Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 EYLÜL 1982 patetes kftftesf Istedlğtnrizde, gtnon şaşkm şaşkm bakmıştı yüzüımize... Oysa çtmdi.» «Yabn asıl benlm dryecefime bak, koca istakozn elli liraya •lmıştılc, hiç nnutmam.» <Amt o nunan balıkçı kulübelerinden başka şey yoktu kl . » Hadl si baştan. O güzel köylüler o güzel takal&nn& bınip gıtnuşlerdır, şlmdl et pazanna dönmüştür ortalık, et et üstündedır. Bu arada o et pazanna kendi etımizle katkıda bulundugumuzu hiç hesaba katmayız nedense. Biz bu ydreyl keşfeden Robenson'uzdur, öbürlen ise biri izleyen ravallı sıradan s o mürgecıler... Yine de artık begenmedıglmız yerde on ya da on beş gun (yuvarlak rakamlan severiz) bir tatil yapanz. Milıtan bır tatil olabüir bu: «Du^unsene on gün gazete bile okıımadım.» Tatüin mılitan olabılmesj «sız» ekierıyle orantısına bağlıdır. Gıysısız, makyajsız, gazetesiz, kitapsız, gürultüsüz, t.^5^5T7f takvımsız... Zamaüinız darsa, günde ıkı kere, bazan gecelen de denize gırmek zorunda kEİabılırsinız, tatıun boşa gitmedıgıne kendınızı ınan> dırmak ıstersınız. Sabah O . aOO'dan ikandi 18.00'e kadar suren (oımartesı, pazar dahü) tatil guniendır bunlar. Sağlıkü olmak, doğayla bütünleşmek adına yaşanan her riafe'>a Özeale programlanımştır bu genel «tmnnsıy.iiif jçınde. Ama artık bu yapmamalanıı bır yapmayla fışkıracagl kâsınleşznı^* tir, dmlendıgınıze gore bu birilfimi kış boyu gotürebıleceksınizdır. Donuşte, okumadığınız gazetelere telaşla göz gezdırır, bınkmış ışlere sanlır, kafanıza sızınie bırlıkte tatil yapamadığı içın ıçerlersınız. Ama kışm zaten okumayan, zaten çalışmayan, yazın gun boyu kumlarda sağasola donerek dınlenebıien bınysenız, tatılden kazançlı donmuşsunüzdür. Yanıklıgınızın derecesi, taülınızi nerede geçirdığınizi, kaç para harcadîğmızı, hangı yağları, hangı siitlen kullandıgınızı ele verecektır. Kışın «eiyimli», «makyajlı» günlenne sarkarak iktısadi durumunuzu seçkinlesürecektir. Sömurgecı Robenson tamiıSı, bronz tenmızın altında bır yerde pusudadır. Bir dahaki tatile kadar. Cumhuriyet 5 insanlar ve sanat muraî belge Fransa'da tatile çıkan yazarlar Batı ülkelerinde «hafta sonu» ve «tatil», bu ülkelerin laik karakterine yakışmayacak bir «kutsalhk» kazandı. Aydınlar da tatil kervanının içinde. Bir yazarrn en dokunulmaz yanı tatili oldu şimdi. Roland BARTHES lde. Kongo nelırin,den aşağıya dogru yolculuk ederken Bossuet okuyor. Reslmlerl Le Figaro gazetesi tarafından çekilen 'tatüe çıkan yazarlanmız' ülküsünü oldukça iyi özetleyen bir poz: hlçbirşeyin durduramayacağı, sekteye ugratamayacağı bir 'seçihnişliğin' onurunu bildigimiz 'boş vakit'e eklemek... tşte ivl bir gazetecilik ömeği. sasyolo]ik olarak da kullanışlı: üs telik hiç yalana sapmadan ülkemiz burjuvazisinin ken di yazarlan hakkında ne gıbl düsünceler besledigi ko nusunda da bilgl vertyor. Bu burjuvaziyi şaşırtan ve zevklendiren herşeyden once yazarlarm da herkes gibl tatile çıkan lnsanlar ol duğıınu teslim etmektekı genlş fjörüşlülüğüdür. Tattl*. yakınlarda ortaya çıkan. mitoIo.1Lk geUşimi açısından ilglnc bir araştırma konusu olabilecek bir sosyal fenomendir. öncelerı mektepliler dünyasının bir parçası olan tatil, ücretlı İ7in'ln ortaya çıkışından beri proieter dünyanın, en azından çalışanlar dünyasının da bir parçası oldu. Bu fenomenln bundan böyle ya zarlan da kapsayabileceğini, İnsan ruhunda uzmanlaşan o kişilerin de yüzyılımızın çaüşanlanyla bir tutulabileceğlnl vurgulamak bur Juva okurlanmızı yazarlann da zamana ayak uydurduklanna lnandırmanm bir yoludur; yazarlanmız da hiç şairane oîmayan gerekliliklerin hakfeını gururla teslim edlyor, Siegfrled ve Fourastie'den aldıkları ders lerden geçip *modern' gerçeklere Utifat ediyorlar. Soylemeye gerek yok, yazann bu proleterîeştlrilme süreci sonradan tümüyle ge cersiz kıbnabllsin diye pek kıt kanaat gerçeklestlriliyor. EdPbiyat adamı. toplumsal bir sıfat kazanır kazanmaz (ki tattl bu türden. pek hoş bir sılattır) yeniden esinle uğraşanlarla pay laştığı gok katma çekiliverlyor. lOmsüzlOge kavuşturulduğu "doğallık' baglamı aslında yüce bir karşıtlığın Uetllme sine yanyor: bu acınılası 'maddiyatçı' zamanlann getlrdigl heyhafr hiç da şairane olmayan blr zorunlulukla, burjuva toplumunun manevi temsllcilerine (zararsız kaldıklan sürece) cömertçe dağıttığı goz kamaştırtcı paye arasındaki karşıtlık bu... Yazann hayranuk vericl benzerslzliğlnin karutı fabrika işçilerl ve tezgâhlann tatil boyunca berikilerin ter sine, çaüşmaya değllse de yamsıra çıktığı sözkonusu en azından üretmeye ara vermeyişidir. Demek kl, yazar sahte bir çalışan oldugu gibl sahte bır tatilcidlr de. Birl hatıralannı yazar, oteki provalan gö?den geçirir, gene bir başkası yeni kltabını yazmaktadır. blrşey yapmayan yazar ıse^ bunu aykın bir davranış bl çiml, yalnızca kuraldışı bir bağımsızlığın sahiblnin kal kışabileceği 'avangard' bir çaba olarak sunar. Derkea bu tür boburlenmeler sonucunda yazann her türlü koçulda ve her zaman yazmasının 'doğal' oldugu sonucuna vannz. Bu ilk elde ed» bi veriml insani bellrlenmeleri aştığı lçin tabu sayılan bır çeşıt iradedısı gisem olarak görmektir; daha süslü blr deyişle yazar ber an kendi İçinde konnşup duran. buyurganlığı do lajısıyla nıhuna yerleştiği adamı tatilinde bıle rahat bırakmayan bir tannnıa kurbanıdır. Bu mantık sabuklamasınm ıkinci yararı da tartışraa götünnez olması nedeniyle büyük bır doğallıkla yazann varüğtnın ozü sayılmasıdır. Evet, yazar insani varlıgı, eskl bir yazlık: svi, akrabalan, şortu, küçük bir kızı vb. olduğunu 6öyleyecektir; ama varlıklannın özünü değiştiren v« plajda tatilciden başka blrşey olmayan öteki çahşanlann aksine yazar yazarlığını heryerde korur. Tatila çıkmak insan oluşunun gost«rgesinin sergilenmesidir? ama o tann yokolmaz, XIV. Louis oturağm üzerindeyken blle nasıl kralsa yazar da yazardır. Demek ki ekmeğe oranla ambrosa neysö çalışan insana oranla edebiyatçının işîevi de odur; ay rıcauklı farklılığı daha iyl anlaşılabilsin diye sosyal bır kılığa bttrünme alçakgönüllülüğünü gösteren mucizevl. ölümsüz blr madde. Bütün bunlar kişiyl yazann lnsanüstü blr varlık oldugu. toplumun kendisine yordugu yapay benzersizlikten en lyi biçimde yararlanabllmek için vitrine yerleştirdiği, bünyesi dolayısıyia farku bir varlık oldugu tik, rine hazırlar. Demek ki, bu zararsız ta. tlle çıkan yazarlar" görüntüsü Düzen'in yazarlannı iyice kıskıvrak yakalamasına yarayan sinsi bir gizeme büründürme çabasından başka birşey değildir. 'Seçilmişliğin' benzersizUgl de en çok şaıranelikten uzak olan karşıtıyla yanyana getırüdiğınde bu lnkâr anlamına gelmez, tam tersine belirginleşir; bütün ev Iıya menkîbelerinin kullandı?ı eski bır numaradır bu. Böylelikle bu 'edebi tatil'ler mitosu çok geniş bir alana, yaz mevsıminhı otelenne ya yılır; çağdaş gazeteciliğin teknikleri yazarı giderek da ha büyük ölçude şairaneUkten arınmış bir tip olarak sunmaya yönelmiştir. Ama bunun bir glzemden arın dınna çabası olduğunu sanmak hata olur. Tam tersine. Evet, benim gıbi zavallı bir okurun böylesi lçlidışhlıklar sonucu defaalanyla seçklnleşen bir ırkın gündelik yaşamlanna kanşmamda gozyaşartıcı hatta belkl gurur okşayıcı bir yan oldugu düşünülebllir. Gazetelerinde büyük yazarlardaa bırinin mavi pljama giydiğl, genç blr yazann 'güzel kızlar, reblochon peyniri ve lavantau baldan' hoşlandığı yazılı olan bir dünyada heplmiz kardeşmişiz duygusuna kapılabilirim. Ama bu, harekâtın nltelifinl değiştlrmez; ağırlık yazann da ha büyük bir çekiciliğe büründürülmesi, pijamasıyla peynirlerinin soylu tannsal söylevler vermeslne engel oluşturmadığı göksel bir ka ta yükselmesl yönündedlr. Yazarı kamuoyunun gözünde ete, kemiğe büründürmek, sek beyaz şarapla az pişmlş hiftek sevdiğini açıklamak, sanatının veriminl benta gözümde daha muclzevi kılmak, ona daha ölömsüz bir öz kazandırmak demektlr. Yazann bu türlü lçlldıslıhklar yoluyla vnrguladıgı şey beni onun eslnine yaklaştıran ve bu esinl açıklayan ayrmtılar olmaktan çok bütünüyle onun mitlk benzersizllğidir. Öyle ya; ben evrenin vicdanı olduJ:larını söyledikleri anda mavi pijama da giyebilecek ka dar engln varlıklara ya da •Ego'nım Feiomenolojisi' adlı kitabı yayınlayacaklannı bildirdikleri sesle reblochon'u beğendiklerini de iîade edebilen insanlara insanüstülük yormam da ne yaparım? Bu kadar soylulukla bu kadar mrzıvırın böylesine gösterişli blr işbirliğlne girişebilmesi kişinin bu karşıthğa inanmayı sürdürduğünü gösterir; sözkonusu karşıtlık mutlak blr muclzeyse, terimleri de mucizevldir: yazann eserlnin, üstübaşıyla yiyip içtikleri kadar doğal gorünecek ölTüde kutsalüktan anndınldığı bir dünyada böylesi bir karşıtlığm ilgi derlemeye:e§i ?çıktır. Tatil, yanmaktır ülkemizde £ Tarizm, doğanın «Ük günah»ı oldu. Turizm geldi safhk bozuldu. Her tatilcinin saflık ve doğallık anlayısı da, kendisinin ilk adımını atüğı andan başbyor. Kristof Kolomb dirilip Amerika'ya gitse ne derdi acaba? Tomris UYAR ^L • • ^L yoktu. lk gıttıgimızde orada blrkaç salaş balıkçı kultibesiyle bır kır kah vesınden başka blr şey Harikaydı caıum!... kesen köylüler? Inanmazsuuz. eskiden ağaçianm 203u liraya Mralarlardı. Gün boyu, toplayablleceğimiz kadar kiraz toplardık. Şimdi nerdee? Akıllanrnışlar artık, bomlmuşlar.» Bu yakınmadan anladıgımız Uzere bizim dışımızda kalan herkes akıllandı mı bozulmaktadır, oysa biz bozulmadan akıllanmayı bir sanata dönüştürroeyi başarmışızdır. «Dofaylg bütünleştik orada, akşamUn rakı sofrasını den<dn Içlne kurdarturdıık. Karpuzlar çağlmvanın orada, buz gibl...» Anlaşüsn, varsa yoksa denız. Oysa bız denize gırmeye pek duşkün bır ulus değılız nedense. Cemal Süreya'nın deyışıyle «Toprakçü bir çapadır denizyollannın arması bile.» Ya denız üstünde bir tekneyle yol alınz, ya denız kıyısından denize bakanz ya da, dekoratıf bir denız eşlığinde rakı balık keyfı çatarız Yıne de deruz sevgısı, «Batıtı» son zamanlarda üstelık «Akdenizll» olmanın, o duyarlığa sahıbolmanın bır gostergesı gı bidır. Tatilcılenn yakınmalan hıç bıtmez, o yöreye ılk çıkan serüvenci korsan, doğa • ınsanı kimliklerinden vazgeçmek istemezler asla. «Hatırlar mısın. Yeni yeni tutulmaya başlayan bır tatü yöresinı dostlara anlatmaya çalışırken söze boyle başl&nz. «Ba^lanz» dıyorum, «baçlanır» ya da «başlarl a » degü... Çünkü soyiemlen lncelerken tepeden bakma sap taraalar yapmak, şu sorulan getırebilir: «Peki siı başka bir şey ml yapıyordunuz?» Ya da «tnsanlar size gözlem konusu olmak Için ml vaşıyarlar?» Bu ıç geçırmeden, artık bahkçı kulübelerinın kalmadığını. oraya beton bloklar dikıldıgini, arasıra ucuzundan hele bazen bır kadeh rakı karsıügında bedava b&hk bulabıtecefımız kır lokantalannm ye nnde yeiler estığıni anlanz Bu kadarla kalsa, ylne lyı Toplumun degışmesı, yaşam koşullannın ağırlasması, koylülen, yerlüen de değiştinniştir ışın Kötüsü. Konuksever tutunüarmı bır yana brrakmak zorunda icalmışlardır. «Kö\lüler de bozulmuş canun... Nerde o eskl göleç, cömert. tek tavnğıınu konuça Istanbul'da sıcak bir pazar günü Havdar KARABEY ONSTANTÎNOPOL bozulup Istanbul ; oldu ya: Daha da > bozulup «KaramboU olma yolunda. Bu türden garip çagnşımlar yapan blr kalabalığı var bu kentln. Kalabal'gm devlnimL devlnimin ivmesi Pürek 1 artıyor yaşadıbça. Kenti 1 yaşamak demek, sokağıyla, isyerlyle pazarı. otobüsti. va puru. balıkçısı. saıhoşuy'a yasamak demek. Sokaklarında kalbinin rarpışını. knkTisunu. .seslnl duyarak. ren gini. biçimini. pörerek onun bir parçası olmak. onunla benzeşmek demek. K Türkiye'de yabancı turist H AIJC düınde «turist» pek oyle «tur» yapau adam olaraK anlaşıimıyor. Onceükle «ecoebi» demek. «Alımeflerin oglan Aunauya'ya gitmışti ya, turistle evlenmiş» gıbı cumleler ışıtebılıyorsunuz. Yerlı turıstlere «turist» dendığı oluyor ama, o kadar sık d^ıl. Dışandan gelenlere benzediklerj olçude hakkediyorlar bu sıfatı. Normal Turk yurttaşı «ecnebi» ile burada karşıiaştıgı ıçın turistin anlanu daha çok «TÜTWye'ye gelmiş ecnebi.» Tunstın bır çeşıt dokunulmazlığı var. «Blzden ayn» bır insan oldugu ıçın bızden farklı davranma bakionı tanıyoruz ona. Aynı zamanda, onun bu davranışlan tam bizımkılere benzemedıgı ıçın, tunst, «aca>1p bir insan». Nornıal o lanı, kendi yaptığımızla tanımladjgımıza gbre, bızım yaptıklanmızı yapmayan da anornul olma.ı. Bu aynı anda, bızun de ıcabında tunste anormal davranmamıza izm vsrıyor. Boylece, sıradan Turk erkeği sokakta veya Kapalıçarşı'da Turk •lduğu belli bır kadına o kadar sık çımdık atmıyor da, fimdtklenen turist oranı bır haylı yuksek. Hani istavrlt çapansııu herkes yapabüir de, palamut çaparısı oze) becen ıster: Tunst çımdıklemek ıstavnt çapansıne denk. Bır zamanlâr minı eteklı kadıolar buralarda gezınirken bazı adamlar koşar, eğılip kadmlann eteklennın altına bakmaya çalışırdı. Ama Turk oldugu bel U bır ımni eteklıye aynı şey yapılmazdı. Nedenı belli: Musıuman olmayan kadın, «lânamus». Aslında daha karmaşık belkı. Avrupa ıçlenne akın edıp talanlarda Hınstıyan kızlan kaldınp canye etmenin küllenmıs mılan bıle bıraz etkıli olmaU. Başka oedenler de düşünmek mümkün, ama şimdi gefelım bunu. Tunsün biitün yabancılığına rağmen, halkımız, aramızda lilsel bir ortaklık bulunabılecegi mancındadır. Turkçe'yı lyi anlayamayan bu insanlann kafalarının ağur isledığıne inan dıklan içın olsa gerek, agır agır ve tane tane konusunca mesajın yerıne ulaşacağını duşünurler. Tunste yol anlatanlara rastlamışsuuzdır. «Saağdaa.» Sol elıyle sağ koluna attığı şaplak bu ikı heceye evrensel bır anlaşılırlık kazandınr. «Kööprüüü.» Çeşitlı ışaretlerle meramını anlatabilmış se, yabancı dilı kıvırdıgma 1 nana da pekişir. Tuıizmi teşvık ıçm devletin sürekli propagandası var. Belkı bundan çok insanlar bu degışıklıge yavaş yavaş alıştığı jçın, eskisı gıbi mayolu tunst görünce ırza geçrae olayı yaratanlann sayısı da azaldı. Fakat tunzmın ekonomık yararlan ustune soylenen butun soz lenn inandıncılığı kadar, ın sanlarımızın geleneksel sevecenlığı ve ınsanseverlıği de etkıli «turisUe guleryuz gosterılmesınde. Şu ya da bu aianaa profesyonel olarak tunzmden yararlananlar yanı «ekonomık soylemi» kapnus olanlar • bütün tavsiyelere ragmen, fırsatı buldukiarı anda tunstın »iigim somurmekten gerı kalmıyorlar. Olaya daha uzaktan kauiaıüarda ıse, geleneksel toplum yapısının parçalanması sonucu belırgınleşen yenıye, dısa açüma ıçgudusünun lzlen goruluyor. Tunst yabancı, ama gene de etten kemıkten bır insan, karşımızda duruyor. Yabancı, ama insan. Bize defışık bir dünyanın habennı venyor. Onunla bırlikte bır fantazı dünyasına gırmemiz de mümkun. Kuşadası yakln^nridft bır Davutlar Köyu vardır. Ana tunzm merkezme yakuılıguıdan dtürü buraya da bazı gruplar gelır, gece de kahrlarmış. Oraü bır arkadıtşım anla ayon «Turlstleri eseklere bindiriyorlar, köyün içinde gezdiriyorlar. Yahu, kaç para alıyorsunuz bu işten diye seruyorunı. 40 Ura diyorlar. Bakın, yeminle, diyorum, beni de eşeğe bindlrip şöyle gezdlrin meydanda. vallahi 80 lira verecefim. Git lşine yahu. diyorlar.» Tabu öyle dıyecelder Kendi koylülen: işın bütün bü yüsünü bozar. Turıstler bızim alaturkada oturamıyor dıye, misafir kabul eden köylüler bır sürü temızlık maddesıyle saatlerce ugraşıp taşı yıkıyorlarmış. Turistler de bacaklannı uzatıp taşa oturuyorlarnuş. Bizım arkadaş önenyor gene: «Vallahi iki misll para veı«ceğim. Benim Için de böyle bir temizlik yapın, bir gelip oturayım» Ters ters bakıyor, cevap vermiyorlarmış. Çünkü gerçekten asü dertleri para degil. Turistin dünyalanna getirdigi degışıklıgi sevıyorlar. Fotoğraflar çekiliyor, adamlar memlekstlerine döndükten sonra banyo ettirip postalıyorlar resımleri. Bir de kart yazıyorlar. Sonra günlerce kahve lerde resımlere bakılıyor, kartta yazılı olanlan okutturacak adam aranıyor. Böylece Almanya'da, îtalya'da, Pransa'da v.b. «arkadaşlars oluyor. Sonnç olarak, tunzm gene de yararlı bir şey galiba. Istanbul sokaklan anlatmakla olmaz işte. Başdöndüren, Insanı caml duvanndan otomobi! tamponuna çarpan. seyyar satıcıdan ka çınp yankesiciye tutultan. vapurdan indir'p minibflse bindirten, apartman aralıgmdan atıp butik vitrinlnde tutan, pazaryeri pazarugmda kızıştınp rnezarhk selvi&1nde ürperten. cıldırtan. cıldırtan. cıldırtan bir çarkı var. Her ayın yirmibeş günü sabah beşle akşam ylrml at rası nefes nefese koşturan. kentleşmiş ama kentlileşememiş beş milyon da Insanı var. «Kentleşmiş yaşam biçimi», gerçekten uygarlık tarihinln son basamağı olsa gerek! Ve de ayın geriye kalan beş günü: Pazarlar: dinlence günlerl yanl. însan ve kent dursun. soluklansın çarpıntısı dinsin diye. Ama ne mümkün? üygar Kenften llkel Doğa'ya bir akın DESEN: GÜREL YONTAN başlar bu kez. Dogalı yapay dan. dinlence gününü çalış ma gününden beter edenOrmana, Jogginge piknıge. halk plajına havuz başma. futbola tenıse. motor gezisıne kotraya. kahveye cafeye. Kumbur gaz'a Burgaz'a. Sahll yoHına Bağdateadd'esine... Kamyonet, Marat, Beemve. otobüs, minibüs, vapur, kot ra .taka ile ve piyade olarak olaganüstü bir harekât. Beş milyon adam ve bunca araç bir arada nasıl devinir? Kokoreççi. simitçi. lahmacuncu. sucu. baloncu, kasetçi. kfthya, kıralık mayocu aynı yerde nasıl pazar bulur? Haşlanmış yumurta. karpuz. zeytinyağlı dolma ve yirmibeş şiş.e bira, aygaz tüpüyle, beş çocukla bir arada nasıl taşınır? Bu harika göç süreci 66îene doğru durulur. Bunca tnsan doğada bir yerlerde yanın günlük bır uygarlık kurmaktadırlar. Smırlar çızitmiş. tenteler gerilmekte, çadtrlar dikilmektedır. Ateş yeniden keşfedilecek, komşuluk ilişkileri oluşturulacak. çlçek ve meyve bulunmazsa. dal, kozalak, deniz kabugu, kuş yumurtası toplanacak; ava çıkılacak, duruma göre balık, böcek, kuş, kadın peşinden koşulacak, tapınılacak, sanat eserleri kayalara ve ağaç govdelerıne kazılacak, futbol. yüzme, aüama, tırmanma. gibi spor lan ıceren olımpiyat oyunla rı yapılacaktır. «Ükel> ve (yemek ile bulaşık da hesaba katüırsa) ckölecı» uygarlık aşamalan tüm aynntılanyla yaşanacaktır. Duruma göre savaş da çıkabılır. N'edenler: Truvalı Helen'lere yan bakılması, Subaşı Ağaçaltı gibi değerll kaynak ve konumlann paylaşılması gıbi tarıhsel çagrışımü da olabillr. Uygarlığm akşamüstürje dogru üzerine bır yorgunluk çöker. Toplanıp yeniden göçmek, kentsel düzene geç mek zamanıdrr şımdL Boğulma, kmk, yangın, çarpışma gibi doğal ve toplum sal felaketler yaşanmadıysa geceyansma doğru, dınlenmışliğin müthiş yorgunluğu ile ujunabilir... Doğada bıraküan uygarlık izleri İse. çağın antropomorfik göstergelerl olarak tarihe geçecektir. KİMKİME BehiçAK HFY! 0 İCİNİZ0EKİ 5ERSFRİ HÜR/.YA Uzay Dansı Osman BALCIGİL TV, geleceğa flışMn vazgeçemedigîmız hayaüenmızl, bo kea le seçmen kütukleruun yazılmasuu ıırsat bılerek altüst ettı. «Hayal Beldesı» adlı müzık eglence programında yer alan tTolga Han Dans Grubu» dansçıîan, ekrana uzaylı dızı iümlerinien esinlenmış kıyafetlerle geldıler. Ve Kuşkusuz, farkında b:lc jknadan. «Dzay Dansı» adı altında, uzay ç?ğının toplumu olara^ Asarladıklan modelin giındelık yaşanundan bır kesıt sundular. «Tolga Han Dans Grubu'na göre. uzay çağınm insanı geüşkın jir toplumun insanıjdu Gehskınlik de müksmmelleşen makına ^a tekabul ediyordu. O halde yapılması gereken makınayı taK jt eden, onun gıbi çlmaya çalışan ınsanı can'andırmaktı. (ElekrronıJî ulaşıığı muazzam boyutıara ve gündelik hayatta edindığı ?ere rağmen, henüz, HTman olmayaalara Tolga Han'a da bır ıayli uzak.) Mekanık bir müzik eşliğmde, donuk, duygusuz bakışlar, mecanlk tıgürler, birlikte dansettikleri halde bırbirleriyle iüşkisir ılreyier. : Uzay çağının msanı ya da kurulup ortaya saiınan me canık oyuncaklar. İnsan, 6nce egemen birleştirid bir ögeydi. Sonıa egemenlık nakinaya geçtı, insar. makınanın uzanttsı oldu. Sonanda da Tolga Han Dans Grubu"nda da somut biçimde gozlemledıgunı/ fibı tnskmalaşmayı dzler bale geldı. Pek çok nedenle gündelik hayatında mekanik bir birey oln •ak yaşamak ona giderek cazip gelmeye başladı. DUğmesme basıldığmda, daha önceden behrlenmlş blr taiom lareketleri, makina sogukluğuyla gerçekleştıren ve bunu erişılr>eai gereken yer olarak tespit edenlerin dünyasında, <dnsanl özelıklenyle bırlikte yetkinleçen blreyler»in Bayaııaı kurmak, razge ;emeyecekler ıçn gahba hernen lıergun altust olmak demek.