22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyef YAVUZTÜRK AÇIKLADI: Sahıhı: Cumhuri>el Malbaacılık ve Gazetecilik Turk Anonim Şirketı adına "Sadir Nadi, # Genel Vavın Muduru: Hasan Cemal, Yluessese Muduru: tmine l >akli(;il. Yazı Ijlen Muduru: Oka> Gonen^in, # Haber Merke71 Muduru. Yalçın Ba>er. Sa\fa Duzenı Vonetmenı: Alı Acar. TAKV1M 13 Evlul 1984 Imsak: 5.07 Güney 6.35 Temsılaler: ANK4RV Yalçın Doğan, İZMIK: Hikmel (, elinka\a, ADANA: Mehmet Mcrcan. # Servıs Şeflerı: Isianbııl Haberlcri Keha Öı, Dı> Haberlcr. Krgun Balcı, Ekonomi: (Kman L'laga>, Kuliur: A\dııı Kmeç, Magazın: Yalvın Pek^en. Spor Danıynaııı. Abdulkadir Yucelman, Du/.ellme Refik l)urba>, Araşiırma: Şahin Alpa>. I^Sendika: Şukran Kelenci. Burolar: 0 Ankara: Zi\a Gokalp Bulsan Inkılap Sokak No: 19/4 Tcl: 33114147, • İ/mir: Haİıt Zı\a BuKarı No: 653. Tel: 254^09131230 • Adana: Çat'nak Cad. No: 134 Kaı 3, Tel: 1455019731 • Biisun le Yavan: Cumhuri\el Matbaaıilık \e Gazeıecilık TA.Ş Turk Ocaeı Cad. 39/41, Cag.:loğlu, Kt Pk 246ht. Tel: 5209703 Tele\ 22246 " Oğle: 13.05 Ikindi: 16.37 Akşam: 19 25 Yaısı: 20 47 Fantomlar yıl sonunda Türkiye'de olacak ANKARA (ANKA) MiIIi Savunma Bakanı Zeki Yavuztiirk, Mısır'dan fantom uçaklannın ahnacağını bildirdi ve yıl sonuna kadar uçaklann Türlciye'ye gelebileceğini söyledi. Yavuztürk, "Turkish Daily News" gazetesine verdiği demeçte, Mısır'ın Türkiye ile yakın işbirliğinden yana olduğunu, 11 ekime kadar her iki tarafın teknik elemanlannın uçaklann ve yedek parçalannın dökümünü yapacaklarını bildirdi. Milli Savunma Bakanı, fantomlann eski olduğunu doğruladı ve "Tiirk ordusunun NATO standartlan diizeyine ulaştınlması hedefimizdir. F16'lann Türkiye'de uretimi işine bunun için giriştik. Ancak F16'lann öretimi için zamana ihtiyacimız var. Bu arada Türk Hava Kuvvetleri'nin açıgını kapatmak gerekiyor" şeklinde konuştu. Fantomlann bedelinin ödenmesinin bir sorun yaratmayacağını da belirten Yavuztürk, "Biiyttk tutar olacağını sanmıyorum" dedi. F16 uçaJdanyla ilgili çaiışmalar konusunda da bilgi veren Yavuztürk, "Bu konu üzerinde epey mesafe alındı. Motorlan General Elektrik firması yapacak. Bu firma Türkiye'de Yabancı Sermaye Yasası'na göre bir ortaklık kuracak " dedi. Federal aJmanya ile tank yapımında ortaklığın söz konusu olduğunu bildiren Yavuztürk, "Bu iş yürüyecektir. tsrail'in Amerika'ya Almanlara baskı yapması için zorladığı yolundaki haberleri ben de okudum, gerekçe ciddi degildir. Tanklar şeker gibi dünya piyasasında satılıyor. Araplar bizden aimazsa, tngiltere ya da Rnsya'dan aiırlar " dedi. TORNADO UÇAKLARI Tornado uçakları alımı ve ödeme şekli konusundaki soruya da Yavuztürk, "İngütere'nin bu uçaklan bize satmak iştedigini söyledim. Bu uçaklar İngilizAlman ve İtalyan Konsorsiyumunıın ortak >apımıdır. İngiltere Başbakanı >e Savunma Bakanına bu uçaklan hibeye yakın bir fiyatlaalabilecegimizisöyl<dim " cevabını verdi. Nakliye uçaklanrun ihaieye çıkartılmadığını, Türkiye'nin ortak aradığını söyleyen Yavuztürk, "İtalya, İspanya ve Kanada uçaklan bizim için elverişli. Ancak ortaklık şartı çok önemli, biz NATO içinde ortak olacagımıza göre, bize ne olanak tanıyacaklannı i>i bilmemiz gerekir. Bu hususları goruşuvoruz. Aracıya ihtiyaç yoktur. iki ortak aracısız görüşiir" dedi. LEOPARD İÇİN ALMAN HEYET Türkiye'nin Federal Almanya ile ortaklaşa üretmeyi planladığı "Leopard" tankı konusunda görüşmelerde bulunmak üzere, bugün iki kişilik Alman heyeti Ankara'ya geliyor. İki gün Ankara'da kalması beklenen heyetin, tankı yapımcı şirketi Kraus Maffeı'nin ihracat bölümünün iki yetkilisinden oluştuğu öğrenüdi. Türkiye'nin gelişmiş teknoloji ürünü olan "Leopard" tanklarını üretmesine Israil'in karşı çıktığı yolundaki söylentiler Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk tarafından "gayn ciddi" olarak değerlendirilerek yalanlandı. Genscher, AETde 'Türkiye ile bamş" kampanyası başlattı HADİ ULUENGİN BRÜKSEL Başbakan Özal'ın Federal Almanya'daki temaslarından sonra Bonn diplomasisi, TürkiyeAET ilişkilerinin düzeltilmesi için fijlen devreye girdi. Önceki gün İrlanda'nın başkenti Dublin'de Ortak Pazar Dışişleri Bakanlarının siyasi danışma toplantısında Federal Almanya temsilcisi Hans Dietrich Genscher, ilk nabız yoklamasını yaptı. Toplantı gündeminde böyle bir konunun yer almamasına rağmen, Genscher, TürkiyeOrtak Pazar ilişkilerinin "kademeli olarak düzeltilmesi için zaraanın geldiği" goruşunü ortaya attı. Hollanda ve Danimarka Dışişleri Bakanlan, Genscher'in bu yaklaşımını olumlu karşilamadılar. Konunun onümüzdeki pazartesi günü Brüksel'de yapılacak Olağan Dışişleri Bakanlan Konseyi'nde "daha aynntılı olar a k " yeniden ele alınması için görüş birliğine vanldı. Strasbourg'daki Avrupa Parlamentosu'nda da "Alman etkisi" kendini gösterdi. Türkiye'ye ilişkin olarak soru önergesi vermesi beklenen sosyalist grup, Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin tutum değiştirmesiyle bu tur bir önerge sunmaktan vazgeçti. Strasbourg'daki gözlemcilere göre, SPD'deki bu tavır değişikliği esas olarak Başbakan Özal'ın Bonn gezisinden kaynaklanıyor AET ülkelerinde Türk işçiİT.nin serbest dolaşımı konusunda hassas olan Alman Sosyal Demokratlar, Özal'ın bu konuda ödün vermesini göz önüne alarak, A\Tupa Parlamentosu'nda Ankara aleyhinde bir karar çıkmasından yana gözükmüyor. Türkiye'ye ilişkin önergeleri daha önceden hazırlanmış olan komünist ve çevreci grupların da önergelerini son anda geri çekmeleri, bu grupların sosyalistlerin desteği olmadan herhangi bir karar çıkaramayacaklarını bilmelerinden kaynaklanıyor. Brüksel'deki AET çevrelerine yakın kaynaklara göre, 17 eylülde yapılacak toplantıda, Federal Almanya, Türkiye konusunu daha etraflı olarak gündeme getirecek ve "agırlık koyacak". Ancak, yine bu kaynaklara göre, "çok fazla iyimser olmamak lazım." 600 milyon dolar tutarındaki 4. mali protokolün bu aşamada serbest bırakılmasının söz konusu olamayacağını hatırlatan bu kaynaklar, belki Ortak Pazar karar organının yine askıda olan 29 milyon Avrupa hesap birimi tutarındaki özel yardım kredi diliminin serbest bırakılması için yürütme organı komisyonuna direktif verebileceğini, ancak bunun da Avrupa Parlamentosu'nda bir engellemeyle karşılaşmadan geçmesinin biraz zor olacağını ifade ediyorlar. Yunanistan LimnVde "alarm tatbikatı"na hazırlanıyor Yunan Hükümeti tarafından Limni'deki tatbikat konusunda henüz resmi bir açıklama yapılmadı. STELYO BERBERAKİS ATİ.NA Yunanistan'ın geçtiğimiz hafta sona eren "Kalegis ' 8 4 " (Kasırga '84) tatbikatının Limni'yi de içerdiği one sürüldü. Yunan basımnda yer alan haberlerde, ulusal nitelikli tatbikata Limni Adası'nın da dahil edildiği belirtilerek, buna Türkiye'nin tepki göstermediğine değinildi. Türkiye'nin tepkisine neden olan "Thiella ' 8 4 " (Fırtına '84) tatbikatına Limni'nin alınıp alınmayacağı konusunda ise Yunan hükümeti henüz bir açıklama yapmadı. Hükumet ve Savunma Bakanlığı'ndan bugüne kadar bir "yalanlama" ya da "dogrulama" yapılmamasına karşın Atina'daki siyasi çevreler Limni Adası'nın dahil edileceği bir "hazırlık tatbikatı"ndan söz ediyorlar. NATO'nun Kuzey Ege'de düzenleyeceği ve Türkiye'nin de yeralacağı "Displav Determination '84" tatbikatına katılmayacağını açıklayan Yunanistan, bu tatbikattan bir gun önce "Thiella '84" tatbikatını başlatacak. 10 gün sürecek tatbikatta hava saldırılannı püskürtmek üzere " a l a r m " tatbikatlar yapılacak. NATO tatbikatında ise savaş uçaklanmn manevralarına ABD'nin yanı sıra Türkiye de katılacak. Yunanistan ayrıca, bu ay içinde, NATO çerçevesinde yeni silahların eğitimi için subay ve özel görevli erlerin katılacağı "Perdikas '84" seferberliğini başlatacak. Hem atanıyor hem aranıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Isparta Gulbirlik Kooperatif Müdürü Ali Panl Sümer'in Fiskobirlik Genel Müdürlüğü'ne atanması kararı ile para cezasına mahkumiyetten dolayı aranma kararı, Resmi Gazete'nin dünkü sayısında birlikte yer aldı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, Fiskobirlik Genel Müdürlüğü'ne atanan Sümer'in "Memuriyeti kötüye kullanma" suçundan 15 bin lira para cezasına maiıkum olduğunu öğrenince, atama karannı tebliğ etmedi ve yürütmeyi durdurdu. Fiskobirlik Genel Müdürlüğü'ne atanan Sümer, 1980 yılında görevi kötüye kullandığı iddiasıyla Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yargı Fiskobirlik Genel Müdürlüğü'ne atanan Ali Parıl Sümer'in mahkumiyetine ilişkin mahkeme karanyla atama kararı Resmi Gazete'nin aynı sayısında yaymlandı. lanmış ve suçu sabit goriilerek 15 bin lira para cezasına çarptırılmıştı. Mahkeme kararı sanığa tebliğ edilmediği için Resmi Gazete aracılığıyla bildirıldi. BAŞKA ATAMALAR Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nda Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığına Müsteşar Yardımcısı Sadullah Aygün getirildi. Müsteşar Yardımcılığına APK Başkanı Mehmet Topbaş atandı. Sağiık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın iki genel müdürü görevden alındı. Söz konusu gorevliler, Hudut ve Sahiller Sağiık Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Mücahit Güray, Hudut ve Sahiller Sağhk Müdürlüğü'ne Mehmet Yılmaz Ünüt getirildi. tabancaya ruhsat gerekmiyor^:^lZ:ZLm"t den intihar etsin?" diye duşunurseniz. haklısınız. Ancak resimdekigenç kadın intihar etmiyor, sadece saçlanm kurutuyor. Bir Batı Alman finnasıntn yaptığı tabanca şeklindeki saç kurutucusu, Alman bayanlar arasında çok tutuluyor. " WASHINGTON^dan UFUK GÜLDEMİR "Beni Güldürme Arjantin" Mazlum mılletlere yaptıklarından dolayı tanrının Amerıkahları çalışkan yaratarak cezalandırdığı varsayımı gerçek olsaydı bu ülkedeki iç ekonomik istikrarın nedenlen uzerınde soruşturma yapmak gerekmezdı. Ancak her uygarlığın bir başka uygarlığın uzerınde yükseldiği varsayımı da yanlış olsaydı Iranlrak Savaşı Amerıka'da enflasyonu yüzde 15'den yüzde 4'e düşuremezdı. Bu ülkedeki deflasyonun (paranın haddinden fazla kıymetlenmesi) başka nedeni yıllardır süren, ancak artık amaclarını yitirmiş savaşlar. Örneğın İranlrak Savaşı her iki ülkeyı de sılah ve malzemeye olan gereksınmelerinden dolayı plan dışı petrol üretimine sürüklüyor Yale Ünıversıtesı Ekonomi Bölumü öğretim üyesı Prof. Wılliam Nordhaus bugünkü durumu şöyle özetlıyor: * Doların yükselen gücü hammadde ithalini çok ucuza getirıyor bu da otomatik olarak urün malıyetine yansıyor Pahalı dolar temel gıda maddelerinin ihracatını güçleştıriyor. Bu yüzden gıda sanayi ıç tüketime yüklenıp fiatları düşüruyor. * Hazıran 1981'de 1.35 dolar olan bir galon benzın haziran 1984'de 1.20. Bir düzine yumurta 1981'de 1.50, 1984te 1.05. İşsızlik oranı 198182'de yuzde 12, 1984'te yuzde 7 * Çelık ve otomobil sanayıinde ücretler 1981'de 8 8 arttı, 1983'de yuzde 5 düştü. İşçi ücretlerı düşmeye devam edıyor En duşuk gelir grubuna dahil Amenkalıların oranı yüzde 11 'den yüzde 15.2'ye yükseldi. Bu dılim hızla büyüyor. * Hergün zengin olmayı düşleyen Amerikalıların sayısı yüzde 52'ye yükseldi. Düşler gittikçe zenginleşiyor. VVashington'da NBC TV şirketinin "Basınla karşı karşıya" programını ızlemeye gıttiğimızde stüdyoda tanıştığımız Prof. LesterThurrow'abakıhrsa"karamsarolmanınâlemiyok". Oxford ve Harvard Ünıversitelerinde uzun yıllar öğretim üyeliği yapmış Thurrovv diyor ki: "Yeni ekonomi polıtıka en çok Amerikalı gazetecilere yaradı. Ekonomi politika ile ekonomik politika arasındakı farkı artık biliyorlar". Prof. Thurrovv pek karamsar olmamasına karşın fazla iyimser de değil. Son 5 yılda ortadirek mensubu Amenkalılann evsahibi olma oranının yüzde 100'den yüzde 75'e düşmesıni çok sakıncalı buluyor. Reagan yönetiminin ekonomi politikasının yarattığı şok dalgasının Amerika'yı iç buhranlara süruklememesini ise ortadireğin çok güçlü, hatta rejimin teminatı olması ile açıklıyor. Thurrov/a göre Amerikalı ortadirek mensubunu ebabil kuşundan ayıran en büyük fark tanımlanabilmesi Herkes ortadirekın kim olduğunu bilıyor: "Yıliık geliri en az 10 milyon TL. olan, 2 araba, 1 ev, 3 çocuk sahıbı Amerikalı." ABD'dekıne benzer polıtikalan uygulayan Latin Amerıka ülkelerınin olumlu sonuç alamaması ise başka bir şarkı. Prof Thurrovv'a bakılırsa başarısızlığın başlıca nedeni söz konusu ülkelerde tanımı kolayca yapılabılen ıstıkrarlı ve geniş tabanlı bir ortadirek diliminin bulunmaması. Thurrovv, bu yüzden. Amerika'ya refah getıren ekonomi poiitikaların güney komşularına uzun ve sıcak günler getirmesini ilgiyle izliyor ve eskı bir şarkıyı yeni sazlarla soylüyor. "Beni Güldürme Arjantin..." BİR CEZA AVUKATININ ANILARI Prof. Dr. Faruk Erem \ağmur duasına gelen hoca, Hasan'ın evine buyur edildi. Hasan'ın karısı Ayşe beklenmedik zamanda gebe kaldı. Hasan şaşırdı, ses etmedi. Çocuk doğdu. Durmadan ağlıyordu. Hoca rahatsız oluyordu. "Çocuğa cin girmiş" dedi. "Götürüp dereye basın, depreşmesi geçmeden çıkarmayın, cini su alır götürür" dedi. Çocuğu götürüp suya bastılar. Beklediler, sonra eve geldiîer. Çocuk öimüştü. Hocanın sözüne handı^ çocuğunu derede boğdu 4 Hukuktaki bazı deyimlerle gerçeği karşılaştırırsak şaşırmamak elden gelmez. Orneğin: "Mahkumiyet kararı kesinleşinceye kadar her sanık suçsuz sayılır". Bu kural anayasalarda da yer alır. Teknik adı şudur: "Masumluk karinesi". Mademki her sanık hükme kadar suçsuz sayılacaktır, o halde neden tutukluyoruz? Tutuklananı çevresi de suçsuz sayar mı? Bu "suçsuz"u Ağır Ceza Mahkemesi'ne jandarmalar getirir, jandarmalar götürür. Getirirken kelepçelidir. Duruşmada kelepçeleri sökülür. Tutanağa şöyle geçer: "Serbest olarak duruşmaya alındı". Sadece kelepçesizlik serbestlik midir? Ya duruşmada sanığın arkasında duran iki jandarma! Biraz evvel sökülen kelepçe, giderken takılmayacak mı? Mmer sanık hükme Yagmur kadar suçsuz sayılır. Komşu köye uç senedir, bol "Suçsuz"u Ağır Ceza rahmet düşüyordu. Akdere köMahkemesi'ne yünde ise kuraklık vardı. jandarmalar getirir, Komşu köye, üç yıl evvel, jandarmalar götürür. gunluğüne, bir hoca gelmişti. Getihrken kelepçelidir. Geldiği akşam, sabaha kadar Köylüler bunu Duruşmada kelepçeleri yağmur yağdı. hocayı bırakmauğur saydılar, sökülür. Tutanağa dı lar. şöyle geçer: "Serbest Akderelilere gelince, kurakhk gün geçtikçe artıyordu. Karar olarak duruşmaya verdiler. Hocayı kendi köylerialındı." Sadece ne çağıracaklardı. Gizlice haber kelepçesizlik serbestlik saldılar. Hoca kabul etti, geldi. midir? Ya duruşmada Hasan'ın evi iki gözlu idi, çocukları da olmamıştı. Ayşe titiz sanığın arkasında kadındı. Hocaya iyi bakardı. duran iki jandarma! Hoca Hasan'ın evine buyur edilBiraz evvel sökülen di. Muhtar sıra cetveli yaptı, her kelepçe, giderken gün bir evden sini içinde, hocanın yemeği geliyordu. Günler takılmayacak mı? geçti, yağmur seller gibi boşanmadı, ama arada bir yağır gibi oluyordu. Hoca hiç dışarı çıkmaz, namazdan namaza camiye giderdi. Başını seccadeden kaldırmıyordu. Ayşe ile hiç konuşmazdı, yüzüne bakmazdı. Evde gurültu istemezdi. Ağır taneli, uzun tesbihini, hızlı hızlı çekerse Hocanın birşey istediğini anlayan Ayşe hemen koşardı. Hoca isteğini bir kelime ile bildirirdi. Ayşe, beklenmedik zamanda gebe kaldı. Hasan biraz şasırmıştı. Ses etmedi. Çocuk doğdu. Durmadan ağlıyordu. Beşinci ayına basmıştı. Ağlaması kesilmedi. Hoca rahatsız oluyordu. Dualan mırıldanırken, birbirine kanştırıyor, yeniden başlıyor, yine de karıştınyordu. Bir gün tesbihinin tanelerini çok sertçe vurarak çekti. Ayşe geldi. Hoca başını kaldırmadan "çocuğa cin girmiş" dedi. Akşam, ırgatlıktan evine dönen Hasan'a Ayşe, Hocanın dediklerini anlattı. Düşünduler. Çaresini Hocadan sormağa karar verdiler. Hasan, Hocanın yanına gitti. Seccadeden başını kaldırmasını bekledi. Cini nasıl çıkaracaklannı sordu, Hoca: "Çocuğu götürüp dereye basın depreşmesi geçmeden çıkarmavın, Cini su alıp götürür" dedi, tekrar duasına koyuldu. Çocuğu göturup suya bastılar, beklediler, sonra eve getirdiler, çocuk ölmuştü. Mahkemenin verdiği mahkumiyet karannı, Yargıtay Birinci Ceza Dairesi onadı (11.3.1969 tarih ve 1772/711 sayılı ilam). şöyle: Içten çiiriidü. Yıldızeli kahvesi Erzincan'dan Ankara'ya dönüyordum. Kara kış bastırmıştı. Kar yağıyordu. Otobusün en arka sırasında giriş kapısının bitişiğinde yer bulabildim. Yanımda, mavzerini ayakları arasına sıkıştırmış bir jandarma eri oturuyordu. Onun yanında, eli kelepçeli bir mahkum. Sonra ikinci jandarma. Onun yanında boylu, zayıf bir adam. Duşunceli. Sonradan öğrendim. Erzincan'da inşaatta çalışıyormuş. Onun yanında bir kadın, karısı, kucağında kuçük çocuğu. Küçücük bir çocuk, yüzü sapsarı. Kadın çocuğunu sallıyordu hafifçe. Gözüm çocuğa takılıyordu, zaman zaman. Hiç kıpırdamıyordu. Gözleri kapalı. Babası: Dedesi istemiş, Yozgat'a götürüyoruz dedi. Yanımdaki jandarma uyukluyordu. Mahkum başını yere eğmişti. Belki de utancından. Otobüsteki bazıları dönup dönüp mahkuma bakıyorlardı. Bir sorundur, memleketimizde, "Mahkum nakli". Bir yerde okumuştum: "Hiç kimse her şeyi ile hukumlu değildi" (!) Saatlerce konuşmadan yol aldık. Kar üpileşmişti. Sıvas'a vardık. Otobusün muavini "Vanm saat ihti\aç molası. Ça>lar şirketimizden", dedi. Inmedim. \ anımdakiler de inmediler. Biraz sonra birisi tepsi içinde çayları gctirdi. Otobuste kalanlara dağıttı. Jandarmalar çaylarını aldılar. Çayı getiren, mahkuma \erip vermemekte, tereddüt edi efendım ben daha once soytemıstı/n de ben de datıa önce söyiemıstım efendım . daha önce de söylemıştım efendiin oen söyiemıştım daha önce ten de efendım.* ben de efendım daha once söytem,stım .. önce de söyiemrstım daha ben efendım efendim de ben söytemışhm once daha darıa da söyiemıstım etenaın once ben de efendım önce daha ben söyiemıştırı x ben ciaha söylemist m de etendım daha da once söyiemıstım efendım uin de date once soylenıstım efencn daha oicc 3e söyerrstıpı etendm1 nen so/İRmıstın d?ha once ben de efencım ten de eferdım daha cnce »yiemıstim önce de soyiernış: m daia t«n efendtni etendım de bfi soyemstım once daha dana da soytersstım efendır once ben de efendım oite daha b*r boyl=fisİ!T önce ben dana sovlemısiür. de efendT öen daha da once scy'eıraslım e?end:rr yordu. Yanımdaki jandarma mahkuma " A l " dedi, mahkum: Kelepçeyi çöz de alayım, deyince, jandarma: Olmaz. yasak diye cevap verdi. Hükumlü birbirinden ayrılmayan iki avucu ile çay bardağını tuttu. Ağzına götürürken çayın bir kısmını döküyordu. Yarısını içebildi. Yarım saat sonra otobüs hareket ettı. Garajlardan çıkınca tipi daha da bastırdı. Çermik yokuşunu güçlükle çıkabildik. Yolun sağında solunda şarampola yuvarlanmış araçlar. Bir otobüs kamyonla çarpışmış. Çok olmamış, trafık gelmiş, zabıt tutuyordu. Biz yolumuza devam ettik. Şoför tipiden önünü göremiyordu. Yavaş yavaş yol alıvorduk. Yıldızeli'ne yaklaştık. 1lerde bir T1R kamyonu devrilmiş, yolu kapamış. Şofor Yıldızeli yol kahvesi onünde durdu. Saatlerce beklevecektik yol açılsın diye. Hepimiz kahveye girdık. Kahve kalabalıktı. Birisi kadına yer verdi. Kadın oturdu. Çocuğu masanın ustüne koydu. Arada bır, çocuğun yüzunu okşuyordu. Biraz ilerde jandarmalarla hukümlü yer bulmuş, oturuyorlardı. Gozum ilişti. Hukumlu acı ile yüzünu buruşturuyordu. Biraz yanlarına sokuldum. Şöyle konuşuvorlardı: Dajanamavacağım, çok sıkışlını, çoz şu kelepçeyi. İstersen helanın kapısının onünde bekle, diyordu hukumlu. Benim yanımda oturan jandarma hiç aldırış etmedi. Hükumlü mütemadiyen yalvarıyordu. Daha genç olan jandarma hükümlüyü aldı, goturdu. Kelepçeyi çozdu. Mahkum vuruldu Yanlanndan ayrıldım. Pencerenin yanına gittim. Dışarıya baktım. Tipi dinmişti. Yıldızeli kavşağından Tokat aynmına kadar görünüyordu. Arada tarlalar. Sonbahardan kalma buğday artığı sapları, karlar. Beyazsarı. Birden durakladım. Önde biri kaçıyordu. Arkada genç jandarma. Kaçan uzaklaşıyordu. Jandarma tüfeğini doğrulttu, bir el ateş etti, tutturamadı. İkinci kez, kaçak yere düştu. Arkadan ikinci jandarma yetişti. Kaçağı sürükleyerek getiriyorlardı. Kahveye girdiler. Mahkum kan kaybediyordu. Sararmıştı. Acıyanlar oldu. Biri beni gördü. Doktor bey sarsana şunun yarasını, dedi. Beni doktor sanmışlardı giysi farkından. Doktor değilim, dedim. Kan yerde gölleniyordu. Kahveci telaşlanmıştı. Çırağına bağırdı. "Git doktor cağır" dedi, Yıldızeli'nde Hükümet Tabibi varmış. Bir hayli bekledik. Doktor geldi. Baktı, yarayı sardı. Kurşun atardamara değmemişti. Tehlike yoktu. kamyonunu kenara çekmijler, yolu açmışlardı. Jandarmalar yaralıyı alıp otobüse binmek istediler. Doktor bırakmadı. "Adli vak'a, olmaz. Savcı beyi bekleyin" dedi. Jandarmalar şaşırmışlardı. Yolcular söyleniyorlardı. Nihayet otobüs kalktı. Jandarmalarla hükümlü Yıldızeli kahvesinde kaldılar. Biz öyle karar verdik (!) Tanrı bizi affetsin Mızrap çocuk: Çocuğun elinden tutmuştu. Çocuğun adı "Mızrap"tı, Ishakkuşu öttü. Adam durdu. Elindeki küçük eli daha kuvvetli sıktı. Seni kurban edeceğim. Et babo. Neden olduğunu biliyor musun? Bilmem, sen bilirsin. Bir defa ağzımdan çıktı, dönemem. Biraz acıyacak. Seninle cennette bulu^uruz. Olur, anaı.ıı da getir. İshakkuşu öttü, yeniden. Hep öter, Mızrap çocuk kurban edildi. Böyle şey olmaz demeyin. Olur: Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 24.9.1964 tarihli kararı: "Nikâhsız karısından doğan Mızrap adındaki çocuğunu kurban eimek maksadı ile boğazından keserek taammuden öldürmekten sanık A.'nın bozma üzerine, yapılan duruşması sonunda: Suçun subutuna ve sanığın bir hadise>i atlatırsa çocuğunu Allah >oluna kurban edeceği şeklindeki inancı ile iş bu suçu işledigi anlaşıldığından bu hususun sanık lehine takdiri azaltıcı sebep olarak kabulüne mebni TCK.'nın 450/4, 59'uncu maddeleri uvannca verilen hukum lasdik edilmiştir." Sonradan duydum. TRT ekibi ko>egitmij, ropartaj için. Babayı bulanıamışlar. Ölmuş. Olünı nedenini sormuşlar, >anıt Biz öyle karar verdik Her konuda olduğu gibi Ceza Hukuku'nda da iyimserler de vardır, kötümserler de. lyimserleregore "Suçluju kazıyınız, altından insan çıkar". "Amaç. suçludaki insanı değil, insandaki suçluyu >ok etmektir", "Islah edilemeyecek suçlu >oklur, >eter ki, bilim bunun çaresini bulabilsin". Kötümserler bunun karşıtına inanırlar: "İnsan suçlu doğmaya görsün, sosyal koşullar iyi de olsa, kotu de olsa suç işleyecektir", "İnsan suçlu doğmuşsa onu önlemek olanaksızdır". Adliyede, Ağır Ceza Malıkemesi'nde sıramı bekliyordum. Bir evvelki davanm sanığını jandarmalar suruklercesine salondan çıkarmağa çalışıvorlardı. Sanığın biraz e\vel mahkum edildiği anlaşılıyordu. Sanıkla başkan arasında şu konuşma geçti: Sa>ın >argıçlarım, pişmanım, iyi insan olacağım. Olamazsın. Neden? Savcı beyi bekleyin Bu sırada haber geldi. TIR SİIRKCEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear