Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
VMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER şaka götürmeyen yanlan da var. Sayın Uğur Mumcu'nun acı acı yakındığı bir sayın profesörümüzün durumunu bir düşünün. SBF dergisinde yayınladığı bir makalede, herhangi bir yazı nedeniyle gazete kapatılmasının "ceza sorumluluğunun şahsiliği" Ukesine aykın olduğunu öne süren bu sayın profesör, bu ilkeye karşı olan bir Anayasa maddesini soğuk kanlıhkla savunuvermiş. Onun, "llke ilkedir ama, günümüzün koşullan altında..." diye başlayan pek güçlü kanıtlarla kendini, o yeni savunduğu düşüncelere ahştırmakta zorluk çekmediği anlaşılıyor. Ancak, değerli bir hukukçu olduğundan kuşku duyamayacağımız bu sayın profesörün bir yargıç da olabileceğini ve bir rastlantı sonucunda beni yargılayabilecegini düşünmek, bana hiç de iç açıcı görünmüyor. "Yasa yasadır ama bu adam da..." diye başlayan bir takım gerekçelerle yıllar boyu hapiste yatma olasılığı kimi ürkütmez ki? Verdiğim örnek herkesin başına gelebileceğine göre, göründüğü kadar kişisel bir durum sayılmaz. Fakat ne de olsa, ancak tek tek kişileri ilgilendirir, üstelik sık sık yinelenecek türden de değildir. Fakat ilkeden sapmalann ulusça hepimizi birden şaşkına çeviren boyutlara ulaştığını da görmedik mi? Yıllar yıh ekonomimizi yabancılann yönetmesinin sakıncalarmı sayıp döken pek çok profesörümüzün, bir gece içinde, tam da o sakıncalı gördükleri yönde bir kararla, ekonomik durumumuzu altüst edenlere alkış tuttuklarına, en azından, belli koşullar sağlanabilirse bu işin böyle de yürüyebileceğini söyleyerek, gölün yoğurda dönüşüvermesi olasılığına karşı kendilerini güvenceye aldıklarına tanık olmadık mı? tlkelerimizden sapmak için gerekceler uydurmanın her zaman bir yolu bulunabilir. Fakat ilkeler, onlardan kurtuhna yollarını arayarak kendimizi oyalamak için değil, önümüze çıkan her engel karşısında yolumuzdan saparak şaşkına dönmekten bizi ahkoymak içindir. İlkelere bağlılık yüzünden başı derde giren kimselerin sayısı az değildir. Fakat olaylara biraz geniş bir görünge (perspektif) içinden bakabilenler, yaşamın, ancak öylesi dertlerle anlam kazandığmı görmekten geri kalmazlar. llkeleri yüzünden yaşamını yitirenlerin, o ilkenin en gözüpeİc savunucularından birinin eksilmiş olması bakımmdan, mantığa aykın bir göTüntü verdikleri de düşünülebilir. Ancak, belki de yaşamın gerçek anlamına kavuştuğu o tür örnekler karşısında, mantığı, hesabı, sağduyuyu, kısacası sonsuz bir saygı duygusundan başka her şeyi bir yana bırakmamn, yapılması gereken tek şey olduğunu sanıyorum. Bu yazının amacı insanları kahramanhğa özendirmek değildir. Burada söz konusu olan, günlük yaşarmmızda, bocalamalardan, yalpalamalardan ve sürekli olarak yaptıklarımıza kılıf uydurma çabalanndan bizi kurtaracak olan, kendi çapırmzdaki ilkelerdir. Bunlar da zaman zaman başımıza dertler açabilir, Üstelik pek zararsız görünüşlü bir takım davraruşlarla o dertlerden kurtulabiliriz de. Fakat gün gelir de kendi kendimizle bir hesaplaşmaya girişmek gerekirse, bizi en çok uğrastıracak şey, o çok zararsız görünüşlü davranışların bir türlü belleğimizden silemediğimiz anıları olacaktır. lesine bir coşkuyla ileri sürülmektedir ki. eğer sizin bu konuda şüpheleriniz varsa hepsinin sisavunulan dülünlük yaşamımızda bizi bocalamalardan, yalpalamalardan ve sürekli ola Hnip gittiğini vegibi benimsedişünceyi olduğu ak yaptıklarımıza kılıf uydurma çabalanndan kurtaracak olan, kendi çapı ğinizi görürsünüz. Aradan hiç de uzun bir süre geçmeden bir de tuzdaki Ukelerdir. bakarsınız ki, aynı kimse, aynı coşkuyla, rüşvet alan kamu goVEHBİ HACIKADİROĞLU Genellikle, biı tartışmanın yaBatıda etkili bir yöntem ola tan'da yaptıklan demiryollannın revlilerine ölüm cezası verilmerarh, gideıek anlamlı, olabilmesi rak kabul edilen ve gerçek ya ya da Hindistan'daki barajların sini önermektedir. Belki bir süiçin ükelerde anlaşmak gerekti şamda önemli bir yeri olan bu hayranlığı içindedir. Afganistan re önce onun, ölüm cezasma ğine inaıulır, Yeri geldikçe de, U tutumu, soyut bir düşünce biçi da Ingilizlerle sürekli çarpışacak karşı çıkan düşüncelerini de kelerde anlaşma olmadığına göre mi olarak biz de benimser ve ön yerde sömürgeliği kabul etseymiş dinlemişsinizdir. tartışmadan bir sonuç beklene ce ilkelerde anlaşmak, yani işin şimdi hazır bir altyapısı bulunur TOPLUMU ETKİLEDtGt meyeceği belirtilir. Gerçekten, zor yamndan başlamak gerekti muş v.b. Kısacasv, kısa süre ön İÇtN ÖNEMLtDİR diyelim bir sayrıhğın otanması ğini sık sık öne süreriz. Oysa, ce belli bir konuda en kesin soDiyeceğim, ilkelerimizle tek üzerinde tartışanlardan biıi say toplumumuzda ilkelerde anlaş nuçlan kabul eden kimse gitmiş, tek olaylar karşısındaki görüşlenlıkların bedene cinlerin girme mak işin en kolay yanıdır. He yerine bir başkası gelmiştir. rimiz tümüyle birbirinden aynEski tartışmalann coşkusunu siyle ortaya çıktığına, öteki de pimizin ya başımızdan geçmiş ya dır. Arada bağlantı kurtnak için günümüzdeki tıp biliminin veri da tanık olmuşuzdur. İki arka henüz yitinnemiş olan arkadaşı, hiç uğraşmadığımız gibi, buna lerinin geçerliğine inanıyorsa, bu daş, diyelim sömürgecilik konu üzerinde uyuştuklan konuları is gerek de duymayız. Çünkü, böytartışmanın ohımlu bir sonuca sunu ele alırlar, uzun uzun tar tediğince anımsatmaya çahşsın. le bir ayrıhk bizi hiç tedirgin etvarması beklenebilir mi? Eğer tışır ve bir sonuca varırlar. Bu Çin ile Japonya'nm, Ingilizlerin mez. Bu tutum yalnızca bireysel tartışraa konusunda yeterli de sonuca göre, sömürgeci ülkele sömürgesi olmadan da Hindis yaşamımızla sınırlı kalsa da topneyleri yoksa, her iki tartışmacı rin, somürdükleri ülkelere uy tan ve Pakistan'dan daha ilerilumumuzun yönetiminde şu ya da karşısındakini bir kaç tüm garlık götürdükleri düşüncesi, de bulunabildiklerinden söz etda bu yoldan etkili olanlann ceyle kendi düşündüğüne inan bilerek ya da bilmeyerek uydu sin, ne yaparsa yapsın, arkadadavranışlanna yansımasaydı, dıracagını sanır. Oysa, bir yaşam rulmuş bir masaldır. Biraz ya şına, Uzakdojju yolculuğunda aşın bir karamsarlığa düşmenin boyu tartışsalar yine de bekle kından bir inceleme, sömürgeci gördüğü barajlarla demiryoHan gereksizliği savunulabilirdi. Ne dikleri gerçekleşmez. lerin, dogrudan kendi çjkarlany nı unutturamadığını şaşırarak yapalım, derdik, kafalanmızı ÖNCE ILKELER ÜZERİNDE la ilgili birtakım teknik uygula görecektir. llke üzerinde tartışdeğiştirmek kıhğırmzı değiştirANLAŞMALI malar bir yana, somürdükleri tıklan sırada iki yanca da ilen mek kadar kolay olmuyor. Hem toplumları geri bırakmak için sürülen bütün görüşler, gösteri canım, düşüncelerimizi ilkelerin "Ancak benim gibi düşünenlerle tartışabilirim" sözü bu du hemen de bilinçli denecek biçim len bütün kanıtlar boşa gitmiştir. dar kalıplan içinde dondurmaBu örnek, toplumsal yaşamırumu anlatmak için söylenmiş de uğraştıklannı ve bunda başanın da sakıncalan yok mu? Böyolmahdır. Demek ki tartışmala nya ulaştıklannı gösterir. Bütün mızda sık sık rastlanan olaylar le bir durum söyleşilerimizin tara önce işin en zor yanından baş bunlar üzerinde eksiksiz bir an dan esinknerek geüşi güzel seçil dını kaçırmaz, yaşamımızı renklamak, yani ilkeler üzerinde an laşma sağlanmasında hiçbir güç miştir. Benzerleriyle her zaman sizleştirmez mi? Kimi kez de nekarşılaşınz. Bir gün, birisinin, laşmaya çahşmak, tutulacak yol lükle karşılaşılmamıştır. redeyse bilimsel denebilecek gelann en vevimlisi ve usa en uySanırız ki bu iki arkadaş bu cezalann arttırılmasıyla suçlann rekçeler bulur, ilkelere aşm bağgun olanıdır. Bir kez ilkelerde konuyla ilgili bir olayı ne zaman azaltılamayacağını güçlü kanıt lılığAn, yaşamın değişen koşullan larla ileri sürdüğünü görürsü karşısmda gerekli önlemleri aluyuşulduğunu gördükten sonra, ele ahrlarsa alsınlar, bunu, üzeartık gerisinin çok kolay yürüye rinde anlaştıkları ilkeye göre nüz. Eskiden Ingiltere'de yanke mamızı güçleştireceğini bile öne ceğine güvenebilir, aynca çok da açıklayacaklar ve taraşma yal sicilere ölüm cezası verilirmiş. sürebilirdik. Gerekirse işi şakazevkli bir konuşmaya hazırlana nızca aynntılar üzerinde olacak Fakat o koşullarda bile, asılan ya dökup, en güçlü ilkemizin ilbilirsiniz. Fakat bu olmamışsa tır. Oysa, ikisinden herhangj bi yankesicileri seyretmek için top kesizlik olduğu türünden bir şeytartışmadan hiçbir şey bekleme rinin, diyelim Uzakdoğu'ya yap lanan kalabahklar. henüz yaka ler söyleyerek işi tatlıya da yin. Boş ve sıkıcı bir çene yor tığı kısa bir yolculuk, durumu lanıp asılmamış olan yankesici baglayabilirdik. madan başka bir şey çıknıaz tümüyle degiştirebilir. Bu yolcu ler için verimli bir çalı$ma alanı Ne yaparsımz ki konunun hiç ortaya. luğu yapan, tngilizlerin Pakis oluştururmuş. Bütün bunlar öy llkelerde anlaşmak PENCERE 14 NtSAN 1984 Görevîmîz TehlikeL. Azize Hanım demiş ki: " Zamlar çok; ama Turgut yapmasın da ne yapsın? Kendine yapmıyorki... Fakir mifletiz. Bu zamları Turgut bizler için yapıyor" Başbakan Turgut Özal ile İçişleri Bakanı Ali Tanrıyar'ın kaynanası Azize Hanımın açıklamasını 13 nisan 1984 günlü Hürriyet'te okudum; sastım kaldım. Azize Hanım IMF mantığını ne güzel özümsemiş, ne kadar açık dile getiriyor ve doğruyu vurguluyor. Ülke ekonomisini Azize Hanımın damadı Turgut Özal yönetmiyor ki... Başbakan IMF'nin dediğini yapıyor. Biz "fakir milletiz" Para Fonu ne derse o oluyor. Sayın Özal da bu olgunun tam bilincinde olduğundan gazetecilerle gırgır geçiyor: Zam mı yaptlmış? Kim yapmış? Hay Allah, çok üzülüüm; ama başka çare var mı? • EYET/HAYIR OKTAY AKBAL RITTM/TEKN1K YÖNETEN ÖMER GÜZEL Sövme sizin sanatımz! Sövmeyi hiç sevmem. Bugüne dek kimseye sövmedim. Hete yazıyla ons buna sövmeyi çok çirkin bulurum. işte bunca yıldır yayınladığım yazılar. Bir tek sövgüye rastlarsani2 bana gönderin! Sövmek, yani küfür etmek guçsüzlerin işidir. Düşündüğünü açıKça yazan, görüşierini açıkça bildiren. demokrastye inanan, karştlıklı tartışmadan yana olan bir kişi, bir yazar, neden sövgü silahına sanlşın? Dedim ya, sövmek korkakların; haksız, yanlış, çağdışı düşünleri savunanların, kısacası basit insanların işidir. Bugüne dek hiçbir yazımda karşımdakilere sövmedim, hakaret etmedim. Yalnızca düşüncelerinin yanlışlığını, çirkinliğini belirttim, o kadar... Bay Ergun Göze, geçen gün 'Tercüman'da şöyie yazmış: "Bay O. A. Katesoğlu'na sövüp durmaktadtr. Nazım Hikmet hayranı bay O. A.'nın sövmesinden daha kıymetli bir vatanseverlik belgesi bulabilir miyiz." Bu kadarla da kalmamış, şunu da eklemiş: "Aynı kaderi Kabaklı Hoca da yaşarnıştır. Bay O. A.'nın sövgülerine muhatap olmuştur." Bay Göze, arada bir O. A. diyerek bana saldırır. Adımı açık açık yazmaz, O. A. diyerek büyük bir 'iş' yaptığını sanır! Ben de ona E. G.'mi diyeyim? Hayır, Bay Ergun Göze, Bay Ergun Göze'dir, adıyla sanıyla anarım. Şunu da sormak isterim: Bay Kafesoğlu'na hangi sövgü cümlesini kulanmışım acaba? Okurlarım tanıktır, Bay Kafesoğlu ile Bay Saray'ın Atatürk konusunda ileri sürdükleri yanlış, tarihsel gerçeklere aykırı görüşierini eleştirdim. Atatürk' ün 'Söytev'ini kanıt olarak ileri sürdüm. Ya bilgisizlikten, ya da daha da çok bile bile tarihsel olayları yozlaştırmak, bozmak, öğrencileri koşullandırmak istediklerini ileri sürdüm. Bu kadarı yeter mi?' diye de sordum. Bunun neresinde sövgü var? Oysa, okuriar iyi btlirler ki bu sütunda kaç kez örneklerle kanrtladık, hatta mahkeme önunde bile birer birer sayıp döktük, Bay Kabaklı ile Bay Göze ve onlar gibi kişiler durmaksızın bizlere, yani Atatürkçü devrimcilere sövgüler yağdırmaktan, bu arada da 'ihbarcılık'lara girişmekten geri kalmamıştardır. Adlanmızı değiştirerek sövetier, kargışlar yağdınrtar, en çirkin sözcüklerie çatarlar. Bizlerse, yani, 'Cumhuriyet' yazarian ise, onlann görüş ve düşüncelerini eleştimnekle, onlann Atatürk'e ve Deyrimine ters düşen tutum ve düşüncelerini 'teşhir1 etmekle yetiniriz. Şimdi bir Vakıf, 'Türkiye Milli Kültür Vakfı' kimler kurmuştur, kimler desteklemektedir, nenin nesidir, bilmiyorum Bay Kafesoğlu ile Bay Kabaklı'yı 'şereflendirmiş'! Bay Kafesoğlu ile ilgili yazılanm böyle bir 'şereflendirme'ye yol açmıştır sanınm. Bay Göze'ye göre, benim yazılanm Bay Kafesoğlu için 'vatanseverlik belgesi' olmuş... Nasıl bir 'vatansevedik'se bu! Atatürk'ü de, devrimci atılımlarını da yüzde yüz ters yandan göstermek, yakın tarihimizi belirli niyetlere göre altüst etmek 'vatanseverlik' midir; yoksa gerçek anlamda 'yurtsevertik' adı verilen bir tutuma aykırı işler midir, bunu okurlarım düşünsünler... Niye susarlar, niye konuyu değiştirirler. Soruyorum bu baylara: Atatürk'ün Türk ulusunu çagdaş, Batılı bir toplum yapmak amacıyla giriştiği devrimlerden yana mısınız, yoksa hepsine karşı mısınız? Devletçi misiniz? Hayır. Laiklikten yana mısıroz? Hayır. Halkçı mısınız? Hayır. Cumhuriyetçi misiniz? Hayır. Devrimci misiniz? Elbette ki hayır! Gerçek anlamda ulusalcılık çizgisinde misiniz, yani Türk ulusunun her bakımdan 'tam bağımsız1 olmasını «stryor musunuz? Hayır... Bunların bir tekine 'evet' diyebilir misiniz? Atatürk Harf Devrimini yaptı. Dirv le devleti birbirinden ayırdı. Kadını "insan'laştırdı. Dilimizi yabancı sözcüklerden kurtardı. Çağdışı anlayışlan yıktı, yok etti. Bunları benimsiyor musunuz? Elimde sayısız yazı var, Bay Kabaklı'nın ve ötekilerin. İster misiniz burada bir bir hepsini açıklayayım. Atatürk'ün gerçekleştirdiği devrimci atılımlara hepsine düşman olduğunuzu bir kez daha sergileyeyim, ister misiniz? Ben sövgüden hoslanmam. İğrenirim hatta!... Sövgüye başvuranlar kuçük insanlardır, korkaklardır, güçsüzlerdir. Bugüne dek ne Katesoğlu'na, ne Kabaklı'ya, ne Göze'ye 'sövgü' sözcükleriyle seslenmedim. Bütün yaptığım bu gibi kişilerle gerçeklerin, çağdaşlığın, Atatürk devrimi ilkelerinin aydınlığında tartışmak, onları uyarmaktır. Nazım Hikmet hayranlığına gelince... Nazım Hikmet büyük bir Türk şairidir. Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Dranas, Tarancı, Dağlarca, Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet, Behçet Necatigil, Cahit Külebi, Sabahattin Kudret, Necati Cumalı, Cemal Süreya, Edip Cansever, Hilmi Yavuz, Refik Durbaş vb. şairleri ne denli sever, beğenirsem Nazım Hikmet'i de öyle sever, beğenirim. Böyle bir büyük şair yetiştiren Türk ulusundan olmakla gururlanırım. Büyümeyi uyancı sentetik bir hormon Böbrek rince aydınlığa kavuşmamış buVücut gelişimleri hormon ek rek devleşmekte. Yetersiz düzeyde büyüme hor lunuyor. Yeni bulunan sentetik taşlarmın sikliğıne bağh olarak geri kalmış cüceler için yeni bir umut ışığı. monu salgısırun söz konusu ol madde ise dışandan hormon veİnsanoğlunun gelişme dönemin duğu durumlarda dışandan hor rihnesine gerek kalmaksızın or ameliyatsız de büyümeyi kontrol eden, belirli mon verilerek bu eksikliği gide ganizmaya yeterli düzeyde, kenbir kemik ve kas yapısma ulaşıl rilmeye çalışüıyor. Fakat insan di hormonunu salgılatmakta. yoke<Ûlmesi Kaliforniya Üniversitesi'nde masını sağlayan en önemli un büyüme hormonu ancak kadavsurlann başında "Büyüme Hormon"u gelir. Bazı nedenlerle büyüme hormonu yetersizliği söz konusu olduğunda birey cüce kalmakta, ya da aşırı miktarlarda salgılanması dunımlannda normal dışı bir gelişme göstereralardan ve çok az miktarlarda elde edilebildiğinden tek bir hastanın tedavisi çok pahalıya malolmakta. Genetik mühendislik teknikleriyle üretüen sentetik hormonlann da güvenilirliği ve tedavi edici etkileri henüz yeteyapılan öncü çahşmada yaşları 524 arasında değişen 31 hastada başanlı sonuçlar alındı. Hastalann çoğunda söz konusu uyancı madde yardımıyla gerekli düzeyde hormon salgısı sağlanıldığı büdiriliyor. Yine 13 nisan günlü Hürriyet'te yazıldığına göre işadamları Özal'ın dört aylık icraatına bes yıldız üzerinden not vermişler. Özal; Halit Narin'den 4.5, Üzeyir Garih'ten (Alarko Holding) 4, Kâmil Yazıcı'dan (Anadolu Holding) 5, Şakıp Sabancı'dan 5, Şarık Tara'dan (Enka Holding) 45, TÜSİAD Başkanı Ali Koçman'dan 4 yıldız almış. Büyük holdinglerie Sayın Özal'ın bütünleştiği anlaşılıyor. Zaten büyuk holding "dışalım, dışsatım, dağıtım, bankacılık, üretim, aracılık" işlevlerinin tümünü yapar; ister iç pazara yönelik, ister dış pazara yönelik olsun, devlet desteği arkasında oldu mu sırtı yere gelmez. Bu bilinen bir şey... Bilinmeyen şudur: Acaba Özal'ın IMF destekli ve holdinglere dayaiı ekonomi politikası Türkiye'de kapitalizmi yeni bir aşamaya getirebilecek mi? 24 Ocak 1980'de uygulamaya konan ve olağanüstü yönetimle sürdürülen siyasetin sonu ne olacak? Aradan dört yıl geçmesine karşın bu soru boşlukta sallanıyor. Bugün Türkiye sıkıyönetim altındadır; sıkıyönetimin kaldırıldığı ilterde "olağanüstü haT' yasalan geçerlidir, Özal bu ortamda "Bkonominin tek adamı" olarak istediğini yapıyor, yapacak. "Holdinglerin yıldızlarını göğsunde taşıyan Başbakan" olağanüstü koşullarda yapılan seçimlerle parlamentoda büyük çoğunluktadır; hükümet cicim aylannı yaşıyor; Özal'ın sırtında yumurta küfesi yok; rahat, güleç, keyiflidir; bastınyor zamları... • Halk ne yapıyor? İki seçimden yeni çıkrnış bir toplumda bu soru belki gereksız görülebilir. Ne var ki, Özal'ın partısi 6 aylık, hükümeti dört aylıktır. Bunca kısa sürede gümbür gümbür parlamentonun ve belediyelerin çoğunluğunu ele geçiren bir partinin yine bunca kısa bir sürede dar boğaza saplanması da olasıdır. Yaşadığımız olağanüstü süreçlerde sol iktidar alternatifi de bastırılmış olduğundan halkın ne yapacağını kestirmek çok zor. Kooperatifçilik, sendikacılık gibi demokrasinin toplumsal örgütlenme olanaklan da kısrtlanmıştır. Bu durumda düşünmek, ama sağlıklı düşünmek gerekiyor. • Lazer ışınları endüstrinîn hizmetinde Lazer ışınlarının keşfedildiği 1960'larda bilim adamlan bu güçlü ışın demetinden yararlanarak cisimlerin üç boyutlu uzaysal görüntülerini elde etmenin yollanru araştırdılar. Lazer ışınları geçen zaman içerisinde başta tıp olmak üzere pek çok pratik uygulama alanı buldu. Fakat uzaysal görüntü elde etme tekniği oldukça ihmal edildi. Son yıllarda yapısal analiz uzmanlan üretim kalite kontrollerinde lazer ışınlarının bu özelliğinden yararlanabileceklerini fark ettiler. Nesnelerin üç boyutlu görüntülerinin elde edilebilmesi özellikle uçak motorlannın geliştirilmesinde büyük yararlar sağladı. Söz konusu yöntemle ilk önce incelenecek yapı elemanımn normal koşullar altındaki görüntüleri elde edilmekte. Daha sonra gerekli testler yapılarak parçanın ikinci görüntüsü çıkanlmakta. tki görüntü birbiriyle kıyaslandığında test sırasında ısı, basınç ve titreşim unsurlarının incelenen parça üzerinde yarattığı etkiler saptanmakta. Bir dizi mekanik, kimyasal ve fıziksel testin yapılmasına gerek kalmaksızın sağhklı sonuçlar ahnmasma olanak veren bu teknik üretim teknolojisinde bir devrim niteüği taşımakta. Geçmişte test yöntemlerinin kabalığı nedeniyle saptanamayan bir çok üretim ve tasarım (dizayn) hatalan bu yolla ortaya çıkarılmakta; daha kaliteli ve güvenceli üretim imkanı doğmakta. Böbrek taşlarının cerrahi uygulamalara gerek kalmaksızın yokedildiği yeni bir yöntem geliştirildi. Bu yöntemde hasta anesteziyle uyuşturularak özel bir su banyosuna almmakta. Elektrotlar yardımıyla, su altında oluşturulan şok dalgaları dogrudan böbrek taşlarına yönlendirilmekte ve uygulama sonucunda çok küçük parçalara ayrılan böbrek taşı normal yollarla vücuttan atılmakta. Harvard Üniversitesi Uroloji Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Stephen Dretler yeni yöntemin başanlı sonuçları hakkında çok umutlu olduklarını belirtmekte. Söz konusu yöntem özellikle çok yönlü sağhk sorunları olan hastalarda yaşam kurtarıcı bir nitelik taşımakta, ameliyat rizikolan ortadan kalkmakta, hastanede kalma süresi kısalmakta ve hastaya yansıyan ekonomik yük hafiflemekte. Batı Almanya ve ABD'de üç araştırma merkezinde başlatılarak 1000 hasta üzerinde olumiu sonuçları alınan elektrohidroliıi tekniğin yaygın bir uygulama yöntemi haline gelmesi beklenilmekte. Fakat kullanılan cihazın çok yeni ve pahah bir sistem oluşu henüz belirli merkezlerde, sınırh bir uyguKma biçiminde sürdürülmesine neden oluyor. Mümtaz Soysal'ın 13 nisan 1984 günü Miltiyet'te çıkan yazısı bu bakımdan önemlidir. Mümtaz, bizdeki IMF reçetelerinin 197Tde Mısır'da ve 1983'te Tunus'ta patlamalara ve ayaklanmalara yol açtıgını anımsatarak, "halk yığınlannı basit zamcı politikalaria ıtelebet yönetme"n\n olanaksızlığını vurguluyor; şimdi uzakta görünen "erken seçim" yolunun açılmasını, demokrasinin sağiık sigortası gibi görüyor. • Bu mantığı çoğu kişi benimsemektedir; erken seçim için bugün erkendir; yarın erken olmayabilir. Ancak demokrasiye geçiş sürecinde tehlike, erken seçim değil, "paWBma"dır. Böyle bir olayı kimin nasıl tezgâhlayacağı da bir soru işaretidir. Çünkü Türkiye'de köşeye sıkışmış bulunan dışa bağımlı kapitalizmin, ömrünü biraz daha uzatmak için, yapmayacağı şey, başvurmayacağı yöntem yoktur. Zamları kaygısızca yapanların kamuoyuyta gırgır geçmeleri ne denli tehlikeliyse, zamlann yarattığı öfkeyi pompalayanların bilinçsizlıği de o denli tehlikelidir. Elektronik yaşam kurtarıcılar Bebeklerde uyku sırasında ortaya çıkan solunum güçlüklerinin ani ölümlere yol açtığı bilinmekte. "Ani Bebek Ölümü Sendromu" olarak anılan bu rahatsızlık sonucu, örneğin Batı Almanya'da her yıl 2000 bebek ölmekte. Tıp otoriteleri bu konuda gereken titizliği göstermekte ve uyku esnasında bebeklerin normal solunum fonksiyonlanmn kontrolü giderek önem kazanmakta. Geliştirvlmekte olan cihazlardan bir çoğu çeşitli kablolar aracıhğıyla çocukla bağlantıh hale gelebildiğinden uygulaması problemli bir kontrol yöntemi ortaya çıkmakta. Yeni geliştirilen aygıt bu somnlan tümüyle çözümlüyor. Yeni sistem gözle izlenemeyecek düzeydeki hareketlere karşı duyarh. Bebeğin yatağı içerisine yerleştirüen dedektörler solunum sırasındaki akciğer hareketlerini saptayabilecek bir duyarhğa sahip. Çocukta solunum fonksiyonu dump, ya$am belirtici bir hareket kalmayınca aygıt alarm sistemiyle çevTeyi uyanyor. Bazı durumlarda alarm gürültüsünün bebeği uyandırması bile yaşam kurtarıcı bir nitelik taşıyor. TEŞEKKUR 7.4.1984 tarihinde trafik kazasında vefat eden Deniz Şube Müdürü HACER SEVGİ GÜLER Cumhuriyet Gazctesi tstihbarat Şefi SELAHATTİN GÜLER Cumhuriyet Oazetesi Foto Muhabiri ALt ALAKUŞ Deniz Şube Müdürlügti'nde görevli OKAN OKAN'ın ISTANBUL AT YARıŞLARı BUGÜN BAŞUYORL Türkiye Jokey Klubü bütun ilgili ve yanşseverlere başarrtı b/r sezonu d/ter 9.4.1984 günü lcalkan cenaze törenine iştirak eden ve çdenk gönderen yakınlanna eş ve dosüanna teşekkürlerimia bildiririz. MERHUMLAR1N AtLE VE MESAİ ARKADAŞLAR1 YILDIZ SENEMOĞLU İLE LÜTFÜ OFLAZ EVLENDİLER 13 NtSAN 1984 ANKARA AKADEMt KtTABEVÎ EDEBİYAT ÖDÜLLERİ YÖNETMELİK DEĞİŞİKLİĞÎ VeHdedeoğlu'nun tmza Günü Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu. bugün Izmir'de Sergi Kitapevi'nde saat 1518 arası kitaplannı imzalayacak. ESKİŞEHİR'DE İMZA GÜNÜ Eskişehir Bizim Kitabevi UCUZ KİTAP FUARI'nda 14 Nisan 1984 cumartesi (BUGÜN) Saat 1419 arasında: ŞİNASt ÖZDENOĞLU Kilaplarını 14 nisan cumartesi günü, (1419) arası, Kadıköy Gençlik Kitabevi'nde imzalayacak. İMZA GÜNÜ BEKİR YILDIZ ŞÜKRAN KURDAKUL SENNUR SEZER ADNAN ÖZYALÇINER kitaplannı imzalayacaklar. FİKRET tMZA GÜNÜ 14 NİSAN CUMARTESİ Saat 13.0019.00 BENGİ TEBRİK KARTLAR1 Cağaloğlu Meydanı No: 28 SOLO KONSER ÖMER ÖZGEÇ M.C. Anday Ö. Özgeç E. Gökçe C. Reksoy R llgaz 0. Ritat 1. A. Kadir Shakespeare C. Kulebi 0. Veli B. Necatigil C. Yücel Hodri Meydan Kültür Merkezi Zinciriikuyu Tarih 16 Wsm • Pazaıtesi 18.30 BAHARİYE'DE KİRALIK DOKTOR MUAYENEHANESİ ARANIYOR Başvuru için telefon: 339 70 00 Şltrtenlen 1979 yılından bu yana 5 dalda verilmekte olan Akademi Kitabevi Edebiyat Ödülleri Yönetmeüği'nde aşağıdaki değisiklilder yapılmıştır. Değisikükler şunlardır: 1 tlk kitapları ya da kitap oluştumlacak biçimde hazırlanmış yapıtlan ile ödüle katılacak. genç yazarların |iir dalında 30, Roman, Öykö, DcncmeEleştiritncelemeGezi, Çocuk Yannı daHannda ise 35 yaşını doldurmamış olmalan gerekmefctedir. 2 Her daldaki birinciHk ödüllerine plaket, başan ve mansiyonlara da ödül belgesi verilecektir. Birincilik ödülü kazanan yapıtlann, yazarırun oluru almmak koşuluyla, Akademi Kiubcvi'nce yayımlanması sa|lanacaktır. Yazarma verilecek telif ücretinin 08'in aluna düşıirülmemesi öngörülmüştür. 3 Seçiciler Kurulu 7 kişiden 9 kişiye çıkanlnuştır. Seçiciler Kurulu şu kişüerden oluşmaktadır: A.Kadir, Vedat Türkali, Emil Galîp Sandala, Adnan Özyalçıner, Kemal Özer, Demirtas Ceyhun, Aziz Çalışlar, Alpay Kabacah, Refık Durbaş. 4 Bu yıl, bundan önce oldufeu gibi, yanşmaalann yapıtlannı 31. Mayıs 1984 akşamına kadar elden ya da posta ile 10 nusha olarak Akademi Kitabevi, Ödül Sekretertigi, Nisantaşı tsUnbul adresine göndermeleri ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. 5 Ödül sonuçları, her yıl kasım ayının ilk haftası içinde gazetelerle duyurulur. AKADEMİ KİTABEVİ ÖDÜL SEKRETERLİGİ OSMAN ŞAHİN Casio Fx702P satıhktır. Tel No: 523 69 26 ELEMAN 5 aylık bir süre için seri onparmak daktilo bilen bayan eleman aranmaktadır. tsteklilerin bizzat TANER VARLI'ya müracaatları ADRES: Türkocafjı Cad. No: 99/41 Cağaloğlu • İST. SATILIK Bugün Bütün kitaplannı AKADEMt KİTABEVt'NDE imzalıyor