25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER alanın 10 bin hektarı belediyenin iyeliğindedir. OECD ülkeleri için hazırlanan bir yazanakta, kentsel arsa gereksinmesinin kamunun ürettiği arsalarla karşılanmasının en etkin araç olduğu vurgulanmıştır. Topragın imar hakları oluştunılduğu sırada satın alınmasmı, gerektiğinde kamulaştınlmasını öneren OECD yazanağına göre, arsa sunumunu arttırarak toprak piyasasının toprak kullanımı, konut ve kent planlaması üzerindeki baskısının giderileceği, yerel işgörülerin maliyetinin düşürüleceği vurgulanmaktadır. Kamunun ürettiği arsalann özel kişilere satılması yerine, uzun süreyle kiraya verilmesinin, arsa konusundaki kamusal denetimin daha etkin kılınabileceği, imardan doğan değer artışlanndan kamunun payını alabileceği, yeniden imara girişildiğinde yapımın daha kolay ve ekonomik biçimde gerçekleştirilebileceği aynı yazanakta belirtilmiştir. Konutlandırma amacıyla arsa sağlanması konusunda Türkiye'nin deneyimi, birikimi vardır. Fakat bunlar bilinçli, kentleşmeyle tutarlı, bütüncül yaklaşımlar olmaktan uzaktır. Kentleşme, kentlerimizi yeterince imarlı arsa hazırlığı olmadan yakalamıştır. 1925'teçıkanlan 583 sayılı yasayla Ankara'da vergi değeri üzerinden yasayla saptanmış karşılıklarla kamulaştınlan 4.5 milyon metrekarelik bir alanda Yenişehir projesi gerçekleştirilmiştir. 1948'de Ankara Belediyesi'ne arsa ve araziden bir kesimini konut yapacaklara "tahsis ve temlik" yetkisini veren 5218 sayılı yasaya göre ad çekmeyle dağıtılan 1 milyon metrekarelik bir alanda bugünkü Yenimahalle doğmuştur. Ucuz arsa, yapım zorunluluğu, elverişli koşullarda kredi sağlama yoluyla Yenimahaiie örneği konut ve kentleşme siyasamız açısından büyük önem taşımaktadır. 1948 yılında 5228, 1953'de 6188 ve 1966'da 775 sayılı yasalar çıkanlmıştır. Gecekondularla ilgili bu yasalar belediyelere konut yapımını özendirme, gecekonduyu önleme amaçlanyla arsa edinme ve gereksinme duyanlann yararlanmasına sunma olanaklarını vermiştir. Belediyelere 1580 sayılı yasayla (Mad. 15 Bend 68) ucuz belediye konutlan yapmak, kiraya vermek, arazi alarak düzenlemek ve yapı yapmak isteyenlere satarak "ihtikâra mani olmak" görevi yüklenmiştir. 5656 sayılı yasaya göre bu görevi isteğe bağlı bir görev olmaktan çıkarıp yapılması zorunlu göreve çevirme yetkisini almalanna karşın belediyelerin bu konuda hiçbir etkinlik göstermediklerini üzüntüyle izliyonız. 1959'da çıkarılan 7367 sayılı yasa uyarınca İstanbul'da yaklaşık 14, Ankara'da 10 milyon metrekare hazine toprağı belediyelere bu amaçla devredilmiştir. Gecekondu affına ilişkin son yasayla arsanın gecekonducuya devri öngörülmüştür. 775 sayıh Gecekondu Yasası'na ilişkin yönetmelik de değiştirilerek bu.savurganlık genişletilmiştir. 