Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 MART 1984 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURİYET/5 Ozetle Fransız film yapımcısı ölü bulundu Fransız sinemasmm tanınmıs yarntcı ve dağıtnncılarmdan, Avrupa'nın önde gelen arrist ajanslanndan birinin kurucusu Gerard Lebovici, Paris'te bir yeralrı araba parkında ölü bulundu. Polis yetkilileri, elli bir yaşmdaki Lebovici'nin vurularak öldürübnüş olduğunu açıkladılar. Lebovici'nin Sanat Ortamı adh şirketi JeanPaul Belmondo, Yves Montand, Gerard Depardieu ve Catherine Deneuve gibi sanatçıların temsilciliğini yapmaktaydL Atilla Dorsarhn kitabı çıkıyor Kıiltür Servisi Arkadaşımız Atilla Dorsay'ın sinema yazılannın bir bolümunden oluşan "Sinema ve Çağımız/I" adlı kitabı, Hil Yayınları arasında önümuzdeki günlerde çıkacak. Dorsa>, kitapta "Atatürk ve Sinema", "Sinema ve Siyaset", "Sinema ve Savaş'Y'Sinnna ve Faşizm", "Sinema ve Tarih", "Sinema ve Cinsellik" gibi temel başhklar altında sinema ile çağımızın onemli olguları/olayları arasındaki ilişkileri irdeliyor. Dorsa>'ın kitabı, aynı zamanda Hil Yayınlan'nın başlattığı Sinema Kitapları Dizisi'nin ilk kitabı olacak. Bu dizide daha sonra Ayzenştayn'dan bir çeviri, bazı ünlü Batılı yönetmenlerle konuşmalar, Atilİa Dorsay'ın "Sinema ve Çagımız" kitabının ikinci cildi, Nijat Özon ve Onat Kutlar'ın sinema kitaplan yayınlanacak. Duyduk Gördük Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri Georges Marchais, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesine yazdığı bir mektupta, kısa süre önce SSCB'de yayımlanan "Dünya Halkları" adlı kitapta yer alan Fransız halkıyla ilgiü iddialann "gülünç ve iğrenç" olduğunu öne sürdü. 17 şubat 1984 günü postalanan ve 29 şubat 1984 tarihli Fransız Komünist Partisi organı "L'Humanite"de çıkan mektupta Marchais, kitabın Fransa 'da yayımlanması üzerine partisinin Merkez Komitesi adına kaleme ve kâğıda sanldığını söylüyor ve şöyle diyor: Fransız halkuun kökeni " P.Brouk ulkemiz halkım Fransızlarla 'ötekiler' arasında ikiye ayınyor. Kitaba göre Fransızlar 44,5 milyon yani Ulke nüfusunun yüzde 82,5'ini oluşturuyor. Geri kalanlarsa Alzaslılar, Flamanlar, Brötanyahlar, Basklar, Katalanlar, Korsikaltlar, Yahudiler, Ermeniler, Çingeneler ve diğerlert." S.Brouk'un kitabını yayımlayan Progres Yaymevi yöneticisi Guennadi Kalanin, yöneltilen suçlamalara karşılık "Henüz herhangi bir bilgı edinmedik" diyor. Ardından da, söz konusu yapıttn siyaset değü, "Budunbiüm" açısmdan kaleme almdığını belirtiyor. Şef Ravier öldü Ünlü Fransız koro şefi ve besteci Charles Ravier, 6 mart gecesi yaşamına kendi eliyle son verdi. 1934 yılında doğan Ravier, öğrenimini Lyon Konservatuvarı'nda yapmış, daha sonra 17. yuzyü çoksesti müziğiyle Batıda müziğin ilk örneklerini incelemeye girişmişti. Kurduğu koroyla da Ortaçağ ve Rönesans dönemi muziğini özellikle Guillaume de Marchaul, Jean Ockeghem, Pierre de la Rue, Gesualdo gibi ünlüleri ve 1516. yüzyıl Ispanyol şarkılarım yorumlamıştı. Daha sonra topluluğuyla 20. yüzyıl bestecilerine ağırük veren Ravier besteleriyle de çağdaş müziğin öncü adlanndan biriydi. tTALYANCA uJbsca"yi Melek Çeliktas'ın, Cavaradossi'yi Erol Uras'tn canlandırdığt "Tbsca" operast, htanbul'da Italyanca olarak başanyla serglleniyor. Sansui ve bir Japon öğle sonrası Geçen hafta içinde Japonya Başkonsolosu Tsuyoshi Swasakı "TtirkJapon Kadmlar Derneği" uyelerini konsoloslukta bir toplantıya çağırdı. Toplantının konusu "Japon Bahçelerı"ydi ve konuşmayı Japonya'da Japon kulturü üzerine araştırmaları ile tanınan Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Profesörü Bozkurt Güvenç yapacaktı. Gümüşsuyu Caddesi üzerindeki Japon Konsolosluğu'nun dış kapısından salona kadar yürüyenler, yol boyu dizilmiş konsolosUtk mensuplarınm selamlarma karşılık verince, iyi bir öğleden sonra ctmnastiği yapmış gibi oldular. Bu arada "Shogun'' dizisinden kalma Japoncalarıyla da Japonlan epey şaşırtılar. Turkler Japonca konuşurken, Japonlann da Türkçe konuşması güzel bir ' 'kültür alısverişi'' yarattı. Salonda bulunan Türk ve Japon hanımlarının, sadece yüz hatları ve gülümsemeleriyle değil, kilolarıyla da hangi ulustan oldukları anlaşılabiliyordu. Japonya 'nın kuçuk bir ülke olduğunu, ancak üzerinde bizim iki katımız insan yaşadığını duyanlar, bunun nasıl gerçekleştiğini de anladılar. Belli ki Japonlar, kilolarım koruyarak bu zor işi basarıyorlardı. Prof. Bozkurt Güvenç ilginç bilgiler verdi ve "Sansui"nin ne olduğunu anlattı. "San " Japoncada dağ anlamma geliyor, "Sui" de su. "Sansui" Japoncada "doğayı biçimlendirme sanatı" başka bir deyişle ' 'bahçe sanatı'' anlamı taşıyor. Güvenç'in açıklamasma göre dağ ve su bir araya gelince güzellik ortaya çıkıyor. Ancak bir Japon "San" dediği zaman bizdeki gibi kelleşmiş tepeleri değil, tersine üzerinde yeşil bir bitki örtüsü olan ağaçh dağları anlıyor. Bozkurt Güvenç'in verdiği başka bir bilgi de, Japonlann buldukları her işe yaramaz mekanı bahçe haline getirmeleri. Bu davranışlanyla biraz tersinden de olsa bize benziyorlar demek. Biz de her bahçeyi işe yaramaz bir mekân haline getirmiyor muyuz? Japon Konsolosluğu yetküüerinden başka bilgiler de aldık. Örneğin "Shogun"un yarattığı Japonca merakı hâlâ sürüyormuş. Teknik Üniversitede haftada 5 gün ders veriliyor hâlâ. Japonca öğrenen Türk öğrencilerin en büyük sorunu da bu dilde kufür olmamasıymış. Japoncada en büyük kufur "sestnı kes" gibi bize göre son derece terbiyeli bir söz İki Fransız konuk sanatçı ve Italyanca yorumuyla Tosca FtLİZ ALt Son haftalarda kısmetirmz Fransızlardan açıldı. Kemancı Devy Ertih ve şef Roberto Benzi'den sonra, bir Fransız şef ve bir Fransız trompetçi geldi tstanbul'a. 10 Mart 1984 cumartesi konserinde IDSO, şef Jerome Kaltenbach yonetiminde Maurice Ravel* in "Ispanyol Rapsodisi"ni, Hummel'in "Trompel KonçertosıT'nu ve Brahras'ın "Op. 80 fa majör 3. Senfonisi"ni seslendirdi. Trompet solisti Bernard Soustrot idi. Ravel, 1907'de tspanyol temalı iki eser bestelemişü. Bunlardan biri cumartesi konserinde dinlediğimiz "Rapsodie Espagnole", öteki de bir perdelik komik operası " L ' E u r e Espagnole"du. Ispanyol ezgilerine, rıtmlerine ve konularına kalıtımsal bir yakınl»k duyan Ravel, lÇOCClerin başında, yani yukarıda sözünu ettiğimiz eserleri yazdığı yıllarda, Ispanyol bestecisi Manuel de Falla, Igor Strav inski ve birkaç arkadaşıyla u Societe des Apaches" adını verdikleri bir grup kurmuştur. Kendilerine "Apache" yakıştırmalan, kendilerini Apache'lar gibi toplum dışı saymalarından kaynaklanıyordu. Miızikte yöneldikleri yeni görüşler, yeni eğilimler nedeniyle toplumun kendilerine dudak büktüğüne inanıyorlardı. Oysa 1907'den bu yana geçen 70 küsur yıl, Ravel'in "tspanyol Rapsodisi"ni klasikler arasına sokmuş bile. Bir zamanlar zarif Fransızlann kulağını rahatsız eden, canlarını sıkan bu tur arayışlar günümüzde yerini çoktan bulmuştur artık. Ne gariptir ki yaşadığı donemde popüler olan, sevilen, dinlenen eserler yazan besteciler öldükten sonra unutulur giderler de, ömrunü anlayışsızlıklarla, bağnazhklarla savasarak tüketen sanatçıların değeri ancak ölümden sonra bilinır. Ravel, dört kez Roma Ödülü için başvurmuş, hepsinde de geri çevrilmiştir örneğin. Aynı yıllarda Roma Ödülü'nu kazananlardan birinin bile adını verebilir misiniz? Fransız şef Kaltenbach' ın yönettiği IDSO, Ravel'in en buhranlı yıllannda bestelediğı bu eseri, oldukça temiz, renkli ve coşkulu bir tavırla yorumladı. Başkemancı Cemil Özdoğan'dı. Yaşam öyküsunden bol bol yarışma ödulu kazanmış olduğunu oğrendiğimız bu genç şef, bakalım ilerki yıllarda müzik piyasasında ad\nı duyurabılecek mi? ama üç iyi ses ve oyuncu ister: Tosca, Cavaradossi ve Scarpia üçlüsü. Bunlar kişilikleri genış, kolay anlaşılır fırça darbeleriyle çizilmiş tutku insanlarıdır. Izlediğim temsilde Tosca'yı Melek Çeliktaş, Cavaradossi'yi Erol Uras, Scarpia'yı Se>it Ahmet Yıldız canlandınyordu. Sanatçılar "Tosca"yı Italyanca olarak sundular. "Tosca"nın Italyanca oynanması beni rahatsız etmedi. Madem dünya sahnelerinde operalar genellikle ozgün dilinde oynanıyor, bizde de yavaş yavaş, konusu bilinen operalar özgün dilinde oynanmah. Bestecinin yazdığı dilde söylemek şan tekniği açısmdan da şarkıcının işine gelir. Sahneye konuş, oyun, dekor ve kostum tumuyle ele alındığında, ashna uygun olmaya çalışanlann çabası gozleniyordu "Tosca" da. Ama benim için aslına ya da operaya en yakışan perde 3. perdeydi. Erol Uras, bu perdede iyice açıldı ve Cavaradossi'nın unlü " E Lucevan le Stelle" aryasını duygulu bir muzıkalite ve doyurucu ses gucüyle yorumladı. Melek Çeliktas'ın Tanrı vergisi çok güzel, kadife gibi ve geniş bir sesi var. Ne var ki, henuz sesiyle istediğı ya da gerektiği gibi oynayamıyor. Orneğin "piano" yani hafıf sesle soyledıği zaman sesin doğal titreşimi azalıyor ve "detone" olma tehlikesi geçiriyor. Dramatik sahnelerde, hele Scarpia'yı oldurme sahnesinde ise cüssesinden umulmayacak çeviklikte ve canlılıkta bir oyun çıkararak dramatik akışı hızlandırıyor. Biraz kilo verse harika bir Tosca olabilir Çeliktaş. Eseri sahneye Doğan Onat koymuş. Orkestrayı İtalyan şef Ottavio Ziino yonetiyor. Orkestra çukurunda, sahnenin pırıltısından uzak muziğı yönlendiren opera orkestrasını özellikle kutlamak isterim. Son perdedeki korno, çello sololar, üfleme ve yayhlann tumu ovguye değer yorum çıkardılar. Çoğu kez unutulan, gozden ırak oldukları için gönülden ırak oldukları sanılan opera orkestrası uyelerini kutlamak isterim. Sanat Kurumu seçici kurulları belirlendi ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Sanat Kurumu Yönetim Kurulu geçen hafta yaptığı toplantıda, 1984 yıh Sanat Kurumu Ödülleri Seçici Kurullarını belirledi. Sanat Kurumu Başkanı Anıl Çeçen'in yaptığı açıklamaya göre, yılın tiyatro ödülleri seçici kurulu şu adlardan oluşuyor: Atila Sav, Selma Tükel, Ajşegiıl Yüksel, Nurhan Karadağ ve Ünsal Piroğlu. Plastik Sanatlar Ödülü Seçici Kurulu'nda ise, Adnan Turani. Günsel Renda, Turan Erol, Şahin Yenişehirlioğlu, Kaya Özsezgin, Hamiye Çolakoğlu ve Hamit Kınayturk yer alıyor. Bu kurullara, yonetmelik gereğince Sanat Kurumu Başkanı Dr. Anıl Çeçen ve Sanat Kolu Başkanı Murat Taşer de yönetim kurulu adına katılacaklar. Bir süreden beri Hodri Meydan Kültür Merkezi'nde sahnelenen Tuncer Cücenoğlu 'nun "Kadmcıklar"adlı oyunu, önümüzdeki ayın ilk günlerinden başlayarak Şaşkınbakkal'daki Atlantik Sineması'nda kısa bir süre içln sahnelenecek. 6 nisan gününden başlayarak Atlantik Sineması 'nda sergilenecek olan "Kadmcıklar", TOBAV oyun yanşmasında birincilik ödülü aldı. "Kadıncıklar" Atlantik Sineması''nda 186 sayfalık makbuz ABD'nin Califomia eyaletinde yaşayan McCarthy ailesine geçtiğimiz günlerde postacı telefon şirketinden bir paket getirdi. Telefon hizmetlerini "Bell" şirketinin abonesi olarak karşılayan McCarthy ailesinin paketinde 186 sayfalık bir telefon makbuzu vardı. Geçtiğimiz şubat ayına ait makbuzların tutarı 10 milyon 800 bin liraydı. Ayda normal olarak 50 dolar (16 bin 500 lira) telefon parası ödeyen aile, gelen makbuzlara bakılırsa sadece 19 şubat günü Latin Amerika, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinin hemen hemen tümüyle görüşmüş olmalıydı. tşin içinde bir yanlışlık olduğunu düşünen Bell şirketi, aileye 50 dolarlık bir makbuz duzenleyerek ötekini iptal etti. Şirken'n bir sözcüsüne göre, ya bir başkası ailenin kredi kartı numarasını kullanarak telefon etmiş, ya da bilgisayarla oynayan biri şirketin merkezi bilgisayarını sabote ederek bir sürü hesabı bu ailenin sırtına yüklemişti. Genç bir şef. parlak bir trompetçi Konserin solisti Bernard Spustrot, genç yaşında buyuk atılımlar yapmış bir sanatçı. Ünlü trompetçi Mauriee Andre'nin öğrencisi. Yumuşak tonu. rahat ufleyişi, pırıl pırıl akıp giden tekniğiyle tipik Fransız stilıni uygulayan bir trompetçi. Trompet sesini daha parlak, daha yırtıcı sevenlere tavsiye edilmez ama Fransız stiline gonül verenler Soustrot'yu mutlaka beğeneceklerdir. Sanatçı konserde Hummelin "Trompet Konçertosu'nu çaldı. Bu eseri aralık 1983'te Gökmen Ahmet'ten dınlemişuk. Bir mevsimde iki kez aynı konçertoyu programa almak bana biraz plansız gibi geldi aslında. Öte yandan, herhangi bir karşılaştırmaya girmeden, Gökmen Ahmet'in de yetiştiği ve geliştiği koşullar gözönune alınarak çok iyi bir yorum çıkardığını anımsamakıa yarar var. IDSO olağan konserinin ikinci yansında Brahmsın "Op. 80 la majör 3. Senfonisi" yer alıyordu. Belki inanmayacaksınız ama konserden sonra hiç tanımadığım bir izleyıci, beni herhalde konser sorumlusu sanarak, "Yıllık programda 'Şostakoviç 5. Senfoni' vardı. Niye çalınmadı?" diye sormaz mı?... Ne bileyim ben?...Herhalde yine bir aksilık çıkmıştır, dedim kendi kendime. 4 mart pazar gunu lstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin sahnelediği "Torea" operasını izledim. "Tosca", Puccini'nin sevdiğim birkaç operasından biridir. Konusu ilginçtir, evrenseldir. Dramatik yükseliş etkileyicidir. Kalabahk kadro gerektirmez, Roma'da kitanevi kalmıyor Kitap yayımlayan kuruluşlann bütün dünyada karşı karşıya kaldıklan büyük kriz, özellikle ttalya'nm baskenti Roma'da kitabevi bırakmayacağa benziyor. Üç milyonluk kentte, 150 kitabevi kaldığmı açıklayan yetkililer, kiralann artması, yeni vergiler, okur sayısıntn artmaması (halyanlann yüzde ktrkı hiç kitap satın almıyor) ve kitap sergiteriyte tütüncülerin kitap satışına da girmesi nedeniyle krizin önlenemediğini belirtiyorlar. Ceçtiğimiz yıl yalnız 1000 yeni kitabın çıktığmı vurgulayan yayınevi yöneticileri, yazartardan masraflara daha çok katümalannı Istemeyi düşünüyorlar. HAYVANLAR Ismail Gülgeç KİM KİME DUM DUMA Behiç Ak Konser ertelendi 25 mart 1984 pazar günü saat 11.30'da Emirgan'daki Beyaz Köşk 'te verUmesi gereken Uğurtan Aksel (arp) ve Yusuf Aksöz (keman) konseri yerel seçimlerle aynı güne rastladığı için ertelendi. Konser, 1 nisan 1984 pazar günü yine saat 11.30 'da gerçeklestirüecek. Polonyah tiyatrocu Szajna'nın "Replika"sı lstanbul Festivali'nde Kultur Servisi Grotowski'yle birlikte çağdaş Polonya tiyatrosunun en onemli yaratıcılanndan biri sayılan Jozef Szajna, geçtiğimiz hafta Istanbul'daydı. Aslında Szajna'nın İstanbul'a ikinci gelişi bu. Ünlü sanatçı 1975 temmuzunda kısa bir tatil için uğradığı tstanbul'a bu kez, 12. lstanbul Uluslararası Festivali'nde "Replika" adh oyununu sahneleyeceği Rumelihisan' nı görmek amacıyla geldi. Jozef Szajna, Ulkemizde pek fazla uygulanma olanağı bulamayan, ancak Polonya'da uzun yıUardır en seçkin ömeklen ortaya koyulan modern bir tiyatronun temsilcisi. önce bu çok yönlü ve ilginç sanat adamını tanımakta yarar var. Ressam, grafikçi, dekoratör, tiyatro yönetmeni ve senaryo yazan Jozef Szajna, 1922'de Polonya'nın Rzeszow kentinde doğdu. Yurdu Nazi çizmeleri altında çiğnendiğinde, faşizme karşı direnişe katıldığı için tutuklandı. Auschwitz ve Buchenwald toplama kamplarında beş yıl kaldı. Savaştan sonra 19481953 yılları arasında Krakow Güzel Sanatlar Akademisi'nde okudu. 1952'de Grafik Sanatlar Bölümü'nü, 1953'te Sahne Duzenlemesi Bölümü'nü bitirdi. 19551963 yılları arasında Nowa Huta'daki Avangard Halk Tiyatrosu'nun kuruluşuna ve çalışmalarına katıldı, 19631966 yılları arasında bu tiyatronun yönetmenliğini üstlendi. 19661970 yılları arasında Krakow kentindeki Teatr Stary'de yönetmenlik yaptı. Jozef Szajna, 1971'de Varşova'daki Teatr Klasyczny'nin sanat yönetmenliğine getirildi. Sanatçı, bir yıl sonra bu tiyatroyu, Sanat Galerisi ve Modern Sanat Szajna'nın onumuzdeki yaz 12. lstanbul Uluslararası Festivali'nde izleme olanağı bulacağımız "Replika" adlı yapıtı ilk kez 1971'de lsveç'in ööteborg kentinde sahnelenmış, ama oyuncusuz olarak. 1972 Edinburgh Şenliği'ndeki ikinci sergilenişinde oyuncular da kullanılmış. Bu sergilenışle ilgili olarak John Barber "Daily TelegraptT'da, "Szajna'nın dehası, korku ve dehşetin guzelligini yaratmayı başardı" diye yazmış. "Replika"nın uçuncu sergılenişı ise 1973'te Nancy'deki 9. Dunya Tiyatro Şenüği'nde. "Replik a " , Szajna'nın ülkesı Polonya'da ilk kez 19^3'te Şili'de Pinochet'nin Allende'yi askerı bir darbeyle dev irmesinden sonra, bu olaya karşı bir protesto olarak sahnelenmiş. Ünlü tiyatro adamı, İstanbul'da "Replika"nın beşinci sergilenişini gerçekleştireceklerini söylüyor. GÖRÜNTÜYLE ANLATILAN ŞİİR Jozef Szajna, öteki yapıtlannda olduğu gibi "Replika"da da tüm sahne etkenlerini tek bir bütünde birleştiriyor. Plastik görüntüye devinim kazandırarak "tiyatronun şüri"ne vanyor. Ancak diüe değü, görüntüyle anlatılan bir şiirbu. Müzesi'yle birlikte bir Studyo Tiyatrosu'na dönüştürdü. Deneysel bir tiyatro atolyesiydi Stüdyo Tiyatrosu. Sahnelenen oyunlan ve duzenlenen sergileriyle giderek Stüdyo Tiyatrosu gerçek bir kültür merkezi nıteliğine burundu. Peki, nedir tiyatro anlayışı Szajna'nın? Szajna, her şeyden önce, tiyatroyu butun sanatların bir bıreşimi olarak gorüvor. Kaldı ki, Szajna'ya göre yaşam, sanat ve dünya gorüşu de bir bütun oluşturuyor. Szajna'nın tiyatroda amaçladığı da işte bu bütünluğü gerçekleştirmek. Dolayısıyla, bu ilginç sanatçının günumuz dunyasına bakışı ile gerçekleştirdiği tiyatro arasında sıkı bir bağ var. İşte, sanata yaklaşımı böyle Jozef Szajna'nın. Bunu da sahnede ses, söz, devinim, renk, ışık, muzik ve cisimleri tek bir bütunde birleştirerek gerçekleştiriyor. Sahnede plastik göruntü devinim kazanıyor ve böylece Szajna "tiyatronun şiiri'ni elde ediyor ve izleyicı>e iletiyor. Ama duşunceyi yansıtan dille değil de, göruntuyle anlatılan bir şiir bu. "Replika" neyı anlatıyor? Bir kere, "Replika" "Yanıt" anlamına geliyor. Neye yanıt? Eleştirmenlerce " t ü m despotizme karşı en yalın başkaldınş" olarak nitelenen bu çağdaş yapıt, Szajna'nın deyımiyle "savaşa, teröre, zorbalığa karşı bir yanıt, bir protesto."' "New York Statesman"de yazan Stephan Demoner ise şöyle tanımhyor "Replika"yı: "Bu >apıi insanoğlunun yalnızca toplama kamplanndaki aşağılanmasını değil, dunvanın her yerindeki aşağılanışını işliyor. Szajna. bu konuda bir başyapıt yaratmış." Şimdi, Istanbullu sanatseverler Jozef Szajna'nın bu uç boyutlu görsel düzenlemesini büyuk bir merakla bekliyorlar. 6en hil edebilrTiemız ı^m TARIHTE BUGUN Mümtaz Ankan BATI TIPIILK TIP OKULU 14 Mart f8S4'm BUGÜH.AIMAN TtP BİLt82 ? 'DE SU6UN, iSTÜNgUL'DA,BATI ÛUCELE. GIMİ PAUL EHRUCH DO&OU. RİNDEKİ TİPTE İLK TIP OKULU AÇILPI. "T/g. tfAVVAHLAZDAN€U>e £777St ANUANEİ AM/gE İ/E CERRAHHANEİ MAhAUOt TİTCKSİNLEIZLE OiMÇTVfSPUĞU ADlYLA PHD/ŞAH2T.MAHA4Ur'uN İSTESİ LO£MLAei İLK KEZ UAS7AUZRlNE KU&ULAN OKUL/VEZNECİLER.'pE TULAÜIN iyİLEŞrİG/LMESİ İÇİN LJJM8AC/SAÇI KOfJA&'NDA ÖĞReTİUE gAŞKULLANACÂH OLAN Ûr LAPI. MÜDUR, UEZİhABAŞI MUSTAf* BEHÇET EH/SUCM, İLERKİ YILLAEFESİDİyt». •MLNI7.CA,AÇ>INI ÖĞRENCİ LİSTE&NPA DA, 7EHLIK£Ü BİR SlNE YAZDIRMANIN GİRİ$ İÇİfJ YETEBLİ OİANFR.EN6İ ÜSTrÜNDE OLÇHJĞU OKULDA, PEGSLER. İKİ SAATSÜÇALlÇMALAH/NI YOGUfüAÇTIRACfiKTHZ'.. RÜYOR VE HASIR aZERİNuE OİZ ÇÇKVJAPON ARXACX$l SAUACMfRO HAm İLE LEREK YAPILIYO&DU, OSRENİM DİU m yAKSAAJ &Û(,*ADLI ETKİ&I2CA OUMJ6UNPAAI, ÖĞGEAJCİLERE ÖV Lİ SBHTET/K İLACU BULACAK., 8AŞAKICE BU &LÖĞZErİLECEtcrİfİ.... RA NOSEL TIP ÖDÜLÜ ALACAK.T/Z. 19341984 tun kaymakamhklara ve nahiyelere gönderilmiştir. Cumartesi gününden iübaren kaza ve nahiyelerle Halk Fırkası kaza ve nahiye merkezlerine ve gazete idarehanelerine muracaat edecek olanlar bu mektuplan hazır bulacaklardır. Mektuplar, abonelerin iade edilecek paradan kendi hisselerine isabet eden miktarı teberru ettiklerine dair bir ibraname mahiyetindedır. Abonelerden bu suretle imzaları alındıktan sonra telefon şirketindeki para tahsil edilecek tir. Ahnacak para ile belediye hastanelerine yeni pavyonlar ilavesi, yatak adedinin tezyidi, bilhassa Haseki Hastanesi'nin yenileştirilmesi mukarrerdir. FRENGİ'NİN İLACL 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Telefon şirketinden geri ahnacak para Telefon şirketinin, muşterılerinden fazla aldığı için geriye vermesi icap eden para nisbeti 1932 senesinde yüzde on, 1933'te yüzde beş, 1934'te de yüzde beşe yakındır ki, yekunu yüzde yirmi kadar tutmaktadır. Bir tahmine göre, butun telefon abonelerine iadesi lazım gelen para, 210 bin ile 230 bin lira arasmdadır. Yekunu böyle muhim olmakla beraber abonelere duşecek hısseler cüz'idır. Bundan dolayıdır ki her abonenin kendi hıssesine düşecek uç beş lirayı hayırlı bir emre tahsis etmekten çekinmeyeceği şüphesizdir. Dün yazdığımız üzere, Şehir Meclisı, bu paranın şehrin birinci derecede ıhtiyaçlarından olan sıhhi işlere tahsisini muvaffık görmüşıur. Halkm bu hayırlı teberrua iştirakten çekinmeyeceği hakkmdaki kuvvetli kanaatle ve halka bir kolaylık olmak üzere belediye tarafından bir teberru mektubu formulu tespit ve tabettirilmiştir. Bu mektuplar bıi HACAR MARSI GÜSTAV FRÖHLİO C A M I L U HORH ( ROKOKEY MAKGHı.)