığı ikili siyasi ilişkilerden sorumlu Musteşar Yardımcısı Hüseyin Celem'in verdiği öğle yemeğine katılındı. Celem, Bulgaristan Türkleri ile ilgili olarak Sovyet arabuluculuğunu fazla büyütmeden konuştu. Daha sonra da Devlet Bakanı Kâmran Inan ziyaret edildi. Inan, Türk halkının Batı1 ya olan sabrını kaybetmeye başladığını belirtti, "polislerin, insan haklanna gerektiği kadar duyariı olmasının her zaman beklenemeyeceğini" ifade etti. 19 Ağustos 1989: Heyet sabah, İnsan Haklan Derneği Başkanı Nevzat Helvacı, üye Mahmut Tali Öngören ve gazeteci Erbil Tuşalp ile kahvaltı etti. Heyet öğleden sonra Diyarbakır'a hareket etti. tlk randevu Hayri Kozakçtoğlu ile idi. Kozakçıoglu, Kürt mülteciler konusundaki en iyi çözümün Irak'a dönmeleri olduğunu kaydetti ve PKK'nın durumunu "Fidel Castro'nun 3040 silahlı adam sızdırarak Miami'de bir MarksistLem'nist devlet kurdurmak istemesine" benzetti. Heyet daha sonra Diyarbakır'ın çevresindeki multeci kampına gitti. Buradaki mülteci temsilcileri bize Türk Hükumeti'nin Birleşmiş Milletler Yuksek Mülteci Komiserliği iie iyi niyetli göruşmeler yapmaktaki isteksizliğini ifade etti ve kampların Birleşmiş Milletler idaresinde olması gerektiğini dile getirdi. Daha sonra Diyarbakır'a dönülerek çeşitli gorüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerde, köyiulerin güvenlik kuvvetlerinin toplu dayağına muhatap kaldıklan, terörist oimayanlann öldürüldükten sonra yakıldığı, gazetecilerin bu konuyu izlerken belli çizgilerin dışına çıkamajacağı, Kürtlere uygulanan aynmcılığın Türkiye'de yaygın olduğu anlatıldı. 20 Ağustos 1989: Heyet Başbakan'la randevu nedeniyle Diyarbakır'dan tstanbul'a geçti. 11.30'daki randevuda, Senatör Deconcini Özal'a, ABD'nin Bulgaristan Türkleri konusunda inandıncılık elde etmesi için Sofya'da yapılacak AGİK Toplantısı'nda Kürt konusuna da temas etm<. ihtiyacını ifade etti. Irak Kürtlerine mülteci statüsü tamnması dileğini açtı. Senatör Lautenberg, Kürt azınlık konusunu açtı. Milletvekili McEwen ise, geçenlerde Türkiye'ye kaçırılan MlG29'un Amerikalı uzmanlarca incelenmesine izin verilmemesinden doğan şaşkınhğını dile getirdi. Başbakan, Bulgaristan göçmenleri konusunda, hepsini kabul edeceklerini söyledi. Kürt konusuna giriş yaparken kendisinin de Kürt kökenli olduğunu iddia etti. Aynca yüksek düzeyde asker ve sivil devlet yetkililerinin bazılarının Kürt olduğunu kaydetti. İşkence konusunda ise "deneyimsiz sorguculann hatalar yaptıklannı" kaydetti. 