25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1987 / ŞUBA T , Mrt klşlllk blr altonln aylık mıtfak hareamatı OrflnOn adı Peynlr Zeytln Şeker Ekmak HABERLERİN DEVAMI 30 Ocak 1970 2400 300 1800 2500 280 Aylık miktar 4 kg. 1.5 kg. 6 kg. 0.8 kg. 15 kg. 72 adet 15 litre 90 adet 15 kg. 3 kg 2kg. 4kg. 4.5 kg. 8 kg. 6 kg. 30 kg. 30 kg. 2 kg. 1 kg. 1 kg. 0.5 kg. 1 adet Aralık tutan 7540 3450 1800 1440 34.725 5760 4200 4500 8250 720 660 2000 3105 1000 660 9900 9450 1680 735 1215 1550 2390 106 730 Ocak nıısn 7880 3600 1800 1440 37.500 5760 4200 4770 8250 780 660 2000 3105 1480 900 9150 10.500 1680 750 1215 1570 2390 111.380 CUMHURÎYET/13 29 AETde Türkîye'ye hayır (Baştarafı 1. Sayfada) Ekonomik düzeyi göz önünde tutulduğu zaman Türkiye'nin topluluğa tam üyeüğinin bu açıdan da su götürebileceğini belirten Papandreu, değil Türkiye, daha gelişmiş bir başka ülkeyi bile Avrupa Topluluğu'nun bugünkü koşullarda kaldıramayacağını söyledi. Bunun üzerine Papandreu'ya şu ikinci soruyu yönelttik: "Türkiye'nin Avrupa Toplulugu'na tam üyeligine taraftar mısınız?" Yunan Başbakanı'nın bu sorumuza karşılığı tek bir sözcüktü: "Hayır!" Tok bir sesle sorumuzu yanıtlarken, kıskıs gülüyordu Papandreu... Ülkesinde milli gelirin yüzde 7'sini savunma harcamalarına ayırmak zorunda kaldıklarını ve bunun olumsuzluğunu belirten Papandreu, Türk ve Yunan halklarının birbirlerine karşı herhangi bir şeyleri olmadığını, bölgede kalıcı bir barış ortamının sağlanmasının bir bakıma "devrim" anlamına geleceğini, böylesi bir durumun her ülke açısından çok olumlu olacağını söyledi. Türkiye ile diyaloğa ilişkin olarak da bilinen önkoşullarını tekrarlayan Yunanistan Başbakanı bu konuda, her zamanki gibi Ege ve Kıbns'a değindi. "Türk liderligi, Ege'deki meşru sUtiiyü kabul ettigini bildiren yalın bir açıklama yapsın, iş biter" diye konuşan Papandreu, şöyle devam etti: "Diyaloğa hazınnt, ama diyalog nedir? Kıbns'ın ne kadannın Tiirkiye'nin egemenligine girecegini görüşmek için masaya oturmak, diyalog degildir; bu ancak monolog olur. Iki taraf arasında diyalog olacaksa son tahlttde ikisi de kazançlı çıkmalıdır. Kazanç eger tek taraflı kalır, diger taraf da kaybederse bunun adı diyalog degil, monolog olur. Kıbrıs'ın yüzde 37'si Türk işgali altında; 35 bin Türk askeri var adada. Kıbrıs, ne Yunandır ne de TUrktür; orası Kıbns'tır. Türk askeri Kıbns'tan çekilmeden ve Türkiye, Ege'deki taleplerinden vazgeçmeden diyalog olamaz. Şimdilik böyle bir hava da göremiyorum." Başbakan Papandreu, gayet iyi bildiğiniz o uzlaşmaz tutumunu bir kez daha yumuşak bir üslup ve enfes bir Ingilizceyle özetlemiş oluyordu. Kendisine ek sorularımız vardı kuşkusuz, ama başkanın semineri kapatması, onları Papandreu'ya sormamızı engelledi. Bu kez kapıdan çıkarken kendisini yakaladık ve şu soruyu yönelttik: "Sayın Başbakan, ne zaman bir Türk gazetecisi sizinle dogrudan mülakat yapabilecek?" Papandreu gülerek elimizi sıktı, basın danışmanını işaret etti; onunla konuşabileceğimizi söyledi. Basın danışmanı ise, Papandreu'nun Türk gazetecileri aracılığı ile Türk kamuoyuna söyleyebileceği bir şey olmadığını belirtti. Bu sözler gerçekten bir gazeteci olarak bizi bir hayli şaşırttı. Arkasından bir soru daha yönelttik ve dedik ki: "Samimi olarak söyler misiniz, bir Türk gazetecisi Papandreu ile mülakat yapabilir mi?" Sorumuzu, basın danışmanı tıpkı patronu gibi tek sözcükle "Hayır" diye yanıtladı. önceki gün de "Ekonomik Beyin Fırtınası" adını taşıyan bir oturumdan birlikte çıkarken, Papandreu'ya ayak üstü aynı soruyu yöneltmiştik. Boynumuzda asılı kimlik kartımıza şöyle bir göz attıktan sonra bir eliyle tokalaşırken, öbür eliyle de ağzına fermuar çeker gibi bir hareket yapmıştı... Isviçre'nin bu şirin kayak merkezinde Papandreu işte böyle. TürkYunan ilişkilerindeki kilitlenme öyle anlaşılıyor ki, daha sürecek. Başbakan özal, ne kadar "diyalog" derse desin Papandreu'nun kılını pek kıpırdatacağı yok. Neden kıpırdatsın ki? Türkiye'ye dönük uzlaşmaz tutumu, VVashington'da ve diğer kimi Batılı odaklarda prim yapmaya devam ediyor. "Yaramaz çocuk" rolünü Batıya karşı başarıyla oynadığı söylenebilecek Yunanlı lidere karşılık, Sayın özal'ın "uysal çocuk" rolü bugüne kadar Türkiye'ye ne kazandırdı, bilemiyoruz. Ayrıca roller günün birinde değişebilir mi, onu da kestiremiyoruz... f Aralık 1885 2300 300 1800 2315 sat Yumurta Yojurt Un Makama Plrlnç Bakllyat Patatn Sotan Safazı Mayve Margarin Ayçlçafc ya{ı Zaytlnya(|ı Taraya(ı TOpgaz 12 kg. TOPLAM 280 50 550 240 330 500 690 125 110 330 315 840 735 1215 3100 2390 80 80 53 550 260 330 500 690 185 150 305 350 840 750 1215 3155 2390 Mııtfak daralttı (Baştarafı 1. Sayfada) 1986 aralık ayında dar gelirlinin mutfak harcamasındaki artış hızı yüzde 3.7 ularak gcrçekleşirken bu yıluı ilk ayında yüzde 4.3'c yükseldi. Geçen yılın ocak ayında kaydedilen artışın yüzde 1.2 olduğu düşünüldüğünde 1987 enflasyonu için iyimser olmak mümkün görünmüyor. Geçen ay içinde mutfak harcamasının 106 bin 730 liradan 111 bin 380 liraya çıkmasında özellikle temcl gıda maddelerindeki fiyat artışı büyük rol oynadı. Ocakta etin kilosu yüzde 8'lik artışla 2315 liradan 2500 liraya yükselirken, meyvede fiyat artışı yüzde 11, yumurtada yüzde 6, peynirde yüzde 4.5, zeytinde yüzde 4.3 patateste yüzde 48 ve soğanda yüzde 36 oldu. Mutfak harcaması olarak ele aldığımız toplam 22 üründen 10'unun fiyatı geçen ay artarken, ll'inin fiyatı aynı kaldı, birinin fiyatı ise geriledi. Bakliyat ürünlerinde bir artış olmazken, sadece ayçiçek ve tereyağmda çok küçük oranlarda artış gerçekleşti. Meyve fiyatlarındaki yüzde ll'lik artışa karşılık, sebze fiyatları 7.5 geriledi. Piyasa ilgilileri şubat ayı içinde dar gelirlinin mutfak harcaması için karamsar bir tablo çiziyorlar. Et fiyatlarının önümüzdeki bir ay içinde üç bin liraya kadar çıkabileceğini belirten piyasa ilgilileri şunları söylüyorlar: "Etin yaıu sıra, kuru fastılye, kırmızı mercimek gibi bakliyat Uriinlerinde, yumurtada, ayçiçek ve zeytinyağında, peynir, zeytin ve pirinçte de fiyatlann artması bekleniyor." Aylık mutfak harcamasının 1986'da aylara göre artışı 1 Ocak 1986 1 Şubat 1986 1 Mart 1986 1 Nisan 1986 1 Mayıs 1986 1 Haziran 1986 1 Temmuz 1986 1 Ağustos 1986 1 Eylül 1986 1 Ekim 1986 1 Kasım 1986 1 Aralık 1986 1987 yılı artışları... 1 Ocak 1987 1 Şubat 1987 84.450 : 85.510 : 87.015 88.045 89.905 93.870 94.390 93.665 95.335 97.590 : 102.245 : 102.930 : 106.730 : 111.380 ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile çevresi ve de Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ABD Başkanı Reagan'dan, Başbakan Özal için randevu alamıyor. Hatta randevu istemleri diplomatik dille geri çevriliyor. Buna karşı, bazı Türk özel firmaları bu randevuyu sağlayabiliyor. Amerika'daki ilişkilerini kullanarak özal'a Başkan Reagan'dan randevu alabiliyor. özal da, "Ben Reagan'la görüşmeye gldiyorum" diye gerinebiliyor. Başbakan Özal, yarın Amerika'yagidiyor. Başkan Reagan'la görüşmek üzere! Akla hemen iki yıl önceki A merika gezisi geliyor. Başbakan özal, iki yıl önce tantanalı bir biçimde gerek Türk basınına, gerekse Amerikan basını ve televizyonlarına "yeni Amerikan politikasım" anlatıyor, her fırsatta "Biz artık yardım istemiyoruz, A merika ile daha çok yardım yerine daha çok ticaret istiyoruz" diyordu. tkiyılayakın bu sözlerini ağzından hiç eksik etmiyor, "Amerika ile anlaşmak ancak bu noktada fikir birliğine gelmekle mümkündür" diyor. Sonra da iki yıl boyunca söylediklerini, iki yıl önce gezisırasındaki "tantanayı" bir anda unutarak, Amerika ile ünlü 'ikili anlaşmayı" imzalıyor. /ki yıl önce Amerika'ya gitmesi için bir neden olan, iki yıl içinde başarısızlıkla da sonuçlansa, yine de bir nedeni olan gezi, bir anlam taşıyor. Ama bugün özal neden Amerika'ya gidiyor? TürkAmerikan ilişkilerinde var olan "Yunan ipoteğini" kaldırmak için mi gidiyor? Yoo, hayır. tlgisi yok. Ege'deki Limni Adasıntn sitahlanma sorununu çözmek için mi gidiyor? Yoo, hayır. tlgisi yok. İkili ilişkilerde var olan sorunları çözmek için mi gidiyor? Yoo, hayır. tlgisi yok. tki yıl önceki gibi, "Daha çok yardım yerine, daha çok ticaret istiyoruz" türünde benzer bir ilkeyi öne sürmek için mi gidiyor? Yoo, hayır. tlgisi yok. O zaman özal neden Amerika'ya gidiyor? ANAP hükümetinde ve çevresinde biryargı var. "Amerika'ya her iki yılda bir gitmek ve ABD Başkanı ile görüşmek gerek." Böyle bir yargı, ANAP hükümetinin kendi içinde "güven kazanmasına" yol açıyor. A merika 'dan "destek ahnmış olduğu" rahatlığı geliyor iktidara. Sanki "Amerika'ya gitmek" mutlaka böyle bir destek sağlandığı anlamına geliyormuş gibi! Ama 1988 seçimleri öncesinde "Reagan'la bir kez daha görüşmek", anlaştlan özal'a böylesine önemli geliyor. "Geri çevrilen randevu" ortada "hava şehitleri" gibi yatarken, özal yine "Ben Reagan'la görüşeceğlm" diyor. Gezide Dışişleri Bakanlığı yok. Dışişleri Bakanlığı 'nın gezinin hazırlanmasma dönük en küçük bir ilgisi yok. Amerikada neler yapılacağı, hangi konuların görüşüleceğine ilişkin en küçük bir bilgisi yok. Dolayısıyla, geziden 'iiyle büyük siyasal beklentilere" kapılmanın hiçbir anlamı yok. Biraz yaban'cı hankalar, biraz A merika'da Türkiye'yi tanıtmaya dönük kamuoyu kampanyası, biraz da Türkiye'deki gündemi degistirmeye yönelik çabalar... Hangi amaçla olursa olsun, Amerika'ya daha gitmeden belirenfiyasko, sadece "resmi gezinin özel bir firma tarafından" sağlanabilmesi ile de sınırlı değil. Fiyasko, geziden hemen hiçbir siyasal sonuç elde edilemeyeceğinin şimdiden bilinmesinden kaynaklanıyor. Gezi, daha başlamadan bitiyor. Taklit sigara ANKARA (Cumhuriyrl Bü ro*u) Tekel Genel Müdürluğu'nce yurtdışında yaptırılan "Topkapı" sigaralan taklit cdilcrek piyasaya sürüldü. Olayı Cumhuriyet'ten öğrenen Tekel Genel Mlidurü Sureyya Yücel özd«n, Topkapı sigaralan ile ilgili geniş bir soruşturma acıldığııu bildirdi. Geçen salı günü olaya el koyan Ozden, Topkapı sigara paketlerini yapan firma yetkililerini makamıııa çağırarak olay hakkında bilgi istedi. Firma ycikılıleri, kacak sigara paketlerinin kendilerince basılan paketlere benzetildiğini, ancak olaydan haberieri olmadığını bildirdıler. Tekel GenehMudürlüğü'nce Federal Almanva'da yapttrılan Topkapı sigaralarının yan ve alt bölumierinde ayyıldız bulunuyor. Kaçak sigaralarda ise ayyıldıza yer verilmiyor. Kaçak paketleıde renk tonunuıı tulturulamadığı da ilk bakışta anlaşılı yor. Aynca, kaçak sigaralann yan yuzünde Almanca beş satır üzerine dizilmiş "Federal AJman Savunma Bakaniıgı'odan: Sigara tamek saAhftınıza zararlıdır. Ba rij^nüardan kcrhangf g birinin M l b l i d DİN ik baliode DİN nikotin ve kardenet Ihtiva etmektedlr" yaası bulunuyor. Tekel Genel MüdUrlügü'nce çıkarılaıı sigara paketlerinin her iki yan yüzende de tngilizce olarak "Teta larafından dtmyaca ttatt Turk tatununden harmanlanarak yapılmıştır" satırlan yer alıyor. Bu saıırlar kaçak paketlerin yalnızca bir yüztlnde bulunuyor. Kaçak olan ve olmayan sigara paketleri yan yana konulduğunda, kaçak sigaralarda paketlerin alt kısmındaki bcyaz bölümün bir milimetre daha kısa olduğu; buna karşıhk, paketlerin üzerindeki kırmızı bölümün üzerindeki sarı çizgilerdc de milimetrelik farklılıklar bulunduğu görülüyor. llgililer, Topkapı sigaralarında ortaya çıkan kaçakçılık olayının yabancı sigaralarda da söz konusu olabilecegini belirtiyorlar. Tekel Genel MüdürlüğU yeıkilileri, ithal malı sigaraların uzerine yapıştırılan "Tekel tarafından ithal edUmişfir" yazılı bandrolün de taklit edilmiş olma olasılıgı uzerinde duruyorlar. Kaçak Topkapı sigaraları uzerinde aynı bandrolün de bulunduğuna dıkkati çeken ilgıliler, Cumhuriyet rnuhabirınin sorusu üzerine, "Bu durumda Tekel Genel Müdürlügü'nce ithal edilen yabancı dgaralar dısında Türklye'de çok «ayıda kaçak sigara satılıyor" kuşkusunun doğabiieceğini de belirtiyorlar. Tekel Genel Müdürü özden, acılan soruşturmanın bütün bu olasıhklar göz önünde tutularak yapılacagjnı, sonucun en kısa surede kamuoyuna açıklanacagım söyledi. (Baştarafı 1. Sayfada) ne dikkatı çeken siyasal çevreler, bu son önergenin çok daha hesaplı hazırlandığını belirtiyorlar. Hazırlanan önerge, dogrudan Türkiye'ye Kıbrıs sorunu nedeniyle askeri yardımı kesmek yerine, "iki asamaiı" bir uygulama sürecine dayanmakta. Birinci aşamada, Türkiye'ye askeri yardımın verilmesinin şu ya da bu koşula bağlanması yerine, yalnızca Kıbrıs'ta Türkiye'nin ABD silahlarının kullanımını öngören yasalara uyması istenecek. Değişiklik önergesi yasalaştıktan bir süre sonra önerge sahipleri, ABD yönetiminden, "Biziın saptamaİanmıza göre Kıbrıs'ta halen şu kadar Türk birlikleri için şu kadar Amerikan yardımından yararlanılmıştır, yasalar ihlal edilmiştlr" diyerek görüş isteyecek... Yönetim böyle bir talep karşısında "Hayır, Türk birlikleri Kıbns'ta hiçbir şekilde ABD askeri yardımı kullanmıyor" diyemeyeceğinden, önerge sahipleri, "Türk birlikleri Kıbns'taki varlıgı ile ABD silah yasalarını ihlal etmiştir" gerekçesini rahatlıkla öne sürecek ve yasa değişikliğinin Türkiye'ye yardımın kısılması doğrultusunda işlemesini sağlayabilecek. Hazırlanan değişiklik önergesi, Türk birliklerinin Kıbrıs'ta ABD askeri yardımını hangi düzeyde kullandığına ilişkin bir rakam getirmemekte. Ancak 1985 yılında Senato'da o zamanlar başkan olmayan Rhode Island Senalörü Pdl'in "Türkler Kıbrıs'ta her yıl 200 milyon dolar ABD yardımı kullanıyor, bunu keselim" önerisi anımsandığında amaçlanan kısıntı miktannın bu düzeyde olabileceği tahmin edilmekte. Söz konusu değişiklik önergesinin Dışilişkiler ve ödenekler Komisyonundan, hazırlanan biçimiyle geçme şansının çok yüksck olduğu belirtiliyor. önergenin Temsılciler ve daha sonra Senato genel kurullarına gelmesi halinde yasalaşmaması için yönetimin oldukça büyük uğraş vermesi gerektiği vurgulanmakta. Türkiye'yi Kıbrıs açısından sıkıştırmak isteyen Kongre gruplarının, başta adadaki Türk birliklerinin sayı ve ateşgücü olarak arttığı iddialarını kullanmak istediği, ancak Dışişleri Bakanlığının karşı görüş bildirmesi üzerine daha güçlü bir zetnin aradıkları ve hukuksal yönden ince noktaya dayanan bu değişiklik önergesine yöncldikleri öne sürülmekte. Reagan'ın her iki ayda bir Kongre'ye sunduğu Kıbrıs raporlarının sonuncusunu değerlendiren siyasal çevreler, ABD yönetiminin Kıbrıs sorununu esnek biçimde "buzdolabında lutma" politikasındaki ısrarının bu önerge ile epey zorlanacağını belirtiyor. Reagan yönetimi önceki gün Kongre'ye sunduğu son Kıbrıs sorununda hiçbir değerlendirme ve yönlendirme yapmadan, yalnızca soruna çözüm bulma çabalarırun sürdüğünü vurgulamakla yetinmiş bulunmakta. Türkiye'nin Kıbrıs'ta ABD silah yasalarını ihlal ettiği iddialannın önce Dışilişkiler Alt Komisyonu'nda bu ay sonunda yapılacak özel TürkiyeYunanistanKıbrıs oturumuna getirileceği, daha sonra söz konusu değişiklik önergesinin komisyonlara sevkedileceği bildiriliyor. öte yandan Senato Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Pell ile komisyon üyelerinden Sarbanes ve Biden'ın Dışişleri Bakanı George Shultz'a ortak imzalı bir mektup göndererek, KKTC'nin bazı Ortadoğu ülkelerince tanınmasını ABD hükümetinin önlemesini istediği öğrenildi... Üç senatör 20 ocak tarihli mektuplarında, Kuveyt'teki son lslam Konferansı'nda KKTC'nin tanınması konusunda bazı temaslar yapıldığına dikkati çekerek, ABD yönetiminin Kuzey Kıbrıs'ta ayrı devlct kurulması görüşüne karşı tutumunun bu gelişmeden etkilendiğini iddia ettiler. ABD UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM Anayasayı OzaPın (Baştarafı I. Sayfada) "tşin ilginç yaıu, sosyal demoknıt olduğunu söyleyen bir parli Özal'ın oyıınıı Içindedir. Taşıdıgı misyonu bir kenara iterek, 100 milyon karşılıgında toplumun hak ve özgürlüklerini salabilmckledir. Ne kadar bagırsalar da sözde sosyal demokralları artık muhatap almıyoruz" dedi. SHP Genel Başkanı Erdal tnönü, dun beraberinde Adana milletveküleri, bazı MKYK üyeleriyle birlikte ' Tarsus'.'lçel ve Adana örgtitleri larafından Tarsus kavşağında saat 10.00'da karşılandı. BüyUk bir konvoyla Adana il binasını ziyarete giden Inönü'yc tutuklu ailelcri, Adana Cezaevi'nde uygulanan baskıları anlatarak yardım istediler. Inönü, cezaevlcrindeki uygulamalar hakkında çalışma yapıldığım bildirdi. SHP Genel Başkanı Erdal Inönü, son gunlerde TBMM'de ve kamuoyunda Uzerinde en çok durdukları konunun, "Yeniden baskaldıran irtica hareketleri ile laiklige aykın davranışlar" olduğunu söyleyerek, SHP'ııin kuruluşundan beri, Atatürk ilke ve devrimlerini demokrasi içinde yaşatma azmi içinde olduğunu vurguladı. tktidarın oy almak için din istismarını politika olarak yüruttüğünü ileri süren SHP Genel Başkanı. ANAP'la DYP'nin bu noktada yarış içinde olduklannı belirterek şöyle dedi: "Iktldann, oy almak için din islisman yaparken çeşilli fırsatlarla laiklige aykın davnınışlan özendirdigini görduk. Her defasında da uyarılanmızı yaplık. iktidar bu konuda, sagdaki başka partilerle, özellikle UYP ile yanşa girerken, irtkayı çagırmaya devam etti. Bu noktada esas sorumluluk iktidanndır, hiikümetindir." SHP parti grubunun Mecliste sık sık çeşitli yolsuzluklar konusunda bakanları suçlayan konuşmalar yaptıklarını, ancak ANAP iktidarının Meclis çoğunluğuna karşın kayıtsız kaldığını söyleyen Inönü, ANAP'ın kayıtsızlığını ve yolsuzlukları örtbas etmek istemesini pahalı ödeyeceğini belirterek, "MUIelvekillerimiz gündem dışı konuşmalarla, yazılı sözlü uyanlaria, anlattıklan somul olaylarla bakanlan suçluyorlar. ANAP, yanıl vermek yerlne, çogunhıguyla olayı geçiştiriyor. ANAP bu kayıtsızlığını, bu fütuniuzlugunu secimlerde çok agır ödeyecektir" dedi. Konuşmasında güvenlik soruşturmaları konusuna da dcğinen Inönü, Başbakan özal'ın uydurma bir soruyla, geçen günlerde "demokrasi ml, yoksa çagdaşlık mı" diye sorduğunu anımsalarak, "Demokrasi diyorlar, Avrupa Toplulugu'na tam üye olmak istiyonız dlyorlar. Ancak hiçbir yasaya baglı olmadan valandaşlar arasında fark gözeterek, birçok klşiyi magdur eden giivenlik sorusturması uygulamasını kaldırmıyorlar. Demokraside güvenlik soruşlurması olur mu?" diye sordu. Siyasal yasaklarla ilgili geçici 4. maddenin kaldırılması konusunda SHP'nin yaptıgı girişimlerin ANAPın oylarıyla sonuçsuz kaldığını hatırlatan Inönü, 175. maddeyi Özal'ın istediği gibi değiştirmesineolanakverecek girişime dikkat çekti. tnönü, şunları söyledi: "Bugün ANAP'ın TBMM'de çogunlugu var. Ama anayasanın maddelerinl degistirmeye bu çofiunluk yelmiyor. 175. maddeyi Sayın Ozal'ın •sledigi gibi degisürirsek, ANAP Meclistekl çogunluguyla anayasanın herhangi bir maddesini istedlgl gibi degislirecek. Ondan sonra halkoylamasına sunabilecek. Bu yetki başka partide yok. ÇUnkii baska partinin Mecliste çogunlugu yok. Diişünebiliyor musunuz? Bu kadar bttyttk bir yetkiyl, demoknui anlayışını, başka partilerin fiklrlerinc deger verme derecesini, bugüne kadarki dııvrnnışl»nyla göstermiş olan özal'a vcrirsek neler olabilecegini düsUncbiliyor musunuz? Sayın Başbakan, 'siz bu yetkiyi verin, ben bunu gelecek secimlere kadar kullanmam' dlyor. O zaman bizden niye şimdi yelki isliyor? Madem kullanmayacak, kullanacagı zaman alsın. Yeni DSP'li eski arkadaşlanmızın bu konuda blze yönelltikleri suçlamalara da gülüp geçiyorum. Dogrusu, muhalefet boşlugunu dolduruyonım diye ilk yapılan işin Hazine yardımı almak için iktidar parlisiyle anlaşmaya varmak olması tutarlı bir davranıs degil." SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar da, konuşmasının 175. maddeyle ilgili bölümUnde, ANAP'la işbirliği yapan DSP'yi "özgürtük satıcısı parti" olarak niteledi. Adana Mılletvekili Cüneyt Canver ise, sık sık tezahüratla kesilen konuşmasında, SHP'nin sürekli olarak "Jskence, insan haklan, idam cezasına bayır" diyerek, kimi sorunların üzcrine ısrarla gitmesinin altında, Türkiyc'ye önce demokrasi getirtnenin yat(ığıııı vurguladı. Cumhurbaşkanı Evren'in işkence konusundaki tavnnı eleştiren Canver, bu noktada Cumhurbaşkanı'nın Meclis kürsUsünden 1 Eylül 1985 tarihinde yaptığı konusnıasında, "Işkence ve genel affın arkasında TKP ve ayın solun bulundugunu" söylediğine, ancak irticadan hiç söz etmediğine dikkat çekti. OGLUM 7 Y1LD1K HAPİS Erdal lnönü konusurkcn, Zeynep Ayhan adlı yaşlı bir kadın, konuşmanın yapıldığı kürsüyc çıkarak 30 yaşındaki oğlu Cumali Ayhan'ın 7 yıldır Niğde Cezaevi'nde tutuklu olduğunu ve sürekli lıılcre hapsi verildiğini bağırarak, yardım edilmesini istedi. Inönü, partide oluşturulan bir komisyonun, "cezaevlerindeki uygulamalar konusunda" incelemelcr yapacağını bildirdi. Bu tarikatların bazıları, sağcı siyasal partiler içinde leri oranında temsil" ediliyorlar. Bu tarikatlar neyin nesidirler? Kimin fesidirler? Bunları anlamak, birbirinden ayırt etmek de bir bllim işidir. Canım, şimdi diyelim ki Türkiye'ye "Irtica" iki koldan giriyor Biri lran.. "Molla Inkılabı"Türkiye'ye "devrim ihraç" edecek.. işte efendim, şirketler mirketler aracılığı ile Türkiye1 de bir şeyler yapacaklar. İkinci kol Suudi Arabistan. Bu anlaşılıyor. lran basını ve radyosu da Türkiye'ye veryansın ediyor. Gazeteciler başbakana soruyorlar: Atatürk'e saldıran lran basını için bir girişimde bulunmayacak mısınız? Başbakan olgun adam.. Ne diyor? Slzlor de lran hakkında yazıyorsunuz... Bizdekine "özgür basın" deniyor. İran'da mollaların yönetimindeki basın özgür müdür? iran basınının ardında mollalar yönetimi var, Humeyni var; iran hükümeti var. Tıpkı, "TKP'nin Sesi" radyosunun ardında Sovyetler Birliği hükümetinin olması gibi. iran'daki "molla basını" ile Türkiye'deki gazetecileri aynı kefeye koymak yakışır mı koskoca başbakana? Yakışmaaaz. Hiç yakışmaz. Şu "tarikatlar" konusunda yeni bir kitap çıktı, alıp okudunuz mu? Okumadıysanız hemen okuyun.. Kitabı İsmet Zeki Eyüboğlu yazmış.. Adı "Günün Işığında Tasavvuf Tarikatlar Mezhepler Tarlhl.." Eyüboğlu küçük yaşta "Nakşlbendi tarikatına" girmiş; bu yüzden yazdıkları yalnızca "kitabi" değil; yazdıkları aynı zamanda gördüklerini, yaşadıklarını da kapsıyor. Kitabın "Süleymancılık" ile ilgili bölümünü okurken gözüme çarptı. İki ayrı Süleymancılık varmış. Her ikisi de Nakşibendilikten kaynaklanmış. Birinin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan, ötekinin kurucusu da Hacı Süleyman Çilıptay1 mış.. Bu "İkinci Süleyman" istanbul'da Fatih Camii'nin yanında, Karadeniz Caddesi'nin hemen yanındaki bir sokakta otururmuş. Adamcağız 1944 yılında ölmüş.. Gelelim şimdi bilmeceye.. Eyüboğlu'nun kitabının 259'uncu sayfasında, oğlu Florya' da plaj işleten bu "İkinci Süleymancılık tarikatı" kurucusu Süleyman Çiliptay'ın "terllklerlnl öpen" bir genç subaydan söz edilir; aktarayım: Fatih Camii yanında, Atpazarı denen yerde, iki büyük dükkânı da önemli gellr kaynağıydı. Şeyhin ölümünden sonra tekkenin başına geçmişti. Gene bu tekkeye gelerek Süleyman Efendi'nin önünde yere kapanıp terliklerini öpen, sivll glyinmiş genç bir subay vardı. Sonradan ordu komutanı, sıkıyönetim komutanı olmuş, "işkence" olayları dolayısıyla basında uzun boylu konu edilmişti.. Kim bu "Nakşibendl orgeneral?" şöyle uzun boylu mu? Elmacık kemikleri çıkık mı? Bir sağ partiye de girmiş mi? Özel sektörde yönetim kurulu üyesi mi? Allah Allah.. Kim bu "Nakşibendi ordu komutanı?" Meraktan çatlayacağım; Kim yahu bu "Süleymancı orgeneral?" Kim bu? Çözün bakalım bilmeceyi.. Soldan sağa "işkence"; Yukarıdan aşağı "zulüm"; Kim bu general? Kim bu Allahaşkına? Özal'ın ABD (Baştarafı I. Sayfada) Başbakan Özal, pazar günü de "checkup" için bundan bir buçuk yıl önce göz ameliyatı geçirdiği Houston'a geçecek ve hastaneye yatacak. özal, New York'ta bankacılık ve iş çevreleriyle temaslara ağırlık verecek. özal'ın VVashingtondaki temaslarında da, IMF ve DUnya Bankası'nın yanı sıra Reagan yönetimi ile yapacağı görüşmeler ön plana çıkacak. Başbakan, 5 şubat günü Beyaz Saray'da ABD Başkanı Ronald Reagan tarafından kabul cdilecck. özal, VVashington'da bulunduğu süre içinde ABD Savunma Bakanı Caspar VVeinberger, Dışişleri Bakanı George Shultz ile de bir araya gelecek. Başbakan, ayrıca Kongre çevreleriyle de temaslarda bulunacak ve bu çercevede Senato ve Temsilciler Meclisi'nin demokrat başkanlarıyla görüşecek. özal'ın Senato'dan sonra Temsilciler Meclisi'nde de çoğunluğu ele geçiren demokratlarla teması, Türkiye'nin Kongre karşısındaki konumu bakımından özel bir önem taşıyor. özal'ın VVashington'da yönetimle yapacağı temaslarda şu noktaların ön plana gelmesi bekleniyor: 1. AET'ye tam üyelik: Başbakan, görüşmelerinde Türkiye'nin büyük bir olasılıkla önümüzdeki ilkbaharda AET'ye yapacağı tam üyelik başvurusu için Washington'un desteğini arayacak. Usler Anlaşması pazarlığı geçen kasun ayında sonuçlandınlırken, ABD Savunma Bakan Yardımcı™ sı Kichard Perle bu konuda özal hükümetine bir güvence vermişti. Bununla birlikte, Başbakan özal'ın VVashington'daki temaslarında konuyu bir kez daha "en üst düzeyde" dile getirmesi muhtemel görülüyor. 2. IranABD ilişkilerf: Başbakan Türgut özal, uzun süreden beri ABD ile tran arasında diyaloğun kurulması gerektiğine inanıyor. Bu çercevede Başbakanın Reagan yönetiminin Iran'a bakışını en yetkili ağızlardan öğrenmeye çalısması ve Türkiye'nin ABDlran ilişkilerinin normalizasyonu için elinden gelen çabayı sarfetmeye hazır olduğu bildirmesi bekleniyor. Son dönemde Türkiye'nin lran politikasım tek başına üstlenen özal'ın ayrıca İran'daki gelişmeler ve Körfez savaşının içinde bulunduğu durum hakkındaki değerlendirmelerini VVashington'a aktarması güçlü bir olasıhk. 3. Üsler Anlaşması: Başbakan özal, VVashington'a Üsler Anlaşması pazarlığının sonuçlandırılmasının TürkAmerikan ilişkilerinde yarattığı "ılımlı" atmosfer içinde gidiyor. Hatırlanacağı gibi, görüşmeler sonunda "Savunma ve Ekonomik İşbiriigi Anlaşması"nın 1990 yılı sonuna kadar yenilenmesi, ABD'nin vereceği ek ödüıılerin ise bir "ek mektup" şeklinde formüle edilmesi kararlaştırılmışti. Söz konusu "ek mektup"un mart ayında Halefoğlu ile Shultz arasında imzalanması bekleniyor. Maden ocağında 7 işçi (Baştarafı 1. Sayfada) di. Goçük sırasında 8 işçi de yaralı olarak kurtarıldı. TTK Kozlu Müessesesi lncirharmanı bölümü maden ocağında yerden 270290 metre aşağıda bulunan 8. ocakta saat 10.30 sıralarında göçük meydana geldi. Üçüncü ayakbaşında tavan boşalması olarak adlandırılan 12 metre karelik alanda meydana gclcn göçük sırasında, içeride 816 vardiyasında çalışan 2030 kadar işçi bulunuyordu. Bunlardan büyük bir bölümü kendisini kurtanrken, raahsur kalan 11 kişiden 8'i de diğer arkadaşlannın yardımıyla dışarı çıkarıldı, ancak taban işçisi Haıan Ozdemir, kazmacı Hasan Turgul, domuzdam ustası Hasan Aksoylıı toprak ve taş yığınları altında kaldılar. Bunun Uzerine bu işçileri kurtarmak için göçük delme çalısması yapılırken ikinci bir çökme oldu ve kurtarma ekibinden Ahmet Korkmaz, kazmacı lsmaO Gdkgöz, Mevlut Sayın bakım ustası AnduUah Yrimaz ve domuzdama Recep Demlr ikinci göçüğün altında kaldılar. Içerde kalanların kurtarılması çalışmaları geceyarısına kadar sürdü. Bu çalışmalar sonunda ancak 2 işçinin cesedine rastlandı. Ancak sürekli kömür dUşlüğünden sadece Abdullah Yılmaz'ın cesedi çıkanlarak morga kaldırıldı. Yaralı olarak kurtardan işçilerden lunail KaygiMz olayı anlatırken "Kuıianna çalısmaM yaparken blrden toz toprak altında kaldık. Şok balindeyim, başka blr şey hatıriamıyorum" dedi. Zonguldak Valisi Tevfik Basaker dün olay üzerine bolgeye geldi ve kuyu ağzında inceleme yaptı. Basaker, Cumhuriyet muhabirine göçük altında kalanlann yaşama şanslaruun düsük olduğunu belirterek, "Yine de ümldl kesmemek gerekir. Kurtarma çalışmalan devam ediyor" dedi. Çalışmaların bugüne sarkabileceğini belirten Vali Basaker, göçük nedeninin bilirkişi incelemesi sonunda öğrenilebileceğini bildirdi. TTK yetkilileri ise göçüjün meydana geldiği kurtiyede 7 aydan bu yana Uretimin sUrdüğünU söylüyorlar. Bir ilgili, göçük altında kalanların sağ olarak kurtarılmasının yüzde bir olabilecegini söyledi. Aynı ocakta grizu tehlikesi bulunmadığı, yapılan araştırmalarda grizu tehlikesine rastlanmadığı bildirildi. Yaralı olarak kurtarılan ve ilk ledavilerinden sonra evlerine gönderilen 8 işçiden UçünUn Ismail Altaç, Mehmet Çiv ve İsmail Kaygısız olduğu bildirildi. (Baştarafı 1. Sayfada) Mustafa Taşar, sadece anayasanın 175. maddesinin değiştirilnıesi için görüşmelere açık olduklarını belirterek, böyle bir zirvenin gereksiz olduğunu söyledi. Taşar, gerek olduğu takdirde, partilerin TBMM'de birbirleri ile görüştüklerini, çeşitli konular hakkındaki görüşlerini açıkladıklannı belirterek, gundemi "demokratik süreç" olan partilerarası bir zirveye ihtiyaç olmadığını bildirdi. SHP'nin 2. bölge toplantısı için Adana'da bulunan SHP Genel Başkanı Erdal tnöntt de partilerin demokratikleşme süreci için bir araya geleceklerinden kendisine hiçbir haber verilmediğini belirtti. TBMM'deki dört siyasi partinin demokratik süreci başlatması yolunda ilk adımı şubatta bir masa çevresinde toplanarak atacağına ilişkin haberi dikkatle okuyan Inönü, "Söz konusu jeyln ne olduğunu anlamadım. Birisl izab ederse daha iyi anlanm. Bu konuda bize herhangi bir başvunı olmadı. Olayın ne oldugu anlatılmadı" diye ANAP UMUT BAĞLANAN YENİ SİNEMA YASASI '^sÇ&Sj^ **» o> ABD gemileri "Kazanamızı ortaya koyup harcarız" cümlesini komünistlik, "güzel kızın idam edilmesini" vicdansızlık, "kumsalda el ele yürümeyi" y ü m e y i Rus a aemilerine e i l e r i n e koordinat vermek sayan sansür an anl layışı son aylaraa yasaklanan y k l film fil sayısını y artırınca Yeşilçam Yşilç isi •M M üü || A "Sanki " S k suç i çişliyoruz" i şy l i " • Atıf A fY yan etti: d e Ar: Yılma z: |d az: yToplu protestodan d başka b k çözüm öü yok" k" • Refik Rfik Erduran: Ed "İyi "İi insanların kazıklandığını söylemek bile yasaklandı" • Türlcer i n a n o â l u : "Kurul'un yapısının değişmesi olumludur" • H a lit R e t ı ğ : "Bu zokaları yutmamalıyız" MARMARA DÖLGESİ1İDE DEPREM TEHLİKESİ Türk ve Alman uzmanlar uyarıyor: Istanbul ve Adapazarı'nda bü yük deprem alarmı ^ Ailesi Atatürk'le yakın dost olan Reşat Ersü ilk kez N o k t a ' y a anlattı:"Ben Atatürk'ünoğludeğilim." Atatürk'ten Ersü'nün annesi Madam Corinne'e mektuplar Zeynep özal'ın 250 milyonluk yeni evi ve jakuzili yatak odası Hasan Celal Güzel: "Amaç sınırsız demokrasi" Topun ağzındaki adam Keçeciler konuştu SHP'de iki çizgi mücadelesi Bekârlar çağı. Yalnız yaşayanlar neden bu yasamı tercih ediyor, nasıl yaşıyorlar? konuştu. MGK (Baştarafı 1. Sayfada) vekili Devlet Bakanı Kâzım Ok say da katıldılar. Bu arada Cumhurbaşkanı Kenan Evren, MGK toplantısından önce Başbakan özal'ı kabul etti. özal saat 11.00'de başlayan görüşme sonrasında Cumhurbaşkanı Evren'le öğle yemeği yedi. (Baştarafı 1. Sayfada) menzilli bir lüzeyle vurdu. Füzenin düştüğü kesimden dumanlar yükseldiğı ve bir kilometrelik bir alanda camların kırıldıgı bildirildi. Saldırıda can kaybı olup olmadığı bilinmezken füzenin tam olarak nereye düştüğünü de açıklanmadı. Dün atılan füze, lran'ın Bağdat'a bu yıl içinde attığı yedinci füze oldu. Tahran, Irak'ın, lran kentlerine düzenlediği hava saldırılarına füze saldırılarıyla karşılık vereceklerini bildirmişti. Irak dün Kum, lsfahan, Pole Dohtar, Nehavend, Kudaşt ve Görveh kentlerinin bombalandığını duyurmuştu. ^ ^ £ ^ ^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear