Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lınmasını sağlamak, bir anlamda eski özelliklerini ve niteliklerini korumak bile olsa, güzelliklerini var saymak ve değerlendirmeye çalışmak, ilgililerce, hiç de köiü bir şey olmasa gerek. Bir şehrin, hele İstanbul gibi geçmişi çok eskilere giden ve güzellikleri gözler kamaştıran, yürekler daraltan bir yer olursa, yenileştirme, çağdaşlaştırma ve çağ atlatma girişim ve çabalannda, en güzel, en onurlu ve en saygın davranışlardan biri de bu silik, kişiliksiz, kimsesiz ve sahipsiz gibi bilinen yerlere, yapılara ve görünümlere de sahip çıkılmasıdır. Şimdi şöyle bir soru akhmıza gelebilir: Peki, İstanbul'un bu silik, kişiliksiz, sahipsiz yerlerine, yapılanna ve görünümlerine, yenileştirme, çağdaşlaştırma ve güzelleştirme girisim ve çabalannda nereden, nasıl ve ne şekilde yaklaşmalıyız? Önce İstanbul'un doğal yapısından, coğrafi k o , numundan, tarihsel geçmişinden ve toplumsal yaşamından geniş ölçüde yararlanarak yola çıkmamız gerekmektedir. Çünkü şehrin yapısı, konumu, tarihi ve yaşamı birbiri içine girmiş gibidir. Bunlann hepsine de tarih büyük şekilde ağırhğını koymuştur. Çünkü İstanbul; Ankara, Mersin, Washington, New York, Toronto, Montreal gibi yeni şehirlerden değildir. Onlara böylesine bir yaklaşım, İstanbul'dan çok kolaydır. Ama İstanbul, her yerinde tarihsel ağırlığı görünen, yaşanan, bilinen bir şehirdir. Nedir İstanbul'un tarihsel ağırlığı? Bu hiçbir zaman eski, yıkık, ören, yaşamdan ve yaşamaktan uzak bir şehir geçmişi değildir. Onu böyle düşünmek ve görmek, ona çok hatalı ve yanlış bir yaklaşım olur. Çünkü İstanbul'un, kurulduğundan bu yana, bize kadar gelen, bizimle birlikte yaşayan, bizden sonra da sürecek çok eski, soylu, benzersiz ve saygın bir geçmişi vardır. Şehir, bugünlerde o çok uzun geçmişinin inişli çıkışlı yollarının içinden geçerek gelmiştir. Onun için İstanbul'a yaşattığı tarihsel düşünceyle yaklaşıp, onu kendine özgü tarihsel bilinciyle yansıtmak gerekmektedir. Çünkü bu bir anlamda, insanın yaşadığı şehrin geçmişini bilmesi, bugününü tanıması, yannını düşünmesi demektir. rih yorumundan başkası değildir. Tarihsel düşünce ve bilinçten yoksun olarak tarihi bir şehire yaklaşmak, onu yenileştirmek, güzelleştirmek ve çağ atlatmak çabalarına girişmek, bir anlamda, tarihi, gününe ve geleceğe karşı sorumluluk taşımak demektir. Bir şehrin yöneticilerinin, ilgililerinin ve sorumlularının tarihsel düşünceye ve bilince varması için hiçbir zaman tarihçi olması gerekmez. Çünkü tarih başka, şehir başka bir şeydir. Ama tarihsel bir şehri yenileştirmek, güzelleştirmek, çağ atlatmak için yola çıkılmışsa, o zaman o tarihsel şehre, tarihsel bir düşünce olarak yaklaşıp, onu bu bilinçle yansıtmaya çalışmak ve ortaya koymak gerekir. Çünkü o şehrin insanlan geçmişte değil, bugünkü ve yannki gerçekte yaşamaktadırlar. Aynca tarihsel düşünce ve bilinç, geçmişe dönüş, geçmişin olduğu gibi yaşanır kılınması demek değildir. Bu, dünün tarihsel değerlerini, bugünün düşüncesi giderek dünya göruşüyle algılamak, yerli yerine koymak, anlamlandırmak demektir. Geçmişin bir şehir için değerli, yararlı ve güzel kılınabilmesi için onun, çağdaş düşüncenin ve bilincin süzgecinden geçmiş olması gerekir. Hiç kuşkusuz geçmişi yalnızca bir mazi olarak ortaya çıkarmak ve koymak, ona tarihsel düşüncesini ve bilincini vermeden, bir dünya görüşü katmadan sunmak, günümüz insanı için tarihi ağırlaştırmaktan, sevimsiz göstermekten ve donuk bir şekilde sergilemekten başka bir anlam taşımaz. Ne var ki tarihi bir şehrin çağdaş kılınabilmesi için ona, kendine özgü yeni bir biçim, düşünce ve dünya görüşü katmak zonındayız. Tarihin o büyük, tükenmez ve sonsuz kaynağından işimize geleni; gösterişli olanı, göze çarpanı, alkış ve övgü alanını var sayıp; işimize gelmeyeni, silik, kişiliksiz, kimsesiz ve sahipsiz; yerleri, yapılan, görünümleri; bir yana bırakarak ve atarak, yenileştirme; güzelleştirme ve çağ atlatma çabalarına girişmek ve başlamak, çağdaşlıkla, şehircilikle kolay kolay bağdaşamaz. Onun için bir şehrin tarihi değerleri, iyisi kötüsü, güzeli çirkini, büyüğü küçüğü, gösterişlisi silik olanıyla bir bütündür. Tarihsel bir şehri canlı ve yaşanır kılmak için, onun geçmişini maddi ve manevi varlığıyla, büyük küçük güzellikleriyle, kişilikli, silik yapılanyla, sahipli sahipsiz yerleriyle, doğru yanlış görünümleriyle ortaya çıkarmak, konu edinmek, çağdaş bir şekilde yaklaşmak, bunun yollarını aramak, onlara kültür ve sanat ayrımı gözetmeksizin evrensel bir anlam vermek gerekmektedir. Ne demişti Yahya Kemal 'Aziz tstanbul' için: "Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer." Istanbul'ıı Sevmek»». Bir şehrin tarihi değerleri, iyisi kötüsü,'güzeli çirkini, büyüğü, küçüğı; gösterişlisi, silik olanıyla bir bütündür. Tarihsel bir şehri canlr ve yaşanır kılmak için, onun geçmişini maddi ye manevi varlığıyla, büyük, küçük güzellikleriyle, kişilikli, silik yapılaftyla, sahipli sahipsiz yerleriyle, doğru yanlış görünümleriyle ortaya çıkarmdk, konu edinmek, çağdaş bir şekilde yaklaşmak, bunun yoUarım aramak, onlara kültür ve sanat ayrımı gözetmeksizin evrensel bir anlam vermek gerekmektedir. NURER UĞURLU tstanbul'un eski, çok uzaktan gelen, bir çeşit yaklaşılması olanaksız gibi görünen görünümünde ve yapısında, günümüzde, önemli değişiklikler olmaktadır. Bilinmektedir ki fstanbul gibi geçmişi çok eskilere uzanan bir şehrin gerektirdiği gibi düzenlenebilmesi, çağına ve insanına yaraşır bir biçimde yeni ufuklar, yeni düşünceler açılarak var kıhnması, büyük zaman ve para isteyen, gerçekten hiç de kolay olmayan bir iş, giderek bir yatırım. Buna, çok büyük, köklü ve kapsamlı boyutlarda olmasa da, başlamış bulunmaktayız. Yannki 'Giizel Istanbul' hiç kuşkusuz, bugünkü düşünce ve görüşlerin şekillerinden, bilim ve teknolojinin yerli yerinde kullanılmasının olanaklanndan ortaya çıkacaktır. Her ne kadar Istanbul'da; 'îzun yıllardan bu yana kimi değişiklikler ve düzenlemeler olmuşsa da; ona yeni şekil verecek, onu çağına yaraşır kılacak olanlar, günümüz insanlanndan, sanınm ki, başkalan değillerdir. Bu yenileştirme ve güzelleştirme girişimlerinin şimdikilerdeki görünümüne bakılırsa, bu çahşma ve çabalann şehre değişik bir yaşama biçimi ve düzeni getireceği sanılmaktadır. Ama günümüz Istanbul'u, ne yazık ki, çok uzun bir geçiş döneminden sonra, bu değişime ilk adımını atmıştır. Bu değişim ve gelişim içinde, bizim asıl geçmişimiz olan kimi evrensel ve tarihsel değerlerin ve yapıların unutulup bir köşeye atılmaması için, yalnız yazarlarımızın, şehirleşme konusunda bilgisi ve görgüsü olan bilim adamlarımızın değil, Istanbul'a gönül vermiş, lstanbul'u geçmişi, bugünü ve yannıyla yaşamış, yaşayan ve yaşayacak olan herkesin bu konuda düşüncelerini, görüşlerini ve bilgilerini ortaya koyması gerekmektedir. Çünkü yannki 'Güzel tstanbul' hiç kuşkusuz bir anlamda bu düşuncelerin, görüşlerin ve bilgilerin sentezinden gün ışığına çıkacaktır. Onun için tstanbul, yalnızca İstanbullulann değil, geçmişi, bugünü ve yannıyla bütün Tiirk halkının, giderek bütün dünyanın tarihsel değerler birikimi, güzellikler kaynağıdır. İstanbul'un çok eskiden beri bir elmas şehir olduğu söylenmektedir. Öyledir de hiç kuşkusuz. Ama unutmayalım ki, elmas bir günde, beş yılda olmaz, olamaz. Saf karbonutı toprak altında billurlaşıp elmas olabilmesi için binlerce yıl geçmesi gerekmektedir. Aynca iyi bir elmas, ancak usta bir kuyumcunun elinde değer biçilmez bir mücevher olabilir. Yoksa ona ters bir yaklaşım, iyice düşünülüp taşınılmadan yapılacak bir girişim onu hiç kullanılamayacak bir duruma getirdikten başka, toz toprak şekline de dönüştürebilir. Insana Saygı... PENCERE 17 ARALIK 1987 Osmanlı'da saygının dışavurumu, içtenliksiz gösteridir; yerden temennah çakma, el pençe divan durmadan başlar; el, etek, ayak öpmeye dönüşür; konuşma dilinde yapmacıklaşır: Beyefendi hazretleri arzı hürmet ederim.. Reflkam cariyeniz eilerinizden öperier.. Haki payinize yuz sürerim.. Saray muaşereti artık tarihin anı defterterinde kaldı. Dipten gelen dalgayla devrimi gerçekleştiren Sovyetler'de çariık yıkılınca "mufk" de insandan sayıldı; herkes birbirine yoldaş demeye başladı. Amerikan tarihinde Avrupa'daki gibi feodal dönem yaşanmadığından "aristokrasi" Atlantik'in öte yakasında kaldı. Amerikalının ilişkileri daha eşit ve sıcak bir görgü kalıplanna döküldü. Çağımız dünyasında içtenliksiz saygının bir değer taşımadığını insanoğlu biliyor. * Süleyman Demirel, Meclise gelen Cumhurbaşkanı Evren'i ayağa kalkarak karşılamadı. Kimileri diyorlar ki: Ayıp etti... öyteyse bir an için kişi, kendisini Süleyman Demirel'in yerine koymalı ve düşünmeli: Sen başbakansın; Genelkurmay Başkanı Evren bir askeri darbeyle seni deviriyor; Hamzakoy'a kapatıyor; daha başka deyişle hapsediyor; sonra genel başkanı olduğun siyasal partiyi de kapatıyor. Bu da yetmiyor; siyaset yapmanı yasaklıyor, "İnsan Haklan Bildirisi"nüe yazılı haklardan en önemli ikisini elinden alıyor. Direniyorsun, gömdükleri yerden çıkmaya çabalıyorsun; ama elinden tutup yükselttiğin, dostun, kardeşin saydığın, sana "ağabey" diye sokulan yamacındaki Turgut özal da askeri darbecilerte işbirtiği yapıyor; seni gömmeye çabalıyor. Yasalar çiğnenerek sana giydirilen mahkum gömleğini yırtıyorsun, bütün yasakları ve engelleri aşıyorsun, yeniden doğuyorsun hayata; Meclise giriyorsun. Ama o ne? Daha ilk günden, Evren geliyor, kürsüye çıkıyor. Ve demokrasi dersi veriyor. İnsaf ile düşünen kişi Demirel'in, Sayın Evren getdiğinde neden ayağa kalkmadığını anlayabilir. Süleyman Bey de senin benim gibi insandır; bir yasal zorunluk olmadıkça davranışlarını istediği gibi ayarlayabilir. ^ Demirel'den daha çarpıcı kişiler de var bu Mecliste... Sayın Abdullah Baştürk.. Sayın Kemal Anadol.. Sayın Fehmi Işıklar. Sayın Ahmet Türk.. 12 Eylul bu insanlan cezaevine tıktı. Bu insanlar işkence gördüler ve bu insanlar tutuklu olarak yargılanırken Sayın Evren sık sık televizyona çıktı; bu insanlan milletin önünde suçladı, vatan haini ilan etti. 29 Kasım'da bu insanlar halk tarafından milletvekili seçildiler ve Meclise geldiler; ama gördüler ki daha ilk günden Sayın Evren, Meclis Başkanlık Divanı'nı harırola geçirmis, demokrasi ile hukuk devletı üzerine söytev veriyor. Evet, kimileri soruyor: Baştürk, Işıklar, Anadol ve arkadaşları, Sayın Evren Meclise geldiğinde niçin ayağa kalkmadılar? Yanıtı belli bir soru değil mi? İnsan bir gün başbakan olabilir, ertesi gün hiç; bir gün sendika başkanı olabilir, ertesi gün tutuklu; bir gün cumhurbaşkanı olabilir, ertesi günü emekli... Ama insan insandır. İnsana saygımız, cumhurbaşkanına saygımızdan az olmamalı... . Saygı duyulması gereken değerler Ne var ki biz burada, İstanbul'un geçmişinin yeniden yaşanır kılınmasını istemek gibi bir düşünceden yola çıkmadığımıa, bunun olanaksızlığını da bilerek olaya ve duruma yaklaştığımızı, önemle vurgulamak isteriz. Bunun, çağımızın hızlı gelişimi içinde bir anlam taşımayacağını da biliyoruz. Ama gerçekten bu güzel şehirde, herkesin bildiği ve tamdığj, her an onun orada olduğunu gördüğü ve ona değişik anlamlar ve anılar yüklediği öylesine belirgin olmayan, silik, kişiliksiz gibi görünen yerleri, değerleri ve yapıları vardır ki, onlann yıkılmasının, bir köşeye atılmasırun, unutulmasının, geçmişin tozu toprağı altında bırakılmasının da büyük bir haksızlık olduğunu belirtmek isteriz. Örneğin çeşmeler, sebiller, mesdtler, hayratlar, taşlar gibi. Biliyoruz ki, bir uygarlıkıan öbürüne geçerken ya da çağ atlarken, hızü değişim ve gelişim içinde yok olan, yok olmaya hazır öylesine küçük değerler, yapılar, yerler ve görünümler vardır ki, zahmetsiz bir el yordamıyla onlann da yaşanır kı Bir kentin yaşam baglan... O kadar ki tarihsel düşunce, bir şehrin geçmişini yaşanır kılarsa, tarihsel bilinç de o şehrin bugününü yannına nesnel bir şekilde hazırlamaya, yansıtmaya çahşır. Çok iyi büinmektedir ki bir şehrin yaşam bağlan geçmişiyle sıkı sıkıya bağlantüıdır. Bu, o şehrin bütün geçmişini içine alan gerçekçi bir ta EVET/HAYIR OKTM AKBAL tüm zamanların en iyisi... Saygı Göstermek "Merhaba Saygısızlık" diyor adaşım Oktay Ekşi! TBMM'nin açılış töreninde DYP'liler ayağa kalkmamış; SHP'lilerin bir bölümü salondan dışarı çıkmış... Ne zaman? Sayın Evren Meclisi açış konuşmasını yapmak üzere başkanlık kürsüsüne çıktığında... Ekşi diyor ki: "Çunkü dünyanın her yerinde kendi ulusuna ve kendi dovletine saygısı olan herkesin uyduğu bir kural vardır: Devfef başkanı bir yere geldiği zaman istisnasız herkes ayağa kalkarf' Şunları da ekliyor: "Bazı SHP'Iİ milletvekilleri de Evren konuşurken dışan çıkmıştar. Açık söytüyoruz: Ayıp, hem de çok ayş> etmişler. Evren'i değil kendilerini küçültmüşler." Oktay Ekşi yazılannı ilgiyle okuduğum deneyimli bir gazetectdir. Aynca SODEP'in kuruculanndandır; hem de sanınm veto*u otanlanndan... Böyle bir kişinin Meclis açılışında Evren'e karşı gosterilen tepkiyt '^ay/p'iaması düşündürücüdür. Evren 1 in konuşmasını dinlememek, Evren gelince alkışlamamak, ayağa kalkmamak nrye bir poütikacryı küçültücü otsun, niye ayıp sayılsın? Once Sayın Evren gerçek bir seçimle işbaşına gelmiş bir ktşi midir? Tek adaylı bir atamaydı Evren'in o yüce makama getirilişi... Anayasa oylamasıyla birlikte Cumhurbaşkanını da seçmişokju halkımız... Böyle bir durum nerde görülmüştür? Başka bir aday da çıkmadı, çıkanlmadı Evren'in karşısına... Buna Devlet Başkanı Evren, kendini Cumhurbaşkanlığına atadı demek daha doğru olur. Türkiye'de sahiden demokratik bir ortama geçilecekse ki Sayın Evren ikide bir demokrasinin öneminden söz etmektedir öncelikle kendisinin Cumhurbaşkanlığından aynlması, gerçekten demokratik, yani çok adaytı bir seçimle yeni bir devlet başkanının seçilmesi gerekmez mi? Halkın oylarıyla seçilen özellikle bu, SHP ve DYP'nin önseçimle belirtenen milletvekilleri için soz konusudur, özal'ın atadığı "miUetvekilleri" için değil bir Meclis elbette ki kendini devlet başkanhgına, seçimsiz, rakipsiz atayan bir kişiye sempati duyamazdı. DYP'lilerin Evren'i alkışlamamaları, ayağa kalkıp saygı göstermekten kaçınmalan; SHP'de milletvekillerinin önemli bir bölümünün de toplantı salonundan ayrılmaları, yukanda saydığım haklı nedenlere dayanır. Adaşım, ne çabuk unurtu birkaç yıl öncesini? Bugün SHP milletvekilleri olan Baştürk. Işıklar gibi DİSK yöneticilerinin Divanı Humayunlarda yaşadıkları işkenceli saatleri, günleri; idam isteğiyle dört yıl tutuklu katdıklarını; 12 Eylul öncesinde milletvekili olan Anadol gibi kişilerin gereksiz yere aylarca göz altına alındıklannı?.. Butün bunlar bir anda unutuldu mu, unutulacak mı? En ağır işlemler uygulanacak, en haksız durumlar yaşatılacak, sonra da işkence altında acı çekenlerden, yıllarca hapis yatanlardan hiçbir şey olmamış gibi saygı, sevgi duymaları beklenecek! Bu kişiler biraz küskünlük, kırgınlık gösterdikleri için "ayıp" bir iş yapmış sayılacaklar, "Meclise değil, batta ile ormana giren" insanlara benzetileceklerl Bu kadan olmaz, böylesi suçlamalar o acılardan geçmiş, haksız işlemlerle karşılaşmış insanlara acımamak, onlann ruh hallerini anlamamak olur. Sayın Evren'in dört arkadaşıyla anayasanın üstünde güç sahibi olduğu dört yılı anımsayaJım. "Ataturk" adını kullanarak Atatürk'ün bütün önemli yapıtlannın yerle bir edildiğini; Atatürkün partisinin, kurumlarının, halkevlerinin kapatılıp yozlaştınldığını; laiklik ilkesinin çiğnendiğini; Atatürk devrimini savunanlann mahkemelere çağrıldığını; anayasa oylamasında düşüncelerini yazanların hapislere atıldtğını nasıl unutabiliriz? Sonra, bütün bunların başlıca sorumlusu olan ki Evren hâl& anayasanın kefiliyim demektedir bir kişiye kırgınlığını belti ediyor diye kınamaya kalk! Bu büyük bir haksızlıktır. Bu büyük bir yanılgıdır. Deneyimli bir gazetecinin, hem de SODEP'in vetolu bir kurucusunun kalemine yakışmayan bir yorumdur. "Merhaba Saygısızlık" diyeceğine "Merhaba Gerçekleri Düe Getirenler" demek daha doğru olmaz mıydı? Biz kimseden hesap sorulmasını, kimsenin cezalandırılmasını istemiyoruz. Demokrasi varsa bu ülkede, milletin oytarını alarak Meclise gelen insanların davranışlarına anlayış gösterilmesinden, türlü acılardan geçmiş insanlara biraz daha saygılı davranılmasından yanayız. master Personel Computer • ADANA Makro . BURSA Bıbım soft • MERSİN Sabahgıi 391 88 29 99 52 178 45 ' DENIZU Dosbıl > BOLU Sam > İZMİR Mıkro ^ "T 1 B'lGlSAf AP MIZUETLERt SANAV VE IICARE A.$ master YETKILI SATICILARIMIZ • ANKARA Sıldos Sertoğlu Gırışım Işlem 125 94 70 125 02 85117 83 43 117 76 79 133 10 73 Sağhk Sokak No: 3 1 Sıhhıye ANKARA Tel: 94 133 95 11 132 09 82 Teiex: 46 882 mstb.tr. Fa* 230 6fl 08 187 69 67 65 22 45 96 Gençliğin, inancın, direncin ve yiğitliğin simgesi arkadaşımız 21 29 11 ERDAL ERElVi ANKARALI LİSELİ ARKADAŞLARI ADINA SÜLEYMAN AKKAŞ BİLSAK RESTAURANT KARLHEİNZ MİKLİN ÜÇLÜSÜ (Avusîurya) Halkımızın yiğit evladı, demokratik halk kooperatifçiliğinin önderi unutmadık. 9. yılmda özlemi yüreğimizde, anıları bilincimizde yaşıyor. AKIN ÖZDEMİR'İ AtLESt ve DOSTLARI YILIN GAZETECtLERİ YARIŞMASI ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DEİlNEĞt Yüın gazetecileri geleneksel yanşması haber, röportaj, fotoğraf, karikatür, incelemearaştııma, sayfa düzeni, spor, TRT (haber program) dallannda yapüacaktır. Yanşma tüm gazetecilere açıkür. Katılmak isteyenlerin 1987 yıü içerisinde yayımlanan ürünlerinden birer örnekle 31 Aralık 1987 tarihine kadar ÇGD, Akay Cad. No: 7/7 BakanlıklarAnkara adresine başvurmaları gerekmektedir. anıyoruz. Yann s u t 13.00'tc Mersin'de antcagız. Öğretmeninden kolej, orta ve lise öğrencilerine Türkçe ve Sözel Yetenek dersleri verilir. Tel.: 339 84 95 YÖNETİM KURULU Nüfus cüzdanımı kaybettim. Geçersizdir. 1727 yaşlarında bayanlar Ingiltere'de çocuğa bak karşılığında Ingilizce öğren. 158 53 42 15 Aralık Solı 72 Aralık Solı gunleri arounda Sade<e bir hofto BİLSAK 143 28 79 143 28 9<? Bayanlar çocuk bakarak Ingiüzce öğrenebilirsiniz 158 53 42 AYHAN TELLİ l L § AK ve hüner tanrtsı Enki'nin yamttığı sanatlar arasında hiçbiri yazî sanatı kadar zor değildir.99 Bir Sümer Tabletinden T İSTER İNAN... İSTER İNANMA!.. üm sanatlar arasında baş yere oturur yazı tarih boyunca... Her uygarlık kendi güzelliğini yansıtır yazıya ve özenle biçimler yazısııiı... Bir anıt, bir heykel, bir resim, bir çiçek olur yazı... Ve yazı kalemle kazanır güzelliğini; bir kamış ucunda yel olur uçar, taş üzerinde ışıkla söyleşir, kâğıda yansıtır düşüncenin güzelliğini.., Yazı kalemle çıkar yola . 10 BIN LIRAYA 5 MİLYARLA DAHASI29 MİLYAR! Scrikss Dolmakalem "*T ...ve "insan" yazıyla başlar