Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kuyruklu bir yalandır. Çünkü Yüce Atatürk, yatağından saptırılan dinimizi doğal yatağına sokmuştur. Yaşamı boyunca, gerçek din adamlarına saygı duymuştur. Din konusunda derinlemesine bilgi sahibi olduğunu kanıtlamıştır. Bu yahn gerçeği, emekli öğretmen Sayın Hakkı Okan'dan dinlediğımiz bir anı apaçık ortaya koymaktadır. Bu tarihsel anıyı, özgünlüğünü bozmadan aşağıya aktarıyoruz. Atatürk devrimlerinin bilinçli savunucusu olan Okan'ın anısını, papağan gibi ezberledikleri ve anlamlarını bilmedikleri sözcükleri dinsel bilgi sanan bağnazlann okumalannı diliyoruz: "1926 yılında, Trabzon'un Kavaklı Meydanı Ortaokulu'nun birinci sınıfında öğrenciydim. Atatürk, kentimize gelmişti. Okulumuzun yöneticileri, Büyük Önder'in okulumuzu da onurlandıracağını muştuladılar. Bu haberi duyunca, coşkumuz doruk noktasına ulaştı. Yüreğimiz, kapana düşen kuşlar gibi çırpındı. Gözümüzü, saatlerce pencerelerden ayırmadık. Sonunda, dört gözle beklediğimiz olay gerçekleşti. Dersliğimizin kapısı birden açıldı. Kurtuluş Savaşı'mızı utkuyla sonuçlandıran eşsiz kahraman karşımızda duruyordu. Hep birlikte ayağa kalktık ve hazır ol durumuna geçtik. Atatürk'ün sağında, Trabzon'un yetiştirdiği ilerici din bilgini Tevfik Hoca, arkasından da kendisine eşlik eden kişiler vardı. Atatürk, "Buyurunuz" diye Tevfik Hoca'ya yol gösterdi. Tevfik Hoca, "Önce siz buyurunuz Paşam" diye saygıyla eğildi. Atatürk, içtenlikli ricası nı yineledi. Bunun üzerine öncs Tevfik Hoca, sonra Atatürk \t öbür konuklar dersliğimize girdiler... Dersi, Vasıf Hoca veriyordu. Hocamız, Atatürk'le yüzyüze gelince coşkusunu dizginleyemedi. Ayağının altından toprak kaymışçasına sendeledi. Elindeki not defterini yere düşürdü. Konuklardan biri, hocatnıza yatıştırıcı sözler söyledi. Hocamızın dinginleştiğini gören Atatürk, dersin konusunu sordu. Vasıf Hoca, Sireti Nebi ve Kuran okuttuğunu açıkladı. Atatürk, bir öğrencinin Kuran okumasını istedi. Bu ağır görev, benim payıma düştü. Hemen besmele çektim ve okumaya başladım. Okurken, alnımda boncuk boncuk ter toplandı. Yüreğim, göğüs kafesime durmadan yumruk attı. Kulaklarım, boşa dönen bir değirmen gibi uğuldadı. İyice bunaldığımı sezen Atatürk, sevecen bir sesleokumamı kesti. Bana, "Okuduğun surede "Semiubasir sözcüğü geçti. Bu sözcük tecvitte ne olur?" diye sordu. Bu soruyu yanıtlarken, ses tonumu ayarlayamadım. Tüm gücümle, "îtlâp olur Paşam!" diye haykırdım. Atatürk, "Niçin?" diye gülümsedi. Yeniden "Tenvin b'ye uğradığından îtlâp olur!" diye bağırdım. Ulu Önder, "Doğru" diye başıru salladı. Kara yazgımızı değiştiren eliyle, saçlanmı okşadı... Atatürk, benden sonra hocamıza döndü. Ondan "İnşirah Suresi'ni okumasını ve yorumlamasını istedi. Vasıf Hoca, yeniden coşkuya kapıluı. Yüzü, balmumu gibi sarardı. Bir süre yutkundu. Cılız bir sesle, "Yanımda yorum kitabı yok. Bu yüzden sizi memnun edecek bir yorum yapamam" diye boynunu büktü. Atatürk, "Birkaç satırlık bir sureyi yorumlamak için, yorum kitabına ne gerek var" diye kaşlarını çattı. Söz konusu sureyi, tecvit kurallarına uyarak kendisi okudu. Sureyi, hepimizin an ladığı Türkçe sözcüklerle yorumladı. Tevfik Hoca'ya, sureyi okurken ve yorumlarken, bir yanlışlık yapıp yapmadığmı sordu. Tevfik Hoca, önce ak sakalını sıvazladı. Atatürk'ün güzel yüzüne, gözlerinin içi gülerek baktı. Atatürk'ün sorusunu, tek ve etkili bir sesle şöyle yanıtladı: "Paşam, kutsal dinimiz yalan söylemeyi ve ikiyüzlülük yapmayı bağışlanmayacak suçlardan sayar. Bu ?erçeği göz önünde tutarak konuşuyorum. İnşirah Suresi'ni tecvit kurallanna uyarak ve her sözcüğün hakkını vererek okudunuz. Yorumunu da, halkınuzın konuştuğu an ve duru Türkçeyle yaptınız. Siz, Tann'nın ulusumuza armağan ettiği eşsiz bir öndersiniz. Ulusumuzun, dağınık ve cılız gücünü birleştirdiniz. Bu güce dayanarak, acımasız düşmanlanmızı dize getirdiniz. Kurtardığınız topraklar üzerinde, temeli insan sevgisine ve bilime dayanan Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdunuz. Ant içerek belirtmek ısterim ki, kişiliğinize beslediğimiz sevgi, saygı ve güven sonsuzdur. Kısa zamanda dinimizi, dilimizi ve ekonomimizi düzlüğe çıkaracağınızdan kuşkumuz yoktur. Sizi tüm eücümüzle desteklemek, insanlık borcumuzdur" dedi. SONUÇ Sonuç olarak söylemek istediğimiz şudur: Yüce Atatürk, ilerici din bilgini Tevfik Hoca'nın dileklerini gerçekleştirdi. Köklü devrimlerle dinimizi, dilimizi ve ekonomimizi doğal yörüngelerine oturttu. Beyninin ve bedeninin gücünü, ulusumuzun çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için cömertçe harcadı. Bu yüzden, tensel varlığı çabucak yıprandı. Genç yaşında, ardında kalıcı yapıtlar ve doğru yolu gösteren gür bir ışık bırakarak sonsuzluğa aktı. Bize düşen görev, Atatürk'ün tensel varlığına ağıt yakmak ve övgü düzmek değildir. O'nun, ileriye dönük ve yeniliklere açık olan devrim ve ilkelerine işlerlik kazandırmaktır. Yarım kalan yapıtlarını tamamlamaya çalışmaktır. Ulusal onurumuza sık sık gölge düşüren bağnazlığı ve yoksulluğu ortadan kaldıracak atılımları hızlandırmaktır. Gerçek Atatürkçü olmanın değişmez yasası budur! (•) Dınde, çıkar saglama ve ikiük yaratma yoktur. 17 KASIM 1984 Tarihsel Bir Vııı Atatürk, sürekli olarak bilimin sesini dinledi. Dirİ1e%ge soylar arasmda ayrım yapmadı. Laiklik ilkesiyle yatağından.sap^mlaffi^tsal dinimizi, doğal yatağma soktu. Mezhep, inanç ayrılığında'n çloğan düşmanlıklan ortadan kaldırıp ulusal bütünlüğümüzü sağladı. MAHMUT YAĞMUR Emekli Öğretmen Gerçek Atatürkçülerce bilineni bir kez daha yineleyelim: Atatürk, su katılmamış özgürlüğe, bağımsızlığa ve bilime tutkundu. 23 Nisan 1921 tarihli söyleşi toplantısında, dünya görüşünü oluşturan bu iki kavramın üzerinde uzun uzun durdu. Konuşmasını, "Özgürlük ve bağımsızhk benim karakterimdir" özdeyişiyle noktaladı. Yaşamı boyunca bu özdeyişiyle çelişen hiçbir eylerade bulunmadı. Gözlerini özgür düşüncenin geniş penceresinden ayırmadı. Katı kuramlara ve öğretilere ilgi duymadı. Her gecenin, toplumsal bir olaya gebe kalacağını ve her yasanın zamanla değişime uğrayacağını hesaba kattı. Beyninin ve yüreğinin kapısını, yeni düşüncelere kapatmadı. Nice önderi serüvenlere sürilkleyen, "Bencüik saynhğı"na yakalanmadı. Özgün düşünceler üreten aydınları ve kalıcı yapıtlar yaratan sanatçılan bağrına bastı. İnsanoğlunun sağduyusunu bağlayan ve beynini kısırlaştıran köksüz inançlara karşıydı. Toplumsal sorunlann bilimsel yöntemlerle ve özgürlük içinde çözüleceğine inanıyordu. Bu inancını, 3 Şubat 1923 tarihli söylevinde açıkladı. BOŞ İNANÇLAR YERİNE BtLIMİN IŞlGl Boş inançların, uygarlığa giden yolu tıkadığını ve kötülüklere kaynaklık yaptığını çarpıcı örneklerle anlattı. Yüzde yüz doğru olan düşüncelerini, "Bir dinin doğal olması için, fenne, bilime ve mantığa uygun olması gerekir" tümcesiyle vurguladı. Söylevinin rnürekkebi kurumadan, çürük inançlara karşı amansız bir savaş açtı. Bu savaşı da, tıpkı Ulusal Kurtuluş Savaşı'mız gibi utkuyla sonuçlandırdı... Atatürk, köktenciydi. Ama ivecen değildi. En bunalımh dönemlerde bile, her konuyu derinlemesine irdeledi. İnce eieyip, sık dokumayı yeğledi. Sürekli olarak, olumlu bilimin sesini dinledi. Ülkemizi, tepeden inme buyruklarla ve sığ yargılarla yönetmeyeyeltenmedi. Buyruklannın, insan onurunu zedelemeyecek, doğru yolu gösterecek ve karmaşık sorunlan ilmik ilmik çözecek nitelikte olmasına özen gösterdi. özellikle, "Laiklik ilkesi"ni oluştururken çok duyarlı davrandı. Dinlerin, toprağın derinliğine kök salmış toplumsal kurumlar olduğunu gözönünde tuttu. Dinler ve soylar arasında aynm yapmadı. Hz. Muhammed'in, "tnsanlar, dokumacı tarağının dişleri gibi birbirine eşittirler. Beyaz zenciden, Arap Arap olmayandan daha üstün değildir. Bir insanı, bir başka insandan üstün yapan bilim ve eğitimdir" buyruğuna uydu. lnsanoğluna beslediği sevgi ve saygının simgesi olan "Laiklik ilkesi"yle, yatağından saptırılan kutsal dinimizi doğal yatağına soktu. Tann'yla kul arasındaki yola dikilen usdışı engelleri yıktı. Dinimizin an ve duru kaynağından, hiç kimseden izin almadan yararlanmamızı sağladı. Bunu da yeterli saymadı. Peygamberin "Lâ ruhbaniyete fit din (x)" buyruğuna işlerlik kazandırdı. Kutsal inançlan sömürerek yaşayan asalaklan üreten bataklıkları kuruttu. Kanlı kavgalara neden olan din, mezhep ve soy ayrıcalıklarını kaldırdı. Ulusal sınırlarımızın içinde yaşayan insanlan birbirine kaynaştırdı. İyiyi kötüden, doğruyu eğriden, dostu düşmandan ayırmamıza engel olan koyu karanlığı dağıttı. Bize. her ortamda çağdaş uygarlığın bulunduğu yönü gösterecek "Laiklik pusulası"nı armağan etti. Yüreklerimize elvan elvan çiçek açacak erdem ve hoşgörü tohumları ekti... Insanlığın yüz akı olan bilgelerin koyduklan aktöre kurailarına sımsıkı bağlıydı. tnancı ve emeği sömürülen toplumların koruyucusuydu. İşte bu yüzden, bağnazlann aktöre ve usdışı saldırılarına uğradı. Azdı bir din düşmanı olarak suçlandı. Bu köksüz ve acımasız saldınları bastırmak için yıllarca uğraştı. Ekonomimizi düzlüğe çıkaracak ve halkımızı gönence kavuşturacak nice atılımı ertelemek zorunda kaldı... BİR ANI VE ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEK Şimdi gözlerimizi, içinde yaşadığımız günlerin üzerine çevirelim. Gerçek Atatürkçülerin be' yinlerini zonklatan ve yüreklerini ince ince sızlatan acı bir gerçeğe kısaca değinelim: Günümüzde de, "laiklik ilkesi"ni içlerine sindiremeyen bağnazlar vardır. Bunlar, tuzaklarına düşürdükleri yurttaşlanmızın beyinlerini usdışı inançlarla çitilemektedirler. Yüreklerine, kin ve ayrıcalık tohumlan ekmektedirler. Tıpkı ağababaları gibi, ulusal birliğimizi parçalamaya çalışmaktadırlar. Kutsal dinimizi, kirli çıkarlarına ve karanlık amaçlarına araç yapmaktadırlar. Atatürk'ü dinsizlikle suçlamaktadırlar. Bu, PENCERE 21. Yüzyıla Kadar... Nazım Hikmet'in "Bahri Hazer" adlı ünlü şiirinde bir kayık iner çıkar; ha battı, ha batacak: "Çıkıyor kayık iniyor kayık devrilen bir atın sırtından inip şahlanan bir ata biniyor kayık Yaman esiyor be karayel yaman Aman oyun oynamasın sana rüzgâri Aldırma anam ne çıkar Çıkıyor kayık iniyor kayık çıkıyor ka... iniyor ka... Çık... in... çık..." + EVET/HAY1R OKT4Y AKBAL "Gazi Paşa'mn Gezileri 14 Ekim 1924'\e Gazi Mustafa Kemal Kayseri'dedir. Temeli 1884'te atılıp o günlerde bitirilen Memleket Hastanesinin açılış töreninde bulunur. Kırmızıbeyaz kurdeleyi kesmek için makası eline aldığı sırada, orada bulunan bir kişi bir din adamını gösterır, "Efendim, müsaade buyurursanız hoca bir dua yapsın" der. Gazi şu yanıtı verir: "Hoca efendinin dua yapmasına gerek yoktur. Tanrı benim dilimı de anlar, duayı ben yaparım." Gazi'nin "dua"sı şudur: Bu kuruluşun Kayseri halkına gerçek bir şifa yurdu olması, burada çalışan ve çalışacak olan değerli Türk doktorlarının başarılı olmaları, ulusun sağlık ve afiyetlerine temelli hizmette bulunmalan... Şunları da ekler: Kutsal bir hizmet yapılacağına inandığını, bu hizmetten ötürü halkın da Tanrının da memnun olacağı... Gazi'nin 1924'teki Anadolu gezisi ilginç gözlemler, izlenimlerie dotudur. Atalürk'ün yaptığı konuşmalar çok anlamlıdır, ama Atatürk'e seslenen genç konuşmacıların söytedikleh de o denli anlamlıdır. örneğin Kars'ta, Numune Okulundan bir genç şunları söyler: "Bir zamanlar medreseleri yaşatan, Türke büyük felâketler getiren bilgisizlik ve bağnazlık yüzünden iyi düşünülemiyor, pek çok genç dimağ zehirieniyor, gerçeği gören aydın ve temiz fikirliler başkaldırıyor ve taşkınhk yapıyordu. Zorba padişahlar saraylarını. köşklerinı, cariyelerini süslemek için senin aç ve yoksul yavrularını karanlık izbelerde ve zındanlarda yaşatıyorlardı. Onlara hayvanlar gibi ot yediriyor, işkence etmekten, öldürmekten çekinmiyorlardı. İşte senin sarsılmaz azmin, emelin ve senin sebatın ve ülkün, senin verimli çalışman ve sonunda bu yoldaki zaferin ile şimdiye kadar zulüm ve ihanet gören yavrulann artık cumhuriyet bayrağı altında, altın dolu topraklarda özgür ve bagımsız olarak yaşıyor ve yaşayacaklardır." Gazi Paşa'nın Samsun ögretmenler Derneği'ndeki konuşması bugün bile pek çoklarımız için ibret verici, öğretici nitelik taşıyor. Gazi, "eğitim" sözcüğunden herkesin kendine göre bir anlam çıkardığını, eğitimdeki amaçların, hedeflerin değişik olduğunu belirtir. Yeni Türk Cumhuriyetinin yeni kuşaklara vereceği eğitimin, "ulusal eğitim" olduğunu söyler. Bu ilginç konuşmanın önemli bir bölümünü birlikie okuyalım: "Baylar yeryüzünde üç yüz milyonu aşkın Müslüman vardır. Bunlar ana, baba, öğretmen etkisiyle eğitim ve ahlâk almaktadırlar. Fakat gerçek olay şudur ki, bu yüz milyonlarca insan kitlesi şunun ya da bunun tutsaklık ya da ziliet zıncirleri altındadır. Aldıkları manevi eğitim ve ahlâk, onlara bu tutsaklık zincirlerini kırabilecek üstün nitelikleri verememiştir, veremiyor. Çünkü eğitimlerinin amacı ulusal değildir. Ulusal eğitimin ne demek olduğunu bilmekte artık hiçbir karışıklık kalmamıştır, kalmamalıdır. Bir de ulusal eğitimi temel aldıktan sonra onun dilini, yöntemini, araçlannı da ulusal yapmak zorunluğu tartışma götürmez. Ulusal egitimle geliştirmek ve yüceltmek istenilen dimağlan, bir yandan da paslandırıcı, uyuşturucu, düşsel bilgilerle doldurmaktan dikkatle çekinmek gerekir. Hoca efendi bir görüşünü açıklamak için "Vettini vezzeytuni" suresini kendince yorumladı ve incirle zeytin çekirdeğinden kural çıkardı. Birinde çokluğu, ötekinde tekliği işaret etti. Ayetin anlamı bu mudur, değil midir, bir şey demeyeceğim. Bunun için yarım saat kadar gereksinim olduğunu soytedi. Ömrünü medresede din dersi okumak ve okutmakla geçiren bir kişi, bir kitabın bir satırını Türkçe söyleyebilmek için böyle bir gereksinim duyduğunu ileri sürerse, ulus bireyleri ne desin? Onun için baylar, genç kuşağın dimağlan yorulmadan, onun her şeyi alıp çözümleyecek biçimde donatılması gerekir." Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın 1924'te söyiediği bu sözleri sık sık anımsamak gerekir; çünkü yurdumuz yıllardır "genç kuşakların dimağlarını paslandırıcı, uyuşturucu öğretim yapan okullarla, kurslarla doldurulmuştur Gizli açık Kuran kursları, gereğinden çok imam okulları gençlehn dimağını çağdışı, gereksiz bilgilerle doldurmuyor mu yıllardır?.. Gazi Mustafa Kemarin 1924'teki sağduyu, bilgi, anlayış, ileri göruş düzeyinden bugün ne denli uzaktayız? Ne denli yabancıyız gerçek Atatürkçülüğe? "Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Sonbahar Gezileri" (Çağdaş Yayınları) adlı kitabı bütün okullarımızda, bütün öğrencilerimize okutma!:... En başta da öğretmenlere, eğitimcilere, M. Eğitim Bakanı başta olmak üzere Bakanlığın ileri gelenlerıne!... Aylık Dergi*Kasım'84«250 Lira KÜLTÜR SORUNLARI: Edebiyat ve Bilim (Gencay Gürsoy) • "Endirekt Serbest Vuruş " (Arslan Başer Kafaoğlu) • Basının Durumuna Genel Bir Bakış (Recep Bilginer) • Krizle Zihinsel Uyuşma Örnekieri (Ömer B.Canatan) • Diyalogsuz Ortam ve Kültürel Gelişme (Ahmet Cemal) • DENEMEANIDEĞİNME: Bir Doğu Hükümdarı İçin Mezar Yazıtı (Onat Kutlar) • Amatörlüğün Sorumlulukları (Oben Güney) • Gündökümü (Tomris Uyar) • Enver Gökçe'nin Mezarında (Mehmed Kemal) • Tanyol'un Jesti (Hasan I.Dinamo) • Edebiyat Estetiği (Horst Redeker/Aziz Çalışlar) • Gecikme (Ali Cengizkan) • Bazı Mektuplar Yanıtlanmalı (Işıl Ozgentürk) • Gerçeküstücülüğün Doğuşu (Erdoğan Alkan) • Orhan Kemal İçin (Muzaffer Uyguner) • DÜNYA SORUNLARI: Reagan Neyi İfade Ediyor (Haluk Gerger) • Başkan Nasıl Pazarlanır (Joe McGinnis) • Seçmenin Dışlandığı Seçim (CQ/Elections 84) • Reaganomi İşbaşında (Newsweek) • KAL007 (Der Spiegel) • DUŞUN ILAN ADALET BAKAJNLIĞI'NDAN Bakanlıjımızda açık bulunan 650 adet 9. dereceli kadrolara 150 bayan, 500 erkek yazılı ve mulakat sınavları ile Adli Yargı Hâkim adayı alınacaktır. Isleklılerın; 1 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 8'inci maddesinde belinilen nitelikleri taşımaları, 2 Bir Türk Hukuk Faküllesi'nden mezun olmaları veya yabancı bir Hukuk Fakültesi'ni bitirip de Türkiye'deki Hukuk Fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış olmaları, 3 31.1.1985tarihinde30yaşım biıirmemiş, 1955 yılı Şubat ve daha sonraki aylannda doğmuş olmaları (18 yaşından sonraki yaş düzeltmeleri nazara alınmayacaktır). 4 Yazılı sınav 12.1.1985 Cumartesi günü saat 10.0014.00 arasında Ankaratzmir ve tstanbul Hukuk Fakülteleri salonlannda yapılacaktır. 5 Yazılı sınavlar, 23.9.1V83 tarih, 18170 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmeliğin 10'uncu maddesinde belinilen ders konulanndan yapılacaktır, 6 Isteklilerin, Ankara'da Bakanhk Adaylık Bürosu'ndan, Izmir ve tstanbul'da Cumhuriyet Savcıhklanna şahsen veya dilekçeyle başvurarak imza karşılığında sınava giriş formlannı alıp (daktilo ile) tamamlamaları ve en geç 2.1.1985 Çarşamba günü saat 18.00'de Bakanlıkta bulunacak şekilde postalamalan veya şahsen teslim etmeleri şarıtır. Postadaki vaki gecikmeler nazara alınmayacaktır. 7 Yazılı sınava girış kartlarını 91011 Ocak 1985 günleri Ankara'da girecek olanlar şahsen Bakanhk Adaylık Bürosu'ndan, İzmir ve Istanbul'da girecek olanlar ayni günlerde o yer Cumhuriyet Savcılıklarından alacaklardır. Merkez Bankası Başkanı Yavuz Canevi'nin, artık bir siyasi parti kimliğine bürünen TÜSİAD'ın İzmir'de düzenlediği topİantıdaki sözlerini gazetede okuyunca, aklıma Nazım'ın şiiri geldi. Sayın Yavuz Canevi bir politikacı gibi konuşarak demiş ki: İstikrar tedbirleri 1990'da da 7995'fe de bitmeyecektir." Hangi "istikrar tedbirleri"? Beşinci yılını doldurmasına birkaç ay kalmış olan IMF reçetesi ülke ekonomisine "istikrar" mı getirdi? Okumuş Holding'e ilişkin olumsuz haberieri yalanlamak isteyen Mehmet Okumuş ne demişti: Hepimiz aynı kayıktayız ha!.." Hangi kayıkta? işte o kayıkta!.. • Önce bir karar vermeli: Uygulanan ekonomik programın adı ne? "İstikrar programı"m\? Bu masalın başlangıcı beş yıl öncesine gider. O günden bu yana neler oldu ve oluyor? Önce bankerler yıkıldı. Sonra? Holdingler tasfiye edildi. Batan şirketler kurtanldı. Bankalar kuruldu, bozuldu. Fiyatlar ne duruldu, ne durduruldu. Döviz olimpiyatlarında Amerikan doları yüksek atlama rekorunu kırdı. Türk lirası değerini yitire yitire, pul oldu. Enflasyon yüzde 50'yle hızını sürdürüyor. Ekonomik yasalar yazboz tahtasına döndürüldü. Kararnameler kara tahtaya tebeşirle yazılıp çizildi. Ücretler kesilip biçildi. Mevduat faizleri yüzde 50'nin üstünde dalgalanıyor, kredi faizleri yüzde 80'i aşıyor. Kişi başına ulusal gelir 1300 dolardan 800'e doğru başaşağı gidiyor. Dışsatımı artırıp dış borçları süresinde ödemek için ekonominin altını üstüne getirdik. Beş yıla yakın bir süredir ekonomide "istikrar mı" görülüyor? istikrarsızhk mı? * Merkez Bankası Başkanı ne diyor: ' İstikrar tedbirleri 1990'da da, 7995'fe de bitmeyecektir!' Dili varmıyor; ama ben söyliyeyim: 2000 yılında da bitmez; 21'inci yüzyıla girerken enflasyonun belini kırdık mı kırmadık mı diye tartışır, dostlar alışverişte görsün diye bir Amerikan dolarını 10.000 liraya çıkardıktan sonra ihracatımız arttı diye seviniriz. OLUM Yozgatlı merhum Hafız Celâl Bey ve merhume Sariye Hammın oğlu, Emel, Füsun, Nursel, Celâl, İsmet'in çok sevgili babaları. Nil'in kayınpederi, Asiye Çıngı'nın ağabeyi ve Saime Çıngı'nın kıymetli eşi, İstanbul Tapu Sicil Muhafızlığından emekli: DUYURULUR. Basın: 27434 ŞİİR: Can Yücel, Cemal Süreya, Kemal Özer, Rıfat llgaz, Hüseyin Ferhad, Hüseyin Haydar, Adnan Azar • Stevie Smith (Cevat Çapan), Louis Aragon (Teoman Aktürel), Nikiforos Vrettakos (Gürkal Aylan) • Akıncıoglu'nun Bilinmeyen Şiirleri (Arif Damar) • "Genç Şair"in Durumu (Özdemir İnce) • Şiirsel Kurguda Zaman (Salih Bolat) • SÖYLEŞİ: Rıfat llgaz'la Söyleşi (Enver Ercan) • Şükran Ketenci: Fabrikadan Ev İşine Kadın • Nikaragua Dışişleri Bakanı D'Escoto'yla Söyleşi (Der Spiegel) • KADINLAR ÜZERİNE: Kadınlar Üstüne (Erendiz Atasü) • Hangi Kadın (Sennur Sezer) • Kadınlar Gerçekten Ezildiler mi? (Afşar Timuçin) • Kadınlar (B.M./80) • ÖYKÜMASAL: MontSouris Parkı (Nedim Gürsel) Topal Tavşanla Yiğit Kardeşler (Mehmet Başaran) < KARİKATÜRDESEN: Ferruh Doğan • Necati Abacı • Semih Poroy • Tan Oral • SATRANÇBRİÇ: Serdar Çelik • DUYURU MİLLİ SAYUNMA BAKANLIĞINDAN 1 Milli Savunma Bakanlıgı tarafından Batı Anadolu bölgesınde yaptırılacak olan havaalanı inşaatı için, 6095 sayılı yasa ve bu yasaya dayanılarak çıkanlmış kararnameler uyannca öneri kabul edilecektir. 2 Ihale Konusu işin yaklaşık bedeli 5.600.000.000, TL.'dır. 3 Ihaleye girecek fîrmaların 1 Kasım 1979 tarihinden sonra ahnmış "NATO güvenlik belgesi"ne sahip olmaları ön koşuldur. 4 tstekli olan firmaların, bu iş için hazırlanmış bulunan ön duyuruyu, NATO güvenlik belgesini ibraz ederek ve bir dılekçe ile aşağıdakı yazılı adresten almalan ve ön duyuru da istenen belgeleri hazırlayaıak, en geç 3 AraJık 1984 tanhinde saat 11 00'e kadar vermiş olmaları gerekmektedir. 5 Ön duyuru için, başvuruların şahsen veya yetkili temsilcıler tarafından yapılması zorunludur. Posta ile başvuru kabul edilmeyecek ve ön duyuru posta ile gönderilmeyecektir. Duyurulur. Adres: M.S.B. NATO ENF. D. Bşk.lığı HavaGr. Bşk. Myd. Inş. Şb. Bakanüklar, ANKARA Basın: 27875 KADİR ÇEVGI Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 16 Kasım 1984 cuma günü toprağa verilmiştir. Tanrı rahmet eyleye... AtLESt AQ KAYIP Konya Sille eşrafından merhum Hacı tsmail Efendi ve merhume Vahide Hammın oğulları emekli öğretmen Ayşe Baykal'ın değerli eşi, Ivriz Köy Enstitüsü ve Konya Öğretmen Okulu eski müdurlerinden öğretmen, büyük insan. İHSAN BAYKAL 16 Kasım 1984 günü vefat etmiştir. Cenazesi 18 Kasım 1984 pazar günü öğle nazamından sonra KadıkOy Selamiçeşme Camisinden kaldınlarak Karacaahmet kabristanına defnedilecektir. AİLESt ÖMÜR ERKÖK (AKASYA) ile BÜTÜN BAYİLERDE BURSA AŞLIYE 3. HUKUK HAKİMLİĞİ Sayı: 1983/1011 Davacı Mehmet Sümer tarafından davaldar Yaşar Aytülün, M.Avni Sayın, Adnan Dinçgün ve Fikriye Dinçgün aleyhine açılan Tazminat davasında: Bursa Namazgâh mah. Işıklar cad. No: 34'te ikamet etmekte iken adres bırakmadan oradan aynlmakla, adresi meçhulde kalan M.Avni Sayın'ın duruşma günu olan 27.11.1984 tarihinde saat 9.30'da mahkememizde hazır buiunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde adma gıyap kararı çıkanlacağı hususu davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 26.10.1984 Basın: 27946 ERTUĞRUL ERKÖK 16.11.1984 evlendiler. Mutluluklar dileriz Arkadaşları. tSTANBUL SEYYİT NEZİR bugün saat 15.00 19.00 arası Gençlik Kitabevi'nde düzenlenen söyleşi ve imza gününde İç Hastalıkları Uzmanı ULTRASONOGRAFİ Ultrasonla, karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak, böbrekler, mesani vs!nin ekranda incelenmesi EKOKARDtYOGRAFİ Kalbın ve kapakçıklarının ekranda incelenmesi, Dr. MUSTAFA DUMAN İZLERİ VAR adlı şiir kitabını imzalıyor IMZA GUNU ILAN GEBZE BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN Belediyemizce tdsiz alımı ve montajı 2886 sayılı yasanın 36'ncı maddesince kapalı teklif usulüyle yaptırılacaktır. Muhammen bedeli 3.620.000. lira geçici teminatı 108.600. liradır. Ihalesi 4.12.1984 Salı günü saat 11.00'de belediye encüraeninde yapılacaktır. Taliplilerin kanun gereği hazırlamış olduklan zarflannı ihale saatinden bir saat evvel makbuz mukabili vermeleri, postadaki gecikmeler dikkate alınmayacaktır. llgili şartnameler belediyemizde görülebileceği ilan olunur. Basın: 27936 DAMARULTRASON Damarların ultrasonla incelenmesi, MUAYENE: Pazar hariç h«r gün 919 arası Bagdat Cad. 278/8 CaddebostanKADIKÖY Tel: 357 08 78 ŞİŞLİ 3. SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN ALACAKLILIK VE BORÇLULUK İLANI 1984/51 Tereke Şişli Feriköy Paşa mahallesi, Karamanbey sokak, 91/3'de ikamet etmekte iken 10/10/1984 tarihinde vefat eden Müteveffa Rıza Güler'in terekesinin tespiti ve M.K'nunun 559'uncu maddesi uyannca defterinin tutulması talep edilmiş ve istek gibi tespit ve defterinin tutulmasına karar verilmiştir. Müteveffanın alacaklı olanlarla borçlulanmn ilan tarihinden itibaren bir ay içinde alacaklarını iddialannı ispata yarar belgeler ile birlikte dosyasına ibraz ile yazdırmalan, hilaf beyan cezayı mültezimdir. Bu itibarla müddetinde yazılmayan alacaklann nazara alınmayacağını tereke ve mirasçılan aleyhine takipte bulunmayacaklan hususlan M.K'nunun 561'inci maddesi uyannca ilan olunur. 13/11/1984 Basın: 13862 rtur ABANT OTELİ 18.900.. 20.900. turizm sunar ALİ H. NEYZİ YURDAER OTELİ 13.900. Turban KORU OTEÜ 1590019.900 Bugün Akadcmi Kitubcvi'ndc saaı 1519 arasmtla kitaplarını im/alıiNaciik. 10.90012 900.özel otobüs, um pansiyon koıtaklama, Onur Servisi Bart>*ro&Bu»*<»n.3^Bev*t»ş IST Tel. 16110 7416182 26 Sevimli ıştunı Altıvol Kadıköy 336 16 60 SATILIK Fotoğraf ve Sanat Kitapları Koleksiyonu Tel: 147 08 07 İLAN BEYOĞLU 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1984/659 Hastalığı sebebiyle Mehmel Toptan'ın M.K.nun 355. maddesi gereğince hacir allına alınmasına ve kendisine babası Şükrü Toptan'ın vasi tayinine 9/11/1984 tarihinde mahkememizce karar verilmiştir. flan olunur. 14/11/1984 Basın: 13924