141, 142 ve 163'ün 10 yıldan az bir sürede kalkacağını belirtti, ama komünizm ve aşın dini cereyanlann dış güçlerce yönlendiriuTiesini engellemeye dönük kısıtlamalar koyulabileceğini açıkladı. tnsan Haklan Derneği'ni ise "aşınlar gnıbu" diye niteledi. tesi Sekreteri Büyükelçi Lüben Kulishev ile buluşuldu. Heyet, Buigaristan'ın etnik Türklere yaptığı muameleyi protesto etti ve Bulgar Hükumeti'ne Türkiye ile gorüşmeler yapmasını telkin etti. Büyükelçi Kulishev, yakınmalanmızın çoğunun "teknik nedenlerden" kaynaklandığını kaydetıi. Kulishev, Bulgaristan'dan Türkiye'ye geçen "turisllerin" sınırda Muslüman adı almaya zorlandığını ileri sürdü ve heyeti Türkiye'ye gittikten sonra tekrar dönüş yapanlarla gorüştürmeyi teklif etti. Ayrıca ABD'nin Sofya'da yapılacak AGİK Toplantısı'nı, Türkiye gibi boykot etmemesini diledi. (Son günlerde Türkiye ile Washington arasında bu konuda yoğun bir mesaj trafıği oldu. Washington, Ankara'ya ısrarla Sofya1 daki AGİK Toplantısı'na katılmasını temenni etti.) Heyet dönüş yapanlarla göruşmek için Svalingrad'a gitti. Burada Bulgar Televizyonu'nun varhğı önceden planiantruş bir propaganda girişimine işaret ediyordu. Bunlar Türkiye'deki şartları eleştirdi. tçlerinden bir tanesi gizlice Türkiye'de iş bulamadıklan için dönmekten üzgun olduğunu bize söyledi. Daha sonıa Türkiye'ye gitmek için vize sırası bekleyenlerle gorüşüldj. Bunlar Turkçe konuşmaktan belirgın bir şekilde korkuyorlardı ve Turkçe isimleri vardı. Yine gizlice dini kısıtlâmalardan söz edildi. 22 Ağustos 1989: Hukumet ve dış dunva ile iyi ilişkileri olan işadamı Jak Kamhi, bizim için bir öğle yemegi veıdi. Yemekte, Türkiye'nin multecilere geleneksel olarak misafirperverliği dile getirildi. Türkiye'den ayrıjmak üzere havaalanına gitmeden önce konsoloslukta Büyükelçi Abramowitz'e Bulgaristan gözlemlerimiz nakledildi. Heyet üyeleri hem Bulgaristan'dan gelen Türk hem de Iraklı Kürt multecilere yardım için Kongre*de seslerini yükselteceklerini kaydetti. Türkiye'nin ciddi insan hakları ihlallerine yüksek sesle, ama dengeli bir eleştiri ile yaklaşılacağı belirtildi. Ve eğer Dr. Nuray Özkan hemen serbest bırakılmazsa Kongre'ye bu konuda bir tavsiye karar tasarısı vereceklerini kaydetti. 1. Sayfada) varyantlan üzerinde şekilleniyor. Bu hafta yayımianan ünlü iktisat dergisi "Figyelö"ye gore Güney Kore modeüni benimseyenler, Macaristan'ın piyasa ekonomisine tedrici biçimde geçmesini ve devletin yatınmlarda sektörler arası müdahaleci bir politika uygulamasını istiyorlar. Kore'nin Kuzey'ini değil, Güney'ini örnek alan bu göniş, esas olarak Komünist Partisi'nin yerine kurulan Macaristan Sosyalist Partisi içiııdeki muhafazakârlar tarafından savunuluyor. Hükümette hâkim olan eğilimi ise Macaristan'ın "mümkün raertebe çabuk", tam bir piyasa ekonomisine geçmesi oluşturuyor. Bu yaklaşım, derhal özelleştirmeyegidilmesini, fiyatların serbest bırakılmasını ve arztalep ilişkilerinin belirleyici olduğu bir liberal sistemin yerleştirilmesini öneriyor. Yani biraz basite indirgenirse, Macaristan'da " s o l c u " muhafazakârlar Güney Kore modelini, "sağcı" radikaller ise "bırakınız yapsınlar" felsefesini savunuyorlar. Şüphesiz bu iki yaklaşıma da karşı çıkanlar yok değil. Bunların en önemlisini de Komünist Partisi'rıi devam ettirmeye kararlı gözüken ve 1956 ayaklanmasını bastırmış olan Janos Kadar'ın " a n ı s ı " etrafında toplanan "Marksist Birlik" taraftarlan oluşturuyor. Bu birliğin başkanı Robert Ribanszki, önceki akşam yaptığı çağrıda Komünist Partisi'nin ölmemış olduğunu söyleyerek Macaristan'daki "gerçek sol güçleri", "Marksist Birlik" çevresinde birleşmeye çağırmış bulunuyor. Fakat, Ribanszki ve taraftarlarının ulkede çok marjinal bir guç oluşturduğu konusunda da herkes ittifak halinde bulunuyor. Bu marjinal eğilim ve " s o s y a l i s t " bir ulke için "gerçeküstü" olan yukarıdaki tanışma bir yana, Macar teplumundaki derin değişim, yalnız siyasi ve ekonomik plandaki yaklaşımlarla sınırlı kalmryor. Ülke, zaten uzun süredir "kuluçkasında" oiduğu "kültiir devimini" şımdi ayan beyan yaşıyor. Bu belki Polonya'da olduğu kadar, yeni dururnun teorize edilmesi, bunun kurumlaşmaya yol açması, sendikaların, örgütlerin, dergilerin, gazetelerin pıtrak gibi yeşermesi biçiminde şekillenmiyor. Macaristan'ın "kültiir devrimi" çok somut ve hayata ilişkin. Bu bağlamda, Budapeşte, başka hiçbir Doğu Avrupa başkentiyle kıyaslanmayacak kadar Batılı. Neredeyse Viyana'ya benziyor. Şehir, gündüz de gece de yaşıyor. Kahveler, lokantalar, dansinğler, dolu. Budapeşte'de, diğer Doğu başkentlerinin boğucu atmosferi yok. Polise rastlanmıyor. Caddeler ve sokaklar aydınlık. Kaldırımlarda, sokak şarkıcılan, hokkabazlar, meddahlar dolaşıyor. Metro girişlerinde, gönüllü kilise korolan ilahiler söylüyor. Metro çıkışlarında, gönüllü parti militanları, seçimlerin ileri alınması için imza topluyoı. Modern şehirleri modern şehir yapan vitrinler, reklamlar, kalabalık ve estetik bütün, Macaristan başkentinde eksik değil. Bulvarlann üstüne yapıştırılmış afişlerde AIDS'e karşı mücadele sloganlan yer alıyor. Televizyonda reklam spotlan birbirini izliyor. Radyo hiç durmadan pop müziği çalıyor ve haftanın "top50"sini yayımlıyor. Gazete bayilerinde en göz alıcı yerlerde, yarı porno dergiler ve otomobil mecmuaları duruyor. Telefonlar nispeten iyi çalışıyor. Tramvaylar düzenli ve son derece sık. Suudi diploıtıata bomba ANKARA (Cumhuriyet Burosu) Suudi Arabistan büyükelçiliğinin askeri ataşe bölümünde muhasebe müdüru olarak çalışan Abdurrabman El Şirevi dün evinden işine giderken otomobiline konan bombanın patlaması sonucu ağır yaralandı. Saldında iki bacağını yitiren Şirevi'nin hayati tehlikeyi atlatması üzerine özel bir uçakla ulkesine gönderildi. DGM Savası Ülkü Coşkun olayda yabana örgut veya gizli servislerden kuşkulanıldığını bildirdi ve el Şirevi'nin uzun süre izlendiğinin aniaşıldığını söyledi. Görgü tanıklarından edinilen bilgiye göre, Suudi Arabistan Büyükelçiliği görevlisi Abdurrahman El Şirevi, dün saat 09.45 civanııda Çankaya Sedat Simavi Sokakta oturduğu Mesa 29/52 numarau daireden çıkarak, evinin önünde park etmiş olduğu 06 CH 330 plakalı Mercedes marka aracına bindi. 200 metre mesafe yol alarak aynı sokak üzerindeki Suudi Arabistan Büyükelçiliği Askeri Ataşeliği binasına gelen El Şirevi, arabasını park ederken, araca önceden yerleştirilen bomba patladı. Patlama üzerine araç alev alırken, ataşeliğin ve cevredeki binaların camları kınldı. Alev alan araç daha sonra gelen itfaiye ekipleri tarafından söndürüldü. Yaralı El Şirevi ise bitişik binada çalışan iki inşaat işçisi tarafından taksiyle hastaneye gönderildi. ü. Henüz olay a ilişkin olarak bilgi Bakanlığı, Ekim 1988den beri verecek durumda değil". dost ve kardeş Suudi Arabistan'DGM Savcısı Ulkü Coşkun öğ ın Ankara Büyükelçiliği mensupleden sonra Hacettepe Üniversitesi lannı hedef alan bu ikinci menfur Tıp Fakültesi'ne giderek el Şirevi' saldınyı şiddetle kınamakta, olay nin ameliyattan sonra ifadesini faillerinin en kısa zamanda >akaaldı. lanması için gerekli tüm önlemleAmbulansla Esenboğa Havali rin alınacağını teyit elmekte ve manı'na götürüldü. Burada daha Suudi Arabistan makamlarına, önce Suudi Arabistan Büyükelçi Ataşe Shrewi'nin ailesi ile Ankaliği tarafından getirilen özel uçak ra'daki Suudi Arabistan Büyükella ulkesine gönderildi. El ŞirevU çiliği mensuplanna, bu şen'i salyi götüren uçağın gerekli tıbbi do dından dolayı duyduğumuz derin nanıma sahip olduğu ve "ambu üzüntııyü iletmektedir. lans uçak" olarak nitelendirildiği bildirildi. DGM Savcısı Ülkü Coşkun, suikastta Suudi Arabistan'la hasmane ilişkiler içinde bulunan ülkelerle ilgili bir dış örgütün ilgisinin araştırıldığını, gizli servislerle bir bağlandnın da söz konusu olabileceğıni söyledi. Coşkun suikastın "çok profesyonelce" gerçekleştirildiğini ifade ederek, "Saldırganlann diplomatı günlerce takip ettikleri anlasılıyor" dedi. Saldırıyı gerçekleştiren kişi ya da kişilerin sivil olması durumunda gözaltına alınabileceğini kaydeden Coşkun "Ancak bu kişinin diplomat olması durumunda 1961 Viyana Sözleşmesi uyarınca (persona Non Grata) ilan edilerek Dışişleri Bakanlığı marifetiyle yurtdışına çıkmasi istenir" diye konuştu. Daha sonra görüşülen lstanbul'daki çeşitli kuruluşların başkanlan, Amerika'run 12 Eylül'den sonra askeri kazanımlar elde etmek için insan hakları ihlallerini ikinci plana atması nedeniyle işin bu derece çığrından çıktığını kaydetti ve bizlerden Amerika'nın Güncenin en son paragrafında, Türkiye'ye daha çok baskı yapma Türk Hükumeti'nin insan haklası için yardımımız istendi. rı ihlallerine son verilmesine ka21 Ağustos 1989: Bugün Edir rarlı olduğu ve bu konuda çaba ne"ye gidildi. Türk mülteci kamp göstereceği inancında olunduğu ları gezildikten sonra sırurdan Bul kaydediliyor. Guncede sözu edilen garistan'a geçildi. Burada Bulgar Dr. Özkan ise 27 eylulde tahliye Milli Meclisi'nin Dışişleri Komi edildi. Van'da astsubay şehit DİYARBAKIR (Cumburiyel) Van'm Bahçesaray ilçesine bağlı Akyayla köyü Kutudere mevkiinde güvenlik güçleriyle PKK militanları arasında çıkan çatışmada bir astsubay şehit oldu. Çatışmada bir PKK militanı da ölü olarak ele geçirildi. Olağanüstü Hal Bölge Vahlıği'nden yapılan açıklamaya göre Van'ın Bahçesaray ilçesinin kırsal kesiminde arama ve tarama yapan güvenlik güçleriyle bir grup PKK militanı arasında önceki gün Akyayla köyü Kutudere mevkiinde çatışma cıktı. Çatışmada açılan ilk ateş sonucu Astsubay Levent Coşkun şehit oldu. Çatışmada bir PKK militanı iki adet BRPG7 roketatar mermısi ve iki adet Kaleşnikof şarjörüyle birlikte ölü olarak ele geçirildi. Havanın kararmasından yararlanan öbür PKK militanlarının çatışma bölgesinden uzaklaştıkları, olayla ilgili operasyonların sürdüğü bildirildi. Ote yaııdan 13 ekim günü Siirt'in Eruh il PKK, l'i korucu 3 kişiyi ölaürdü Amerikalı politika adamlarının gazetecilere yalan söylemesinin güçlüklerini de hesaba katarsak, Pell'in yanıtı hayli ilginç; soru: "Amerikan yonetiminin Turkiye2 deki Kürtlere özerklik planı olduğu iddia ediliyor. Böyle bir plan mevcut mudur?" yanıtı ise, "Hayır ama keşke olsa" şeklinde idi. Pell, boyle bir şeyden haberdar olmadığını söyleme yerine kesin bir yanıt vermeyi tercih etti. Başka bir deyişle, Batılılar, Kürtlerle ilgili gelışmelere giderek daha duyarlı tstanbnl Haber Servisi Pahale geliyorlar ama kesin bir çöris'te yapılan "Kürt Ulusal Kimzümleri yok. liği ve İnsan Haklan" konulu konferansa katılan 8 milletvekilinden 7'si dün yurda döndü. SHP tstanbul milletvekilleri Mehmel Ali Eren, Ismail Hakkı Önal, Kenan Sönmez, Mardin milletvekilleri Ahmet Türk, Adnan Ekçesine bağlı Damlacan köyü ya men Diyarbakır Milletvekili Salih kınlarında olü ele geçirilen ikisi Sümer, Kars Milletvekili Mahmut yabancı uyruklu yedi PKK mili Alnıak yurda dönüşlerinde, "Kitanının kod adlannın da saptan şisd olarak davetliydik, konferandığı belirtildi. Valilik açıklamasm sa izleyici olarak katıldık" da ölu ele geçirilen PKK'lıların dediler. SHP'den ihraç edilen IbBaran kod adlı Adil Arslan'ın rahim Aksoy'un ise gelmediği grubundan oldukları belirtilerek gözlendi. yedi PKK'lının kod adları: PeriAnkara Cumhuriyet Bürosu'han Öncii (asıl adı), Ruşen, Hak nun haberine göre Paris'teki kı, Faik, Nizar, Merven (yaban "Kürt Konferansı"na katılan 7 cı), ve Dicle (yabancı) diye bildi SHP'ii milletvekilinin yurda dörildi. nüşlerinde ifadelerinin alınarak Aksoy gelmedi 7 SHPTi döndü Suikastta gözler Iran üzerinde Suikast eylemini soruşturan güvenlik birimlerinin, Suudi Arabistan'la ilişkileri son derece gergin bir durumda bulunan tran üzerinde durduklan öğrenildi. Güvenlik birimlerinin ayrıca geçen aylarda Mekke'de tranlı bir grup Şii militanının idam edilmesi üzerine, Iran yönetimine >rakınlığı ile bilinen fslami Cihat örgütünun Suudi Arabistan hükümetine yönelttiği tehdit üzerinde durduklan da kaydedildi. Yetkililer, "devletlerarası bir sorunun sonucu" olduğuna kesin gözüyle baktıkları bu olayın Suudi Arabistan hükümetine karşı "hasmane tutum içindeki" bir devlet ya da bu devletle yakın ilişkili bir örgüt tarafından gerçekleştirilmiş olunabileceğini bildirdiler. Eylemin Türkiye'de gerçekleştirilmiş olması ise "Türkiye'nin de müşkül duruma düşürülmesi" amacına yönelik olabileceğini beürten yetkililer, soruşturmada Suudi Arabistan ile ilişkileri gergin olan diğer bölge ülkelerindeki kinıi grupların üzerinde durulacağını söylediler. Merkez Disiplin Kurulu'na sevkedilmeteri bekleniyor. Konunun "parlamento dışı etkinlikler" Bingöl'ün Genç ilçesine bağlı içinde olduğu için Merkez Disipyayla bucağına bağlı Ürünlü mez lin Kurulu'nun yetkili olduğu berasına baskın duzenleyen bir grup lirtilirken, SHP'de bir üst düzey PKK'lı militan evlerinden zoria çj yetkili, 'Kişisel davel değil. Orakardıkları korucu Ramazan Sen ya paıii iiyesi olarak gidiyorlar" gir ile Kadir Sengir ve A. Cabbar diye konuştu. Ezer'i otomatik silahla tarayarak Alıııan bilgilere göre MYK su öldürdüler. Aynı bölgedeki Uçya aşamada konuya ilişkin olarak ka köyünde geçen haftada bir "harekele gecmeyecek", ancak başkomiser şehit edilmiş, üç terö milletvekillcrinin ifadclcrın1 arist ölü olarak ele geçirilmişti. lacak. Biri korucu üç kişi öldtirüldü Dışişleri Bakanlığı bu vesileyle, Turkiye'nin, kaynağı ve nedeni ne Hacettepe Hastanesi'nde ame olursa olsun, uluslararası terör eyliyata alınan el Şirevi'nin iki aya lemleriyle mücadele bususundaki ğı kesildi. kararlılığını bir kez daha vurguHacettepe Üniversitesi Tıp Fa larnak istemektedir." kültesi Başhekimi Prof. Dr. ÇeDışişleri Bakanlığı'ndan dün lik Taşar, Suudi diplomatm ayaklannın diz seviyesinden kesildiği yapılan yazılı açıklamada, Abdülrahman Şirevi'nin arabasına koni belirterek şunları söyledi: nan bomba sonucu ağır yaralan"Hasiamız ameliyattan çıktık dığına işaret edilerek şöyle deniltan sonra uyandı. Hayati bulgu di: lan tamamen normal. Yaşamını "Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri yitirme teblikesini tamamen aHal Şchirdeki bu rahatlık, insanlar için de geçerli. Genç kadınlar ve genç erkekler, Batı'daki yaşıtlarından çok fazla farklı giyinmiyorlar. Bluejeanlerinin kalitesi biraz daha ciuşük. çoraplannın rengi biraz daha demode olsa bile, onlar esas olarak Varşova, Prag ve Doğu Berlin'deki yaşıtlarına değil, Viyana'dakı yaşularına benziyorlar. Orta yaşlılar da daha >aşlılar da öyle. Gülüyorlar. Çöpçüler walkmanlerinden Brezi4ya salsaları dinliyorlar. Punklar grup halinde anacaddelerde dolaşıyorlar. Hara Krishna taril aıındaıı olanlar yolda dans ediyorlar. Ustelik, (aksi şoforleri saat nv'iyorlar. Garsonlar bekletmeden servis yapıyorlar. Otel kâtipleri, oda bulmak için rusvet istemiyorLefkoşa'da bir haber ajansına lar. Dolandırılmak ihlimali yok telefon eden bir kişi, saldırıyı Isgibi. Karaborsa do\iz bozdurmak lami Cihad'ın üstlendiğini öne için saldırıya uğraumıyor.' sürdü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear