02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 HABERLERtN DEVAMI Yılmaz: Kapıkule olayı ile ASALA ve bölücüler arasında iliski var Mesut Yılmaz: Toplanan paralar, seyahat acenteleri araalığıyla Suriye, Sovyetler Birliği ve îsviçre'deki 12 Ermeni şirketine ulaşıyor. Kaçak altınlar, Bulgaristan'daki ASALA militam Serkis Sakaryan tarafından yurda sokuluyor. Mesut Yılmaz: Kapıkule'de görevli 22 polise para verildiği anlaşılmca 19 emniyet mensubu işten el çektirilerek, başka illere atandı. Edirne Vali Muavini Ümit Karahan'm da adının belirlenmesi uzerine tahkikat yapıldı. Ar.cak suç unsuruna rastlanmadı. Karahan, başka yere atandı. ANKARA (Cumhuriyet Bıirosu) Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin dünkü oturumunda hükümet adına söz alan Devlet Bakanı Mesut Yılmsu, ilginç açıklamalarda bulundu. Yılmaz, Kapıkule gümrük soruşturmasıyla birlikte büyük bir kaçakçılık. ve terör şebekesinin açığa çıkanldığını belirtti. Gümrük olayıyla ASALA ve bölücü örgütler arasında direkt ilişki bulunduğunu söyledi. Kapıkule olaylan ile ilgili olarak Meclis araştırması açılması konusunda yapılan ön görüşmede ilk sözü hUkümet adına alan Devlet Bakanı Mesut Yılmaz, Kapıkule olaylanyla ilgili olarak alınan önlemler ve yapılan operasyonlann hukuk devleti kuralları içinde yürtltüldüğünü belirterek, bu asamada daha detaylı açıklamalann ve Meclis araştırması açılmasının, sürdürülen operasyonlar ile mahkeme safahatı açısından uygun olmadığını söyledi. Rüşvet ve kaçakçılık olaylanmn inanümaz boyutlara vardığına dikkat çeken Yılmaz, ortaya çıkanlan bölücü örgütlerin işbirliğine büyük maddi darbeler vurulduğunu açıkladı. Sürdürülen operasyonlar sırasında, 400 bin silah ile 2.5 milyon merminin yurda sokulduğunun beürlendiğini söyleyen Yılmaz, kaçakçüıktan elde edilen paraların 72 milyarhk bölümünün bölücü örgütlere aktanldığının saptandığını kaydetti. Sözlerine ANAP ile hükümetin ortak özeüiği bulunduğunu, bu ortak özelliğin, her ikisinin de en zayıf samlan yanlannın en kuvvetli olması biçiminde niteleyerek başlayan Yılmaz, "ANAP'taki eğilimleri bir zaaf olarak görenler, 17 ay sonra bu dunımun partimizi daha da giiçlendirdiğini görüp, şaşkınlık ve umutsuzluğa düşmüşlerse, Kaptkule olaymda da hayal kınkhğına uğrayacaklardır" dedi. Hukümetin, kendinden önceki olaylann üzerine gitmesinin bir anlamı bulunduğuna dikkat çeken Yılmaz, kaçakçılık olaymda hükümetin yaklaşımını ortaya koymak ve bilgi vermek amacıyla kendisinin konuşma yaptığını söyledi. Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü: "Maliye Bakanı, basın toplantısında gerçekleri açıklamaktan menedilmiş değildir. Açıklamasında sakınca gördügü noktalan açıklamamıştır. Hükümel olarak teröriin yalnız polisiye tedbirlerte önlenecegine inanmadığımız gibi gümrük kaçakçıhgının da bu tiir önlemlerle önlenecegine inanmıyoruz. Bu nedenle hükümet olarak çeşitli önlem,1er aldık ve formaliteleri azaltük. Ama kaçakçıhgın bunlarla da ortadan kalkmayacağını biliyorduk. En başta yabancı sigara ithal ederek gelirini konut fonuoaaktardık. Sonunda, çıkarlan bozulanlar fery ad) basacaklar ve bize çamur atacaklardır. Bu nedenle Meclis, destegini bizden esirgememelidir.'' Yılmaz, gümrük kaçakçılığı yapılan her yerde döviz kaçakçılığı bulunduğunu da belirterek, "Aldıgıımz önlemlerle Tahtakale'yi çökerttik. Serbest ve resmi kur arasında yüzde yüzlere varan farkı, büyük oranda indirdik. Gümrük kaçakçılığı olaylan knçük boyutlara indi" biçiminde Devlet Bakanı, Mecliste Hükümet adına Uginç açıklamalar yaptı MUSTAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI Çamlıdere'de Düğünde... 24 EKİM 1984 Iflesut Ytlmaz: Gözaltına alman bütün samklar, bilerek veya bilmeyerek kaçakçılara ve illegal örgütlere yardıma olmak suretiyle rüşvet aldıkları ve bu rüşvetlerin belirli ölçüler dahilinde üstlerine aktarıldığını beyan etmişlerdir. Mesut Yılmaz: Maliye Bakanı, basın toplantısında gerçekleri açıklamaktan men edilmiş değildir. Açıklamasmda sakıncalı gördüğü noktaları açıklamamıştır. konuştu. 19781979 yılları arasında döviz transferlerinin durmasıyla sanayi mallarının kaçak olarak yurda girdiğini, bunun gümrük teşkilatında tahribata yol açtığını anlatan Bakan, şöyle devam etti: "1980'den sonra alınan önlemlerle, gümrük kaçakçılıgına konu olan mallann sayısı azaldı. Bu kez şebekeler gözlerini Kapıkule'ye çevirdiler. Tayin istekleri olağanüstü arttı. Bu arada yolsuzluk ihbarlan da artmaya başladı. thbarlan degerlendiren hükümetimiz nisan ayında, Kapıkule'ye özel bir ekip gönderdi. Yapılan soruşturmalarda, buradaki görevUlerin rüşvet karşılıgı kaçakçılığa imkân sağladıklan anlaşüdı. TIR muayenelerinde 2050 mark alındığı, naklihanede en üst seviyed* rüşvet alındığı ve ambarlardaki mallann dışanya çıkanlarak satıldığı, paraların üst kademeye aktanldıgı ortaya çıkanldı. Somut olaylar beklendikten sonra, 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlıgı'nın bilgi ve denetiminde operasyonlar başlatıldı. 13 Temmuz 1984'te Volkan Turizm'e ait bir otobüs yurt dışına çıkarken gizli bölmelerde 22 milyon Türk Iirası ile çok miktarda Mark ve Dinar bulundu. Otobüs şoförii Hakan Uğurlu tutuklandı. Verilen ifadelerde yakalanan paraların büyük bir bölümünün gümrökçülerce alındığı belirlenince, Emniyet Genel Müdürlügü'nce de operasyonlara girişildi. Paralann, 12 sivil arasında paylaşıldıgı ortaya çıkanlınca, bunlarla da baglantıh 24 kişi ele geçirildi. Bu arada, 85 kilo altının Kapıkule'den kaçınlması sırasında gümrük muayene memurlannın yardımları ortaya çıkanldı. 21 kişi aldıklan paralarla yakalandı. Kapıkule'de görevli 22 polise para verildiği anlaşılmca, 19 emniyet raensubuna işten el çektirilerek, başka illere atandı. Edirne Vali Muavini Ümit Karahan'm da adının belirlenmesi üzerine tahkikat yapıldı. Ancak suç unsuruna rastlanmadı. Karahan, başka bir yere atandı." MEHMET ALt AĞCA Yılmaz, bir memurun sorgusu sırasında Mehmet Ali Agca ile Üzeyir Bayraklı'nın sahte pasaportla Bulgaristan'a geçtiklerinin belirlendiğini ve bunu temin edenlerin sıkıyönetim komutanlığına intikal ettirildiğini söyledi. 30 nisanda gözaltına alınan uyuşturucu madde kaçakçısı Ermeni asıllı bir şahsın sorgusu üzerine, 102 kişinin gözaltına ahndığını anlatan Bakan, Türkiye'ye 400 bin silah ve 2.5 milyon merminin kaçak olarak sokulduğu, sol ve ayrılıkçı örgütlere bunlann intikal ettirildiğinin saptandığını kaydetti. Yılmaz, siyasi yönden de sürdürülen tahkikat sonucu Kapalı Çarşı'daki bombalama eylemi de dahil, birçok eylemin bu şebeke marifetiyle planlanıp yürütüldüğünün ortaya çıktığıru belirtti. Yılmaz, toplanan paraların seyahat acenteleri aracılığı ile Suriye, Sovyetler Birliği ve Îsviçre'deki 12 Ermeni şirketine ulaştınldığının, kaçak altınlann ise Bulgaristan'daki ASALA militam Serkis Sakaryan tarafından yurda sokulduğunun saptandığını açıkladı. 23 Ermeni asıllı kuyumcudan toplanan paraların yurt dışında devlet aleyhine çalışan örgütlere verildiğinin de ortaya çıkarıldığını bildiren bakan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Operasyonlarla ilgili olarak, gözaltına alınan tüm samklar, bilerek veya bilmeyerek, kaçakçılara ve ilîegal örgütlere yardımcı olmak suretiyle, rüşvet aldıklan ve bu rüşvetlerin belirli ölçüler dahilinde üstlerine aktanldıgını beyan etmişlerdir. Başlangıçta, normal bir kaçakçılık operasyonu olarak başlatılan bu faaliyet, bazı irtibatlann da değerlendirilmesi neticesinde, inanümaz boyutlara erişmiştir. Sorgulama sonunda silah kaçakçılığı ile ilgili olarak, 39 kişi tespit edilmiş, bunlann 23'ü yakalanarak adli mercilere teslim edilmişlerdir." Operasyonlarda, uyuşturucu kaçakçılığı olayı ile ilgili olarak, belirlenen 19 kişinin yakalandığını anlatan Yılmaz, 169 milyonluk kaçak pırlantanın da 5 kişi ile birlikte ele geçirildiğini söyledi. Yılmaz, Fransa'daki ASALA sözcüsünün "Hedeflerinden birinin de Türk ekonomisi oldugunu" belirttiğini açıklayarak, bundan bir süre sonra, ttalya'da Ermeniler tarafından Türkiye'ye gönderilmek üzere sahte 50 milyon dolann basünldığı haberinin ahndığını ve Izmir'de 10 bin sahte Amerikan dolannın ele geçirildiğini bildirdi. Yılmaz, olayın yalnız kaçakçılık olarak değerlendirilmesinin büyük hata oldugunu, ideolojik konulann kaçakçılık olayını büyük boyutlarla aştığını kaydederek, "ASALA ile bölücü örgütlerin işbirligi ortaya çıkanlmış ve maddi gelirlerine ağır darbeler vnrulmuştur" dedi. Yılmaz, operasyonlann hâlâ sürdüğünü, şu anda bu konu üzerinde tartışmaya girişmenin mahkemenin, selameti bakmıından uygun olmayacağmı kaydetti. Yılmaz, sanık yakınlannm işkence iddiası ile Maliye Bakanı'na başvurduklannı, Bakanın konuyu Adalet BakanlığVna intikal ettirdiğini ve ciddiyetle araştırıldığmı da sözlerine ekledi. UGUR MUMCU GOZLEM (Baştarafı 1. Sayfada) lanmız, el kapılarında en ağır işlerde ömür tüketmişler ve bir yazarımızın dediği gibi "Almanya'nın zencileri" gibi itilip, kakılmışlardır. UğurDundar, bugün Almanya'da Türk olduklan ve oralarda, el kapılarında çalıştıkları için hortanan, dövülen, öldürülen, evleri yakılan "Türkler dışan" sloganları ile aşağılanan insanlarımızın yürek kavurucu actlarını televizyon ekranına getirerek, kanayan bir yarayı hepimize göstermiş oldu. Federal Almanya'ya ödünç verdiğimiz bu emek gücü, el kapılarında hangi uyumsuzluğun acıları içinde kıvranıp duruyor biliyor muyuz? Hayır.. Karı koca gece vardlyalannda çile çeken bu "iki dilde dilsiz" insanlann çocukları, Münih, Frankfurt, Köln sokaklannda nasıl yaşıyortar, biliyor muyuz? Hayır.. Hangi kurtkapanlarının, hangi tuzaklann, hangi karanlık oyunlann içinde eriyip, gkJiyorlar, biliyor muyuz? Yine hayır... işte Uğur Dündar, bu sorunları bütün çıplaklığı ile gözler önüne serdi. Bugünden önlem alınmazsa, yarın bu sorun daha da büyüyecek ve el kapılarına gönderdiğimiz insanlarımızın çocukian kendi topiumlarına yabancılaşarak yitip gidecekler.. Dündar, böyle bir soruna parmak basıyor ve hepimizi bilinç ve yüreklerimizle düşünmeye çağırıyor. Yok, bazılarımız bu programı da beğenmiyor. Neymiş? Türklerin bir kısmı da Almanya'dan gerı dönmek istemiyormuş, buna benzer görüntüler Türkiye'de de varmış, Marion Platz'öak\ gençler, Almanya'da yaşayan Türklerin göstergesi olmazmış.. Falan da filan.. Herhalde kimse Almanya'daki Türklerin tümünün aynısorunlarla karşılaştığı kanısında değildir. Federal Alman yurttaşlarının hepsi de "Türkler dışarı" diye sloganlara sanlmış sayılmazlar. Bunlardan hiç şüphe yok. Ama Uğur Dündar'ın ekrana yansıttığı sorunlar var mı, yok mu? Sanırız ana sorun budur. Böyle sorunlar varsa, gazetecinin görevi, bu sorunlan kamuoyuna aktarmakiır. Dışarıda başanlı Türkler yok mu? Var, olmaz olur mu? Onlar, merak buyurulmasın, nasıl olsa, bir kolayını bulup, basında kendilerini gösteriyoriar.. Ama yine de Dündar, başanlı Türklerle ilgili programlar yapsa, elbette, yarariı olur. Türk insanının, hemcinsleri ve çağdaşları gibi başanlı ve yetenekli oJduğu, televizyon ekranlanna yansıtılırsa, bundan gurur duyarız. Fakat, Almanya'daki yabancı düşmanlığı ve cezaevlerinde unuttuğumuz gençlerimiz devlet televizyonunun ekranına getirilirse, bundan niçin tedirgin oiunur, hiç anlayamıyoruz; inanın anlamıyoruz. Dündar'm böyle sorunlaria yüklü yeni programlannı bekliyor TRT yönetimini ve kendisini yürekten kutluyoruz... AYBAR'IN MEKTUBU TİP ve SDP kurucusu ve eski genel başkanlarından Sayın M. Ali Aybar'dan, geçen hafta bu köşede yayınlanan "Bağımsızlık ve Sosyalizm" başfıklı yazı konusunda bir mektup aldık. Mektup şöyle: "Son zamanlarda sık sık bağımsız sosyalizmi konu alan yazılar yazıyorsunuz. Bugün de öyle bir yazı yazmışsınız. "Bağımsızlık, Türk solunun erginlik ve kişilik sorunudur" diye bitiriyorsunuz yazınızt. Beğeni ile severek okuyorum bunlan. Sosyalist olmak için, bağımsız olacaksın, bu şarî, ama bağımsızlık yeterli değil. Bunun canlı kanıtı, bugünkü yazınızın konusu olan Yugoslavya. Bu ülke iki süper devletten de bağımsız bir politika izliyor. Ne var ki, o da sosyalizme giden yolu tıkayan engeli aşamamıştır. Tıpkı Sovyetler Birliği gibi, tıpkı Çingibi... Yugoslavya'da da, tüm sosyalist etfketli devletlerde olduğu gibi, egemen olan, gerçekten söz ve karar sahibi olan işçiler, köylüler, emekçiler değil, komünist partisinin bir avuç üst yöneticisidir. Bunlan halk ne seçer, ne denetler, ne değiştirebilir... Oysa sosyalizmin can noktası buradadır. Bilinen bir gerçek ama, altını çizmek zorundayım: Insan, yaşamı için gerekli olan değerlerden, kat kat fazlasını yaratan, üreten bir makine. Sömürü bundan kaynaklanryor. Üretim araçlarının kamulaştırılması yeterli değil: Artıkdeğeri, bu kez de devleti elinde tutanlar kullanır. Demek ki, sömurünün, gerçekten ortadan kaldınlması için, artıkdeğerin nerede, nasıl, kimler tarafından kullanılacağına, doğrudan doğruya ve edimli olarak, onu üretenlerin karar vermesi gerekiyor. Bu da bir örgüt biçimi sorunudur. Başka yolu da yoktur sömürüyü yok etmenin. Leninist merkezci örgüt modeli ve "öncü" teorisi korunduğu sür&ce, sömurüye son verilemez. Sosyalizm yolunu tıkayan, piramit biçimindeki örgütlenme modelidir. Emekçileri, söz ve karar sahibi yapan, yatay bir örgütlenme biçimine geçilmesi şarttır. Yıllar önce bunun ilk adımlannı atmış, emekçilerin yönetimde çoğunluğu oluşturmalan için, tüzüklerimize kesin hükümter koymuştuk. Adına da Türkiye 'ye özgü bağımsız sosyalizm demiştik. Evet, bağımsızlık tek başına yeterli değildir." Aybar'm değindiği gibi "bağımsızlık" sosyalizmin ilk vevazgeçilmez koşulu olmalıdır. Ancak bu da yetmez. Sosyalizmin demokratik yollaria kurulması ve kurulduktan sonra da aynı yol ve yöntemleri izlemesi gerekir. Aybar'\n geçen yıllarda açıkladığı Leninist parti modelini eleştiren görüşleri, o günlerde bazı çevrelerce tepkilerle karşılaşmıştı. "Emekçileri söz ve karar sahibi yapan, yatay bir örgütlenme biçimi" h e n demokrasinin hem de sosyalizmin ana ilkesi olmalıdır. Buna kesinlikle inanmak gerek.. Sosyalizmi, inanç haline gelmiş kalıplarla ve sloganlarla değil, bilimsel yöntemlerin ve gerçeklerin ışığı altında değerlendirme konusu yapmak tek sağlıklı yoldur. Tersi, diyalektik düşürtcenin yadsınması anlamına gelir.Gerçekleri, özgürtük ortamında, tartışa tartısa bulacağız. Kapıkule Meclîse gelince Hükümet karaştı (Baştarafı 1. Sayfada) rüklere kaç kışiyi atadığını sordu. Bakanın özel Kalem Müdürü olan Hikmet Sefada'nın nereden geldiğini, ENKA'dan ücret alıp almadığını da soran Güler, yeniden "ENKA şirketinin ve birçok ticari kunıluşun ortağı olan Sayın Bakan, kimden korkuyor?" sorusunu yöneltti. Güler, araştırma açılmasının gerekliliğine değinerek, "Buna izin vermekle partilerimizin ve bizlerin milliyetçüigi de kanıtlanacaktır" şeklinde konuştu. Hüseyin Avni Güler, hükümeti de sert bir biçimde eleştirdi. 24 Ocak kararlanmn alındığı sırada dolann 47 lira oldugunu, oysa şimdi 1 dolann 420 liraya alındığına dikkat çeken Güler, "Türk parası o günden bugüne dokuz misli düşmüştür. Esas suçlu hükümettir. Türk parasının degerini hükümet düşürmüştür" deyince ANAP'lılar, sıra kapaklannı vurarak itiraz etmeye başladılar. Bu arada, Başbakan Özal'ın da eli ile bazı işaretler yaparak, HP sözcüsünü cevaplamaya çalıştığı görüldü. Güler, kaçakçılık olaylannın üzerine gidilmediğini öne sürerek, "Yolsuzluğun, suiistimalin ve kaçakçıhğın üzerine gitmek gerekir. Eğer hepimiz de milliyetçiysek, bu kaçakçıhğın Ustüne gidelim. Sizin anlayacağınız bir dilden söyleyeceğim. Bizi aldatanlar bizden değildir. Bu peygamberimizin lafıdır" diyerek, gürültüler arasında kürsüden indi. ARIKAN GELİYOR Bu sırada, Maliye ve Gümrük Bakanı Vural Ankan'ın söz istediği görüldü. Bakan Ankan'ın başkanvekili Halil tbrahim Karal'ın kendine söz vermesi gerektiğini belirttiği duyuldu. Ankan, sataşma oldugunu bu nedenle söz verilmesi gerektiğini söyledi. Karal da Maliye Bakanı Arıkan'a söz verdi. Maliye Bakanı Vural Arıkan, elinde bazı dosyalarla kürsüye geldiği zaman ortahkta çıt çıkmıyordu. Arıkan, "Gümrük olaylan Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten itibaren başladı ve halen de tükenmez kalem gibi bitmiyor. Kadın hakları konusunda konuşmak üzere bir kadın memure aradık altı ay sonra bunun suiistima) yaptıgını tespit ettik" deyince salonda gülüşmeler oldu. Arıkan bundan sonra gümrük mevzuatında hükümete geldiğinden bu yana yaptığı değişiklikler üzerinde durdu ve özetle şunları söyledi: "Yaptığımız ilk incelemelerde yolcu beraberinde getirilen eşyalar karmaşası vardı. tşe bunu düzeltmokle başladık. Yoku beraberinde getirilecek eşyaya genişlik tamdık, kolaylık sagladık. Bundan sonra gümrük tarifelerinin üzerinde durduk. Bizim tarife 1965 yılında düzenlenmiş ve 20 yaşında ekonomik gelişmenin çok gerisinde kalmış ve birçok mal tarife dışında takdire kaldığından rüşvet de bu lakdirk beraber büyümüş. Bir başka hususu daha uygulamaya koyduk. Kanunda yeri olduğu halde bu maddenin uygulanmamasına dikkat ederek beyan esasını getirdik. Böylece gümrük kapılannda birikmeler ve ısdıraplar büyük ölçüde son buldu. Benim idarem zamanında ilk defa gümrük kapılannda klakson çalışmamıştır. Bir de gümrük kapılannda devamlı olarak ticari ihtilaflar olmuştnr. Bunu en asgari hadde indirmek için gereken yapılmıştır. Ben bakanlığa geldigim zaman milletvekili andına sadık olarak hareket edeceğimi söylemiştim. Yani yalan söylememeye ve hiçbir şeyi atlamamaya and içtim. Otıun için herşeyi açıklıkla söylüyonım." Bakan Ankan, bundan sonra göreve geldiği zaman gümrüklere atamanın sadece bakana ait oldugunu belirten kararnameyi değiştirerek bir atama komisyonu kurduğunu ve bu komisyon marifetiyle atamalann yapıldığını belirterek, "Dışandan bir kişi Kapıkule'ye tayin edilmemiştir. Dışandan olanı yoktur" dedi. EDİRNE VALtSt Olaya el koymadan bir memurun suçlanamayacağını ifade eden Maliye Bakanı Ankan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bundan sonra gümrük operasyonu başuyor. Volkan otobüsü olaymda sorumlu göriinen kişinin görevden alınmasını istedim. Edirne Valisi bir yazryla falanca kişinin şif ai emriyle görevden almayı "tebellüğ etmem" dedi. İşte egemen güç budur. Burada ortaya çıkıyor. Bu arada bir mali polis yetkilisi, yolcu salonunda yine polis olan bölge müdürünü yedi buçuk saat bekletiyor ve tatil günü olduğu için çıkıp gidiyor. Emniyet Genel Müdürlügü'nden 'bu adamı davet ediniz' teleksi var. İstanbul Vali Muavini'ne bunun gönderildigini sonradan öğreniyonım. Vicdan sahibi bir polis çıkıyor ve 7,5 saal beklemeyi önlüyor. EGEMEN GÜÇ KİMDİR? Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan yazılar geliyor. Bu tayinin kendilerini ilgilendirmediği ifade ediliyor. En son yazısında da konunun kapandığı bilidiriliyor. İşte egemen güç burada ortaya çıkıyor. Bir devlet dairesi 'evet' diyor. Diğer devlet dairesi 'hayır' diyor. Mali polis başka polise egemen oluyor. Mali polis bir holdingin bankadaki hesaplanna el koyuyor. Bir holdingin bankadaki hesaplanna el koymak için önce mahkeme karan gerekir. Sonra icra merciinin karan gerekir. Bir polis müdürii buna el koyabiliyor. Bu mümkün değildir. Başbakan'ın devreye girmesiyle egemen güç ortadan kaldınlabiliyor. Egemen güç hukuk kurallanna saygı gösterraeyenlerin lasarruflandır. Kapıkule'de olaylar var. tçişleri Bakanlıgı tahkikat açıyor. Eger Kapıkule'de bir olay varsa, bu hem tçişleri Bakanuğı'na hem de Maliye ve Gümrük Bakaniığı'na aittir. Bu iki bakanlık arasında işbirligi olmasa ki olmamıştırbu iki bakanlıgın birinin digerine egemen gücü vardır. Emniyet Genel Müdürii'nü aradım, bakanı bslmasını ve olaylar hakkmda bilgi vermesini istedim. Bana 10 saatte bakam bulamadığını söyledi. Bir devlet memurunu görevden almak için belli kurallar ve yasalar vardır. Düşünün, bir devlet memuru görevden alınıyor, ama bu memur tstanbul'da çalışıyor. Bu da bir egemen güçtür. Edirne Valisi tstanbul'da görev yapan bir memuru açığa alamaz. Alırsa egemen gücün ta kendisi olur. Bir devletin teşkilatı diger teşkilatına karşı olamaz." Maliye Bakanı bundan sonra Kapıkule'de 1 Mart 1979 ile 12 Ocak 1983 tarihleri arasında çeşitli yasadışı hareketlerden dolayı 170 memurun görevden ahndığını açıklayarak, " 8 aylık bakanhğım sırasında görevden alınanlann sayısı 52 olmuştur. Ama devlet memunınun haysiyetini rencide edecek sekilde yapümamıştır. Devlet, memunınun haysiyetini korumak mecburiyetindedir" dedi. Bakan Ankan, gümrük kapıları hakkmda da bazı bilgiler verekek, yapılan atamalarda uşuisüzlük olmadığını söyledi, "Özd kalem müdirem ENKA'da çalışmış değildir. Kendileri THY'de görev yapıyordu. Ulaştırma Bakanlığı'nın izniyle yanımda çalışıyor. Özel sektörden gelmiş değildir" dedi. İŞKENCE OLAYLARI Vural Arıkan, soruşturmalar sırasında bazı devlet memurlanna "eziyet yapddığı, işkence edildiği" yolunda ihbarlar geldiğini belirterek şunları söyledi: "Sonışturma sırasında bazı merauriara eziyet edildiği yolunda iddialar ortaya atılmıştır. Bu konuda ihbarlar gelmiştir. Vali muavininin ilk sonışturmasını mülkiye müfettişi, gümrük memurlarını teftiş kurulu ve diğerierini de polisler soruşturuyorlardı. Daha sonra bakanlığa bir şahıs gelerek yakımna işkence yapüdığını öne sürdü. Aynca sanıklann Ankara'ya getirilişi sırasında aileleri de bana başvurdu ve işkence yapıldığını öne sürdüler. Ben de bazı milletvekili arkadaşlanmın yanında bu konuşmalan banda alıp Adalet Bakam'na gönderdim. Bu bandı bugün ya da yann TBMM Başkanlığı'na sunacağım. Soruşturma sırasında emniyette sanıklara eziyet edildiği iddia edildi. Sayın Başbakan bununla ilgilendi. Eziyet edenler hakkmda sonışturma açıldıgı ve görevlerinden alındığı Başbakan tarafından bana ifade edildi: İşte hukukun üstünlüğünü burada gördük. Hukokun üstünlüğünö muhafaza etmek lazun gelir. " Ankan, gümrük memurlannın soruşturması için neden gümrük müfettişlerinin görevlendirilmediğini de sorarak, "Ben bunlann karşısına çıkmak için değil, her şeyin hukuki açıdan yapılması için bunlan söyledi m. Eğer bana gelselerdi, bunun hnkuki yolunu hazuiardun" dedi. Ankan'ın konuşmasından sonra Kapıkule olaylan hakkmda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge oya sunuldu ve ANAP'lıların oylarıyla Meclis araştırması reddedildi. HP, MDP ve Bağımsız üyeler Meclis araştırması açılması yönünde oy kullandılar. EVREN, TANRIYAR tLE GORÜŞTÜ Cumhurbaşkanı Kenan Evren, dün Meclis görüşmelerinden sonra İçişleri Bakam Ali Tanrıyar'ı TBMM'deki makamında kabul ederek, Iran'daki temasları ile ilgili bilgi aldı. Yaklaşık bir saat süren görüşmeden sonra, İçişleri Bakanı Tanrıyar, gazetecilerin sorusu üzerine, Cumhurbaşkanı ile görüşme talebinin kendisinden geldiğini belirterek, "İran'daki temaslanmı anlattım" dedi. İçişleri Bakanı Tannyar, Iran Cumhurbaşkam'nın Evren'e cevabi bir mektubu olup olmadığının sorulması üzerine de, "Hayır, yok. Biz kendisine Sayın Cumhurbaşkanımızın mektubunu ilettik" diye konuştu. Tanrıyar, Evren ile görüşmesinde gümrük olaylannın ele alınmadığını belirterek, istifasıyla ilgili soruları da yanıtsız bıraktı. Osmanlı'nın başladığıTopraksu ve (Baştarafı 1. Sayfada) arası karayolunun ya arasında ise 8 saatlik bir zaman kazana sağladığını belirten ilgililer, yıllardır sürüncemede kalan yolun hizmete girmesi ile köylerarası bağlantının da gerçekleştirildiğini söylediler. Açılışı Antalya Milletvekili Ali Dizdaroglu tarafından yapılan ve çok sayıda üst düzey yetkililerinin katıldığı törende kpnusan Dizdaroglu, "Bu yol tanm alanında da üriinlerin en kısa sürede kente getirilmesini sağlayacak, hayvanlarla taşınan üriin motorhı taşıtlaria gerçekleştirilecek" dedi. Dizdaroğiu, "Seferberlik nedeniyle yol yapımının durduğunun anlaşıküğım" daha sonra ise geçmiş iktidarların ilgisizliği sonucu yapımının tamamlanamadığını belirtti. Tamamı 90 kilometre uzunlukta olan Alanya Gündoğmuş Ajans 14OO"un Genel Müdürü Şenol Demiröz, 13 Ekim 1984 günü çıkan "Patyaço Adamlar Sergisinde..." baslıklı "Ankara Not/an" ile ilgili olarak, şu açıklamayı gönderdi: "Sayın Mustafa Ekmekçi, 13 Ekim 1984 tarihli yazınızda bahsettiğiniz Ajans 1400'leUgili bilgilerinizdeki bazı yanlışlıktan düzeltmek isterim. Yazınızda adı geçen göruntü yönetmeni Çetin Tunca, bağımsız çalışan bir teknik elemandır. Ajans 1400'le uzaktan veya yakından herhangi bir ilişkisi yoktur. Ajans 1400 bir Anonim Şirkettir ve ben bu şirketin yüzde 10 hisseli ortağı ve Genel Müdürüyüm. Sahibi değilim. Şu anda Ajans 1400'ün TRT ile akçalı veya akçasız herhangi bir ilişkisi yoktur. Ama böyle bir ilişkinin olması da herhalde bir suç değildir. Yeter ki ilişkileriniz kanun ve mevzuata uygun olsun. Bizimle ilgili öğrenmek istediğmizi bize sorabilirsiniz. Açık ve medeni insanlann tavn da zannederim bu olmalıdır... Yanlışlığı en kısa zamanda düzetteceğiniz umuduyia saygılar sunanm." •k • • Zaman zaman Ankara'da bunakjığım olur; SODEP Ankara il Başkanı Onur Kumbaracıbaşı'nın teiefonu öyle bir anıma rastladı: Biz, diyordu Onur Bey, Çamlrdere'ye gideceğiz, Kâzım Yenice'yle, Abdurrahman Oğulturk var; Kazım Yenice SODEP il denetçisi. O ilçeyi denetieyecek, bir gece kalıp döneceğiz, bir de düğun göreceğiz, gelir misin? ///, dedim, ben de sizi denettehm! Cumartesi öğleden sonra çıktık, Ankara eski milletvekillerinden Oğultürk'ün arabasıyla. önce, Kıalcahamam'a, SODEP İlçe Merkezi'ne uğradık, orada bir çay içimi oturduk, ver elini Çamlıdere... Ogultürk de anımsadı, Çamlıdere'ye ilk 1968'de Ecevtt'le birlikte gitmiştim. Hayrettin Uysal da vardı: Orada çok kalmayıp, Zonguldak'a geçmiştik. Bu, ikinci oluyordu. Kafamda sorular vardı, yola çıkarken: Köylünün yüzu nasıldı acaba? Asık mıydı, güleç m'ıydi? Buna bakacaktım... Çamlıdere'nin içinde de çok kalmadık, bizi bırkaç kilometre ötede Aluç Yayiasında bekliyorlardı. SODEP'Iİ Mustafa Aİ, biricik kızı Cevriye'yi evlendiriyordu. Damadın adı Murat Gürel'di. Murat Gürel'in babası ANAP'lıydı. Ama o da eski CHP'lilerdendi. SODEP ilçesini kurma gorevi ona verilmediği için, ANAP'a geçmişti. içimden: SODEP'le ANAP'ın düğünü mü ne? diye geçirdim... SODEP'li Mustafa Al'ın çağnlısı oldugumuza göre, "kız evi'nden sayılırdık... Aluç Yaylası, bin beş yüz metrenin üstunde bir yükseklikte, Çamlıdere'nin yayiası. Çamhdereliler, yaytayi bırakıp ilçeye inmişler, sazlısözlü eğlence için, bu yayla evini uygun görmüsler. Flüt, keman, kanundan oluşan bir orkestra oyun havaları çalmakta, sofraya mantı geliyor, soguk azıcık. Rakı kadehleri dolup boşalmakta. Genç bir yetenek Ünal Ecemiş, türküler, şarkılar söyledi. Keyifle dinliyordu, kimileyin katılıyordu oradakiler: "Kaşlann arasından domdom kurşunu değdi / Bir avcı vurdu beni I Bin avcı vurdu beni / Ah dedim ağladım, yaremi dağladım / Eğdi yar boynunu eğdi I Allah kerimsin dedi / Hançer yarası değil, domdom kurşunu değdi / Bugünüm harap oldu dünden iyi mktir ki / Doktor hasta, ben hasta benden ıyi midir ki?" Yayla damının geniş odasında, kalabalıktılar. ANAP'lı belediye meclisi üyesi Hasan Kaya, Halkçı Parti İlçe Başkanı İhsan Cafer Atalık da var. CHP'nin 19571960 arası Ankara milletvekillerinden Mustafa Yeşil geldi bir ara. Mustafa Yeşil seksenini aşmış, seviliypr burada. Kızılcahamamlılar, SODEP İlçe Başkanı Namık Ünlü, oto tamircisi Resul Yıldız, Ali ihsan Sarıoğlu, Muammer Altınok, ömer Tezbiçer birlikte gelip katıldılar düğüne. Çamhdereliler arasında SODEP İlçe Başkanı Hakkı Ayhan, Aluçdağı ağası Hamit Aydoğan, esnaftan Baki öztürk, Osman Güngör, kitapçı Mehmet Ozdemir, oto lastikçileri Osman Çalışır, Hasan Çalışır, Hacı Şimşek, İsmet Şimşek, mobilyacı Ahmet Harmandan, basımevci ömer Çalışıcı, bakkal Ahmet Güngör, kitapçı Ali Sipahi, işçi emeklisi Esat Çalıştıncı, berber Şerafettin Atasoy... Topluluğumuzda daha bazı Çamhdereliler var... Nedir bu özal'dan çektiğimiz? Haydi şerefel Yooo, yüzleri gülüyor: öyle "yandım Allah" bir halleri yok gibi. Gerçekte, benim bekleyişim yanlış, gü.mek insanın doğasında var: Acaba böylesine çok neşeli olmaları, giderek dağıtmaya başlamalarından mı gelmekte? Erkek erkeğe eğlence sürüyor. Gece Aluç Yaylasında yattık; hava da bir soguk: Gece yıldızlar, tepemize düşecek gibi... Hava tertemiz. Çamlıdere, Kızılcahamam'dan daha küçük bir ilçe, ne denli derseniz, öyle geri kalmış, ya da geri bırakılmış. Tarım yok, sanayi yok. Ne yapsın bu insanlar? Onur Kumbaracıbaşı anlattı: Isviçre'de böyle dağlık yerlerde, sorunu şöyle çözmüşler: Kayak turizmini geliştirmişler buralarda, yazın da bazı fabrikalara bağlı olarak, parçabaşı işler yaptırmışlar. Böylece, hem dağlık yörelerin insanını kalkındırmışlar, işsizlikten de kurtarmışlar. Abdurrahman Oğulturk anlattı, şimdi yine iyiymiş. Bir zamanlar, çocukluğundan anımsıyor, Çamhdereliler çokluk dilenmeye çıkarlarmış, dilenir, sonra topladıkarını getirirlermiş. Zamanla, Ankaralarda çıraklık, kalfalık yaparak yaşamlannı kazananlar çoğalmış; dilencilik kalkmış. Ankara'da bugün, iki yüz elli bini aşkın Çamhdereli, Kızılcahamamlı varmış çalışan: göçen göçeneymiş... Fıkralar anlatılıyordu boyuna; kız babası Mustafa Al'ın ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Biri takılıyordu: Yahu Mustafa, böyle ağlayacaksan, damadın babasına söyle, "böyle böyle, ben dayanamıyorum, kızı vermekten vazgeçtim!" de... Mustafa Aİ, üzüntüsünü içerek gidermeye çalışıyordu. Durumunu anlamama olanağı var mı? Hem ağlarım, hem giderim!" tekerlemesi geliyor usuma. Gülümsüyordum. Mustafa Al'a, "Mutlu oluriar inşallah" diyorduk. Düğüne, bir ara Kaymakam Uğur Boran ile Jandarma Komutanı da geldiler. Giderierken, orkestra onlan uğurladı... SODEP'liler soruyorlardı: Bizim Genel Başkan, biraz daha sert gidemez mi? Pek yumuşak canıml Sonra da, "herhalde, bir bildiği var" diye ekliyortardı. Kâzım Yenice, SODEP'lilerden ilçeyte ilgili bilgi alıyordu... Pazar günü Ankara'ya döndük. Kızılcahamam SODEP örgütü dönüşte yol üstünde Kurtboğazı'nda, "Ekici Restoran"da ağırladı. Orada da şarkılar, türküler, oyun havaları... Ekici Restoran, Ankara, Istanbul sosyetesinin ugrağı... Orman Bölge Müdürlüğü'nce en kısa zamanda asfaltlanarak ulaşımda ortaya çıkabilecek aksakhklann önleneceği açıklandı. VEFATLAR İÇİN Yurt içi ve yurt dışı cenaze nakleditir. Cenaze ilaçlama, malzeme, tabut, bütün işlemler hassasiyet ve süratle yapılır. Tel: 147 20 06 140 68 86 lşletmede aynca 18 ambulans mcvcuttur. Cenaze ilanlarından hizmet bedtli alınmaz, acı günlerınizi paylaşır, günün her saatinde emrinizdcyiz. İSLAM CENAZE İŞLF.Rİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear