Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURtYET/2. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER dini alamıyor. Sayın Doğramacı, yasadan bu yana bilimsel araştırmaların sayısal olarak arttığını söylüyor. Doğrudur, gerektiği biçimde araştırma yapılmadan yazılan bu tür kitap ya da makaleler bilimsel yaym sayıhnca, doğal olarak sayı artıyor. Üniversiteden uzaklaştınlan, dışlanan ya da YÖK Yasası'nın çıkışından bu yana kendi isteğiyle aynlan ve emekli olan öğretim uyelerinden sonra üniversitede böyle yetersiz kişilerin kuşkusuz değerhler de var eline kalan ve kalacak olan oğretim ve eğitimle mi kalkınacağız acaba diye duşünmez misiniz? Herhalde, "milli külturumüzu" böylece konıyacağız! kanlığı üzerine yapılmış bir dizi fılm ile ilgili konuşma yapıyor; önceden duyurulduğu için, yetkili bir ağızdan ciddi bir konuşma dinleyeceğinizi düşünerek dikkat kesih'yorsunuz. Doçent bey, ailenin rolünden söz ederken sürekli olarak, "ayile" diyor, hiç kuşku yok yazarken de öyle yazacaktir. Merakla izlediğiniz programın sonunda düş kırıkhğına uğruyorsunuz ve konuşmacı, sorunun çarelerine değinirken, "Allahimızı kaybettik, bulduğumuz zaman, ki kısa zamanda bulacağız, bu sorunlar çözülecek" türünden bir şeyler söylüyor. Konunun bunca yetkih'si, üstelik "Bu konuda kitap yazmış olanlar varken, bu doçent beyi kimler bulup da televizyonda konuştunıyor acaba?" diye düşünüyorsunuz. Kafanız ve sinirleriniz iyiden iyiye yorgun olduğundan, işinizde verimli olabilmek için her uygar insan gibi bir dinlenmeye gerek duymaz mısınız? Bugünün koşullannda ortadireğin, istediği her yere gidebilmesi zaten olanaksız, fakat tstanbul Üniversitesi'nin ancak son yıllarda sahip olabildiği, eşiniz dostunuzla gidip soluk alabüeceğiniz tek yer olan ve Istanbul'daki tüm üniversitelerin çalışanlanmn yararlanabildiği bir lokalin de otel yapılmak üzere üniversitenin elinden alınacağını öğreniyorsunuz. Yalnızca özveri beklenen, fakat hiçbir bakıma hak tanınmayan öğretim üyesinden verim beklenebilir mi? Nerede öğretmene, öğretim üyesine verilen sözde değer? 22 ARALIK 1987 Kendi Kendimle Dertleşme üniversitede merdivenleri çıkıyorsunuz, yanınızdan başı bohçalanmış (adma türban deniyor) 2 genç kız geçiyor; karşıdan gelen genç, arkadaşlarını elini göğsüne bastırarak, "selamünaleyküm" diye selamlıyor. Düşünüyorum, medresede miyiz, yoksa bir Arap üniversitesinde mi? Bu üniversite "milli" mi? PENCERE 38'inci Enlem!.. Korelilerin adlarını söylemek kolay değil: Chun Doo Hvvan, Roh TaeWoo, Kkn VbungSam, Kim DaeJung, Kim JongPil, Shin JungYil... Kimbilir belki bizim adlanmız da onlara çetrefıl geliyordur. Korelilerte Türkler ne dil ne kültür ne soy ne de tarih açsından birbirine yakındır; ama Kore'de bir Türk şehitliği var. Neden? Söylenenlere bakılırsa, bizim Mehmetçik oralarda özgöriük için vuruşmuş... Peki, Güney Kore'de uğruna bunca şehit verdiğimiz özgürlükler acaba ne durumda? Gazeteleri okumaya bile gerek yok; televizyon her Allahın günü Güney Kore'de neler olup bittiğini sergiliyor. Bu ülkede 16 yıldan beri ilk kez doğrudan halk oyuyla bir başkanlık seçimi yapıldı; ama ne seçim!.. Ülkenin üstüne lök gibi oturmuş bulunan iktidarın adayı sandıktan çıktı... Kim bu adam?.. Roh Tae^rVoo!.. Sen şu Allahın işine bak, ömür boyu baskı rejimini sürdürmüş iktidar, faşist siciliyle seçime girip kazanıyor... Nasıl kazanıyor? İktidarın adayı Roh TaeWoo'nun aldığı oy oranı yüzde 38... Muhalefet ise ikiye aynlmış: Kim \bung Sam yüzde 26... Kim DaeJung yuzde 25... Ha, bir de Kim JongPil var ki onun oytan da yüzde 8'de takılı kalmış... Güney Kore'de seçimler yapıldı, iktidar partisi malı götürdü, ortalık birbirine girdi, muhalefet bölünmenin nanna yanıyor. Şimdi oturup Güney Kore'deki seçimler üzerine ne yorum yapmalı? Sanırım Seul'de seçim sonuçlan tartışmalannda her sey söylenmektedir. İktidar yanlılan kimbilir ne kadar şişintyorlar: Halkın sesi hakkın sesidir. Muhalefetin soyleyecekleri yok mu? Elbette var Halkın yüzde 62'si iktidarın karşısmdadır... * • Prof. Dr. NEZAHAT BAYDUR Yukandaki başlığı gören okur, bu nasıl kendi kendinle dertleşme diye düşünüp yadırgayabilir ya da bazüan felsefe içerikli bir yaa okuyacağı umuduna kapılabüir. Oysa bu yaa çok yahn ve yalnızca, uzun süredir kafamın içinde kendi kendimle deitleşircesine yer alan ve sanki öncelikli yer kapabilmek için birbirleriyle savaşırken beni rahatsız eden ve arük içimde tutamadığım düşüncelerin dışa vurumu. dan tatminkâr" gibi Osmanlıca Turkçe karması tümceler ve aynca içerik, gömu, bilgin, dönem, iklirasel, gelişim süreci, veri, çelişme, kesim, bölüm sözcüklerinin yanında alim, şark, garp, nebat, mıilayim, muhacerat, yegâne, ilhak gibi Osmanbca sözcükler. Diyelim ki, "konuşulan Türkçe" bu, fakat hiç degilse yazın (imla) doğru olsa, o da yok. Bir örnek verelim: "Olduğu takdirde" derken, "takdir" sözcüğü "taktir" biçiminde yazılmış ve doğal olarak da damıtmak anlamındaki taktir sözcüğü ile aradaki anlam ayrunının bilinmediği ortaya çıkıyor; ya da "mütalaa" sözcüğü, "mutealâ", " n i h a î " sözcüğü "nihayi" biçiminde yazılıyor. Aynca bir de Batı dillerinden gereksiz sözcükler kanştınlıyor ve üstelik yanhş da yanhyor. örneğin dilimizde kimsenin uydurma diyemeyeceği "göçebe" gibi güzel bir sözcük varken, yerine " n o m a d " kullanıhyor ve sondaki " d " , " t " ile yazüıyor. Bu tür yanhşların sürekli yinelenmesi, bir baskı yanlışı olasılığını da ortadan kaldınyor. Medresede miyiz? Yine üniversite ile ilgili düşundürücu bir olaya geçelim: Üniversitede merdivenleri çıkıyorsunuz, yanınızdan başı bohçalanmış (adma türban deniyor) 2 genç kız geçiyor; karşıdan gelen genç, arkadaşlarını elini göğsüne bastırarak, "selamünaleyküm" diye selamhyor. Düşünüyorum, medresede miyiz, yoksa bir Arap üniversitesinde mi? Bu üniversite "milli" mi? Bir toplum ki, bireyleri kendi anadilini doğru konuşup yazamaz, doğru dürüst bir eğitimden yoksundur çünkü öğretecek olan kişinin kendisi bümiyor peki o toplum nasıl kalkınacak ve nasıl çağdaş uygarhk düzeyine ulaşacaktır? Nasıl olsa çağ atladık deyip gönül rahatlığıyla elimizi kolumuzu bağlayıp oturalım mı? Gelin de içinden çıkın... Onun için de hangisine öncelik tanımah bilemiyorum, ama isterseniz elimdeki bilimsel (!) bir k5taptan bazı alıntılar yaparak başlayahm: "Mutlu şans", "nem donar", "coğrafı kılık", "mükemmel çayır", "ölü beye ait olmuş olan atlar", "bey bun?an öldüğu zamanda kullanıyordu", "öylesine büyük ve öylesine umumi", "oldukça muhtemel", "binicüik Orta Doğu (böyle ayn yazılmış) sahasımn hemen her tarafına verilmişti." Evet, evet yanhş okumuyorsunuz, sürdürelim: "Heyecan sayhalan" gibi 60 yaşını geçmiş bir kişinin bile ancak sözluğe bakarak anlayabileceği "sayha" sözcüğü ya da "kanaatın nihayi tasdiki" (her ne demekse), "müteakip asır" gibi Osraanlıca sözcüklerden oluşan ifadeler yanında "Sanatsal açı Yine de... Yukanda sıraladığım olumsuzluklara karşın, umudumuzu yitirmek istemiyoruz. Çünkü hem insan umutsuz yaşayamaz hem de gerçekten değerli, inançh, uygar gençlerin de olduğunu görüyor ve yarınlann daha iyi olacağı konusunda tüm umudumuzu bu birikime bağlıyoruz. Bir de bilimsel yetersizlik... Tüm bunlara bir de bihmsel yetersizlik eklenince ve yazann akademik unvanı olduğu göz önune ahnınca, insan ister istemez YÖK Yasası'nın getirdiği kalite yükselişi (!) bu mu, diye duşünmekten ken Ya TV'deki doçentin sözleri... İsterseniz biraz da üniversite dışma çıkaüm: Televizyonda bir psikiyatr doçent, uyuşturucu ahş HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD KAYIP "İstanbul Bizim..." Halk? kıyılarında yüzyıllık tütün fabrikasında geçenlerde bir yangın olayı yaşandı. Yangının ne denli yıkım yaptığını yerinde görmüş değilim. Fakat yüzyıl önce Fransızlann yapmış olduğu o koskoca fabrikanın 5 yıldızlı otele dönüştürmek için ingilizterle bir ön anlaşma imzalandığını biliyorum. Tütün fabrtkasını 5 yıldızlı otele dönüştürmek gibi her yanıyla çarpık olan bu uyguiama, benzeri uygulamalar zincirinin bir parçası diyebilirim. 2500 yıllık bir kültürier birikiminin oluşturduğu İstanbul özellikleri şu son yıllarda akıldışı girişimlerle yok edilmektedir. Btok halinde yiktırılan binlerce yapı, apartmanlar ve işyerleri faciasının sorumlusu ve sorumluları, ANAP çoğunluklu İstanbul Belediye Medisi ve ANAP'lı belediye başkanıdır. istanbul Mimarlar Odası'nın son iki yılda istanbul konusunda gösterdiği duyarlılık, sert tepkiler ve sağduyu aydınlığında yaşanmış canlı eytemleri, sevinçle karşılamamız, yürekten destek olmamız gerekiyor. istanbul Mimartar Odası'nın geçenlerde Dünya Sineması'nda yaptığı "İstanbul Bizim" sloganlı toplantıda anlatılanlar, korkunç somürü düzeninin Iç yüzünü sergiliyordu. Bu arada konuşmacılar kimi örnek olaytar anlattılar. Perşembepazan semti adma konuştuğunu belirten Aptulkadir Kuşın belediyenin ille de yıktırmak istemesinin iç yüzünü anlayamadık, dedi ve ekledi: 'Belediyeye basvurduk, planıntzı verin uygulayalım, betediyeden on para almadan bütün giderieri biz karşılayalım'. istanbul Betediye Başkanı'nın ne yapmak istedigini bilemiyoaız! Zira hiç cevap vermediler. Adını yazık ki, unuttuğum Beykozlu bir hanım da ilginç açıklamalar yaptı: Doğma büyüme Beykozluyum. Bir deviet dairesinin avukatryım. Belediye, Beykoz'un Boğaz görünümünü süsleyen 15 yalryi yıktırmak istiyor. Anrtlar Kurulu isteğe önce karşı çıktı. Fakat bir süre sonra kararını değiştirerek sadece 3 yalının korunup ötekilerin yıkılabileceğini, karara bağladı. Bizim yalı da dahil, karar yine değistirikji; Yalıların başka bir yere naklini iteri sürdüler. Şimdi Beykoz Beledryesi eski yalılann bir başka yere nasıl taşınabileceğini düşünüyor. Birçok konuşmacının ilginç olaylar anlattığı toplantı saatlerce sürdü. İstanbul Mimarlar Odası bir de mesaj yayımladı. Kültür mirasının yok edilmesine karşı Türk aydınlarının başkaldınsı dıyebileceğimiz mesajdan önemli bölumünü aktanyorum: İstanbul'u İstanbul yapan hiç kuşkusuz yöneticileri değil, 2500 yıllık geçmişi ve o geçmişten süzerek bugüne ulastırdığı yaşam biçimiyle kişileştiği (stanbulludur. Bugün gerek yerii ve yabancı iş çevrelerinin, gerek kaderini kökünden değiştirmek niyetiyie Anadolu'nun her yanından kopup gelen yenilerin, gerekse "çağ atlama" hamlesi içinde ikide bir önemine ışarei edilen turistin gözünde İstanbul'u cazip kılan da kişiliği değil midir? Ancak İstanbul gibi eşsiz bir kentin, kişiliğini yitirmeden gelişmesi gerektlğini savunuyoruz. Pekçok çozüm ydu varken, neden yalnızca bir tanesinde ısrar ediliyor? Artı milyon İstanbullu niçin çözüm arayışlarına katılmıyor da birkaç, hatta bir tek insanın beyninde, kimbilir hangi etkilerle şekillenen bir planın, ıstırap veren uygulamalanna seyirci kalmaya zorlanıyor? Oysa, İstanbul, yonettcilerinin mülkiyetinde değil, Kimsenin mülkiyetinde değil. istanbul bizim. İnsanı çevresi biçimlendirir. Bugün istanbullunun kişiliğinde insancıl yanlar ağır basıyorsa bunu, Boğaziçi'nin o incelikli yaşantısına, Beyoğlu'ndaki, Galata'daki, Tepebaşı'ndaki, Balat'taki, Zeyrekteki daracık sokaklann insanı insana yakın kılan sıcaklığına, yüzlerce yıllık ıhlamur ağaçlarının altında yaşanmış aşklara, siftahını yaptıktan sonra gelen müşteriyi bitişik dükkâna yollayabilen esnafı banndıran pazaryerierine, çarşılanna, çevresine her bakbğında gözune mutlaka ilişip de tüm yaşamında güzeli aramaya yönelten camilerine, kiliseierine, konaklarına, işlemelerine, süslerine, koprulerine, amavut kaldmmlarına borçludur. Yeni gelenler ve çocuklanmız ise, 8 şeıitli otoyollar, asma köprüler ve sipsivri gokdelenlerle İstanbul'un geteceğine nasıl yaşam biçimi, nasıl bir kişilik taşıyacaklar acaba? Ama hayır. İstanbul bizim. Biz Tarlabaşılılar, Perşembepazarlılar, Beyoğlulular, Amavutkoylüler, Beykozlular, Adalılar, Galatalılar, Kadıkoylüler, Büyükdereliler, mimarlar, mühend'ısler, kuttür adamlan bir araya geldik, İstanbul'un bizim olduğunu yuneticilere anlatacağız. Yöneticilere, karartarını verirken bizi de hesaba katmak zorunda olduklarını, bizim de söylenecek sozümüz bulunduğunu, bizim yalnızca seçim sandıklannda birer oy değil, bütün o verdikleri kararlardan etkilenen tek tek insanlar olduğumuzu anlatacağız. Şiz de gelin. Biz İstanbulluyuz. İstanbul bizim. İstanbul üzerine yazdıklanmı iki şiirie bağlıyorum: "Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir? Onu en çulpa gerifler de emin ol becerir Sade sen göstariyer 'Işte budur kubbe diye İki ırgatia iner şimdi Süleymaniye Amma, gel kaJdıralım dedin mi, heyhat o zaman Bir Süleyman daha lazım, bir de Sinan" (Mehmet Akif) "Milyonlarta olur olmaz yaşarken o/maz olur Veihasıl Istanbul'da Her şeyin kutüsü olur iyisi olur kimi de avantadan belediye reisi olurf' (Ümit Yasar Oğuzcan) "İstanbul Bizim" üzerine yine söyleşmek üzere. Yukanda resmi görülen oğlum HÜSEYİN KUTLU 5 Şubat 198Tden ıtıbaren kayıptır. Oglumun yerini bilenlerin veya görenlerin ınsanlık namına Odemeli telefonla bildirmelerini rica cderim. Şereflikoçhisar (4541): 1477 Babası: HASAN KUTLU VEFATLAR İÇİN Yurtiçi, yurtdışı cenaze nakledilır, cenaze ilaçlama, malzeme, tabut, bütün işlemler hassasıyetle, süratle yapılır Işletmede aynca 18 ambulans mevcuttur. Cenaze ılanlannda hizmet bedelı alınmaz İSLAM CENAZE İŞLERİ 147 20 06140 68 86 Gelin dostlar, HASAD'da bağlama öğrenelim. Tel.: 525 62 55 Güney Kore, bize uzak bir ülkedir, Türkiye'ye benzer yanı az. Elimizdeki bilgiler de gazete ve dergilerde yayımlananlar kadar ve yeterli değil; ama biliyoruz ki muhalefet adaylanndan Kim YoungSam'ın yandaşlarıyla Kim DaeJung'un yandaslan birbirlerini suçluyorlarmış, birbirlerini bir kaşık suda bogacak kadar öfkeli imişler, her iki taraf da burnundan kıl aldırmıyormuş... Peki, Güney Kore'de muhalefet neden ikiye bölünmüş? Sorulur mu canım, bolunmek için yeryuzOnde neden mi yok? Dünya tarihırtde, sömürgeciliğin geçmtşinde, emperyalizmin anı defterinde üç sihirii sözcükten oluşan altın kural geçerli değil mi: Böl ve yönetl.. Liderler bölünmek için yeterince neden bulurtar, bulamazlarsa icat ederler, aydınlar ve kuramcılar bilgiçliklerini göstermek için bölünmenin gerekçesini yaratıriar, hırs ve çıkar güdüleri bölünmenin üstüne tuz biber eker, halk kesimini parselleyen bölünme iktidann ekmeğine tereyağı sürer. Güney Kore'de muhalefetin bölünmesinin elbette kendine göre açıklaması vardır, kimbilir gazetelerde ve dergilerde bu konuya ilişkin kaç yazı yazıldı?... Belki kitap bile yayımlanmıştır... 38'inci enlem Türkiye'den geçer, dünyanın öteki ucunda Kore'ye ulaşır, oralarda bir de şehitliğimiz var; ama Kore'ye benzemeyiz... Yine de evrensel kurallar tıpkı 38'inci enlem gibi hem Türkiye'den hem Kore'den geçer... Bölünmenin sonucu, dünyanın neresinde olursa olsun birdir. Eloğlu boşVına dememiş: Böl ve yönet!.. Bölünmek için en azından Türkiye'deki kadar yeterli gerekçe vardır Kore'de; ınanmıyorsanız 38'inci enleme sorun, anlatsın... MONTBLANC THE ART OF WRITING "MEISTERSTÜCK" 14 Karat altın ucundan pıston doldurma sıstemı ve altın kaplama aksesuarına kadar büyuk ozen ile üretılen ve Montblanc Serisının ğururunu oluşturan "Meısterstück", ıftıharla sunulacak hedıyedır. Cumhıtriyet Takvim Cumhuriyet arşivinden 53 özel gün, 53 birinci sayfa.. ~k Cumhuriyetlİlfil İNAN... ISTER INANMA 5 MİIYAR COK,ÇOKİYİFy\RA... BAŞSAĞLIĞI Değerli öğretmen, özgüılük, banş, demokrasi ve ilerleme yolunda bir OrnOr boyu savasan, ateşli yurtsever BEHİCE SADIK BORAN Sevgili yurdumuzdan çok uzaklarda dttnyaya gözlerini yumdu. Başımız sa*. amsı, "BATI AVRUPA'DA EŞİT HAKLAR, TÜRKlYE'DE DEMOKRASİ, DÜNYADA BARIŞ" s&v&şunu&ıza öndcr olsun, HOLLANDA GENEL EGtTİM GÖREVLtLERİ SENDtKASI ABOPANADtLt ÖGRETMENLERİ GRUBU tLAN T.C. ÇORUM ASLÎYE İKİNCt HUKUK M. Sayı: 1986/561 Selma Balyüz vekili Av. Mehmet Solmaz tarafından Hüseyin Balyuz aleyhine açılan boşanma davası mahkeme sonucunda: 3.11.1987 günve 561/695 sayüı karan ile taraflann boşanmasına 17340 TL yargılama gideri ile 7700 TL. vekaletin davalıdan tahsiline hükmedilmıştir. Davahnın adresi meçhul olduğundan sefahattaki tebligatlar ilan yapılmış olmakla hükrnünde ilanen tebliğıne karar verilmiş olup davalı Huseyın Balyüz'ün 15 gün içerisınde iş bu karan, temyiz etmediği takdirde hükmün kesinleşmiş sayılacağı, karann tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 37748 Kr^mita vt rrtYt*kı clena 23 YAZMÂK YAŞAMAK Oktay Akbal 660 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan TUrkocağı Cad. 3941 Cağaloğlutstanbul CumhunyetTakvim 1988'den adn istiyorum. Tutan olan TL.'yı Cumhuriyet Matbaacüık ve Gazctccüık T A Ş.'nın a$a£uU i$ar«]edıgim hcsabına yatırdım G 1} Bankası, Tftrbe 13946 D Akbank, Türbe 636 D Garantı Bankaa, Çemberlitaş 1200869 r/ / » 7 x 4 8 ^ cm boyutlannda birinci hamur kâğıda baskı, 6000 TL. Bayinizden isteyin. 27 StPARİŞ KUPONU Dckoal fotokopisi Bişlkttdlr. Adı Soyadı: Adresi: tLAN ORDU İKİNCİ ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1983/208 Davacı Niyazi Külünk tarafından davalılar Kadir Odabaş ve arkadaşlan aleyhine açılan tapu iptali davasının, mahkememizde yapılan açık duruşmalan sırasında verilen ara karan gereğince davetiye tebliğ edilemeyen davalı Makbule Müldür'e ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olduğundan, karar gereğince Ordu ili Perşembe ilçesi Mersin köyünden Makbule Müldür'ün duruşma günü olan 19.2.1988 günü saat 10.40'ta Ordu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil etürmesi, gelmedıği ve vekille temsil ettirmediği takdirde yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyecegi, duruşma günü ve meşruatlı davetiye tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 26.11.1987 Basın: 37902 1727 yaşlannda bayanlar Ingiltere'de çocuğa bak karşılığında tngilizce öğren 158 53 42 Ingiltere'de Aupairlik organizasyonu bizim işimizdir. Derin Limited Şirketi İstanbul 158 53 42 İNGtlİZCE BİLEN bayan eleman. Tel.: 155 59 67 155 67 11 tmza: DUYURU Cezaevi arkadaşım Y1LMAZ GÜNEY'in cezaevi yaşamına ilişkin bir çalışma yapmak istiyorum. Anısı olanlar lfltfen bana yazsınlar. Teşekkürler. ariftürkülerı2 kemal red kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden YA HEP BERABER YA DA HİÇBİRtMÎZ 9 SALTUK PLAKın AÇILIŞ KOKTEYLİNE Tüm sanatçılar, tüm plak firmaları, dost ve tanıdıklarımız davetlidir. Yer SALTUK Plak oe Kasetçilik İMÇ Bhklan 5. Blok No. 5661 UnkapamlSTANBUL HASANKIYAFET P.K. 10 ACIBADEM/KADIKÖY TÜM PLAKveKASETCİLERDE • Güner Plak ve Kasetçilik 527 55 93526 10 49 Ist. 23 Aralık 1987 Saat 15.0019.00