1979'da Ankara Belediyesi bugünkü Batıkent'in kurulmakta olduğu alanı (10.5 milyon m2) kamulaştırarak bu konuda başanlı bir örnek vermiştir. "RAYİÇ BEDEL"LE KAMIJLAŞTIRMAYA GÜCÜMÜZ YETMEZ BugUn yürürlükteki toplu konut yasası da, yurürlükten kaldınlan 2487 sayılı yasa da bu amaçla kamulastırma yetkisini öngörmüştür. Önceki yasa, kamulaştırmada "vergi bildirimi"ne dayalı bir karşılık ödenmesını öngörmekte, böylece bunu nesnel bir ölçüte bağlamakta idi. Yürürlükteki yasa, kamulaştırmaya ilişkin herhangi bir kural koymamıştır. Bu durum, "rayiç bedel" üzerinden kamulaştırmaya yeşil ışık tutan yeni Kamulastırma Yasası'na göre yüksek karşılıklar ödemek gerekecek, bu da çalışmaları kısıtlayacaktır. Önceki yasa kamulaştınlan arsalann yalnızca kooperatiflere ve toplumsal güvenlik kurumlanna devredilmesine olanak sağlarken, Yeni Toplu Konut Yasası bu ayınmdan vazgeçmiş, kâr amaçlı toplu konut (özel kesim) kuruluşlanna da arsa sağlama yolunu açmıştır. Toplu Konut Yasası işletilecek, konut seferberliği başlatılacaksa, arsa konusuna ilişkin önlemleri hemen almak gerekmektedir. Konuya yalnızca arsanın iyeliği gibi dar açıdan bakmamak gerekir. Arsa, altyapı, kredi, yapım ve örgütlenmenin tüm yönlerini içeren tümleşik bir konut ve kentleşme siyasası gütmek zorundayız. Ankara Belediyesi'nden sonra lzmir, Bursa, Mersin, Eiazığ Belediyelerinin Batıkent'tekine benzer belediyekooperatif işbirliğine dayalı girişimlere geçmiş bulunmaları bu konuda olumlu adımlardır. Spekülatör devreye sokuhnadan, arsa konusunda kamunun gelişmeye, toplu konuta aynlacak toprakları ele geçirip arsa üretmesi, spekülatöre boyun eğmemesi zorunludur. Türkiye, kalkınmanın, kentsel gelişmenin karşılığını şişirilmiş arsa fiyatlarıyla ödeyecek kadar zengin değildir. Kısacası, Prof. Fehmi Yavuz'un deyimleriyle "Şehircilik ve konut konusundaki başan, toprak iyeliği üzerindeki kamu denetiminin düzeyi ve yoğunluğuyla düz orantılıdır." Toplu Konut İçîıı Önee Arsa! Konut seferberliği başlatılarak Toplu Konut Yasası işletilecekse arsa konusuna ilişkin önlemleri hemen almak gerekmektedir. Spekülatörlerin eline geçmiş arsalara şişirilmiş ederler ödeyecek kadar zengin değiliz. Konutla ilgili herkesin bildıği gibi, Türkiye'de özel ya da kamusal konut girişimlerinde arsa, toplam maliyet içinde bir pay oluşturuyor. Kent özeğinde (merkezinde) bunun °7o 50 ile 70 arasında değiştiği kestirilmektedir. Konut sunumunun arttınlmasında arsa en ciddi engellerin başında gelmektedir. Yapsatçılık yapan küçük üstleniciyapımcılar kat karşıhğı arsa sağlayarak başlangıç maliyetini erteleme olanağını buluyorlar. Ayrıca, bunların maliyeti düşürebilmek için çok katlı konutlara yöneldikleri, böylece arsa fiyatı ile yapırn maliyeti arasındaki farkı giderdikleri, konut alıcısı ya da kullanıcısına konutun "kullanım değeri" yerine yüksek değişim (mübadele) bedeiini ödettirerek kârlannı en üst düzeye çıkardıklan bir gerçektir. Ülke ekonomisi için kuşkusuz bu durum büyük bir kayiptır. Kâr amacı güden konut üreticisine de kamulaştırma yoluyla arsa sağlanmasına olanak tanıyan bugünkü toplu konut yasası bu açıdan sakıncaüdır. Hem konut üreticisi, hem de konut alıcısı açısından arsa maliyetini ucuzlatmanın kooperatif örgütlerde etkili ve yararlı olabileceği anlaşılmıştır. Gerçekten, Ankara'da Batıkent girişimi, kooperatiflerle belediyenin işbirliği sonucunda çıplak arsa payının yaklaşık binde yarım (^o 4) düzeyine indirgenebileceğini kanıthyor. Batıkent'te fîziksel altyapıyla donatılmıs arsanın toplamdaki payı • 7.3 gi% PENCERE 24 EKİM 1984 Prof. Dr. CEVAT GERAY bi düşük bir düzeyde kalmaktadır. 2000 yılında Türkiye nüfusunun % 75'inin kentlerde yaşayacağı kestirilmektedir. Birikmiş konut açığı ile birlikte önümüzdeki 19852000 döneminde yaklaşık 7 milyon konut üretilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Gereksinmeyi karşüamak, açığı kapatabilmek için en az yılda ortalama 450 bin konut yapılması gerekir. Bu amaçla, her yıl ortalama 7365 h. kentsel arsa üretilmesi zorunludur. En iyimser (200 TL/mJ üzerinden) bir kestirimle yılda yaklaşık 147 milyar liralık değer yaratılmış olacaktır. Bunun toprak spekülatörlerine kaptırılmayıp kamuda kalması için öngöriîlü davranmalıyız. Bu da kentsel geüşmeye özelükle konuta açılacak geniş alanların biran önce kamunun iyeliğine geçirilmesiyle sağlanabilir. bakılmaması ilkesi gittikçe yaygınhk kazanıyor. Birleşmiş Milletler Örgütü, kentsel topraklara ilişkin 7 ciltlik dünya ölçeğindeki araştırma bulgulanna dayanarak, 2000 yılında 6 müyara yanasacak olan dünya nüfusunun toprak istemlerini karşılayabilmek için toprakların kamuya mal edilmesini, iyeliğini devretmeden toplumun yararlanmasına sunulmasını salık vermektedir. Türkiye Siyonizmin "Koruyucu Kalkanı" mı? İkinci Abdülhamit'le Siyonizmin babast Dr. Theodor Herzlin 18 Mayıs 1900'de Yıldız Sarayı'nda görüşmeleri, tarihimizin ilginç olaylarından biridir. Theodor Herzl, Filistin'de bir Yahudi devleti kurmak için çalışıyordu; Sultan'ın çevresindeki kodamanları rüşvetle tavlayarak engelleri aştı; Padişah'a ulaştı ve "pazarlık" olanağına kavuştu. Osmanlı devleti gırtlağma dek borca batmıştı; Batının mali denetimi ve siyasi baskısı altındaydı. Süresi dolan borçları ödemek için yeniden borçlanmak gerekiyor; ama yeni borçlanmalann kapıları hep politik ödünlerin anahtariarıyla açılıyordu. Yahudiler ise uluslararası kapitalizmin sermaye gücünü ellerinde tutuyorlardı. Eğer "Filistin'de odaklaşan ve Nil nehrinden Fırafa dek yayılan topraklar" Yahudilere açılırsa, Siyonistler "Türkjye"yi kurtarabiürier, Osmanlı mülkünün her yanındaki enerji, petrol ve maden kaynaklarınt işletebilirler, ülkeyi koruyup güçlendirirlerdi." Siyonist lider Herzl'in anılarında bu pazarlık aynntılarıyla anlatılır. İkinci Abdülhamit bile bu tuzağa düşmekten sakınmıştır. • Aradan 84 yıl geçmiştir. Dünya kuşkusuz çok değişti; ama bugün de Türkiye gırtlağma değin borçtadır ve borçlarını ödemek için yeniden borçlanmak zorundadır. Aynca dış baskılarla dış kökenli saldınların çemberi daralmaktadır. "Büyük müttefikimiz ABD"ri\n Temsilciler Meclisi'nde bu saldınlara destek olabilecek karar çıkmıştır. İşte tam bu sırada çeşitli kaynaklarda işlenen bir fikir gün geçtikçe daha somut biçimde ortaya çıkıyor. Eğer Türkiye Ortadoğu'da Siyonizmin işine gelen siyasal eksene oturtulabilirse, sorunlarını çözmesi kolaylaşacaktır. ABD Kongresi'ndeki Yahudi lobisi çok güçlüdür, uluslararası sermaye ve kredi kuruluşları Siyonistlerin etkisindedir. Ankara'nın Israil'e göz kırpıp yakınlaşması, ülkemıze yönelik Ermeni terörünü bile durduraçaktır. Zaten Ermeni terörünün ortaya çıkmasıyia Türkiye'nin İslam dünyasına yaklaşması ve Israil'e karşıt bir tutuma geçmesi eşzamanlıdır. • Türkiye'nin VVashington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ, 15 Ekim 1984 günü İstanbul'da TürkArnerikan İşadamlan Konferansında şöyle konuşmuştur: "llımlı Arap ülkeleri, büyük ölçüde, Sovyetler'in Ortadoğu'da doğrudan siyasal ve askeri etkinliğinin önünde duran Türkiye sayesinde ABD ile yakın ilişkiler kurma olanağına kavuşmakiadıriar. Aynı biçimde Türkiye, İsrail için bir koruyucu kalkan dmasının yanı sıra, Ortadoğu'da şimdiki siyasal saflaşmanın güvenliğine de katkıda bulunmaktadır." Bu sözlerde altı çizilmesi gereken ilginç yaklaşım olağanüstü çarpıcılıktadır "Türkiye, İsrail için bir koruyucu kalkandır" Şimdiye değin kimi diptomatımız Türkiye'nin "Sovyet tehdidi karşısında Batı dünyasının koruyucu kalkanı" olduğunu söylerdi; meğer biz "Siyonizmin koruyucu kalkanı" imişiz de haberimiz yokmuş. • Atatürk Türkiyesi'nin dış politika temellerinde şu veya bu yabancı devletin "koruyucu kalkanı" olmak gibi akıl dışı bir siyasetin yeri olduğunu sanmıyorum. Hele İsrail niteliğinde gerici, ırkçı, yayılmacı, işgalci, emperyalist, teokratik bir devletin koruyucu kalkanı olmak ne demek? Bu ülkenin Silahlı Kuvvetleri her şeyden önce yurt savunmasını üstlenmistir; eğer NATO ile Batı dünyasının ortak savunmastnda yer almışsak, o antlaşmada ne İsrail'in, ne de Siyonizmin yeri var. Türkiye'nin VVashington Elçisine bu sözlerinin anlamını kim soracak? Yoksa Siyonizmle gizli pazarlıklar aranışı içinde miyiz? îngiltere, 1947'de arsa üzerindeki imar hakkını ulusallaştırmıştır. Yapıya girişeceklerden alınacak "imar harcı" yoluyla kamunun yarattığı değer artışının kamuya geri verilmesi, buna karşılık imar hakkı kısıtlanan ya da ortadan kaldırılanlara ulusal fondan bir "tazminat" ödenmesi öngörülmüştü. 1951'de iktidar değişmesiyle bu yöntem bir yana bırakıldı. Ingiltere, anakentlerin çevrelerinde kurdukları "yeni kent"lerin başansını, topARSA TECtMSEL META rakları kamunun iyeliğinde buDECİL! lundurmaya borçludur. Batı AlDünya ülkelerinin kent top manya'da bir milyondan az nüraklarına ilişkin deneyimleri, tu fuslu kentlerde toprakların Vo tumlan ve yaklasımları değisik 31'i, daha çok nüfuslu kentlerde siyasal, toplumsal ve ekonomik % 37'si kamunun, belediyelerin dizgelere (sistemlere) göre zaman elindedir. Amsterdam'daki tüm içinde büyük ölçüde değişmek yeni arsaları belediyeler üretmiştedır. Bununla birlikte, topragın tir. Hollanda'da kentsel arsala% yeniden üretilmeyen, yer değiş nn yaklaşık • 86'sını belediyetiremeyen, yerine başkası konu ler sağlamıştır. Isveç'te belediyelamayan (ikame edilemeyen) bir ler her fırsattan yararlanarak ardoğal kaynak olduğu, bu neden sa stoklarını arttırmaktadırlar. le sunumistem (arztalep) düzeneği içinde serbest piyasada sa örneğin, Stockholm belediye sı tılan bir tecimsel meta gözüyle nırlan içindeki 18 bin hektarlık OKTff AKBAL EVET/HAYIR "Ayıptır Beyler!." * Geçmiş dönemlerde üç yıllık eğitim enstitiilerinin hıziandınlmış mezunlarıyız. Şimdi yurdun çeşitli yörelerinde ögretmenlik görevimizi siirdürüyoruz. Marmara Üniversitesi Atatiirk Eğitim Fakültesi'nin açtığı "19841985 öğretim yılı lisans tamamlama sınavı"nı kazanarak kaydımızı yaptırdık. Lisans ögPttiminin siiresi bir yuuu. SürekJi bir yıl (8 ay) ögretim yapabilmek için ögretmenlikten aynlmak 10runda bırakılıyoruz. Hiçbirimizin ekonomik durumu bir yıl maaşsız ögrenim görecek kadar güçlü degil. Meslegimizde gelişmek, yetişmek, ilerlemek istiyoruz. Böylece ülkemizin çocukbınna daha varariı olacağımızın bilincindeyiz. Ama ne >uzık ki, fakültenin ögretim dönemi başla OGRENCI/OGRETMEN YONETEN MUAMMER TUNCER Eğitim için maaşh izin dıgı halde, bizler bu olanaktan vararlanamıyonız. Bakanlıgımız bu sorunumuza bir çözüm getiremez mi? BtR GRLP ÖĞRETMEN * Sayıları iki yüzü bulan bu öğretmenlerin maaşlı izinli olarak eğitim görmeleri sağlanabilir. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Teftiş Bölümü'nde öğrenimlerini Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı hizmet içi kursları kapsamında sürdüren öğretmenlere maaşlı izin verildiğine göre, Atatürk Eğitim Fakültesi'nde hizmet içinde yetişme olanağını elde eden öğretmenlere ayn işlem yapılması kanımızea yanlış bir uygulamadır. Sayın Vehbi Dinçerler'in sorunla ilgilenmesini bekleyelim. kadaşlarımızla aynı haklardan yararlanmamız gerekmez mi? SACLIK OKULU ÇIKIŞLI EBE VE YARDIMCI HEMŞİRELER • Sağlık Koleji çıkışlı ebe ve hemşirelerc ödenen özel hizmet tazminatı ile ilgili yasa maddesinde yapılacak bir değişiklikle sorunun çözüme bağlanması, güç koşullar altında görev yapan Sağlık Okulu çıkışlıların sıkıntılarını bir ölçüde de olsa azaltacaktır. Milletvekillerinin konuyla ilgileneceklerini umalım. Ozetle • Denizli 'den Necla Cibaroğtu 'ya: Sağlık raporunuzda; eşinizin refakaünde htanbul Tıp Fakültesi'nde tedavinizin uygun olacağı belirtildiğine göre, yeni genelgenin sizi bağlamaması gerekir. Hastalığmızm özellik taşıdığınt Denizli Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüğü 'ne anlatamadığınıza göre bakanlığa başvurmalısımz. * tzmir'den Sezer Uyar'a: Askerliğiniz süresince haklanmzı dondurmanız olasıdır. Daha önce raporlu olmanız buna engel değildir. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanbğı'na basvurun. * Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 'nden ek sınav hakkı bekleyen bir grup öğrenci, YÖK'e verdikleri yanıtta şöyle diyorlar: "YÖK'ün ek sınav hakkınm öğretimde niteliği düşüreceği doğrultusundaki savını kabul etmiyoruz. Niteliği gerçekten düsüren tutum kontenjam bir kat artttnrken, öğretim görevlikri sayıstnm azalmasına neden olmaktadır. îki yıl önce verilen ek sınav hakkı niteliği düşürmedi de, bu yıl öğrencilerin geleceğine olumlu katkıda bulunmak mı düşürecek? YÖK kendi yanılgılannın TBMM tarafından düzeltilmesini bir tiirlü hazmedemiyor anlaşılan." Ürdün'de yayınlanan 'El Ray' (Görüş) gazetesinin 4 Ekim 1984 tarihli sayısında 'Ayıptır Beyler1 başlıklı bir yazı çııkmış... Ürdün'de yaşayan bir okur bu yazıyı kesip bana yolladı. Ürdünlü Dr. Abdullah El Hatip imzasını taşıyan bu yazının çevirisi de ekli... Dr. El Hatip, İstanbul'da toplanan İslam Tıp Kongresi1 ndeki kitap yakma olayı konusundaki düşüncelerini yazmış... Okurum şöyle diyor: "Doğramacı'nın kulaklan çınlasın. Biz Arap ve İslam dünyasına yaranmak, yaklaşmak için her tütiü ödünü vermek isterken, krallık rejimi altındaki Ürdün'de bir hekim olaya bakın nasıl tepki gösteriyor." Ürdün'de 'El Ray1 gazetesinde yayınlanan 'Ayıptır Beyler" yazısını bir belge olarak okurlarıma olduğu gibi sunmakta yarar görüyorum: "İtiraf edeyim ki Ankara'da toplanan İslam Tıp Kongresi ile ilgili olarak Uluslararası Haber Ajanslan'nın verdiği bir haberi okuyunca çok şaşırdım. Haber şu: Kongreye katrian Arap ülkelerinden birinin temsilcisi, İslam tıbbının başarılannı inkâr ettiği gerekçesiyle bir yabancının yazdığı kitabı toplantı sırasında yakmış ve kongreye katılanlar tarafından uzun uzun alkışlanmış!.. Bu tür bir gösteri beni çok şaşırttı. Böyle bir davranış İslam düşünce tarzının yuceliğine aykırıdır. Görunen odur ki, bu gösterinin hazırlığı çok önceden duzenlenmiştir; kurban edilecek kitabın yakılacağı tepsi kongrenin yapıldığı salonda hazır bulundurulmuştur. Bu toplantı salonunda dünyanın dört bir yerinden gelen gözlemciler ve basın mensupları vardı. Bunlar yapılan bu davranışı, dehşet verici, şaşırtıcı bir haber olarak dünyaya yaymakta gecikmediler. Bu durumda acaba 20. yüzyıida mı yaşıyoruz diye kendime sormak elbette ki hakkımdır. Ortaçağda mı yaşıyoruz? Aktığım haber beni şaşkına çevirdi. Acaba kongredekiler kendi ülkelerinde tertiplenecek bu tür ayinler için bu kitabın bütün nüshalarını satın almışlar mıdır? Bu yakma olayının kahramanı, zenginlik açısından güçlü bir ülkenin mensubu olan kişi, söz konusu kitabın parçalanması, yakılması amacıyla mali yetkisini kullanarak dünyanın dört bir tarafına elçiler gönderip ne kadar nüsha varsa toplatmış mıdır? Baylar, saygtdeğer baylarf Size şunu anlatmak istiyorum. Bu tür bir davranış ancak 'ayıp" sıfatıyla tanımlanabilir. Bize ne kadar aykırı ve karşrt düşerse düşsün bir düşünce ve görüş ancak mantıklı ve bilimsel başka bir düşünce ve görüşJe yok edh lebilir. Saygıdeğer baylar, söz konusu bu davranış ayıptır, çunkü bu kitap yakma olayı bir bilimsel kongrede yapılmıstır. Yine bu davranış ayıptır, uygarlık savaşında İslam ve Arap ülkelehne kötülük yapmak ve bu ülkeierdeki bilim adamlarının savunamayacağı türden bir kötü örnek vermek anlamına gelmektedir. Bu davranış ayıptır, çünkü davranışın kendisi Tıp Bilimi KongresP ne katılan, bilim adamı olması gereken bir hekim tarafından yapılmıstır. Bir işportacı ya da bir biber satıcısı bu kitabı kesekâğıdı yapıp biberlerini ya da sebzelerini satmak amacıyla kullansaydı makul karşılanabilirdi. Keza keşkek satıcısı bunlan malını sarmak için yırtıp kullansa yine bir şey diyemeyiz. Ancak, böyle bir davranışı aydın tabaka denilen ya da üstüne bunca titrediğimiz ve umutlarımızı bağladtğımız seçkinler topluluğunun yapması halinde, durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Şimdi bu tür bir davranışı alkışlayan saygıdeğer baylara şunu sormak gerekir: Tıp bilimi ile uğraşan kimselere böyle bir davranışın ne gibi yankıları olacağını düşundünüz mü? Onların, okunması gereken bir kitabın neden yakıldığı konusundaki görüşlehnin neler olabileceğini hesapladınız mı? Bu kitabın yakılması olayı, yakılan kitabın ileri sürdüğü iddialann doğru olabileceğini; geri kalmışlığımızın yalnızca tıp âlemine münhasır olmayıp, görüldüğü gibi her alanı kapsadığı gerçeğini de göstermiyor mu? Şu yakma olayını haklı gösterecek hiçbir gerekçe yoktur. Keşke bu kitap yakma olayı gizli kapakh yapılsaydı! Bu tür bir davranış bilim adamlarına yakışmaz. Keşke bu olayı alkışlayanlar arasında Arap hekimler bulunmasaydı! Inanın, bu davranışın tanımını yapamıyor, sorunu okurlara bıraktyorum." Ürdünlü hekim Abdullah El Hatip'in sözlerine şunu eklemek istiyorum: Bu kitap yakma olayını alkışlayan Türk hekimleri kimlerdi? Niçin Türk hekimleri arasından biri çıkıp da tepki göstermedi? "Böyle bilimsel kongre olmaz" diyerek salonu terk etmedi? Oğretmenlik sertifikası neden gereklidir? Ankara'dan İhsan Öğüş, öğretmen yetiştirmekle hiçbir ilintisi olmayan okullan bitirenlerin kısa bir kurstan gecirilerek öğretmen yapılmalarının yanlış ve olumsuz bir uygulama olduğunu belirterek şunlan yazıyor: "Öğretmenlik bir meslektir ve bu mesleğe girmenin yazılı olan ve olmayan bir takım koşul ve gerekleri vardır. Bazı gençler 'üniversitelerin ilgili bölümlerindeki boş kadrolira sertifika aranmaksızın atânabiliyoruzT* derlerken bir üst düzeyde aranma>«n sertifikanın ortaögretim kurumlan için aranmış olmasının anlamsızlığını, gereksizligini vurgulamak istemektedir. Ortaokullarda kaymakamın, malmüdüriinün, veterinerin derslere girdigini, geçici de olsa oğretmenlik yaptıgını gören, duyan bu gençler bir bakıma haklıdırlar. Asd faaksız otdukları >ön, öğrenimleri süresince ögrelmen olmayı alullanndan geçirmeyip okulu bitirdikten sonra, başka yerlerde iş bulamayınca ögretmen olmak isteklerini engdleyen sertifikasızlıktan yakınmalarıdır. Sertifika, ögrenim süresince alınan derslere ve bunlara dayalı uygulamalara bakUarak verilir." * Bizler kapaülan saglık okullan çıkışlı eb«ler ve yardımcı hemşireleriz. Ebc olarak Türkiye'nin her yöresinde, çok agır koşullar altında, yolsuz, susuz, okulsuz, ışıksız köylerde, katır sırtlannda görevimizi yürütmekteyiz. Yardımcı hemsireter olarak Saglık Koleji çıkışlı arkadaslanmızla aynı görev ve sonımluluklan yüklenmiş bulunuyoruz. Nöbetlerde, hasta izleme ve tedavilerinde, acil servislerde ve ameliyathanelerde görevlerimizi tek başımıza ve eksiksiz olarak >apıyoruz. Bu duruma göre öbur ar Sağlık okulu çıkışlıların durumu KALITEIMIINI SEfVlBOLÜ DICU«LETLERI«CE OLKMITE BEICESI BBC termik IDI ROBERTwras şaiterleri {£} ölçü atelteri VEFAT Suzan Oran'ın kıymetli eşi, merhum Jandarma Yarbayı Atıf Oran ve Zahide Oran'ın oğulları, Türkan Pamukçu'nun kardeşi, Murat, Oğuz, Davut Oran ve Cihan Metin'in kıymetli babaları, Tülin Oran ve Tevfık Metin'in kayınpederi, Naciye, Mustafa Ünal'ın damadı, Emine, Yusuf Tütüncüoğlu'nun ve Naciye, Fehmi Metin'in değerli dünürü, Selim, Tolga, Sinem, Aylin'in biricik dedeleri Fazilet ve insan sevgisi ile dolu Emekli Yüksek Orman Mühendisi ELEMAN HALKLA İLİŞKİLER VE GÖRSEL EĞİTİM PROGRAM LAREVIN TANITIMINIORGAMZE EDEBİLECEK Lise çıkışlı ECI lltkm* M l ı ı •* Ctt.tm.nTx.ki. fcy*» S»t " 1 Tıl: M 23 4S M 214t T * . 42St7 Bayların askerlikle ilişkisi olmaması. Halkla ilişkiler konusunda deneyimli ya da konuya ilgi duyan. Kültürlü. Kişisel teminat ve referans verebilecek elemanlann. Kişisel olarak adresimize başvurulannı rica ederiz. AYSA A.Ş. Bahariye Caddesi No: 35 Daire 14, Ünertan Apt. Kadıköy. AHMETORHAN ORAN hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 24.10.1984 Çarşamba günü Küçükyah Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Küçükyalı aile mezarhğına defnedilecektir. Yüce Allah'tan rahmet dileriz. MAIİYE VE GÜMRÜK BAKANUGI HESAP UZMAN MUAVtNLİGİ GİRİŞ SINAVI Maliye ve Gümrük Bakanlığı Hesap Uzmanlan Kurulu Başkanhğı'nca 21, 22 ve 23 Kasım 1984 günlerinde Ankara, Istanbul ve lzmir'de Hesap Uzman Muavinliği giriş smavı açılacaktır. SINAVA KATILABtLMEK İÇİN: a) Devlet Memurlan Kanunu'nun 48. maddesinde yazıh niteliklere sahip olmak, b) 1.1.1984 tarihinde 35 yaşını doldurmamış bulunmak, c) Siyasal Bilgiler, Iktisat, Hukuk, Işletme, Iktisadi ve ldari Bilimler Fakülteleri ile bunlara denkliği Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanüğı'nca tasdik olunan yabancı fakülte veya yüksekokullardan birini bitirmiş olmak gerekmektedir. Sınavlara giriş şartlarını ve sınav konularını gösteren broşür, yukarıda isimleri geçen öğretim kurumlanndan ve Hesap Uzmanları Kurulu Başkanhğı ile Ankara, Istanbul ve lzmir Grup Başkanlıklanndan sağlanabilir. lsteklilerin 5 Kasım 1984 günü akşamına kadar Maliye ve Gümrük Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanhğı ANKARA Adresine belgeleri ile birlikte yazılı olarak başvurmaları duyurulur. 3 Basın: 24700 • Sağlık karncr.ii kayhottiı;. • Boyabat ilçesinden aldığım nüyeniiini alacağmıdan c^kisi fus cüzdanımı kaybettim. Hühükümsüzdıır. uUZL\ Kül kümsüzdür. ERGIN APARAS İtalyanca lisanına haiz Matematik Fakültesinden mezuniyet diploması ve ehliyetnamesi olan İtalyan Lisesinde sıralamaya tabii tutulmadan haftada 18 saat Matematik ve Fizik dersinin öğretmenliğini yapacak bir ögretmen aranmaktadır. İTALYAN LİSESİ Tel:14413 01 14410 39 SONBAHAR FESTİVALİHIDİV KASRI, Çubuklu 28 EKİM PAZAR 1984 Klasik Batı Müziği Pasta, Büfe, Çay. Festivale katkı 1600 TL. Davetiyeler sadece DERNEK MERKEZİNDEN alınabüir. Maharishi Birleşik Alan Teknolojisi, kişisel ve toplumsal yaşamın yanlışsız, sorunlardan an, mutluluk içinde yaşamasıru sağlayan doğal, uygulaması kolay bir bilinç teknolojisidir. TANITMA KONFERANSLARI: Her çarçamba saat 14.00'te, her çarşamba 19.00'da, her cumartesi 14.00'te. (Giriş serbesttir) MAHARİSHİ BİRLEŞİK ALAN TEKNOLOJİ DERNEĞİ: Maçka Cad. Maçka Palas 41/7 Teşvikiye/İst. Tel: 147 10 05 147 64 73 İTALYANCA BİLEN MATEMATİKFİZİK ÖĞRETMENİARANIYOR AİLESİ NOT: Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin Türk Eğitim Vakfı'na bağışta bulunmaları rica olunur. Dosya No: 1984/65 Davacı Ali Ulyarar vekili Av. Olcay Anıker tarafından davalı Fatma Yılmaz (Ulyarar) aleyhine açılan şiddetli gecimsizlik sebebi ile boşanma davasında: Karamürsel Caddesi Kalender Çıkmazı No: 7 Yalova adresinde ikamet etmekte olan davalı Fatma Yılmaz (Ulyarar)ın açık adresi tüm aramalara rağmen bulunamadığından dava dilekçesi tebliğ edilememiş olup ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla: Dunışmanın bırakıldığı 22.11.1984 saat 9.10'da hâkimliğimizde hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi davetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 26377 İLAN GÖLCÜK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDEN Büyük acılann, doyumsuz sevinçlerin romanı YALÇIN YAYINLARI EKMEKÇİ KADEV Xavier De Montepin Muammer Tuncer'in Türkçesiyle çıktı. 5. Basım Tam metin çeviri 850 TL.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear