Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 ŞUBA T 1984 HABERLERİN DEVAMI • • CUMHURİYET/U (Baştarafı 1. Sayfada) söz var mı? ÖZAL Bizim söylediklerimiz çok nettir. Böyle bir söz verilmiş dejil mi? ÖZAL Biz kesin olarak herhangi bir konuda bir söz vermiş değiliz. Biz yalnız şunu söyledik. Bunu son basın toplantısında da ifade ettim. Örfi idare devamlı bir rejim şekli değildir. Bunlar geçici rejimlerdir. Gayet tabii olarak kademe kademe kaldırılacaktır. Bu meyanda bu defaki örfi idarenin uzatılması konusu Milli Güvenlik Kurulu'nda ele alınacak ve karara bağlanacaktır. Af hazırlığı zatnan alır demiştiniz. Bu hazırlık ne kadar sürer. ÖZAL Bu konuda herhangi bir yeni sözüm yok. Basın topTantısından bu yana bu konuda söyleyecek yeni bir sözüm yok. Ciddi bir konu olduğunu o gün de ifade ettim. Bu konuda seçim öncesinde bir şey üzerinde düşünmüyoruz. Ya seçim sonrası? ÖZAL Seçim sonrası havalara bakalım. Zemin zaman çok önemlidir. Bir de kimler nasıl affa tabi olacak. İyi incelemek gerekir bunu. Yoksa geçmişte yapılan hatalan tekrarlamış oluruz. Bir yabancı bankanın tanıümı için f ürkiye'ye gelen Rockefeller bile Kıbrıs uyuşmazlıgına degindi. ABD'nin Ankara'daki Biiyiikelçisi Kıbrıs konusunda yeni bazı taleplerini açık bir şekilde bir gazeteye beyanat olarak açıkladı. ÖZAL Maraş konusunda KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Oenktaş'ın bir teklifi var zaten. Kıbrıs konusunda size dış dünyadan bir baskı var mı? ÖZAL Hayır. Dünya tabiatıyla bu konunun halledilmesini istiyor. ABD Kongresi'nin bir takım faaliyetleri var. Bir yaklaşım getirmek lazım. Ama bu yaklaşım ne dereceye kadar olur. Nerelerde bir yere vanrsınız. Bunun karşılığı kolay değil. Bunu açıklıkla ifade edeyim. Ozal: Af için Uç yıl aradan sonra (Baştarafı 1. Sayfada) retlerin belirlenmesi yolunu seçmek zorunda kalıyor. Bu noktada akla şu soru geliyor: Sendikalı bir milyon 247 bin işçi ücretlerini ve sosyal haklarını toplu sözleşme yoluyla belirliyor. Sendikalar, toplu sözleşmeye bir milyon 247 bin işçi için oturabiliyor. Peki, sendikasız işçiler için nasıl bir çözüm isteniyor? İşkolları istatistiğin ,n ortaya çıkardığı ilk gerçek ve buna bağlı ilk soru, işte burada düğümleniyor. Elbette ki, bu istatistikten kimse "çözüm" beklemiyor. Ama, bu istatistiğin getirdiği ilk soru da, çalışanlan meraklandınyor. Son dönemde yürürlük kazanan yasaya göre, 28 işkolu bulunuyor. Yine aynı yasaya göre, hcrhangi bir işkolunda toplu sözleşme yapacak yetkili sendikanın belirlenmesi için, larımda çalısanlar dışında, o işkolunda çalışanların en az yüzde 10'unun bir sendikaya üye olması gerekiyor. örneğin, madencilik alanında çalışan işçilerin en az yüzde 10'unun madencilik alanında faaliyet gösteren sendikalardan birine üye olması gerek. Ancak, yüzde 10 üyeyi bulan bir sendika, o işkolunda toplu sözleşme yetkisi yapmaya sahip. İşkollan istatistiği işte, her işkolu itibariyle hangi sendikaların, ne kadar üyeye sahip olduklarını belirlemek amacıyla hazırlandı. Dolayısıyla da, her işkolunda hangi sendikanın toplu sözleşme masasına oturmaya yetkili kılındığı, dün Resmi Gazete'de yayınlanan istatistik sonucunda ortaya çıktı. Bunun içindir ki, istatistiğin yayınlanması gerek çahşanlar, gerek sendikalar ve gerekse işverenler için çok önemli. Çünkü, şimdiden sonra hangi işkolunda, hangi sendika yetkili, bu artık biliniyor. Bunun bilinmesi ise, işkolları istatistiğinin yayınlanması ile birlikte, şu sonuçlan kendiliğinden getirmiş oluyor: • • Buyük goç (Baştarafı I. Sayfada) • Artık toplu sözleşme yapma yetkisine sahip kentte yerleşik büyük holdingler de sendikalar belirlenmiştir. kesin dönüş için işten ayrılan Türk• Türkiye'de 3 yıllık bir aradan sonra serbest lere tazminat ödüyorlar. İşsiz kalma toplu pazarlık düzeni fiilen başlamış olmaktadır. korkusu ve yabancı düşmanlığı yü• Şu günlerde Yüksek Hakem Kurulu süreleri zunden ıllallah diyen Türkler gidi1984 yılında bitmeyen toplu sözleşmelerin ücret yorlar. Haftalardır bir "dönüyoruz" zamlannı belirlemek amacıyla, her gün toplan sözü dolaşıyor kentte. Duisburg'dan maktadır. 1984 ücret zammı belirlendikten son Türkiye'ye göç var. İlk büyük göç kentin Hüttenheim ra, 3 yıldır görev yapan Yüksek Hakem Kurulu'semtindebaşladı. Mannesmannişçinun işlevi bitmiş olacaktır. t • İşkolları istatistiğine göre, yetki alamayan sen lerinin oturıluğu bu semtte nüfus dikaların 15 gün içinde itiraz hakları bulunmak şimdiden yarıya indi. Sokaklar botadır ve mahkemeîer itirazı 15 gün içinde karara şaldı. Oysa, bundan bir hafta öncesinde burası ana baba günü gibiydi. bağlamak zorundadır. Kapı önlerine yanaşan TIR'lar, Resmi Gazete'de yayınlanan istatistiğe bakın denkler, kartonlar, kullanılmayıp soca, 4 işkolunda hiçbir sendikanın yetkili kılınma kak kenanna çöp olarak atılan eski dığı görülüyor. Bunlar 63 bin işçinin çalıştığı "ko eşyalar, vedalaşmalar, ağlaşmalar... naklama ve eglence yerleri işkolu", 29 bin işçinin HEPSİ GİDİYOR çalıştığı "kara taşımacılığı işkolu", 23 bin işçinin 5 bin 683 kişinin oturduğu işçi çalıştığı "deri işkolu" ile, 233 bin işçinin çalıştığı semti Hüttenheim'da nüfusun yan"ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar işkolu". dan fazlası yabancı. 45 bin PorteBuradan şu sonuç çıkıyor: Sendikalı olan ve bu kizli ve Yunanlı aileyi saymazsak, 4 işkolunda çalışan yaklaşık 350 bin işçi, temmuz hepsi Türk. Sayıları 2 bin 567 kadar. ayına dek toplu sözleşme yapamayacak. Çünkü, Ve Türklerin hemen tümü Mannesbu istatistik bundan böyle her yılın şubat ve tem mann'ın kıdeme göre 40 bin marka muz aylarında yayınlanacak ve o andaki duruma kadar varan tazminatlı cıkışlarından yararlanarak göre, yetkili sendika yeniden belirlenecek. Tem yapıyor. TümTürkiye'ye kesinşudönüş Duisburg'dan günmuz ayına dek, yukardaki 4 işkolunda faaliyet lerde toplam 4 bin 500'e yakın Türk gösteren sendikalar, herhalde birleşecek ve yüzde ayrılıyor. 10'luk üye sayısını tutturmaya çalışacaklar, ya da "Tazminatlı çıkış'ı ilk uygulayan bu işkollanndaki işçiler bir başka sendikada top Mannesmann oldu. En yuklü tazmilanacaklar. natı da yine bu firma ödüyor. daha Çalışma yaşamı açısından son derece önemli, sonra Mannesmann örneğine sendiklan "birer uslu çocuk" haline getirmeye ya Thyssen ve Ruhrkohle uydular. Ama rayan "işkollan istatistiği"nin her yıl 2 kez yayın eşyalarını toplayıp yola çıkanlar şimlanması ve yetki belirlemede "temel araç" olma dilik yalnız Mannesmannlılar. Ötesı, Türk sendikacılığında önemli dönemeçlerden kiler önümüzdeki haftalarda Türkiye'ye dönüş yapacaklar. biri, bu çok açık. ki "Avlu Komitesi"nde 2 yıldır canla başla çalışmış. Bütün boş zamanlarını hafta sonlarında kahveye bile çıkmamacasına bu işe ayırmış. Ahmet Özgün, Hüttenheim'daki son gününde hem hüzünlü hem telaşlı. Eşyalannı iki gün önce kamyona yüklemiş. Akşama doğru ailesi ile birlikte havaalanına giden otobüse binecekti. Özgün'ün burukluğuna tek neden, belliki sırf son günlerin lelaşı, karmaşası, geleceğin belirsizliği değil. "Aslında patrona sallığım işgücüne yaımorum da, buraya harcadığım emeğe hiç acımıyorum. Ama, böyle bir de suc işlemiş gibi apar topar gitme durumu yok mu, beni mahveden işte bu" diyor. Zonguldak'ıa maden işçiliği yaparken kendi deyimiyle "yazıp çizmeye" de başlamış. "İlk yıllarda Almanya'da da denedim. Ama yol gösterenimiz yoktu. Sonunda şiirim de romanım da bu bahçeler oldu işte," diye konuşuyor. SOKAKLAR BOŞALIYOR Hüttenheim'da birkaç gün içinde sokaklar boşalıyor. Ders yılı ortasındayız, ama sınıflarda öğrenci sayısı birden yarıya inmiş. HeinrichBierwes Sokağındaki okulda Türk çocukların ayrılması ile 8 sınıf birden nerdeyse öğrencisiz kalmış. Öğretmenler geride kalan 12 çocuğu öteki sınıflara dağıtmaya çalışıyorlar. Yalnız okullarda değil. bütün semtte yaşam değişiyor. Mahalledeki bazı doktorlar birdenbire hastasız kaldıklannı söylüyorlar. Manavlar. bakkallar dükkanı ya kapatıyor ya da başka bir yere aktarmaya hazırlanıyorlar. Türkler de bankalardaki hesaplarını kapatıyorlar, borçlannı ödüyorlar, alacaklannı topluyorlar, ev sahibine bir mektup, iş ve işçi bulma kurumuna müracaat, emekli sigonasma dilekçe. Emekli sigortasında biriken kesintiler, devletin ödediği 10 bin 500 mark ve çocuk başına ödenen I.500'er marka peşin aldıkları firma tazminatlan da eklenirse. kimi cebinde 100 bin marka kadar parayla Türkiye'ye dönüyor. Ama bu paraya rağmen etekleri zil çalarak Türkiye'ye gittikleri söylenemez. Aldıkları paranın çekiciliğinden çok "Türkler dışarT'nın iticiliği dönüşlerini belirliyor. Ekonomik kriz bastırınca. bu ülkede artık istenmeyen insanlar olmuşlar. Oysa, en yenisi 1213 yıldır Almanya'da. Güzel güzel çalışıp yaşarken son birkaç yıldır her şeyin altüst olmasının şaşkınlığı ve sıkıntısı icindeler. Üstelik dönüş arifesinde bir sürü sorun: Bunca yıldan sonra Türkiye'ye uyum sağlayabilecekler mi? Ne iş tutacaklar? Ya eldeki avuçtakini kaptırır yitirirlerse? Çocuklar okula gidebilecek mi? İşsizliğin kol gezdiği Türkiye'de bir baltaya sap olabilecekler mi? Kafalarındaki bu sorulardan hiçbirine şöyle oh dedirtecek bir yanıt bulamıyorlar. En garip durumdakiler de çocuklar... Birçoğu Almanya'da doğmuş. Türkiye'yi, köyünü tatillerden lanıyor. "NE YAPACAKSIN?"A YANIT YOK Meryem Uzdemir, nüfus kâğıdında ve yaşamı boyunca edineceği kimliklerde doğum yeri "DuisburgHüttenheim" yazacak yüzlerce Türk çocuğundan biri. 9 yaşında. Üçüncü sınıfa gitmekteymiş ki. işte babasına Mannesmann'dan o mektup gelince okul falan kalmamış. Uzdemir ailesi, Meryem'in yarı Almanca şi\esiyle söyleyişine bakılırsa "Zivaz''dan. Babası "Bakalım sen Sivas'ta da dansöz okulu bulabilecen mi?" diye takılıyor Meryem'e. Belli belirsiz gülümsüyor Meryem ve pek bir şey söylemek istemiyor. Öğretmeni Frau Gisela daha birinci sınıftayken, hem Almancası hem öteki dersleri çok iyi olduğundan haftada iki kez de bale dersine gelmesi için diretmiş. Geçen ders yılı sonunda öğrencilerin ortak gösterilerine Meryem'in annesiyle babası da gelmişler. "En kiiçükleri bendim. Babam bile aferin kız dediydi." diye anlatıyor Meryem ve alçak sesle soruyor: "Zivaz'da da sahiden balel okulu var mı?" Dönünce ne yapacaksın?" sorusuna, hiçbirinin yanıtı yok. Bild gazetesi, Türklerin göçüne ilişkin yazısında "Türkler gidiyor Kenlimiz onlarsız ne olacak?" başlığını atmış. Acaba, "Bize uyum sağlayamıyorlar" diye dışlanan Türkler gider ayak sempatik mi görunmeye başladı? Yoksa zamanla pekâlâ bu toplumun bir parçası haline geldikleri, Almanların onlara, onların Almanlara alışuklan mı ortaya çıkıyor? Hüttenheim'da hellalleşen, vedalaşanlar arasında geride kalan Alman komşular da \ar. Ağlıyorlar... UGUR MUMCU (Baştarafı I. Sayfada) GOZLEM Suriye'nin zaferi (Baştarafı 1. Sayfada) tadoğu konusunda lsrail'le doğrudan görüşmelere girmesini iskeleri için bir örnek oluşturacaktemiştir. Anlaşıldığı kadarı ile, tı. Bu umutlar gerçekleşeceğine, İsrail içine saplandığı Lübnan Lübnan İsrail için, nasıl çıkacabatağından mümkün olduğunca ğına bir türlü karar veremediği az yara bere ile kurtulmanın yolbir batak oldu. larını araştırmaktadır. Ancak İsLübnan çıkmazını İsrail'den rail'in Suudi Arabistan planı devralan Reagan yönetimi ise, uyarınca Güney Lübnan'ı koşulBeyrut'ta ABD ve İsrail yanlısı suz terketmesi de beklenemez. bir Hıristiyan hükümetin bölgede ABD'nin çıkarları açısından Bu noktada Suriye ile Müslüyararlı olacağı ve Sovyetlerin etman muhalefet arasındaki ilişkiki alanını sınırlayacağı görüşün ler akla geliyor. Suudi Arabistan den hareket ederek yola çıktı. planında, İsrailLübnan anlaşToplumların iç dinamiğini dikmasının iptali ve Beyrut'taki Çokate almayan ve ulusların dışakuluslu Güç'ün geri çekilmesi rıdan getirilen formüllerle yöne öngörülüyor. Bu maddeler Suritilebileceğini var sayan bu görüş ye'nin isteklerinin yerine getiriller bugün tam bir iflas içindedir. mesi anlamına geliyor. Ancak Lübnan İsrail anlaşmasının ip Müslümanlar, daha fazlasını, talinin Başkan Reagan'ın Lüb Emin Cemayel'in de istifasını isnan politikasına indirilmiş yeni tiyorlar. Cemayel'in istifası Subir darbe oluşturduğu açıktır. riye için yaşamsal önemde miZira, Beyaz Saray son zamanla di'r? ra kadar bu anlaşmayı, Lübnan Müslümanlar, Lübnan'da tebunalımında "başanlı ve olummel bir haksızlığın giderilmesi ve lu adımlardan biri" olarak ilan yönetimde kendilerine de söz ediyordu. Anlaşmanın iptali, hakkı tamnması için mücadele özellikle Dışişleri Bakanı Georediyorlar. Suriye'yi ise sadece ge Shultz'u çok güç duruma sokkendi çıkarları ilgilendiriyor. muş görülüyor. 17 mayıs 1983 Müslümanlara yapılan haksızlıtarihli anlaşmanın imzalanabilğın Hafız Esad'ı pek fazla üzdümesi için yoğun çaba harcamış ğünü sanmıyoruz. Suriye, olan Shultz, Cemayel'in anlaş1975'teki iç savaş sırasında Hıraayı iptal etmeyi kabul etmesinristiyanların yanında duruma den 24 saat önce yaptığı konuşmüdahale etmemiş miydi? Bu mada anlaşmayı savunmus ve ipbakımdan, Hafız Esad Cematalinin VVashington'da "büyük yel'in istifasını kendi çıkarları düş kırıklığı" yaratacağını söyaçısından çok önemli görmezse, lemişti. Suudi Arabistan planını onaylaOlaya Suriye açısından bakılyabilir. Dürzilerle Şiiler silahladığında, anlaşmanın iptali Şam rını Suriye'den sağladıklarından, hükümeti için büyük bir zafer herhalde tutumlarını yumuşatolmuş, Hafız Esad Lübnan bumak zorunda kalırlar. Ya da, nalımında kendisinin hiçbir zaHafız Esad bu asamada Lübman devre dışı bırakılamayacananlı Müslüman müttefiklerini ğını kanıtlamıştır. gücendirmeyi çıkarları açısından İsrail Başbakanı İzak Şamir, yararlı bulmayıp, Cemayel'in isanlaşmanın iptalini bir felaket tifası isteğine katılabilir. Her duolarak nitelemiş ve İsrail'in gürumda, Suriye liderinin kararıneyde gerekli gördüğü önlemlenı çok yakında göreceğiz. ri alacağını, Lübnan'dan ise çıkmayacağını yinelemiştir. Ancak, Son bir nokta. Lübnan fiyasİsrail'in son gelişmeler üzerine kosu, Başkan Reagan'ın Sovyetolaylara doğrudan müdahale ler Birliği ile işbirliği yapmayıp, edeceğini ya da Suriye ile bir ça Moskova'yı devre dışı bırakmatışmaya gireceğini sanmıyoruz. ya çalışmasının yanlış bir politiŞamir içeride, Lübnan'dan çekil ka olduğunu da ortaya koymuşmek için yoğun bir baskı altın tur. Suriye ile Sovyetleri sürekli dadır. Üstelik, büyük ekonomik görmezlikten gelmeye çalışan bunalım, Suriye ile yeni bir sa Başkan Reagan, şimdi kendi povaşı göze almasını her halde en litikasının iflasını seyretmek dugeller. Ayrıca, İsrail hükümeti rumundadır. nin son zamanlarda Lübnan koBüyük bunalımlarda, iki sünusunda daha esnek bir tutuma per gücün birbirini atlatmaya girdiği de gözleniyor. Örneğin çabalamak yerine, işbirliğine gitŞamir Sovyetler'e iki kez çağrı mesi herhalde daha doğru olada bulunarak Moskova'nın Or caktır. Lübnan'da Falanjistlerin katlettiği 100'den fazla Dürzi cesedi bıılundu BEYRUT, (AP) Dürzi milisler, Beyrut yakınında dağlık bir köyde Falanjistler tarafından katledilmiş ve çürümeye terk edilmiş cesetler bulduklarını açıkladı. Dürzi milisler toplu katliamda ölenlerin Israil birliklerinin eylül ayında bölgeden çekilmesinden sonra başlayan Dürzi Falanjist çatışması döneminde öldürüldüğünü söylediler. Batılı gazeteciler başkent Beyrut'un 25 km. güney doğusunda Kfar Matta kasabasına giderek olayın geçtiği yerleri gezdiler. Muhabirler arasında bulunan CBS televizyon ekibi evlerde üstüste konulmuş veya çevreye atılmış kadın, erkek ve çocuk cesetlerini görüntüledi. Televizyon filminde bir düzineye yakın çocuk cesedinin yanında, çocuğuna sarılmış bir annenin iskeleti görülüyor. Kasabanın dışında yüzünün tam ortasından vurulmuş, elleri arkadan bağlı bir kadın cesedi de CBS ekibi tarafından görüntülendi. Falanjistler, Sabra ve Şatıla mülteci kamplarında yaşayan 1000'den fazla Filistinliyi 1982 yılında katletmişlerdi. ÖNCE YANAŞMADILAR Mannesmann'ın yüksek fırınlarda, dökümhanelerde çalışan yabancılara tazminatlı çıkış vermesi ilk kez olmuyor. Bundan önce 1982 sonlarında çıkış alan yabancılara adam başına yaklaşık 24 bin mark tazminat ödedi. O sırada bu yönteme eveı deyip işini kendi rızası ile terkeden Türklerin sayısı 50'yi geçmemişti. Şimdi, Mannesmann çelik işletmelerine de giren Japon teknolojisi yöneticilere göre 1984 yılı sonuna dek işçi sayısının bin dclayında azaltılmasını gerekli kılıyor. Bu son tazminatlı çıkış furyasının ardında yatan, aslında yalnız sipariş hacminin azalması değil, F. Alman endüsırisinin hemen her alanında istihdam imkanlarını hızla yok eden otomatikleşmenin bir sonucu. TIG GİBİYDİM 49 yaşındaki Hüseyin Bilgin'in firmadan eline tutuşturulan bilgisayar şeridinde 39 bin marklık tazminat ilk sırada görülüyor. Buna el yazısı ile "devlet pirimi" olarak 10 bin 500 mark eklenmiş, bir de 4 çocuk için 1.500'erden 6 bin mark. Geri alabileceği emeklilik kesintileri tutarı 34 bin mark olarak gösterilmiş. Buna bir de fırmanın Emekli Sandığı'ndan almaya hak kazandığı 7 bin mark eklenince eline kağıt üzerinde yuvarlak hesap 96 bin mark geçiyor. "Hem kalp var hem de şeker." diyor Hüseyin Bilgin. "21 yıl öncesinde tığ gibiydim ilk geldiğimde". Mannesmann'dan belli bölümlerde çalışan Türk işçilerine tazrainatlı çıkış öneren mektuplar geldiğinde önce pek oralı olmamış. "Sonra bir dtlşündüm. Atılmanı mı bekliyorsun dediler. Birden aydım. Biirova giltim." Kompütür kâğıdım da alınca kafası iyice bozulmuş Hüseyin Bilgin'in. Ve iki gece uyumayıp yılbaşının ertesinde büroya gitmiş, imza^ sını atmış. AVLU KOMİTELERİ Mannesmann tarafından yüzyıl başında inşa edilmiş bir işçi sitesi olan Hüttenheim son yıllarda Duisburgluların dilinde Türkenheim (Türk Yuvası) diye anılır olmuştu. Mannesmann işletmelerinin hemen biıişiğinde. Ruhr Havzasmın tipik işçi mahallelerinden biri. Binalann arka cepheleri geniş avululara açilıyor. Sokakların yüzyıl başından kalan görünümünü korumasına karşılık bu geniş avluların çoğunu çevrede oturanlar özenli bahçeler haline getirmişler. İki yıl kadar önce işletmenin uzun yıllar bakımsız buaktığı avluları araba mezarlığı durumundan kurtarmak için kollan sıvamışlar. Kurdukları "avlu komiteleri" dil ve bürokrasi engellerine kulak asmadan belediye ve Mannesmann yönetimi ile ilişkiye geçmiş, malzeme sağlamış. Avlular bugün pınl pırıl. Bir bölümü çocuklara oyun yeri olarak ayrılmış, spor ve dinlenme olanakları sağlanmış. Hüttenheim'da gri rengin egemen olduğu, genellikle iç karartıcı sokak görüntülerinin ardından bu yeşil adacıklar sürpriz gibi birden ortaya çıkıveriyor. Ahmet Özgün, kendi sokağanda Çorlu (Baştarafı 12 Sayfada) faaliyetten men" ve işveren vekilleri hakkmda "ağır para cezasına" hükmolunmuş. Ağır para cezası ise yasalanmıza göre 500 lira. Peki şımdi ne olacak? "Fabrikalar işlelmeden alıkonulacak mı" diye soruyoruz savcı Ercivan Tümay'a. "Karar kesinleşince evet" diyor. Kararı fabrikalar temyiz ediyorlarmış. Yargıtay'da görüşülüp karar onanırsa ve o zamana kadar antma tesisi de kurmazlarsa uygulamaya konulacakmış. "Bir soç işleyen kişi hakkmda mahkeme hiiküm verince karar kesinleşmeden lutuklama karan da alınabiliyor. Fabrikalar ise atıklannı karar kesinleşene kadar dereye akılmayı sürdürecekler mi?" sorumuzun yanıtı ise "evel." Peki fabrikalar niye arıtma tesisi kurmuyorlar? Bu soruya fabrikaların yanıtı şöyle: "Çok pahalı". Dere ne olacak? sorusunun yanıtı da şöyle: "Devlel yardımcı olsun." BAKAMN BİLE HABERİ YOK! Bu kuruluşlar arasında bir tek AEG grubu, yani Profilo Holding'in Pemko ve Peg fabrikaları arıtma tesislerini yapmaya başlamışlar, yakında devreye girecek. Dığerleri ise karardan habersiz görünmeyi tercih ediyor. Hatta öylesine habersiz ki mahkeme kararı 8 şubatta açıklandıktan sonra 12 şubat günü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Büyükbaş Çerkezköy'de faaliyetten men kararı içinde bulunan Herna fabrikalanmn maden direği üretecek bir başka bölümünü de hizmete açıyor. Çerkezköy'deki fabrikalar, devletin Organize Sanayi Bölgesi projesi içinde bulunan arıtma tesisinden kendilerinin de yararlanması ve bu projenin birlikte realize edilmesi amacında. Ancak bu konuda henüz pek bir kıpırdanma gözlenmiyor. Bunu ancak gerçek muhalefet partileri yapar. Doğrusunu söylemek gerekirse, DYP ve MDP, HP ve SODEP'ten daha etkili çıkışlar yapmaktadırlar. HP, kurulduğu günden bu yana "siyaset ile uğraşan dernek" görünümünü henüz aşmış değildir. SODEP ise, hızla eski siyasal hiziplerin kısır döngüsü içine itilmiştir. Kapitalist modele karşı, İsmet Paşa'nın 'Verasef ilamı" ile etkili ve ilkeli bir toplumsal muhalefet yapılıp, yapılmayacağı, önümüzdeki günlerde artık iyice belli olacaktır. Bugünkü işlevleri ile HP ve SODEP, gerçek bir muhalefet anlayışının çok uzağındadırlar. Sunalp Paşa bile hükümete yönelttiği eleştirilerle HP ve SODEP'i çoktan sollamıştır! Sol muhalefet anlayışının bugünlerde gözden kaçırdığı konulardan biri, nükleer füzelerle ilgili haberlerdir. Çevremiz bir ateş çemberi ile sarılmaktadır. Lübnan, yeni bir Vietnam olma yolundadır. Sınırlarımızın hemen ötesinde sonu ne olacağı belli olmayan sıcak savaşlar yaşanmaktadır. ABD bu savaşın taraflarından biridir. Vietnam Savaşı'ndan sonra Ortadoğu, iki dünya jandarması arasında yeni bir "nüfuz alanı" olmuştur. İki süper güç, Ortadoğu üzerinde bilek güreşine tutuşmuşlardır. Bu koşullarda, TürkAmerikan ilişkılerinin önemi büsbütün artmıştır. Yabancı dergiler, Türkiye'de nükleer başlıklı füzelerin arttırılmakfa olduğunu yazıyorlar. "Sol muhalefet" acaba bu konuda ne düşünüyor? Sol muhalefet, nükleer füzelere, Aytekin Kotil ve İhsan Alyanak'tan daha fazla önem vermiş değildir. Batılı yayın organlannda, Türkiye'de 6 üs ve 20 tesiste toplam 5 bin Amerikalı personel bulunduğu yolunda bilgilere rastlanıyor. Aynı dergilerde, üs ve tesislerin bulundukları yerleri gösterir haritalar da yayınlanıyor. Artık, günümüz dünyasında karşılıklı askeri güç dengeleri en ince ayrıntılarına kadar biliniyor. Merkezi Londra'da bulunan "The Intemational For Strategic Studies" adlı kuruluşça her yıl çıkarılan "The Military Balance" adlı yayın organında, NATO ve Varşova Paktı'na bağlı ülkelerdeki asker, araç ve gereç sayısı ile nükleer silahlar ve "paramiliter" güçler hakkında karşılaştırmalı sayısal bilgiler veriliyor. Biz Türk yurttaşları olarak, neden bütün bu bilgileri yabancı yayın organlanndan izlemek zorunda kalıyoruz? Muz ve faturalı yaşam konuları, gazetelerin birinci sayfalarında, nükleer başlıklı füzelerle ilgili haberler de arka sayfalardadır. Çoğu gazetelerde böyle konulara yer bile verilmemektedir. Varsa, yoksa muz ve faturalı yaşam.. O da işin temeline inmeden "eyi muz" gibi çağrışımlar düzeyindedir. Gerçek konular bunlar mı? Türkiye, NATO amaçları için kullanılması öngörülen üslerin "American Rapid Deployment" adı ile bilinen "Çelik Kuvvet" için kullanılmayacağını karar altına alırken, Ortadoğu'daki duyarlı dengeleri gözetmiştir. Bugünlerde Türkiye'de bulunan ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle, hiç şüphesiz, Türkiye'yi, ABD'nin Ortadoğu planlarına yardım edici bir konuma sokmak amacındadır. Hükümet bu konuda ne düşünmektedir? Muhalefetin bu konuda belirlenmiş bir görüşü var mıdır? Türkiye, Ortadoğu'daki çatışmalara dolaylı ya da dolaysız biçimde taraf olamaz. Türkiye, bu çatışmalar ortasında bir "barış kalesi" olarak kalmak zorundadır. Böyle bir politikanın sav'unuculuğu ise, Atatürk'ün "tam bağımsızlık" ilkesini savunma yükümlülüğü altında olan "sol muhalefet anlayışına" düşmektedir. Ama nerede öyle muhalefet? Muhalefet, böylesine yaşamsal önemdeki konuları niçin gözardı eder? Ya da, niçin bu gibi konuları büsbütün yok sayar? Serbest toplu pazarlık (Baştarafı 1. Sayfada) 246.81 işçi), Teksif (Türklş) yüzde 46.22). Agaç İşkolu (Toplam 37.792 işçi): Ağaçİş Sendikası (Türklş, yüzde 26,71), Öz Ağaçİş (HakIş, yüzde 10.42), Kağıt İşkolu (Toplam 19.400) Türkiye Sellülozlş (Türktş, yuzde 106,71), işkolunda toplam işçi sayısı karsısında sendika üyesi işçi daha fazla gösterildi. lstatistikte, bu işkolunda "Işverenlerden ve sendikalardan farklı bildirimler geldiği" belirtildi. Basın ve Yayın İşkolu (Toplam 15.411 işçi): Basınlş Sendikası (Türkİş, yüzde 16.07). Banka ve Sigortacılık İşkolu (Toplam 80.669 işçO.'Türkiye Banka Sigorta, Ticaret Büro Eğitim ve Güzel Sanaılar îşçileri Sendikası (bağımsız, kısa adı Banksis, yüzde 16.03), Türkiye Ticaret, Büro, Eğitim. Banka ve Sigorta Güzel Sanatlar Çalışanları Sendikası (Türkİş, Kısa adı (Bank BÜROSEN, yüzde 31.46) Bu işkolunda Türklş'e bağlı genelde Vakıflar Bankası işyerlerinde örgutlü BASS sendikası yüzde 5.02 ile yetki barajını aşamadı. Çimento, (oprak ve cam işkolu (loplam 73.662 işçi). Çimseİş Sendikası (Turklş. yüzde 39.25), Çimento, Cam. Seramik ve Toprak Sanayii Îşçileri Sendikası (Bağımsız, yüzde 14.74). Melal İşkolu (toplam 308 bin 331 işçi): Türk Metal Sendikası (Türklş yüzde 25,82), Özdemir, Çelik Madeni Eşya ve Sanayii Îşçileri Sendikası (Hakİş, yüzde 10.84). bu işkolunda Bağımsız Çelikİş Sendikası yüzde 9.18 ile yine bağımsız Otomobillş Sendikası da yüzde 8,61 ile yetki barajını aşamadılar. Gemi İşkolu (toplam 9.287 işçi): Dok Gemitş (Türkİş'e bağlı, yüzde 58,91) İnşaat İşkolu (Toplam 290 bin 39 işçi): Türkiye Yolİş Sendikası (Türkİş'e baglı vüzde 24.88). Enerji İşkolu (Toplam 86.678 işçi): Teslş Sendikası (Türklş, yüzde 75,91), Bağımsız Enerji İş Sendikası bu işkolunda yüzde 6,84 oranı ile yetki alamadı. Ticarel, Büro Eğitim ve Güzel Sanatlar İşkolu (toplam 233.189): Bu işkolunda hiçbir sendika yüzde 10'luk barajı aşarak yetki alamadı. Bu sendikaların arasında Türklş'e bağlı Tezkooplş Sendikası) yüzde 6,20 ile yine Türklş'e bağlı Koopiş Sendikası) yüzde 2,24 da bulunuyor. Kara Taşımacılığı İşkolu (Toplam 28 bin 882 işci): Bu işkolunda örgüılü 4 sendika birden yetki alamadılar. Bu sendikaların arasında Türkİş'e bağlı TÜMTİS de (yüzde 3,71) var. Deminolu Taşımacılığı İşkolu (toplam 51.077 işçi): Türkiye Demiryollş Sendikası (Türklş, yüzde 43.45) Deniz Taşımacılığı İşkolu (toplam 21.372 işçi), Türkiye Denizeiler Sendikası (Türklş. \ ıude 41.85). Hata Taşımacılıgı İşkolu (Toplam 8 bin 959): Havalş Sendikası (Turkİş, yüzde 63,37), Ardiye ve Antrepoculuk İşkolu Cemayel (Baştarafı 1. Sayfada) lundurmak isteyen İsrail'in Güney Lübnan'dan çekilmesini sağlayacak güvenlik düzenlemelerinin yapılması yer alıyor. Planda ayrıca iç reformlar üzerinde çalışmalarda bulunulması, Suriye'nin Lübnan'daki kuvvetlerini geri çekmesinin sağlanması, yabancı kuvvetlerin aynı anda çekilmesi planı yürürlüğe koymak için Ulusal Birlik Hükümeti'nin kurulması ve planın bir bütün olarak kabulü veya reddi maddeleri de bulunuyor. Bu arada planın Şam'da Suriye hükümetince incelendiği belirtildi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud El Faysal, planı Hafız Esad'a iletmek üzere Şam'da bulunuyor. İsrail Basbakanı İzak Şamir ise, Lübnanİsrail anlaşmasının iptal edilmesinin bu ülkede barış umutları için çok ağır bir darbe oluşturduğunu söyleyerek. "Anlaşma olsa da, olmasa da, İsrail kendi güvenliği için Güney Lübnan'da gerekli gördüğü onlemleri alacaktır" dedi. Öte yandan ABD Başkanı Ronald Reagan dün Beyrut'taki deniz piyadelerinin açıklarda bekleyen Amerikan savaş gemilerine aktanlma işleminin başlatılması emrini verdi. Reagan epırine göre, piyadelerin gemilere aktanlma işlemi bu hafta sonu başlayacak ve bir ay içinde tamamlanacak. Körfez'de (Baştarafı 1. Sayfada) tinin düşürüldüğünü öne sürerken İran, cepheye 6 bin asker daha sürdüğünü açıkladı. Irak ise, tran saldınsının durdurulduğunu ve geri püskürtüldüğünü iddia etti. Irak askeri bildirisinde, İran birliklerinin ağır kayıplarla geri çekildikleri belirtildi. Irak askeri yetkilileri yayınladıkları başka bir bildiride ise, Basra Körfezi'nde İran'ın Bender Humeyni limanı girişinde yedi İran gemisini batırdıklarını büdirdi. AP Ajansı'nın haberine göre, ABD yönetimi yetkilileri, İran'ın son saldırısını başlattığı kesimde 500 Bin Irak ve İran askerinin bulunduğunu açıkladı. Bu yetkililere göre, her iki taraf bölgenin orta kesimlerinde "Birinci Dünya Savaşı benzeri büyük bir siper savaşına hazırlanıyor." İstanbul DevSol (Baştarafı 1. Sayfada) lu, Uye yargıç Ütgm. Salih Şahin ve Istanbuİ Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcısı Hâkim Kd. Alb. Hanefi Öncül ile yardımcısı Necdet Varol'un yerlerini almalarından sonra 61 sanıkla ilgili karar açıklandı. Karar, öğleden önceki oturumda sanıklar duruşma salonundan çıkarıldıklan için gıyaplarında okundu. Karar okunurken yalnızca sanık avukatlan Nebi Barlas. Bekir Doğanay ve Kemal Gürkaplan hanr bulundular. Mahkeme, örgüt liderı oldugu ileri sürülen Abdullah Bülenl Uluer'in firarda olduğunu, bütün aramaJara karşın bulunamadığını bildirerek hakkındaki yargılamanın tatiline karar verildiğini ve çatışmada ölen sanıklardan Necali Kışmışlar'la ilgili davanın da ortadan kaldınldığım bildirdi. Mahkeme ayrıca, TCY'nın 146/1 maddesi uyarınca sanıklardan Serpil Kocadölü, Fikret Aşıcıoğlu, Kadir Çiğdem, Ergun Şen, Ali Osman Köse, Hasan Telci, Ali Kırlangıçlı hakkmda, Anayasanın tamamını veya bir kısmını tağyir, tebdil ve ilgaya teşebbüsten idam cezası verildiğini açıkladı. Sanıklardan Metin Türk men ile Birol Koçak önce idam cezasına çarptırıldılar, ancak bu cezaları daha sonra yaş küçüklüğü nedeniyle 20 yıl ağır hapse dönüştürüldü. Mahkeme idam cezasına çarptırılan ve daha önce tahliye edilen SeSerpO Kocadölü hakkmda gıyabi tutuklama karan da verdi. Sanıklardan Ahmet Hulusi Önder, silahlı çete oluşturduğu gerekçesiyle 10 yıl 6 ay ağır hapse çarptırıhrken, Suna Tavlakoğlu, Necmettin Aşıcıoflu. Mehmet Bas, Sadi As, Ali Çatak. Musa Sefa hakkında da 10'ar yıl ağır hapis cezası veriidi. Mehmet Girgin, Taytan Tamer, 3'er yıl 4 er ay. Yusuf Sami Solmaz 4 yıl, Nuri Diyaroğlu, TürkABD (Baştarafı 1. Sayfada) tarafı, Reagan yönetimince 1985 mali yılı için kongreden talep edilen toplam 935 milyon dolarlık yardımı yetersiz bulduğunu bir kez daha ifade etti. Toplantıda 1984 mali yılı için Türk tarafına iletilmeye başlanan 715 milyon dolarlık askeri yardımın çeşitli projelere dönük kullanım durumlan ele alındı. Bu çerçevede ortaklaşa yürütülen, savunma sanayiinde işbirliği projelerinin durumu ele alındı. Türk tarafının özellikle F16 projesinin finansmanı ile ilgili bazı sorunlarını ifade ettiği günilir kaynaklarça bildirildi. Sabri Karabaşoğlu. Dogan Üçlertopagı ise 5'er yj 6'şar ay ağır hapis cezasına çarptınldılar. Mahkemenin silahlı çete üyesi oldukları gerekçesiyle 5'er yıl ağır hapis cezasına çarptırdığı 26 sanığın adlan ise şöyle: Hilmi Giilşahoğlu, tsmail Güney, Nizami Sevilmiş, Mehmet tlhami Taşmerdrvenli. Ertan Baş, Nusret Çelin, Çetin Sel, Mehmet Atik, Mualla Akkurt. Fethiye Müftügil, Deniz Çilingir. Hayrettin Hızlıkurt, Orhan Devcan. Güzin Karalas. Nihal Dunıcan, Önder Ügeden, Mevlut Karadeniz, Halil Aydın, Erol Pecenek, Sabit Şen, Suat Tabanlı, Fikret Sart, Metin Sağlık, trfan Öksuz, Ziya Tunalı, Hasan Seymen. Beraat edenlerin adlan da şöyle: Şakir Erdoğan, Abdullah Kara. Ersan Şanlıtürk, Mehmet Ögüt, Hikraet Çevik. Nazife Diyaroğlu, Hüse>in Diyaroğlu, Ali Niyazi Karakaşlıoğlu, Maşuk Yeşilbaş, Emrullah Yeşilbaş. Mehmet Sıddık Dogru. KAYSERİ'DE 1 İDAM 3 ÖMÜR BOYU HAPİS CEZASI MALATYA (Cumhuriyet) 2. Ordu ve Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Anayasal düzeni yıkarak yerine MarksistLeninist bir düzen kurmak amacıyla Kayseri'de yasa dışı THKP/C Acilciler örgütünü kurmak suçundan yargılanan Çelin Koçak ı ölüm cezasına çarptırdı. Aynı davada yargılanan 3 sanığa ömür boyu, ~! sanığa 2 ile 16 yıl arasınJa Jeğişen hapis cezaları veriidi. 15 >anığın beraat eıtiği davada 2 s.ır.:k hakkında görevsizlik karan alındı. Taksitli saüşlar veı^i (Baştarafı 1. Sayfada) rından 25 bin liralık fatura biriktirsin. Bu durumda çamaşır makinesinden 70 bin, öteki masraflardan da 25 bin lira olmak üzere toplam 95 bin liralık faturası oldu. İADE NE KADAR OLACAK? Oysa, net geliri 35 bin liraydı. Şimdi alacağı vergi iadesini hesaplayalım; İlk 30 bin lira için yüzde 10'dan 3 bin lira, sonraki 5 bin lira için yüzde 5'den 250 lira olmak üzere toplam 3 bin 250 lira vergi iadesine hak kazanacak. Bir başka deyişle, taksitle satın aldığı 70 bin liralık çamaşır makinesinin vergi iadesi sadece 750 lira olacak. Bu vatandaş 9 ay daha 7'şer bin lira taksit ödeyecek ama bu harcamaları için bir daha vergi iadesi alamayacak. Oğlunu evlendiren 30 bin lira gelirli işçi, taksitle aldığı 150 bin liralık yemek odası takımında, 120 bin lirayı vergi iadesine katamayacak. Ama ücretlinin net gelir düzeyi arttıkça, taksitli satışlardan alacağı vergi iadesi miktarı da artacak. Örneğin, 70 bin liralık. çamaşır makinesini taksitle alan ama aylık geliri 105 bin lira olan bir başka ücretli, hem bu çamaşır makinesi faturasının tümünden iade alacağı gibi, oıcki lıaı camaları için de 35 bin liralık fatura biriktirme olanağı bulacak. Sonuçta, "orladirek" tekiler taksitli satışlardan pek bir yarar sağlayamayacak. TAKSİDİN TÜMÜ KAPSAMA ALINMALI Yasanın amacı, yalnızca fatura kesilmesini yaygınlaştırmak, vergi kaçağını önlemek değil, aynı zamanda ücretlilere de iade yoluyla bir ek gelir sağlamak ise, taksitli satışların tümünün iade kapsamına aiınması gerekiyor. Çünkü, dar gelirli kesim olarak nitelenen işçiler, memurlar, emekliler ve bunların dul ve yetimleri, özellikle dayanıklı tüketim mallarını taksitle satın alıyorlar. Daha doğrusu taksitle satın almak zorundalar. Taksitli satışlarda vergi iadesi, fatura yerine makbuz, senet gibi taksit ödeme belgeleri üzerinden hesaplanabilir ve faturalar ilk taksit makbuzu ile birlikte ücretliden istenebilir. Hatia, faturanın üzerine "taksitli satış" ibaresi yazılarak aylık taksit dökümleri açık bir şekilde belirtilebilir. Ve böylece, 70 bin liralık çamaşır makinesini 7"şer bin liralık taksitlerle satın alan ama bunun karşılığında 750 lira gibi \üzde l'lik \ergi iadesine hak kazanan 35 bin lira geliri olan ücretli, devletin vereceği yuzde 1 yerine satıcıya bir "kola\lık" sağlayıp fatura kestirmeden yüzde 5 hatta yüzde 10 indirim yaplıınıak zorunda kalmaz. (toplam 7.799 işçi): Likatlş Sendikası (Turklş'e bağlı, yüzde 97.60) Haberleşme İşkolu (toplam 7.540 işçi): Haberİş Sendikası (Türklş yüzde 32,70), Sağlık tşkolu (toplam 20.556): Sağlıkİş Sendikası (Türkİş, yüzde 35,99) Konaklama ve Eğlence Yerleri İşkolu (toplam 63.681): Bu iş kolunda örgütlü üç sendikadan hiçbiri yetki alamadılar. Bu sendikalar arasında bağımsız Tursantş (yuzde 3,26), Türkİş'e bağlı Toreyis Sendikası (yüzde 5,12) ve bağımsız Konaklama ve Eğlence Yerleri Sendikası (yüzde 2,50) bulunuyor. Milli Savunma İşkolu (Toplam 37.284): Türk Harpİş Sendikası (Türklş. yüzde 78, 53). Gazetecilik İşkolu (toplam 3.934): Türkiye Gazeteciler Sendikası (Türktş, yüzde 50,66). Genel tşler İşkolu (toplam 96.517 işci): Türkiye Belediyetş Sendikası (Türklş, yüzde 77.78), Bağımsız Tüm Belediye ve Genel Hizmet Îşçileri Sendikası (yüzde 22,47). Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavı Yasası gereğince bir numaralı "Tanm ve Ormancılık, Avcılık ve Balıkçılık" işkolunda yüzde 10'luk bir baraj gerekmiyor. Ancak, bu işkolunda sendikaların toplu sözleşme yetkisi alabilmeleri için örgütlü buİunduklan işyeri ya da işletmede çalışan işçilerin yarıdan bir fazlasını kendilerine üye etmiş olmaları gerekiyor. İşkollan istatistiğine göre, söz konusu işkolunda çalışan toplam 72 bin 218 işçiden büyük bir bölümünün üye olduğu sendikalar ve tüm çalışanlara karşı üye oranları şöyle: Türkiye Orman tşçileri Sendilsası (yüzde 27,64), Tanmİş Sendikası (Türkİş, yüzde 46,6), Türkiye ToprakSu Îşçileri Sendikası (yüzde 7,74), Türkiye Hak Tarımİş Sendikası (HakIş, yüzde 6,62), Tarım ve Orman İşçileri Sendikası (yüzde 0.43). Bu sendikalar örgütlü bulundukları işyeri ya da işletmelerde çalışanların yarısından bir fazlasını kendilerine üye etmişlerse işyeri ya da işletmede toplu sözleşme yapabilecekler. İşkollan istatistiğine göre 23 bin 328 işçinin çalıştığı deri işkolunda ise hiçbir sendikanın adına yer verilmedi. Buna da gerekçe olarak istatistikten, "Deri işkolunda, 2821 sayılı Sendikalar Kanununun geçici l'nci maddesi gereğince genel kurullarını yaparak kuruluşlannı tamamlayan herhangi bir sendika, valilikl«r tarafından bakanlığımıza bildirilmemiştir" denildi. Yalnız deri işkolunda özellikle Sümerbank Deri işletmelerinde örgütlü bulunan Türkİş'e bağlı Deriİş Sendikası'nın zamanında genel kurulunu yaparak, yasal yöneticilerini seçtiği biliniyor. İTİRAZ EDEBİLECEKLER Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası gereğince, dün Resmi Ga/ele'de yayınlanan istatistiğe sendikalar dünden itibaren başlayarak en geç 15 gün içinde Ankara İş Mahkemesi'nde itiraz edebilecekler. Ankara İş Mahkemesi, yapılan bu başvuruları 15 gün içinde karara bağlayacak. Abdi İpekçi (Baştarafı I. Sayfada) Tan Aydın, Doğan Y ıldırım, Osman Alasu, Mehmet Metiner, Mehmet Gürbüz ve a^subay Yusuf Hududi haklarında cinayet, tutuklu ve hükümiünuıı hdvirılmasına yardımcı olmak, yataklık gibi eylemlerden ötürü, ölüm cezasından 5 yıl hapse kadar değişen cezalara çarptırılmalarını istiyor. 12 klasör tutan dava belgeleri arasında M. Ali Ağca'nın Roma'daki Rebbibia cezaevinde İpekçi cinayetinin öncesi ve sonrası hakkında verdiği yeni ifadeler yer alıyor. Askeri savcılık konu ile ilgili olarak çok sayıda tanığın ifadesine başvurmuş bulunuyor. İddianamede M. Ali Ağca'nın. ipekçi cinayetinden önce ve sonra Abuzer Uğurlu ile ilişkide olduğu kaydediliyor. Sına\a Doğru (Kksik sa>ılan 75 TL'lik pul "ondererek itlr>ebilirsiniz.) ısleme adresi: Turkocagı C'ad. 3941 Cağaloğluİstanbul